Açıklamalı İsimler Sözlüğü

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
MEFRUZ: (Ar.) Er. - Farz olunmuş, varsayılmış.
MEFRUZA: (Ar.) Ka. - (bkz. Mefruz).
MEFTUH: (Ar.) Er. 1. Açılmış, açık. 2. Ele geçirilmiş.
MEFTUHA: (Ar.) Ka. - (bkz. Meftah).
MEFTUN: (Ar.) Er. 1. Fitneye düşmüş, sihirlenmiş. 2. Gönül vermiş, tutkun vurgun. Hayran olmuş, şaşmış.
MEFTUNE: (Ar.) Ka. - (bkz. Meftun).
MEHDİ: (Ar.) Er. 1. Kendisine rehberlik edilen. Allah tarafından hidayet verilmiş olan. - Doğru yolu tutan. 2. Şiilere göre 12 imamın sonu.
MEHDİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Mehdi).
MEHİB: (Ar.) Er. 1. Heybetli, azametli, korkunç (mehub). 2. Arslan (Esed, gazanfer, haydar, şir).
MEHİR: (Fars.) Ka. - Ay.
MEHLİKA: (Fars.) Ka. - Ay yüzlü güzel.
MEHMET: (Tür.) Er. - Muhammed isminin türkçesi. (bkz. Muhammed).
MEHPARE: (Fars.) Ka. - Ay parçası, çok güzel.
MEHRE: (Tür.) Ka. - Hind okyanusu sahili ile Hadramut arasında bir ülke.
MEHRU: (Fars.) Ka. - Ay yüzlü güzel.
MEHTAP: (Fars.) Ka. 1. Ay aydınlığı, ay ışığı. Dolunay. 2. Alay, eğlence, zevklenme. - Türk dil kuralı açısından "b/p" olarak kullanılır.
MEHVEŞ: (Fars.) Ka. - Ay gibi, ay yüzlü, güzel.
MEKİN: (Ar.) Er. 1. Temekkün eden, oturan yerleşen. 2. Vakarlı, temkinli, vakar, iktidar sahibi. Hz. Peygamber (s.a.s)'in isimlerinden.
MEKİNE: (Ar.) Ka. - (bkz. Mekin). 1. İktidar ve onur sahibi. 2. Yer tutup oturan, yerleşmiş.
MEKNUN: (Ar.) Er. - Saklı, gizli, iyice korunmuş.
MEKNUNE: (Ar.) Ka. - (bkz. Meknun).
MEKNUZ: (Ar.) Er. - Gömülü. Hazineye konulmuş, saklanmış.
MEKNUZE: (Ar.) Ka. - (bkz. Meknuz).
MEKREMET: (Ar.) Er. - Kerem, cömertlik. Saygı, ağırlama.
MEKŞUFE: (Ar.) Ka. - Açılmış, açık. Bilinmez değil, keşfolunmuş.
MELÂ: (Ar.) Ka. 1. Doluluk. 2. Topluluk. 3. Ova.
MELAHAT: (Ar.) Ka. - Güzellik, yüz güzelliği.
MELDÂ: (Ar.) Ka. - Genç, körpe ve nazik.
MELEK: (Ar.) Ka. 1. Allah'ın nur­dan yarattığı varlıklar. Allah'ın emirlerine tam itaat eden varlıklar. 2. Ha­lim, selim güzel huylu kimse.
MELEKNAZ: (a.f.i.) Ka. - (bkz. Melek).
MELEKNUR: (Ar.) Ka. - (bkz. Melek).
MELEKPER: (a.f.i.) Ka. - Melek kanatlı.
MELEKRU: (a.f.i.) Ka. - Melek yüzlü.
MELEKSİMA: (a.f.i.) Ka. - Melek şimali.
MELHUZ: (Ar.) Er. - Umulur, bek­lenir.
MELHUZA: (Ar.) Ka. - (bkz. Mel­huz).
MELİH: (Ar.) Er. - Melahat sahibi, güzel, şirin, sevimli.
MELİHA: (Ar.) Ka. - (bkz. Melih).
MELİK: (Ar.) Er. 1. Padişah, hakan, hükümdar. 2. Mal sahibi. 3. Allah'ın isimlerinden, (bkz. Abdülmelik). Melikşah: Sultan Sencer'in babası olan büyük Selçuklu hükümdarı.
MELİKANBER: (Ar.) Er. - Kudret­li, nüfuzlu, Habeş köle. Melik ve anber isimlerinden birleşik isim.
MELİKE: (Ar.) Ka. - Kadın hüküm­dar. Hükümdar karısı.
MELİKSERVER: (Ar.) Er. - Doğu Sultanı hükümdar.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
MELODİ: (Yun.) Ka. - Nağme, ahenk, ezgi.
MELTEM: (Tür.) Ka. - Yazın düzenli olarak karadan denize doğru esen rüzgar.
MEMDUD: (Ar.) Er. - Uzatılan.
MEMDUDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Memdud).
MEMDUH: (Ar.) Er. Övülmüş, övü­lecek.
MEMDUHA: (Ar.) Ka. - (bkz. Memduh).
MEMNUN: (Ar.) Er. 1. Minnet altın­da bulunan. 2. Sevinmiş, sevinçli. Ra­zı hoşnut, (bkz. Dilşad).
MEMNUNE: (Ar.) Ka. - (bkz. Mem­nun). Sevinmiş, sevinçli.
MEMUN: (Ar.) Er. - Emin bulunan, korkusuz, tehlikesiz, sağlam, (bkz. Emin).
MENAF: (Ar.) Er. 1. Dağın sivri te­pesi. 2. Cahiliye döneminde Arapla­rın putu. - İsim olarak kullanılmaz.
MENDERES: (Yun.) Er. - Akarsu yataklarının dolanbaçlı kısmı. Ege bölgesindeki 3 akarsudan birisinin adı.
MENEKŞE: (Fars.) Ka. - Menekşe­gillerden birçok çeşitleri bulunan ko­yu mor çiçek açan süs bitkisi. Koyu mor renk.
MENGÜ: (Tür.) - Ebedi ölümsüz, bengi. Mengü suyu: Ab-ı hayat. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MENGÜALP: (Tür.) Er. - Ölümsüz, güçlü, kuvvetli, yiğit.
MENGÜBAY: (Tür.) Er. - Varlıklı kimse.
MENGÜBERT: (Tür.) Er. - Allah verdi.
MENGÜCEK: (Tür.) Er. - Erzincan, Kemah, Divriği ve Şebinkarahisar'ı içine alan bölgeyi fethederek XII. yy.'ın ilk yansına kadar elinde tutan Türk sülalesi.
MENGÜÇ: (Tür.) Er. - Yaşlı.
MENGÜER: (Tür.) Er. - (bkz. Mengü).
MENGÜTAY: (Tür.) Er. - (bkz. Mengüer).
MENNAN: (Ar.) Er. - Çok ihsan eden, verici, ihsanı bol. - Abd takısı alarak kullanılır. Allah'ın isimlerinden (bkz. Abdülmennan).
MENSUR: (Ar.) Er. - Saçılmış, dağılmış. Ölçüsüz, uyaksız, manzum olmayan söz.
MENSURE: (Ar.) Ka. - (bkz. Mensur).
MENŞUR: (Ar.) Er. - Neşrolunmuş, dağıtılmış, yayılmış.
MENSURE: (Ar.) Ka. - (bkz. Menşur).
MENZUR: (Ar.) Er. - Adanmış, vadedilmiş. Adak olarak belirtilmiş.
MENZURE: (Ar.) Ka. - (bkz. Menzur).
MERAFİ: (Ar.) 1. Dağın sivri tepesi. 2. İslam'dan evvel Arapların putu. -İsim olarak kullanılmaz.
MERAHÂN: (Ar.) Er. 1. Ferah, sevinç. 2. Zayıf olma hali.
MERAL: (Tür.) Ka. - (bkz. Maral).
MERAM: (Ar.) Ka. - Arzu istek. İçten tasarlanan niyet.
MERCAN: (Ar.) Selenterelerin mercanlar sınıfından olup kayalık yerlerde koloni meydana getirerek yaşayan, iskeleti kalkerli kırmızı renkli deniz hayvanı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MERD: (Fars.) Er. 1. Adam, insan. 2. Özü sözü doğru kabadayı, yiğit. -Türk dil kurallarına göre "d/t" değişmesiyle kullanılır.
MERDAN: (Fars.) Er. - Mertler, insanlar, erkekler, yiğitler.
MERDİ: (Fars.) Er. - Mertlik, erlik. Cesaret, yüreklilik. İnsanlık.
MERDÜM: (Fars.) 1. İnsan, adam. 2. Gözbebeği. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MEREVİŞ: (Tür.) Ka. - Terementi ağacının tohumu.
MERĞUB: (Ar.) Er. 1. İstenilen, sevilen. 2. Herkes tarafından sevilip aranılan.
MERĞUBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Mergup).
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
MERİÇ: (Tür.) - Balkan yarımadasının güneydoğu kesiminden geçen akarsu. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MERİH: (Ar.) Er. - Dünya'dan sonra güneşe en yakın olan gezegen.
MERKÜR: (Fran.) Er. - Güneşe en yakın gezegen.
MERSA: (Ar.) Ka. - Liman.
MERT: (Fars.) Er. 1. Özü, sözü doğru yiğit. 2. Erkek insan.
MERTEL: (f.t.i.) Er. - (bkz. Mert).
MERTER: (f.t.i.) Er. - (bkz. Mert).
MERTKAL: (f.t.i.) Er. - Her zaman doğru kal.
MERTKAN: (f.t.i.) Er. - Mert soydan gelen.
MERTOL: (f.t.i.) Er. - Her zaman sözünün eri ol.
MERVAN: (Ar.) Er. - Emevi sülalesinin Mervan kolu.
MERVE: (Ar.) Ka. - Mekke'de bir dağın adı olup hacılar, Merve ile Safa arasında Sa'y ederler yani 7 defa gidip gelirler.
MERYEM: (İbr.) Ka. - 1. Abid. İbadete düşkün insan. 2. Hz. İsa'nın annesi.
MERZAT: (Ar.) Er. - Rıza, hoşnutluk.
MERZUK: (Ar.) Er. - Rızıklandırılmış, rızık verilmiş.
MERZUKA: (Ar.) Ka. - (bkz. Merzuk).
MESERRET: (Ar.) Ka. - Sevinçler. Şenlik, sevinç.
MESİH: (Ar.) Er. 1. Üzerine yağ sürülmüş. 2. Mesholunmuş, başka bir şekle girmiş olan. 3. Acaip, tuhaf. 4. Ölmek. - Mesih: Hz. İsa'nın elini sürdüğü hastaların derhal iyileşmesi dolayısıyla kendisine isim olarak verilmiştir.
MESRUR: (Ar.) - Sevinçli, memnun, sevinmiş meramına ermiş. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MESRURE: (Ar.) Ka. - (bkz. Mesrur).
MESUD: (Ar.) Er. - Saadetli, bahtlı, bahtiyar, kutlu. - Türk dil kurallarına göre "d/t" olarak kullanılır.
MESUDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Mesud).
MEŞHED: (Ar.) Er. - Bir adamın şehit olduğu veya bir şehidin gömüldüğü yer. İran'da ziyaretgah olan meşhur şehir. Hz. Peygamber (s.a.s)'in isimlerinden.
MEŞHUR: (Ar.) Er. - Ünlü, argın, tanınmış.
MEŞHURE: (Ar.) Ka. - (bkz. Meşhur).
MEŞKUR: (Ar.) Er. - Beğenilmiş, övülmüş. Teşekkür edilmeye değer olan.
MEŞKURE: (Ar.) Ka. - (bkz. Meşkur).
METE: (Tür.) Er. - Büyük Türk-Hun İmparatoru (M.Ö. 209-174).
METEHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Mete)
METHİYE: (Ar.) Ka. - Birini övmek maksadıyla yazılmış eser, kaide.
METİN: (Ar.) Er. 1. Metanetli, sağlam, dayanıklı. 2. Özü, sözü doğru, sebatkar, itimat edilir. Hz. Peygamber (s.a.s)'in isimlerinden.
METİNER: (Tür.) Er. - (bkz. Metin).
MEVA: (Ar.) Ka. - Sığınılacak yer, yurt, mesken.
MEVCUD: (Ar.) Er. - Var olan, bulunan. Hazır olan, hazır bulunan. -Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
MEVCUDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Mevcud).
MEVDUT: (Ar.) Er. - Sevilmiş, sevilen. Gaznelilerin bir hükümdarı.
MEVEDDET: (Ar.) Ka. - Sevgi, muhabbet. Dostluk.
MEVHİBE: (Ar.) Ka. - Vergi, ihsan, bağış.
MEVLUD: (Ar.) Er. 1. Yeni doğmuş çocuk. 2. İhsanın doğduğu yer. 3. Doğulan zaman. Hz. Muhammed'in doğumunu anlatan manzum eser. - Türk dil kurallarına göre "d/t" olarak kullanılır.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
MEVLUDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Mevlud).
MEVSİM: (Ar.) Ka. 1. Yılın dört bö­lümünden biri. 2. Dağlamak suretiyle damga vurmak.
MEVSUL: (Ar.) Er. - Hz. Peygamber'in isimlerinden.
MEVSUNNE: (Ar.) Ka. 1. Bahar yağmuru yağmış toprak. 2. Baştan aşağı süslü zırh.
MEVZUN: (Ar.) Er. - Biçimli, yakışıklı, güzel.
MEVZUNE: (Ar.) Ka. - (bkz. Mevzun).
MEYMUN: (Ar.) Er. - Uğurlu, bereketli, kutlu.
MEYMUNE: (Ar.) Ka. - (bkz. Meymun). Hz. Peygamberin en son hanı­mı.
MEYSUR: (Ar.) Er. - Kolaylanmış, kolaylaştırılmış şeyler.
MEYSURE: (Ar.) Ka. - (bkz. Meysur).
MEZİD: (Ar.) Er. - Artmış, artırıl­mış, büyümüş. - Türk dil kuralı açı­sından "d/t" olarak kullanılır.
MEZİYET: (Ar.) Ka. - Bir kişiyi başkalarından ayıran ve yücelten va­sıf, üstünlük, değerlilik yüksek karak­ter.
MİDHAT: (Ar.) Er. - Övme. - Türk dil kuralı açısından "d/t" değişmesiyle kullanılır.
MİFTAH: (Ar.) Er. 1. Anahtar. 2. Şifre cetveli. 3. Dil öğrenirken yapı­lacak tercüme ve meselelerin halledilmiş şekillerini gösteren kitap. 4. Hz.Peygamber (s.a.s)'in isimlerinden.
MİHİN: (Fars.) Er. - Büyük, ulu.
MİHİNE: (Fars.) Ka. - (bkz. Mihin).
MİHNE: (Ar.) - Düzleştirmek. - Er­kek ve kadın adı olarak kullanılır.
MİHRACE: (Sanskritçe.) Ka. - Hindistan'da kral ve prenseslere verilen unvan.
MİHRAN: (Ar.) - Nehir. Pakis­tan'dan geçen İndus nehrine İslam müellifleri tarafından verilen isim. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MİHRİ: (Fars.) Ka. 1. Güneş. 2. Sev­gi. 3. Eylül ayı. - Mihr ü mah, güneş ile ay.
MİHRİBAN: (Fars.) Ka. - Şefkatli, merhametli, muhabbetli, güleryüzlü, yumuşak huylu.
MİHRİCAN: (Fars.) - Sonbahar. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MİHRİMAH: (Ar.) Ka. - Güneş ile ay.
MİHRİNAZ: (Fars.) Ka. - Naz güneşi. Çok nazlı.
MİHRİNİSA: (Fars.) Ka. - Kadınlı­ğın güneşi, erdemli, nitelikli kadın.
MİHRİNUR: (Fars.) Ka. - Işık sa­çan, aydınlatan güneş.
MİHRİŞAH: (Fars.) Ka. - Şahların güneşi.
MİHRİYE: (Fars.) Ka. - Güneşe ait, güneşle ilgili.
MİKAİL: (Ar.) Er. - Dört büyük me­lekten rızıkların taksimine memur melek.
MİKAT: (Ar.) Er. 1. Tesbit edilen yer ve zaman. 2. Mekke yolu üzerinde hacıların ihrama girdikleri yer.
MİMOZA: (Lat.) Ka. - Baklagillerden ince ve san yapraklı çiçek açan bir cins süs bitkisi, küstümotu.
MİNA: (Ar.) Ka. 1. Camın ana maddesi. 2. Liman, iskele. 3. Gökyüzü.
MİNE: (Fars.) Ka. 1. Maden ve çini üzerine vurulan camı andırır cila. 2. Dişlerin üzerindeki ince ve parlak tabaka. 3. İnce ve parlak nakış.
MİNŞAR: (Ar.) 1. Cennet. 2. Şişe sırça. 3. Zümrüt, zebercet. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MİR'AT: (Ar.) Ka. 1. Ayna. 2. Meşhur bir çeşit lali.
MİRAÇ: (Ar.). 1. Merdiven. 2. Göğe çıkan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. Hz. Muhammed (s.a.s)'in göğe çıktığı gece ki, Recep ayının 27'sine rastlayan kandil gecesidir. O gecede 5 vakit namaz farz kılınmıştır.
MİRAN: (Fars.) Er. - Beyler.
MİRAY: (Fars.) Ka. - Ayın ilk günleri.
MİRCAN: (Fars.) Ka. - Canın içi.
MİRHAN: (Fars.) Ka. - (bkz. Mircan).
MİRKELAM: (Fars.) Er. - Güzel, nazik konuşan kimse.
MİRNUR: (Fars.) Ka. - (bkz. Mircan).
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
MİRZA: (Fars.) Er. 1. Emiroğlu beyi, hükümdar soyundan gelen. 2. Doğu Türk devletlerinde asalet unvanı. 3. Dubb-i Ekber yıldız kümesindeki parlak yıldız.
MİSAK: (Ar.) - Sözleşme, yemin, and, ahid. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MİSBAH: (Ar.) Er. - Aydınlatma cihazı, ışık çırağı. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in isimlerinden.
MİZAN: (Ar.) Er. 1. Terazi. 2. Sağlama.
MUADDAL: (Ar.) Er. - (bkz. Hz. Peygamberin isimlerinden).
MUALLA: (Ar.) Ka. 1. Yüce, yüksek, (bkz. Bülent). Makamı, rütbesi yüksek. 2. Bir yazı stili.
MUAMMER: (Ar.) - Ömür süren, yaşayan, yaşamış. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MUARRA: (Ar.) Ka. - Çıplak, soyulmuş. An, temizlenmiş.
MUATTAR: (Ar.). - Güzel kokulu, ıtırlı. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MUAVİYE: (Ar.) Er. - Emevi devletinin ilk hükümdarı olup Hind ve Ebu Süfyan'ın oğludur. Mekke'de doğmuştur. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in kayınbiraderi ve vahiy katibidir.
MUAZ: (Ar.) Er. 1. Korunan, sığınan. 2. Çok aziz, izzet sahibi, saygı uyandıran, kıymetli, muhterem, sevgili. Muaz b. Cebel, sahabeden.
MUAZZEZ: (Ar.) Ka. - (bkz. Muaz). - Ta'ziz edilmiş, izzetlendirilmiş. İzzet ve şeref sahibi. İkram ve izaz olunan, ağırlanan, hürmetle, saygı ile kabul olunan. Kıymetli, değerli, aziz.
MUBAHAT: (Ar.) Ka. - Günahı, sevabı olmayan, işlemesi ne haram, ne de helal olan (mubah).
MUCİB: (Ar.) Er. 1. İcabet eden, uyan. İcap eden, gereken. 2. Sebeb olan, vesile teşkil eden. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
MUCİBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Mucib).
MUCİD: (Ar.) Er. 1. Yaratıcı. 2. Bir buluş ortaya çıkaran kimse.
MUCİDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Mucid).
MUCİZE: (Ar.) Ka. - Hayran bırakan, olağanüstü olay. İnsan aklının alamayacağı.
MUFADDAL: (Ar.) Er. - Faziletli, fazileti çok adam.
MUHABBET: (Ar.) Ka. 1. Sevme, sevgi. 2. Dostluk. Dostça konuşma.
MUHACCEL: (Ar.) Er. 1. Ayağı sekili beyaz at. 2. Gerdeğe konulmuş.
MUHACİR: (Ar.) Er. - Göç eden, göçmen.
MUHAFIZ: (Ar.) Er. - Muhafaza eden, değiştirmeyen, koruyan. Bekçi.
MUHAMMED: (Ar.) Er. 1. Birçok defalar hamdu sena olunmuş, tekrar tekrar övülmüş. 2. Birçok güzel huylara sahip. Hz. Peygamber (s.a.s)'in isimlerindendir. Dedesi Abdülmuttalib tarafından, gökte hak yerde halk övsün niyetiyle bu ad konulmuştur. Kur'an'da dört yerde zikredilmiştir.
MUHARREM: (Ar.) Er. 1. Tahrim olunmuş, haram kılınmış. 2. Kamer takviminin birinci ayı aşura ayı. Müslümanlıktan önce bu ayda savaşmak yasak olduğu için bu ad verilmiştir. Bu ayın ilk 10 gününde Kerbela vakasının yıldönümünde matem yapılır. 10. gününde aşure pişirilir.
MUHBİR: (Ar.) Er. - Haber veren, haberci.
MUHDİN: (Ar.) Er. - (bkz. Hz. Peygamberin isimlerinden).
MUHİB: (Ar.) Er. 1. Seven, sevgi besleyen, dost. 2. Tutkan, yer. 3. Bir tarikata intisap etmemekle birlikte ya­kınlığı olan.
MUHİBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Muhib).
MUHİDDİN: (Ar.) - Dini saran, çevreleyen. - Türk dil kuralları açısından "d/t" olarak kullanılır.
MUHLİS: (Ar.) Er. - Halis, katıksız. Dostluğu, samimiliği ve her hali içten gönülden olan.
MUHLİSE: (Ar.) Ka. - (bkz. Muhlis).
MUHSİN: (Ar.) Er. - İhsan eden, iyilikte, bağışta bulunan.
MUHSİNE: (Ar.) Ka. - (bkz. Muhsin).
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
MUHTAR: (Ar.) Er. 1. İhtiyar eden, seçilmiş, seçkin. Hareketinde serbest olan, istediği gibi davranan, dilediğini yapan. 2. Köy veya mahalle işlerine bakmak üzere halkın seçtiği kimse. Hz. Peygamber (s.a.s)'in isimlerinden.
MUHTEREM: (Ar.) Ka. - İhtiram olunmuş. Saygıdeğer, sayılan.
MUHTEŞEM: (Ar.) - İhtişamlı, tantanalı, debdebeli, görkemli. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MUHYİ: (Ar.) - İhya eden, dirilten, canlandıran, hayat veren. - Allah'ın isimlerindendir. "Abd" takısı alarak kullanılır. Abdulmuhyi.
MUİD: (Ar.) Er. - Öğretmen yardımcısı. Asistan.
MUİN: (Ar.) Er. - Yardımcı. Çırak.
MUİNE: (Ar.) Ka. - (bkz. Muin).
MUİZ: (Ar.) - Ağırlayıcı, izzet ve ikram edici. Allah'ın isimlerindendir. "Abd" takısı alarak kullanılır. Abdulmuiz.
