İki Gün Bir Değil! (Her Güne 1 Ayet, 1 Hadis)

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
30 Nisan 2011 27 C.Evvel 1432

O Seni Görüyor!

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“(Lokmân, öğütlerine devamla şöyle demişti:) Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tânesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yâhut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allâh onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allâh, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.” (Lokmân, 16)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Îmânın en üstün mertebesi, nerede olursan ol, Allâh’ın seninle beraber olduğunu bilmendir.” (Heysemî, I, 60)

Bir gün Rasûlullah (sav)’in huzûrunda bulunduğumuz sırada, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, yoldan gelmiş gibi bir hâli olmayan ve içimizden kimsenin tanımadığı bir adam çıkageldi. Peygamber Efendimiz’in yanına sokuldu, önüne oturdu, dizlerini Allâh Rasûlü’nün dizlerine dayadı, ellerini (kendi) dizlerinin üstüne koydu ve:

“–Ey Muhammed! İslâm nedir?” dedi.

Rasûlullah (sav):

“–İslâm, Allâh’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allâh’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı (tastamam) vermen, Ramazan orucunu (eksiksiz) tutman, yoluna güç yetirebilirsen Kâbe’yi ziyâret (hac) etmendir.” buyurdu. Adam:

“–Doğru söyledin.” dedi.

Onun hem sorup hem de tasdîk etmesi tuhafımıza gitti.

Adam bu sefer de:

“–Peki îman nedir?” diye sordu.

Rasûlullâh (sav):

“–Allâh’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir.” buyurdu. Adam tekrar:

“–Doğru söyledin.” diye tasdîk etti ve:

“–Peki ihsân nedir, onu da anlat.” dedi.

Rasûlullâh (sav):

“–İhsân, Allâh’a, O’nu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen O’nu görmüyorsan da O seni mutlakâ görüyor.” buyurdu… (Müslim, Îmân, 1, 5; Buhârî, Îmân 37; Tirmizî, Îmân, 4; Ebû Dâvûd, Sünnet, 16)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

el-Melik: Bütün kâinatın, görülen ve görülmeyen bütün âlemlerin tek sahibi ve mutlak sûrette tek hükümdarı demektir.

Kısa Günün Kârı

İlahi kameralar altında yaşadığımızı unutmayalım.

Lügatçe

mertebe: Aşama, derece.
tasdik: Doğrulama.
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
01 Mayıs 2011 28 C. Evvel 1431

Emriniz Altındaki Kişilerin Hakları

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir.” (Nisâ, 29)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Allâh Teâlâ şöyle buyurdu: Ben kıyâmet günü şu üç (grup) insanın düşmanıyım: Ben’im adıma yemin ettikten sonra sözünden dönen kişi, hür bir insanı köle diye satıp parasını yiyen kişi, ücretle bir işçi tutup işini gördüren ve işçinin ücretini vermeyen kişi.” (Buhârî, Büyû 106, İcâre 10)

Ümmü Seleme (ranhâ) vâlidemiz şöyle der:

“Rasûlullah (sav) Efendimiz’in son vasiyetlerinden biri şu oldu:

“Aman namaza dikkat ediniz! Aman namaza dikkat ediniz! Emriniz altındaki kişilerin haklarına riâyet ediniz!”

Allah Rasûlü (sav) bu sözleri o kadar tekrarladı ki, mübârek lisânı söyleyemeyecek hâle gelince, bunları içten içe tekrar etmeye başladı. (Ahmed, VI, 290, 315. Ebû Dâvûd, Edeb, 123-124/5156; İbn-i Mâce, Vasâyâ, 1; Beyhakî, Şuab, VII, 477)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

el-Kuddûs: Hatadan, gafletten, her türlü eksiklikten ve noksanlıktan münezzeh; pâk, temiz olan, bütün kemâl sıfatları üzerinde toplamış olan ve ne kadar övülürse övülsün tüm övgülerin üstünde olan demektir.

Kısa Günün Kârı

Kul hakkına riayet edelim.

