"Sultanahmet’i başlarına yıkalım"
MECLİS Darbeleri Araştırma Komisyonu, 1970’lerin başında ABD ile yaşanan “haşhaş krizi”nin arka planında yaşanan şaşırtıcı bir iddiayı gündeme taşıdı. Komisyonun 12 Mart dönemine ilişkin alt komisyon raporunda, ABD’den, haşhaş üretimini yasaklamayan Türkiye’ye yönelik, “Gerekirse Mavi Cami’yi (Sultanahmet) başlarına yıkalım” tepkisi geldi. Merhum Başbakan Bülent Ecevit’e atfen anlatılan bu olay raporda şöyle yer aldı:
ABD’DEN AFYONU YASAKLA BASKISI�
“ABD toplumunda yaygın olan uyuşturucu sorunu karşısında çaresiz kalan Nixon yönetimi, sorunun kaynağında Türkiye’yi görmektedir. Bu nedenle ABD yönetimi, yüzlerce ailenin geçim kaynağı olan Türkiye’deki haşhaş üretimine son verilmesi için yoğun baskılar uygulamaktadır. Hükümet, bu baskılar karşısında çözümün yasaklamak olmadığının altını çizerek, kontrollerin sıkılaştırılmasından başka bir çarenin olmadığını belirterek, iç işlere müdahale niteliği taşıyan yasaklama zorlamasına karşı çıkmaktadır.
ABD GENÇLİĞİNE BİR HAFTA YETMEZ
Demirel, uygulanacak bir yasaklama kararının ABD gençliğini zehirleyen Türkiye’dir kanaatini perçinleyeceğinden bahisle, Türkiye’de yıllık 120 ton üretilen afyonun ABD gençliğine 1 hafta bile yetmeyeceğini ifade etmekteydi. Bir taraf yasaklayacaksın derken; diğer tarafın asla! Şeklinde cevap vermesi, kimi nahoş olaylara da sebep oluyordu. ABD Büyükelçisinin diplomatik nezaket kurallarını hiçe sayarcasına Demirel’in huzurunda kullandığı üslûp, kendisine bizzat Demirel tarafından kapının gösterilmesine bile yol açtığı anlatılmaktadır.
DEMİREL, ABD ELÇİSİNİ KAPI DIŞARI ETTİ
Kapı dışarı edilme hadisesinin hemen ertesinde Washington’a çağrılan ABD’nin Ankara Büyükelçisi William Handley’in, bizzat başkan yardımcısından şu sözleri işittiği iddia edilmektedir: ‘Meseleyi ne kadar ciddî tuttuğumuzu göstermek için şunu belirtmek isterim. Eğer Türkiye haşhaş ekimini yasaklamazsa Altıncı Filo’nun derhâl İstanbul’u tahrip etmesini Başkana tavsiye edeceğiz’.
MAVİ CAMİ’Yİ BAŞLARINA YIKALIM
Hatta Ecevit’in sonradan Ufuk Güldemir’e açıkladığına göre, Dışişleri Bakanı Kissinger’in bulunduğu bir toplantıda, başkan danışmanlarından biri tarafından ‘Gerekirse Mavi Cami’yi (Sultanahmet) başlarına yıkalım’ sözleri sarf edilmişti. Tüm bu nakledilenler doğruysa; görünen oydu ki Başkan Nixon kendi kamuoyu nezdinde sağlayacağı saygınlığın, Ortadoğu’nun böylesine önemli bir ülkesine haddini bildirmekle elde edilebileceği beklentisi içine girmişti. Demirel hükümeti ise bunu bir milli onur vesilesi yapmış ısrarlı baskılara karşı direnç göstermiştir.”
Raporda, dönemin hükümetinin haşhaş konusundaki bu tavrı, 12 Mart muhtırasının dış etkenlerinden biri olarak da sayıldı. Diğer dış etkenler de Arap–İsrail çatışması karşısında Türkiye’nin tutumu ve U–2 casus uçaklarının uçuşunun yasaklanması olarak sıralandı.
