Ali Ayçil Şiirleri

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
adszdb3.png



Yerli, Yazar ve Şair

1969 yılında Erzincan'da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Erzincan'da tamamlayan Ayçil; yüksek öğrenimini, Erzurum, Atatürk Üniversitesi KKEF Tarih Bölümü'nde tamamladı. Mezuniyetinden sonra İstanbul'a geldi.Halen İstanbul'da yaşamakta.


Ali Ayçil:


HEM YARALI, HEM YAKINI BİR YARALININ

Hem yaralı hem yakını bir yaralının

kırıldı kuş sesinden direkleri dünyanın, kaldım eşikte sübyan

kaldım cümle ovayla temmuzun köklerinde, yaşlanmış ağaçlara dert oldum.

Kimi görsem dedim işte burdayım, iki ince boynumun arasında

kimi görsem dilim buruk, kelimeler ölümlü, sesim anadan üryan.



Yürüdüm benle birlik ağır bir halk yürüdü

suya baktı ağırdı, güze düştü ağırdı, yola vurdu ağırdı.

Bir sabah dünya boşken kalkıp sordum kendime: neyin var taşınacak?

şu kırık dal sesinden, şu tökezleyen ırmak gürültüsünden başka

neyin var sen gidince aklı sende kalacak!





Şehirden Erzurum kitaplardan Krişna

üzerime uzattım gerneştikçe yorgun düşen evleri, hiç yaşlanmadı akşam

hiç yaşlanmadı bana bütün ana dillerden kar toplayan çocuklar.

Kurutulup saklanmış bir hayatım yok diye beni boşladı kışlak

indim aşağılara, ilk seferde dürülmüş sancak gibi açık kaldı maceram.



Hangi kavşakta dursam çatallı bir acıyım.

dağınık bir toy yeri, emanet bir elbise, bir ince kopuz sesi.

Yok yerlere yön oldum; her hayrata okuttum bu şaşkın kitabeyi

ki çözülsün insanların insanlara dokunduğu sınırda neden ellerim çolak

ve neden baktığımda büyüyor ölü balık gözleri.



Yurtsuz Marek* beni çiz benden başka göçmen yok

boştu varlığın evi iki ince boynumla salındım ortalıkta.

Bak nasıl da oturuyor üstüme sararmış otlakların uzaktan görünüşü

trampetler çalınca toz kalkan bir kasaba gibi duruyor yüzüm

soyuldu her bir yanım günlere yapışmaktan, hâlâ sütten kesilmedi bu yara.





*Marek Brzozowski. Göç temasını işleyen Polonyalı bir ressam.


ALİ AYÇİL'in en sevdiğim eserlerinden biridir...
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
uzakpo4.jpg


ÇIMACI

Ben bu iskelenin süryanisiyim
giden gider
bana kalır güneşin kızıllığı
herkesi uğurlayan o uğurlanmaz hüzün
ayırmaz kıyısından içimdeki korsanı

Yalamadır rotası
ipi kopuk bir kavmin
suyu görünce yekten hain hain gülümser
çünkü karda iz tutan bir yüzü yoktur suyun
göç denen çingeneden aşinalığı siler


İki alem arası
bu zalim arasattan
bahar denilen savruk melek de geçen bazan
terli avuçlarında tuttuğu şu uyruksuz
ağır gülü unutur gider dalgınlığından

Artık kalın halatlar yalnızca ruhum için
dalgalar çekip onu sanki benden alacak
tükendi pörsük hayat
pösteki sayar gibi
geriye ne kaldı benden başka salacak.


Ali Ayçil

bu şiir sana hediyem olsun; Efsunummm
 
M

Murat Sâki

Guest


Uzun zamandır sevgili "ali ayçil"i tanıtmayı düşünüyordum fakat bir türlü kısmet olmadı.Kendisi ile tevafuk eseri bir kaçkez görüşme şansımız oldu.
Daha yakından tanımak isteyenler "Sur kenti hikayeleri" adındaki eserini alıp okuyabilirler.