MUKADDEMUN: (Ar.) Er. - (bkz. Hz. Peygamberin isimlerinden).
MUKADDER: (Ar.) 1. Takdir olunmuş, kıymeti biçilmiş, kadri değeri bilinmiş, beğenilmiş. 2. Yazılı, yazılıp belirlenmiş ilahi taktir. 3. Yazılı olmayıp sözün gelişinden anlaşılan. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. Hz. Peygamberin isimlerinden.
MUKADDES: (Ar.) - Takdis edilmiş, mübarek kutsal temiz. Mübarek, kutsal kitaplar, Kur'an, Tevrat, Zebur, İncil. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MUKAFFA: (Ar.) Er. - Uyaklı, kafiyeli. - (bkz. Hz. Peygamberin isimlerinden).
MUKAYYET: (Ar.) Er. 1. Kayıtlı, bağlı, bağlanmış. 2. Ayağında zincir ve pranga bulunan. 3. Bir işe ehemmiyet veren. 4. Kaydolunmuş, deftere geçmiş.
MUKBİL: (Ar.) Er. - İkballi, kutlu, mutlu, bahtiyar, mes'ud.
MUKBİLE: (Ar.) Ka. - (bkz. Mukbil).
MUKİM: (Ar.) Er. - İkamet eden, oturan. Hz. Peygamberin isimlerinden.
MUKİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Mukim).
MUKMİR: (Ar.) Er. - Ay ışıklı, mehtaplı.
MUKMİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Mukmir).
MUKTEDİR: (Ar.) Er. - İktidarlı, gücü yeten, becerebilen.
MUKTEFİ: (Ar.) Er. 1. İktifa eden. 2. Ardı sıra izinden gidilmiş örnek olan. - Hz. Peygamber (s.a.s.)'in isimlerinden.
MUNGAR: (Tür.) Er. - Eli açık, cömert.
MUNİS: (Ar.) Er. - Ünsiyetli alışılan, yadırganmaz, alışılmış. Cana yakın sevimli. İnsandan kaçmayan.
MUNİSE: (Ar.) Ka. - (bkz. Munis).
MUNTEKA: (Ar.) Er. - (bkz. Hz. Peygamberin isimlerinden).
MURAD: (Ar.) Er. - Arzu, istek, dilek. Maksat meram. Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
MURADİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Murad).
MURATHAN: (Ar.) Er. (bkz. Murat).
MURTAZA: (Ar.) Er. 1. İrtiza edilmiş, beğenilmiş seçilmiş. Güzide. 2. Allah'ın razı olduğu kişi, kendisinden razı olunan kişi. - Aliyyü'l-Murtaza: Hz. Ali'nin lakabı.
MUAB: (Ar.) Er. - Zor. Güçlü, dayanıklı. Ashabdan ünlü şehid Mus'ab b. Umeyr'in adıdır.
MUSA: (Ar.) Er. - Vasiyet edilmiş. Vasi nasbolunmuş, vasiyeti yerine getirmekle vazifelendirilmiş. Tavsiye olunmuş. Sina yarımadısında, Eymen vadisinde Tur dağında Allah'ın lütfuna mazhar olarak, kavmine "on emir" adı altında Allah'ın şeriatını bildiren peygamber. Büyük kitaplardan Tevrat ona indirilmiştir.
MUSADDIK: (Ar.) Er. - Gerçekliğini ve geçerliliğini resmi yazı ile bildiren. Tasdik eden.
MUSLİH: (Ar.) Er. - İslah eden, iyileştiren, düzeltici, arabulucu. Barıştıran. Bu kelime Kur'an'da birkaç defa zikredilmiştir.
MUSLİHİDDİN: (Ar.) Er. - Dinin salahı için çalışan.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
MUSTAFA: (Ar.) Er. 1. Temizlenmiş, seçilmiş, güzide. 2. Hz. Peygamberin isimlerinden. 3. Sa'd Suresi 47. ayette geçer.
MUŞTU: (Tür.) Er. - Müjde, sevindirici haber.
MUŞTUBEY: (Tür.) Er. - (bkz. Muştu).
MUTA: (Ar.) Er. - İtaat olunan, boyun eğilen, başkalarının kendisine itaat ettikleri. Hz. Peygamberin isimlerinden.
MUTAHHAR: (Ar.) - Takdir edilmiş, temizlenmiş, temiz. Temiz mübarek. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MUTALLA: (Ar.) Ka. - Yaldızlanmış, yaldızlı.
MUTARRA: (Ar.) - Çok taze, parlak. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MUTASIM: (Ar.) Er. 1. İtisam eden, eliyle tutan, yapışan. 2. Günahtan çekinen. 3. Allah'ın ipine sımsıkı sarılan.
MUTE: (Ar.) Er. - Ürdün'de Lut gölünün kuzeyinde verimli bir ova. Peygamberliğin son dönemlerinde hristiyanlarla yapılan savaşın adı.
MUTEBER: (Ar.) Ka. 1. İtibarlı, hatırı sayılır, saygın. 2. İnanılır, güvenilir. 3. Yürürlükte olan geçer.
MUTENA: (Ar.) Ka. 1. Özenle dikkatle seçilmiş. 2. Önemli, seçkin. 3. Az bulunur.
MUTİ: (Ar.) Er. 1. İtaat eden, baş eğen, veren. Tabi, bağlı. 2. Rahat ve uslu.
MUTİA: (Ar.) Ka. - (bkz. Muti).
MUTLAY: (Tür.) - Mutlu, sevinçli ay. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MUTLU: (Tür.) - Talihli, uğurlu. Bahtiyar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MUTLUALP: (Tür.) Er. - (bkz. Mutlu).
MUTLUGÜN: (Tür.) Er. - (bkz. Mutlu).
MUTLUHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Mutlay).
MUTLUKANİ: (Tür.) Er. - (bkz. Mutlu).
MUTLUTEKİN: (Tür.) Er. - (bkz. Mutlay).
MUTTALİB: (Ar.) - Talepte bulunan, isteyen, (bkz. Abdülmuttalib)
MUTLUER: (Tür.) Er. - (bkz. Mutlu).
MUVAFFAK: (Ar.) Er. 1. Allah'ın yardımına ulaşmış, işi rast gitmiş kimse. 2. Başaran beceren.
MUVAHHİD: (Ar.). - Allah'ın birliğine inanan. Allah'tan başka hiçbir ilah ve kanun koyucu tanımayan, yalnız Allah'tan gelen emirleri kabul eden.- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MUVAKKAR: (Ar.) Er. - Tevkir edilmiş, ağırlanmış, saygı gösterilmiş olan. Vakarlı, ağırbaşlı.
MUZAFFER: (Ar.) - Zafer, üstünlük kazanmış, üstün. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MUZİ: (Ar.) - Işık veren parlayan parlak. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MUZAM: (Ar.) Er. - Bir şeyin en büyük kısmı.
MÜ'MİN: (Ar.)Er. - İman etmiş, İslam dinine inanmış, müslüman.
MÜ'MİNE: (Ar.) Ka. - (bkz. Mü'min).
MÜBAHAT: (Ar.) Ka. - Övünme, iftihar etme.
MÜBAREK: (Ar.) Er. 1. Bereketli, feyizli. Uğurlu, hayırlı, kutlu, mutlu. 2. Beğenilen, sevilen, kızılan şaşılan kimse. Bir şey hakkında sözleşme.
MÜBAREKE: (Ar.) Ka. - (bkz. Mübarek).
MÜBECCEL: (Ar.) Ka. - Yücelmiş, saygı gösterilmiş yüce, ulu.
MÜBELLİĞ: (Ar.) Er. 1. Tebliğ eden, haber veren bildiren. 2. Büyük camilerde imamın söylediğini tekrarlayan kimse. - Hz. Peygamberin isimlerinden.
MÜBERRA: (Ar.) - Temize çıkmış aklanmış, müstesna, azade, arınmış. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. -Hz. Peygamberin isimlerinden.
MÜBEŞŞİR: (Ar.) Er. - Müjdeci, muştucu. - Hz. Peygamber (s.a.s)'in isimlerinden.
MÜBİN: (Ar.) Er. - 1. İyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, hayrı şerden ayıran. 2. Açık anlaşılır, aşikar, belli. 3. Kur'an'ı Kerim'i bazen de peygamber (s.a.s.)'i vasfetmek için kullanılmıştır.
MÜBİNE: (Ar.) Ka. - (bkz, Mübin).
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
MÜBŞER: (Ar.) Er. - İbşar olunmuş, müjdelenmiş, mübeşşer.
MÜBTEHİC: (Ar.) Er. - Sevinçli, sevinmiş, memnun, mesrur, şad. (bkz. Behçet, Şadan).
MÜCAB: (Ar.) Er. - Kabul cevabı almış olan. Duası kabul olunan.
MÜCADELE: (Ar.) Er. 1. Uğraşma, savaşma, çatışma. 2. Kur'an surelerinden birisinin adı.
MÜCAHİD: (Ar.) Er. 1. Cihad eden, din düşmanlarıyla savaşan. Savaşan, uğraşan, savaşçı. 2. Gayret eden, çok çalışan. 3. Tasavvufta nefsine karşı gelerek kendini terbiye eden ve böylece manevi makamlara erişen kimse, derviş. - Türk dil kurallarına göre d/t olarak kullanılır.
MÜCAHİDDİN: (Ar.) Er. - Din savaşçısı, İslam askeri.
MÜCD: (Ar.) Ka. - Kıvırcık, kıvrılmış, lülelenmiş saç.
MÜCEDDET: (Ar.) Ka. - Yeni, henüz kullanılmamış.
MÜCELLA: (Ar.) Ka. - Parlatılmış, parlak, cilalı.
MÜCEVHER: (Ar.) Ka. 1. Değerli süs eşyası. 2. Arap alfabesinde noktalı olan harf.
MÜCMEL: (Ar.) - Kısa ve az sözle anlatılmış, öz, özet. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MÜCTEBA: (Ar.) Er. - Seçilmiş, seçkin. Hz. Peygamberin isimlerinden.
MÜCTEHİD: (Ar.) Er. - İctihad eden, gücü yettiği kadar çalışan. Ayet ve hadislerden şer'i hükümler çıkaran din alimi. - İmam-ı Azam gibi.
MÜDAFİ: (Ar.) Er. - Müdafaa eden, koruyan. Savunan, dayanan.
MÜDEBBER: (Ar.) Ka. - Tedbir alınmış, düşünce ile hareket edilmiş.
MÜDRİK: (Ar.) Er. - İdrak eden, anlayan, aklı ermiş.
MÜDRİKE: (Ar.) Ka. - (bkz. Müdrik).
MÜEMMİL: (Ar.) Er. - Temin edilmiş, sağlanmış, emniyete alınmış. -Hz. Peygamberin isimlerinden.
MÜESSER: (Ar.) Ka. - Kendisine bir şey tesir etmiş olan.
MÜEYYED: (Ar.) - Teyid edilmiş, kuvvetlendirilmiş, sağlam. Doğrulanmış. Yardım gören. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MÜFAHİR: (Ar.) Er. - Övünen.
MÜFAHİRE: (Ar.) Ka. - Fahreden, övünen.
MÜFERREC: (Ar.) Er. 1. Meydanı olan, geniş. 2. Keder gideren.
MÜFERRİH: (Ar.). - Ferahlık veren, iç açan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MÜFİD: (Ar.) Er. 1. İfade eden, anlatan, manalı. 2. Faydalı. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
MÜFİDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Müfid).
MÜFİZ: (Ar.) Er. - Feyizlendiren, feyiz veren. Allah'ın isimlerinden. -"Abd" takısı alarak kullanılır. Abdulmufiz.
MÜFTEHİR: (Ar.) Er. 1. İftihar eden, övünen. Şanlı, şerefli. 2. Parasız işgören, fahri.
