A. Ali Ural Şiirleri

efsun hayal

Profesör
Katılım
9 Mar 2007
Mesajlar
1,175
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
...
Cehennem Marka Palto

Ali Ural'dan

geceleri vitrinler okunur önce
orda her harf diridir, kanlıdır her alfabe
kışların kapattığı yolları küreyenler
yaşlı aslanların kürkleriyle irkilir.


parmaklarını kırıp, kalbiyle saymayanlar
kurumuş elleriyle iterlerken güneşi
salıverir bir deli, sırtındaki çuvaldan
harcın içinde demir, baharın içinde kar.​


hem ağaçlar kaybedince yapraklarını
indirmeye kalkarlar omuzlarındaki yükü
piramide taş taşıyan o/kullar...
not et; not etsen de unutacaksın çünkü.


tırnaklarını boya yüzümü yırtmadan önce
kalbini gerdir, yüzünde kırışık yok
bırak tarih sarılsın yaralarına
tarih, kolu kopuk heykelleriyle.

markası ne bu saatin
kimin haklı olduğunun ne önemi var
çocuk kalpleri yiyen bir itin
petrol lambasında yüzü parıldar
markası ne bu otobüsün
bir çakal gibi çekiştiren yolları
ya bu kravatın markası
bu en güzel sıkan boğazı
bu ıslığın markası ne
markası ne bu öpücüğün
bu çiçekler hangi seradan
hangi kanalda yüzdürülecek
çelenk isteyen bir müntehirin
belçika browning'le yaptığı düğün.

sümüklüböceklerin girmediği kalplerin
gürültüsüyle korkut onları
onlar çentik attıkça kabzalarına
ruhlarına düşsün kurbanlarının ruhu


havalansın ne kadar karga varsa dünyada
ziftli kanatlarıyla karartsınlar semayı
haydi, şimdi tam sırası çocuklar
düşürün bu geceyi -hatırlayarak-
kış ağaçlarından kesilen sapanları.

kalbini gerdir, buruşuk kalbini
kalbinin sesini harflere yasla
her fırtına öncesi okuduğun kitapla
yeniden buluşmanın o fırtınası
alıp seni götürsün kaldığın yere
kaldığın yeri ürpererek aç
bir kurdele koyduğun arasına beklerken
bir kurdele ayıran hayat ile ölümü
bir kılabilir el bastığın kitap.


kaldığın yeri ürpererek aç
bir satır insanı doğrayabilir
z'den başla, yırt alfabeni
güneş gözlüklerini caddeye fırlat
güneşi çıplak gözle
seyretmeliyiz şimdi.

ve şiirin burasında

donuyor kelimeler
hayretteyiz!
ya gerçekler
ya şair

helal olsun...

ve son sayfa
bu şiirle düş'tüm
gördüm
ve saçları dağınık
yazdım; gördün

"yazıda yine siz vardınız"

"bilmez miyim"

...

Şiirin son sayfası:


madem ağın yok sırtlanlar için
buzlu ruhlara fare kapanları sat
gözleme deliği karardı; sor, kim?
seni seyrediyor açlar!


herkse karşılayacak
şehre geldiğinde o
aramada üzerinden çıkacak
bir ölüden arta kalan ilaçlar
seni ele verecek cehennem marka palto.


A. ALİ URAL
 

Bîdâr

Aktifleşmemiş
Katılım
31 Tem 2007
Mesajlar
5,222
Tepkime puanı
207
Puanları
0
üsdat yazar
biz bakar..

ali ural işte ötesi var mı?
 

efsun hayal

Profesör
Katılım
9 Mar 2007
Mesajlar
1,175
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
...
Gala

Sonları kaldırıyorum her şey sürecek
saçları metrelerce uzayan çocuklarla
yüzyıllarca gidip gelecek salıncak
kırmızı paltolarıyla yazlarda bile.

