bidat bidattir, güzeli (hasenesi), çirkini (seyyiesi) olmaz !!!

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
ben bir müslümanım..nur dairesindeyim ,yanlışlarında dışındayım..

Tarikata ,tasavvufa aslında karşı değilim..fakat uyduruk olmiycak.şeriata ,sünnete uygun olacak..


Senin görevin birmüslüman olarak, irşad ,aydınlatmak,yanlışı görünce hemen düzeltmekdir..

şimdi konuya dönelim..

Rabbani bri yandan güzel bir bidat tariflerken ,diğer tarafdan tam bir bidadi bir durumu savunuyor?

Nedir bunun hikmeti?

Slm .tşk.

o zaman daha vahim...

şimdi üstad dan örnek verirsem bu yanlışından dönecekmisin?
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
ver! dönimde hangi yanlışdan dönecem ,anlamadım..
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
rabbaninin durumunu cevablamaya çekiniyormusun??

çok mübarek zat ,beni çarpar diyemi korkuyorsun?

hala daha rabbaninin bidad savunup savunmadığını söylemedin..konuyu geçiştriyorsun..
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
ver! dönimde hangi yanlışdan dönecem ,anlamadım..

bediüzzaman hazretleri imam rabbaniden üstadı olarak bahsetmekte ve ders aldığını ifade etmektedir... dikkat et üstadı olarak kabul ediyor diyorum... (bu kadarcık bile yeter ama, sen bunlada iktifa edermisin bilmem)

"İşte bu sır içindir ki, Yeni Said’in hususî üstadı olan İmam-ı Rabbânî, Gavs-ı Âzam ve İmam-ı Gazâlî, Zeynelâbidin (r.a.) hususan Cevşenü’l-Kebîr münâcâtını bu iki imamdan ders almışım. " (emirdağ lahikası, 154)

bre hey akılsız, gafil. bediüzzaman hazretleri, imam rababniyi üstad olarak kabul edip ders aldığını ifade ederken, sen kim oluyorsun da, imam rabbani yi bidat kavramalarını savunmak la suçluyorsun. bediüzzaman hazretleri, imam rabbaninin bidat i savunduğunu farketmedi de sen mi fark ettin. bir de nur dairesindeyim diyorsun. edepsizlik etme. bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma.
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
bediüzzaman hazretleri imam rabbaniden üstadı olarak bahsetmekte ve ders aldığını ifade etmektedir... dikkat et üstadı olarak kabul ediyor diyorum... (bu kadarcık bile yeter ama, sen bunlada iktifa edermisin bilmem)

"İşte bu sır içindir ki, Yeni Said’in hususî üstadı olan İmam-ı Rabbânî, Gavs-ı Âzam ve İmam-ı Gazâlî, Zeynelâbidin (r.a.) hususan Cevşenü’l-Kebîr münâcâtını bu iki imamdan ders almışım. " (emirdağ lahikası, 154)

bre hey akılsız, gafil. bediüzzaman hazretleri, imam rababniyi üstad olarak kabul edip ders aldığını ifade ederken, sen kim oluyorsun da, imam rabbani yi bidat kavramalarını savunmak la suçluyorsun. bediüzzaman hazretleri, imam rabbaninin bidat i savunduğunu farketmedi de sen mi fark ettin. bir de nur dairesindeyim diyorsun. edepsizlik etme. bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma.


bende zannetim sende bir hikmet var!:D


said amca tasdiklediği için rabbaninin yazdıkları bidat olmuyor?:D


peki bu yaptığın üçkağıtcılık olmuyormu?:rtfm:

sen hakkı kurana göremi said amcana göremi söylüyorsun????:sweatingbul:



ne yapacan gavsamı inanacan.?said amca öyle diyo..:D


neyse........
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
sana şu mesajı yazmıştım

ha anladım siz "Kutb ve Kutb-ül-aktâb ve Gavs" kavramlarını kabul etmiyorsunuz. dinde yeri yoktur diyorsunuz yani...

bakın bunun reddedileceği hiç aklıma gelmezdi.. işin açığı bu konuda hiç de kafa yormamıştım...

soruya cevap vermeden önce soruyu soranın kim olduğunu bilmek hakkımıdır sanırım.

sanırım siz nur dairesinde değilsiniz?

sanırım tarikata ve tasavvufa da karşınız?

siz kendinizi tanımlarmısınız, kime bağlısınız? ona göre cevap vermeye çalışacağım.

bakın ben aşağıda imzamda kendimi tanımladım. tşk


sen de aşağıdaki mesajla cevap vermiştin.


ben bir müslümanım..nur dairesindeyim ,yanlışlarında dışındayım..

Tarikata ,tasavvufa aslında karşı değilim..fakat uyduruk olmiycak.şeriata ,sünnete uygun olacak..


Senin görevin birmüslüman olarak, irşad ,aydınlatmak,yanlışı görünce hemen düzeltmekdir..

şimdi konuya dönelim..

Rabbani bri yandan güzel bir bidat tariflerken ,diğer tarafdan tam bir bidadi bir durumu savunuyor?

Nedir bunun hikmeti?

