Betül Güler / Anahtar

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
İlk kavga,ilk cinayet,ilk kan.
Yeryüzünde teneffüs ettiğimiz ademliğin mesabesinde,bizlere bu ilkler babamız Adem (as)mın çocuklarını,kardeşlerimiz Habil ile Kabili hatırlatıyor. Arşta bu cinayet işLendiği an kötüye,kötülüğe isim verdiğimiz kabilliğin aksi olan iyi ve iyiliğin sembolü de Habil oldu.
Rabbe teslimiyetin,kalbi safiyetin en masumene nişanesiydi Habil!
Rabbe isyanın,nefsi nankörlüğün en bariz tezahürüydü Kabil!
Ve yaşadıkça gördük ki hayat hepimize öyle bir an yaşatıyor ki kâh Habil oluyoruz ardından bir bakmışız ki Kabil oluyoruz. Kabil olduğumuz demlerde kaybetmişsek öteki yanımızı,şeytanileşen ruhumuzun bedenimizi en vahşi hüviyete bürüdüğünü fark ediyoruz.
Bu kanıya nasıl mı vardım güzel kızım? Daha birkaç gün önce izlediğim bir haber beni bu fikriyata tedebbür etti.Bir kaç kişi kast ettikleri can yetmiyormuş gibi bir fantezi üreterek akıllarında_ki bu akla kalbe aykırı bir durum_ceseti paketleyip kargolamışlar.Subhanallah!
Son zamanlarda cinayetler öyle hal aldı ki,boğazı kesilenler,yakılanlar,öldürülüp şekile sokulanlar.Çöp konteynırlarında ölü toplayan bir ülke olduk. Hayırlı ömür dileklerinin yanına hayırlı ölüm temennileri yerleştirdik.
Her üç kişiden birinin fiili olmasa bile varlığından rahatsız olduğu,ölümlerini arzuladığı bir Kabil olduk.Derken bu vahşi ölümleri gördükçe Kabile haksızlık yaptığımı düşünür oldum. Kabil ‘Sen beni öldürmek için teşebbüste bulunsan,ben sana ellemeyeceğim,seninle dövüşmeyeceğim’diyen kardeşini yok ettiğinde hemen pişmanlık yaşamış derin düşüncelere dalmıştı ‘neden yaptım,şimdi ne olacak,ne yapacağım?’ diye benliğini sorgulamaya geçmişti.
Oysa şimdi hem cinayet işleniyor hem ruhunu teslim etmiş bedenlere akıl almazlar işkenceler uygulanıyor!Kabil kadar olunamıyor yani.Ne acı kabil kadar olamamak ne acı!
Kabil hayatta olsaydı bu vahşiliğin akabinde adının anılmasına razı olmayacaktı.Kabil hayatta olsaydı tek tek dehşet yaşatılan bu cinayetleri bakışlarıyla durduracaktı.Kabil hayatta olsaydı Habili yaşatacaktı.
Artık Kabile haksızlık etmeyelim.Kabilin nedametini gömmeyelim.Pişmanlık terennümlerini de analım.Ve gerçekten hayırlı ölümler niyaz edelim yaratandan. En şereflisini isteyelim hatta.En nadide,en paha biçilmezini,şehadeti arzulayalım sessizce.O isteyin ardına gizlenen yaşlarımızı akıtırken analım kabili,nedamet yaşlarının arkadaşı olsun kabilce.
Hatta öyle olsun ki ölümler hatırlatır olmasın artık kabilliği.Şeytan kazanmasın defaatle.Gelin öldürelim kabili habilliğin gölgesinde.Kabzedelim yüreklerini kardeşçe.Kardeşlik deyince anılır olsun bu hadise.
Boğulmak mı,vurulmak mı,bir kuytuda sıkıştırılmak mı,araba çarpması,bir yangın sonrası ne bileyim okurken, yazarken tenimizi titreten her ölüm anı! Gelin bırakalım bu kanıları,ruhumuzu bilinçsizce kasvetlendirerek çekmeyelim aynı sancıları.Çok geç olmadan,dönüş bileti kaçmadan yönelelim,tevbe edelim.Bıkmadan isteyelim. İsteyene vereceğini bilerek,hissederek Rabbe dayanalım.Habil olalım.Gelin hiç değilse kabil kadar olalım!

Büşra BetüL
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
http://www.hbrhaber.com/ozel-haber/kardesligimizi-yitirdik-h4166.html


Allah nasip ederse yazmaya devam edersek hbrhaber sitemiz de yazacağız inş.
Bismillah dedik ilk yazımızı sizlerle paylaştık,dualarınızı eksik etmeyin inş..

Kardeşliğimizi yitirdik! Rabbim yeniden kazanabilmeyi nasip etsin...


