Açıklamalı İsimler Sözlüğü

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
SARÂMET: (Ar.) Er. - Yiğitlik.
SÂRBAN: (Fars.) Er. - Deve sürücüsü. Deveci.
SARÇE: (Fars.) Ka. - Serçe.
SARDUÇ: (Tür.) Er. - Bülbül.
SARGAN: (Tür.) Er. 1. Çorak yerlerde biten bir ot. 2. Bir tür balık.
SARGIN: (Tür.) 1. Candan, içten, yürekten. 2. Çekici cazibeli. 3. Kapa­lı, puslu hava. 4. İstekli, hevesli. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SARGINAL: (Tür.) Er. - (bkz. Sargın).
SARGUT: (Tür.) Er. - İhsan, bağış, ödül.
SARIALP: (Tür.) Er. - Sarışın yiğit. Ruhi Sarıalp', Türk atlet ve yönetici.
SARICABAY: (Tür.) Er. - (bkz. Sarıalp).
SARIÇİÇEK: (Tür.) Ka. 1. Sarı renkli çiçek. 2. Artvin ve çevresinde oynanan bir tür halk oyunu.
SÂRİF: (Ar.) Er. - Sarfeden, harcayan. Değiştiren.
SARİFE: (Ar.) Ka. -(bkz. Sarif).
SARİH: (Ar.) Er. 1. Açık, meydanda. Belli, hüveyda. 2. Saf, halis. Saf, halis Arap kanı (at).
SARİHA: (Ar.) Ka. - (bkz. Sarih).
SARİM: (Ar.) Er. - Keskin, kesici.
SÂRİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Sarim).
SARKAN: (Tür.) Er. - Kovan.
SARMAŞIK: (Tür.) Ka. - Koyu yeşil renkli, değişik biçimli yapraklan olan tırmanıcı bir bitki.
SARP: (Tür.) Er. 1. Çetin, sert, şiddetli. 2. Dik, çıkılması ve geçilmesi zor.
SARPER: (Tür.) Er. - Sert, güçlü erkek.
SARPHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Sarper).
SARPKAN: (Tür.) Er. - Sert, güçlü soydan gelen.
SARRA: (Ar.) Ka. - Sevindirici, sevinçli.
SARTIK: (Tür.) Er. - Azad olunmuş, salıverilmiş, özgür.
SARU: (Tür.) Er. - Sarı benizli, tenli insan.
SARUBATU: (Tür.) Er. - Osman Beyin kardeşi.
SARUCA: (Tür.) Er. - (bkz. Sarıca).
SARUHAN: (Tür.) Er. - Harizm'den gelip Anadolu'ya yerleşen Saruhanoğulları beyliğinin kurucusu.
SARVAN: (Tür.) Er. - Deve süren, deveci.
SATI: (Tür.) Ka. 1. Satma, satış. Alışveriş. 2. Düğün armağanı.
SATIBEY: (Tür.) Er. - (bkz. Satı).
SATIGÜL: (Tür.) Ka. - (bkz. Satı).
SATIKBUĞRA: (Tür.) Er. - (bkz. Satılmış, Buğra).
SATILMIŞ: (Tür.) Er. - Uzun ömürlü olması için doğumundan önce ermişlere adanan çocuk, satı.
SATUK: (Tür.) Er. - (bkz. Satılmış).
SATVET: (Ar.) Er. - Ezici kuvvet, zorluluk.
SAV: (Tür.) 1. Söz, haber, dedikodu. İleri sürülerek savunulan düşünce. 2. Sağlam. 3. Şöhret, ün. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SAVAŞ: (Tür.) Er. - İki taraf teşkilat, ülke veya ülkeler topluluğu arasında meydana gelen silahlı vuruşma, cenk, muharebe, harb. Doğuş, kavga. Mücadele uğraş.
SAVAŞER: (Tür.) Er. - Savaşan asker, insan, savaşçı.
SAVAT: (Tür.) Er. - Gümüş üstüne yapılan çizgiler, süsler.
SAVER: (Tür.) Er. - Sağlam, zinde, güçlü erkek.
SAVGAT: (Tür.) Er. - Hediye, armağan, bahşiş, ihsan.
SAVLET: (Ar.) Er. - Şiddetli saldırı, hücum.
SAVNİ: (Ar.) Er. - Koruma, gözetme ile ilgili.
SAVTEKİN: (Tür.) Er. - (bkz. Sav).
SAVTUNA: (Tür.) Er. - Sözünde duran kimse.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
SAVTUR: (Tür.) Er. - Sağlıklı kal, hoşça kal.
SAYAR: (Tür.) - Saygılı, hürmet eden. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SAYE: (Fars.) 1. Gölge. 2. Sahip çıkma, koruma, siyanet. Yardım. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SÂYEBÂN: (Fars.) Ka. 1. Sayvan, gölgelik. Büyük çadır. 2. Koruyan.
SÂYEDÂR: (Fars.) Er. 1. Gölgeli, gölgesi olan, gölge eden. 2. Koruyan, sahip çıkan.
SÂYEZÂR: (Fars.) Ka. - Gölgelik.
SAYFİ: (Ar.) Er. - Yaza ait, yazla ilgili.
SAYFİYYE: (Ar.) Ka. - Yazlık, yazlık ev.
SAYGI: (Tür.) - İnsanlara karşı dikkatli, ölçülü, özenli davranmaya neden olan sevgi duygusu değer yargısı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SAYGIN: (Tür.) - Saygı gören, sayılan, hatırlı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SAYGUR: (Tür.) Er. - (bkz. Saygın).
SAYGÜL: (Tür.) Ka. 1. (bkz. Saygın). 2. Nadir, eşsiz gül, sayılı gül.
SAYHAN: (Tür.) Er. - Adaletli yönetici, hükümdarların adili, ölçülüsü.
SAYIL: (Tür.) - Saygı gör, sözün dinlensin, değerin artsın. Değerli, saygıdeğer. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SAYILGAN: (Tür.) Er. - Kendini saydıran, saygın kimse.
SAYINBERK: (Tür.) Er. - Kendisine saygı gösterilen insan.
SAYINER: (Tür.) Er. - Değerli, saygı duyulan kimse.
SAYKAL: (Tür.) Er. - Düz, düzgün, pürüzsüz. Gösterişli.
SAYKUT: (Tür.) Er. - Uğurlu, kutlu, saygıdeğer kimse.
SAYMAN: (Tür.) Er. - Hesap işleriyle uğraşan kimse.
SAYRAÇ: (Tür.) - Öten, cıvıldayan, şakıyan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SAYRAK: (Tür.) - (bkz. Sayraç). -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SAYYAD: (Ar.) Er. - Avcı. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
SAZAK: (Tür.) Er. 1. Kuvvetli ve soğuk esen yel. Soğuk yelle birlikte yoğun hafif kar. 2. Bataklık, sazlık. 3.Küçük pınar, kaynak.
SAZAN: (Tür.) Er. - Göllerde ve sazlık yerlerde yaşayan bir tatlısu balığı.
SÂZKÂR: (Fars.) Er. 1. Uygun, münasip. 2. Türk müziğinde birleşik bir makam. 3. Saz çalan sanatkar.
SEBA: (Ar.) Ka. - Yedi. İslam öncesi Sami ve Arap kavimleri yedi sayısının kutsal bir nitelik taşıdığına inanırlardı, "yedi" sayısı.
SEBAHAT: (Ar.) Ka. - (bkz. Sabahat).
SEBAT: (Ar.) Er. - (bkz. Sabit).
SEBATI: (Ar.) Er. - Sebatlık, sözünde kararında durma. Sebatlı, sözünde duran.
SEBİH: (Ar.) Er. - Yüzme, yüzüş.
SEBİL: (Ar.) 1. Yol, büyük cadde. 2. Su dağıtılan yer. Hayır için parasız dağıtılan su. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEBLA: (Ar.) Ka. - Uzun, kirpikli göz.
SEBRE: (Ar.) Er. - Ölçülü, deneyimli. Sahabeden bu ismi taşıyanlar olmuştur.
SEBUÇE: (Fars.) Ka. - Küçük kap. Küçük testi.
SEBÜK: (Tür.) Er. 1. Hafif, yeğni. Çabuk hızlı. Ağırbaşlı olmayan. 2. Sevgili, aziz.
SEBÜKALP: (Tür.) Er. - Hızlı, atak, yiğit.
SEBÜKTEKİN: (Tür.) Er. - (bkz. Sebük).
SECAHAT: (Ar.) Er. -Yumuşak huyluluk.
SECÂVEND: (Fars.) Er. - Kur'an-ı Kerim'i manasına uygun olarak okumak için konulan durak işaretleri.
SECCAC: (Ar.). - Çağlayan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SECİYE: (Ar.) Er. - Yaratılış, huy, karakter tabiat. İyi huy.
SEÇGÜL: (Tür.) Ka. - Seçilmiş gül.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
SEÇİL: (Tür.) Ka. - Benzerleri arasından seçil, beğenil, üstün ol, sevgi ve saygı gör.
SEÇKİN: (Tür.) Er. - Seçilmiş, ayrılmış benzerlerinden üstün olduğu için ayrılmış, mümtaz, güzide.
SEÇKİNER: (Tür.) Er. - (bkz. Seçkin).
SEDA: (Ar.) Ka. - Ses. Yankı.
SEDACET: (Ar.) Ka. - Sadelik.
SEDAD: (Ar.) Er. - Doğruluk, hak. Doğru ve haklı. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
SEDEF: (Ar.) Ka. 1. Bazı deniz hayvanlarının (midye, istiridye gibi) sert, beyaz ve parlak kabuğu. 2. Bu kabuktan yapılmış veya süslenmiş eşya.
SEDEN: (Tür.) Ka. - Uyanık, tetikte, gözü açık olan.
SEDİD: (Ar.) Er. - Doğru hak. (bkz. Sedad).
SEFA: (Ar.) Er. 1. Gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısız ve sakin olma. 2. Eğlence, zevk, neşe.
SEFER: (Ar.) Er. 1. Bir yerden bir yere gitme, yolculuk, seyahat. 2. Savaş hazırlığı. Savaşa gitme. Harp, savaş. 3. Gemilerin kalktıkları limana tekrar dönünceye kadar yaptıkları fiil. 4. Istılahta: Şer'i bakımdan üç gün üç gecelik (veya onsekiz saatlik) yola gitmek için kişinin oturduğu yerden ayrılması. 5. Defa, kere. 6. Arabî ayların ikincisi.
SEFFAH: (Ar.) Er. - Güzel söz söyleyen, hatip. Cömert, eli açık.
SEFİNE: (Ar.) Ka. 1. Vapur, gemi. 2. Uzayın güney yarımı.
SEFİR: (Ar.) Er. - El içi. Yabancı diplomat
SEGBAN: (Fars.) Er. 1. Seymen, yeniçeri ocağına bağlı asker. 2. Osmanlı saraylarında av köpeklerine bakan bakıcı.
SEHÂ: (Ar.) Er. - Sehavet, kerem, cömertlik.
SEHÂB: (Ar.) 1. Bulut. 2. Karanlık. 3. Bulut gibi uçan böcekler. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEHÂBE: (Ar.) Ka. - Tek bulut.
SEHAVET: (Ar.) Er. - Cömertlik, (bkz. Sahavet).
SEHER: (Ar.) Ka. - Sabahın gün doğmadan önceki zamanı, tan ağartısı.
SEHHAR: (Ar.) Er. - Kuvvetle kendine çeken, büyüleyici.
SEHHARE: (Ar.) Ka. - Çok güzel, büyüleyici kadın.