Slm .tşk.


nur dairesindeyim dediğin için sana aşağıdaki cevabı vermiştim.

bediüzzaman hazretleri imam rabbaniden üstadı olarak bahsetmekte ve ders aldığını ifade etmektedir... dikkat et üstadı olarak kabul ediyor diyorum... (bu kadarcık bile yeter ama, sen bunlada iktifa edermisin bilmem)

"İşte bu sır içindir ki, Yeni Said’in hususî üstadı olan İmam-ı Rabbânî, Gavs-ı Âzam ve İmam-ı Gazâlî, Zeynelâbidin (r.a.) hususan Cevşenü’l-Kebîr münâcâtını bu iki imamdan ders almışım. " (emirdağ lahikası, 154)

bre hey akılsız, gafil. bediüzzaman hazretleri, imam rababniyi üstad olarak kabul edip ders aldığını ifade ederken, sen kim oluyorsun da, imam rabbani yi bidat kavramalarını savunmak la suçluyorsun. bediüzzaman hazretleri, imam rabbaninin bidat i savunduğunu farketmedi de sen mi fark ettin. bir de nur dairesindeyim diyorsun. edepsizlik etme. bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma.

sen de aşağıdaki mesajı vermişsin

bende zannetim sende bir hikmet var!:D


said amca tasdiklediği için rabbaninin yazdıkları bidat olmuyor?:D


peki bu yaptığın üçkağıtcılık olmuyormu?:rtfm:

sen hakkı kurana göremi said amcana göremi söylüyorsun????:sweatingbul:



ne yapacan gavsamı inanacan.?said amca öyle diyo..:D


neyse........

utanmaz arlanmaz!!! hem nur dairesindeyim diyorsun hem "said amca" diyorsun, yazık çok yazık. seni Allah (cc) a havale ettim..


not: bu mesajı @gavs rumuzlu yalancı için yazmadım. anladım ki provakatörün taa alası. bu yazıyı daha sonra forumu okuyan kardeşlerim için yazdım. lütfen bu üyeyeye dikkat edin. diyaloga girmeyin.!
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
kafanı o risaleı nur dairsinden çıkarıpda islama tekrar bir daha bakmanı tavsiyye ediyorum..

ne kadar cahilane ve seviyyesizce hakarete geçmeniz ,drumunuzu açıklıyor..:rtfm:

birde millete bidad öğretiyorsunuz..:rtfm:

sana göre bidat,said amcanın tasdikinden geçiyor..o bidat derse bidat demezse bidat değil?:blink:

sana rabbaniden değil ,said amcadanda bidat yazıyım.

kuranı ebced cifir hesaplarıya,adeta matemetiksel hokkabazlıklarla tefsir etmek ,işaret ettiği manayı söylemek bidat değilmi?:thinking:


sayemde bidat öğrendin...cıyak cıyak neden bağırıyorsun????:D
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
çağımızın hastalığı bidat nedir? çeşitli tanımlar yapılmış.

“bid’at: sonradan ihdas edilen adetler . dinin aslında olmayıp sonradan icad edilen şeylerdir. şer’i delile istinad etmiyerek ve dine dayalı olarak çıkarılan şeylerdir. din alimleri tarafından din namına beğenilen ve dine müteallik olan yeni icad ve hükümlere bid’a-yı hasene, beğenilmeyip tasvib görmeyenlere bid’a-yı seyyie denilmektedir.â€￾ (yeni lügat, abdullah yeğin, sh.67)

“bidat, peygamber efendimiz (asv)'in sünnetini beğenmeyip, onun yerine başka bir yol başka bir tarz başka bir yaşam şekli ve alternatif bir çığır açmaktır ki bu hem sünnete hem de bir çok ayetin hükmüne aykırıdır.â€￾ ( sorularlarisale.com)


ve benzeri çeşitli bi’at tanımlamaları yapılmaktadır.

bir kısım büyüğümüz, “mevlid kandiliâ€￾ gibi bidalara, bidayı hasene demişler ve bunlar bida olmakla birlikte, bidayı hasene dir. yani içerik olarak güzeldir. bunu yapmakta mahzur yoktur demişlerdir.

biz bu minvalde yapılan tanımlamalara, imam rabbaniden referans vererek katılmadığımızı (eksiklikler olduğunu ifade ederek) ifade ederiz.

imam rabbani 255. mektubunda aynen şöyle demektedir.

“İmam rabbani, 255. mektup

Bu mektûb, molla Muhammed Tâhir-i Lâhorîye yazılmışdır. Sünnet-i seniyyeyi her yere yaymağı ve bid’atleri yok etmek lâzım olduğunu bildirmekdedir:

Allahü teâlâya hamd olsun ve Onun seçdiği sevdiği iyi insanlara selâm olsun! Hâfız Behâeddîn ile göndermiş olduğunuz kıymetli mektûb geldi. Bizleri çok sevindirdi. Ne büyük ni’metdir ki, yanınızda olanlar ve sevdikleriniz, bütün gücleri ile, Resûlullahın sünnetlerinden bir sünneti diriltmeğe çalışmakdadırlar ve bütün varlıkları ile, kötü ve beğenilmeyen bid’atlerden bir bid’ati yok etmeğe uğraşmakdadırlar. Sünnet ile bid’at, birbirlerinin zıddıdır, tersidir. Birinin bulunduğu yerde, ikincisi bulunamaz, gider. Birini diriltmek, ötekini yok etmekdir. Sünneti diriltmek, bid’ati yok eder. Bid’ati diriltmek de, sünneti yok eder. İster hasene, ya’nî güzel desinler, ister seyyie, çirkin desinler, her bid’at, sünneti yok eder. Belki, bir bakımdan güzel denilmiş olabilir. Hiçbir bid’atin kendisi güzel olamaz. Çünki Allahü teâlâ, sünnetlerin hepsini beğenir. Sünnetlerin zıddı ise, şeytânın beğendiği şeylerdir. Bugün, bid’atler, her yere yayılmış olduğundan, bu sözümüz çok kimseye ağır gelir. Fekat, âhıretde, hangimizin doğru olduğunu anlıyacaklardır. İşitdiğimize göre, hazret-i Mehdî, hükûmet sürdüğü zemân, dîni yayarken ve sünneti diriltirken, bid’at işlemeğe alışmış olan Medînedeki âlim, bid’ati güzel sandığı ve ibâdet olarak yapdığı için, hazret-i Mehdînin emrlerine şaşarak, (Bu adam, bizim dînimizi yok etdi ve milletimizi öldürdü) diyecekdir. Hazret-i Mehdî “rahmetullahi aleyhâ€￾ bu âlimi öldürecekdir. Onun güzel sandığı bid’atin, kötü olduğunu bildirecekdir. Bu, Allahü teâlânın ni’metidir. Dilediğine verir. Onun ihsânı çokdur. Size ve yanınızda olanlara selâm ederim. Çok unutkan oldum. Mektûbunuzu kime verdiğimi hâtırlıyamıyorum. Süâllerinize cevâb veremediğim için afvınızı dilerim. Meyân şeyh Ahmed-i Garmelî, sevdiklerimizdendir. Size yakındır. Kendisine teveccüh buyurunuz! â€￾


yani; “ister hasene, ya’nî güzel desinler, ister seyyie, çirkin desinler, her bid’at, sünneti yok eder.â€￾ diyor. yani bidat bidattir. güzeli çirkini olmaz diyor imam rabbani hazretleri. (ahir zamanın ahirinde olduğumuzu yinelemek istiyorum.)