Not : Mesaj 30 nisan itibariyle düzenlenmiştir.
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Kardeşliğimizi Yitirdik
Hayatın meşakkatli yolculuğunda tökezleyen insanoğlunun en aciz kaldığı durum, kendisini yalnız hissettiği anlarda vuku bulsa gerek.Kendi ihtiraslarının esiri olan insanlık,bu esarette yanına ekseri ekip bulamayınca bunalıma giriyor.Mutlak kudretin yegane dostluğunu tahayyül edemeyince de yalnızlığı başına dert oluyor.
Bizler var olduktan itibaren insani kimliğimizin de etkisi derecesinde hem cinslerimizle iletişim halindeyiz.Dünyanın bir çok yerinde bizler gibi nefes alıp veren milyonlarca insan var.Bu insanlarla aynı düşünceleri paylaşmasak bile inanç noktasın da aynı kulvarlarda isek,dinimiz bu bağı ‘kardeşlik’ çerçevesinde hukuklaştırıyor.Kardeşinin derdi ile dertlenmeyenin mesul olacağını beyan ediyor.Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız,iman etmedikçe cennete giremezsiniz (sav) vaazıyla ,kardeşçe sevginin ehemmiyeti asrı saadetten bu yana sadece kulaklarımızda yer edinmiş.
Komşumuz açken tok yatan bizden değildir hadisi artık sadece kuru bir görüntüden ibaret.Tenezzül edip okuduğumuz bir kitabın sayfalarında can çekişmeye mahkum bırakıldı.Kavgasız günlerimiz yok denecek kadar az.İslam dünyasında mazlum kardeşlerimizin uğradığı işkencelere dualarda bile yer veremez olduk.
Bizi hukuksal bağlarımızın olduğu kardeşlerimizden bu kadar soyutlayan dünya hırsları hangi zafiyetlerimizi hakimiyeti altına alarak iktidarı oldu yüreklerimizin?
Kardeşi incindiğinde bu sızıyı yüreğinde hissetmeyen benliğimizi nerede yitirdik?
Bu tedavisi zor görünen tekfir hastalığı kimden bulaştı bize?
Kendi teslimiyetsizliğimizin hüviyetimiz de oluşturduğu bu hastalığı tedavi etmek için çabalamak dururken bu çabayı kabilce duyguların beslenmesinde kullanmaya azmeyleyen duygunun adı ne?
Her geçen gün vahiyden uzaklaşan, köhneleşmiş zihinlerce başına bela gelenleri gördükçe,nefissel mutluluğumuzun kaynağı ne?
Öz kardeşi imtihana tabi tutulup ,ellerindekini , bir zaman sahip olduklarını kaybettiğinde yüreğimizi kaplayan sevinç naralarını hangi zaman diliminde sinsice besledik?
Davet adına okumaktan bile aciz olduğumuz ,konuşmaktan imtina ettiğimiz,hakikatleri haykıramadığımız anlar varken,ilim için canla başla gecesini gündüzüne katan,beşeriyetin ekseninde hata yapabilen değerli insanları inanç dışı görmeyi, hangi nebevi kaynakta okuduk?
Muhakkak müminler kardeştir(Hucurat 10) vahyini neden unuttuk?
Gazete başlıkları,manşetleri,gündemde yer alan konular,tv programları,internetteki forumlar da olası münazaralar vb bir çok insani iletişim kaynakların da insanlığın kendi kendini yok edişine şahid oluyoruz.
Merhamet, önce yürek dünyamızdan sonra hayat yolculuğunda katık olarak yanımıza hazırladığımız heybelerimizden fütursuzca kaybolmuş durumda.
Ne eşler birbirlerine,ne kardeşler kardeşlerine,ne anne-babalar evlatlarına,ne öğretmenler öğrencilerine,ne çocuklar büyüklerine yahut küçüklerine ,yani insanlık insanlığına öfke biriktirmiş yakaladığı an, hunharca kusuyor.
Aile ve çevresel nitelikli beraberliklerde uyumu yakalayabilmek için bir sürü kitap yazılmış,her gün makale yazılıyor belki de.İrşad edici konumunda ki bir çok bilinçli,şuurlu Müslüman çözüm önerilerine nebi ikliminde bir teslimiyet bildirimi yapıyor.Bizzat yaşantısı ile örnek olmaya çalışan güzide hayatlar dahi var aslında.
Menfi duyguların hakim olduğu yürekler hiçbir irşad edici ile tatmin olamazken,şahsiyetli yarışa giren binlerce gencin önünü kestiğinin farkında da olamıyor maalesef.İnsan doğru olduğuna kati surette inandıktan sonra ,müntesibi olduğu fikri ameliyesine dökmüyorsa bilinçli sayılmaz.
Müslümanım hamdolsun dedikten sonra hükümleri icrada zafiyetleri varsa ,nefis terbiyesinden sınıfta kalmış demektir.Müslüman olduğunu beyan eden kardeşine karşı ,farklı bir görüşünden dolayı kardeşlik hukukunu çiğniyorsa yine bir noksanlık söz konusudur.İhtilaflardaki rahmet esprisi bizlere ışık olamamışsa nefsimizin ipleri elimizde değil demektir.Güçsüzlüğümüzün nedenlerini sorgularken,hatalarımızı düşünürken işin içinden çıkamıyoruz.Kendi kendimizi yiyip bitiriyoruz ama gidişatımız nereye hiç düşünmüyoruz.Ayan beyan uyarılmışlığa rağmen itidalli olamıyoruz.
Toptan kabul,toptan reddiye marazlığı üzerimizde barındığı sürece doğrulamayacağız.Hatalarımızı kendimize itiraf etmediğimiz sürece ,kısır bir döngüde ezilmeye devam edeceğiz.
‘Allah a ve peygambere itaatten ayrılmayın ve birbirinizle çekişmeyin ,sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elinizden gider.Sabırlı olun,çünki Allah sabredenlerle beraberdir.’( Enfal 46)
Kim bilir belki de birbirimizle çekişip durduğumuz için Rabbim ,kaybettiğimiz sevgiyi yüreklerimizde yeniden yeşertene kadar bizleri güçsüz kılacak.Sabrı kuşanmak acılarımıza merhem olmayacak.
Gelin ey Müslüman kardeşlerim,birbirimizi olduğumuz gibi sevip,kardeşçe bağrımıza basalım.
Birbirimizle kardeş olalım ki Rabbimiz kaybettiğimiz gücümüzü bize geri versin,bizleri zalimlere karşı muzaffer eylesin inş.
Gelin Hucurat süresi onuncu ayeti duruşu ile neferleştiren bir diriliş abidesi olalım…

Betül Güler Bulut
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Anne Olmak!