SEHL: (Ar.) Er. - Kolay, sade. Sahabe isimlerindendir.
SEHLE: (Ar.) Ka. - 1. Yumuşak. 2. Kolay. 3. Taze, körpe. Habeşistan'a hicret eden kadın sahabelerden.
SEHRAN: (Ar.) Er. - Geceleri uyanık duran.
SEKİNE: (Ar.) Ka. - Sakin olma, sükunet. Huzur, gönül rahatlığı.
SELAHADDİN: (Ar.) Er. - Dinine bağlı kimse. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
SELAM: (Ar.) Er. 1. İnsanların birbirleriyle karşılaştıklarında kullandıkları yakınlık dostluk, saygı ifade eden söz, yaptıkları işaret veya hareket. 2. Emniyet, huzur, selamet, esenlik, sağlık, sağlamlık. 3.Selam: Yüce Allah'ın isimlerinden, Fani olmama, ze-valsizlik, her çeşit arıza ve hadiseden salim olmak. Her türlü tehlikeden koruyup selamete çıkaran.
SELAME: (Ar.) Ka. - (bkz. Selam).
SELAMEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin kurtuluşu. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
SELAMET: (Ar.) Esenlik. Her türlü korku, tasa ve tehlikeden uzak, güvenlik içinde olma. Kurtulma, kurtuluş. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SELAMİ: (Ar.) Er. - İyilik, barış ve rahatlıkla ilgili.
SELAMULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın selamı.
SELATİN: (Ar.) Er. - Sultanlar.
SELCAN: (Tür.) - Coşkun, taşkın yaratılışlı kimse. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
SELÇUK: (Tür.) Er. 1. Güzel konuşma yeteneği olan. 2. XI. Anadolu, Kafkaslar ve Orta Doğu'da imparatorluk kuran Türk topluluğunun hükümdarı.
SELDA: (Tür.) Ka. - Sel, taşkın su.
SELDAĞ: (Tür.) Ka. - Dağları aşan sel, coşku.
SELDANUR: (Tür.) Ka. - Nur seli.
SELEN: (Tür.) - Sel gibi coşkun, taşkın kimse. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SELİKA: (Ar.) - Güzel konuşma ve yazma kabiliyeti. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SELİL: (Ar.) Er. - Yeni doğmuş erkek çocuğu, ilker.
SELİLE: (Ar.) Ka. - Yeni doğmuş ilk kız çocuğu.
SELİM: (Ar.) Er. 1. Kusuru, noksanı olmayan, sağlam, doğru. 2. Tehlikesiz, zararsız, kurtulmuş. 3. Temiz, samimi.
SELİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Selim).
SELİN: (Tür.) Ka. 1. Gür akan su. 2. Orta Asya'da yetişen, bodur, sürekli yeşil kalan bitki.
SELİS: (Ar.) Er. 1. Kolay yumuşak. 2. Bağlı, boyun eğmiş.
SELLEM: (Ar.) - "Selamete erdirsin" manasıyla dualarda geçen. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SELMA: (Ar.) Ka. 1. Barış içinde bulunma, huzur, erinç. 2. Güzel, hoş (kadın).
SELMAN: (Ar.) Er. - Barış içinde bulunma, huzur, erinç.
SELMANİ: (Ar.) Er. - Niyaz kabul eden derviş. İran İsfahan'ından olup, Rasulullah'la birlikte İslami mücadelede üzerine düşeni fazlasıyla yapmış büyük mücahid ve sahabi. Selman-ı Farisi'ye nispetle bu ad kullanılmıştır.
SELMİ: (Ar.) Er. - Barışla ilgili, barışçıl.
SELMİN: (Ar.) Ka. - Barış yanlısı, barış ve sevgi duygusuyla dolu.
SELNUR: (Tür.) Ka. - Nur seli, ışık seli.
SELSAL: (Ar.) - Tatlı, lezzetli, hafif su. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SELSEBİL: (Ar.) 1. Tatlı ve hafif su. 2. Cennette bir çeşmenin adı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SELVA: (Ar.) Ka. 1. Bal. 2. Büyük bıldırcın. Tih çölünde bulundukları sürece, israiloğullarına Allah tarafından kudret helvasıyla birlikte, karınlarını doyurmak için gönderilen kuş. 3. (İsp.) Ekvator da sık balta girmemiş orman
SELVET: (Ar.) Ka. - Gönül rahatı.
SEM´AN: (Ar.) Er. - İşiterek. Dinleyerek.
SEMA: (Ar.) Ka. 1. İşitme, duyma. Musiki dinleme. 2. Gökyüzü. 3. Felek. 4. Mevlevilikte musiki eşliğinde icra edilen dönme hareketi.
SEMAHAT: (Ar.) - Cömertlik, el açıklığı, iyilikseverlik. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEMAÎ: (Ar.) Er. 1. Semaya, göğe havaya ait. 2. Gökten düşmüş. Allah tarafından olan, ilahi. 3. - İşitme esasına dayalı olarak öğrenilen, (bkz. Semavi).
SEMÂN: (Fars.) Er. 1. Gökyüzü. 2. Güneş ayının 27. günü. 3. Bıldırcın.
SEMÂNE: (Fars.) Ka. - (bkz. Seman).
SEMANİYE: (Ar.) Ka. - Sekiz. (bkz. Seman).
SEMÂVÂT: (Ar.) Ka. - Gökler.
SEMAVİ: (Ar.) Er. - Semaya mensup, sema ile ilgili.
SEMÂZEN: (a.f.i.) Er. - Sema yapan, törenle dönen mevlevi.
SEMEN: (Fars.) Ka. - Yasemin.
SEMENBER: (Fars.) Ka. - Göğsü yasemin gibi beyaz olan.
SEMENBU: (Fars.) Ka. - Yasemin kokulu.
SEMENTEN: (Fars.) Ka. - Yasemin renkli.
SEMERAT: (Ar.) Ka. 1. Yemişler, meyveler. Faydalar, verimler. 2. Neticeler. 3. Devlete ait mülklerden alınan vergiler.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
SEMERE: (Ar.) Er. - (bkz. Semerat).
SEMİ: (Ar.) Er. - İşiten, işitme kuvveti olan. Allah'ın isimlerinden, (bkz. Abdüssemi).
SEMİH: (Ar.) Er. - Eli açık, cömert.
SEMİHA: (Ar.) Ka. - (bkz. Semih).
SEMİN: (Ar.) Er. - Pahalı, kıymetli. Çok değerli.
SEMİNE: (Ar.) Ka. - (bkz. Semin).
SEMİR: (Ar.) Er. 1. Arkadaş. 2. Nitelikli. 3. Yamaç, dağ silsilesi.
SEMİRAMİS: (İbr.) Ka. - Doğu mitolojisinde adı geçen, dünyanın 7 harikasından biri olan Babil'in asma bahçelerini kurduran Asur kraliçesi.
SEMİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Semir).
SEMİULLAH: (Ar.) Er. - (bkz. Abdüssemi).
SEMRA: (Ar.) Ka. - Esmer.
SEMURE: (Ar.) Ka. - Çoğalan, zengin olan, meyve veren verimli. Ashabın kullandığı isimlerden.
SENA: (Ar.) 1. Övgü ile ilgili. 2. Şimşek parıltısı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SENABİL: (Ar.) Ka. - Başaklar.
SENAHAN: (a.f.i.) Öven, metheden. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SENAN: (Ar.) Ka. - Işıklı, parlak.
SENÂVER: (a.f.i.) Ka. - Öven, metheden.
SENAY: (Tür.) Ka. - Sen aysın, ay gibi güzelsin.
SENEM: (Ar.) - Put. İsim olarak kullanılmaz, (bkz. Sanem).
SENEVÂT: (Ar.) Ka. - Seneler, yıllar, sinin.
SENEVİ: (Ar.) Er. - Seneye mensup, sene ile ilgili, bir yıllık.
SENGÜL: (Tür.) Ka. - Sen gülsün, gül gibi güzelsin.
SENİH: (Ar.) Er. 1. Süs, bezek. 2. İnci.
SENİHA: (Ar.) Ka. - İnciler, süs, bezek.
SENİYE: (Ar.) Ka. - Yüksek, yüce, ali, bülend.
SEPİD: (Fars.) Er. - Beyaz, ak, beyza.
SEPİDE: (Fars.) Ka. - Tan vakti.
SERA: (Fars.) Ka. - Saray. Büyük konak. Köşk.
SERAB: (Fars.) Ka. - Çöllük arazide, ışık kırılması sonucu görülen aldatıcı gerçek olmayan hayal, ılgım, salgım. - Türk dili açısından "b/p" olarak kullanılır.
SERÂÇE: (Fars.) Ka. - Saraycık, küçük saray, konak.
SERALP: (Tür.) Er. - Baş yiğit.
SERAN: (Ar.) Ka. - Işıklı, parlak.
SERÂSER: (Fars.) Er. 1. Baştan başa, büsbütün. 2. Altın veya gümüş telle dokunmuş kıymetli bir çeşit kumaş.
SERAY: (Fars.) Ka. 1. Ay gibi güzellerin başı. 2. Büyük konak. Saray.
SERAYA: (Ar.) Er. - Düşman üzerine gönderilen küçük süvari müfrezeleri.
SERAZAT: (Fars.) Er. - Serbest, özgür. Rahat, dertsiz.
SERBÜLEND: (Fars.) Er. - Başta gelen, yüce üstün. - Türk müziğinde eski bir makam, zamanımızda örneği yoktur.
SERCAN: (Tür.) Er. - Sevgili, sevilen, başcan.
SERDAR: (Fars.) Er. - Başkumandan, başbuğ. Sefer zamanında padişah yerine ordunun başında sefere giden veziri azamlara verilen unvan, serdar-ı ekrem.
SERDENGEÇTİ: (Tür.) Er. - Fedai, akıncı, yiğit.
SERDİL: (Fars.) Ka. - Baş, gönül.
SERDİNÇ: (f.t.i.) Er. - Başı dinç, sakin, rahat, huzurlu.
SEREN: (Tür.) Er. 1. Uzun, kalın ve silindir şekilli çam kerestesi. Yelkenlilerde ana direğe dik şekilde tutturulan ve yelken germeye yarayan ağaç. Seren yapılan köknar kerestesi. 2. Orun, makam.
SERENGÜL: (Tür.) Ka. - (bkz. Serendil). - Baş gül. Güllerin birincisi.
SERGEN: (Tür.) Er. 1. Laf. 2. Vitrin. 3. Tepelerdeki düzlük yer. 4. Yorgun, perişan.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
SERHAD: (f.a.i.) Er. - Hudut, sınır, sınırbaşı; iki devlet arasındaki sınır boyu. - Türk dil kuralına göre "d/t" getirilerek de kullanılır.
SERHAN: (Ar.) Er. 1. Kurt, canavar. 2. Baş okuyucu, şarkıcı başı.
SERHENK: (Fars.) Er. 1. Çavuş. 2. Türk müziğinde çok eski birleşik makam.
SERHUN: (Fars.) Er. - Asil kan, soylu kan.
SERİ: (Ar.) Er. - Çabuk, hızlı.
SERİM: (Tür.). 1. Serme işi. 2. Sabırlı. 3. Genellikle öykülerde başlangıç bölümüne verilen ad. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SERİMER: (Tür.) Er. - Sabırlı kimse.
ŞERİR: (Ar.) Er. Taht. Yatacak yer.
SERİYE: (Ar.) Ka. - Hz. Peygamber (s.a.s)'in bulunmadığı küçük askeri birliklere verilen ad.