MÜGE: (Fran.) Ka. - İnci çiçeği.
MÜHEYMİN: (Ar.) - Birini korkudan koruyan. Allah'ın isimlerinden. -"Abd" takısı almadan kullanılmaz. Abdulmüheymin.
MÜHEYYA: (Ar.) Ka. - Hazır.
MÜHİB: (Ar.) Er. 1. Heybetli, korkunç, korkutan. 2. Tehlikeli ve saygı uyandıran.
MÜHİBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Mühib).
MÜHRE: (Fars.) Ka. 1. Bir çeşit yuvarlak şey. 2. Cam boncuk. Mühre-i Zar: Güneş.
MÜJDAT: (Fars.) Er. - Müjdeler, sevinçli haberler.
MÜJDE: (Fars.) Ka. 1. Muştu, sevinç haberi, büşra. 2. Hayırlı, sevinçli bir haber getirene verilen bahşiş.
MÜJGÂN: (Fars.) Ka. - Kirpikler, kirpik.
MÜKÂFAT: (Ar.) Ka. - Ödül. Değerlendirici, sevindirici davranış.
MÜKAFİ: (Ar.) Er. - Eşit, beraber.
MÜKERREM: (Ar.) - Muhterem, aziz sayın, saygıdeğer, sayılan, onurlandıran, hürmet ve tazime erişmiş. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MÜKREM: (Ar.) Er. - Kerem ve şeref ile nitelenmiş olan.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
MÜKREMİN: (Ar.) Er. - İkram olunmuş, ağırlanmış.
MÜKRİM: (Ar.) Er. - İkramcı, ikram eden, ağırlayan-ağırlayıcı, misafirperver.
MÜKRİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Mükrim).
MÜLAYİM: (Ar.) Er. 1. Uygun, muvafık. 2. Yumuşak huylu, yavaş kimse. Pekliği olmayan.
MÜLHİM: (Ar.) Er. - İlham veren, içe doğduran, esinlendiren.
MÜLHİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Mülhim).
MÜLKET: (Ar.) Er. - Ülke.
MÜLTEKA: (Ar.) - Kavuşma, buluşma, birleşme yeri. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MÜLTEMİ: (Ar.) Er. - Parlayan, parıldayan.
MÜMTAZ: (Ar.) Er. - İmtiyaz tanınmış, ayrı tutulmuş, üstün tutulmuş. Seçkin.
MÜNCİ: (Ar.) Er. - İnca eden, kurtaran, halaskar. - Hz. Peygamberin isimlerinden.
MÜNEVVER: (Ar.) Ka. - Tenvir edilmiş, nurlandırılmış, aydınlatılmış, ışıklı. Aydın.
MÜNİB: (Ar.) Er. 1. İnabe eden, asiliği, azgınlığı bırakarak Allah'a yönelen. 2. Güzel yağan, faydalı yağmur. 3. Taze ve verimli bahar.
MÜNİBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Münib).
MÜNİF: (Ar.) Er. 1. Yüksek, ulu, büyük, ali, bülend. 2. Yüksek, büyük hükümler.
MÜNİFE: (Ar.) Ka. - (bkz. Münif).
MÜNİM: (Ar.) Er. - Nimet veren,
yedirip içiren. - Takı alarak kullanılır. Abdülmün'im.
MÜNİR: (Ar.) Er. 1. Nurlandıran, ışık veren, parlak, ziyalar. 2. Kur'an'da peygambere ve ilahi kitaplara sıfat olarak kullanılmıştır.
MÜNİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Münir).
MÜNŞİ: (Ar.) Er. - İnşa eden, yapan. Yapısı, üslubu güzel olan, iyi katib.
MÜNTEHA: (Ar.) - Son, nihayet, uç, en son, akıbet. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MÜNZİR: (Ar.) 1. Akıbetinin kötülüğünü söyleyerek korkutan. 2. Kafirleri ve münafıkları sapıklıklarından döndürmek için cehennem azabı ile korkutan. Rasulullah için kullanılmıştır. Birçok sahabe de bu ismi kullanmıştır.
MÜRDÂZ: (Fars.) - İran güneş yılının 5. ayı.
MÜREN: (Tür.) - Akarsu, dere, ırmak. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MÜREVVA: (Ar.) Ka. - Aklı, fikri, düşünüşü görünüşü sağlam.
MÜRİD: (Ar.) Er. 1. İdare eden, emreden buyuran. 2. Bir şeyhe bağlı olan kimse. - Türk dil kurallarına göre "d/t" olarak kullanılır.
MÜRİDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Mürid).
MÜRSEL: (Ar.) Er. 1. Gönderilmiş yollanılmış. Şeriat sahibi peygamberler. 2. Salıverilmiş suç. 3. Bir yazı sitili. Hz. Peygamberin isimlerinden.
MÜRŞİD: (Ar.) Er. 1. İrşad eden, doğru yolu gösteren kılavuz. 2. Tarikat şeyhi. Gafletten uyandıran.
MÜRŞİDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Mürşid).
MÜRÜVVET: (Ar.) Ka. - İnsaniyet, mertlik, yiğitlik. Cömertlik, iyilikseverlik.
MÜSEVVER: (Ar.) Ka. - Çevresine sur, duvar çevrilmiş korunmuş.
MÜSLİM: (Ar.) Er. - İslam dininde olan.
MÜSLİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Müslim).
MÜSTAKİM: (Ar.) Er. - Doğru, düz, dik. Temiz, namuslu.
MÜSTEAN: (Ar.) - Kendisinden yardım beklenen, yardım istenen. -Allah'ın sıfatlarındandır.
MÜSTEBŞİR: (Ar.) Er. - İstibşar eden, müjdeleyen. Müjde ile sevinen.
MÜSTECAB: (Ar.) Er. - İsticabe edilmiş, kabul olunmuş, (bkz. Mücab).
MÜSTEKBİR: (Ar.) 1. Kibirlenen kendini büyük gören, büyüklenen. 2. Alah'a karşı büyüklenen kafir ve mülhid. - İsim olarak kullanılmaz.
MÜSTEKFİ: (Ar.) Er. - Yetecek kadarını isteyen.
MÜSTENİR: (Ar.) Er. - Işıklı, parlak.
MÜSTENİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Müstenir).
MÜSTESNA: (Ar.) 1. İstisna edilen, kural dışı bırakılan, bırakılmış. 2. Bütün. 3. Ayrı tutulan, ayrık. 4. Benzerlerinden baskın. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MÜSTEZIM: (Ar.) Er. 1. İstizanı eden, büyük gören, büyük tutan, cömert. 2. Kibirli, gururlu.
MÜŞERREF: (Ar.) - Şereflendirilmiş kendisine şeref verilmiş, şerefli.
MÜŞFİK: (Ar.) - Şefkatli, merhametli, acıyan, seven. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MÜŞFİKA: (Ar.) Ka. - (bkz. Müşfik).
MÜŞİR: (Ar.) Er. 1. Haber veren, bildiren. 2. Emir ve işaret eden. 3. Mareşal. - Daha çok lakab olarak kullanılır.
MÜŞTAK: (Ar.) Er. - İştiyaklı, özleyen, göreceği gelen, can atan.
MÜŞTEHİR: (Ar.) - İştihar eden, şöhret bulan, meşhur. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MÜTEÂL: (Ar.) Er. - Yüksek, yüce. (bkz. Bülend).
MÜTİM: (Ar.) Er. - Tamamlayan, tamamlayıcı, tamamlamaya yarayan.
MUTTAKİ: (Ar.) Er. - İttika eden, sakınan, çekinen. Allah'tan korkan, abid, zahid. - Hz. Peygamberin isimlerinden.
MÜVEDDET: (Ar.) Ka. - Sevgi, muhabbet, dostluk.
MÜVELLÂ: (Ar.) - Bir davanın veya anlaşmazlığın halli, bir işin araştırılması konusuna şeriatça vazifelendirilmiş şahıs. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
MÜYESSER. (Ar.) Ka. - Kolayı bulunup yapılan, kolay gelen, kolaylıkla olan.
MÜZAHİR: (Ar.) Er. - Zahir olan, arka çıkan, yardım eden, koruyan.
MÜZDÂD: (Ar.) Er. - Ziyadeleşmiş, artmış, çoğalmış. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
MÜZEHHER: (Ar.) Ka. - Çiçekli, çiçeklenmiş, çiçek açmış. - (bkz. Zühre).
MÜZEKKİR: (Ar.) Er. – Zikreden hatıra getiren anan. Zikreden ibadet eden. - Hz. Peygamberin isimlerinden.
MÜZEMMİL: (Ar.) Er. 1. Bir şeye sarılmış sargılanmış. 2. Kur'an-ı Kerim'de bir sure adı.
MÜZEYYEN: (Ar.) Ka. - Zinetlendirilmiş, süslenmiş, süslü.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
-L Harfi ile başlayan isimler sözlüğü -

LÂCEREM: (Ar.) Ka. 1. Şüphesiz. 2. Besbelli, elbette.
LAÇİN: (Tür.). 1. Bir cins şahin. 2. Sarp, yalçın. 3. Şiddetli. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
LAHİB: (Ar.) Er. - Açık yol.
LÂHİK: (Ar.) Er. 1. Yetişip ulaşan. 2. Eklenen. 3. Yenisi.
LAHİKA: (Ar.) Ka. - (bkz. Lahik).
LÂHZA: (Ar.) Ka. 1. Bir bakış, bir göz atma. 2. Göz kırpacak kadar zaman an. 3. Bir kez göz kırpma.
LAJVERDİ: (Fars.) Ka. 1. Lacivert. 2. Koyu mavi değerli bir süs taşı.
LALE: (Fars.) Ka. 1. Zambakgillerden, uzun yapraklı, güzel ve çeşitli renklerde çiçekli soğanlı bir bitki. 2. Eskiden sucuların boyunlarına asılan iki ucu lale gibi kıvrak demir halka, pranga. 3. Ağaçtan meyve koparmaya yarayan ucu çatallı sırık.
LÂLEFAM: (Fars.) Ka. - Lale renginde.
LÂLEGUN: (Fars.) Ka. - Lale renginde.
LÂLEGÜL: (Fars.) Ka. - Türk musikisinde bir makam.
LALERUH: (Fars.) Ka. 1. Lale yanaklı, yanağı lale gibi kırmızı olan. 2. Türk müziğinde mürekkeb bir makam.
LÂLEVEŞ: (Fars.) Ka. - Lale gibi.
LÂLEZAR: (Fars.) Ka. - Lalelik, lale yetişen yer, lale bahçesi.
LÂMİ: (Ar.) Er. - Parlayan, parıldayan parlak. - Lamii: 1472-1532 yılları arasında yaşayan Türk edebiyatında haklı bir ün kazanmış mutasavvıf ve sanatkar.
LÂMİA: (Ar.) Ka. - (bkz. Lami).
LÂMİH: (Ar.) Er. 1. Hz. Nuh'un erkek kardeşi. 2. Parlayan, parıldayan, parlak.
LÂMİHA: (Ar.) Ka. - (bkz, Lamih).
LAMİNUR: (Ar.) - Nur saçarak parlayan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
LÂNAZİR: (Ar.) - Eşsiz, benzersiz. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
LANE: (Fars.) Ka. - Yuva, ev, aşiyan.
LÂSİF: (Ar.) Er. - Parlayan, parlayıcı.
LÂTİF: (Ar.) Er. 1. Allah'ın isimlerindendir. 2. Yumuşak, hoş, güzel, nazik. 3. Bütün inceliklere vakıf. -"abd" takısı alarak kullanılabilir. (Abdüllatif).
LÂTİFE: (Ar.) Ka. - Güldürecek, tuhaf ve güzel söz ve hikaye şaka.
LÂTİME: (Ar.) Ka. - Misk, güzel koku.