Sultanahmet’i başlarına yıkalım
MECLİS Darbeleri Araştırma Komisyonu, 1970’lerin başında ABD ile yaşanan “haşhaş krizi”nin arka planında yaşanan şaşırtıcı bir iddiayı gündeme taşıdı. Komisyonun 12 Mart dönemine ilişkin alt komisyon raporunda, ABD’den, haşhaş üretimini yasaklamayan Türkiye’ye yönelik, “Gerekirse Mavi Cami’yi (Sultanahmet) başlarına yıkalım” tepkisi geldi. Merhum Başbakan Bülent Ecevit’e atfen anlatılan bu olay raporda şöyle yer aldı:
ABD’DEN AFYONU YASAKLA BASKISI�
“ABD toplumunda yaygın olan uyuşturucu sorunu karşısında çaresiz kalan Nixon yönetimi, sorunun kaynağında Türkiye’yi görmektedir. Bu nedenle ABD yönetimi, yüzlerce ailenin geçim kaynağı olan Türkiye’deki haşhaş üretimine son verilmesi için yoğun baskılar uygulamaktadır. Hükümet, bu baskılar karşısında çözümün yasaklamak olmadığının altını çizerek, kontrollerin sıkılaştırılmasından başka bir çarenin olmadığını belirterek, iç işlere müdahale niteliği taşıyan yasaklama zorlamasına karşı çıkmaktadır.
ABD GENÇLİĞİNE BİR HAFTA YETMEZ
Demirel, uygulanacak bir yasaklama kararının ABD gençliğini zehirleyen Türkiye’dir kanaatini perçinleyeceğinden bahisle, Türkiye’de yıllık 120 ton üretilen afyonun ABD gençliğine 1 hafta bile yetmeyeceğini ifade etmekteydi. Bir taraf yasaklayacaksın derken; diğer tarafın asla! Şeklinde cevap vermesi, kimi nahoş olaylara da sebep oluyordu. ABD Büyükelçisinin diplomatik nezaket kurallarını hiçe sayarcasına Demirel’in huzurunda kullandığı üslûp, kendisine bizzat Demirel tarafından kapının gösterilmesine bile yol açtığı anlatılmaktadır.
DEMİREL, ABD ELÇİSİNİ KAPI DIŞARI ETTİ
Kapı dışarı edilme hadisesinin hemen ertesinde Washington’a çağrılan ABD’nin Ankara Büyükelçisi William Handley’in, bizzat başkan yardımcısından şu sözleri işittiği iddia edilmektedir: ‘Meseleyi ne kadar ciddî tuttuğumuzu göstermek için şunu belirtmek isterim. Eğer Türkiye haşhaş ekimini yasaklamazsa Altıncı Filo’nun derhâl İstanbul’u tahrip etmesini Başkana tavsiye edeceğiz’.
MAVİ CAMİ’Yİ BAŞLARINA YIKALIM
Hatta Ecevit’in sonradan Ufuk Güldemir’e açıkladığına göre, Dışişleri Bakanı Kissinger’in bulunduğu bir toplantıda, başkan danışmanlarından biri tarafından ‘Gerekirse Mavi Cami’yi (Sultanahmet) başlarına yıkalım’ sözleri sarf edilmişti. Tüm bu nakledilenler doğruysa; görünen oydu ki Başkan Nixon kendi kamuoyu nezdinde sağlayacağı saygınlığın, Ortadoğu’nun böylesine önemli bir ülkesine haddini bildirmekle elde edilebileceği beklentisi içine girmişti. Demirel hükümeti ise bunu bir milli onur vesilesi yapmış ısrarlı baskılara karşı direnç göstermiştir.”
Raporda, dönemin hükümetinin haşhaş konusundaki bu tavrı, 12 Mart muhtırasının dış etkenlerinden biri olarak da sayıldı. Diğer dış etkenler de Arap–İsrail çatışması karşısında Türkiye’nin tutumu ve U–2 casus uçaklarının uçuşunun yasaklanması olarak sıralandı.
Sultanahmet’i başlarına yıkalım