ayrıca imam rabbaninin bu görüşü ile üstadın 11. lemanın 6 nüktesindeki görüşü arasında tezatta yoktur. 11. lemanın 6 nüktesi aşağıdaki gibidir.

“altıncı nükte

resul-i ekrem aleyhissalâtü vesselâm ferman etmiş:


ÙƒÙ￾Ù„Ù￾Ù‘ بÙ￾دْعÙ￾Ø©Ù￾ ضÙ￾لاÙ￾Ù„Ù￾Ø©ÙŒ ÙˆÙ￾ÙƒÙ￾Ù„Ù￾Ù‘ ضÙ￾لاÙ￾Ù„Ù￾Ø©Ù￾ Ù￾Ù￾Ù‰ النÙ￾ّارÙ￾ 1

yani, 2 اÙ￾لْيÙ￾وْمÙ￾ اÙ￾كْمÙ￾لْتÙ￾ Ù„Ù￾ÙƒÙ￾مْ دÙ￾ينÙ￾ÙƒÙ￾مْ sırrıyla, kavaid-i şeriat-ı garrâ ve desâtir-i sünnet-i seniyye tamam ve kemâlini bulduktan sonra, yeni icadlarla o düsturları beğenmemek veyahut -hâşâ ve kellâ- nâkıs görmek hissini veren bid’aları icad etmek dalâlettir, ateştir.

sünnet-i seniyyenin merâtibi var. 3 bir kısmı vâciptir, terk edilmez. o kısım, şeriat-ı garrâda tafsilâtıyla beyan edilmiş. onlar muhkemattır, hiçbir cihette tebeddül etmez. bir kısmı da nevâfil nev’indendir. nevâfil kısmı da iki kısımdır:

bir kısmı, ibadete tâbi sünnet-i seniyye kısımlarıdır. onlar dahi şeriat kitaplarında beyan edilmiş; onların tağyiri bid’attır. diğer kısmı, “âdâbâ€￾ tabir ediliyor ki, siyer-i seniyye kitaplarında zikredilmiş.

onlara muhalefete bid’a denilmez; fakat âdâb-ı nebevîye bir nevi muhalefettir ve onların nurundan ve o hakikî edepten istifade etmemektir.

bu kısım ise, örf ve âdât, muamelât-ı fıtriyede resul-i ekrem aleyhissalâtü vesselâmın tevatürle malûm olan harekâtına ittibâ etmektir.

meselâ, söylemek âdâbını gösteren ve yemek ve içmek ve yatmak gibi hâlâtın âdâbının düsturlarını beyan eden ve muaşerete taallûk eden çok sünnet-i seniyyeler var. bu nevi sünnetlere “âdâbâ€￾ tabir edilir.

fakat o âdâba ittibâ eden, âdâtını ibadete çevirir. o âdâbdan mühim bir feyiz alır. en küçük bir âdâbın mürââtı, resul-i ekrem aleyhissalâtü vesselâmı tahattur ettiriyor, kalbe bir nur veriyor.

sünnet-i seniyyenin içinde en mühimi, islâmiyet alâmetleri olan ve şeâire de taallûk eden sünnetlerdir. şeâir, adeta hukuk-u umumiye nev’inden, cemiyete ait bir ubudiyettir.

birisinin yapmasıyla o cemiyet umumen istifade ettiği gibi, onun terkiyle de umum cemaat mes’ul olur. bu nevi şeâire riyâ giremez ve ilân edilir. nafile nev’inden de olsa, şahsî farzlardan daha ehemmiyetlidir.â€￾







biz üstadın ve imam rabbaninin görüşüne katılıyoruz.

tam da bu noktada mustafa sungur abinin, bediüzzaman sempozyumunda ifade ettiği; (la yağlemül gaybe illallah), kıyametin yakın olduğu pek bir sürenin kalmadığı (yaklaşık 100-120 yıl) ifadesini ekleyerek ahir zamanın ahirinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

ve deriz ki ey ahali, ahir zamanın ahirindeyiz.

bidatın güzeli çirkini olmaz. bidat bidattir.




ayrıca bu kapsamda değerlendirilecek ve mehdi hazretleri ile ilgili çok önemli bir konuyu burada tekrarlamak istiyorum;


imam rabbaninin “işitdiğimize göre, hazret-i mehdî, hükûmet sürdüğü zemân, dîni yayarken ve sünneti diriltirken, bid’at işlemeğe alışmış olan medînedeki âlim, bid’ati güzel sandığı ve ibâdet olarak yapdığı için, hazret-i mehdînin emrlerine şaşarak, (bu adam, bizim dînimizi yok etdi ve milletimizi öldürdü) diyecekdir. hazret-i mehdî “rahmetullahi aleyhâ€￾ bu âlimi öldürecekdir. “ ifadesi ile mustafa sungur abimizin yukarıda ifade ettiği (kıyametin yaklaştığı ile ilgili olan) görüşleri bir arada değerlendirdiğimizde ne dehşetli vede ne müjdeli bir zamanın eşiğinde olduğumuzun farkına varalım.

imtihan şiddetli olacaktır. hazırlığımızı yapalım, azığımızı hazırlayalım.

inşallah mehdinin gelişi yakındır veya gelmiştir.


