ALEVİ MÜSLÜMANLAR (Arap Alevileri, Nusayriler)

Aleviyyun

İhvan Forum Üye
Katılım
17 Tem 2018
Mesajlar
276
Tepkime puanı
39
Puanları
0
ALEVİ MÜSLÜMANLAR (Arap Alevileri, Nusayriler)

ALEVİLİK NEDİR?
Alevilik; Kaynağını Kuran’dan alan, Hz. Muhammed’in (s.a.a.v.) hadisleri ve Ehlibeyt imamlarının (a.s.) öğretileriyle şekillenen İslam’ın özüdür, sırat-ı müstakimdir. Yani doğru ve hak olan yoldur.
Alevilik, Hz. Ali’nin (a.s.) taraftarı (Şiası) olmak demektir. Onun taraftarı olmak demek Hz. Muhammed’in (s.a.a.v.) taraftarı olmak demektir; yani Allah’ın taraftarı olmak demektir.
Hz. Muhammed (s.a.a.v.) hadis-i şerifte; “Her kim Ali’yi severse, beni sevmiş olur; beni seven de Allah’ı sevmiş olur. Ali’ye kim düşmanlık ederse, bana düşmanlık etmiş olur; bana düşmanlık eden de Allah’a düşmanlık etmiş olur.” diye buyurmaktadır.
Alevilik Hz. Muhammed (s.a.a.v)’den sonra ortaya çıkan bir mezhep değildir, İslam’ın özüdür. Aleviler, kendilerini mezhep olarak kabul etmezler. Bunun asıl nedeni dinimiz İslam’da mezheplerin yeri olmamasıdır.
Yüce Allah (c.c) Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurdu; “Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O'nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz…” (Al-i İmran 103)
Yüce Allah (c.c) başka bir ayette de; “Dinlerini parça parça edip fırkalara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.” (Enam 159) buyurmuştur.

Yine de İslam dininde bir mezhepten bahsedilmesi gerekiyorsa; İslam’ın hak mezhebi, yolu Aleviliktir. Çünkü Alevilik, peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a.v)’in iki ağır emaneti olan Kuran-ı Kerim ve Ehlibeyt yoludur.

KİMLER ALEVİDİR?
Hz. Ali (as)’nin yolunda giden ve onu peygamberden sonra imam bilen Müslümanlara, "Hz. Ali (as)’nin taraftarları" ve ya "Aleviler" denir.

Peygamberimizin devrine baktığımız zaman ve özellikle Resulullah (s.a.a.v)’ın vefatından sonra Hz. Ali (a.s)’yi sevenlerin ve taraftarları olan sahabelerin onun etrafında toplandıklarını görüyoruz. Bunlardan bazılarını İbn-i Hacer Askalani ve Belazuri kendi tarih kitaplarında, Muhammed Havend Şah “Ravzat’us- Sefa”da, İbn-i Abddulbirr “İstiab” adlı kitabında ve diğer Sünni âlimleri şöyle diyorlar: Sa’d bin Ubade, Hazrec kabilesi, Kureyş’den bir tâife ve sahabenin büyüklerinden 18 kişi Ebu Bekir’e biat etmeyerek Rafızî oldular; onlar Ali bin Ebi Talib’in taraftarlarındandılar. O 18 kişinin ismi şunlardan ibarettir:

1- Selman-ı Farsi.
2- Ebuzer-i Gifari.
3- Mikdad bin Esved-i Kendi.
4- Ammar-i Yasir.
5- Halid bin Said bin As.
6- Bureyde Eslemi.
7- Ubey bin Ka’b.
8- Huzeyme bin Sabit ( Zü’ş- Şehadeteyn).
9- Ebu Heysem bin Teyhan.
10- Sehl bin Huneyf.
11- Osman bin Huneyf (Zü’ş- Şehadeteyn).
12- Ebu Eyyub-i Ensari.
13- Cabir bin Abdullah Ensari.
14- Huzeyfe bin Yeman.
15- Sa’d bin Ubade.
16- Kays bin Sa’d.
17- Abdullah bin Abbas.
18- Zeyd bin Erkam.

