Bu devir tarikat devri değil iman kurtarma devri!..

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Îmânın temel dinamiği Allah'a muhabbet, tarikat ise bu muhabbetin usûlünü geliştiren disiplindir. Bu noktada Batı uygarlığının “sekt” kavramı ile İslâmda ki “tarikat” kavramı birbirine karıştırılmamalı.​

1564-1624 yılları arasında yaşamış büyük mutasavvıf İmâm-ı Rabbânî (ks) İslâm tarikatlarının fonksiyonunu “evli çiftler” üzerinden kurduğu bir metaforla izah eder. Metafor meâlen şöyledir: Evli bir çifti düşünün. Bu çiftlerden biri diğerine diyor ki “son zamanlarda kalbimde başka birine karşı bir muhabbet oluştu, onu senden çok seviyorum”. Böyle bir duruma kimse razı olmaz herhalde. Üstelik şöyle dese: “Neden kızıyorsun, görevlerimi eksiksiz yapıyorum, sadece başkasını senden çok sevmeye başladım!”​

Evlilik akti eğer muhabbet yoksa ne kadar ayakta kalır? Bu çifti devam konuşturalım:​

- Kalbimi kontrol edemiyorum, ama bir yol buldum, senin sevgini kalbime nakşetmek için bir usûl geliştirdim.​
- Nasıl bir usûl?​
- Her gün bir müddet gözümü kapatıp kalbimle sana odaklanacağım. Bu şekilde günden güne senin muhabbetin kalbimde ağır basacak.​
- Hemen başla buna.​
- Ama bunu yaparken eş olarak görevlerim aksayabilir.​
- Olsun, her şeyden önce kalbine benim muhabbetimi nakşet.​

İslâm tarikatlarının merkezinde Allah sevgisini kalbe nakşetmek vardır. Bu yüzden zikri ve fikri tepeden tırnağa Zât-ı Pâk-ı Sûbhaniye’nin isimlerinden ibarettir, ve murâkabesi bu çerçeveden dışarı çıkmaz. Eğer bugün îman zayıfsa bunun tek sebebi muhabbetsizliktir, sanıldığı gibi ilimsizlik ve amelsizlik değil. Sevmeyen insan, sevmediği şeyin ilmine tâlip olmayacağı gibi öğrendiği şeyle amel de etmeyecektir. Ame etse bile bu amelin arkasında başka gayeler güdecektir.​

Dünyaya bir bakın, muhabbetin izini sürün, görün; nerede muhabbetin akış youna taş koyan varsa bilin ki amacı o şeyi kurutmaktır. Bütün iş muhabbet üzerinden dönüyor. Müslümanların îmânını hedefe koyanlar terörü neden “İslam”la özdeşleştiriyor sanıyorsunuz? Tiksindirmek için! Sen dininden utan, medeniyet iddiandan ayrıl da gel bana. Dolayısıyla “bu devir tarikat devri değil” demek, bir mü’minin Allah ile arasındaki tevhid aktinin muhabbete dayandığını anlamamış olmak demektir. Tarikat lüzumsuz mudur? İnsanı insanın kurdu gören ve ona göre eğiten bu çağın düzeni bütün gücünü muhabbet pusulalarının manyetik alanını etkilemeye harcıyor, üstelik bunu insanlık tarihi boyunca hiç olmadığı kadar yapıyor. Bunu görmüyor musunuz? Dolayısıyla tarikat, insanlık tarihi boyunca hiç olmadığı kadar bu devirde lazımdır.​

Allah sevgisine dayanmayan bir imanın sabit ayağı Hakk cephesinde duramaz, çünkü batılın aşıladığı aşağılık kompleksi onu “dinde reform” gibi saçma sapan aksiyonlara sürükler.​

Bu devir îman kurtarma devri. Bu doğru lakin bu işe siz, hazineyi kurtarma adına, hazinenin anahtarını sokağa atmakla başlarsanız adama deli derler!​

Kadir KURTDEMİR | 29.01.2019​
 
Son düzenleme:

tengiz

İhvan Forum Üye
Katılım
16 Ocak 2019
Mesajlar
214
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Peygamber buyurmuşlardır ki “Şeriat kavlim, tarikat halim, hakikat Re’sülmâlimdir”
Yani kısaca tasavvuf yolu şeriat-tarikat-hakikat ile tabir olunur.

ortada şeriat yok insanlar tarikat içine sokuluyor. Veya çekiliyor.. v.s.
Din devlet olarak doğmuştur. Devlet olarak ortada bir din hüküm süremiyorsa, şu durumda iki ayağıda boştadır. Hükmü yoktur.
İman kurtarmak için namaz-oruç v.s. in yeterli olmadığını kuran bize açık açık beyan ediyor.