LAVANTA: (İtal.) Ka. - Lavanta çiçeğinden elde edilen güzel koku.
LÂYEZAL: (Ar.) - Zevalsiz, bitimsiz. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılabilir.
LÂYİH: (Ar.) Er. 1. Parlak, parlayan. 2. Aşikar, meydanda, hüveyda. 3. Hatıra gelen.
LÂYİHA: (Ar.) Ka. 1. Düşünülen bir şeyin yazı haline getirilmesi. 2. Tasarı.
LÂYİK: (Ar.) Er. - Yakışan, yakışıklı.
LÂZIM: (Ar.) Er. - Gerekli şey. Gerekçe.
LÂZIME: (Ar.) Ka. - (bkz. Lazım).
LEÂL: (Ar.) Ka. - İnciler.
LEBABE: (Ar.) Ka. - Akıl sahibi olma.
LEBÂBET: (Ar.) - Akıllılık, zeyreklik. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
LEBİB: (Ar.) Er. - Akıllı, zeki, fatin.
LEBİBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Lebib).
LEFİF: (Ar.) Er. - Durulmuş sarılmış.
LEMA: (Ar.) - Pırıltı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
LEMAN: (Ar.) Ka. - Parlama, parıltı.
LEMARİZ: (Fars.) - Parlayan, parıldayan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
LEMEAT: (Ar.) Ka. - Parıltılar.
LEMEHÂT: (Ar.) Ka. - Bir defa bakışlar, bir göz atışlar.
LEMİ: (Ar.) Er. - (bkz. Leman).
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
LEMYEZEL: (Ar.) 1. Zail olmaz, baki, kalıcı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
LERZÂN: (Fars.) Ka. - Titrek, titreyen.
LERZE: (Fars.) Er. - Titretme.
LERZENDE: (Fars.) Ka. - Titreyen, titrek.
LETAFET: (Ar.) Ka. 1. Latiflik, hoşluk. 2. Güzellik. 3. Nezaket. 4. Yumuşaklık.
LEVAMİ: (Ar.) - Parlamalar, nurlar.
LEVEND: (İtal.) 1. Osmanlı donanmasında vazifeli asker denizci. 2. Eskiden Venedikliler'in şark memleketlerinden maaşla topladıkları denizciler. 3. Yakışıklı, boylu poslu kimse. 4. Atak, gözü pek, hareketli ve çevik.
LEVNİZ: (Ar.) Er. 1. Renk, boya, yüz. 2. Nevi, çeşit, Türk.
LEVZİ: (Ar.) 1. Badem biçiminde olan. 2. Bademle ilgili. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
LEVZİYYE: (Ar.) Ka. 1. (bkz. Levzi). 2. Badem erik, kayısı vişne, kiraz ve benzer meyvelerin içinde anıldıkları grup.
LEYAL: (Ar.) Ka. - Geceler.
LEYÂN: (Fars.) Ka. - Parlayan, parlayıcı, konforlu, lüks hayat.
LEYFUNNUR: (Ar.) - Geceyi aydınlatan nur, ışık.
LEYLÂ: (Ar.) 1. Çok karanlık gece. 2. Arabi ayların son gecesi. 3. Leyla ile Mecnun hikayesinin kadın kahramanı.
LEYLÂK: (Ar.) 1. Zeytingillerden hoş kokulu salkım şeklinde mor ve beyaz renklerde çiçek açan bir bitki ve bitkinin çiçeği.
LEYS: (Ar.) 1. Yokluk. 2. Arslan, esed, haydar, gazanfer, şir.
LEZİR: (Fars.) - Akıllı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
LİSAN: (Ar.) 1. Dil. 2. Konuşulan dil. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
LİVA: (Ar.) Er. 1. Bayrak. 2. Mülki idarede kaza-vilayet arasında bir derece, sancak. 3. Tugay. 4. Tuğgeneral. 5. Livai saadet, Liva-i şerif. Hz. Muhammed (s.a.s)'in bayrağı Livaü'l-Hamd: Muhammed ümmetinin mahşer günü altında toplanacakları bayrak. Makam-ı Ahmedi.
LİYÂKAT: (Ar.) Ka. 1. Layık olan,
değerlilik, yararlılık. 2. İktidar, hüner, fazilet.
LOKMAN: (Ar.) Er. 1. Eski kavimlerde, ahlaki öğütler veren hekim. 2. Kur'an-ı Kerim'de bir sure adı.
LULUBAR: (Ar.) Ka. - İnci yağmuru.
LUT: (Ar.) Er. 1. Hz. İbrahim'in peygamber yeğeni. 2. Kendisine itaat etmeyen ve eşcinsel olarak yaşamayı adet edinmiş olan Sodom ve Gomorrah halkına gelmiştir. Hanımı da helak olanlar arasındadır. Lut (a.s.) Kur'an'da adı geçen peygamberlerdendir.
LÜBBETÜLAYN: (Ar.) Ka. - Göz bebeği.
LÜTFİ: (Ar.) Er. - Hoşluk, güzellik, iyi davranış.
LÜTFİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Lütfı).
LÜTFULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın lütfü. Allah'ın iyi, hoş ve letafet sahibi kıldığı kişi demektir.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
-K Harfi ile başlayan isimler sözlüğü -

KAAN: (Tür.) Er. 1. Çin ve Moğol imparatorlarına verilen isim. 2. Hakan, hükümdar.
KA'B: (Ar.) Er. 1. Topuk kemiği, aşık kemiği anlamında. 2. (Mecazen): Şeref, şan, onur anlamında kullanılır. 3. Ka'b b. Züheyr (Vll.yy.): Sahabedendir. Rasulullah için okuduğu Kaside-i Bürde çok meşhurdur. Birçok dillere çevirisi yapıldı.
KABİL: (Ar.) Er. 1. Olabilir, mümkün. 2. Cins, soy, sınıf, tür, çeşit. -Hz. Âdem'in büyük oğlu olup kardeşi Habil'i öldürmüş ve yeryüzünde ilk kan döken insan olmuştur.
KADEM: (Ar.). 1. Ayak. 2. Adım. 3.
Yarım arşın uzunluğunda bir ölçek. 4 Uğur. - Kadın ve erkek adı olarak kullanılır.
KADEMRAN: (Fars.). 1. İlerleyen. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KADER: (Ar.) Ka. 1. İman esaslarından, Allah'ın bütün yaratıklar için hüküm ve irade ettiği hallerin oluş şekli,
alın yazısı, takdir. 2. Talih, baht. 3. Kötü talih. 4. Güç kuvvet.
KADI: (Ar.) Er. 1. Hüküm, karar, hakimlik. 2. Seri devlette, mahkeme reisi. İlim sahibi yetkili. Kadı İyaz: (İyaz b. Musa b. Ümran es-Sebtî: (1083-1149). Meşhur fıkıh ve hadis bilgini. İspanya'da Gırnata kadılığı yaptı. 20'yi aşkın eseri vardır.
KADİFE: (Ar.) Ka. - Yüzü ince sık tüylü, parlak ve yumuşak kumaş.
KADİM: (Ar.) Er. 1. Ayak basan, ulaşan, varan. 2. Ezeli, evvelsiz. 3. Çok eski zamanlara ait eski atik. 4. Yıllanmış. - Kelam-ı Kadim, Kur'an-ı Kerim.
KADIN: (Tür.) Ka. 1.Yetişkin dişi insan. 2. Evlenmiş kadın. 3. Evli ve itibarlı kadın, hanım.
KADİR: (Ar.) Er. 1. Değer, kıymet, itibar. 2. Parlaklık. 3. Kudret sahibi kudretli, kuvvetli, güçlü. 4. Allah'ın isimlerinden. Kur'an-ı Kerim'de 50'ye yakın yerde geçmektedir. Başına"abd" takısı olarak "Abdülkadir" olarak kullanılır.
KADİRBİLLAH: (Ar.) Er. 1. Allah'la güçlenen. Gücünü Allah'tan alan. 2. Ebu'l-Ahmed b. İshak. Abbasi halifesi (Öl. 1031). Halife Muktedir'in torunu.
KADİRE: (Ar.) Ka. - Güçlü kuvvetli.
KADİRŞAH: (a.f.i.) Er. 1. Güçlü, kuvvetli hükümdar, padişah. 2. Kadir ve şah kelimelerinden türetilmiş birlesik isimdir.
KADREDDİN: (Ar.) Er. - Dinin kudreti, gücü. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
KADRİ: (Ar.) Er. 1. Değer, itibar. 2. Onur, şeref, haysiyet, meziyet. 3. Rütbe, derece.
KADRİCAN: (a.f.i.) Er. - Değerli, itibarlı, can, ruh. - Kadri ve Can isimlerinden meydana gelen birleşik isim.
KADRİHAN: (a.t.i.) Er. – Değerli hükümdar, yönetici.
KADRİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Kadri).
KÂFİ: (Ar.) Er. - El veren, yeter, yetecek, yetişen, kifayet eden.
KAFİYE: (Ar.) Ka. 1. Şiirde, mısra sonunda yer alan kelimelerin ses benzerliği, ses uyuşması, uyak. 2. Eski nesrimizde zaman zaman yer alan ses benzerliği ve uygunluğuna dayanan sanat, seci.
KAĞAN: (Tür.) Er. 1. Hakan, imparator. 2. Kükremiş, öfkelenmiş, kükreyen, öfkelenen.
KAHHAR: (Ar.). 1. Ziyadesiyle kahreden, kahredici, yok edici batırıcı. 2. Allah'ın isimlerinden. - İsim olarak kullanılmaz. - (bkz. Abdülkahhar).
KAHİR: (Ar.) 1. Allah'ın sıfatlarındandır. Kur'an-ı Kerim'de iki yerde geçer. 2. Kahredici, zorlayan. 3. Yok eden. 4. Ezici kuvvet. Kahir Billah: Abbasi halifesi. (Ebu Mansur Muhammed el-Mutezid). Muktedir'in kardeşi.
KAHRAMAN: (Fars.) Er. 1. Yiğit, cesur, (bahadır). 2. Hüküm sahibi, iş buyuran. 3. Fars mitolojisinde Rüstem'in yendiği kimse. - (bkz. Bahadır).
KÂHTA: (Tür.) Er. - Fırat nehri kollarından birinin adı, Malatya'da aynı isimle yerleşim bölgesi vardır.
KÂHYA: (Fars.) Er. 1. Efendi, emir. 2. Ev sahibi, aile reisi. 3. Çiftlik yöneticisi.
KAİD: (Ar.) Er. 1. Rehber kumandan. 2. Atlan yedekte götüren. 3. Oturan, ikamet eden.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
KAİDE: (Ar.) Ka. 1. Oturan. 2. Temel, esas. 3. Başkent.
KAİM: (Ar.) Er. 1. Duran, ayakta duran. 2. Bir şeyi yapan icra eden. 3. Allah'ın emrini ifa eden.
KAİME: (Ar.) Ka. 1. (bkz. Kaim). 2. Türklerde kağıt para manasına gelmektedir.
KÂİNAT: (Ar.) Er. 1. Var olanların hepsi. Yaratıklar. Yer gök. - (bkz. Evren).
KALAGAY: (Tür.) Er. - Al, kırmızı renk.
KALENDER: (Fars.) Er. 1. Dünyadan elini eteğini çekip başı boş dolaşan. 2. Alçak gönüllü, gurur ve kibirden uzak, üstüne başına dikkat etmeyen bulduğu ile yetinen kimse.
KALGAY: (Tür.) Er. 1. İzci kumandanı. 2. Kırım hanlığında veliahta verilen unvan.
KALHAN: (Tür.) Er. 1. (bkz. Kalgay). 2. Kahramanoğulları'nın han soyundan, ceddi de Kalhan adını taşımaktadır.
KAM: (Ar.) Er. 1. Hekim. 2. Düşünür. 3. Büyücü, sihirbaz.