Ebu bekir’in halifeliğini kabul etmeyip Hz. Ali (as)’nin etrafında toplanan bu sahabeler ilk Alevilerdir. Bunlar daima Hz. Ali (as)’yi desteklemiş, Resulullah (s.a.a.v) döneminde ve vefatından sonra da Hz. Ali (as)’nin yanından ayrılmamışlardır. Hz. Muhammed (s.a.a.v) onları Hz. Ali (as)’nin taraftarları olarak anmıştır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a.v)’ten sonra imam Hz. Ali (as)’nin yolunda giden, onu seven, ona ve Ehlibeyt’e tabi olan, Kuran-ı Kerim'in emirlerini yerine getiren herkes, Hz. Ali (as)’nin taraftarıdır, yani Alevidir.

İNANÇ VE İTİKAT
Din
: Semavi dinlerin sonuncusu ve en mükemmeli, yüce Allah’ın kullarına hidayet için gönderdiği son Peygamber Hz. Muhammed’in (s.a.a.v) bildirdiği “İSLAM’dır.” Allah’ın yanında din İSLAM’dır” (Ali İmran 19) “Kim İslam’dan başka bir din ararsa onun dini asla kabul olunmayacak. O, ahirette kaybedenlerden olacaktır.” (Ali İmran 85)

İslam: İki şahadete ikrar etmektir. “Eşhedü enla ilahe illellah ve eşhedu enne Muhammeden Resûlullah” Ve Hz. Peygamber’e (s.a.a.v), Yüce Allah tarafından emredileni tatbik etmektir.

İman: Yüce Alah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, ölümden sonra tekrar dirilmeye, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed’in Allah’ın resulü olduğuna kayıtsız şartsız inanmaktır.
Bunun yanında Arap Alevilerin (Nusayrilerin) inancında usul beştir. Tevhid, adalet, peygamberlik, imamet ve dirilmedir.

Bunları tahmin ve taklitle değil; delillerle, Kur’an-ı Kerim, Hz. Peygamber ve Ehlibeyt'in hadisleriyle bilmek gerekir.

1-Tevhid: Alevilerin inancında, bütün âlemi Allah yaratmıştır. Allah yalnız ve tektir, ortağı yoktur. “Onun hiçbir benzeri yoktur. Hem o işitir ve görür.” (Şura 11) Kur’an-ı Kerim’de Hz. Peygamberine: “Deki; O Allah birdir. Ululuk onda nihayet bulmuştur. Doğmamış, doğurulmamıştır. Onun hiçbir eşi de yoktur.”(İhlas Suresi)
2- Adalet: Yüce Allah âdildir, hiç kimseye zulüm etmez. “Senin Rabbin hiçbir yerde zulüm etmez.” (Kehf 49) Adaletinin ispatı için de insanlara yalnız ıslahları için emir verir, kötülüklere uğramamaları için de yasak koyar “Her kim iyi iş işlerse kendisi için işler, her kim kötülük yaparsa yine kendine eder, Rabbin kulları hakkında asla zalim değildir.”(Fussilet 46)
3- Peygamberlik: Alevi inancında, yüce Allah, lütuf ve adaletinden doğru yoldan sapmamaları için kullarına peygamberler gönderdi. Peygamberlerin ilki Hz. Adem’dir. Sonuncusu da Abdullah oğlu Hz. Muhammed’dir.
4- İmamet: İnsanların maslahatları için yüce Allah imamlara ilahî bir makam verdi. Her bir Peygamber vefatından önce kendisine bir vasi tayin etti. Peygamberlerin sonuncusu olan peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a.v) kendisi için on iki vasi tayin etti. “Benden sonra 12 halife olacaktır, hepsi Kureyşten dir.” (Sahihi Buhari 8/105 Sahihi Müslim 3/1452) Bu imamlar, Peygamberin ümmetine bıraktığı dinî hükümlerin değiştirilmesini ve usulleriyle oynanmasını önlemek için yüce Allah’ın emriyle makam aldı. Yüce Allah İmamları tıpkı peygamberler gibi, insanların kendilerine inanmaları ve tutunmaları için yanılmaktan, hata yapmaktan ve günah işlemekten masum kıldı ve inanırız ki; son zamanda son imam Muhammed el-Mehdi gelecek ve dünyayı nasıl zulüm ve çirkinliklerle dolduysa, adalet ve merhametle dolduracaktır.
5- Mead (Dirilme): Yüce Allah iyilik yapanı iyilikle mükâfatlandırıp, kötülük yapanı da kötülükle cezalandırması için insanları kabirden kaldıracaktır. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de kıyamet gelecektir. Onun kopmasında şüphe götürecek hiçbir şey yoktur. Allah kabirdekileri kaldıracaktır.”(Hac 7)
Yine Kur’an-ı Kerim’de Her kim zerre ağırlığında hayır işlerse onu görecek, zerre ağırlığında şer işleyen de onu görecektir.” (Zilzel 7-8)
Alevilerin, Kur’an-ı Kerim’de geçen her kelime ve ayete inancı tamdır. “Ey Rabbimiz! Bize indirdiğin kitaba inandık, Resule de uyduk, bu hâlde bizi şahitler ile beraber yaz.” ( Ali İmran 53)