Selam ve dua ile.



bidat bidattir, güzeli (hasenesi), çirkini (seyyiesi) olmaz !!!
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Yukarıdaki bir yazıda, meselenin yani ihtilafın lafzi olduğunu asli olmadığını ifade etmiştim..Gureba mecmuasında da meselenin lafzi ihtilaf olduğunu okuyunca bu tevafuktan mutlu oldum.şimdi yazıyı aktarıyorum:



Büyük Muhaddis ve Fakih Abdülğenî el-Müceddidî, İbn-i Mâce Hâşiyesi İncâhu’l-Hâce’de, Kim bizim bu dîn işimizde ondan olmayan şeyi uydurursa o (uydurduğu) merdûddur hadîsini îzâh ederken şöyle diyor: Ondan (dînden) olmayan şeyi demek, dînin vesîlelerinden (de) olmadıkça demektir. Zîrâ vesîleler, ona (dîne) dâhildir. İşte bundan dolayı, Müceddid (İmâm Rebbânî) -Allah celle celâlühû ondan râzı olsun- dîn işinin vesîleleri olan sarf ve nahiv gibi ilimlerin, Sünnet’e dâhil olduğunu bid’at ta'bîrinin bunlar için kullanılmayacağını, söylemiştir.

Zîrâ O’na göre, -Allah celle celâlühû Ondan râzı olsun- bid’atta kesinlikle bir güzellik yoktur. İşte bu yüzden O şöyle diyor: Nûru, sabâhın aydınlığı gibi de olsa, bid’at-i hasene[57] terk edilir. Çünki bid’at kesinlikle Sünnet’i kaldıran bir şeydir. Bir kişi Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in yapmadığını yaparsa o hususta ona muhâlif olur. Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in yaptığını yapmazsa yine öyle olur. (O’na muhâlif olur. İmâm Rebbânî) İşte bundan dolayı, namaza başlarken dil ile yapılan niyyeti men' etti. Zîrâ niyyetin dille yapılması ne Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem, ne Sahâbe rıdvanullâhi teâlâ aleyhim, ne de müctehidlerden birinden sâbit olmamıştır.

Âlimlerden bid’at-i hasene/güzel ve seyyieye ayıran da vardır. Bununla beraber âlimlerimiz şöyle demişlerdir: Helâya girerken önce sol ayağı içeriye sokmak gibi küçük bir şey de olsa, Sünnet’i işlemek, medreseler inşâ etmek gibi büyük bir iş de olsa bid’at-i haseneden evlâdır, daha iyidir.[58] (El-Müceddidî’nin sözü bitti.)

Hâsılı, bid'atin, hasenesi/güzeli olmaz; hepsi, seyyiedir/kötüdür diyenler Şer'î ıstılâhı kasdediyorlar; lügat ma’nâsındaki bid'at’i kasdetmiyorlar. Bid’atin güzeli de vardır diyenler, Şer’î Istılâhı kasdetmeyip lüğat ma’nâsını murâd ediyorlar.

Yani her iki guruba göre de bid’at-i hasene Şer’î ma’nâda bid’at değildir. İmâm Rebbânî Şer’î ıstılâhı esas alarak Şer'îat’

ı ve Sünnet’in temel esaslarına uyan ama şeklen sonradan ortaya çıkan bir şeye bid’at demez. Diğerleri de şeklen sonra ortaya çıkmasından dolayı lügat ma’nâsıyla bid’at, Şerîat esasına dayandığından dolayı hasene demişlerdir. Kısacası hilâf/anlaşmazlık lafzîdir, ma’nevî değildir. Esâsda hepsi bir kapıya çıkmaktadır



.............................
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun

Bidat'in tarifinde sıkıntı var, öncelikle doğru bir tarif yapılmalı.

Bidat öyle iddia edildiği gibi "dinde olmayan şey" değildir. Maalesef bu tarif ümmetin başına bela olmuştur. Mesela Hind Pakistan kıtasındaki İslami gruplardan "Tebliğ cemaati"nin tebliğ aracı olarak kitap, dergi vb. neşretmemeleri sadece Resulullah zamanındaki vaaz ve irşad yöntemini örnek kabul etmeleri bu yanlış tarifin tipik ve aşırı bir örneğidir.

İşte ulema, Allah Resulü döneminden sonra ortaya çıkan herşeyi bidat olarak nitelendirmenin mümkün olmadığını farkına varmış olmalı ki, bidat'ı "hasane" ve "seyyie" olarak ikiye ayırma zorunluluğunu hissetmiştir.

Kısaca bidat, dinde olmayan şey değil, "dine aykırı olan şey" dir. Dine aykırı olan ve olmayan şeylerin hasene/güzel, seyyie/çirkin şeklinde tanımlanması yerinde ve doğru bir tanımlamadır.
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Bugün ki program konusuydu bidat
ama bitti program ...

=)
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
imam rabbaninin ister hasene, yanî güzel desinler, ister seyyie, çirkin desinler, her bidat, sünneti yok eder. görüşüne katılıyormusun?

İmam-ı Rabbani’de (1), eş-Şâtıbî’de (2) ve daha başka isimlerde gördüğümüz “bid’atin hasenesi-seyyiesi olmaz; bid’at bid’attir ve her bid’at merduttur” tavrı, bid’atin “ıstılahî” anlamıyla ilgilidir. Evet onlar, ulemanın “bid’at-ı hasene – bid’at-ı seyyie” taksimini kabul etmiyor ve her bid’atin dalalet olduğunu söylüyor. Bu doğru. Fakat bir başka doğru daha var: Onlar “her bid’at dalalettir” derken, diğer ulemanın “bid’at-ı hasene” olarak gördü şeyi “sünnet” olarak değerlendiriyor.