KAMACI: (Tür.) Er. - Top kaması yapan ya da onaran kimse.
KAMANBAY: (Tür.) Er. - (bkz. Kamar).
KAMAN: (Tür.) Er. - Dağların doruğuna yakın olan yerler.
KAMARAN: (Ar.) Ka. - Kızıl Deniz'de Yemen kıyılan yakınında bir ada.
KAMBAY: (Tür.) Er. - Hekim, tabib, doktor.
KAMBER: (Ar.). 1. Sadık dost, köle. 2. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KAMBİN: (Fars.) Ka. - Mutlu, bahtiyar.
KÂME: (Fars.) Ka. - Kâm, istek, arzu.
KAMELYA: (Ar.) Ka. 1. Çaygillerden, büyük beyaz, kırmızı veya penbe renkte çiçekler açan dayanıklı yapraklı bir bitki. 2. Yabangülü, çingülü.
KAMER: (Ar.). 1. Ay. 2. Sadık hizmetkâr. 3. Kur'an-ı Kerim'in 54. suresi. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KÂMİL: (Ar.) Er. 1. Bütün tam noksansız, eksiksiz. 2. Kemale ermiş olgun. 3. Yaşını başını almış terbiyeli, görgülü. 4. Alim, bilgin, geniş bilgili. - (bkz. Kemal).
KÂMİLE: (Ar.) Ka. - (bkz. Kamil).
KAMRAN: (Fars.) Er. - İsteğine kavuşmuş olan.
KÂMURÂN: (Fars.). 1. Kâm sürücü, süren, arzusuna isteğine kavuşmuş mutlu. 2. Arzusuna erişen, bahtiyar, mutlu. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KÂMVER: (Fars.) Er. - İsteğine kavuşmuş, mutlu.
KANBER: (Ar.) Er. 1. Hz. Ali'nin sadık, vefakâr kölesi. 2. Bir evin gediklisi.
KANDEMİR: (Tür.) Er. - Güçlü soydan gelen.
KANİ': (Ar.) Er. 1. Kanaat eden, yeter, bulup fazlasını istemeyen. 2. İnanmış kanmış.
KANİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Kani).
KANSU: (Tür.) Ka. 1. Çin'in kuzey batısında önemli bir sınır kenti. 2. Çin'de müslümanların en çok bulunduğu eyalet.
KANTARA: (Ar.). 1. Köprü, özellikle taştan yapılmış. 2. Su yolu, bend, hisar anlamına da gelir. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KANUN: (Ar.) Er. 1. Devletin teşri, yasama kuvveti tarafından herkesçe uyulmak üzere konulan her türlü nizam, kaide kural. 2. Herhangi bir mevzu üzerindeki kanunu taşıyan kitap.
KANUNİ: (Ar.) Er. 1. Kanuna ait kararla ilgili. 2. Osmanlıların 10. padişahı Sultan 4. Süleyman'ın lakabı, Osmanlıların yükselme devrinin son padişahı. - Daha çok lakab olarak kullanılır.
KANVER: (Tür.) Er. - Kanını ver, asil.
KAPAR: (Tür.) Er. - Akıl, ruh.
KAPKIN: (Tür.) Er. - Uygun, düzenli.
KAPLAN: (Tür.) Vahşi kedigillerden, benekli, yırtıcı hayvan.
KAPLAN GİRAY: (Tür.) Er. -(1680-1738) yıllan arasında Kırım hanı oldu. 3 defa han olmuştur.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
KAPSAM: (Tür.) - Şümul ihtiva, ihata, istiab, manalarına gelen uydurma bir kelime. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KAPTAN: (İtal). 1. Bir geminin sevk ve idare sorumlusu. 2. Şehirlerarası otobüs şoförü. 3. Baş pilot.
KARAALP: (Tür.) Er. - Esmer, kara yağız yiğit.
KARABEY: (Tür.) Er. - (bkz. Karacabey).
KARABUĞRA: (Tür.) Er. - Esmer, erkek deve.
KARACA: (Tür.) Er. 1. Rengi karaya çalan, esmer, yağız. 2. Geyikgillerden, küçük, boynuzlu, güzel görünüşlü av hayvanı. 3. Üst kol.
KARACABEY: (Tür.) Er. - Esmer bey, rengi karaya çalan.
KARACAN: (Tür.) Er. - (bkz. Karaca).
KARAHAN: (Tür.) Er. - Esmer bey, Esmer hükümdar. Karahanlılar devletinin kurucusu.
KARAKAN: (Tür.) Er. - Bir tür dağ ağacı.
KARAMAN: (Tür.) Er. 1. Esmer, yağız insan. 2. Güneybatı'da esen yel.
KARANALP: (Tür.) Er. - Karayağız, kahraman yiğit.
KARANFİL: (Ar.) Ka. - Bir çeşit kokulu çiçek.
KARANI: (Ar.) Er. 1. Orta Anadolu'da bir köy. 2. Veysel Karani'nin doğduğu yer.
KARASU: (Tür.) Er. 1. Ağır akan su. 2. Çoğunlukla gözün iç basıncının çoğalmasıyla kendini gösteren körlüğe neden olabilen bir göz hastalığı.
KARATEĞİN: (Tür.) Er. - Amuderya'yı vücuda getiren nehirlerden Surhab üzerinde önemli bir kent.
KARÇİÇEĞİ: (Tür.) Ka. - Süsengillerden, beyaz pembe çiçekler açan so­ğanlı bitki.
KARDELEN: (Tür.) Ka. 1. Çiğdem. 2. Nergisgillerden baharda çok erken çiçek açan soğanlı bir bitki.
KÂRDİDE: (Fars.). - İş bilir, uyanık, tecrübeli. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KARGIN: (Tür.) Er. 1. Taşkın su. 2. Bol, çok. 3. Doymuş, tok. 4. Erimiş buz ve kar parçalarının oluşturduğu akarsu. 5. Çağlayan.
KARGINALP: (Tür.) Er. - Coşkulu, taşkın, hareketli yiğit.
KARHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Kargın).
KARİN: (Ar.) Er.l. Yakın. 2. Nail olan. 3. Hısım komşu. 4. Mabeynci.
KARLUK: (Tür.) Er. - Türk boylarından biri.
KARLUKHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Karluk).
KARMEN: (Fars.) Ka. - Parlak kırmızı renk.
KARNEYN: (Ar.) Er. 1. İki boynuz. 2. Zülkarneyn: Kur'an-ı Kerim'de Kehf 83, 86, 94. ayetlerde adı geçen ve nebi mi, veli mi olduğunda tereddüt edilen zat. 3. Büyük İskender.
KARTAL: (Tür.) Er. 1. Kartalgillerden, beyazla karışık siyah tüylü, kıvrık ve kuvvetli gagalı, geniş kanatlı büyük yırtıcı kuş. 2. Yeniden diriliş ve güçlülük sembolü.
KARTAY: (Tür.). Er. - Yaşlı, pir.
KARTEKİN: - (bkz. Kartay).
KARUN: (Ar.) Er. 1. Beni İsrail'de zenginliğiyle meşhur olan ve bu yüzden kendisini herşeyin sahibi gibi görmeye başlayıp Allah'a karşı büyüklenen, belki de dünya kapitalistle­rinin en eskisi ve en büyüğü olan kişi. Hz. Musa dönemlerinde yaşamış bu müstekbir, ilahi kahır ve intikama uğrayarak bütün servetiyle birlikte ani bir zelzele ve tufan sonucu yerin dibine geçmiştir. 2. Hunnan ile Beni İsrail'e zulmeden Fir'avun'un müşrik nazırlarından. 3. Çok zengin kimse.
KARYE: (Ar.) Ka. - Köy küçük kasaba. Kabile reisi veya eşraftan birine oturduğu karyeyle aynı isim verilmektedir.
KASEM: (Ar.) Er. 1. Yemin etmek. 2. Bölmek.
KÂSİB: (Ar.) Er. - Kesbeden, kazanan, kazanç sahibi.
KÂSİBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Kasib).
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
KASIM: (Ar.) Er. 1. Taksim eden, ayıran bölen. Kasım b. Muhammed (s.a.): Hz. Muhammed (s.a.s)'in oğlunun ismi. Küçük yaşta vefat etmiştir. 2. Kinci, ezici, ufaltıcı. 3. Yılın 11. ayı. 4. Yılın kış bölümü.
KÂŞİF: (Ar.) Er. - Keşfeden, bulan, meydana çıkaran.
KÂŞİFE: (Ar.) Ka. - (bkz. Kaşif).
KATADE: (Ar.) Er. - 13 yy.'dan itibaren Mekke'de hakim olan Şeriflerin atasına verilen ad.
KATİB: (Ar.) Er. 1. Yazıcı. Bir kuruluşta yazı işleriyle vazifeli kimse, sekreter. 2. Osmanlı devletinde divanın resmi yazılarını yazan vazifeli. 3. Devlet memuru. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır. - Katib Çelebi 1609-1658 yıllan arasında yaşamış ünlü bilgin. En mühim eseri Keşfü'z-Zünun'dur
KATİBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Katib).
KATİFE: (Ar.) Ka. 1. Kadife. 2. Bir nevi çiçek.
KATRE: (Ar.) Ka. 1. Damla. Damlayan şey.
KAVAS: (Ar.) Er. - Okçu, tüfekçi, tüfekli alet.
KAVİ: (Ar.) Er. 1. Yakar, yakıcı. 2. Kuvvetli, güçlü. 3. Sağlam inanılır. 4. Zengin varlıklı.
KAVİS: (Ar.) Er. 1. Yay. 2. Gökyüzü, ay, burcu.
KAVİY: (Ar.) Er. 1. Kuvvetli, güçlü, dayanıklı, metin muhkem, sağlam. 2. Şiddetli, zorlu. 3. Kudret sahibi herşeye gücü yeten. Cenab-ı Hakk'ın güzel isimlerinden biri. Kur'an-ı Kerim'de 10'dan fazla yerde geçer.
KAVRAM: (Tür.). 1. Bir nesnenin zihindeki soyut ve güzel tasarımı, mefhum. 2. Nesnelerin ya da olayların ortak özelliklerini kapsayan ve ortak bir ad altında toplayan genel tasarım. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KAVUŞUM: (Tür.). 1. Yeryuvarlağı bir uçta kalmak üzere yerin güneşin ve herhangi bir gezegenin bir doğru üzerine gelmeleri. 2. İçtima. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KAYA: (Tür.) Er. 1. Büyük ve sert taş kütlesi. 2. Kayalık sarp dağ.
KAYAALP: (Tür.) Er. - Kaya gibi güçlü er.
KAYACAN: (Tür.) Er. - Canı kaya gibi güçlü.
KAYAER: (Tür.) Er. - Kaya gibi güçlü er.
KAYAN: (Tür.) 1. Akarsu sel. 2. Yassı, düz, kat kat oluşmuş taşlar. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KAYANSEL: (Tür.) Er. - (bkz. Kayan).
KAYGUN: (Tür.) Er. 1. Etkili, hüzünlü, dokunaklı. 2. Akdoğan.
KAYHAN: (Tür.) Er. - Sert, güçlü sesli okuyucu, kayayı bile delecek güçte sesi olan okuyucu.
KAYI: (Tür.) Er. 1. Yağmur, sağanak, bora. 2. Oğuz boylarından Osmanlı hanedanının mensup olduğu boy. 3. Sağlam, güçlü, sert.
KAYIHAN: (Tür.) Er. - Güçlü hükümdar.
KAYITBAY: (Tür.) Er. - Kayıtbay el-Zahiri: Ünlü Mısır ve Suriye sultanı.
KAYMAZ: (Tür.) Er. 1. Dağ eteği. 2. Güneydoğu'dan esen bir rüzgar.