Biz, insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. Annesi onu ne zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! Onun (anne karnında) taşınması ve sütten kesilme süresi (toplam olarak) otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: “Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım. (Ahkaf Süresi 15.Ayet)
Zahmeti rahmet olarak özümseyen kadın!
Yavrucağını kucağına aldığı an sızılarını unutan kadın!
Erine itaatin hazzını amelleriyle süsleyen kadın!
Varoluştaki muazzamlığın karşısında teslimiyeti yaşayarak şükür gözyaşları döken kadın,kadınlar,kadınlarımız,annelerimiz…
İnsan eşsiz bir mücevher olsa kadın bu mücevheri ortaya çıkarandır tümcesi abartı olmasa gerek.Rabbimiz insanoğlunu öyle güzel yaratmış ki,nakısiyeti bulunmayan insanlar barındırdıkları cevher adına alınlarını secdeden hiç kaldırmasalar dahi şükrü eda edemezler.
İnsan süresin de basit bir sudan yaratıldığı beyan edilen yaratılış serüveni ‘anne-baba’ kıymetinin unutulmaması için Ahkaf süresin de cereyan ediyor.Anneler zahmet diye addedilen o süreçte en hassas dönemlerini yaşarken ,kalbi yönelişler,hannece adanmışlıklarla unutulmaz karelere adım atıyorlar.
Bir bebeğin kalp atışlarını hissettikleri anda ki mutluluğu tarif etmeye kelimeler yetmez.Bir anne bebeğini kucağına aldığı anı hiçbir şeye değişmez.O an öyle değerlidir ki hadisler de doğum anında ruhunu teslim eden müslüman hanımın ‘şehid’ zümresinde yer alacağı rivayet edilir.
Allah ,anne babaya iyilikle davranmayı emrederken bizler zorlu yaşam sürecinde ‘öf’ demeden geçirebildiğimiz dakikalar var mı acaba diye sorgular hale geldik.
Eskiden bırakın büyüklerin sözünü kesmeyi ,bir büyük ev hanesine geldiğinde hürmeten ayağa kalkılırdı.Edebin tüm safhaları yaşanırdı kim bilir.Dedelerin,ninelerin dizlerinde gençlik anıları dinlenirdi.Ders çıkarılır,danışılırdı bir işe koyulacak olunsa.
Anneler çocuklarını evlendirecek olsalar dahi büyüklere danışırlardı şimdi ise çocuklar annelerine babalarına haber vermeden gizlice evlenir oldular.
Eskiden zor hayat şartlarına rağmen imecelik revaçta,insanlar mahallece yardımseverlik yarışında idi.Şimdi dünya gelişmiş olmasına rağmen muhtaciyet karşısında çalabilecek kapı bulmak çok zor.
Anne,babaların nahoş tabirlerle seslenildiği(baba için: peder,moruk anne için :yavru )ne şahid oluyoruz.Hatta evladından dayak yiyen,sokağa atılan,huzur evlerine terk edilen yüzlerce insan var.
Kulluk vazifelerinden uzaklaşan insanlık kendisini zahmetle taşıyıp,zahmetle büyüten ebeveynine saygı göstermeyi çok görmekte.
Erkekler doğum hadisesini tahayyül edemedikleri için bir nebze hoşgörü ile değerlendirilse diyelim-ki bu asla mazeret değildir-bir günlük,iki günlük bebeğini çöp konteynırlarına bırakan bianneler vicdanlarını nerede unuttular acaba?
Yahut yeni hülyalara yelken açarken evladını yok etme pahasına bu çirkinliği yaşamak için canına kıyıp ,yakarak kemiklerini tarlaya savururken kadınlığını savurduğunun farkına ne zaman varacak?
Annesinin boğazını keserken ,göbek bağının kesildiğini sanıp ebedi azaba düçar olacağını ne zaman akledecek?
Gün geçmesin ki haberlerde cinayet hadiselerine anne-babalar karışmış olmasın.Artık insanlar hayvan boğazlarmışcasına birbirlerini katlediyorlar.
Teslimiyetle sadece Allah için bıçağa yatırılan İsmaillerimiz yok.
Cahiliyye döneminde ki insanlar gibi çocuklarımızı diri diri toprağa gömerken,onlarda bizleri,anneleri,babaları,şahsiyetleri,benlikleri gömüyorlar futursuzca.
Oysa anne babamıza iyilik etmekle emrolunmuştuk.Yaşlandıkları zaman yanlarımız da onlara ‘öf’ dahi dememekle emrolunmuştuk.Bu emir cennet basamaklarından birini verecekti bize.Hem huzurlu yaşayacak hem de karşılığında cenneti kazanacaktık.Ama bizler ufak hesapların peşine koşmaktan,dünyaya teslim olmaktan bizleri zahmetle büyüten annelerimizi,babalarımızı sevgisizliğe terk ettik.Bir gün kendi evlatlarımızın da bizi terk edebileceğini hesaba katmadan üstelik!
Acziyetimizi ,tenbelliğimizi,tevbelerimizi ,gözyaşlarımızı katık ederek defaatle secdelere varalım.Af edilmeyi temenni ederken bizleri yaratan yüce Rabbimizden,kulluk şiarıyla yaşayanlardan olabilmek emirlerini eksiksiz ifa edebilmek için bize güç vermesini isteyelim.Kalbimize merhamet tohumları ekelim ve ilk filizlerini bizi büyütürken sevgisini esirgemeyen annelerimize,babalarımıza verelim.
Biz Müslümanlar için annelerin günü kendilerine ‘öf’demiyeceğimize söz verdiğimiz ve yerine getirdiğimiz gün olsun.Rabbim amellerimizin şahidi olsun.

Betül Güler Bulut


 

Yitik Lale

“Men dakka dukka”
Katılım
3 May 2010
Mesajlar
3,282
Tepkime puanı
810
Puanları
0
Biz Müslümanlar için annelerin günü kendilerine ‘öf’demiyeceğimize söz verdiğimiz ve yerine getirdiğimiz gün olsun.Rabbim amellerimizin şahidi olsun.