Bu beş madde altında topladığımız ana din usulünde filizler (furu-uddiyn) de vardır. Bunlar;

1- Namaz Kılmak: Günde beş vakit namaz kılmaktır. Vakitleri; öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabahtır.
Bu beş vaktin farz rekâtları on yedidir. Yolculuk ve zaruretler de dört rekâtlı namazlar, iki rekât olarak kılınabilir. İsteğe bağlı rekâtlar ise otuz dörttür. Bunlar (Nafile) sünnettir.

2-Oruç Tutmak: Her yıl mübarek Ramazan ayında Kur’an-ı Kerim’in emrettiği şekilde otuz gün oruç tutmaktır.

3- Zekât Vermek: Yılda bir defaya mahsus her kişi malının zekâtını ehline vermesidir. Miktarı gelirinin yüzde beşidir.

4- Hacca Gitmek: İmkânlar çerçevesinde maddî, manevî ve yol emniyeti olması durumunda ömürde bir defa Mekke’ye gidip Beytullahıl Haram’ı ziyaret ve tavaf etmektir.

5- Cihad: İslam dinini müdafaa etmek, bilmek, öğrenmek, öğretmek ve peygamberlerin izini takip etmektir.

6- Marufa Emir (El-emru bil maruf): Her Müslüman kadın-erkek kendi hükmünde olabilecek Müslümanları (ailesi ve yakınları) iyi ve hayırlı işler görmeye davet etmektir.

7- Münkerlere Yasak (En-nehy anil münker): İnsanları kötü işlerden alıkoymak, haramdan sakınmaya davet etmektir.

8- El-vela (Tevella): Yüce Allah’ın tek olduğuna, Hz. Muhammed’in (s.a.a.v) onun peygamberi olduğuna inanmak ve Ehlibeyt imamlarına velayet (bağlılık) etmek ve velayet edenine de veli (kardeşlik) olmaktır. Hz. Muhammed (s.a.a.v) “Mümine vazife olan şey Allah’ın velisini bilip ona velayet etmek, düşmanını bilip de düşmanlık etmektir” buyurmuştur.

9- El-bera (Teberra): Yüce Allah’a, Allah’ın Peygamberine, Peygamberinin Ehlibeytine ve imamlara düşmanlık eden herkesi düşman bilmek ve benliğimizi onlardan arındırmaktır.
Yukarıda yazdığımız gibi dine olan itikadımız Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim’de geçtiği gibidir. Kur’an-ı Kerim Allah’ın kelamıdır. “Ona ne önünden, ne de ardından batıl gelemez. O, hüküm ve hikmet sahibi, övülmeye layık olan Allah tarafından indirilmiştir.” (Fussılet 42)

İSLAMIN ŞARTLARI
Hz. Peygamberimizin hadislerinde Hz. Ali’nin şiası (taraftarı) olarak adlandırılmışız. Hz. Muhammed’den (s.a.a.v.) sonra “Alevi” ismi Hz. Ali’nin yandaşlarına (Şiası) verildi. İslam’ı sevenler İslam’ın şartlarını Hz. Ali ile yerine getirmekten büyük haz duymuşlardır. Hz. Ali, Hz. Peygamberden sonra İslam’ın kurallarını hatasız şekilde yaymıştır. Birçok rivayette İslam’ı sevenler namaz kılmayı Hz. Ali’den öğrenmek istemişlerdir. Namaz kılmaktan zevk almak isteyenler de Hz. Ali ile namaz kılmışlardır. Yüce Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de Müslümanlara farz kıldığı ve tediyesini emrettiği vecibelere ‘İslam’ın Şartları’ denmiştir. Bu İslamî şartlar beştir.
Aşağıda gösterilen farzlar birinin edası durumunda, eda eden kişinin Müslüman olduğuna işaret eden şartlardır.