SERKAN: (f.t.i.) Er. - Soylu kan, başkan.
SERKIZ: (f.t.i.) Ka. - Baş kız, kızların, güzellerin başı.
SERKUT: (Fars.) Er. - Mutlu, talihli, kutlu insan.
SERMA: (Fars.) Ka. - Soğuk kış.
SERMED: (Ar.) Er. - Ebedilik, ebediyet, sonsuzluk. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
SERMELEK: (Fars.) Ka. - Meleklerin başı, melek kadar güzel ve iyi.
SERMİN: (Tür.) Ka. - Nermin, Şermin gibi adlara benzetilerek yapılmıştır.
SERNAZ: (Fars.) Ka. - Çok nazlı.
SERNEVAZ: (Fars.) Ka. - Baş okşayan, sevecen.
SERNUR: (Fars.) Ka. - Baş ışık. İlk ışık.
SEROL: (f.t.i.) Er. - Önder ol, baş ol.
SERPİL: (Tür.) Ka. - İyi geliş, büyü, güzelleş.
SERPİN: (Tür.) Ka. - Yağmur.
SERRA: (Ar.) Ka. - Genişlik, kolaylık.
SERRAÇ: (Fars.) Ka. 1. Çok sevilen, sayılan kimse, baştacı. 2. (Ar.) Saraç.
SERTAÇ: (Fars.) Er. - Baştacı, çok sevilen, sayılan.
SERTAP: (Tür.) Er. - İnatçı, direngen.
SERTEL: (Tür.) Er. - Sert, katı, acımasız el.
SERTER: (Tür.) Er. - Katı, sırt, acımasız.
SERTUĞ: (Tür.) Er. - Baş tuğ.
SERVA: (Fars.) Ka. - Söz, masal.
SERVER: (Fars.) Er. - Baş, başkan, reis, ulu.
SERVET: (Ar.) - Zenginlik, varlık. Zenginliği meydana getiren mal, mülk, para. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SERVİ: (Fars.) - Koyu yeşil yapraklı, ince uzun bir ağaç türü. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SERVİNAZ: (Fars.) Ka. 1. Dallan yana sarkan servi. 2. Uzun boylu sevgili.
SETTAR: (Ar.) Er. - Örten. Günahları örten, Allah. - Allah'ın isimlerinden "abd" takısı alarak kullanılır. Abdüssettar.
SEVA: (Ar.) Er. - Denklik, beraberlik, beraber olma.
SEVAD: (Ar.) Er. - Esmerlik, kara renkli adam. - Sahabe isimlerindendir.
SEVAL: (Tür.) Ka. - Severek al, hep sev.
SEVAN: (Tür.) - Severek al, hatırla. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEVAY: (Tür.) Ka. - Sevimli ay.
SEVBAN: (Ar.) Ka. - Giyinen, kuşanan. Hz. Peygamber'in azatlısının adı.
SEVCAN: (Tür.) - Sevgili insan, sevimli Erkek ve kadın adı olarak kul­lanılır.
SEVDA: (Ar.) Ka. 1. Bir şeye karşı hissedilen şiddetli arzu. 2. Şiddetli sevgi, aşk. 3. Aşırı istek, heves. 4. Kara sevda, mali hülya, melankoli. 5. Hüzün. İptila.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
SEVDEKAR: (a.f.i.) Ka. - Sevdalı.
SEVDE: (Ar.) Ka. - Siyah, esmer, esmer güzeli. Mü'minlerin annelerinden birisi Hz. Sevde.
SEVEN: (Tür.) - Sevgi duyan, sevgi dolu kimse. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEVENAY: (Tür.) Ka. - (bkz. Sevay).
SEVENCAN: (Tür.) Ka. - (bkz. Sevcan).
SEVENER: (Tür.) Er. - Sevgi duyan, sevgi dolu kimse.
SEVENGÜL: (Tür.) Ka. - Sevimli gül, sevgiyi hatırlatan gül.
SEVENGÜN: (Tür.) Ka. - (bkz. Sevgün).
SEVGEN: (Tür.) Er. - Sevmiş, seven.
SEVGİ: (Tür.) Ka. - Sevme hissi, aşk muhabbet.
SEVGİNAZ: (Tür.) Ka. - Çok nazlı, sevgili.
SEVGÜR: (Tür.) - Çok seven. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEVİK: (Tür.) Er. 1. Dost, arkadaş. 2. Unutkan, saf kimse. 3. Sevgili, sevilen.
SEVİL: (Tür.) Ka. - Her zaman sevilen, beğenilen biri olma temennisi.
SEVİLAY: (Tür.) Ka. - Ay gibi her zaman sevil.
SEVİM: (Tür.) Ka. 1. Sevme, muhabbet. 2. Başkalarının sevmesine sebeb olan vasıf, cazibe.
SEVİNÇ: (Tür.) Ka. - Bir halden hoşnut olmanın doğurduğu heyecan.
SEVKAN: (Tür.) - Sevgili, asil kan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEVNAZ: (Tür.) Ka. - Çok nazlı sevgili.
SEVNUR: (Tür.) Ka. - Sevgi nuru, ışığı, aygınlığı.
SEVTAP: (Tür.) Ka. - Tapılacak kadar sevgi duyulan.
SEVÜKTEKİN: (Tür.) Er. - Çok sevilen, tek tutulan.
SEYEHÂT: (Ar.) Er. 1. Seyahat, gezi. 2. Gölgenin güneşle beraber dönmesi.
SEYFEDDİN: (Ar.) Er. - Dini koruyan, dinin kılıcı. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
SEYFİ: (Ar.) Er. 1. Kılıçla ilgili kılıç şeklinde. 2. Askerlikle ilgili. Askeri.
SEYFİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Seyfı).
SEYFULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın kılıcı. - Ali (r.a.)'nin ve Hz. Halid b. Velid'in lakabı.
SEYHAN: (Ar.) 1. Ürdün'ün ötesinde Hz. Musa'nın mezarının bulunduğu şehir. 2. Adana ovasını yararak İskenderun körfezine dökülen nehir. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEYHUN: (Tür.) Er. - (bkz. Seyhan).
SEYİDHAN: (Ar.) Er. - Hanların başı, önderi.
SEYLÂB: (Fars.) Er. - Sel, sel suyu. -Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
SEYLAN: (Ar.) - Akma, akış. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEYRAN: (Ar.) - Gezme, bakıp seyretme. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEYYÂL: (Ar.) Ka. - Akan, akıcı, akışkan.
SEYYARE: (Ar.) Ka. - Güneşin çevresinde belli bir eğri çizerek dolaşan yıldız, gezegen.
SEYYİD: (Ar.) Er. 1. Bir topluluğun ileri gelen kişisi, lider. 2. Hz. Peygamber'in soyundan olan kimse. -Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
SEYYİDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Seyyid). - Muhterem (kadın).
SEZA: (Fars.) Er. - Münasip, uygun, yaraşır.
SEZAİ: (Fars.) Er. - Uygun yaraşan, münasip.
SEZAL: (Tür.) Er. - Sezgili.
SEZAN: (Tür.) Ka. - Sezgili.
SEZAVAN: (Fars.) Er. - Münasip uygun, yaraşır.
SEZAY: (Tür.) Ka. - (bkz. Sezan).
SEZCAN: (Tür.) - (bkz. Sezal). - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEZEK: (Tür.) - Çabuk sezen, duyarlı, hassas. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEZEN: (Tür.) - Duyan, hisseden, anlayan, sezgili. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEZER: (Tür.) - Duyar, hisseder, anlar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
SEZGEN: (Tür.) - Sezen, hisseden, duyan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEZGİ: (Tür.) 1. Sezme kabiliyeti, seziş. 2. Deneme ve akıl yürütme sonucu olmayıp doğrudan bilme, anlama ve kavrama, tahaddüs. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEZGİN: (Tür.) - Sezme yeteneği olan, duygulu anlayışlı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEZGİNAY: (Tür.) - (bkz. Sezgin). -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SEZİN: (Tür.) Ka. - (bkz. Sezgin).
SEZMEN: (Tür.) Er. - Sezen, anlayan kimse.
SIBGATULLAH: (Ar.) Er. - Yaratıcı gücü, kuvveti olan Allah'ın kulu.
SIDAL: (Tür.) Er. 1. Güç, kuvvet, dayanıklılık. 2. Olgunlaşmaya, erginleşmeye başlayan. 3. Öfkeli, sinirli.
SIDAM: (Tür.) Er. - Sade, yalın, düz, süssüz.
SIDAR: (Tür.) Er. - Dayanıklı.
SIDDIK: (Ar.) Er. 1. Çok doğru olan, hiç yalan söylemeyen. Hakikati kabul eden ve onaylayan kişi. 2. Kur'an'da peygamberleri vasfetmek, iman edenlerin sıfatı ve şehitlikten önde gelen makam kastedilerek zikredilmiştir. Ebu Bekir Sıddık: Hz. Ebu Bekir'in lakabı.
SIDIKA: (Ar.) Ka. - Çok doğru, yalan söylemeyen. Hz. Aişe ve Hz. Meryem'in lakabı.
SIDK: (Ar.) Er. 1. Doğruluk, gerçeklik. 2. Temiz kalplilik, halisiyet. 3. Sadakat.
SIDKI: (Ar.) Er. - İç, yürek temizli-ğiyle, doğrulukla ilgili. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
SIDKİYE: (Ar.) Ka. - İç yürek temizliğiyle doğrulukla ilgili, (bkz. Sıdıka).
SILA: (Ar.). - Doğup büyüdüğü yere gidip ayrı kaldığı yakınlarına kavuşma. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SINGIN: (Tür.) Er. 1. Kırık, dökük. 2. Dağınık. 3. Sıkıntılı, kederli. 4. Çekingen, gözü korkmuş.
SIRALP: (Tür.) Er. - Sır saklayan yiğit-
SIRAT: (Ar.) Er. - Yol, tarik.
SIRATULLAH: (Ar.) Er. - Dosdoğru yol. Allah'ın yolu.
SIRMA: (Tür.) Ka. 1. Altın yaldızlı veya yaldızsız ince gümüş tel. 2. Rütbe gösteren sarı şerit. Sırmadan yapılmış.
SIRRI: (Ar.) Er. 1. Sırla ilgili, sırra ait. 2. Mistik.
SIRRİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Sırrı).
SIYANET: (Ar.) Ka. - Koruma, korunma.
SİYAMI: (Ar.) Er. - Oruç tutan, oruçlu, kötülükten kaçınan.
SİBEL: (Tür.) Ka. 1. Buğday başağı. 2. Henüz yere düşmemiş yağmur damlası. 3. Eski Türklerdeki bir tanrıça.
SİDRE: (Ar.) Ka. - Arabistan kirazı.
SİKA: (Ar.) Er. - Güven, emniyet. İnanılır, güvenilir kimse.
SİKAYE: (Ar.) Ka. - Su içecek kab. İçilecek suyun toplanması için yapılan yer.
ŞİKAYET: (Ar.) Ka. 1. Birine içecek su verme vazifesi. 2. Ka'be sakalığı, Mekke'de hacılara zemzem dağıtma işi.
SİMA: (Fars.) Ka. 1. Yüz, çehre, beniz. 2. Kimse, insan, tip.
SİMAVİ: (Fars.) Er. - Yüz, çehre, benizle ilgili.
SİMAY: (Tür.) Ka. - Gümüşten ay, gümüş gibi parlak ay.
SİMBER: (Fars.) Ka. - Göğsü gümüş gibi olan.
SİMGE: (Tür.) Ka. - İşaret, sembol.