Lügatçe

müstesna: Ayrıcalıklı.
bâtıl: Doğru ve haklı olmayan.
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
02 Mayıs 2011 29 C. Evvel 1432

Akrabalarınızla Alâkanızı Kesmeyin

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“…Akrabâlık haklarına riâyetsizlikten sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.” (Nisâ, 1)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Akrabâsının yaptığı iyiliğe aynıyla karşılık veren, onları koruyup gözetmiş sayılmaz. Akrabâyı koruyup gözeten kişi, kendisiyle alâkayı kestikleri zaman bile, onlara iyilik etmeye devâm edendir.” (Buhârî, Edeb, 15; Ebû Dâvûd, Zekât, 45; Tirmizî, Birr, 10)

Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Allah Teâlâ varlıkları yaratma işini tamamlayınca, akrabâlık bağı (rahim) ayağa kalkarak:

“–(Huzûrunda) bu duruş, akrabâlık bağını koparan kimseden Sana sığınanın duruşudur.” dedi. Allah Teâlâ:

“–Pekâlâ, seni koruyup gözeteni gözetmeme, seninle alâkasını kesenden rahmetimi kesmeme râzı değil misin?” diye sordu. Akrabâlık bağı:

“–Evet, râzıyım.” dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ:

“–Sana bu hak verilmiştir.” buyurdu.”

Rasûlullah (sav) bunları anlattıktan sonra:

“–İsterseniz (bunu tasdik eden) şu âyeti okuyunuz!” buyurdu:

“(Ey münâfıklar!) Siz iş başına geçecek olursanız, yeryüzünde fesat çıkarır, akrabâlarla alâkanızı kesersiniz, değil mi? İşte Allâh’ın lânete uğrattığı, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimseler bunlardır.” (Muhammed, 22-23) (Buhârî, Tefsîru Sûre 47, Edeb 13, Tevhîd 35; Müslim, Birr 16)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

es-Selâm: Kendisi her türlü eksiklikten sâlim olup, başkalarını da her türlü kötülüklerini meşakkat, minnet, kusur ve âfetten kullarını kurtarıp selâmete çıkaran demektir.

Kısa Günün Kârı

Bugün bir yakınımızı arayalım.

Lügatçe

riâyetsizlik: Saygısızlık.
fesat: Bozukluk
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
03 Mayıs 2011 30 C. Evvel 1432

Fâsığın Haberi

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Ey îmân edenler! Eğer bir fâsık size herhangi bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırın! Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişmân olursunuz.” (Hucurât, 6)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

"Hiç kimse, bir başkasına fâsık veya kâfir demesin. Şayet itham altında bırakılan kişide bu sıfatlar yoksa, o söz onu söyleyene döner." (Buhârî, Edeb 44)

Hicretin dokuzuncu senesinde Rasûlullah (sav)’in Mustalikoğulları’na zekât toplamak için gönderdiği Velîd bin Ukbe, kendini karşılamak üzere toplanan kalabalığı görünce korktu, câhiliye döneminde onlarla arasındaki bir sürtüşme dolayısıyla kendisini öldüreceklerini sandı. Dönüp Medîne’ye geldi ve durumu Hz. Peygamber (sav)’e olduğundan farklı bir şekilde, yâni onlara iftirâ ederek anlattı:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Onlar dinlerinden dönmüşler. Zekât vermediler. Neredeyse beni de öldüreceklerdi.” dedi.

Allâh Rasûlü (sav), Mustalikoğulları’na göndermek üzere askerî bir birlik hazırladı. Benî Mustalik bunu haber alınca, Velîd’i karşılamak üzere toplanan heyet, acele Medîne’ye geldi. Medîne’de, kendilerine gönderilmek üzere bulunan İslâm birliğiyle karşılaştılar. İşin aslı öğrenildi. Bu esnâda Cenâb-ı Hak, bütün mü’minlere herhangi bir hususta tahkîkat yapmadan hüküm vermemelerini ihtâr etmek üzere vahyini gönderdi:

“Ey îmân edenler! Eğer bir fâsık size herhangi bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırın! Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişmân olursunuz. Hem bilin ki, içinizde Allâh’ın Rasûlü vardır. Şâyet O, pek çok işte size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allâh, size îmânı sevdirmiş ve onu sizin gönüllerinizde süslemiştir. Küfrü, fıskı ve isyânı da size çirkin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır.” (Hucurât, 6-7)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

el-Mü’min: Emniyet ve güven veren, inanan kullarını korku ve endişelerden emin kılan demektir.