İSLAMIN BEŞ ŞARTI
Bu beş farizadan birini veya hepsini ancak Müslüman olan biri eda eder.

1- Kelime-i şahadet getirmek
2- Namaz kılmak
3- Oruç tutmak
4- Hacca gitmek
5- Zekât vermek

1-Kelime-i şahadet: “Eşhedü enla ilahe illellah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü ” (“Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim”)
2-Namaz kılmak: Yüce Allah’ın farz kıldığı İslam’ın şartlarının en önemlisidir. Hz. Muhammed’le (s.a.a.v) ilk namaz kılan Hz. Ali’dir. Kur’an-ı Kerim’de “Namazı dosdoğru kılın, zekat verin, rüku edenler ile beraber rüku edin” (El bakara, 43) der. Ve Kur’an-ı Kerim’de namaza işaret eden ayetler elliden fazladır.
3-Oruç tutmak: Yüce Allah’ın farz kıldığı İslam’ın şartlarından biridir. Ramazan ayında oruç tutmak Kur’an-ı Kerim’de: “Ey iman edenler! Sizden evvelkilere oruç nasıl farz edilmiş ise maziden sakınasınız diye size de öyle farz kılındı.” (El barka 183.) Oruç, Bakara suresinin 185-187. ayetlerinde de zikredilmektedir.
4 - Hacca gitmek: Yüce Allah’ın ömürde bir defa maddi ve manevi gücü olana farz kıldığı İslam’ın şartlarından biridir. Kur’an-ı Kerim’de “Hac” İbadeti için Ali İmran suresinin 97. Ayetinde “Onda apaçık işaretler ve İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren güvenlikte olur. Hac için bir yol bulabilenin Beyti ziyaret etmesi ise, Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır. İnkâr edenlere gelince, Allah'ın âlemlerde hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.” diye buyurmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de “Hac” konusunda ondan fazla ayet vardır.
5 - Zekât vermek: Yüce Allah’ın farz kıldığı İslam’ın bir şartıdır. Müslüman’ın malından gelirinin yüzde beşini zekât vermesidir. Kur’an-ı Kerim’de: “Namazı dosdoğru kılın, zekât verin, nefsiniz için evvelce ne hayır gönderirseniz onu da Allah’ın yanında bulursunuz.” (El bakara 110) Kur’an-ı Kerim’de zekâtla ilgili yirmi beşten fazla ayet vardır. Burada İslam’ın beş farzı özetle zikredilmiştir.

Şunu bilmek gerekir ki, Aleviler Müslüman’dır. Alevilikleri ise Hz. Ali’ye yandaşlıkları, taraftarlıkları ve sevgileridir. İmam Hz. Ali, Hz. Peygamberin amcasının oğlu, damadı ve vasisidir. İlk iman eden ve Müslüman olan kişidir.
Rabbimiz Allah’tır. Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir. İmamımız Emirül Müminin Ali Bin Ebu Talip’tir. İslam dinine zıt olan bütün dinlerden aklanırız. Dini hükümleri İslam Dini Anayasa’sı olan Allah’ın Kitabı Kur’an-ı Kerim, sünneti nebevi ve Ehlibeyt imamlarının rehberliğinde öğrenir ve uygularız.
Alevi Müslüman olarak adlandırılan bizlerin itikadı budur. Alevi kardeşimiz bu bilgiler ışığında büyümüştür. Bizleri daha farklı görenlerin basiretleri bizleri bu şekilde görmekle açılacak ve bizi yanlış tanıyan gözlerin önünden bizi kapatan perdeler açılacaktır.
Bu bilgiler bizim gerçek kimliğimizi göstermektedir. Bu deyimler asıl inancımızı anlatmaktadır. Bin dört yüz yıldır doğrularla haykıran bu Alevilerin sesi duyulmadı. Kendilerini tanıttılarsa da onları duymak istemeyenler duymadı.
“İnsanlar bilmediklerinin düşmanıdır.” hadis-i şerifi insanların birbirlerini anlayamadıkları ve tanıyamadıkları için söylendiğine işarettir.
Yüce Allah bizleri en doğru ve gerçek yola hidayet etmiştir. Bu doğru yolda dünyanın en kutsal inancına, İslam’ın özüne sahip olmakla onurlandırıldık. Çünkü İnsanlığın en kutsal inancını en yüce kaynaklardan öğrendik. Yüce Allah’ın hidayetiyle Hz. Muhammed’in sünnetiyle, Ehlibeytin rehberliğiyle, Müslümanlığın temelinde Aleviliğimizle ne kadar övünsek azdır. Bu kutsal inanca mensup olmakla dünyanın en mesut ve huzurlu kulları olarak ahirette sevinecek ve bahtiyar olacağız. Yüce Allah’ın ve Peygamberinin emrettiği şekliyle Ehlibeyt ipine sımsıkı tutunmaya ve Aleviliğimizin gereklerini yerine getirmeye yüce Allah bizi muvaffak etsin.
Allah’ın rahmeti; Hakkı görüp Hakka tapanlara olsun.
 