Tek kelimeyle mükemmel.Yüreğine sağlık Büşra Betülcüm.Gerçekten çok güzel dile getirmişsin maşallah.
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Biz Müslümanlar için annelerin günü kendilerine ‘öf’demiyeceğimize söz verdiğimiz ve yerine getirdiğimiz gün olsun.Rabbim amellerimizin şahidi olsun.

Tek kelimeyle mükemmel.Yüreğine sağlık Büşra Betülcüm.Gerçekten çok güzel dile getirmişsin maşallah.

Allah razı olsun kardeşim
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Ramazanımız Mubarek Olsun

Yüreklerimize rahmeti üfleyen Allah a hamdolsun,bizlerin aydınlığı,kazanmışlığı,kurtuluşu için gönderdiği elçisine salat ve selam olsun.
Hayatın inişli çıkışlı yolların da heybesine vahiy ve ayaklı vahiy olan Nebi yi örnek edinenlerden Rabbim razı olsun,bizleri de onlardan eylesin inş.
Sireti defalarca okuyalım o pak ashabın ve el-emin efendimizin(sav) ömür satırları bizleri derinden etkiliyor.Doğumundan ölümüne kadar mücadele ve teslimiyetinden ödün vermeyen biricik peygamberimizi satırlara mahkum ediyoruz maalesef.
Müreffehçe tükettiğimiz soluklarımız çöl kumlarında yaşanmış onca ömrün tahayyülünü bizlere an be an hatırlatması gerekirken sefahatin içersinde en ulvi duygularımızı bir daha yeşermemek üzere toprağa gömüyoruz.Ne yazık ki bu toprağı beslediğimiz kaynakta zulm ettiğimiz insanların gözyaşları.
Allah Rasulü(sav)nün hem siretiyle hem suretiyle kendisine en çok benzeyen kızı Hz Fatıma nın Muhsin adını verdikleri oğlu çocuk yaşlar da rahatsızlandığın da sahabiler son nefesini vermek üzere olduğunu anlıyorlar.Nebinin kucağında ki yavrucak son anlarını yaşarken Allah ın habibi ağlıyor.Hem ciğerine ağlıyor,hem de ciğerinin ciğerine…Sahabelerden birisi ‘sen ağlar mıydın’ dediğin de Rasulü zişan Allah’ın merhametini insana hasreylediğini anlatıyor.Şimdiler de gözyaşlarının bile alay konusu haline gelip ağlayan insanlara rahmeti nazarlarla bakmak yerine yüreğini daha da derinden inciterek merhametsizlik yapar olduk.
Allah, Hz Ali’yi nübüvvet sülbünü devam ettirmesi için Fatıma ya eş,Rasule yoldaş eyledi.Bir gün evlerin de yiyecek aşın bulunmadığı zaman diliminde evde bulunan altı akçe yi alarak çarşıya gidiyor Hz Ali çarşı da iki müslümanın birbirlerini boğazlarcasına kavga ettiklerini görüyor.Onlara meselenin ne olduğunu sorduğun da borcunu ödeyemediğini söylüyor alacaklı.Ne kadar borcu olduğunu soruyor Nebinin yoldaşı ‘altı akçe’ diyor alacaklı.’Ben onun yerine borcu ödesem kabul eder misin?’ diyerek altı akçe yi evde aş bekleyen yavrularına rağmen iki müslümanın arasını düzeltme pahasına hibe ediyor.Muhtaçken başkasının ihtiyacını gideriyor.Eve döndüğünde sırtına sağına soluna bakınan iki yavrucak,iki Hasaneyn açlığa yokluğa talip.
Bu hadiseleri okuduğumuz da yüreklerimiz daralıyor,hüzünleniyoruz belki ama hüznümüz birkaç gözyaşının ardından kesiliyor.Teslimiyet satırlar da kalıyor yalnızca.Gerçek hayatta birbirimizle olan çekişmelerimizden kalplerimizi kas katı hale getirdiğimizi göremeyecek kadar hırçınlaşıyor benliklerimiz.Mazlum insanlar öldürülürken futursuzca bziler günü birlik kavgalarla merhamet cinayetleri işliyoruz.Allah ın ruhundan üflediği en mümeyyiz vasfımızı katlediyoruz.
Ramazan bizlere bedeni aç bırakmaktan ziyade ruhu bir doyumda vermeli.Bir hurma ile sahur ve iftar yapan ashabı bildğimiz halde envai çeşitlerle doldurduğumuz midemizi ruhende doyurmak zorundayız.Artık silkinmek zorundayız müslümanlar.Artık nankörlük duvarlarını yıkmak zorundayız.Muhtaçken kardeşini tercih edebilecek bir hüviyete bürünenek kadar hayatla,nefisle bizi bu benlikten alıkoyan her türlü hasletle mücadele etmek zorundayız.
Muhtaciyet yalnızca maddi bir durumda hasıl olmayabilir,bizler bu gün güzide ashabın yaşadığı ortamdan kat ve kat şaşalı imkanlara sahibiz.Musab bn Umeyrin bedenini kapatacak kefeni dahi yokken bizler kaybettiğimiz bir yakınımızın mezarını en gösterişli mermerlerden yapma iktidarın da ölümleri dahi süsler olduk.
Sevgimizi infak edelim,merhametimizi infak edelim.Kardeş aile seçip maddi imkanlarını yüklenerek paralarımızın infağını zekatını ifa ederken kalbi duygularımızı en içten dileklerimizle din kardeşlerimize karşılıksız verelim.Ramazanı böyle ihya edelim müslümanlar.
Hemen bu gün şuan şu saniye günlerce belki de aylarca görüşmediğimiz bir kardeşimize,yahut akrabamıza o bizi arayıp sormamasına rağmen arayalım,gönlünü alalım,ruhumuzun infağını verelim.Yüklerimizi atalım üzerlerimizden.
Rahmet ayı Ramazanı bütünsel anlam da yaşamaya biz azmedelim göreceğiz Rabbim bizlere katından karşılıksız ikramlar sunacak bizlere.Karşılıksız vermek zor değil,inanın bir insanın gönlünü almak zor değil kardeşler.Haklı olduğunuz halde nefsinizin gururunu kırabiliyorsanız imtihanlarınızdan birini kazandığınıza emin olabilirsiniz.Vicdanlarımızı her türlü zulmün yaşanmaması adına direnmesi için haydi müslümanlar kalpsel infağa!!!
Bizler kardeşiz,müslüman müslümana zulm etmez,hakkını çiğnemez,kanı canı ve malına göz dikmez.Ayağına diken batsa kendinden bilir.Sevmedikçe iman etmez.Haydi iman edelim müslümanlar.Ramazan imanımızı tazeleme ayı olsun,Ramazanımız mubarek olsun…

