Kaptan
Mecra Yazarı
Araştırmacı gazeteci-yazar Kemal Özer, "Organ Nakli Hakkında Gizlenen Gerçekler" kitabında organ bağışıyla ilgili çok tartışılacak iddialar ortaya atıyor. "Beyin ölümü" diye bir şeyin olmadığını savunan Özer, organ naklinin cinayetle eşdeğer olduğunu iddia ediyor.
İlk olarak 1968 yılında Harvard Üniversitesi tarafından tanımlanmış olan beyin ölümü kriterleri, tıp dünyasında yaklaşık 50 yıldır bazı etik tartışmaları da beraberinde getiriyor. Beyin ölümü teşhisi konduktan sonra hayata geri dönen vakalar, kafa karışıklığına sebep oluyor. Lazarus Refleksi (kişinin beyin ölümünden sonra kollarını sarılır gibi havaya kaldırması) gibi fenomenler de, beyin ölümünün gerçekten ‘ölüm’ olup olmadığına dair soru işaretlerine yol açıyor.
Organ naklinin beyin ölümü gerçekleşmiş vericilerden yapılabiliyor olması ise, hal böyle olunca çok ciddi hukuki, vicdani ve itikadi bir tartışmayı körüklüyor.
Konuyla ilgili 5 yıllık çalışmalarını “Organ nakli hakkında gizlenen gerçekler” adı altında kitaplaştıran araştırmacı-yazar Kemal Özer ile bir araya geldik. Ölü bir bedenden organ alınamayacağını, vericinin diri olması gerektiğini hatırlatan Özer, “Bu sebeple 1968 yılında ‘beyin ölümü’ diye bir şey uydurdular. Böyle bir şey yok ve dünyadan birçok doktor artık beyin ölümüne inanmıyor, bunu da açıklıyor. Kitapta bu görüşlere ve beyin ölümü gerçekleştikten sonra hayata geri dönen vakalara yer verdim. İtikadi olarak da insan ancak ruh bedenden ayrıldıktan sonra ölmüş sayılır.
Hastanın kalbi attığı halde ‘beyin ölümü gerçekleşti, bir daha hayata dönemez’ demek şirk koşmaktır” diyor.
İlk olarak 1968 yılında Harvard Üniversitesi tarafından tanımlanmış olan beyin ölümü kriterleri, tıp dünyasında yaklaşık 50 yıldır bazı etik tartışmaları da beraberinde getiriyor. Beyin ölümü teşhisi konduktan sonra hayata geri dönen vakalar, kafa karışıklığına sebep oluyor. Lazarus Refleksi (kişinin beyin ölümünden sonra kollarını sarılır gibi havaya kaldırması) gibi fenomenler de, beyin ölümünün gerçekten ‘ölüm’ olup olmadığına dair soru işaretlerine yol açıyor.
Organ naklinin beyin ölümü gerçekleşmiş vericilerden yapılabiliyor olması ise, hal böyle olunca çok ciddi hukuki, vicdani ve itikadi bir tartışmayı körüklüyor.
Konuyla ilgili 5 yıllık çalışmalarını “Organ nakli hakkında gizlenen gerçekler” adı altında kitaplaştıran araştırmacı-yazar Kemal Özer ile bir araya geldik. Ölü bir bedenden organ alınamayacağını, vericinin diri olması gerektiğini hatırlatan Özer, “Bu sebeple 1968 yılında ‘beyin ölümü’ diye bir şey uydurdular. Böyle bir şey yok ve dünyadan birçok doktor artık beyin ölümüne inanmıyor, bunu da açıklıyor. Kitapta bu görüşlere ve beyin ölümü gerçekleştikten sonra hayata geri dönen vakalara yer verdim. İtikadi olarak da insan ancak ruh bedenden ayrıldıktan sonra ölmüş sayılır.
Hastanın kalbi attığı halde ‘beyin ölümü gerçekleşti, bir daha hayata dönemez’ demek şirk koşmaktır” diyor.