Aleviyyun

İhvan Forum Üye
Katılım
17 Tem 2018
Mesajlar
276
Tepkime puanı
39
Puanları
0
EZAN VE İKAME

Ezan: Namaz vaktini bildirmek için müezzinin yaptığı çağrı (Sözlük.)
Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de: “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağırıldığı zaman Allah’ı anmaya koşun” (El- Cuma-9)

Yüce Allah, Hz. Peygamberine İslam farizalarını vahiy ettikten sonra, namaz kılma vecibesini yerine getirmek için bir çağrının olacağını da vahyetti. Bu namaza olan çağrıya “ezan” denildi. Namaz kılma vaktinin geldiğini bildirecek güzel bir ses gerekiyordu. O ses Hz. Bilal Habeşi’de bulunuyordu. Hz. Peygamber, Bilal’a namaza bu şekilde çağrı yap, emrini verdi. Namaz vakitlerindeki çağrılar Bilal’ın sesiyle bu şekilde yankılanmaya başladı.

“Allahu Ekber-Allahu Ekber
Allahu Ekber-Allahu Ekber
Eşhedü Enla İlahe İlallah
Eşhedü Enla İlahe İlallah
Eşhedü Enna Muhammeden Resûllullah
Eşhedü Enna Muhammeden Resûllullah
Hayye alassalah - Hayye alassalah
Hayye alel felah - Hayye alel felah
Hayye ala hayril amel - Hayye ala hayril amel
Allahu Ekber-Allahu Ekber
La ilahe illellah - La ilahe illellah”

İkameyi ezandan sonra namaza başlamadan önce okumak farzdır.
Kaynaklarımıza göre ezanda iki sefer okunan ezan sözlerinin ikamede bir sefer
okunması yeterlidir. Okunuşu:

“Allahu Ekber - Allahu Ekber
Eşhedü Enla İlahe İlallah
Eşhedü Enna Muhammeden Resûllullah
Hayye alassalah - Hayye alel felah
Hayye ala hayril amel
Kad kamet essalah Kad kamet essalah
 
Son düzenleme:

Aleviyyun

İhvan Forum Üye
Katılım
17 Tem 2018
Mesajlar
276
Tepkime puanı
39
Puanları
0
Tarih boyunca biz Aleviler hakkında çok şey yazıldı ve halen de yazılmakta... Yazılanların çoğu Alevi olmayan kişilerin kaleminden çıktı. Yani Alevi olmayan bu yazarlar bazı kaynaklardan öğrendiklerini ve ya bazı kimselerden duyduklarını referans alarak Alevileri anlatmaya çalıştı...
İnsanlar bu yazıları okuduklarında ya da duyduklarında farklı tanıdı Alevileri, kimileri belki de kin duydu Alevilere.

Halbuki, farklı inançlardan olan insanlar Alevileri doğru şekilde tanırsa söz konusu yargılar ortadan kalkacaktır.
Bu nedenle bizi bizden başkası anlatamaz. Bir İslami inanca da başka açıdan bakmak doğru değil... Bir itikadı, en iyi ve en doğru itikat sahipleri anlatabilir.

Artık yeter diyoruz ve bizi başkalarının anlatmasını istemiyoruz.
 

Aleviyyun

İhvan Forum Üye
Katılım
17 Tem 2018
Mesajlar
276
Tepkime puanı
39
Puanları
0
Bismillahirrahmanirrahim

Elhamdu lillehi rabbil alemin vessalatu vesselamu ala seyyidil mürselin muhammedin ve ala alihi ettayyıbıyn ettahiriyn.

