Araf Suresi 6 - 10: İlim, Alim, Öğrenme, Uygulama ve Sonuç

ŞAKİROĞLU

Asistan
Katılım
16 Nis 2013
Mesajlar
376
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
73
Konum
İSTANBUL
Web sitesi
www.hikayeler.net
Araf Suresi'nin ilk beş ayetinde 'kitap' unsuruna dikkat çekildi. İnsanların uyarılmasının kitap bilgileriyle mümkün olacağı anlatıldı. Kitap bilgilerine önem vermeyenler 'evliya' kabul edildiğinde, helake sebep olacağı belirtildi.

Araf Suresi'nin altıncı ayeti şu: ''Fe le nes'elenne ellezine ürsile ileyhim, ve le nes'elenne el-mürselin''. Bazı mealciler bu ifadeyi, muhakeme safhası şeklinde anlamışlar; ifadeyi ''Toplumlara ve toplumlara gönderilen peygamberlere hesap soracağız'' şeklinde Türkçeye çevirmişler. Yani hepsi... peygamberler de dahil... ümmetler ve toplumlar zamanı geldiğinde hesaba çekileceklermiş!

Soru: Hesaba çekecek güç, daha önce, kitap bilgilerinin topluma öğretilmesini, insanların sosyal yaşamdaki doğruların ve yanlışların öğrenmesini istemez mi?

Cevap: Elbette ister.

Peki istek nasıl gerçekleşir?

Bu sorunun cevabını bulmak için ''Fe le nes'elenne ellezine ürsile ileyhim, ve le nes'elenne el-mürselin'' ifadesinin kelimelerini irdeleyeceğiz:

Nes'elenne: نَسْئَلَنَّ Bu fiil kelime, birinden veya birilerinden bilgilenmek için sormak hareketini yaptıracaktır. Fakat bir sebebi olmalıdır. Toplumun ya düzene ihtiyacı vardır... Ya da düzenin muhafazasına. MÜRSEL olarak tanımlananların görevi, toplum düzeniyle ve yaşam kalitesiyle ilgilidir. Nes'elenne filili, toplumda mürsellerin uyarıları önemsendiğinde gerçekleşir.

Ellezine ürsile ileyhim: اَلَّذينَ اُرْسِلَ اِلَيْهِمْ Bu kelime, Hz. Muhammed'in yaşadığı zaman öncesinde uyarılan köy veya belde insanlarını tanımlıyor gibidir. O beldelerde sosyal yaşam nasıldı?.. Hangi işlerde faal idiler?.. O beldelere hangi mürseller nasıl gönderilmişti?.. Bu, geniş araştırma konusudur. ''Ellezine ürsile ileyhim'' kelimesi, zamanımız için düşünüldüğünde, bir şehri, bir bölgeyi... gerektiğinde bir ülkeyi de kapsamına alır.

Mürselin: مُرْسَلينَ Bu terimin Türkçe karşılığı 'gönderilenler' demek.

Hangi güç, kimleri, nerelere gönderiyor?

Mealciler ve müfessirler bu terimi, inanç bazında kullanıyorlar. 'Mürsel' sözcüğünü, Allah tarafından vahiyle desteklenen lakin sadece Kur'an'da adları zikredilen peygamberlere hasrediyorlar. Hz. Muhammed'i de 'son' kabul edip, ondan sonraki yıllar ve yüzyıllar içinde 'mürsel' olmayacağını iddia ediyorlar. 'Mürsel' vasfı almış kimseleri niçin 'peygamber' şeklinde tanıtıyorlar?.. Meçhul!..

Geçmişteki olaylar geçmişte kaldı. Biz, ayeti zamanımıza uyarlayıp, mürseller olarak ortaya çıkacak kimseler kimlerdir?.. diye sorarız.

Sorumuzun cevabı Araf Suresi'nin yedinci ayetinde belirtiliyor: ''Fe le nakussanne ayeyhim bi'l-ılmin''. Yani, gerçekler toplumun ileri gelenlerine ilmen anlatılacak.

İleri gelenler, devletin tepesindekiler de olabilir.

'Biılmin' بِعِلْمٍ kelimesi iliminsanına ya da bilimadamına mahsus değeri gösterir. Her ilimadamı, ya toplum içinden çıkar; ya hariçten topluma gönderilir. Başka devletten, devlete de gönderilir. Eğitim sistemi, yapılacakları ve öğretilecekleri belirler. 'Nakussanne' نَقُصَّنَّ fiili, müderrislerle, akademisyenlerle ya da öğretmenlerle gerçekleşir. Her bıranş için anlatım tarzı değişik olur. Ayetin bahsettiği eski zamanda yaşamı devam ettirecek faaliyet ziraat ve hayvancılıktan başka bir şey mi idi acaba?

'Felenakussanne' ifadesine göre topluma neler anlatılacaktır?

a) Yaşamı devam ettirecek faaliyette yanlışa düşülmemesini;

b) İlmen belirlenmiş tekniğe göre faaliyet safhalarını...

c) Faaliyet sürelerini... Ve...

d) Neticelerini.

Süre bittiğinde, faaliyet için anlatılanı fertlerin ya da toplumun ya da ülkenin kabul veya ret etmesine göre neticeye ulaşılır. Kabul edildiğinde, neticeler beceriler oranında değişik olacaktır.

Netice, Araf Suresi'nin 8'nci ve 9'ncu ayetlerinde ya felaha erme; ya zarara uğrama şeklinde belirtilmiş. Bakalım:

''Ve'l-veznü yevmeizin, el-hakku''. Gelecek olan gün, 'tartı' (ölçü) haktır. Yani, elde edilen ürün, bilgiye, beceriye ve çalışmaya göre gerçekleşecektir.

Elde edilen ürünü, tartıldığında ağır gelenler, sevinecektir. Bu kimseler 'MÜFLİHUN' اَلْمُفْلِحونَ olarak anılıyor.

Elde edilen ürünü, tartıldığında hafif gelenler, üzülüp boyunlarını bükeceklerdir elbette. Kim bilir?.. belki de o kimseler, anlatılanı kabul etmemişlerdir ya da gerektiği ölçüde çalışmamışlardır. Hele, faaliyet için tefecilerden borç almışlarsa, yanmışlardır. Bu kimseler de 'ELLEZİNE HASİRU' اَلَّذينَ خَسِروا olarak anılacaktır. Lakin, her şey bitmiş değildir. Anlatılana ve bildirilene önem verirlerse, bir dahaki sefere tartıda ağır gelecek ürün elde edebilirler.

İbrahim Faik Bayav / ŞAKİROĞLU
(30.11.2023 09:43)
 
Üst