Doktorlar şehrin göbeğini kesecek kör neşterleriyle
eczacılar kulaklarını delecek kölelerin
suflörlerin sesiyle oynatılacak dudak
kurbanlar bankaların önünde
suçlular arkasında kahkahaların.

Melekleri rahat bırakmayacak gökte
her şeyi bilen adamlar, her şeyi söyleyen ve
resimlerinden sıfatlar sarkan
her akşam leblebi kavuracakalar cmekânların önünde
vestiyere emanet, parlak ve nâdân.

Bir kapı açıldı mı gıcırtıyla açılacak; açıldı mı?
bir sürgü çekildi mi gürültüyle çekilecek; çekildi mi?
birisi güldü mü bütün dişleriyle gülecek;
sağlam ve kırık dişleriyle.

Sonları kaldırıyorum her şey sürecek
mi yoksa geldi mi şiirin sonu
selamlayın melekleri yerlere kadar
kahrın galasıdır bu!


aliural
 

Olmayan Ulke

Profesör
Katılım
2 Nis 2007
Mesajlar
898
Tepkime puanı
21
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Olmayan Ülke!..
"..
Cumleleri düştüğü yerden kaldırmak ne zor-muş!.."

Paylaşım için çok teşekkür ederim efsun hayal kardeşim..Güzelliklerinizin devamını diliyorum..
 

efsun hayal

Profesör
Katılım
9 Mar 2007
Mesajlar
1,175
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
...
Can Havli

tavan aralarında
yağmurun sesini dinleyen
şemsiyelere

hep yanlış tuşa basıyor yırtıldı kağıt
arsız bitkiler gibi duvar diplerinden fışkırıyor hep
hep sargıyı çözüyor, sarmaşıklara kanıp
büyüyorsa da ufukta görünmüyor hep
hep görüyor, görmek mi; yılan deliğine
seslerin girmesi ve grileşmesidir hep
hep susuyor, susmak mı; ezmek dudağı
sesin tonlarca ağırlığı üstünde
hep görüyor, görmek mi; gözün tuzağı
ölüm takılıyor elbisesine

hep yüzülmemiş denizler için kutba gidiyor
tek kefeli terazilerde tartılıyor hep
ateş yakamadığı için çiğ balık yiyor
sesinin külü dökülüyor hep
hep uzatmada yeniliyor, eşiğe takılıyor ayağı
yüzgeçlerini gösteriyor hep köpek balıkları
hacerülesved'i yanında gezdiriyor
ne eli hatırlıyor, ne dudağı hep

hep can kulağıyla dinliyor, dönmedi rüzgâr
çatılardan kuşları savuruyor hep
hep savruluyor kuşlarla avcılar
hep harman, hep kan, hep buğday, hep et

hep yağıyor, yağmalıyor, yağma yok diyor hep
hep sarıyor, sarmalıyor, sarma yok diyor hep
hep yağıyor, tıpırtılar damın göğsünde
asla açılmayacak kapıyı vurup duruyor hep
hep yağıyor, yağmak mı; tavan aralarında
sesin ahengiyle kuduruyor hep
açılıp kapanan şemsiyeler soluk soluğa


aliural
 

efsun hayal

Profesör
Katılım
9 Mar 2007
Mesajlar
1,175
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
...
Fresk

I


tual yaşlanır, müze sır verir, düşerdi çivi
ellerimi ezdim boyalarla, su kattım
kireç söndü, duvar yandı, sen geldin
kimse çalmasın diye
tavana yaptım resmini


ıslak sıva üstünde sevişti renkler
vals uzadı, fırça şaştı, ben şaştım
kurumadan göl bitseydi kayık
daha yıllarca uzatacaktım


sevindi mabedin soğuk kubbesi
heyecandan terledi, nemlendi sıva
ummadığı bir anda alınca kollarına
Mikelanj'ın diliyle fresk denen tazeyi


güldü tavan ressama elinden aldım diye
ressam kan çanaklarıyla yukarı bakıyordu
ebedîlik adına yeminler yakıp
bir duvara emanet bırakıyordu