Alevilik; kaynağını Kur’an’dan alan, Hz. Muhammed’in (s.a.a.v.) hadisleri ve Ehlibeyt imamlarının (a.s.) öğretileriyle şekillenen İslam’ın özüdür, sırat-ı müstakimdir.

Aleviliğin esası; yüce Allah’ın kelamı olan Kuran-ı Kerim, Hz. Muhammed ve Ehlibeyt imamlarına dayanır. Aleviliğin gizeminde yatan saygının, sevginin ve hoşgörünün kaynağını imamların hayatlarında ve Alevilerin tarihinde bulmak mümkündür.

Aleviler, İslâmi değerler çerçevesinde kendilerine has bir kültür oluşturmuşlardır.

Alevilik, Hz. Ali’nin (a.s.) taraftarı (Şiası) olmak demektir. Onun taraftarı olmak demek Hz. Muhammed’in (s.a.a.v.) taraftarı olmak demektir; yani Allah’ın taraftarı olmak demektir.
 

Aleviyyun

İhvan Forum Üye
Katılım
17 Tem 2018
Mesajlar
276
Tepkime puanı
39
Puanları
0
Arap Alevîlerde İslam’ın Temel İlkeleri

a) Tevhid
Arap Alevîler kâinatın tek bir ilahı olduğuna inanırlar. O’nun ne bir benzeri ne de bir ortağı vardır. Hiç bir şeye benzemez ve hiç bir şey kendisine benzemez. O, kemal ve yücelik sıfatlarının tümünün sahibidir; noksan sıfatlardan münezzehtir. Mutlak varlık yalnızca O’dur; varlığı için hiç bir şeye muhtaç değildir. O, kendi kendine yetendir. Bütün varlıkları kendisi yaratmıştır. Tek tapılan O’dur. O’ndan başkası tapılmaya layık değildir.

O, şu hak sözüyle kendisini tanıttığı gibidir: “De ki: O, Allah’tır, tektir. Allah’tır; Samed’tir. Ne doğurmuştur O, ne doğurulmuştur. O’nun hiçbir dengi yoktur.” (İhlâs Suresi)

b) Adalet
Arap Alevîler, yüce Allah’ın adil olduğuna ve yarattıklarına asla zulmetmeyeceğine inanırlar. “…Rabbin hiç kimseye zulmetmez.” (Kehf:49) O, çirkin eylemlerden münezzehtir; zulmetmez ve zulmü onaylamaz. Adaletinin gereği olarak kullarına üstesinden gelemeyecekleri görevler yüklemez. Onlara sadece kendi iyilikleri için olanı ve yapmaya güçlerinin yeteceği şeyleri emreder. Onları yalnızca terk edebilecekleri ve kendilerine zarar verecek şeylerden sakındırır. “Allah, hiçbir benliğe kapasitesini aşan bir yük yüklemez…” (Bakara:286) Allah, yine adaletinin gereği olarak kullarına iyi ve kötüyü gösterdikten, onları dilediklerini seçmekte özgür kıldıktan sonra onlara yaptıklarının sorumluluğunu yükler. “Kim iyi bir iş yaparsa bu kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa aleyhinedir. Rabbin kullara zulmedici değildir.” (Fussilet:46)