Yediğine içtiğine dikkat eden-düzenli spor yapanlara haksızlık olmaz mı bu durumda? Onlarda faiz belasına kayıtsız seyirci. Namaz kılanda misal..
Ne farkı var namaz da sure okuyan ile günde 30 dk spor salonunda spor yapan arasında? Teşbih de hata olmaz düsturunca soruyorum...
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Peygamber buyurmuşlardır ki “Şeriat kavlim, tarikat halim, hakikat Re’sülmâlimdir”
Yani kısaca tasavvuf yolu şeriat-tarikat-hakikat ile tabir olunur.

ortada şeriat yok insanlar tarikat içine sokuluyor. Veya çekiliyor.. v.s.
Din devlet olarak doğmuştur. Devlet olarak ortada bir din hüküm süremiyorsa, şu durumda iki ayağıda boştadır. Hükmü yoktur.
İman kurtarmak için namaz-oruç v.s. in yeterli olmadığını kuran bize açık açık beyan ediyor.

Yediğine içtiğine dikkat eden-düzenli spor yapanlara haksızlık olmaz mı bu durumda? Onlarda faiz belasına kayıtsız seyirci. Namaz kılanda misal..
Ne farkı var namaz da sure okuyan ile günde 30 dk spor salonunda spor yapan arasında? Teşbih de hata olmaz düsturunca soruyorum...
İslâm'da devlet sebep değil neticedir. Devletin sebep, hayat tarzının netice olduğu düzenlere tağuti düzen denir. Bunu İslâm adına yapmak işin niteliğini değiştirmiyor.
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
Îmânın temel dinamiği Allah'a muhabbet, tarikat ise bu muhabbetin usûlünü geliştiren disiplindir. Bu noktada Batı uygarlığının “sekt” kavramı ile İslâmda ki “tarikat” kavramı birbirine karıştırılmamalı.​

1564-1624 yılları arasında yaşamış büyük mutasavvıf İmâm-ı Rabbânî (ks) İslâm tarikatlarının fonksiyonunu “evli çiftler” üzerinden kurduğu bir metaforla izah eder. Metafor meâlen şöyledir: Evli bir çifti düşünün. Bu çiftlerden biri diğerine diyor ki “son zamanlarda kalbimde başka birine karşı bir muhabbet oluştu, onu senden çok seviyorum”. Böyle bir duruma kimse razı olmaz herhalde. Üstelik şöyle dese: “Neden kızıyorsun, görevlerimi eksiksiz yapıyorum, sadece başkasını senden çok sevmeye başladım!”​

Evlilik akti eğer muhabbet yoksa ne kadar ayakta kalır? Bu çifti devam konuşturalım:​

- Kalbimi kontrol edemiyorum, ama bir yol buldum, senin sevgini kalbime nakşetmek için bir usûl geliştirdim.​
- Nasıl bir usûl?​
- Her gün bir müddet gözümü kapatıp kalbimle sana odaklanacağım. Bu şekilde günden güne senin muhabbetin kalbimde ağır basacak.​
- Hemen başla buna.​
- Ama bunu yaparken eş olarak görevlerim aksayabilir.​
- Olsun, her şeyden önce kalbine benim muhabbetimi nakşet.​

İslâm tarikatlarının merkezinde Allah sevgisini kalbe nakşetmek vardır. Bu yüzden zikri ve fikri tepeden tırnağa Zât-ı Pâk-ı Sûbhaniye’nin isimlerinden ibarettir, ve murâkabesi bu çerçeveden dışarı çıkmaz. Eğer bugün îman zayıfsa bunun tek sebebi muhabbetsizliktir, sanıldığı gibi ilimsizlik ve amelsizlik değil. Sevmeyen insan, sevmediği şeyin ilmine tâlip olmayacağı gibi öğrendiği şeyle amel de etmeyecektir. Ame etse bile bu amelin arkasında başka gayeler güdecektir.​