KAYNAK: (Tür.) 1. Bir suyun çıktığı yer, menşe. Bir haberin çıktığı yer. 2. Araştırma ve incelemede yararlanılan belge. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KAYRA: (Tür.) - Yüksek büyük tutulan ya da sayılan birinden gelen iyilik lütuf, ihsan atıfet, inayet. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KAYRAALP: (Tür.) Er. - İyiliksever, yiğit.
KAYRABAY: (Tür.) Er. - İyiliksever, saygın kimse.
KAYRAHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Kayraalp).
KAYRAK: (Tür.) Er. 1. Taşlı, kumlu, ekime elverişli olmayan toprak. 2. Kaygan toprak. 3. Bileği taşı.
KAYRAL: (Tür.) Er. - Kayrılan, himaye edilen (kimse).
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
KAYRAR: (Tür.) Er. 1. Orman içindeki ağaçsız kalan. 2. Kayan yer. 3. İnce çakıllı, kumlu toprak.
KAYS: (Ar.) Er. 1. Leyla ile Mecnun hikayesinin erkek kahramanı olan Mecnun-i Amiri'nin asıl adı. 2. Umman Denizi'nde küçük bir ada.
KAYSER: (Ar.) Er. - Roma ve Bizans (Alman) imparatorunun lakabı. -Daha çok unvan olarak kullanılır.
KAYTUS: (Ar.) - Bir yıldız kümesi. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KAYYUM: (Ar.) 1. Gökleri, yeri ve herşeyi tutan. Herşeyin varlık sahibi olabilmesi için gerekeni veren. Allah'ın isimlerinden.
KAZA: (Ar.) Er. - Hüküm karar verme, emir tesbit vs.
KAZAK: (Tür.) Er. 1. Göçebe akıncı. 2. Rusya'da yaşayan bir Türk kavmi. 3. Genç, taze. 4. İnatçı.
KAZAKHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Kazak).
KAZAN: (Tür.) Er. 1. Su çevrisi, kayra. 2. Sazlık yerlerde dibi bulunmayan sulu yer. 3. Girdap.
KAZANHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Kazan).
KÂZIM: (Ar.) Er. 1. Öfkesini yenen kimse. Hırsını dizginleyen. 2. Kinini yenen.
KEBİR: (Ar.) 1. Büyük, ulu azim. 2. Yaşça büyük yaşlı. 3. Çocukluktan çıkmış genç. 4. Allah'ın isimlerinden. Abdülkebir şeklinde kullanılmalıdır.
KEBİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Kebir).
KEBUTER: (Fars.) Ka. - Güvercin.
KEFFARET: (Ar.) Ka. 1. Günahı örten anlamına gelir. 2. Günahların ödenmesi gereken bedeli.
KELAMİ: (Ar.) Er. - Söze ilişkin, sözle ilgili.
KELEBEK: (Tür.) Ka. 1. Vücudu kanatlan ince pullarla ve türlü renklerle örtülü, dört kanatlı, çok sayıda türü olan böcek. 2. Narin, ince kadın.
KELİM: (Ar.) Er. 1. Söz söyleyen, konuşan. 2. Kelimullah: Tur'u Sina'da Cenab-ı Hakla konuşmasıyla Hz. Musa'ya verilen unvan. 3. Sure-i Kelim: Taha suresi. KELİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Kelim).
KEMAL: (Ar.) Er. 1. Olgunluk, yetkinlik, tamlık, eksiksizlik. 2. En yüksek değer, mükemmellik, değer baha. 3. Bilgi, fazilet.
KEMALAT: (Ar.) Ka. - İnsanın bilgi ve ahlak güzelliği bakımından olgun­luğu.
KEMALEDDİN: (Ar.) Er. 1. Din'de olgunluğa eren, dinin son derecesi. 2. Din bilgisi kuvvetli. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
KEMANDAR: (Fars.) Er. - Yay tutan, yay tutucu.
KEMYAB: (Fars.) Ka. - Az bulunan, nadir.
KENAN: (Ar.) Er. 1. Hz. Ya'kub'un memleketi, Filistin. 2. Yusuf-i Kenan: Hz. Yusuf. - Pir-i Kenan: Hz. Ya'kub. Hz. Nuh'un iman etmeyen oğlunun adının da Kenan olduğu rivayet edilmektedir.
KENTER: (Tür.) Ka. - Şehirli, kentli.
KERAM: (Ar.) Er. - (bkz. Kirami).
KERAMEDDİN: (Ar.) Er. 1. Kerem bağış ihsan lütuf sahibi. 2. Dinde üstün mertebelere ulaşan. 3. Keramet sahibi derviş veli. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
KERAMET: (Ar.) Ka. 1. Birine karşı ikramda bulunmak. 2. Allah'ın bir kimseye cömertliği, lütfü, himayesi ve yardımı olarak ele alınır.
KEREM: (Ar.) Er. 1. Asalet, asillik, soyluluk. 2. Cömertlik, el açıklığı lütuf, bağış, bahşiş.
KEREMŞAH: (Ar.) Er. - (bkz. Kerem).
KERENÂY: (Fars.) Ka. - Eskiden kullanılan bir çeşit nefesli saz.
KERİM: (Ar.) Er. 1. Kerem sahibi, cömert, verimcil. 2. Ulu, büyük. 3. Lütfü, ihsanı bol, ihsan yönünden ulu. 4. Allah'ın isimlerinden, "abd" takısı alarak kullanılır, (bkz. Abdülkerim).
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
KERİMAN: (Ar.) Ka. - (bkz.Kerim).
KERİME: (Ar.) Ka. 1. (bkz. Kerim). 2. Âyet. 3. Kız evlat.
KERİMHAN: (a.t.i.) Er. - (bkz. Kerim).
KEŞİF: (Ar.) Er. - Açma, meydana çıkarma.
KEVÂR: (Ar.) Ka. - Büyük Sahra'da önemli bir vaha.
KEVKEB: (Ar.) - Yıldız gökyüzündeki parlak cisimleri ifade eden genel isim. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KEVNİ: (Ar.) Er. - Var olmayla, varlıkla ilgili.
KEVSER: (Ar.) Ka. 1. Maddi ve manevi çokluk, kalabalık nesil. 2. Cennette bir havuzun ırmağın adı. 3. Kur'an-ı Kerim'de en kısa sure.
KEYÂN: (Tür.) Er. - Büyük hükümdar, şah.
KEYFER: (Fars.) 1. Karşılık. 2. Mükafat veya mücazat. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KEYHAN: (Fars.) - Dünya. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KEYHÜSREV: (Fars.) Er. 1. Adil ve ulu padişah. 2. Keykavus'un torunu, Siyavuş'un oğlu olan meşhur hükümdar.
KEYKÂVUS: (Fars.) Er. 1. Adil, necip. 2. Keyaniyan'ın II. padişahı olup Keykubat'ın torunu ve halefidir. Key'lerin ikinci padişahı.
KEYKUBAD: (Fars.) Er. 1. Büyük ve ulu padişah. 2. Keykavus'un dedesi olan ünlü padişah. 3. Key'lerin ilk padişahı. - Türk dil kuralları açısından "d/t" olarak kullanılır.
KEYS: (Ar.) Er. - Zeka, anlayış, kavrayış.
KEYVAN: (Fars.) Ka. - Satürn yıldızı.
KEYYİS: (Ar.) 1. Akıllı, anlayışlı, kavrayışlı. 2. İnce zarif.
KEYYİSE: (Ar.) Ka. - (bkz. Keyyis).
KEZBAN: (Fars.) Ka. 1. Bir yeri yöneten kadın kahya. 2. Ev kadını, evine ve kocasına bağlı kadın.
KEZER: (Fars.) Er. - Kahraman.
KILAVUZ: (Tür.) Er. - Yol gösteren, rehber.
KILIÇALP: (Tür.) Er. - Kılıç gibi keskin yiğit.
KILIÇASLAN: (Tür.) Er. - (bkz. Kılıçalp). İlk Selçuklu Sultanı Süleyman Şah'ın oğlu. Daha sonra O da Selçuklu hanedanının başına geçti.
KILIÇHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Kılıçalp).
KILINÇ: (Tür.) Er. 1. Çelikten silah. 2. Davranış, yaratılış, huy.
KINAY: (Tür.) - Çok çalışkan, etkin, faal. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KINCAL: (Tür.) 1. İnce zarif. 2. Aksi. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KINER: (Tür.) Er. - (bkz. Kıncal).
KINIK: (Tür.) Er. 1. Kaynak, menba. 2. İstek, arzu, gayret. 3. Obur. 4. Oğuzların 24 boyundan biri.
KINIKASLAN: (Tür.) Er. - (bkz. Kınık).
KINNESRİN: (Ar.) Ka. - Kuzey Suriye'de bir şehir, eski Halepde denilmektedir.
KIRALP: (Tür.) Er. - Kır beyi, taşrada oturan.
KIRAY: (Tür.) Er. 1. Genç, delikanlı. 2. Ürün vermeyen arazi. 3. Eşkıya yol kesen.
KIRCA: (Tür.) Er. 1. Dolu. 2. Ufak ve sert taneli kar, rüzgarla karışık yağmur.
KIRDAR: (Tür.) Er. - Ölçülü davranış, soğukkanlılık.
KIRGIZ: (Tür.) Er. 1. Gezici, gezgin. 2. Kırgızistan'da oturan halk.
KIRTEKİN: (Tür.) Er. - (bkz. Kıralp).
KISMET: (Ar.) Ka. 1. Bölme, pay etme, hisselere ayırma. 2. Talih, nasip, kader. 3. Şayi olan hisseyi tayin etme belirtme.
KIVANÇ: (Tür.). 1. Sevinç, memnuniyet. 2. Övünen, güvenen, iftihar eden. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
KIYAM: (Ar.) Er. 1. Kalkma, ayağa kalkma, ayakta durma. 2. Namazda ayakta durma. 3. Bir işe başlama. 4. Ayaklanma. 5. Ölümden sonra dirilme, ayağa kalkma.
KIYAS: (Ar.) Er. 1. Bir şeyi başka şeye benzeterek hüküm verme. 2. Karşılaştırma, örnekseme. 3. Umum kaideye uyma.
KIYMET: (Ar.) Ka. 1. Değer. 2. Bedel, baha, tutar. 3. Şeref, onur, itibar.
KIZILÖZEN: (Tür.) Ka. - Kızılırmak, güney Azerbaycan'ı 2 defa katederek Gilan'da Hazer denizine dökülen ırmak.
KİBAR: (Ar.) Ka. 1. Duygu, davranış ve hareket bakımından ince, zarif, nazik, çelebi. 2. Büyük cömert, asil, zengin. 3. Şık, seçkin. 4. Büyükler, ulular. 5. Kibirli.
KİBARİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Kibar).
KİÇİHAN: (Tür.) Er. - Küçük hükümdar.
KİFAYET: (Ar.) Ka. 1. Yetişme, el verme, kafi gelme. 2. Bir işi yapabilecek yetenekte olma.
KİMEK: (Tür.) - X. yy. İrtiş'in orta bölgesinde yaşayan bir Türk kavmi. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KİRAM: (Ar.) Er. 1. Soydan gelenler, soyu temizler, ulular, sergeliler. 2. Cömertler, eliaçıklar. Sahabenin lakabı olmuştur.
KİRAMİ: (Ar.) Er. 1. Cömertçe, eli açıklara özgü. 2. Soylular, ulular, şereflilerle ilgili.
KİRAZ: (Yun.) Ka. - Gülgillerden, yapraklanmadan önce çiçek açan, düz kabuklu ağaç ve bu ağacın yuvarlak sulu ve tek çekirdekli yemişi.
KİRMAN: (Fars.) Er. 1. Hisar, kale. 2. İran'da bir eyalet ve bu eyaletin bugünkü merkezi.
KİRMANŞAH: (Tür.) Er. - (bkz. Kirman).