Kısa Günün Kârı

Bir konu hakkında araştırma yapmadan hüküm vermeyelim.

Lügatçe

fâsık: Kötü düşünen.
tahkîkat: Araştırmalar, soruşturmalar.
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
04 Mayıs 2011 1 C. Ahir 1432

İnsanlara Karşı Nezâket

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“…Yemeği yiyince de hemen dağılın. Sohbet için beklemeyin. Çünkü bu davranışınız Peygamber’i rahatsız etmekte, fakat o sizden de çekinmektedir. Allah ise gerçeği söylemekten çekinmez…” (Ahzâb, 53)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

"Kim sarmısak veya soğan yemişse, bizden ve mescidimizden ayrılsın! (Evinde otursun)." (Buhârî, Ezân 160, Et'ime 49 İsti'zân 24; Müslim, Mesâcid 73.)

Ebû Eyyûb el-Ensârî ve âilesi, Peygamber Efendimiz (sav)’i misâfir ettikleri günlerde yemek pişirir ve kendisine ikrâm ederlerdi. Yemeğin kalan kısmı geri geldiğinde, Âlemlerin Efendisi’nin parmaklarıyla dokunduğu yerleri araştırır, bununla teberrük ederlerdi. Bir keresinde soğanlı veya sarımsaklı bir yemek göndermişler, fakat Hz. Peygamber (sav) yememişti. Ebû Eyyûb (ra), yemekte Efendimiz’in parmak izlerini göremeyince, endişe ile yanına giderek:

“–Yâ Rasûlullah! O yemek haram mıdır?” diye sordu.

Rasûlullah (sav):

“–Değildir! Fakat, kokusundan hoşlanmadım. Çünkü ben meleklerle konuşuyorum.” buyurdu.

Bunun üzerine Ebû Eyyûb (ra):

“–Sizin hoşlanmadığınız şeyden ben de hoşlanmam!” dedi.

Ancak Rasûlullah (sav):

“–Siz onu yiyiniz!” buyurdu.

Bundan sonra Fahr-i Kâinât (sav)’e bir daha o sebzeden yemek yapmadılar. (Müslim, Eflribe, 170-171; İbn-i Hiflâm, II, 116.)

Bu hâl, Allâh Rasûlü (sav)’in, insanları ve melekleri hiçbir şekilde rahatsız etmeme husûsundaki incelik, nezâket ve hassâsiyetini ne güzel ifâde etmektedir. (Osman Nûri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa (sav)-2, Erkam Yay.)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

el-Müheymin: Mahlûkatını gözetip koruyan, korkulardan emin kılan, her şeye şahit olan, muhafaza eden demektir.

Kısa Günün Kârı

İnsanları rahatsız edecek durumlardan kaçınalım.

Lügatçe

nezâket: İncelik.
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
05 Mayıs 2011 2 C. Ahir 1432

Hakk’a Sığınmaya Bak!

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“…Onlara herhangi bir korku yoktur ve onlar mahzûn da olmazlar.” (Yûnus, 62)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Kim her sabah ve her akşam üç defa bismillâhillezî lâ yedurru mea’smihî şey’ün fi’l-ardı velâ fi’s-semâ’ ve hüve’s-semîu’l-alîm: İsmi sayesinde yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar veremeyeceği Allah’ın adıyla. O herşeyi duyar ve bilir” derse, ona hiçbir şey zarar vermez.” (Ebû Dâvûd Edeb 101; Tirmizî, Daavât 13)

Hz. Mevlânâ ne güzel buyurur:

“Sen, Allâh’ın verdiklerine râzı olmadıkça, rahat etmek ve kurtulmak ümidi ile nereye kaçarsan kaç, orada karşına bir âfet çıkar; gelecek olan belâ gelir ve yine sana isâbet eder.”