II

önce kaşlar döküldü, kızamayacak
süzülürken karlar rengi değişti
iki siyah kayık yerde yatıyor

kaşsız da güzel

sonra kabardı saçlar ufalandı gökyüzü
sırrı yayıldı freskin yere
kapıştılar falcılar büyülü tellerini

saçsız da güzel


burnundan bir parça düştü peşinden
ilâhiler yapıştı değdiği yere
koklayamayacak aldığı ilk çiçeği

aşksız da güzel


yüzün yağıyordu pul pul tavandan
kulaklar, yanaklar, kirpikler, tenin
ağır ağır iniyordu hüzün tavandan

III

resmi hala tanımak mümkün
siyah bir bant çekip gözlerine
yargılamak mümkün


ve ne mümkün anlamak, gözleri düştü
düştü rüzgâr, kubbeler düştü
dalgalar, köpükler, levhalar düştü
göl düştü


bir dudaklar kaldı tavanda
direnirken yüzün en kutsal yeri
senfoni bitti
donakaldı şefin elleri


dudaklar dökülmedi
dudaklar dökülmedi
döküldü
dudaklardan


soluk alıyor ruhumda fresk
tavan cüzzamlıydı ihanet etti


aliural
 

seyyah_acem

YEŞİL TUAL
Katılım
25 Haz 2007
Mesajlar
766
Tepkime puanı
53
Puanları
0
şiir cok güzeldi efsun hayal. kimin yazdığını, kimin duygularının satırlara döküldüğünü bilmek isterdim. duvar resminin ayrı bir güzelliği var.teşekkürler.
 

efsun hayal

Profesör
Katılım
9 Mar 2007
Mesajlar
1,175
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
...
körün parmak uçları

sandaldır, ilgi yanıltır
sürüklenir koroda dilsiz
yarasalar imrenir körlüğüne
iz bırakmaz okurken parmak uçları


karşıdan karşıya geçmek ne güzel
bir çocuk usulca elini tutar
gösterir gözüyle kavisler çizip
buzlu dallarından yemişler sarkan
tren penceresiyle yarışan ağaçları


saydam sobada yanan üzüm salkımlarının
kışlarla yüzleşen yeşil ferinden
fırlar sarmaşıklar buzları yarıp
karnavalda kaybolur gümüş saatler
eskimo evleri erir aniden

adres defterlerinden uğultular yükselir
isimleri çizilmiş ölülerin matemi
fotoğrafın flaşı ruhunu alır
gürültüyle kırar krizantemi


kucaklayamaz kapı kolları
koluma gir diyemez kapı kolları
yalnız körler farkeder
masa temizlenirken ıslak bir bezle
sofradan kalkan açları


ah bu nasıl anafor
ne çekiyor bu parmakları
uçlarıyla dokunuyor
ağaca, güneşe, taşa
uçlarıyla kazıyor toprakları
ah bu nasıl bir fosfor


yer ver! işte ölüm
ayakta duramıyor, ön sıraya otursun
seç! işte siyahın tonları


aliural
 

eylül

Veled-i kalbî
Katılım
15 Ara 2006
Mesajlar
5,223
Tepkime puanı
1,026
Puanları
0
Konum
mavera...
Nasıl Uyandırlır Bir Göl



bir göl nasıl uyandırılır bilmem
neresine dokunulur
bir taş atsam korkup sıçrar mı
bilmem bir göl nasıl uyandırılır

düş mü görür kabus mu
acaba saati mi
belki derindir uykusu
balıkları kırılır

bir göl nasıl uyandırılır bilmem
beni karşısında görmek istermi
rüzgar eğmişse kaşlarını
kapısı mı vurulur

yorgunsa nasıl kıyılır
bir göl nasıl uyandırılır

Ali Ural
 
Üst