SİMİN: (Fars.) Ka. - Gümüşten, gümüş gibi, gümüşe benzeyen parlak ışıltı.
SİMRUY: (Fars.) Ka. - Gümüş yüzlü, gümüş gibi parlak, ışıltılı yüzü olan.
SİMTEN: (Fars.) Ka. - Teni gümüş gibi güzel, parlak olan.
SİMURG: (Fars.) Er. - Anka kuşu, masal kuşu.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
SİNA: (Ar.) Er. 1. Arap yarımadasının Mısır ile birleştiği yerde bir üçgen oluşturan yanmada. 2. Bu yarımadada bulunan dağ. 3. Hz. Musa'ya Allah'tan levhaların (sözlerin) geldiği dağ.
SİNAN: (Ar.) Er. - Mızrak, süngü vb. silahların sivri ucu.
SİNCAN: (Tür.) Ka. - Gülgillerden, Doğu Anadolu bölgesinde yetişen, kırmızı ya da kan kırmızısı renkte çiçekleri olan çok yıllık ıtırlı bir bitki.
SİNE: (Fars.) Ka. 1. Göğüs. 2. Gönül, yürek. İç derinlik.
SİNEM: (f.t.i.) Ka. - Gönlüm, yüreğim, çok sevdiğim.
SİPAHİ: (Fars.) Er. - Osmanlı İmpa-ratorluğu'nda tımar sahibi bir sınıf atlı asker.
SİPAR: (Fars.) Ka. 1. Feda eden, veren. 2. Suya kanmış. 3. Taze, körpe.
SİPÂS: (Fars.). - Şükretme, dua etme. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SİRAC: (Fars.) Er. 1. Işık meşale, kandil, çerağ. 2. Nur saçan anlamında Rasulullah için kullanılmıştır.
SİRACEDDİN: (Ar.) Er. – Dinin kandili, dinin verdiği aydınlık, ışık, ışıklandıran, aydınlatan. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞİRAN: (Ar.) Er. - Kaleler, hisarlar.
SİREN: (Tür.) Ka. - Mitolojide geçen, denizde kayalar üzerinde gemicilere şarkılar söyleyen, belden aşağısı balık biçiminde kadın, deniz kızı.
SİRET: (Ar.) Er. Bir kimsenin manevi durumu, hal ve hareketleri, tabiatı ahlak ve karakteri. Hal ve gidiş. Hal tercümesi. - Hz. Muhammed'in hal tercümesi.
SİRFİRAZ: (Fars.) Ka. - Başını yukarı kaldıran yükselten, benzerlerinden üstün olan. Aslı Serfıraz'dır.
SİTÂRE: (Fars.) Ka. - Yıldız.
SİTAREGÂN: (Fars.) Ka. - Yıldızlar.
SİVA: (Ar.) Ka. - Başka, gayrı özge.
SİYADET: (Ar.) Ka. 1. Efendilik, beylik, seyyidlik, sahiplik. 2. Hz. Hasan vasıtasıyla Hz. Peygamber soyundan olma. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SİYASET: (Ar.) 1. Seyislik, at idare etme, at işleriyle uğraşma. 2. Memleket idaresi. 3. Ceza, idam cezası. 4. Politika. Diplomatlık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SOHBET: (Ar.) Ka. - Görüşüp, konuşma, arkadaşlık.
SOLAY: (Tür.) - Ay ışığının azalması, solması. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SOLMAZ: (Tür.) Ka.- Her zaman taze, körpe ve genç.
SOMAY: (Tür.) - Ay gibi kusursuz, eksiksiz güzel. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SOMEL: (Tür.) Er. - Doğru, katışıksız, güçlü el.
SOMER: (Tür.) Er. - Doğru, katışıksız güçlü kimse.
SONALP: (Tür.) Er. - Sonuncu, son doğan yiğit, erkek çocuk.
SONAT: (Tür.) Er. - Bir ya da iki çalgı için yazılmış, üç ya da dört bölümden oluşan müzik yapıtı.
SONAY: (Tür.) - Ay'ın son günleri. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SONER: (Tür.) Er. - (bkz. Sonalp).
SONGUR: (Tür.) Er. 1. Şahin. 2. Ağır, hantal.
SONGURHAN: (Tür.) Er. - (bkz.Songur).
SONGÜL: (Tür.) Ka. - Sonbahar'ın sonlan, kış başlangıcında uçan gül.
SONGÜN: (Tür.) Er. - Sonuncu, son olan. Eğilim, yetenek.
SONNUR: (Tür.) - (bkz. Sonay).
SONTAÇ: (Tür.) Ka. - Eşsiz taç.
SONVER: (Tür.) Ka. - Son olması istenen çocuklara verilen isimlerden.
SORGUN: (Tür.) Er. 1. Bir tür söğüt ağacı. 2. Sıtkı, sert. 3. Çok uzun ve güzel saç.
SOYHAN: (Tür.) Ka. - Han soyundan gelen.
SOYKAN: (Tür.) Ka. - Asil, soylu.
SOYSAL: (Tür.) Er. - Uygar, medeni.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
SOYSALDI: (Tür.) Er. - Soyu genişledi, tanındı.
SOYSALTÜRK: (Tür.) Er. – Uygar Türk.
SOYSAN: (Tür.) Er. - Tanınmış soy.
SOYSELÇUK: (Tür.) Er. - Selçuklu soyundan.
SOYTEKİN: (Tür.) Er. - Cesur, yiğit. - (bkz. Tekin).
SOYUER: (Tür.) Er. - Yiğit soydan gelen.
SOYURGAL: (Tür.) Er. - İhsan, bağış, hediye, armağan.
SÖKMEN: (Tür.) Er. - Yiğitlere verilen san. Selçuklulara bağlı Hasankeyf Artuklu Beyliğinin kurucusunun adı.
SÖKMENER: (Tür.) Er. - Yiğit kimse.
SÖKMENSU: (Tür.) Er. - Yiğit asker, yiğit subay.
SÖNMEZ: (Tür.) - Parlaklığım, ışığını hiç yitirmeyen, her zaman canlı. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SÖNMEZALP: (Tür.) Er. - (bkz. Sönmez alp).
SÖNMEZAY: (Tür.) Ka. - Işığı hiç sönmeyen ay.
SÖZEN: (Tür.) Er. - Söylev veren, güzel konuşan hatib.
SÖZER: (Tür.) Er. - Sözünde duran.
SÖZMEN: (Tür.) - Güzel, etkili konuşan kimse.
SUAD: (Ar.) Ka. - Mutlulukla, saadetle ilgili, mutlu. Sa'd isminin müennesidir.
SUAVİ: (Ar.) Er. - Herkesin işine koşan, yardım eden.
SUAY: (Tür.) - Suya düşen ay. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SUBAHİ: (Ar.) Er. - (bkz. Subhi).
SUBHİ: (Ar.) Er. - Sabah vakti, şafak ile ilgili. - Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
SUBHİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Subhi).
SUBUTAY: (Tür.) Er. - Cengiz Han'ın ünlü Moğol generalinin adı.
SUCA: (Tür.) Er. - Uzun düzgün boy.
SUDAN: (Tür.) Ka. - Su gibi güzel, parlak.
SUDEKA: (Ar.) Er. - Doğru, hakiki dostlar.
SUDİ: (Ar.) Er. - Yararlı, faydalı, kazançlı.
SUDİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Sudi).
SUDUR: (Ar.) Er. 1. Göğüsler. 2. Sadrazamlar. 3. Kazasker. 4. Sadır olma, meydana gelme.
SUFİ: (Ar.) Er. - Tasavvuf erbabı, mutasavvıf.
SUĞRÂ: (Ar.) Ka. - Daha, pek, en küçük.
SUHAN: (Tür.) Er. - Suyun hakimi, su kaynaklarının yönetimini elinde bulunduran.
SUHANSERÂ: (Fars.) Ka. - Ahenkli söz söyleyen.
SUHEYB: (Ar.) Er. - Arkadaş, dost. Rasulullah'ın azatlısının adı.
SUKA: (Ar.) Er. - Çarşı adamı, esnaf.
SÜKUTİ: (Ar.) Er. - Susmayı seven, az konuşan.
SULBİ: (Ar.) Er. - Birinin sulbünden gelme, kendi evladı, oğlu.
SULBİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Sulbi).
SULEHÂ: (Ar.) Ka. - Salih, iyi, yarar, selahiyet, günah işlemeyen.
SULHİ: (Ar.) Er. - Barışa özgü, barışla ilgili, barışçı.
SULHİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Sulhi).
SULTAN: (Ar.) Ka. - Padişah, hükümdar.
SUNA: (Tür.) Ka. - Erkek ördek. Görünüşündeki zerafet sebebiyle bayan ismi olarak kullanılmıştır.
SUNAR: (Tür.) Ka. - Saygılı bir biçimde verir, takdim eder.
SUNAY: (Tür.) - Ay'ı sun, getir. Sun ve ay kelimelerinden birleşik isim. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SUNER: (Tür.) Er. - Sunucu, sunan.
SUNGU: (Tür.) - Armağan, bağış, ihsan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
SUNGUN: (Tür.) Er. 1. Yetenek. 2. Bağış, ihsan.
SUNGUR: (Tür.) Er. 1. Sakin, soğukkanlı (kimse). 2. Akdoğan.
SUNGURALP: (Tür.) Er. - Soğukkanlı ve doğankuşu gibi güçlü, yiğit.
SUNGURBAY: (Tür.) Er. - (bkz. Sunguralp).
SUNGURTEKİN: (Tür.) Er. - (bkz. Sunguralp).
SUNUHİ: (Ar.) Er. - Hatırlayan, gönül alan, kolay anlayan.
SUNULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın yarattığı.
SUUD: (Ar.) Er. 1. Kutsal sayılan yıldızlar. 2. Yukarı çıkma, yükselme. -Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
SUUDİ: (Ar.) Er. - (bkz. Suud).
SUYURGAL: (Tür.) Er. - İhsan, bağış, hükümdarca bağışlanan dirlik.
SUYURGAMIŞ: (Tür.) Er. Lütufta, ihsanda bulunan, bağış yapan kimse. Acıyan, merhamet eden.
SUYURGAN: (Tür.) Er. - (bkz. Suyurgamış).
SUZAN: (Fars.) Ka. - Yakan, yakıcı. Yanan, yanıcı.
SÜZEN: (Fars.) Er. - Topluca yapılan av.
SUZİ: (Fars.) Er. 1. Yanma, tutuşma ile ilgili. 2. (Mecazen): Ateşli kimse.
SUZİDİL: (Fars.) Ka. 1. Türk musikisinin şed makamlarından biri. 2. Gönül ateşi, gönül sıcaklığı.
SUZNÂK: (Fars.) Ka. 1. Yakan, yakıcı. Dokunaklı. 2. Türk müziğinde basit bir makam.
SÛZÜLAY: (Tür.) Ka. - Gökte süzülen ay.
SUALP: (Tür.) Er. - Güçlü, yiğit asker.
SÜEDA: (Ar.) Ka. - Kutlu, uğurlu insanlar.
SÜEL: (Tür.) Er. - Asker eli.
SÜER: (Tür.) Er. - Yiğit asker.
SÜERDEM: (Tür.) Er. - Erdemli asker.
SUERGİN: (Tür.) Er. - Olgun asker.
SÜERKAN: (Tür.) Er. - Soylu kandan gelen asker.
SÜERSAN: (Tür.) Er. - Yiğitliğiyle ünlü asker.