Betül Güler Bulut
Not: Allah izin verirse islam ve hayatta da yazılarım yayınlanacak arkadaşlar
Bu yazıyı ilk sizlerle paylaşıyorum...
 

hotaru

Profesör
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
3,606
Tepkime puanı
443
Puanları
0
Konum
ankara
gönlüne sağlık @Büşra Betül çok doğru bir o kadar da acı tespitler yapmışsın
Bu hadiseleri okuduğumuz da yüreklerimiz daralıyor,hüzünleniyoruz belki ama hüznümüz birkaç gözyaşının ardından kesiliyor.Teslimiyet satırlar da kalıyor yalnızca.Gerçek hayatta birbirimizle olan çekişmelerimizden kalplerimizi kas katı hale getirdiğimizi göremeyecek kadar hırçınlaşıyor benliklerimiz.Mazlum insanlar öldürülürken futursuzca bziler günü birlik kavgalarla merhamet cinayetleri işliyoruz.Allah ın ruhundan üflediği en mümeyyiz vasfımızı katlediyoruz.
Rabbim bildikleriyle âmil olanlardan kılsın cümlemizi inşaAllah
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
http://www.islamvehayat.com/yazar_1070_108_RAMAZAN--I-KARSILARKEN.html

İslam ve hayattan da yazılarıma ulaşabilirsiniz artık...

Ramazanı Karşılarken

Yüreklerimize rahmeti üfleyen Allah a hamdolsun,bizlerin aydınlığı,kazanmışlığı,kurtuluşu için gönderdiği elçisine salat ve selam olsun.Hayatın inişli çıkışlı yolların da heybesine vahiy ve ayaklı vahiy olan Nebi yi örnek edinenlerden Rabbim razı olsun,bizleri de onlardan eylesin inş.Sireti defalarca okuyalım o pak ashabın ve el-emin önderimizin (s) ömür satırları bizleri derinden etkiliyor.Doğumundan ölümüne kadar mücadele ve teslimiyetinden ödün vermeyen biricik peygamberimizi satırlara mahkum ediyoruz maalesef.Müreffehçe tükettiğimiz soluklarımız çöl kumlarında yaşanmış onca ömrün tahayyülünü bizlere an be an hatırlatması gerekirken sefahatin içersinde en ulvi duygularımızı bir daha yeşermemek üzere toprağa gömüyoruz.Ne yazık ki bu toprağı beslediğimiz kaynakta zulm ettiğimiz insanların gözyaşları.Allah Rasulü(sav)nün hem siretiyle hem suretiyle kendisine en çok benzeyen kızı Hz Fatıma nın Muhsin adını verdikleri oğlu çocuk yaşlar da rahatsızlandığın da sahabiler son nefesini vermek üzere olduğunu anlıyorlar.Nebinin kucağında ki yavrucak son anlarını yaşarken Allah ın habibi ağlıyor.Hem ciğerine ağlıyor,hem de ciğerinin ciğerine…Sahabelerden birisi ‘sen ağlar mıydın’ dediğin de Rasulü zişan Allah’ın merhametini insana hasreylediğini anlatıyor.Şimdiler de gözyaşlarının bile alay konusu haline gelip ağlayan insanlara rahmeti nazarlarla bakmak yerine yüreğini daha da derinden inciterek merhametsizlik yapar olduk.Allah, Hz Ali’yi Fatımaya eş,Rasule yoldaş eyledi.Bir gün evlerin de yiyecek aşın bulunmadığı zaman diliminde evde bulunan altı akçe yi alarak çarşıya gidiyor Hz Ali çarşı a iki müslümanın birbirlerini boğazlarcasına kavga ettiklerini görüyor.Onlara meselenin ne olduğunu sorduğunda borcunu ödeyemediğini söylüyor alacaklı.Ne kadar borcu olduğunu soruyor Nebinin yoldaşı ‘altı akçe’ diyor alacaklı.’Ben onun yerine borcu ödesem kabul eder misin?’ diyerek altı akçe yi evde aş bekleyen yavrularına rağmen iki müslümanın arasını düzeltme pahasına hibe ediyor.Muhtaçken başkasının ihtiyacını gideriyor.Eve döndüğünde sırtına sağına soluna bakınan iki yavrucak,iki Hasaneyn açlığa yokluğa talip.Bu hadiseleri okuduğumuz da yüreklerimiz daralıyor,hüzünleniyoruz belki ama hüznümüz birkaç gözyaşının ardından kesiliyor.Teslimiyet satırlar da kalıyor yalnızca.Gerçek hayatta birbirimizle olan çekişmelerimizden kalplerimizi kas katı hale getirdiğimizi göremeyecek kadar hırçınlaşıyor benliklerimiz.Mazlum insanlar öldürülürken futursuzca bziler günü birlik kavgalarla merhamet cinayetleri işliyoruz.Allah ın ruhundan üflediği en mümeyyiz vasfımızı katlediyoruz.Ramazan bizlere bedeni aç bırakmaktan ziyade ruhu bir doyum da vermeli.Bir hurma ile sahur ve iftar yapan ashabı bildğimiz halde envai çeşitlerle doldurduğumuz midemizi ruhende doyurmak zorundayız.Artık silkinmek zorundayız müslümanlar.Artık nankörlük duvarlarını yıkmak zorundayız.Muhtaçken kardeşini tercih edebilecek bir hüviyete bürünenek kadar hayatla,nefisle bizi bu benlikten alıkoyan her türlü hasletle mücadele etmek zorundayız.Muhtaciyet yalnızca maddi bir durumda hasıl olmayabilir,bizler bu gün güzide ashabın yaşadığı ortamdan kat ve kat şaşalı imkanlara sahibiz.Musab bn Umeyrin bedenini kapatacak kefeni dahi yokken bizler kaybettiğimiz bir yakınımızın mezarını en gösterişli mermerlerden yapma iktidarın da ölümleri dahi süsler olduk.Sevgimizi infak edelim,merhametimizi infak edelim.Kardeş aile seçip maddi imkanlarını yüklenerek paralarımızın infağını zekatını ifa ederken kalbi duygularımızı en içten dileklerimizle din kardeşlerimize karşılıksız verelim.Ramazanı böyle ihya edelim müslümanlar.Hemen bu gün şuan şu saniye günlerce belki de aylarca görüşmediğimiz bir kardeşimize,yahut akrabamıza o bizi arayıp sormamasına rağmen arayalım,gönlünü alalım,ruhumuzun infakını verelim.Yüklerimizi atalım üzerlerimizden.Rahmet ayı Ramazanı bütünsel anlamda yaşamaya biz azmedelim göreceğiz Rabbim bizlere katından karşılıksız ikramlar sunacak bizlere.Karşılıksız vermek zor değil,inanın bir insanın gönlünü almak zor değil kardeşler.Haklı olduğunuz halde nefsinizin gururunu kırabiliyorsanız imtihanlarınızdan birini kazandığınıza emin olabilirsiniz.Vicdanlarımızı her türlü zulmün yaşanmaması adına direnmesi için haydi müslümanlar kalpsel infaka!!!Bizler kardeşiz,müslüman müslümana zulm etmez,hakkını çiğnemez,kanı canı ve malına göz dikmez.Ayağına diken batsa kendinden bilir.Sevmedikçe iman etmez.Haydi iman edelim müslümanlar.Ramazan imanımızı tazeleme ayı olsun,Ramazanımız mubarek olsun…
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Hayatıma Fön Çeksem Düzelir mi?