Dünyaya bir bakın, muhabbetin izini sürün, görün; nerede muhabbetin akış youna taş koyan varsa bilin ki amacı o şeyi kurutmaktır. Bütün iş muhabbet üzerinden dönüyor. Müslümanların îmânını hedefe koyanlar terörü neden “İslam”la özdeşleştiriyor sanıyorsunuz? Tiksindirmek için! Sen dininden utan, medeniyet iddiandan ayrıl da gel bana. Dolayısıyla “bu devir tarikat devri değil” demek, bir mü’minin Allah ile arasındaki tevhid aktinin muhabbete dayandığını anlamamış olmak demektir. Tarikat lüzumsuz mudur? İnsanı insanın kurdu gören ve ona göre eğiten bu çağın düzeni bütün gücünü muhabbet pusulalarının manyetik alanını etkilemeye harcıyor, üstelik bunu insanlık tarihi boyunca hiç olmadığı kadar yapıyor. Bunu görmüyor musunuz? Dolayısıyla tarikat, insanlık tarihi boyunca hiç olmadığı kadar bu devirde lazımdır.​

Allah sevgisine dayanmayan bir imanın sabit ayağı Hakk cephesinde duramaz, çünkü batılın aşıladığı aşağılık kompleksi onu “dinde reform” gibi saçma sapan aksiyonlara sürükler.​

Bu devir îman kurtarma devri. Bu doğru lakin bu işe siz, hazineyi kurtarma adına, hazinenin anahtarını sokağa atmakla başlarsanız adama deli derler!​

Kadir KURTDEMİR | 29.01.2019​

alayınız üç kağıtçısınız
resul muminlere canlarından ileridir
Bu ayete göre resulü canından ileri görüyormusunuz .tabikide hayır
ancak şıhınızı o şekilde görürsünüz.
Siz Allahı değil şıhınızı gözünüzü kapatıp odaklananlarsınız
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
alayınız üç kağıtçısınız
resul muminlere canlarından ileridir
Bu ayete göre resulü canından ileri görüyormusunuz .tabikide hayır
ancak şıhınızı o şekilde görürsünüz.
Siz Allahı değil şıhınızı gözünüzü kapatıp odaklananlarsınız
Hz. Peygamber aleyhisselatüvesselam'ın candan yakın olması dahi Allah sevgisi üzerindendir. Ehli tarik bunu böyle işletir. Her şey ortada. Sünneti seniyyeyi yaşayan ehli tarik insanlara peygamberi sevmiyorlar tarzı iftiralar atanı da ilk defa görüyorum. O içtiğin şey her neyse biraz az iç!
 

tengiz

İhvan Forum Üye
Katılım
16 Ocak 2019
Mesajlar
214
Tepkime puanı
8
Puanları
0
İslâm'da devlet sebep değil neticedir. Devletin sebep, hayat tarzının netice olduğu düzenlere tağuti düzen denir. Bunu İslâm adına yapmak işin niteliğini değiştirmiyor.

Ben doğru bildiğimi paylaşıyorum. Siz nasıl inanmak istiyorsanız öyle anlayıp uygulayacaksınız elbette. Sizin doğrunuz size benim doğrum bana..
Onun için ne desem boş..
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Ben doğru bildiğimi paylaşıyorum. Siz nasıl inanmak istiyorsanız öyle anlayıp uygulayacaksınız elbette. Sizin doğrunuz size benim doğrum bana..
Onun için ne desem boş..
”Doğru” başka “Hakikat” başka. Mesela 6 rakamınnı ele alaım. Yukarıdan bakınca 9, aşağıdan bakınca 6'dır. İkisi de doğrudur. Doğru, durduğun yerle alâkalı. Ama hakikat öyle değil. Hakikat, Hak'kın zaviyesi ... Devlet denen aygıt ne için vardır? Adâleti tesis için, kamu için, huzur ve selâmet için vardır, güçlü güçsüzü ezmesin diye en güçlü olarak tepede herkesin hakkını korumakla vazifelidir. Dolayısıyla “İslâm Devleti” kavramı doğru değil, çünkü İslâm insan içindir. Bu dolmayı bize Modern Çağ'ın uydurması olan “Siyasal İslam” kavramı üzerinden yutturdular. Bana hiçbir ayet veya hadis gösteremezsin ki içinde “İslâm Devleti” kavramı geçsin. Tağuti düzen ve devletler vardır. Lakin bunun zıddı İslâm Devleti'dir demek doğru olmaz. Çünkü İslâm, bir şeyin zıddı değildir, yani kendini bir şeyin tepkisi, reaksiyonu olarak konuşlandırmaz. İslâmın kendisi başlı başına bir aksiyondur. Bunun devlet yapılanması ise adâleti te'sis eder, zulmü ve haksızlığı önler. Eğer siz olması gerken şeye marka gibi bir isim takarsanız artık o isim sloganlaşır, putlaşır, zulüm de yapsa adı sırf İSLAM DEVLETİ diye herkes o zulme rıza gösterir. Eleştirenler ise “vaay sen İslam devletine karşı gelirsin haa” diye asılır kesilir. Önemli bir şeyden bahsediyorum! Bu böyle olduğu için Müslümanlar hiçbir devirde kurdukları devletlere isim takmamışlardır. Sadece “Devlet-i Ebed Müddet” diye bir namı vardır.
 