SÜFYAN: (Ar.) Er. - Ashab-ı kiramın meşhurlarından bazılarının ismi. Süfyan-ı Sevri: Kelamcı, muhaddis, alim.
SÜHA: (Ar.) Er. - Büyükayı takım yıldızının en küçük yıldızı.
SÜHAN: (Fars.) Er. - Söz, lakırdı. Şiir.
SÜHANDAN: (Fars.) Ka. - Söz sahibi, güzel söz söyleyen.
SÜHEYL: (Ar.) Er. - Sema'nın güney yarımküresinde bulunan sefineyi Nuh burcundaki parlak ve büyük yıldızın adı.
SÜHEYLA: (Ar.) Ka. - Yumuşak, iyi huylu kadın.
SUHULET: (Ar.) Er. 1. Kolaylık. Yumuşaklık. Mülayemet. 2. Uygunluk. Elverişlilik.
SÜHUNET: (Ar.) - Sıcaklık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SÜKAR: (Tür.) Er. - Asker soyundan gelen, yiğit yürekli asker.
SÜKEYNE: (Ar.) Sessiz, sakin, ağırbaşlı, onurlu. Hz. Hüseyin (r.a.)'in kızının adıdır.
SÜLASİ: (Ar.) Er. - Üçlü, üç şeyden meydana gelen.
SÜLEYMAN: (Ar.) Er. 1. İbranice "huzur, sükun". 2. Kur'an-ı Kerim'de ismi geçen peygamberden biri. Ulu'l-Azm peygamberlerdendir.
SÜLÜNAY: (Tür.) Ka. - Ay gibi güzel, uzun boylu, endamlı.
SÜLÜNBİKE: (Tür.) Ka. - Sülün gibi boylu endamlı kadın.
SÜLVAN: (Ar.) Er. - Yüreğe ferahlık veren ruh, iç açıcı ilaç.
SÜLVANE: (Ar.) Ka. - (bkz. Sülvan).
SÜMBÜL: (Fars.) Ka. l. Zambakgillerden, salkım çiçekli, keskin kokulu, soğanlı otsu bitki. 2. Güzellerin saçı.
SÜMBÜLVEŞ: (Fars.) Ka. - Sümbüle benzeyen, sümbül gibi güzel.
SÜMER: (Tür.) - Eski tarihlerde aşağı Mezopotamya'da yaşamış olan bir kavim. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SÜMEYRE: (Ar.) Ka. 1. Meyve çağlası. 2. Kıvrılmış yaprak.
SÜMEYYE: (Ar.) Ka. - İslam'ın ilk şehidi. Ammar b. Yasir'in annesi ve ilk müslüman olan hanım sahabelerden.
SÜMRE: (Ar.) Er. - Esmerlik, karayağızlık.
SÜMRET: (Ar.) Ka. - (bkz. Sümre).
SÜNDÜS: (Ar.) Ka. - Eskiden altın veya gümüş tellerle nakışlı olarak dokunan bir çeşit ipekli kumaş. Kur'an'da cennet elbisesi anlamında Kehf: 31, Duhan: 53, İnsan suresi 21. ayetlerde mezkurdur.
SÜNNET: (Ar.) Er. 1. İyi ahlak, iyi tabiat. 2. Hz. Muhammed'in sözleri, işleri ve tasvipleri.
SÜNNETULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın koyduğu nizam.
SÜPHAN: (Tür.) Er. - Doğu Anadolu'da Van gölünün kuzey kıyısındaki sönmüş volkan.
SÜREHA: (Ar.) Er. - Saf ırklar.
SÜREYYA: (Ar.) - Ülker yıldızı, pervin. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SÜRRE: (Ar.) Er. 1. Para kesesi. 2. Hediye. 3. Osmanlı devletinde halifelik makamınca Mekke ve Medine fakirleri ile alimlerine gönderilen para.
SÜRSOY: (Tür.) Er. - Soyun sürsün, soyun genişlesin.
SÜRÜR: (Ar.) Er. - Sevinç.
SÜRURİ: (Ar.) Er. Sevinçle, neşeyle ilgili. - VIII. yy.'ın ünlü Osmanlı şairi.
SÜSEN: (Tür.) Ka. - Çiçekleri iri, güzel görünüşlü ve kokulu bir süs bitkisi. Zambak.
SÜVARİ: (Fars.) Er. 1. Atlı. Atlı asker. 2. Gemi kaptanı.
SÜVEYDA: (Ar.) Ka. 1. Kalbin ortasında var kabul edilen siyah nokta. 2. Tohumun ortasında bulunan tanecik. 3. Kalpteki gizli günah. - İsim olarak kullanılması uygun değildir.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
-R Harfi ile başlayan isimler sözlüğü -

RABBANİ: (Ar.) Er. 1. Allahla ilgili. 2. Kendini bütün varlığıyla Allah'a teslim eden. Putçu inanıştan uzak, şalin amel işleyen, Allah'tan geleni kabul edip, O'nun dinine muhalif olana karşı çıkan.
RABIT: (Ar.) Er. - Rabteden, bağlayan, birleştiren. Nefsini dünyadan menedip ahirete bağlamış olan.
RABITA: (Ar.) Ka. 1. İki şeyi birbirine bağlayan şey, bağ. 2. Münasebet, ilgi. 3. Bağlılık, mensub olma. 4. Sıra, tertip, usul, düzen.
RABİ: (Ar.) Er. - Dördüncü.
RABİA: (Ar.) Ka. 1. Dördüncü. Saatteki salisenin 2. Tanzimattan sonra memurlukta kolağası derecesinde bir rütbe. 3. Ünlü kadın mutasavvuf.
RABİH: (Ar.) Er. - Yararlı, kazançlı, karlı.
RÂCİ: (Ar.) 1. Rica eden, yalvaran, dileyen. 2. Dönen, geri gelen. 3. Nis-bet ve ilgisi bulunan, dokunan.
RACİFE: (Ar.) Ka. - Sur'un kıyamette bütün canlıları öldürecek olan ilk üflenişi.
RACİH: (Ar.) Er. - Değerli, üstün. Fıkıhta: Delil ve Burhanların tercihinde delili öncelik kazanan taraf.
RACİYE: (Ar.) Ka. 1. Rica eden, yalvaran. 2. Umutlu.
RADİ: (Ar.) Er. - Boyun eğen, kabul eden, rıza gösteren.
RADİFE: (Ar.) Ka. - Kıyamette üfürülecek surun ikincisi
RADİYE: (Ar.) Ka. - Rıza gösteren, kabul eden, boyun eğen.
RAFET: (Ar.) Er. - Acıma, merhamet etme, esirgeme anlamında. Kur'an-ı Kerim'de Nur suresi 2. ayet. Hadid suresi 27. ayette geçmekledir.
RAFEDDİN: (Ar.) Er. - İslam dininin vermiş olduğu acıma, esirgeme duygusu. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
RAFIZ: (Ar.) Er. - Bırakan, salıveren.
RÂFİ: (Ar.) Er. - Kaldıran, yücelten, yükselten. Allah'ın isimlerinden, (bkz. Abdürrafi'). Rafi' b. Hadic, sahabeden.
RAFİA: (Ar.) Ka. - Her çeşit ayaklık ve destek.
RAFİH: (Ar.) Er. - Rahat ve huzurlu yaşayan.
RAĞIB: (Ar.) Er. - Arzulu, isteyen, rağbet eden. - Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
RAĞİBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Rağıb).
RAĞBET: (Ar.) Ka. - İstek, arzu. İstekle karşılama.
RAHATEFZA: (a.f.i.) - Rahat artıran. Türk müziğinin bileşik makamlarından. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RAHDAN: (Fars.) Er. - Yol bilen.
RAHE: (Ar.) Ka. - Avuç içi, el ayası.
RAHİ: (Ar.) Er. - Rahat, huzurlu, dingin.
RAHİLE: (Ar.) Ka. - Rahat, sakin.
RAHİM: (Ar.) Er. - Esirgeyen, acıyan, koruyan, merhametli. Kur'an'da 220 yerde zikredilmiştir. Allah'ın isimlerinden, (bkz. Abdürrahim).
RAHİME: (Ar.) Ka. - Hafif sesli, latif konuşan kadın demektir, (bkz. Rahim).
RAHİYE: (Ar.) Ka. - Bal arısı.
RAHMAN: (Ar.) Er. - Bütün canlılara merhamet eden, koruyan. Kur'an-ı Kerim'de 55'ten fazla yerde zikredilmiştir. Yine Kur'an-ı Kerim'in 55. suresinin adıdır. - Allah'ın isimlerinden "abd" takısı alarak isim olarak kullanılır, (bkz. Abdürrahman).
RAHMANİ: (Ar.) Er. - Allah'tan gelen, kutsal, Allah'a özgü.
RAHMET: (Ar.). - Acıma, esirgeme, koruma, yarlığama. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RAHMETİ: (Ar.) Er. - Rahmetle ilgili.
RAHMETULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın esirgemesi, koruması.
RAHMİ. (Ar.) Er. - Acımayla ilgili.
RAHMİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Rahmi).
RAHŞAN: (Fars.) Ka. - Parıltılı. Işıltı.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
RAHŞENDE: (Fars.) Ka. - Parıldayan, parıldayıcı.
RAİD: (Ar.) Er. - Gürleyen, gürüldeyen.
RAİDE: (Ar.) Ka. - Gürleyen bulut.
RAİF: (Ar.) Er. - Acıması olan, merhametli.
RAİFE: (Ar.) Ka. - (bkz. Raif).
RAİK: (Ar.) Er. - Sade, saf, halis.
RAİKA: (Ar.) Ka. - Sade, saf, katışıksız.
RAKIM: (Ar.) Er. - Yazan, çizen. -Yükselti.
RAKİ: (Ar.) Er. - Namazda eğilen, rüku' eden. Kur'an-ı Kerim'de 4 yerde bu anlamda zikredilmiştir.
RAKÎB: (Ar.) Er. - Herhangi bir alanda üstünlük sağlamaya çalışan taraflardan herbiri. Koruyucu. "Görüp gözeten" Allah'ın isimlerinden.
RAKİD: (Ar.) Er. - Hareketsiz, durgun, yavaş.
RAKİDE: (Ar.) Ka. - Durgun, sessiz, hareketsiz.
RAKİK: (Ar.) Er. 1. İnce. Yufka yürekli. 2. Köle veya cariye.
RAKİKA: (Ar.) Ka. - (bkz. Rakik).
RAM: (Fars.) Er. - İtaat eden, boyun eğen, kendisini başkasının emrine bırakan. -İki isimlerde kullanılır. Ramcan, Ramcanan gibi.
RAMAZAN: (Ar.) Er. - Hicri (kameri) ayların dokuzuncusu, oruç ayı. Kur'an'da Bakara suresi 185. ayette ismi geçen ay ismi.
RAMİ: (Ar.) Er. - Atan, atıcı.
RAMİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Rami).
RAMİZ: (Ar.) Er. 1. Akıllı, zeki. 2. İşaretlerle simgelerle gösteren.
RAMİZE: (Ar.) Ka. - (bkz. Ramiz).
RÂNÂ: (Ar.) Ka. 1. Güzel, hoş latif, parlak. Çok iyi, çok ala. 2. Arapça'da "er'an" kelimesinin mücnnesi olup "ahmak, sünepe kadın" demektir. Erkek adı olarak da kullanılır.
RASÂFET: (Ar.) Ka. - Sağlamlık, dayanıklılık.
RASÂNET: (Ar.) Ka. - Sağlamlık, dayanıklılık, melanet.