Yaşadığımız sürece başımızdan geçen her olay baki hayatın kazanca dönüşmesi için sunulan fırsatlardır,imtihandır esasında.Var oluş gayesini bilen ve bu minvalde yaşamaya gayret eden insanlar zor imtihanlara tabi tutulsalar da sınanmışlığın meyvesi sabır akabinde bahtiyar olacaklardır.

Hayatın her sahnesinde unutulmaması gereken en önemli rol yaşam serüveninin nihayete ereceği bir durağın muhakkak var olduğudur. Bu bilinçle, atılan her adımın er ya da geç bir gün önümüze tüm gerçekliğinde sunulacağının tahayyülümüzden çıkarılmaması gerekir.

Geçmişten günümüze o kadar çok olanak değişmesine imkanlar elimizin altında olmasına rağmen başıboşluk oranının git gide artması duyarlı kardeşlerimizin daha çok çabalamasına vesile olmalı.Heybemizden imtihan şuurunu çıkardığımız an dünyanın çarklarında sıkışmaya mahkumuz.

Nefis; elindekilerin memnuniyetliğinden ziyade daha fazlasına talip olan dünyanın kurutamadığı çiçeklerden biri.Bu çiçeğin güzel ya da çirkin kokması,büyümesi bizim elimizde.Ahlak terbiyesinden İslam hayasından beslenmeyen her bitki çürümeye yüz tutar.Nefes alıp verdikçe gerek yaşayarak gerek söyleyerek gerekse yazarak nebevi görevi üzerimize alıp toplumun bu kendini salmışlığından kurtulması için mücadele etmeliyiz.

‘Hayatıma fön çeksem düzelir mi’ diyerek ömürlerini amaçsız, vahiyden uzak dünya serkeşliğinde tamamlamaya azmeylemiş gençlerimizi bedbahtça ölmekten kurtarmalıyız.İslam dininin rükünlerini yaşama geçirmedikçe bu serkeşliğin bitmeyeceğini kazımalıyız yüreklere.

Evet belki hayat bazen çok güç,bazen bizlerde çok zayıfız hayata karşı,evet günahkarız kim bilir.Nefsimizin azgın duygularına gem vuramayıp saplanıyoruz bir çukura.Değil mi ki adem olmanın ademce yaşamanın diğer bir yönü bu kaybedişlerimiz ardında ki içten yönelişlerimiz,tevbelerimiz.

Rabbimize karşı nankör olmamayı ne kadar çok arzulamalıyız oysa.Kim bilir bu arzuya rağmen ,yalvarmışlığımıza rağmen inşirahını hissedemiyorsak yüreğimiz de hala hayatımızda teslimi yaşatamadığımız amellerimiz vardır.Belki itiraf edemediğimiz kaybedişlerimizin kucağında sıkışıp kalmışızdır.Soluduğumuz sürece kaybetmiş sayılmayız.Vahiy ve sünnet elimizin altında olduğu sürece zafer her daim inananlarındır biiznillah.