“Bilesin ki, bu fânî cihânın hiçbir köşesi tuzaksız değildir. Hakk’ı gönülde bularak ve O’na sığınarak, O’nun mânevî huzûrunda yaşamaktan başka kurtuluş ve rahat yoktur. Bak; bu fânî âlemde en emin yerlerde yaşayanlar da en güçlü zannedilenler de nihâyet ölümün kucağına düşmüyorlar mı?”

“Sen fânî tuzaklardan emin olmaya değil, Hakk’a sığınmaya bak! O dilerse senin için zehri şifâ yapar, dilerse suyu zehir hâline getirir!” (Osman Nûri Topbaş, Mesnevi Deryasından Ab-ı Hayat Katreleri, Erkam Yay.)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

el-Azîz: Dengi ve benzeri bulunmayacak derecede değerli ve şerefli olan, güçlü ve yenilmez olan, daima galip gelen, mağlup edilmesi mümkün olmayan demektir.

Kısa Günün Kârı

Her şeyin hayırlısını Allah’tan isteyelim.

Lügatçe

mahzûn: Üzgün.
 

kordoncelil

Asistan
Katılım
12 Ağu 2010
Mesajlar
324
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Kuşların Allah'ı tespihini görmez misin?
06 Haziran 2011 / 05:00
Günün Ayet-i Kerime meali...

Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak, Nur Sûresinin 41. Ayetinde mealen şöyle buyuruyor:
Göklerde ve yeryüzünde bulunan kimselerle, sıra sıra (kanat çırparak uçan) kuşların Allah'ı tespih ettiğini görmez misin? Her biri duasını ve tesbihini kesin olarak bilmektedir. Allah, onların yapmakta olduğu şeyleri hakkıyla bilendir.
 

Erkam.

Kıdemli Üye
Katılım
25 Mar 2007
Mesajlar
8,441
Tepkime puanı
259
Puanları
83
Konum
BURDUR
05 Mayıs 2011 2 C. Ahir 1432

Hakk’a Sığınmaya Bak!

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“…Onlara herhangi bir korku yoktur ve onlar mahzûn da olmazlar.” (Yûnus, 62)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Kim her sabah ve her akşam üç defa bismillâhillezî lâ yedurru mea’smihî şey’ün fi’l-ardı velâ fi’s-semâ’ ve hüve’s-semîu’l-alîm: İsmi sayesinde yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar veremeyeceği Allah’ın adıyla. O herşeyi duyar ve bilir” derse, ona hiçbir şey zarar vermez.” (Ebû Dâvûd Edeb 101; Tirmizî, Daavât 13)

Hz. Mevlânâ ne güzel buyurur:

“Sen, Allâh’ın verdiklerine râzı olmadıkça, rahat etmek ve kurtulmak ümidi ile nereye kaçarsan kaç, orada karşına bir âfet çıkar; gelecek olan belâ gelir ve yine sana isâbet eder.”

“Bilesin ki, bu fânî cihânın hiçbir köşesi tuzaksız değildir. Hakk’ı gönülde bularak ve O’na sığınarak, O’nun mânevî huzûrunda yaşamaktan başka kurtuluş ve rahat yoktur. Bak; bu fânî âlemde en emin yerlerde yaşayanlar da en güçlü zannedilenler de nihâyet ölümün kucağına düşmüyorlar mı?”

“Sen fânî tuzaklardan emin olmaya değil, Hakk’a sığınmaya bak! O dilerse senin için zehri şifâ yapar, dilerse suyu zehir hâline getirir!” (Osman Nûri Topbaş, Mesnevi Deryasından Ab-ı Hayat Katreleri, Erkam Yay.)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

el-Azîz: Dengi ve benzeri bulunmayacak derecede değerli ve şerefli olan, güçlü ve yenilmez olan, daima galip gelen, mağlup edilmesi mümkün olmayan demektir.

Kısa Günün Kârı

Her şeyin hayırlısını Allah’tan isteyelim.