“Kim İslam’da bir “güzel sünnet” ihdas eder ve kendisinden sonra onunla amel edilirse, ondan sonra onunla amel edenlerin sevabının bir misli kendilerinden de eksiltilmeksizin ona verilir. Kim de kötü/çirkin/günah bir sünnet ihdas ederse, ondan sonra onunla amel edenlerin vebalinin bir misli kendilerinden de eksiltilmeksizin ona yüklenir” (3) hadisi, Din’de, daha sonraki kuşakların da sünnet ihdas edebileceğini açıkça ortaya koyuyor. Aksi halde “Kim İslam’da güzel bir sünnet ihdas ederse…” demenin bir anlamı olmaz.

Ancak buradaki “ihdas edilen sünet”in mahiyeti son derece önemlidir. Bu sünnet herhangi bir Kur’an ve Sünnet nassıyla ve herhangi bir Şer’î prensiple çatışma/çelişme teşkil etmemelidir. İşte böyle uygulamalara bir kısım ulema “bid’at-ı hasene” derken, İmam-ı Rabbanî, İmam eş-Şâtıbî ve onların tavrını benimseyen ulema “sünnet” diyor. Kaynaklarımızdaki “Sünnetu’s-Selef”, “Sünnetu’l-Meşâyih”… gibi terkipler tam da bunu anlatır.


1. İmâm Rabbânî, Mektûbât:1/159-160, 186. Mektûb.

2. İmam Şatıbi, el-İ’tisâm, I, 141 vd.

3. Müslim, “Zekât”, 69, “İlm”, 15; et-Tirmizî, “İlm”, 16; İbn Mâce, “İmân”, 14; Ahmed b. Hanbel, II, 504, IV, 360-1.
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Bid'at-i hasene denilen şeyler zaten bid'at bile değildir...

Yani bir "şey" ya bid'attir ya da değildir...
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
"mevlevi ayini" olarak sunlan gösteri, modernize edilmiş bir cahiliye adeti(bidat)dir. müzik ile ibadet olmaz.

http://ihvanforum.org/125040-quotme...iye-adetibidatdir-muzik-ile-ibadet-olmaz.html


"mevlevi ayini" olarak sunlan gösteri, modernize edilmiş bir cahiliye adeti(bidat)dir. müzik ile ibadet olmaz.

TEKRAR EDİYORUM MÜZİK İLE İBADET OLMAZ...

hz. mevlananın müzik eşliğinde yaptığı böyle bir ibadeti yoktur. yanlış hatırlamıyorsam hayatında bir kere Allah (cc) aşkı ile bunu yapmıştır.... o da müziksiz.

(olur diyenlerin alevilerin kendince kadınlı erkekli yaptıkları ritüelede onay vermesi gerekir)

buyrun videoyu izleyin.

http://www.youtube.com/watch?v=Kpxy0AQJAVU&feature=g-all-c



ayrıca bu "mevlevi ayini", plaj kenarındaki lüks otellerde (zinahane), rakı sofralarına meze yapılmaktadır, malesef.

mevlevilik yolu (tarik) günümüzde kurumuştur. aslen cerrahi olmakla birlikte, biz mevleyiz diye bu mirasa sahip çıkmak isteyen, insanları bu noktada kandıran ömer tuğrul innaçer ve ahmet özhan avanesini tövbeye çapğırıyorum. tez bu yoldan (biz mevleviyiz demekten) dönsünler.

ömer tuğrul inançer ve ahmet özhan takip edebildiğim kadarı ile bu "dinlerarası diyalog" fitnesine de konser veb etkinliklerle katkı sağlamaktadır. geç olmadan yanlıştan dönsünler.


son olarak bu mevlevi ayininin hangi noktaya geldiği ile ilgili bir haber ve bir fotoğraf paylaşmak istiyorum.

Allah (cc) tüm müminleri ahirzaman şerlerinden korusun. amin.

"
[FONT=&quot]Resmi gönderen kardeşimiz Cami adını yazmadığı için nerede çekildiğini bilmiyoruz. Muhtemelen bir icazet merasimi.

Genç kızlar erkekler karşısında sema gösterisi yapıyor. Büluğ çağına ermiş kızların üstelik camide yani Allah’ın evinde, Allah’ın dinine muhalif bir şekilde hareket etmeleri geldiğimiz noktayı gösteriyor. İslam, tarihinde böyle sululuk, cıvıklık ve şuursuzluk görmedi."


camide-kadin-semazen-gosterisi.jpg

camide-kadin-semazen-gosterisi.jpg


haberin linki:

http://www.ismailaga.info/yazi/2012/09/16/camide-kadin-semazenlerle-erkeklere-gosteri/
[/FONT]
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Kutlu Doğum Haftası ve Mevlid bid'attir! / Osmanlı - Mehmet Emin Akın

<span style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: "YouTube Noto", Roboto, arial, sans-serif; font-size: 20px;">
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Hz. Peygamber zamanında Arapların kullandığı rakam sistemi harflerden müteşekkil idi. Romalılar gibi ''V, X, I, M, C'' harf-sayı sistemini rakam olarak ama Arapça harflerle kullanıyorlardı. Mesela bu anlamda ELİF LAM MİM gibi hurufu mukattanın bildiğimiz rakamlar olduğu söylenir.

Diyeceksiniz ki Avrupa'nın da kabul ettiği rakamlara o halde niye Araplardan geldiği söylenir? Batı aydınlanması Arap medeniyeti üzerinden geliştiği için böyle derler. Oysa Arap medeniyeti kurulmaya başladığında bu rakam sistemini Hint medeniyetinden devralmıştır. Demem o ki Hz. Peygamber zamanında rakam olarak elifbe harfleri kullanılıyordu, şimdiki Arap(!) rakamları değil..

Hadi şimdi buna da bid'at deyin de geri gitmişken tam geri gidelim! Yok öyle işine geldiği gibi anlamak!
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
çağımızın hastalığı bidat nedir? çeşitli tanımlar yapılmış.