c) Nübüvvet
Arap Alevîler yüce Allah’ın, kullarına bir lütfu olarak onların arasından peygamberler seçtiğine ve bu peygamberleri –görevlendirilmelerinin öncesinde ve sonrasında – dalgınlıktan, unutkanlıktan, kasıtlı veya kasıtsız günah işlemekten koruduğuna inanırlar. Peygamberler zamanlarının en üstün kişileridir. Kişilikleri olgunluğun doruk noktasına ulaşmıştır. Benlikleri, ayıplanan eylemlerden arınmıştır. Bu yüzdendir ki onları yermek, yaratılışlarını veya ahlaklarını kötülemek imkânsızdır. Bu da onların peygamberliklerinin ve davalarında haklı olduklarının en büyük kanıtlarından biridir. Buna ek olarak peygamberlerin çağrıları akla yatkın olsun, kalpler onlara ısınsın, kullar onlara gönül rahatlığıyla inansın ve itaat etsin diye yüce Allah, peygamberlerini doğa kanunlarını yenen mucizelerle desteklemiştir. Allah, peygamberleri insanlara neyin doğru neyin yanlış olduğunu açıkça göstermeleri, mutluluğu ve barışı getirecek şeyleri emrederek zarar ve fesadı getirecekşeyleri yasaklamaları için göndermiştir. “Müjdeleyici ve uyarıcı elçiler gönderdik ki elçiler geldikten sonra insanların Allah’a karşı bahaneleri olmasın. Allah güçlü ve bilge olandır.” (Nisâ:165) Kur’ân-ı Kerîm’de toplam 25 Nebi ve Resulün adı geçmektedir. Bunlardan birincisi Hz. Âdem, sonuncusu ise Hz. Muhammed’tir. Azim sahibi Resuller beş tanedir: Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Muhammed. Allah’ın salât ve selamı hepsinin üzerine olsun. “Sizin için dinden Nuh’a önerdiğini, sana vahiy ettiğini, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya önerdiğimizi şöyle diyerek kanunlaştırdı: Dini ayakta tutun; onda ayrılığa düşmeyin…” (Şûrâ:13)

d) İmâmet
Arap Alevîler İmâmetin dinî ve dünyevî anlamda genel bir önderlik ve kutsal bir makam olduğuna inanırlar. Allah bu makama dilediğini seçer. “Rabbin dilediğini yaratır ve seçer. Onların seçme hakkı yoktur…” (Kasas:68). İmâmlar daha önce de belirttiğimiz gibi Oniki tanedir. Alevîlere göre Oniki İmâm, peygamberler gibi dalgınlıktan, yanılgıdan ve günahlardan korunmuştur. Nitekim bu böyle olmasaydı onların dinî söz ve eylemlerine itimat etmek mümkün olmazdı.

Hz. Muhammed, Rabbinin emriyle kendisinden sonra yerini alacak olan halifeyi/imâmı belirtmiştir. Aynı şekilde Oniki İmâmlardan her öncel, ardılını bildirmiştir. Oniki İmâmlar, Peygamberin dinî ve dünyevî tüm görevlerini üstlenmişlerdir. Onların peygamberden tek farkları kendilerine vahyin inmemesidir. Peygamberin sahip olduğu tüm haklara Oniki İmâm da sahiptir. “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin; Resule ve içinizdeki yönetim sahiplerine de itaat edin…” (Nisâ:59)

e) Kıyamet
Arap Alevîler, yüce Allah’ın insanları dünyadaki eylemlerinden hesap sormak için öldükten sonra diriltip mezarlarından çıkaracağına inanırlar. “…Bu, Allah’ın; kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, güzellikler yapanları da güzellikle ödüllendirmesi içindir.” (Necm:31) Nitekim kıyamet olmasaydı emir ve yasakların bir anlamı kalmazdı. Ödüllendirme ve cezalandırma ortadan kalkar, tehditler ve vaatler suya düşerdi. Dolayısıyla kıyamete inanmak kaçınılmaz olarak ortaya çıkmaktadır. “Bu böyledir, çünkü Allah hakkın ta kendisidir. O, ölüleri diriltir ve O her şeye kadirdir. Kıyamet vakti mutlaka gelecektir; onda kuşku yoktur. Ve Allah kabirlerdeki ölmüşleri diriltecektir.” (Hac:6–7)

Arap Alevîlerde İslam’ın temel ilkelerinin ne olduğuna böylece değinmiş olduk. Bu temelleri takip eden ayrıntıları, örneğin namaz, oruç, zekât, hac, cihat gibi ibadetleri; sabır, doğruluk ve emanet gibi ahlak unsurlarını; alım, satım, evlenme, boşanma, kefalet ve ziraat gibi muameleleri ve diyet, kısas, kefaret gibhükümleri ise kitabın ana hedefinden uzaklaşmamak için kaleme almaya gerek görmüyoruz. Biz Arap Alevîlere göre ‘İslam’ın temelleri ve bu temellerin ayrıntıları’ konusunda daha geniş bilgi edinmek isteyenler, Suriyeli iki değerli din adamı Şeyh Mahmut es-Sâlih’in ve Şeyh Abdullatif el-Hayyir’in el-Muhtasaru’l-câmi‘ adlı kitabından ve diğer din âlimlerimizin yazdığı kitaplardan yararlanabilirler.
 
Üst