Âli İmran Suresi Nüzul (İniş) Sebebi

Hür Fikir

Paylaşımcı
Katılım
16 Mar 2012
Mesajlar
181
Tepkime puanı
21
Puanları
18
3- ÂLİ İMRAN SURESİ

Medine'de inmiştir. 200 âyettir.

Âl-i İmrân sûresi Medine'de inen uzun sûrelerdendir. Bu mübarek sûre, iki Önemli dinî esası ihtiva etmektedir. Bunlardan birincisi, inanç ve bununla ilgili olarak Allah'ın birliğine dair getirilen deliller. İkincisi, dini, hukuki hükümler, özellikle gaza ve Allah yolunda cihatla ilgili hükümler:

1. Âyet-i kerimeler, Allah'ın birliğini, peygamberliği ve Kur'an'ın doğruluğunun isbat, Ehl-i kitab'm İslam, Kur'an ve Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) ile ilgili konuların etrafında meydana getirdikleri şüpheleri red etmek için gelmiştir. Bakara sûresi, Ehl-i kitab'm birincisi olan Yahudiler zümresinden söz etmektedir. Onların hakikatini ortaya çıkarmakta ve niyetlerini art düşüncelerini ve fıtratlarında olan adîlik ve hilekârlıkları açıklar. Âl-i İmrân sûresi ise Ehl-i kitab'm ikinci zümresi olan Hıristiyan-lardan söz eder. Bunlar Hz. İsa (a.s.)nın durumu hakkında Rasulullah (s.a.v.) ile cedelleşmişler, onun ilâhlığını iddia etmişler, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in peygamberliğim yalanlamış ve Kur'an'ı inkâr etmişlerdir. Bu mübarek sûrenin yaklaşık olarak yarısı onlardan bahseder. Bu âyetlerde, Hıristiyanların ortaya attıkları şüpheler sağlam ve kesin delillerle reddedilmiştir. Özellikle Hz. Meryem ve Hz. İsa (s.a.) ile ilgili konularda, Hıristiyanların sapık iddialarını reddetmiş ve konuya açıklık getirmiştir. Bu tavizsiz red çerçevesinde Yahudilerin tutumları ile ilgili bazı işaretler, onları kınamalar ve Ehl-i kitab'ın hile ve desiselerinden müslümanları sakmdırmalar da yer almaktadır.
2. Hacc farizası, cihad, faizli muamele ve zekatı vermeyenlerle ilgili bazı dinî, hukukî hükümlerden bahs edilmiştir. Bu âyetlerde Bedir ve Uhud gazaları ve bu gazalardan Müslümanların alacağı dersler geniş bir şekilde anlatılır: Müslümanlar Bedir savaşında zafer kazandı, Uhud'da ise Peygamber (s.a.v.)]in emrini yerine getirmedikleri için yenildiler. Bu yenilgiden sonra kâfir ve münafıklardan birçok moral bozucu ve onur kırıcı laflar işittiler. Bunun üzerine Yüce Allah bu dersteki hikmeti onlara açıkladı. Bu hikmet şudur: Yüce Allah mü'mini kafirden ayırmak için, müminlerin saflarını münafıklardan temizlemek istedi. Bu mübarek ayetler, aynı zamanda, nifaktan, münafıklardan ve onların, müminlerin azimlerini kırma gayretlerinden bahseder. Bu ayetler gökleri, yerleri ve bunlarda bulunan sağlam ve eşsiz sanatları, hikmet sahibi yaratıcının varlığını gösteren harikulade şeyleri ve sırları tefekkür etme ve düşünmeyi anlatarak sona erer. Bu ayetler cihadı ve aşağıdaki kısa ve şümullü emirleri gerçekleştirmek uğrunda Cihad edenleri zikrederek son bulur. Zira hayır bu emirlerle gerçekleşir, büyük zaferler bunlarla elde edilir, kurtuluş ve başarı bunlarla tamamlanır. Bu emirleri ihtiva eden son ayet şudur "Ey iman edenler! Sabredin; sebat gösterin; hazırlıklı ve uyanık bulunun, Allah'tan korkun ki, başarıya ulaşabilesiniz.[1]

İsimlendirilmesi

Bu sûrede faziletli bir aile olan İmrân ailesinin kıssası anlatıldığı için sûreye Âl-i İmrân ismi verilmiştir. İmrân, Hz. İsa (a.s.)'nm annesi olan Meryem'in babasıdır. Bu kıssada Hz. Meryem el-Betül'ün ve oğlu İsa (a.s.)'-nıh doğumu gibi ilâhi kudrete delalet eden mevzular zikredilmiştir. [2]

Nuzûl Sebebi

Bu âyet-i kerimeler, Necran Hristiyanların-dan bir heyet hakkında inmiştir. Heyet altmış kişi olup bunlardan ondört tanesi ileri gelenlerdendi. Bunların içinden üç tanesi de en büyükleri idi. Bunların birincisi, emirleri Abdülmesih, ikincisi müşirleri el-Eyhem, üçüncüsü de âlimleri yani pisko-. poslan Ebu Harise b. Alkame idi. Bu üç kişi Hz. Peygamber (s.a.v.)'e gelerek O'nunla heyet adına konuştular. Bunlar bazan, İsa, Allah'ın kendisidir. Çünkü p ölüleri diriltiyordu; bazan "O, Allah'ın oğludur, çünkü babası yoktur. Bazan da "O, üçün üçüncüsüdür. Çünkü Allah çoğul sıygasıyle, yaptık, söyledik" diyor. Eğer Allah tek olsaydı, yaptım, söyledim, derdi, dediler. Bundan sonra Rasulullah (s.a.v.) ile aralarında şu müzakere geçti. Rasulul-lah (s.a.v.) "Siz Rabbımizin diri olduğunu, Ölmeyeceğini, İsa'nın Öleceğim bilmiyor musunuz?" dedi. "Evet" dediler. Rasulullah (s.a.v.) "Her çocuğun mutlaka babasına benzeyeceğini bilmiyor musunuz?" diye sordu. "Evet, biliyoruz" dediler. Rasulullah (s.a.v.) "Rabbimizin herşeyi idare ettiğini, koruduğunu, muhafaza ettiğini ve herşeye rızık verdiğini bilmiyor musunuz? İsa bunları yapabilir mi?" dedi. "Hayır" dediler. "Göklerde ve yerde hiçbir şeyin Allah'a gizli kalmadığını bilmiyor musunuz? İsâ, Allah'ın bildirdiğinden başkasını bilir mi?" dedi. "Hayır" dediler. Rasulullah (s.a.v.) "Rabbimiz yemez, içmez, kaza-i hacette bulunmaz, İsa ise yer, içer ve kaza-i hacette bulunurdu, bunu bilmiyor musunuz?" dedi. Onlar, "evet", dediler. Hz. Peygamber (a.s.) "Öyle ise, İsa sizin iddia ettiğiniz gibi nasıl olur?" dedi. Bunun karşısında sükût ettiler, inkâr etmekten başka bir yol bulamadılar. Bunun üzerine Yüce Allah, sûrenin ilk seksen küsur âyetini indirdi.[3]

[1] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/339.
[2] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 1/340.
[3] Fahr-ı Râzî, 7/165;.Muhtasar-ı İbn Kesir, 1/288.
 

Hür Fikir

Paylaşımcı
Katılım
16 Mar 2012
Mesajlar
181
Tepkime puanı
21
Puanları
18
boş kaldığım vakitler meal dinlemeyi severim. bu konuyu görünce altına meal eklemek istedim.
 
Üst