Son düzenleme:

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
dönüp dolaşıp aynı noktaya ulaştığıma göre dünya yuvarlaktır.
evet devir klasik tarikatin çok dışına çıktı ancak bir araya gelme, samimi insanlarla cem olma, samimi bir dervişin etrafına halkalanma ruha bir hafiflik veriyor. bulmak zor. tarikatler şirket gibi işliyor ama samimi bir tarikat bulunabilse muazzam faydalı bir yapı bence.
 

tengiz

İhvan Forum Üye
Katılım
16 Ocak 2019
Mesajlar
214
Tepkime puanı
8
Puanları
0
İnsanı güzel eden şeye aşk denir.
Aşık adam kadın dünyadan beridir. Sevgi dediğiniz şey aşk deryasının yanında damladır.
”Doğru” başka “Hakikat” başka. Mesela 6 rakamınnı ele alaım. Yukarıdan bakınca 9, aşağıdan bakınca 6'dır. İkisi de doğrudur. .

1- Altı dokuz olmaz. Altı altıdır. Yarasamısın-insanmısın o açıdan bakıyorsun? Ha yok, vampirsen o açı sadece seni bağlar elbette.
2- İslam hükmetme dinidir. Ayetlerde yazmıyor mu? Yazıyor.
3- İslam dini oluştuğundan bu yana peygamber ve halifeleri ve sahabe; sur dibinde kılıçla can veren Ebu Eyyûb El-Ensarî, Osmanlı, cihadla islamı genişletmişlerdir. Çünkü bu emirde ayettir. Enfal-39, bakara-193
4-namaz ve zekat yanyana zikredilmiştir. namaz da zekatta otoritesiz bir ortamda gereği gibi ifa edilemez. zekatı zorla kılıçla toplayan da halifedir.
 
Son düzenleme:

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
dönüp dolaşıp aynı noktaya ulaştığıma göre dünya yuvarlaktır.
evet devir klasik tarikatin çok dışına çıktı ancak bir araya gelme, samimi insanlarla cem olma, samimi bir dervişin etrafına halkalanma ruha bir hafiflik veriyor. bulmak zor. tarikatler şirket gibi işliyor ama samimi bir tarikat bulunabilse muazzam faydalı bir yapı bence.

"Klasik tarikat" dediğiniz şey, büyük oranda nurcuların uydurması (mehdi ticareti fetodan sonra yavaşlasa da, üç beş cahile daha satılır), biraz İslamoğlucuların yakıştırması bir gerçek olarak da nakıs ellerde kalan tarikat kurumlarının ortaya koyduğu şeydir.

Tarikatlar zamanı doğru okuyan hakiki meşayih elinde İslam'ın en canlı kurumlarıdır. Tasavvuf ilmi insan ilmidir ve her zamanın insanına dokunmaktadır. İnsan hakikati asla değişmez. Zaman ve zemin değişir sadece. Tarikatlarda da ictihadlar buna göre devam eder.

Bu Prof. Dr. Necdet Tosun'un bir açıklaması. Kısmen katılırız, sadece bir fikir çalışmasıdır diye yayınlıyoruz.

TARİKATLARIN ISLAHI PROJESİ

Tasavvuf, 21. yüzyılın şehir hayatı da dikkate alınarak yeni ictihadlar ile asra adapte ve tecdid edilmelidir:

1. Şeyh-mürid ilişkileri sadeleştirilip dostluğa, örnek alınacak hoca konumuna döndürülmelidir. Eski Adabul-müridin kitaplarındaki abartılı konular rafa kaldırılmalıdır.

