Anam babam Sana feda olsun Yâ Resûlullah (SAV).

cihad38

Profesör
Katılım
4 Nis 2013
Mesajlar
1,087
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Gecenin yarısıydı Açlık Allah Resûlü’nün bütün dermanını tüketmiş ve artık gözüne uyku da girmez olmuştu

Belki biraz uyuyabilseydi açlığın o şiddetli ızdırabından geçici de olsa kurtulacaktı Ne var ki açlık O’nu terk edeceğe benzemiyordu

Evinden çıktı bir tarafa doğru yürü-meye başladı Biraz sonra da bir karartı hissetti Gelen biri vardı Dikkatini oraya çevirdi tanımıştı Bu hayatının hiçbir ânında O’ndan ayrılmayan insandı Düşüncede aksiyonda hep O’nunla beraber olmuştu
Şimdi de gecenin yarısında Medine’nin bu tenha köşesinde randevulaşmış gibiydiler Gelen Hz Ebu Bekir di (ra) ve Allah Resûlü ona selâm verdi

Ardından da sordu: “Yâ Eba Bekir! Gecenin bu vaktinde seni dışarıya çıkaran nedir?” Ebu Bekir (ra) Allah Resûlü’nü görünce derdini unutuvermişti Zaten o hep öyle idi Hani Mekke’de Allah Resûlü’nü kurtarmak için girdiği kavgada komalık olmuş bir gün baygın kalmış ve gözlerini ilk açtığında “Allah Resûlü’ne ne oldu?” diye sormuştu Anası Ümmü Ümâre kızmış: “Ölüyorsun; fakat hâlâ O’nu düşünüyorsun” demişti

O bilmiyordu ki Ebu Bekir (ra) O’nu düşünmediği zaman ölürdü Çünkü Allah Resûlü onun hayat kaynağıydı İşte şimdi de O’ndan ayrı kalamamış ve bilemediği bir his onu buraya kadar sürüklemişti Sürüklemişti ve Resûlullah’ın sorusuna “Açlık” diye cevap veriyordu “Evde yiyecek bir şey bulamadım gözüme uyku girmedi ve dışarıya çıktım ” Aynı dünya !

Hemen ardından ekledi: “Anam babam Sana feda olsun Yâ Resûlullah Sen niye çıktın?” Cevap aynıydı Allah Resû-lü de açlıktan dolayı çıkmıştı

Tam bu esnada bir karartı daha belirdi Belli ki bu uzun boylu görkemli insan Ömer di Zaten tablonun tamamlanması gerekiyordu Allah Resûlü sağ tarafına Hz Ebu Bekir’i (ra) almıştı; ama henüz sol tarafının her zamanki konuğu yoktu; sanki tabloyu yarım bırakmamak için o da koşup geliyordu
Evet gelen Hz Ömer di (ra) Karşısında bu iki dostu görünce O da şaşırıp kalmıştı Selam verdi selamı alındı Ve Söz Sultanı Ömer’e (ra) de niçin çıktığını sordu O da aynı cevabı verdi: “Açlık Ey Allah’ın Resûlü açlık beni dışarıya çıkardı” dedi
Efendimiz’in hatırına Ebu’l-Heysem (ra) geldi Evi o taraf-lardaydı İhtimal gündüz de onu bağında görmüştü Hiç olmazsa onlara hurma ikram eder ve açlıklarını yatıştırırlardı “Gelin Ebu’l-Heysem’e gidelim” dedi

Ebu’l-Heysem’in (ra) evine vardılar Ebu’l-Heysem (ra) ve hanımı uyuyordu Evde bir de küçük bir çocukları vardı Yaşı beş veya altıydı Önce kapıyı Hz Ömer (ra) çaldı O gür sesiyle “Ya Ebe’l-Heysem!” diye seslendi

Ne Ebu’l-Heysem (ra) ne de hanımı sesi duymadı Fakat yatağında mışıl mışıl uyuyan o yavru birden yatağından fırladı “Baba! kalk Ömer geldi” dedi
Ebu’l-Heysem (ra) çocuğunu rüya görüyor sandı “Yat oğlum gecenin yarısı bu vakitte burada Ömer’in işi ne!”
Çocuk yattı Kapı açılmayınca bu defa da o nârin sesli Ebû Bekir (ra) gelip seslendi: “Yâ Ebe’l-Heysem!” Çocuk yine fırladı kalktı ve “Baba! Ebu Bekir geldi” diye bağırdı
Babası onu tekrar yatırdı Fakat son gelen sesi soluğu cenazeleri dahi dirilten Allah Resûlü’ydü O “Ya Ebe’l-Heysem!” diye seslenince çocuk artık yayından fır-layan bir ok olmuştu
Hem kapıya doğru koşuyor hem de “Baba kalk Resûlullah geldi!” diyordu

Ebu’l-Heysem (ra) neye uğradığını şaşırmıştı Hemen kapıya koştu Gözlerine inanamıyordu Gecenin bu saatinde hanesine Sultanlar Sultanı nüzûl etmişti Hemen onları içeri aldı Gidip bir oğlak boğazladı Bu şeref insana hayatta belki bir kere nasip olurdu Hayatının en mes’ûd anını yaşıyordu Canını bile sof-raya koysa azdı Hurma getirdi süt getirdi et getirdi ve bu aziz misafirlerine ikram etti

Açlıklarını bastıracak kadar yediler Ardından da yine Allah Resûlü’nün gözleri dolu dolu oldu Ve her hâdiseye ayrı bir buud ve derinlik kazandıran dudaklarından şu sözler döküldü: “Allah’a kasem ederim işte şu nimetlerden yarın hesaba çekileceksiniz ” Ardından da şu âyeti okudu: “O gün muhakkak bütün nimetlerden hesaba çekileceksiniz” (Tekâsür/8)
İşte O hayatını bu kadar hassas ve bu kadar derin ölçüler içinde geçiren müstesna bir insandı Böyle bir insanın hayatında inhiraf bulmaya çalışmak ya garaz ya da cehalettir

Hz Ömer (ra) O’na en yakın olanlardandı ve O’nun hayatının züht yanını şöyle anlatıyordu: “Allah’a yemin ederim ben Resûlullah’ın sabahtan akşama kadar kıvrandığını bilirim Zira hurmanın en kötüsü olan (dakal) denen hurmayı dahi bulup karnını doyuramıyordu ”

Halbuki O kimden isteseydi O’nun için en mükellef sofralar hazırlardı Hem buna ne hacet? Kendisine gelen hediyeler her gün O’na ve ailesine müreffeh bir hayat yaşatacak ölçüdeydi Ancak O geleni dağıtıyor ve yarınlara bir şey bırakmıyordu

Kendisine niçin dünya nimetlerinden istifade etmediği sorulunca da O şöyle cevap veriyordu:“Dünya nimetlerinden istifadeyi nasıl düşünebilirim ki İsrafil sûru eline almış Cenâb-ı Hakk’ın emrini beklemektedir Böyle bir durumda olan insan gelişigüzel dünya nimetlerinden nasıl istifade eder ki?”
 
Üst