KİSRA: (Fars.) Er. - İran şahlarının adı.
KİŞVER: (Fars.) Ka. - Ülke.
KİTİARAZ: (Fars.) Ka. - Dünyayı süsleyen, dünyanın süsü olan.
KİYAN: (Fars.) Ka. 1. Yıldız. 2. Merkez.
KİYASET: (Ar.) Ka. - Uyanıklık, anlayışlılık.
KOCA: (Tür.) Er. 1. Eş. Ev ve ailenin yaşça en büyüğü. 2. İri, kocaman. 3. Akıllı, tedbirli yiğit.
KOCAALP: (Tür.) Er. - Yaşlı, ulu, yiğit
KOÇAK: (Ar.) Er. - Yürekli, eli açık. 2. Yüce gönüllü. 3. Konuk sever. 4. Yiğit, korkmayan kişi, savaşçı. 5.Açık kestane renginde olan.
KOÇAKALP: (Tür.) Er. - Cömert, kahraman, yiğit.
KOÇAKER: (Tür.) Er. - Cömert, kahraman kimse.
KOÇAŞ: (Tür.) Er. 1. Kılavuz, rehber. 2. Yağmur bulutu.
KOÇAY: (Tür.) Er. - Koç gibi güçlü.
KOÇER: (Tür.) Er. - Sağlıklı, yürekli er.
KOÇHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Koçer).
KOÇUBEY: (Tür.) Er. - Koçu arabasını kullanan kişi. Koçu: Gelin arabası.
KOCYİĞİT: (Tür.) Er. - Yürekli, cesur, kahraman.
KONGAR: (Tür.) Er. - (bkz. Kongur).
KONGUR: (Tür.) Er. - San ile siyah karışımı bir renk, koyu kumral, kestane rengi.
KONGURALP: (Tür.) Er. - (bkz. Kongur).
KONGURTAY: (Tür.) Er. - (bkz. Konguralp).
KORUR: (Tür.) 1. Açık san, açık kestane renkli. 2. Kimseyi beğenmeyen gururlu, kendini beğenmiş. 3. Süslü, çalımlı, şık.
KONURALP: (Tür.) 1. Cesur, yiğit, er. Orhan Gazi'nin komutanlarından biri.
KORAL: (Fran.) Er. 1. Batı musikisinde dini şarkı. 2. Sınır muhafızı.
KORALP: (Tür.) Er. - (bkz. Koral).
KORAY: (Tür.) Er. - İyice kor rengine gelen ay.
KORÇAN: (Tür.) Er. - Ateşli, canlı, hareketli.
KORÇAN: (Tür.) Er. - Çağlayan.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
KORGAN: (Tür.) Er. - Hisar kale.
KORHAN: (Tür.) Er. - Ateşli, canlı, güçlü hükümdar.
KORKUT: (Tür.) Er. 1. Büyük dolu tanesi. 2. Korkusuz, yavuz, heybetli. 3. Cin, şeytan.
KORKUTALP: (Tür.) Er. - (bkz. Korkut).
KORTAN: (Tür.) Er. 1. Yanan, sıcak ten. 2. Yalçın ve kesik kaya. 3. Pelikan kuşu.
KOTUZ: (Tür.) Er. - Gururlu, kibirli.
KOTUZHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Kotuz).
KOYAK: (Tür.) Er. 1. Vadi, dere. 2. Dağlar ve kayalıklar üzerindeki doğal çukurlar. 3. Dağ yolu üzerindeki otluk. 4. Etkili, dokunaklı.
KOYAŞ: (Tür.) Er. - Güneş. - Erkek ve kadın adı olur.
KOYGUN: (Tür.) Er. 1. Etkili, hüzünlü, dokunaklı. 2. Akdoğan.
KOYTAK: (Tür.) Er. - Rüzgar almayan çukur yer.
KOYTAN: (Tür.) Er. - Dağ bucağı.
KOZA: (Tür.) Ka. - İçinde tohum ya da krizalit bulunan koruncak.
KÖKEN: (Tür.) Er. 1. Bir şeyin çıktığı, dayandığı temel, biçim neden ya da yer. 2. Kavun, karpuz, kabak gibi bitkilerin toprak üstüne yayılan dalları. 3. Soy, asıl, ata.
KÖKER: (Tür.) Er. - Köklü soydan gelen kimse.
KÖKLEM: (Tür.) Er. - İlkbahar
KOKSAL: (Tür.) Er. - Yer altında geniş bir alana dağılan kök.
KÖKSAN: (Tür.) Er. - Tanınmış, ünlü ad.
KÖKŞİN: (Tür.) Er. 1. Gök renginde. 2. Yaşlı, koca.
KÖKTEN: (Tür.) Er. 1. Köklü, yüzeyde kalmayan, derine inen. 2. Soylu.
KÖRNES: (Tür.) - Ayna. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KÖSE: (Fars.) Er. - Sakalı bıyığı hiç çıkmayan veya seyrek olan. - Daha çok lakab olarak kullanılır.
KÖSEM: (Tür.) Ka. 1. Sürüler önünde rehber vaziyetinde giden. 2. Cildi temiz, pürüzsüz. 3. Kösem Sultan: IV. İbrahim'in annesi ve torunu zamanında Osmanlı iktidarında etkin olan Sultan.
KUBİLAY: (Tür.) Er. - Cengiz Han'dan sonra Moğol imparatorluğu tahtına çıkan büyük kağanların en meşhuru 35 yıl saltanat sürmüş ve 1294 yılında 80 yaşında ölmüştür.
KUDDUS: (Ar.) Er. 1. Temiz, pak. 2. Hatadan, gafletten, eksiklikten uzak. 3. Çok aziz, mübarek. - Allah'ın isimlerinden. "Abd" takısı alarak kullanılırsa daha iyi olur.
KUDDUSİ: (Ar.) Er. - 1. Kuddus olan Allah'ın nimetine mazhar olan 2. 19. yy. Bor'lu meşhur mutasavvıf Türk şairi.
KUDRET: (Ar.) Ka. 1. Kuvvet, takat, güç. 2. Allah'ın ezeli gücü. 3. Varlık, zenginlik. 4. Allah yapısı, yaratılış, insan eliyle yapılamayan şeyler. 5. Ehliyet kabiliyet. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KUDRETULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın gücü.
KUDSİ: (Ar.) Er. - Kutsal, muazzez, mukaddes. - Allah'a mensup, ilahi.
KUDSİYYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Kudsi).
KUDÜS: (Ar.) Er. 1. Filistin'in merkezi olan şehir. - Ruhu'1- Kudüs: Cebrail, Hz. İsa'ya üfürülen ruh.
KUHİSTAN: (Fars.) Er. - Dağlık memleket, İran yaylasında dağların çok olduğu bölge.
KUHRUD: (Fars.) - Dağ ırmağı. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KÛHSAR: (Fars.) 1. Dağlık. 2. Dağ tepesi. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KULA: (Tür.) Er. 1. Kumral. 2. Sarışın, mavi gözlü. 3. Vücudu koyu sarı, kuyruğu ve yelesi siyah olan at.
KULAHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Kula).
KULAN: (Tür.) Er. 1. Anayurdu Asya olan at ile eşek arası görünüşte yabanıl bir at türü. 2. İki, üç yaşında dişi tay, kısrak. 3. Zafer kazanmış kişi.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,240
Puanları
113
Konum
bâbil...
KUMAN: (Tür.) Er. - XI. yy ile XIV. yy. arasında Güney Rusya bozkırlarında göçebe olarak yaşayan bir Türk boyu.
KUMANBAY: (Tür.) Er. - (bkz. Kuman).
KUMRU: (Fars.) Ka. - Güvercinlerden, uzunca kuyruklu boynunun yanlarında benekler bulunan ve güvercinlerden daha küçük olan boz renkli kuş.
KUMRUL: (Fars.) Er. - (bkz. Kumru).
KUMUK: (Tür.) Er. 1. Kılıç. 2. Kuzeydoğu Kafkasya ile Hazar denizinin batı kıyısında yaşayan bir Türk boyu.
KUMUKBAY: (Tür.) Er. - (bkz. Kumuk).
KUNT: (Tür.) Er. 1. Sağlam ve iri yapılı. 2. Ağır dayanıklı, kalın. 3. Bir tür güvercin.
KUNTAY: (Tür.) Er. - (bkz. Kunt).
KUNTER: (Fars.) Er. - Sağlam, kuvvetli.
KUNTMAN: (Tür.) Er. - Sağlam ve iri yapılı, sağlıklı kimse.
KURA: (Tür.) Er. 1. Cesur. 2. Çelik. 3. Toprak içinde bulunan büyük taş.
KURAL: (Tür.) Er. 1. Davranışlara ya da bir sanata bir bilime yön veren ilkeler. 2. Araç. 3. Silah.
KURAY: (Tür.) Er. - Ay gibi.
KURBAN: (Ar.) Er. 1. Allah'ın rızasını kazanmaya vesile olan şey. 2. Eti. fakire parasız olarak dağıtılmak niyetiyle farz, vacib, ve sünnet olarak kesilen hayvan. 3. Bir gaye uğruna feda olma.
KURÇEREN: (Tür.) Er. - Dayanıklı ve yiğit adam.
KUREYŞ: (Ar.) Er. - Hz. Peygamberin soyu.
KURMAN: (Tür.) Er. - Yüksek aşamalı, nitelikli kimse.
KURRE: (Ar.) Ka. Tazelik, parlaklık. - Mısır valiliği yapmış bir zatın adıdır.
KURTARAN: (Tür.) Er. - Kurtulmasını sağlayan.
KURTULUŞ: (Tür.) Er. 1. Kurtulmak fiili, kurtulma. 2. Tehlike, sıkıntı, zorluk veya esaretten, istiladan kurtulmuş olma hali, halas, necat, reha, selamet. 3. İstanbul'da bir semt adı.
KUSAY: (Ar.) Er. 1. Uzaklaşmak. 2. Peygamberin 5. dereceden atası olup İslamiyetten önce Mekke'de Kabe'yi tamir ettirmiş ve yeniden düzenlemiştir.
KUSVA: (Ar.) Er. 1. Son derece bulunan. 2. Nihayet son. 3. Erişilecek son nokta son sınır. 4. Peygamber (s.a.s)'in devesinin adı.
KUŞEYR: (Ar.) Er. - Büyük beni Amir b. Şaşa'a grubuna dahil bir Arap kabilesi. Kuşeyri: İslam aleminin büyük sufi müelliflerinden. Kuşeyri Risalesi adıyla ünlü eseri bulunmakta.
KUTAL: (Tür.) Er. - Mutlu ol.
KUTALMIŞ: (Tür.) Er. - Mutlu olmuş, kutlu olmuş.
KUTALP: (Tür.) Er. - Kutlu, uğurlu, yiğit.
KUTAM: (Ar.) Er. - Akbabaya benzeyen.
KUTAN: (Tür.) Er. 1. Dua, yalvarma. 2. Saka kuşu. 3. Saban. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
KUTAY: (Tür.) Er. 1. Mübarek ay. 2. Borneo adasının doğu tarafından bir sultanlık.
KUTBAY: (Tür.) Er. - (bkz. Kutalp).
KUTBERK: (Tür.) Er. - (bkz. Kutbay).
KUTCAN: (Tür.) Er. - Kutlu, uğurlu can.
KUTEL: (Tür.) Er. - Uğurlu el.
KUTER: (Tür.) Er. - Mutlu, uğurlu kişi.
KUTERTAN: (Tür.) Er. - (bkz. Kuter).
KUTHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Kuter).
KUTKAN: (Tür.) Er. - Saygın, kutlu soydan gelen.
KUTLAN: (Tür.) Er. - Kutlu, mutlu ol.
KUTLAR: (Tür.) Er. - Mutluluklar, uğurlar.
 
Üst