Bizler her gün yeni bir güne sıcak evlerimizde kalkarken sıcak sularla abdest alıp sıcacık mekanlarda secdeye kimi zaman gönülsüz varırken yalnızca Allah rızası için evinden barkından anasından babasından evladından mahrum kalan,zalimler tarafından hunharca katledilen kardeşlerimizi bildiğimiz halde yürekleri titreyenlerden olamıyorsak yazık bize.Bunca nimet serilmişken önümüze duyarsızca yaşayabiliyorsak vah bize.

Gelin hayatımıza değil de amellerimize bir çeki düzen verelim.Kurtuluş reçetemizi yaşama geyretine girelim.Yaşlanırsam diye ertelediğimiz ne varsa ahret adına su gibi akan zamanın,geride bırakılan bir senenin daha sonuna gelmeden kendimize gelelim!Rabbim yolunda gayret edenlerden razı olsun bizleri de onlardan eylesin (amin)

Betül Güler Bulut
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
MED CEZİR

Yağmur misali akıp gidiyor ömür… Kâh yenilişlerimizle azgın bir fırtına, kâh yorgunluklarımızla durağan bir çisilti, kah üzüntülerimizle sağanak yağan bir şarıltı…
Ilık bir meltem rüzgârıyla yüreğimizi okşuyor kimi zaman hayat. Hangi duyguyu doruğunda yaşıyorsak öylece sarmalıyor bizleri. Başımıza gelen olaylar manevi yönümüze anlam katıyor. Düşünmek insanın en erdemli vasıflarından biri. Hayatın meşakkatleri bizlere baki hayatı çoğu kez unutturuyor. İlerleyen teknoloji insanlığı rahata kavuşturmuşken, birliktelikleri, muhabbeti yok ediyor. Bizlerin ancak üniversite yıllarında sahip olduğumuz telefonların daha üst modeli şimdi küçücük çocukların elinde geziyor. Bir yanımız ebeveynlere kızarken diğer bir yanımız yaşamın tehlikeli kulvarlarından dolayı hak veriyor. Hırsızlık, ölüm, başıboşluk… Çocuklarımızı yitirmeyelim diye teknolojinin kucağına bırakırken, zaman geçtikçe ellerimizden kayıp gittiklerine şahit oluyoruz. Eskiden beri alışılagelmiş bir duygudur; manevi zamanlarda insanlara güvenmek, insanlığın olumlu manada değiştiğini düşünmek. Girdiğimiz Ramazan ayında insanlığın masum olduğuna, masum değilse bile temizlenme adına çabaladığına inanmak istiyoruz; inanıyoruz. Telaffuz ederken hala babasız kalan çocuklar soluyor dünyada. Çocuklar öldürülmeye, çocuklar çalmaya, çocuklar yalnızlığa mahkûm olmaya devam ediyor. Satır aralarında okuyup geçtiğimiz kimi vakitte gözümüzü alamadığımız ekranlarda ömrün kasırgaları esmeye devam ediyor. Fırtınaların bizlerin çatısını da uçuracağı korkusunu taşıyor benliğimiz. Yüreğin en ücra köşesinde yüzler ne kadar mütebessim olursa olsun, dünya coğrafyasında ki zulümlere sessiz kalan insanlığa göz yaşı akıtan bir vicdanımız var!!! İnsan her şeyden kaçabilir. Kendisinden bile kaçabilir. Ama vicdan yalnızlığında yakaladığı gibi kalabalıklar içinde de konuk eder kendini. Ruha aç olarak değil doyurarak oruç tutturalım. En sevdiğimiz, elimizden bırakamadığımız tabletleri, telefonları, Iphoneleri kısa süreliğine de olsa bırakalım. Bizi en çok ele geçiren duygularımız üzerine yoğunlaşalım. Kin? Kıskançlık? Öfke? Sevgi ?... Bu zaman diliminde onu yenmenin bir yolu gelirse aklımıza uygulamaya koyulalım. Sufli duyguları yenmenin yolu bugünkü anahtarımız olsun. Her anın imtihan olduğunu unutmadan yaşamaya azmedelim. Ramazanımız bu azmin orucu olsun…

son dakika gazetesi
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Bencillik

İblis bencilliği yüzünden şeytanlaşmış, cennet mekanından kovulmuştu.

İnsanda, yaratılış itibariyle mevcut bulunan bencillik duygusu, önüne geçilmediği sürece, kendisini bulunduğu ortamlardan bertaraf etmeye mahkum bırakır.

Üçte birini geride bıraktığımız mübarek ayın, en güzide eylemlerinden biri olan teravihlerde , insanlarımızın, nefislerinin iblisleşebildiğine şahit oluyoruz.
Bugün namazdan önce imam bir konuya değinmek istedi. Kısmen insanda ki bu duygunun var olduğuna işaret ediyordu. Bizler bencil olduğumuzu kabullenemediğimiz için bu şekilde ifade etmeyi uygun buldum. Bilhassa hanım ağalar diye söze başladığı maruzatı, pencere kenarını sahiplenen insanların yalnızca kendilerini düşünmesinden ileri geliyordu.

Temmuz ayının verdiği sıcaklığa eklenen cemaatin kalabalığı, mekanı çok bunaltıyordu Rüzgardan etkilenen hanımlar hem pencere kenarında oturuyor hem de klimaların çalıştırılmasını istemiyordu. İmam fesinin altında beyninin kaynadığını sureleri okurken hata yapabileceğini, esintiden rahatsız olanların kuytu yerlerde saf durmalarının daha hayırlı olacağını anlattı.