“bid’at: sonradan ihdas edilen adetler . dinin aslında olmayıp sonradan icad edilen şeylerdir. şer’i delile istinad etmiyerek ve dine dayalı olarak çıkarılan şeylerdir. din alimleri tarafından din namına beğenilen ve dine müteallik olan yeni icad ve hükümlere bid’a-yı hasene, beğenilmeyip tasvib görmeyenlere bid’a-yı seyyie denilmektedir.” (yeni lügat, abdullah yeğin, sh.67)

“bidat, peygamber efendimiz (asv)'in sünnetini beğenmeyip, onun yerine başka bir yol başka bir tarz başka bir yaşam şekli ve alternatif bir çığır açmaktır ki bu hem sünnete hem de bir çok ayetin hükmüne aykırıdır.” ( sorularlarisale.com)

ve benzeri çeşitli bi’at tanımlamaları yapılmaktadır.

bir kısım büyüğümüz, “mevlid kandili” gibi bidalara, bidayı hasene demişler ve bunlar bida olmakla birlikte, bidayı hasene dir. yani içerik olarak güzeldir. bunu yapmakta mahzur yoktur demişlerdir.

biz bu minvalde yapılan tanımlamalara, imam rabbaniden referans vererek katılmadığımızı (eksiklikler olduğunu ifade ederek) ifade ederiz.

imam rabbani 255. mektubunda aynen şöyle demektedir.

“İmam rabbani, 255. mektup

Bu mektûb, molla Muhammed Tâhir-i Lâhorîye yazılmışdır. Sünnet-i seniyyeyi her yere yaymağı ve bid’atleri yok etmek lâzım olduğunu bildirmekdedir:

Allahü teâlâya hamd olsun ve Onun seçdiği sevdiği iyi insanlara selâm olsun! Hâfız Behâeddîn ile göndermiş olduğunuz kıymetli mektûb geldi. Bizleri çok sevindirdi. Ne büyük ni’metdir ki, yanınızda olanlar ve sevdikleriniz, bütün gücleri ile, Resûlullahın sünnetlerinden bir sünneti diriltmeğe çalışmakdadırlar ve bütün varlıkları ile, kötü ve beğenilmeyen bid’atlerden bir bid’ati yok etmeğe uğraşmakdadırlar. Sünnet ile bid’at, birbirlerinin zıddıdır, tersidir. Birinin bulunduğu yerde, ikincisi bulunamaz, gider. Birini diriltmek, ötekini yok etmekdir. Sünneti diriltmek, bid’ati yok eder. Bid’ati diriltmek de, sünneti yok eder. İster hasene, ya’nî güzel desinler, ister seyyie, çirkin desinler, her bid’at, sünneti yok eder. Belki, bir bakımdan güzel denilmiş olabilir. Hiçbir bid’atin kendisi güzel olamaz. Çünki Allahü teâlâ, sünnetlerin hepsini beğenir. Sünnetlerin zıddı ise, şeytânın beğendiği şeylerdir. Bugün, bid’atler, her yere yayılmış olduğundan, bu sözümüz çok kimseye ağır gelir. Fekat, âhıretde, hangimizin doğru olduğunu anlıyacaklardır. İşitdiğimize göre, hazret-i Mehdî, hükûmet sürdüğü zemân, dîni yayarken ve sünneti diriltirken, bid’at işlemeğe alışmış olan Medînedeki âlim, bid’ati güzel sandığı ve ibâdet olarak yapdığı için, hazret-i Mehdînin emrlerine şaşarak, (Bu adam, bizim dînimizi yok etdi ve milletimizi öldürdü) diyecekdir. Hazret-i Mehdî “rahmetullahi aleyh” bu âlimi öldürecekdir. Onun güzel sandığı bid’atin, kötü olduğunu bildirecekdir. Bu, Allahü teâlânın ni’metidir. Dilediğine verir. Onun ihsânı çokdur. Size ve yanınızda olanlara selâm ederim. Çok unutkan oldum. Mektûbunuzu kime verdiğimi hâtırlıyamıyorum. Süâllerinize cevâb veremediğim için afvınızı dilerim. Meyân şeyh Ahmed-i Garmelî, sevdiklerimizdendir. Size yakındır. Kendisine teveccüh buyurunuz! ”

yani; “ister hasene, ya’nî güzel desinler, ister seyyie, çirkin desinler, her bid’at, sünneti yok eder.” diyor. yani bidat bidattir. güzeli çirkini olmaz diyor imam rabbani hazretleri. (ahir zamanın ahirinde olduğumuzu yinelemek istiyorum.)

ayrıca imam rabbaninin bu görüşü ile üstadın 11. lemanın 6 nüktesindeki görüşü arasında tezatta yoktur. 11. lemanın 6 nüktesi aşağıdaki gibidir.

“altıncı nükte

resul-i ekrem aleyhissalâtü vesselâm ferman etmiş:


كُلُّ بِدْعَةٍ ضَلاَلَةٌ وَكُلُّ ضَلاَلَةٍ فِى النَّارِ 1

yani, 2 اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ sırrıyla, kavaid-i şeriat-ı garrâ ve desâtir-i sünnet-i seniyye tamam ve kemâlini bulduktan sonra, yeni icadlarla o düsturları beğenmemek veyahut -hâşâ ve kellâ- nâkıs görmek hissini veren bid’aları icad etmek dalâlettir, ateştir.

sünnet-i seniyyenin merâtibi var. 3 bir kısmı vâciptir, terk edilmez. o kısım, şeriat-ı garrâda tafsilâtıyla beyan edilmiş. onlar muhkemattır, hiçbir cihette tebeddül etmez. bir kısmı da nevâfil nev’indendir. nevâfil kısmı da iki kısımdır:

bir kısmı, ibadete tâbi sünnet-i seniyye kısımlarıdır. onlar dahi şeriat kitaplarında beyan edilmiş; onların tağyiri bid’attır. diğer kısmı, “âdâb” tabir ediliyor ki, siyer-i seniyye kitaplarında zikredilmiş.

onlara muhalefete bid’a denilmez; fakat âdâb-ı nebevîye bir nevi muhalefettir ve onların nurundan ve o hakikî edepten istifade etmemektir.