RASİ: (Ar.) Er. - Kımıldamayan, oynamayan, sabit. Lenger atmış olan, demir üzerinde bulunan gemi.
RASİA: (Ar.) Ka. - Kabara. Kabara gibi yer yer konulan süs.
RASİF: (Ar.) Er. 1. Sağlam dayanıklı. 2. Denizin yüzüne çıkmış kayalar. 3. Taş, temel, rıhtım.
RASİFE: (Ar.) Ka. - Rıhtım, su içine yapılan set.
RASİH: (Ar.) Er. 1. Sağlam, temeli güçlü, dayanıklı. 2. Bir bilimde, özellikle din alanında çok derinleşmiş olan (kimse). Kur'an'da Rasihûn olarak geçer.
RASİHA: (Ar.) Ka. - (bkz. Rasih).
RÂSİM: (Ar.) Er. - Resim yapan.
RÂSİME: (Ar.) Ka. 1. Âdet, töre. Merasim, tören. 2. Formalite.
RASİN: (Ar.) Er. - Sağlam, dayanıklı, güçlü.
RASİYE: (Ar.) Ka. - Büyük dağ.
RAST: (Fars.) 1. Sağ. 2. Haklı, doğru. Uygunluk. 3. Türk müziğinin en eski makamlarından. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RASTAN: (Fars.) Er. - Doğru olanlar, haklı olanlar, haklılar.
RASTBİN: (Fars.) - Heeyin doğrusunu gören. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RASTİ: (Fars.) Er. - Doğruluk, gerçeklik, istikamet.
RASTKÂR: (Fars.) Er. - Doğru adam.
RAŞAN: (Ar.) Ka. - Titreme, titreyiş.
RAŞİD: (Ar.) Er. 1. Olgun, ergin, akıllı. 2. Doğru yolda olan. 3. Hak din olan İslam'ı kabul eden. Kur'an'da Hucurat suresi ayet 7'de geçmektedir. Ayrıca 4 halife için Raşid halifeler denmiştir. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
RAŞİDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Raşid).
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
RATİB: (Ar.) Er. 1. Sıralayan, düzenleyen (kimse). 2. Sabit, sağlam, yerleşmiş. - Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
RATİBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Ratib).
RAUF: (Ar.) Er. - Esirgeyen acıyan, çok merhametli. - Allah'ın isimlerinden. "Abd" takısı alarak kullanılır. -(bkz. Abdürrauf). Kur'an-ı Kerim'de 10'dan fazla yerde geçmektedir.
RAUFE: (Ar.) Ka. - (bkz. Rauf).
RAVEND: (Fars.) Er. - Kökleri ve sapları ilaç olarak kullanılan karabuğdaygillerden bir bitki.
RAVZA: (Ar.) Ka. - Çimeni, ağacı bol olan yer, bahçe. Ravza-i Mutahhara; Rasulullah'ın medfun olduğu mekan.
RAYET: (Ar.) - Bayrak. Sancak. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RAYİHA: (Ar.) Ka. - Güzel koku.
RAYİHAN: (a.f.i.) Er. - Han bayrağı, han sancağı.
RÂZÎ: (Ar.) Er. - Boyun eğen, kabul eden, rıza gösteren. İslam dünyasında meşhur bir isimdir.
RAZİYE: (Ar.) Ka. - Kabul eden, rıza gösteren, boyun eğen.
REBAB: (Fars.) Ka. 1. Bir çeşit kemençe. 2. Arapça'da dostlar anlamına gelir. Hz. Hüseyin'in hanımının ismidir
REBİ: (Ar.) Er. - Bahar, ilkyaz.
REBİA: (Ar.) Ka. - (bkz. Rebi).
REBİYE: (Ar.) Ka. 1. Kış sonlarında yapılan ekim. 2. Eskiden ozanların bahara girerken büyüklere sundukları kaside.
RECA: (Ar.) Er. - Umut, umma. İstek, dilek.
RECAİ: (Ar.) Er. - İsteyen, rica eden, yalvaran. Allah'a yalvaran. As-hab'ın kullandığı isimlerdendir.
RECEP: (Ar.) Er. 1. Hicri kameri ayların yedincisi, üç ayların ilki. 2. Gösterişli, haybetli.
REFAH: (Ar.) Ka. - Bolluk, rahatlık, sıkıntı içinde olmamak.
REFAHET: (Ar.) Ka. - Bolluk, gürlük.
REFAKAT: (Ar.) Ka. - Refildik arkadaşlık, yoldaşlık.
REFET: (Ar.) Er. - Acıma, merhamet etme, esirgeme. Kur'an-ı Kerim'de Nur suresi ayet 2 ve ve Hadid suresi 27. ayette geçmektedir.
REFETTİN: (Ar.) Er. - (bkz. Rafeddin).
REFHAN: (Ar.) Ka. - Varlık içinde yaşayan.
REFİ: (Ar.) Er. - Yüksek, yüce, saygın.
REFİA: (Ar.) Ka. - (bkz. Refı).
REFİG: (Ar.) Er. - Bolluk ve rahat içinde geçinen.
REFİH: (Ar.) Er. - (bkz. Refhan).
REFİHA: (Ar.) Ka. - (bkz. Refih).
REFİK: (Ar.) Er. 1. Arkadaş, yol arkadaşı, yoldaş. Muavin, yardımcı. 2. Koca. 3. Ortak. 4. Mesleğe yeni giren kimsenin rehber olarak tanıdığı kişi. Kur'an'da geçen bir isimdir.
REFİKA: (Ar.) Ka. - Eş, kan, zevce.
REFREF: (Ar.) 1. İnce, yumuşak kumaş. 2. Kenar saçağı. 3. Döşek, döşeme, minder, yastık. 4. Kuşu çok olan çimenlik. 5. Dallan salkım salkım olan ağaç. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
REFTAR: (Fars.) Ka. - Salınarak, edalı yürüyüş.
REGAİP: (Ar.) 1. Çok istek gören, beğenilen. 2. Armağanlar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
REHA: (Fars.) Er. 1. Kurtulma, kurtuluş. 2. (Ar.) Bolluk, genişlik, varlık.
REHAMET: (Ar.) Ka. - Sesin ince, yavaş ve tatlı olması.
REHASET: (Ar.) Ka. 1. Tazelik, yumuşaklık. 2. Ucuzluk.
REHAVİ: (Fars.) Er. - Türk müziğinin en eski birleşik makamı.
REHAYİ: (Fars.) - Kurtulma, necat. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
REHBER: (Fars.) Er. - Yol gösteren, kılavuz.
REİS: (Ar.) Er. - Başkan, baş.
REKÂNET: (Ar.) Ka. - Ağırbaşlılık, gururluluk.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
REKİN: (Ar.) Er. - Gururlu, ağırbaşlı. Yüce, yüksek.
REKİNE: (Ar.) Ka. - (bkz. Rekin).
REKİZ: (Ar.) Er. 1. Gizli, gömülü define. 2. Sağlam, adamakıllı.
REMİDE: (Fars.) Ka. - Ürkmüş, korkmuş.
REMİZ: (Ar.) Er. l. İşaret, meramını isteğini işaretle ifade etme. 2. Alamet, amblem.
REMZİ: (Ar.) Er. - Remizle ilgili, remze ait, sembolik, simgesel.
REMZİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Remzi).
RENÂN: (Ar.) Er. - İnleyen, çınlayan.
RENGİDİL: (Fars.) Ka. - Türk müziğinde bir makam.
RENGİN: (Fars.) Ka. 1. Renkli, parlak renkli. 2. Güzel, hoş. Süslü.
RENGİNAR: (Tür.) Ka. - Nar renginde olan.
RESÂ: (Fars.) Ka. - Yetişen, yetiştiren, erişen.
RESAİ: (Ar.) Er. - Süsler, süs.
RESAN: (Fars.) - Erişenler, yetişenler, ulaşanlar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RESANE: (Fars.) Ka. - Özlem, hasret.
RESANET: (Ar.) Ka. - Sağlamlık, metanet.
REŞAT: (Fars.) Er. - Layık, değer, yakışır.
REŞİDE: (Fars.) Ka. - Yetişmiş, olgunlaşmış, ermiş.
RESMİ: (Ar.) Er. 1. Devletle ilgili olan. 2. Törenle yapılan. 3. Çok ciddi.
RESMİGÜL: (Fars.) Ka. - Gül gibi güzel, gül biçiminde.
RESMİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Resmi).
RESUL: (Ar.) Er. - Bir kimsenin sözünü başka bir kimseye tebliğ eden kişi. Elçi, Allah elçisi peygamber. Yeni bir kitap ve şeriatle gönderilen peygamber.
RESULHAN: (a.f.i.) Er. - Hükümdarların elçisi.
REŞAD: (Ar.) Er. 1. Doğru yolda, hak yolda yürüme. 2. Sultan Reşad; Osmanlı son dönem padişahlarındandır. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
REŞİD: (Ar.) Er. 1. Cenab-ı Hakk'ın isimlerinden. 2. İyi ve doğruyu seçebilen, malını idare gücü olan, rüşd yaşına ulaşmış akil ve baliğ (kişi) ergin, erişkin. 3. Akıllı hareket eden doğru yolda giden. - Abdürreşid olarak kullanılır. Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
REŞİDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Reşid).
REŞİDUDDİN: (Ar.) Er. - Dinin akıllı kişisi, dini olgunluğa ulaşmış kişi.
REŞİK: (Ar.) Er. - Uzun boylu, yakışıklı.
REVA: (Fars.) Er. - Yakışır, uygun, yerinde.
REVAH: (Ar.) Er. 1. Bir şeyi elde etmeden doğan neşe. 2. Güneş battıktan sonra gece oluncaya kadar geçen zaman.
REVAHA: (Ar.) Ka. - (bkz. Revah). Ünlü sahabi Abdullah b, Revaha'nın babası.
REVAHİ: (Ar.) Er. - Bal arıları.
REVAİD: (Ar.) Er. - Gürleyen bulutlar.
REVAN: (Fars.) 1. Akan, su gibi akıp giden. 2. Ruh, can. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
REVHA: (Ar.) Er. - Rahatlık. Gönül rahatlığı.
REVİŞ: (Fars.) Er. - Biçim, tarz, üslup. Tutum, davranış, yol.
REVNAK: (Ar.) Ka. - Parlaklık, güzellik, tazelik, süs.
REVZEN: (a.f.i.) Ka. - Pencere.
REYAN: (Ar.). - Herşeyin evveli, ilk zamanı, tazelik zamanı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
REYHAN: (Ar.) Ka. 1. Fesleğen, güzel kokulu bir süs bitkisi. 2. Rızık, geçimlik, rahmet anlamına da gelir.
REYYA: (Ar.) Ka. - Güzel koku, reyhan.
REYYAN: (Ar.) - Suya kanmış, suya doymuş. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
REZAN: (Ar.) Er. - Ağırbaşlı, gururlu.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
REZZAK: (Ar.) Er. - Bütün canlıların rızkını veren , onları nimetlendiren anlamında. Allah'ın isimlerinden. "Abd" takısı alarak kullanılır, (bkz. Abdürrezzak).
REZZAN: (Ar.) Ka. - Ağırbaşlı, ağır, onurlu.
RIDVAN: (Ar.) Er. 1. Rıza, razılık, razı olma. 2. Cennet kapısında bekleyen melek. Kur'an'da 10'dan fazla yerde geçmektedir.
RIFAT: (Ar.) Er. - Yükseklik, yücelik, itibar, yüksek mertebe.
RIFKI: (Ar.) Er. - Yumuşaklık, mülayimlik, yumuşak başlılık, naziklik, tatlılık.
RIFKIYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Rıfkı).
RIZA: (Ar.) Er. - Razılık, razı olma, hoşnutluk, memnuniyet, muvafakat, kabul. Bir şeyin olmasına muvafakat etme. Kadere mukadderata boyun eğme.
RIZKULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın verdiği nimet. Nimetler veren Allah'ın kulu.
RİAYET: (Ar.) 1. Gütme, gözetme. 2. Sayma, saygı, itibar. 3. Ağırlama. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RİCAL: (Ar.) Er. 1. Erkekler. 2. Onur sahibi kimseler.
RİKAB: (Ar.) Er. - Büyük, saygın bir kimsenin huzuru, önü. - Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
RİKKAT: (Ar.) Ka. - İncelik, naziklik. Sevecenlik, acıma duygusu.
RİMAYET: (Ar.) Ka. - Atıcılık, ok, kurşun, gülle gibi şeyleri almada usta.
RİNDAN: (Fars.) Ka. - Dünya işini boş görenler, alçakgönüllüler, kalenderler.
RİSALE: (Ar.) Ka. 1. Mektup. 2. Kısa yazılmış, küçük kitap. 3. Dergi, mecmua.
RİSALEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin elçisi, peygamberi. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
RİSALET: (Ar.) Er. - Elçilik. Peygamberlik.
RİVA: (Ar.) - Suya kanmışlar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RİYASET: (Ar.) - Reislik, başlık, baş olma, başkanlık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RİYAZ: (Ar.) Er. - Bahçeler, ağaçlık çimenlik yerler, ravza.
RİYAZET: (Ar.) - Nefis kırma, dünya lezzetlerinden ve rahatından sakınma, perhizle, kanaatle yaşama. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RUHAN: (Fars.) Ka. - Güzel kokan, güzel kokulu.
RUHANİ: (Fars.) Er. - Ruhla ilgili. Gözle görülmeyen.
RUHCAN: (Tür.) Er. - Ruh ve can isimlerinden bileşik isim.
RUHFEZA: (Tür.) Ka. - Yükselen ruh, yüksek ruh.
RUHİ: (Ar.) Er. - Ruhsal, ruhla ilgili.
RUHİDDİN: (Ar.) Er. - Dinin ruhu, özü. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
RUHİNUR: (f.a.i.) Ka. - Nurlu, aydınlık yüzlü.
RUHİŞEN: (a.f.i.) Ka. - Şen, neşeli, canlı kimse.
RUHİYE: ( Ar.) Ka. - (bkz. Ruhi).
RUHNEVAZ: (Fars.) Ka. 1. Ruh okşayan. 2. Türk müziğinde bir makam.
RUHSADE: (Fars.) Ka. - Yanağını, yüzüne süren, yüzünü sürmüş.
RUHSAL: (Tür.) Ka. - Ruhla ilgili olan, ruhi.
RUHSAR: (Fars.) Ka. - Yanak. Yüz, çehre.
RUHSARE: (Fars.) Ka. - (bkz. Ruhsar).
RUHSAT: (Ar.) - İzin, müsaade. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RUHŞAN. - (Ar.) Er. - Yüce, üstün, şanlı, ruh.
RUHŞEN: (a.f.i.) Ka. - (bkz. Ruhişen).
RUHUGÜL: (Ar.) Ka. - Güzel, temiz, latif kimse, gül ruhlu.
RUHUNUR: (Tür.) Ka. - (bkz. Ruhinur).
RUKİYE: (Ar.) Ka. - Büyüleyici, sihirleyici, efsun. Peygamberimizin kızlarından birinin adıdır.
RUŞEN: (Fars.) Er. - Aydın, parlak. Belli, aşikar.
RUŞENİ: (Fars.) Er. 1. Aydınlık, açıklık. Belli olma. 2. Bir tarikatın adı. Halvetiyyenin Ruşeni kolunun kurucusu olan Aydınlı Ömer Dede'dir.
RUZAN: (Fars.) Ka. - Günler, gündüzler.
RUZİ: (Fars.) Er. 1. Gündüze ait, gündüzle ilgili. 2. Rızık, azık, kısmet, nasip.
RUZİYE: (Fars.) Ka. - Gündüze ait, gündüzle ilgili.
RÜCUM: (Ar.) Er. - Akan yıldız.
RÜÇHAN: (Ar.) Er. - Üstünlük, üstün olma.
RÜKNEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin temel direği. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
RÜKNİ: (Ar.) Er. l. Bir şeyin en sağlam yanı. 2. Saygın, güçlü, önemli kimse
RÜKUNET: (Ar.) Ka. - Ağırbaşlılık, gururluluk.
RÜSTEM: (Fars.) Er. - Yiğit, kahraman. İran'ın ünlü pehlivanı ve savaşçısı.
RÜSTİ: (Fars.) Er. - Yiğitlik. Üstünlük. Kuvvet.
RÜSUHİ: (Ar.) Er. 1. Sağlam, güçlü. 2. Becerikli, yetenekli.
RÜŞTÜ: (Ar.) Er. - Doğru yolda olan. Akıllı, ergin.
RÜVEYDA: (Ar.) Ka. - Hoş, ince, nazik, Rüveyde.
RÜVEYDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Rüveyda).
RÜVEYHA: (Ar.) Ka. - Zariflik, incelik.
RÜVİDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Rüveyde).
RÜYA: (Ar.) Ka. 1. Uyku sırasında görülen şey, düş. 2. Hayal, umut.
RÜYET: (Ar.) - Görme, seyretme, bakma, görüş. Basiret, isabetli düşünme hassası. Kalp gözüyle manevi alemi görme, müşahade. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
RÜZGÂR: (Fars.) Er. 1. Zaman, devir. 2. Dünya, alem. 3. Talih. 4.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
-P Harfi ile başlayan isimler sözlüğü -

PADİŞAH: (Fars.) - Hükümdar.
PAHA: (Tür.) - Değer, fîat, eder, tutar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PAKALIN: (f.t.i.) Er. - Dürüst, doğru iyi tanınmış kimseler.
PAKAN: (Fars.) Er. 1. Temizler, anlar. 2. Veliler, ermişler, evliya.
PAKEL: (f.t.i.) Er. - İyi işler yapan, doğru kimse.
PAKER: (f.t.i.) Er. - Temiz, dürüst, iyi kimse.
PAKİZE: (Fars.) Ka. - Temiz, saf, halis, lekesiz.
PAKKAN: (f.t.i.) Er. - Temiz soydan gelen kimse.
PAKSAN: (f.t.i.) Er. - Temiz, doğru namuslu tanınmış kimse.
PAKSOY: (f.t.i.) Er. - Temiz soydan gelen.
PAKSU: (f.t.i.) Er. - Temiz su. Billur gibi arı duru, şahsiyetli.
PAKSÜT: (f.ı.i.) Er. - Sütü temiz.
PALA: (Tür.) Er. - Kısa ve geniş kılıç.
PALATEKİN: (Tür.) Er. - Emniyet, güven ve cesaret telkin eden kişi.
PALATİMUR: (Tür.) Er. - Demir pala. Sert ve katı yapılı, güçlü.
PALAY: (Fars.) Er. - Yedek at.
PALAZ: (Tür.) Er. 1. Kimi kuş yavrularının civcivlikten sonraki durumu. 2. Güzel, canlı, gürbüz, şişman. 3. Dağınık.
PALMİYE: (Fran.) Ka. - Süs olarak kullanılan bir nevi hurma ağacı.
PAMİR: (Tür.) Er. 1. Orta Asya'da yükseltisi 7000 m'yi geçen yüksek dağlık külle. 2. (Fars.) Dünyanın çatısı.
PAMİRHAN: (Tür.) Er. - Pamir han.
PAPATYA: (Tür.) Ka. - İlkbaharda çiçek açan, taç yapraklı, beyaz, ortası sarı kümeçli bir kır çiçeği.
PARLA: (Tür.) Ka. 1. Işık saç, ışılda. 2. Ün kazan, tanın.
PARLAK: (Tür.) Ka. 1. Parlayan, ışıldayan. Temiz. 2. Çok başarılı.
PARLANUR: (Tür.) Ka. - Nur gibi parla. Parla nur.
PARLAR: (Tür.) Ka. - Işık saçar, ışıldar, aydınlık verir.
PARSA: (Fars.) Er. 1. Sofu, dinine bağlı. 2. İffetli, namuslu, temiz, doğru.
PARSBAY: (f.t.i.) Er. - Pars gibi güçlü ve çevik.
PARSHAN: ( f.t.i.) Er. - (bkz. Parsbay).
PARSKAN: ( f.t.i.) Er. - Kanında atılganlık, cesaret ve saldırganlık taşıyan.
PAŞA: (Tür.) Er. 1. Osmanlı devletinde yüksek rütbeli askerlere verilen unvan. General. 2.Uslu, ağırbaşlı.
PAYAM: (Tür.) Er. - Badem.
PAYAN: (Fars.) - Son nihayet. Uç, kenar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PAYE: (Fars.) 1. Aşama, rütbe, derece. 2. Basamak, merdiven basamağı. 3.. İkizlerin bir yıldızı, cevza burcu. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PAYİDAR: (Fars.) 1. Saygın, rütbeli. 2. Sağlam, sürekli. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PAYİZ: (Fars.) Er. - Güz, sonbahar. Yaşlılık.
PAYZEN: (Fars.) Er. 1. Tutsak, esir. Suçlu. Ayağına pranga vurulmuş kimse. 2. Rençber.
PAZVANTI: (Fars.) Er. - Osmanlı devletinde, Rumeli bölgesinde gece bekçilerine verilen ad.
PEDÜK: (Tür.) Er. - Yüce, yüksek.
PEHLEVİ: (Fars.) Er. 1. Şehir. 2. Kahraman, yiğit.
PEHLİVAN: (Fars.) Er. 1. Güreşçi. 2. Boylu boslu, iri yan, güçlü kimse, yiğit.
PEKAL: (Tür.) Er. - Pek al.
PEKALP: (Tür.) Er. - Güçlü, sert, kahraman yiğit.
PEKART: (Tür.) Er. - Sağlam dönülmez yemin. Pek ant.
PEKAY: (Tür.) Ka. - Pek ay.
PEKDEĞER: (Tür.) - Çok değerli, çok kıymetli. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
PEKDEMİR: (Tür.) Er. - Sert, sağlam, demir gibi.
PEKEL: (Tür.) Er. - Güçlü el. Pek el.
PEKER: (Tür.) Er. - Güçlü kimse. Gözüpek, cesur yapılı.
PEKERGİN: (Tür.) Er. - Olgun kimse.
PEKGÖZ: (Tür.) Er. - Cesur, yiğit.
PEKİN: (Tür.) Er. - Üzerinde kuşku duyulmayan, kesinlikle bilinen, kesin.
PEKİNER: (Tür.) Er. - (bkz. Pekin).
PEKİNTÜRK: (Tür.) Er. - Pekin Türk.
PEKKAN: (Tür.) Ka. - Sağlam temiz kandan gelen. Soylu.
PEKOL: (Tür.) Er. - Sert, sağlam, dayanıklı ol.
PEKÖZ: (Tür.) - Özü sağlam kimse. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PEKŞEN: (Tür.) - Neşeli, şen-şakrak, mutlu kimse. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PEKTAŞI: (Tür.) Er. - Güçlü, sert taş.
PEKTAY: (Tür.) Er. - Güçlü, sağlam tay.
PEKTÜRK: (Tür.) Er. - Sağlam ve güçlü Türk.