Bir de ihtiyar teyzelerimizin sesi kaldıramayışları çocuklarını yanlarında getiren annelere yüklenmelerine neden oluyor. Zaten cemaati oluşturan kalabalık çoğunlukla yaşı geçmişlerden oluşuyor. Ramazan günleri teravihlerde gençleri görebiliyoruz. Üstelik halkımız, farz namazını kılmadığı halde sünnet olan teravihi kaçırmamaya daha çok itina gösteriyor. Çocukları küçük yaşta camilerden uzak tutarsak büyüdüklerinde gitmelerini nasıl sağlayacağız?

Allah Rasulü secdeye eğildiğinde çocuklar boynuna sarılırsa onlarla birlikte namazı eda etmeye devam ederdi. Yüce kitabımız da Rabbimiz mal ve evlatların bizleri kendisinden alıkoymaması hakkında uyarıda bulunuyor. Böyleyken yalnızca kendisini düşünerek çocuklu kardeşlerimize psikolojik eziyette bulunan teyzelerimizi amcalarımızı uyarmak gerekiyor. Çocuklu anneler de evlalarını tanıdıkları ölçüde yanlarında onları oyalayacak malzemeler getirmeli, cemaati rahatsız etmemeleri hususunda tembihlemelidir.

Secde esnasında üzerine hayvan dışkısı konulduğu halde muhatabına ‘Ah’ etmeyen, Taif te taşlandığı halde beddua etmeyen bir peygamberin ümmetiyiz. Onu her haliyle örnek alalım ki geleceğin asımlarını yetiştirebilelim.
Rahmet umulan mekanları birbirimizin hakkına girerek geçirmeyelim. Yüreğimizin bu aya has olan teravih makamını hoşgörü anahtarıyla kilitleyelim.Kardeş olduğumuzu unutmayalım ve hatırlatalım inşAllah. Kardeşliğe aç gönüllerimizi dualarımızla süsleyelim. Zalimlerin iman edenlerin birliğinden korktuğunu bilip bu birliği koparmak insanın kedisine zulmüdür. Bu zulmü işleyerek nefislerimizin zalimi olmayalım. Yalnızca kendini ve avanesini düşünmekte bir tür zalimliktir.

İblisi büyüklenmek şeytanlaştırdı, zalim olmakta bizi şeytanlaştırmasın.

Betül Güler Bulut

son dakika gazetesi
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Ben yazıyı önceden gönderdim sözleşmeyi imzalayamadım henüz o yüzden bekletmişler ...
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Kahrol İsrail

Senelerdir süregelen biz zulümdür mazlum,masum Filistin!Ezgileri yankılanır kulaklarımızda ‘Filistin Rasül yılmadı, Filistin sabret az kaldı’. Bitmeyen,bitemeyen bir zulüm. Tükenmeyen protesto, ızdırap…Yetimliğin,öksüzlüğün, çaresizliğin tek kalemde yazılışı her salise yaşanışı Filistin!

Bizler bir çırpıda geçirdiğimiz Ramazan’ın ardından tatil planları kuruyorken , bayramlaşma ziyaretlerini sıraya koyuyorken Filistin her yandan ölümün elini öpüyor, ölüm teneffüs ediyor. Filistin’e şehadet yağıyor. Bizlerin hayallerinde yaşattığı şehadeti Filistin kucaklıyor. Onlar şehid oluyor bizler seyrediyoruz. İzleyip geçiyoruz. Protestosunu ettiğimiz katil İsrail’in ürünlerini kullanıyoruz.
Ne mutlu ki Rabbim şehadet şerbetini içiriyor. Bebeğinden, çocuğuna, kadınına ,teyzesine, amcasına ,dedesine topyekün ‘şehadet’ yağıyor… Ebabil kuşları ağızlarında şehadeti taşıyor Filistin için …
Yüreği yanan kardeşlerimiz protesto eylemlerine gitti, gitmeye devam ediyor, edecekler. Uykunun en tatlı anından feragat edip Filistin için kıyam ettiler. Rabbim makbul buyursun yürek eylemlerini,intifadalarını.
Ne yazık ki bu eylemi gerçekleştirirken artık karadan da şehadet yağan Gazze’ye destek olmaya çalışan kardeşlerimize polis biber gazı müdahalesinde bulundu. Ne yazık ki merhametlere acıyı katık ettiler. Filistin yanarken, gözler yanmış ne fayda .Feda olsun gözlerden akan yaşlara. Ya Rab İsrail bu gözyaşlarında boğula…
Beyinlerini Müslümanları yok etmeye yönelik kurmuş bu zalimler. Yiyecekten,giyeceğe, teknolojik aletlere kadar evlerimizin her köşesinde barınıyorlar. Kendi ülkelerinde tüketilmesini yasakladıkları bir çok ürünü özellikle Müslüman ülkelerde satışa sunuyorlar. Bizler de yan ürünlerden daha kaliteli görüp hatta ‘gavurlarda güzel icat ediyor’ sloganıyla kullanmaktan geri durmuyoruz.
Buna rağmen İsrail ürünlerine karşı sürdürülen boykotun az da olsa onlara zarar verdiğini, ekonomik anlamda eksilere düştüklerini görmek hamdimizi artırıyor.


Filistin Şehadeti yudumlarken Rabbine tebessümle kavuşuyor. İzleyenlerin imtihanı bu, geride kalanların imtihanı. Bir Ramazanı daha uğurlarken imtihan şuurunu yaşayanlardan olabilme temennileri besliyoruz yüreğimizde. Aczimizle yaratıcıya el açarken yürek kilidimizin bağışlanmayla beraatini umuyoruz. Yeni güne azığı teslimiyet yolu şehadet nidalarıyla giriyoruz. Umut ediyoruz Filistin’in muzaffer olmasını.
Rabbim bizleri Filistin imtihanını aşanlardan eylesin…Bu niyazla yine, yeniden Kahrolsun İsrail!

Son dakika gazetesi
 
Üst