bu kısım ise, örf ve âdât, muamelât-ı fıtriyede resul-i ekrem aleyhissalâtü vesselâmın tevatürle malûm olan harekâtına ittibâ etmektir.

meselâ, söylemek âdâbını gösteren ve yemek ve içmek ve yatmak gibi hâlâtın âdâbının düsturlarını beyan eden ve muaşerete taallûk eden çok sünnet-i seniyyeler var. bu nevi sünnetlere “âdâb” tabir edilir.

fakat o âdâba ittibâ eden, âdâtını ibadete çevirir. o âdâbdan mühim bir feyiz alır. en küçük bir âdâbın mürââtı, resul-i ekrem aleyhissalâtü vesselâmı tahattur ettiriyor, kalbe bir nur veriyor.

sünnet-i seniyyenin içinde en mühimi, islâmiyet alâmetleri olan ve şeâire de taallûk eden sünnetlerdir. şeâir, adeta hukuk-u umumiye nev’inden, cemiyete ait bir ubudiyettir.

birisinin yapmasıyla o cemiyet umumen istifade ettiği gibi, onun terkiyle de umum cemaat mes’ul olur. bu nevi şeâire riyâ giremez ve ilân edilir. nafile nev’inden de olsa, şahsî farzlardan daha ehemmiyetlidir.”






biz üstadın ve imam rabbaninin görüşüne katılıyoruz.

tam da bu noktada mustafa sungur abinin, bediüzzaman sempozyumunda ifade ettiği; (la yağlemül gaybe illallah), kıyametin yakın olduğu pek bir sürenin kalmadığı (yaklaşık 100-120 yıl) ifadesini ekleyerek ahir zamanın ahirinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

ve deriz ki ey ahali, ahir zamanın ahirindeyiz.

bidatın güzeli çirkini olmaz. bidat bidattir.



ayrıca bu kapsamda değerlendirilecek ve mehdi hazretleri ile ilgili çok önemli bir konuyu burada tekrarlamak istiyorum;


imam rabbaninin “işitdiğimize göre, hazret-i mehdî, hükûmet sürdüğü zemân, dîni yayarken ve sünneti diriltirken, bid’at işlemeğe alışmış olan medînedeki âlim, bid’ati güzel sandığı ve ibâdet olarak yapdığı için, hazret-i mehdînin emrlerine şaşarak, (bu adam, bizim dînimizi yok etdi ve milletimizi öldürdü) diyecekdir. hazret-i mehdî “rahmetullahi aleyh” bu âlimi öldürecekdir. “ ifadesi ile mustafa sungur abimizin yukarıda ifade ettiği (kıyametin yaklaştığı ile ilgili olan) görüşleri bir arada değerlendirdiğimizde ne dehşetli vede ne müjdeli bir zamanın eşiğinde olduğumuzun farkına varalım.

imtihan şiddetli olacaktır. hazırlığımızı yapalım, azığımızı hazırlayalım.

inşallah mehdinin gelişi yakındır veya gelmiştir.


Selam ve dua ile.

İslam'da Kandil Yoktur! | Ebu Ubeyde (İlyas Hoca)


 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Bidatın hasenesi, seyyiesi olmaz. Bidat bidattir...

Kutlu Doğum Haftası ve Mevlid bid'attir! / Osmanlı - Mehmet Emin Akın

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
‘Kutlu Doğum Haftası’ Bidati, Bir Ilımlı İslam Projesi mi ?

islamikoru.com -&nbspBu web sitesi satılıktır! -&nbspislamikoru Kaynaklar ve Bilgiler.

‘Kutlu Doğum Haftası’ Bidati, Bir Ilımlı İslam Projesi mi ?