PEKÜN: (Tür.) Er. - Tanınmış güçlü isim.
PEKÜSTÜN: (Tür.) Er. - Çok üstün, üstünlükte en iyi seviyede olan.
PELİN: (Tür.) Ka. - Birleşikgillerden, keskin ve güzel kokulu, bir çeşit bitki.
PELİT: (Tür.) - Çınar, meşe vb. ağaçların meyvesi. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PEMBE: (Tür.) Ka. - Beyaz ve kırmızının karışmasından oluşan açık renk.
PEMBEGÜL: (Tür.) Ka. - Pembe gül.
PERÇEM: (Fars.) Ka. 1. Kâkül. Yele. 2. Mızrak, bayrak gibi şeylerin başlarına konan püskül.
PERDAH: (Fars.) Er. 1. Cila, parlaklık, parlama. Parlatma, parlaklık verme. 2. Budanmış asmadan yeni süren çubuk.
PEREN: (Fars.) Ka. - Ülker yıldızı, pervin, Süreyya.
PERİ: (Fars.) Ka. 1. Dişi cin (güzel ve iyilik severlik sembolü olarak kabul edilirler). 2. Güzel kadın veya kız.
PERİCAN: (Fars.) Ka. - (bkz. Peri).
PERİDE: (Fars.) Ka. - Uçmuş, soluk, solmuş.
PERİHAN: (Fars.) Ka. - Peri padişahı. Büyücü.
PERİNÇEK: (Tür.) Er. - Özverili, fedakar, sadık.
PERİRU: (Fars.) Ka. - Peri yüzlü, çok güzel.
PERİVEŞ: (Fars.) Ka. - Peri gibi, çok güzel.
PERİZ: (Fars.) Er. 1. Bağırma, haykırma. 2. Su kenarında yetişen yeşil saz, ot.
PERİZAT: (Fars.) Ka. 1. Peri çocuğu. 2. Güzel, çok güzel.
PERİZE: (Fars.) Ka. 1. Kırmızı altın. 2. Ateşte pişirilen ekmek.
PERK: (Tür.) Er. - Katı, sert, güçlü berk.
PERKEL: (Tür.) Er. - Güçlü er.
PERKER: (Tür.) Er. - Güçlü kimse.
PERKİN: (Tür.) Er. - Çok güçlü kuvvetli, sağlam kimse.
PERMUN: (Fars.) Ka. - Bezek, süs.
PERRAN: (Fars.) Ka. - Uçan, uçucu.
PERRİN: (Fars.) Ka. - Nezaket, nazlılık.
PERTAV: (Fars.) Er. 1. Atılma, sıçrama. 2. Uzağa düşen ok.
PERTEV: (Fars.) Er. - Işık. Parlaklık.
PERVA: (Fars.) 1. Korku. Çekingenlik. 2. İlgi, bağ.
PERVER: (Fars.) Er. - Besleyen, besleyici, yetiştiren, yetiştirici, koruyan, terbiye eden.
PERVİN: (Fars.) Ka. - Ülker süreyya.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
PERVİZ: (Fars.) Er. 1. Üstün. 2. Elek. Süzgeç. 3. Balık. 4. Güzellik. Cilve. 5. İran hükümdarı Hüsrev'in lakabı.
PESEN: (Tür.) Kırağı, çiğ. Sis. İnce ince yağan kar, çisenti. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PESENT: (Fars.) Ka. 1. Beğenen, beğenmiş. Beğenme, seçme. 2. Esmerleşmiş. 3. Altın, mat altın.
PESİN: (Fars.) - Sonraki, en son. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PEŞİN: (Fars.) Er. - Keykubat'ın üçüncü oğlu.
PEŞREV: (Fars.) Er. 1. Türk müziğinin en meşhur saz eseri formu. 2. Güreşten önce güreşçilerin yaptıkları gösteri.
PETEK: (Tür.) Ka. 1. Kovanda arıların içine bal yaptıkları göz, mum tekerleği. Kovan. 2. Minarenin şerefe ile külah arasındaki kısmı. Bacalarda külahın altındaki çıkıntılı kısım.
PEYAM: (Fars.) Er. - Haber, başkasından alınan bilgi, nebe.
PEYAMİ: (Fars.) Er. - Haberle, bilgi ile ilgili.
PEYDA: (Fars.) Ka. - Meydanda açıkta. Hazır, mevcut.
PEYGAMBER: (Fars.) - Allah tarafından kullarına haber götürmekle görevlendirilmiş seçkin insan. Nebi, Rasul. - Yalnız Peygamberlere mahsus bir isimdir.
PEYKAN: (Fars.) Er. - Temren, başak, okun ucundaki sivri demir.
PEYKE: (Fars.) Ka. - Kuru kanepe, tahta sedir.
PEYKER: (Fars.) Ka. - Yüz, surat.
PEYMA: (Fars.) Ka. - Ölçen, ölçücü.
PEYMAN: (Fars.) Er. - Yemin, and, ahd.
PEYMANE: (Fars.) Ka. - Büyük kadeh, şarap bardağı.
PEYREV: (Fars.). - Ardı sıra giden. Arkasından giden, izinden yürüyen. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
PEYZAJ: (Fran.) Ka. - Kır resmi.
PINAR: (Tür.) Ka. - Yerden kaynayıp çıkan su, kaynak, çeşme. Bir suyun çıktığı yer, su başı. Kaynak suyunun devamlı aktığı yer.
PIRILTI: (Tür.) Ka. - Parıldayan şeyin çıkardığı ışık. Anlık ışık geçişi.
PIRLANTA: (hal.) Ka. - Değerli bir tür elmas.
PIRNAL: (Tür.) Ka. - Meşe ağacı çalısı.
PITIRCA: (Tür.) Ka. - Koyu pembe renkli bir bahar çiçeği.
PİNHAN: (Fars.) Ka. - Gizli.
PİRANE: (Fars.) Er. - Yaşlılara yakışır şekilde, olgunca tavır.
PİRAYE: (Fars.) Ka. - Süs, zinet.
PİRUZ: (Fars.) Er. - Kutlu, hayırlı, uğurlu.
PİRUZE: (Fars.) Ka. - Mavi renkli ve değerli bir süs taşı.
PİYALE: (Fars.) Ka. - Kadeh, şarap bardağı.
PLATİN: (Lat.) Ka. - Beyaz ve çok değerli bir maden.
POLAT: (Fars.) Er. - Çelik. Güç, kuvvet.
POLATALP: (Tür.) Er. - Çelik gibi güçlü yiğit.
POLATHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Polatalp).
POLATKAN: (Tür.) Er. - Çelik gibi güçlü soydan gelen.
POLATKILIÇ: (Tür.) Er. - İyi cins çelikten yapılma kılıç.
POYRAZ: (Yun.) 1. Kuzeydoğudan esen soğuk rüzgar. 2. Kuzey. – Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
POZAN: (Tür.) Er. - Üzüm bağı.
PÜRÇEK: (Tür.) Ka. - Şakaklardan sarkan saç, zülüf. Ağaç ve bitkilerin saçak gibi ince kökleri. Oya, püskül, saçak.
PÜRÇİN: (Fars.) Ka. - Çok düşünceli, öfkeli. Kırışık.
PÜRDİL: (Fars.) Er. - Yürekli, cesur.
PÜREN: (Tür.) Ka. - Kimi ağaçlarda yapraklardan ayrı olarak süren ince yaprak. Çalılık ve sık otlu yerler. Sarı, kırmızı, çiçek açan ufak yapraklı anların çok sevdiği bir tür ot. Meşe ağacı filizi.
PÜRFER: (Fars.) Ka. - Çok parlak, aydınlık.
PÜSER: (Fars.) Er. - Oğul, erkek çocuk.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
-Ö Harfi ile başlayan isimler sözlüğü -

ÖCAL: (Tür.) Er..- Yapılan kötülü­ğün acısını çıkar, öcünü al.
ÖCALAN: (Tür.) Er. - İntikam alan.
ÖDÜL: (Tür.) l Bir basan ya da iyilik karşısında verilen armağan. 2. Yarışma veya müsabakalarda bir tarafın, kazanana verdiği hediye, mükafat. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖGE: (Tür.) 1. Çok akıllı. Yaşlı kimse. 2. Bir ulusun büyüğü, ileri geleni. 3.. Hekim. 4. Ün, şöhret. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖGEDAY: (Tür.) Er. 1. Çok akıllı, bilgili. 2. Moğol hükümdarı Cengiz Han'ın oğlu.
ÖGER: (Tür.) Er. - Akıllı, bilgili kimse.
ÖGET: (Tür.) - Beğenilen, aranılan, övülen, iyi güzel. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖGETÜRK: (Tür.) Er. - Akıllı, bilgili Türk.
ÖĞÜN: (Tür.) 1. Kendini yücelt, gurur duy. 2. Zaman vakit. 3. Kez, defa. 4. Önde, ileride olan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖĞÜT: (Tür.) - Bir kimseye yapması ya da yapmaması gereken şeyler için söylenen söz. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖKE: (Tür.) Er. - (bkz. Öge).
ÖKER: (Tür.) Er. - Akıllı kimse.
ÖKKEŞ: (Ar.) Er. 1. Erkek örümcek. 2. Bir dağ adı.
ÖKLÜ: (Tür.) Er. - Akıllı.
ÖKMEN: (Tür.) Er. - Akıllı, zeki, bilgili kimse.
ÖKMENER: (Tür.) Er. - Akıllı, bilgili kimse.
ÖKTEM: (Tür.) Er. - Güçlü, onurlu, gösterişli, korkusuz.
ÖKTEMER: (Tür.) Er. - (bkz. Öktem).
ÖKTEN: (Tür.) Er. - Akıllı, bilgili, fazıl, kahraman, cesur.
ÖKTÜRK: (Tür.) Er. - Akıllı, güçlü Türk.
ÖMER: (Ar.) Er. - İslam Devleti'nin II. Halifesi Ömer b. Hattab. Dünya durdukça adaletinden dolayı ondan bahsedilecek. Cennetle müjdelenmiştir. Hak ile Batılı çok iyi ayırt edebilen bir alim olduğu için Ömeru'1-Faruk adını almıştır.
ÖMÜR: (Ar.) 1. Hayat müddeti, yaşama süresi. 2. Hayat, dirilik. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖMÜRAL: (a.t.i.) Er. - Uzun ömürlü ol.
ÖMÜRCAN: (a.t.i.) - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖNAL: (Tür.) Er. - İleri git, lider ol anlamında.
ÖNAY: (Tür.) - Ayın ilk günlerindeki hali, hilal. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖNAYDIN: (Tür.) Ka. - Ön aydın.
ÖNCEL: (Tür.) 1. Birine göre kendinden önce yerini tutmuş olan kimse. 2. Bizden önce yaşamış olanlar. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖNCÜBAY: (Tür.) Er. - Klavuz, rehber, önder kişi.
ÖNDER: (Tür.) - Bir davada, fikri siyasi bir harekette önde giden, önayak olan, kitleyi idare eden kimse, lider, şef. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖNEL: (Tür.) - Bir işin tamamlanması için verilen süre, vade, mühlet. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖNEN: (Tür.) - Hak, adalet. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖNER: (Tür.) 1. Önde gelen, başta gelen. 2. Yön. 3. Sıra. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖNGAY: (Tür.) - Jüpiter gezegeni. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖNGEL: (Tür.) Er. - Ağır başlı.
ONGEN: (Tür.) - Basan, zafer. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ÖNGÜ: (Tür.) Er. 1. İlk, önce, önceki. 2. Direnme, inat.
 
Üst