Beyin ölümü diye birşey yoktur

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Söz konusu eşiniz, çocuğunuz, yakınınız olunca "hacı abi cekelim mi fişini" dediklerinde "çekin" demek çok kolay almasa gerek. Hep bir "acaba"yla yasamak?.. Bana gore degil aga

Ha fişi çekilecek, helvası yenecek adam yok mu, çoook. Bir de biyolojik degil ama başka şekilde beyin ölümü gerçekleşen insanlar var. Hoş beyinleri de yok ya bunların, kirada. Fişlerinin çekildiği gün vay hallerine.. Allah feraset versin.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Alinti

işte modern tıp, tüm etik kaygıların üzerine çıkarak 1970'lere doğru "tıbbî ölüm", yani "beyin ölümü" diye bir şey ortaya attı. beyin ölümü demek, beynin sapı ve korteksiyle beraber, bir bütün halinde aktivite göstermemesi demektir. esasında böyle olmakla beraber ölmesi mukadder insanları tıbbî cihazlar, bir süre daha yaşatabiliyor. bunu da sun'î teneffüs yapabilmesi için vantilatöre bağlayarak, kan dolaşımı için kalbi yapay olarak attırarak, ilaç ve besin vererek başarıyor.

eh, şimdi bu insan hakkında şunu sorabiliriz: bu şahsiyet; hukuken ve ahlâken (etik olarak) ölü müdür, diri midir? aslında ölüdür. fakat tıp bunu yapay olarak yaşatıyor. bu "yapay yaşam" sırasında da vücut sıcaklığı sabit, kalbi atan ve çeşitli cihazlar vasıtasıyla sun'î olarak teneffüs ettirilen bu insanın organlarını vesaire bedeninden kesip biçerek çıkartıyor. üstelik bu yapılırken, bu "tıbben ölü" olan kişiye anestezi de yapılıyor. benim bildiğim anestezi, birisinin acıyı hissetmemesi için yapılır. bu kişinin beyin sinirleri ölü olsa da, yani bizim tıp bilgilerimizle "acıyı hissetmediği" savunusu yapılabilse de vücut, kesip biçmeye aynı canlıymış gibi tepki veriyor; kasılıyor, kıvranıyor, tansiyonu, yani kan basıncı buna göre reaksiyon veriyor. çünkü beyin ölse de vücut, bir şekilde canlı tutuluyor. o hâlde bu kişi ne kadar ölü, ne kadar değil; bunun kararını biz insanlar nasıl verebiliyoruz? ölüm, hayatın tüm emareleriyle, tamamen yok olması demek değil midir? kalbi atan kişinin hayatı nasıl yok olmuş oluyor? "beyni öldüğü için aslında kalbi o attırmıyor, biz attırıyoruz; biz attırmasak teneffüs ve kalp atımı durur" demek, meseleyi halletmiyor. çünkü öyle veya böyle, kalp atıyor ve kişi bir anlamda yaşıyor. kalp dursa, beyin sun'î olarak çalıştırılabilir mi? hayır... o hâlde beyin külliyen öldüğü vakit dahi kalp çalıştırılıyorsa, bu ölüm denilen olayın beyin öldüğünde değil, kalp durduğunda ve bir daha çalıştırma teşebbüsleri netice vermediğinde tahakkuk edeceğine delildir. üstelik doktorlar kimi zaman beyin ölümü gerçekleşti diye birilerinin fişini çekmeye kalkıyorlar da adamcağız son anda uyanıveriyor. demek ki doktorlar bu teşhisi yaparken ellerini de pek korkak alıştırmıyor, çünkü beyin ölümü gerçekleşen bir hastanın asla geri dönemeyeceğini yine kendileri söylüyor. lakin böyle kesin ve geri dönüşsüz bir durumu da yüzde 100 başarıyla tespit de edemiyorlar.

lakin aynı zamanda da şöyle bir şey var ki, ölüm, tıbbî bir hadisedir. yani doktorların öldü dediği kimse ölmüştür. eğer doktorların bu lafına inanılmayacaksa, tıp ilminin var olmasının ne manası var? bu insanlar ölü değilse bile, hakikaten de yaşamıyorlar.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
2276

2275

Fransa’da yaşayan 3 çocuk babası Zekeriya Kılınç kalp krizi geçirdikten sonra komaya giriyor ve hastaneye kaldırılıyor.