İlerleyen zamanda ihvan-forum'a özel bir röportaj yapabiliriz kendisi ile.O zaman ne kadar kıymetli bir yazar olduğu konusunda bana hak vereceksiniz.

Ayrıca paylaşım için teşekkürler "diyar"...

Kitap hakkında bilgi: http://ihvan-forum.com/showthread.php?t=19546
 

efsun hayal

Profesör
Katılım
9 Mar 2007
Mesajlar
1,175
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Konum
...
maşallah
burası çok güzel olmuş ve hoş bir tevafuk, ben de yazmak istemiştim bu şekilde ve röportaj gerçektan ne hoş olur
şimdiden teşekkürler

inşallah buradan paylaşmaya devam ederiz okuduklarımızı, zira ceviz sandıklar ve para kasaları, hayatımın önemli bir noktası benim için de...

selametle
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
Bozkir

agac.bmp


BOZKIR

Üstümde biçilmiş ekinlerin kokusu
beni mahsul sanıyor üstümde uçan kuşlar.
Oysa “yaz bitmiş yazıt bırakmaksızın,” düşmüş kantarların dili
oturmuş güzü ayıklıyor akrabam çıplak çalılar.

Çatladı çatladı çatladı toprak
güneş hep demirdendi, bitkiler hep ölümlü, çark etti marifetim.
Seni sarı çiçeklerle konuşturan hayretin dili bende
niçin hiç çözülmedi cennetin bahçelerine inen efendim?

Burada bir boşluğa kapı yaptılar beni
kansız düşmüş yapraklarla desteklendi eşiğim.
Bu kırık buğdayların, bu sararmış otların arasında
kıpırdasam hemen anlaşılıyor, kaç uçurum çıktığım ve kaç gökten indiğim.


ALİ AYÇİL
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
91665508if4.png


ARASTANIN SON ÇIRAĞI

Son çırağı ben idim
ortasında yedi göbek çınarı
sulayarak büyüten arastanın

İri, pençeliydi elleri ustamın
demiri haddeden geçirirken
kızıla çalan muzdarip yüzü
hazandaki güller kadar inceydi
inceydi; döl tutmamış bir ömrü
ateşte eriterek avutan kırgın beden


Göğsümde koca bir gök taşırdım ben
çerçilerin boncuk sattığı çarşılardan
elimde atıp vurmaz bir sapan
avlanırdım hışmımdan naçar düşmüş dallarda
ustam bazen çok uzak bir yerden gelsin diye
günün dalgın ipini dolardım makaraya

Bir gün devrildi arastaya
kocaman,ağır gölgesi çınarın
benden kaçan onca kuş meğer dallarına konarmış ustamın.

Ali Ayçil
 

Bîdâr

Aktifleşmemiş
Katılım
31 Tem 2007
Mesajlar
5,222
Tepkime puanı
207
Puanları
0
Tekrar Okudum..TesekkurLer..
 

ISSIZ

Asistan
Katılım
7 Tem 2007
Mesajlar
494
Tepkime puanı
7
Puanları
0
Paylaşımlar çok güzeldi.Teşekkürler :)
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
kjlkaq6.png


Güle ve Aşka Veda

Kalbinin durağında eyleşmeden geçiver
verimli kuluçkada peydahlanan balçığın
tahammülsüz atların sırtına bindirildi

bırak da can çekişsin bir alabalık gibi
ruhun kirli sularda gözeyi anımsama
künyende tabiatı hatırlatan ne varsa
rendele hafiflesin boynundaki ağırlık

çocukluğunun masal küresinden sökülmüş
ülkelerini bir bir geçir madeni ipten
ve bu afyonlu çağın mabedinde tesbih çek
güle ve aşka veda
güle ve aşka veda
güle ve aşka veda.