"‘KUTLU DOĞUM HAFTASI ‘ Bir Ilımlı İslam Projesi mi ?
Ilımlı İslam ; Dış güçlerin müslümanlar üzerinde ki bir projesidir.Ve daha çok Türkiye müslümanlarını ilgilendirmektedir.Çünkü
Türkiye ; cihan devleti olan ve müslümanlığı dünyanın dört bir yanına yaymış olan OSMANLI‘nın (manevi olarak olmasa da maddi manada)
devamıdır.
Diğer müslüman ülkelerin halkı ; Türkiye’yi bir model,bir kurtarıcı ve İslam’ın tekrar öncüsü olacak bir devlet olarak görmektedir.İşte bu sebepten
ötürü,müslümanlar üzerinde uygulanmak istenen bu proje ; başta Türkiye’yi ilgilendirir.
Ilımlı İslam’ın amacı ; müslümanlardan cihat ruhunu kaldırmak ; yani gerektiğinde kafir ile harp etme şuurunu yok
etmektir.
Ilımlı İslam’ın amacı ; daha barışçıl ve kardeşçil bir dünya düzenini müslümanlara aşılamaktır.Evet ; barış,huzur ve kardeşlik güzeldir.Fakat
unutmayın ki müslümanlar birbirleriyle kardeştir.Müslüman ; kafir ile kardeş olamaz.Müslüman kafir ile,yani ; yahudi ile,hristiyan ile,budist
ile,ateşperest ve putperest ile kardeş olamaz.Onlarlar barış içinde de yaşayamaz.Müslümanların ; müslüman olanlarla bir arada yaşamaları
ancak ve ancak ; Osmanlı devletinde ki sistem ile olabilir.Yani ; fethedilen yerde ki halk islama davet edilir.Karşısında üç seçenek vardır.
1 – Müslüman Olacak. 2 – Müslüman olmak istemezse cizye (vergi) verecek. 3 – Hem müslüman olmayıp hemde cizye vermezse öldürülecek.
Durum böyle iken nasıl bir kardeşlik düşünülebilir ? Evet ; Müslüman olmak zorunlu değil fakat müslüman olmayan ya vergi verir,yada öldürülür.
Öldürülme ihtimali olan bir kişi ile müslüman bir kimse nasıl kardeş olabilir ?
Ilımlı İslam’ın bir diğer ve en önemli amacı ; daha yumuşak,gerektiğinde gavur ile savaşmayan,hep sevgi ve hoşgörüden
bahseden ; merhamet ve rahmet abidesi bir müslüman portresi oluşturarak ; tüm müslümanları uyutmak,aldatmak ve bu portreye sokup
dost-düşman tanımayan,kafir-müslüman ayırt edemeyen,hiçbir şeye ses çıkarmayan her şeye iyi niyetle bakıp ‘tamam efendim’ diyen saf bir topluluk oluşturmak ve sonunca istediğini yaptırmaktır.
İşte ; tüm bu okuduklarınızdan sonra dikkatinizi ‘Kutlu Doğum Haftasına’ çekiyoruz.
Kutlu doğum haftası’dan sebep ; yurdun ve dünya’nın dört bir yanında programlar,sempozyumlar ve geceler düzenlenmektedir.
Çeşitli hadis-i şerifler ve hikayeler anlatılmaktadır.Peygamber efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)den bahsedilmektedir.
Fakat DİKKAT EDİN.
O programlarda peygamberimiz anlatıldığı halde ; bedir savaşı,uhud savaşı,hendek savaşı,mekkenin fethi ve bunun gibi harpleri ya hiç duymazsınız,ya da sadece adını duyarsınız içeriğini duyamazsınız.
23 senelik Peygamberlik sürecinde neredeyse her sene bir harp yapmasına rağmen ; peygamberin anlatıldığı yerde onun CİHAT ruhu’ndan bahsedilmemektedir.
Düzenlenen program ve gecelerde sevgi,merhamet,barış,kardeşlik naraları atılır durur.Evet ; peygamber efendimiz (sallalahü aleyhi ve sellem) insanların en merhametlisi idi.Fakat herşeyi doğru ve yerinde yapardı.Yeri geldiğinde sinirlenir,kızar ve bağırırdı.Yaptığı her şey Allah’ın rızasına uygundu ve Allah için kızdığı,sinirlendiği zamanlarda olurdu.Fakat bunlardan hiç bahsedilmez.
Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sadece tek bir müslümanı öldürdükleri için ; bir çok kavime ordular gönderip o tek müslümanın intikamını almıştır.Müslümana karşı merhamet ve rahmet abidesi olan Resulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ; kafire karşı son derece şiddetli idi.Kelle almasınıda bilirdi.
Kitaplarda geçtiğine göre ; Rasulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kızdığı zaman alnındaki damar ortaya çıkar ve boğazlarındaki damarlar belli olurdu.
Yine dönelim o programlar.Kutlu doğum adı altında düzenlenen programlarda ; Rasulüllah’ın kadınlara olan şefkatinden ve yardımlarından bahsederler.Bahsetmesinler mi ? Evet,bahsedilsin tabi.Rasulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hanımlarına ev işlerinde zorlandıkları zaman yardım etmiştir.Fakat hep bundan bahsedildiği vakit ortaya şu portre çıkar ; “Peygamber ; hanımlarının yanında hiç ayrılmadı.Hep ev işlerinde hizmet etti.Kadınların bir dediklerini iki etmedi.”…..Halbuki Rasulüllah harpten harbe gitti.Yeri geldiğinde hanımlarına da kızmış ve sinirlenmiştir.Hatta bir seferinde dünyalık fazla şey isteyen hanımlarına karşı kızan ve hanımları ile arası dargın olan Rasulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)e Allah-u Teala şöyle buyurmuştur ; “Ey Peygamber; eşlerine de: Eğer dünya hayatını ve süslerini istiyorsanız, gelin size bağışta bulunayım ve güzellikle salıvereyim. Yok eğer Allah’ı , Rasulünü ve Ahiret yurdunu istiyorsanız, muhakkak ki Allah içinizden iyi davranan hanımlara büyük mükafat hazırlamıştır.” (Ahzab suresi : 28-29)
LAİK BİR ÜLKEDE AYLARCA KUTLU DOĞUM
Bu ülkede ; dini konular biraz fazla konuşulduğunda laiklikten bahsedilirken ; siyaset ve siyaset adamlarında dini en ufak bir motif görüldüğünde laiklik kavramı öne çıkartılırken ; hiç gördünüz mü kutlu doğum haftası ile ilgili bir problem yaşandığını ? Üstelik sadece halk değil,sağ ve SOL KESİMDEN DAHİ bu programlara iştirak edenler var.Laik kesim sesini mi kesi yoksa onların seslerini mi biri kesti ?
Ayrıca bu sürecin adının ‘Kutlu Doğum Haftası’ iken ; yaklaşık 1,1-5 ay kutlandığınıda unutmayın.
YAPBOZ TAMAMLANIYOR
Biz tabi ki isteriz Allah Rasulü’nün anlatılmasını.Bir hafta,bir ay değil bir yıl boyunca anılmasını.Fakat bu anma ; belli hadis-i şerifleri seçip,diğerlerini bir kenara bırakarak ve saf,hiç bir şeyden anlamayan bir müslüman portresi çizecek bir anma haftası,ayı olursa bunu asla istemeyiz.Çünkü bu islam’a faydadan çok zarar verir.
Yukarıda anlattığımız ve bizim anlatmayıp sizin anladığınız yapboz parçalarının hepsi bir araya gelince ortaya bir şüphe çıkıyor ; KUTLU DOĞUM HAFTASI,ILIMLI İSLAM PROJESİ Mİ ?
Bu soruyu varın siz düşünün.Biz den bir dürtü geldi,düşünmesi de sizden.Fakat şunu unutmayın ; Kutlu doğum Haftası adı altında düzenlenen ve yukarıda anlattığımız şekilde tasarlanan program ve etlinlikler bizzat ‘Ilımlı İslamcılar’ tarafından düzenlenmese bile onların ekmeğine yağ sürmektedir."


 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
İslam'da Kandil Yoktur! | Ebu Ubeyde (İlyas Hoca)

 
Üst