Fransız Doktorlar beyin fonksiyonlarının geri dönülemez şekilde kaybolduğu gerekçesiyle fişinin çekilmesi kararını veriyorlar.

Ailesi Zekeriya Kılıç ile ilgili doktorların verdiği bilgiye güvenmiyor, öldüğüne inanmıyor.

Ellerini ve başını oynatabilen Zekeriya Kılınç'ın Türkiye’ye götürülebilmesi için kampanya başlatıyorlar.

Sağlık Bakanımız devreye giriyor ve ambulans uçakla önceki gün Türkiye'ye getiriliyor.

Hasta şu an Konya'da hastanede tedavisi sürüyor ve değerleri olumlu yönde seyrediyor hamdolsun.

Hasta yakınları; "Ümitsizlik içerisinde iken bu müjdeyi aldık, çok duygusal anlar yaşıyoruz. Devletimizden ve emeği geçen herkesten Allah razı olsun." diye duygularını ifade etmişler.

Ben de Zekeriya Kılıç'a rabbimden acil şifalar diliyorum. İnşallah bir an önce sağlık ve afiyete kavuşur, evlatlarını tekrar kucağına alabilir.

Devletimizin konuyla hassasiyetle ilgilenen tüm yöneticilerini de canı gönülden tebrik ediyorum. Allah iki cihanda yüzlerini ak etsin. Amin.

Burada değerli takipçilerimizin bir hususa da dikkatini çekmek istiyorum.

Hepimizin karşı karşıya olduğu bir tehlikeyi bu kardeşimiz örneği üzerinden inceleyelim.

Eğer Zekeriya Kılıç kayıtlı bir organ bağışı gönüllüsü olsa idi ne ile karşı karşıya kalırdı?

Fransız hastane yönetiminin insiyatifi ile "hastanın beyin ölümü gerçekleşti, hasta tamamen ölmeden hemen organlarını alalım" şeklinde bir karar verilebilecek ve Zekeriya Kılıç'ın organları alınabilecekti.

Organ nakli konusu ile ilgili çok şeyler duydunuz.

Organ nakli sayesinde insanların daha sağlıklı yaşayabileceği reklamlarını izlediniz.

Hatta organ verdi sevap kazandı, bir insanın yaşamasına vesile oldu, çok sevap bir iş... diye bir sürü fetvalar duydunuz.

Ancak organ nakli olan hastaların büyük bir çoğunluğunun organ naklinden sonra ne kadar yaşadıkları, gerçekten de sağlıklı ve uzun ömürlü olup olmadıkları konusunda muhtemelen bilgi sahibi değilsiniz!

Size organ verilebilmesi için başka birisinin ölüm kararı veriliyor olduğu hakkında da muhtemelen bilgi sahibi değilsiniz!

Organ nakli gerçekleştikten sonra bedenin o organı reddetmek için sürekli mücadele ettiği, bunu önlemek için bağışıklık sisteminizi baskılama görevi olan ilaçları devamlı tüketmek zorunda olduğunuz, bunun da sizi en basit gripte bile ölümle karşı karşıya getirdiğini de muhtemelen bilmiyorsunuz!



Bu örnek üzerinden durup inceleyin ve düşünün...

Bu şekilde birinden alınacak ve size nakledilecek bir organ size hayır eder mi?

Misal olarak bu hastamız gibi Fransa'da başınıza bir kaza geldi ve hastaneye düştünüz, Allah korusun.

Hemen kan ve dna örneklerinizi aldılar ve sizin organlarınızın organ nakli bekleyen Fransa'nın çok zengin bir işadamı veya siyasetçisi ile uyumlu olduğunu tespit ettiler!...

Özel yazılımlar içeren sistemler ile anlık olarak sisteme yüklenen bilgileriniz bu işi takip eden merkeze anında gönderildi; Bu verilere sahip hasta şu hastanede... Organ iyi... Hastanın organ bağışı imzası var!... Bilgiler verildi.

O kişinin aylardır beklediği karaciğere sahip hasta sizin hastanenizde diye hastane yönetimine bilgi ulaştırıldı...

Misal bu ya.

Zekeriya Kılıç'a acımayan Fransız doktorlar size acır mı?

Cevabını siz verin !

Üzeyir KAYA

17.04.2020
 
Üst