Ali Ayçil

 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
800pxcentaureatchihatchem7.jpg



Açılır da şafak defteri
kalın divitler düşer ince yapraklarına
gün başlar akreplerde çırak tedirginliği
bir ayağı uçuruma uyanır
gözlerinde ceylan kalmış kim varsa
ödüne iğne gibi dokunur durur hayat
kanlı toynaklarıyla süreğe çıkan barbar
deşer temiz kanını yayına kiriş için


Biter dağların uzun rüyası
mert ölür pas tutar mavzerleri
pirinç beşiklerde palazlanan ihanet
yürür ergen güllerin en toy damarlarına
onları ahşaplarda incecik işlemeli
ellerinden kül kalır ve birazcık da kına

Sen aşk obasındansın tayın kırılgan
kaygısız kursağını tahnitlemeden korku
içindeki ardıçta şeceren kurumadan
geldiğinden hevesli dön de git aramızdan.


Ali Ayçil
 

^diyar^

susss gönlüm!!!
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
1,742
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Konum
istanbul
adszwm7.png


BALKAN

Kendimi üflüyorum kendi cansız közümden
bir kır dumanı gibi bitkin bir ırmak gibi kendime sokularak
kalk diyorum dünya bir yanardağla öpüşüyor uzaklaş
Oysa bende açılan sakin bir derviş gözü ne varsa yapışıyor
nefes alan karınca, esneyen çocuk dili, piyanodaki parmak
uzanıp kirpiklerime asılıyor sudan hafif ne varsa.

Dokundukça dağılan bir hatırayım, al ipekte besmele
ve bir eşik, aşkla dudak arasına çekilmiş
sormadım hiç hangi yanım öbüründen tedirgin hangi yanım karanlık
sormadım hiç bir kız mıdır yaşmak mıdır bana teslim edilen
Dönüp bakıyorum da uzak bir komşu gibi akranım olan bana
bana ait çözülmemiş tek düğme benden başka öldürülmüş bahçe yok

Geceleri takvimlerden devrilen günleri okşuyorum
ve her sabah kalkınca yollara yol diyorum, kuşlara kuş, suya su
Çünkü bu hain dilim bir oymak kadar yaşlı hafızamı aldatır
evi barktan ayırır, kızı kızana salar, yurttan toplar çadırı
Çünkü benim kabilem bir avdan döner gibi yorgun bakar yüzüme
unutur bir çiçeğin adıyla solduğunu.

Hayret nasıl büyüyorum toprağım küçüldükçe
birkaç kendim oluyorum, aya çarpan yüzümü toplamaya çıkarken
aya çarpan yüzümü toplamaya çıkarken
birkaç renge ayrılıyor menekşe, birkaç kafes açılıyor aynı kuştan dışarı
Sınırlarım uzadıkça uzuyor
bir kıyıda alnımı buluyorum ötekinde alnımın izlerini
her yamaçta yaygımın bir parçası gözlerimin değdiği her yer beni öpüyor

Kendimi üflüyorum kendi cansız közümden
çünkü kendimden başka savrulacak bir kır yok tütecek gam yok burda.
Saatler günler aylar; oturmuş bekliyorum bu nabzı yorgun ateşi
bir öksürsem ağzımdan vitrinler dökülecek
sonra yanmış çıralar, ispirto fitilleri ve gevşek bakır teller
bir öksürsem gölge vurmuş dağlar kadar ıssız kalacak göğsüm.

Ali Ayçil
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
[FONT=&quot]Pişman[/FONT]

İçindeki denizlerde
masallarını avlayan korsanlara vuruldun
sualini abes buldu müneccimler
ezberlenmiş uçurumların kenarında oynuyordum

gece sır tutan ağzıyla ağaran günü öptüğünde
solmuş bir gülün izi kaldı senden
nisanları isyana çağıran
Nuhun yarası kadar derin

Meryem gibi sakladığın yerlerinde
çıbanlar çıkaran aşkı
kilitledin kalbinin karanlık odalarına
bir bir yırtttın hayal perdelerini
çözülmedik kendin kalınca bulmacanda
takvimlerin yabancısı parmakların
şimdi uslanmadan geriye sayıyor günleri
kehribar bir tesbihin tanelerine dokunur gibi.

 
Üst