Lügatçe

mahzûn: Üzgün.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Rasûlullah (sav) buyurdular:

Sizden evvelki nesiller arasında, yakalanıp bir çukura konan, sonra testere ile baştan aşağı ikiye bölünen, demir taraklarla etleri tırmıklanan ve yine de dîninden dönmeyen mü’minler olmuştur. Allâh’a and olsun ki, Allâh Teâlâ bu dîni tamamlayacak, hâkim kılacaktır. O derecede ki, bir kişi, Allâh’tan ve koyunlarına kurt saldırması endişesinden başka bir korku duymaksızın, San’a’dan Hadramevt’e gidip gelecektir. Ne var ki siz sabırsızlanıyorsunuz!..” (Buhârî, Menâkıbu’l- Ensâr, 29)

Peygamber Efendimiz hayâtında pek çok meşakkatlere katlanmış, eziyet görmüş, sıkıntı çekmiştir. Lâkin dâvâsında muvaffak olup Allah’ın müslümanlara kuvvet ve zaferler lutfettiği zamanlarda bile bir kenara çekilip rahat etmeyi aslâ düşünmemiştir.

Mübârek yeğeninin incinip rahatsız olmasından gönlü muzdarip olan Abbâs (ra), Fahr-i Kâinât Efendimiz’in yüksek bir taht üzerinde oturup insanların eziyetlerinden selâmete ermesini istemişti. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz (sav) ise:

“–Hayır! Allah beni içlerinden alıp huzûra kavuşturuncaya kadar onların arasında bulunacağım. Varsın ökçelerime bassınlar, elbisemi çekiştirsinler, kaldırdıkları tozlarla beni rahatsız etsinler!” buyurdu. (İbn-i Sa’d, II, 193; Heysemî, IX, 21)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

Zü’l-celâli ve’l-ikrâm: Hem büyüklük, yücelik ve kerem sahibi, hem de sonsuz ikramların sahibi demektir.

Kısa Günün Kârı

Allah’ı ve Peygamberimizi inkâr edenlere aldanmayalım.

Lügatçe

nesil: Kuşak, soy.
 

salimabi

Kısıtlı Erişim
Katılım
1 Kas 2011
Mesajlar
0
Tepkime puanı
1,396
Puanları
0
394474_443956418981785_557575542_n.jpg
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Günün Ayeti

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Nûr, 19)

Günün Hadisi

Rasûlullah (sav) buyurdular:

Bir kul, bu dünyada başka bir kulun ayıbını örterse, kıyamet gününde Allah da onun ayıbını örter.” (Müslim, Birr 72. Buhârî, Mezâlim, 3)

Günün Menkıbesi

Dinimiz, insanların ayıplarını araştırmayı ve kişilerin gizli hallerini ortaya çıkarmak için gayret etmeyi yasaklamıştır. Buna karşılık, bir kimsenin ayıplarını, kusurlarını örtmek ahlâkî bir fazîlet, üstün bir insânî meziyet kabul edilmiştir. Örtülmesi istenilen ve Allah’ın da kıyamet gününde örteceği ayıp, kusur ve hatalar, kul hakkına taalluk etmeyen, zulüm ve haksızlık olmayan, söylenilmesi halinde kimseye fayda temin etmeyecek türden olanlardır. Bu sayılanlar ve benzerleri dışında kalan günahları ve özellikle haramları gizlemek câiz değildir.

Allah Teâlâ, dünyada günahlarını örttüğü kulunun, kıyamet gününde de hata ve kusurlarını örter. Böylece mahşer halkı da onun bu halini bilmezler. Dünyada bir kulun hata ve kusurlarını örten kimse de sevap işlediği için, Allah katında o da mükâfatını görür. (Riyazü’s Salihin, 2.Cilt, Erkam Yayınları)

Her Güne Kelime:

çetin: Amaçlanan duruma getirilmesi, elde edilmesi, çözümlenmesi, işlenmesi güç veya engeli çok olan, güç, zor.

meziyet: 1. Nitelik. 2. Özellik. 3. Üstünlük.


http://www.2g1d.com/
 
Üst