2. Zikir sayıları günün şartlarına ve kişilerin duruma göre ayarlanmalı, azaltılmalıdır.

3. Kaylule (öğle uykusu) gibi sünnetlerin icra edilemediği, insanların yoğun iş temposunda çalıştığı dikkate alınarak evradın seherde (imsaktan önce) yapılması konusundaki ısrardan vaz geçilmeli, günün herhangi bir vaktinde bir defa icrasının yeterli olduğu söylenmelidir.

4. Rabıta, aslı olan muhabbete çevrilmeli, şeyhi sevip örnek almak diye tarif edilmelidir. Hicri 8. Asır ve sonrasında geliştirilen rabıtanın ikinci şekli bugünün müridlerine bile ters geldiği için yeni bir ictihad ile terk edilmeli, aslına yani basit rabıtaya dönülmelidir.

5. İstimdad, istigase gibi konular tasavvufun temel ve vaz geçilmez konuları olmadığı için bunları savunma konusunda ısrarcı olunmamalıdır.

6. Günlük evradı bazen yapamayan müridlere psikolojik baskı uygulanmamalıdır. Bazı tarikatlarda zikri ihmal veya terk eden kişinin başına belalar yağacağı, imanını kurtarmakta zorlanacağı gibi asılsız hurafeler telkin edilmektedir. Bunlar terk edilmelidir.

7. Tarikatın vazife olarak gördüğü evradı yapamayan müridlerin de muhib (sempatizan) sıfatıyla sohbetlere devamı normal görülmeli, hatta teşvik edilmelidir.

8. Bazı tarikatlarda olan kırk günlük inziya yani halvet uygulaması günümüz çalışma hayatı dikkate alınarak büyük oranda terk edilmelidir. Emekliler için vs az miktarda uygulanabilir.

9. Şeyhe teslimiyet konusunda abartılardan kaçınılmalı, eski tasavvufi eserlerden bu konudaki mübalağalı ifade ve menkıbeler sohbetlerde okunmamalıdır. Hele şeriata aykırı durumlarda bile şeyhin emrine uymak gerektiğini ima eden rivayetlerden ısrarla kaçınılmalıdır. Sahabe ahlakı sohbetlerde anlatılmalı ve örnek gösterilmelidir.

10. Bu ve benzeri konulardaki ictihadları şeyh konumundaki kişiler yapmalıdır. Çünkü müridler başka insanları dinlemezler. Bu yeni ictihadlar konusunda yaşlı ve gelenekçi müridlerden şeyhe itiraz ve sitem gelse bile, tasavvufun selameti ve ümmetin menfaati adına bu sitemlere kulak asılmamalıdır.

11. Şeyh vefat ederken kendi yerine geçecek bir kişiye yazılı veya sözlü olarak alenen icâzet/yetki vermemiş ise, bu grup artık tasavvufî eğitim yaptırabilecek bir tarîkat değil, normal bir dinî grup (cemaat) olmuştur. Yetkili konumdakiler bu yeni durumu mensuplarına açıkça ve dürüstçe söylemelidir. Bazı mensupları tasavvufî eğitim almaya devam etmek istiyorlarsa, onların önünü açmalı, başka bir tarîkata bağlanmalarını tavsiye etmelidir. "Biz de tasavvufî eğitim verebiliriz, başka kapıya gitmene gerek yok" diyerek insanları aldatmamalı, yol kesici olmamalıdır. Çünkü tasavvufî eğitim (seyr u sülûk) cemaat abisiyle değil, mürşid-i kâmille olur.

12. Bütün tarikat ve cemaatler, FETÖ olayından ders çıkarıp insan yetiştirme modelini değiştirmelidir. FETÖnün tabanında da samimi insanlar vardı ama çoğu körü körüne bağlı, düşünmeyen, aklını kiraya vermiş insanlar oldukları için CIA ve MOSSAD'ın maşası olduklarını anlayamadılar. Tarikatlar da körü körüne bağlı değil, düşünen, sorgulayan, gerektiğinde itiraz eden insanlar yetiştirmelidirler.
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
"Klasik tarikat" dediğiniz şey, büyük oranda nurcuların uydurması (mehdi ticareti fetodan sonra yavaşlasa da, üç beş cahile daha satılır), biraz İslamoğlucuların yakıştırması bir gerçek olarak da nakıs ellerde kalan tarikat kurumlarının ortaya koyduğu şeydir.

Tarikatlar zamanı doğru okuyan hakiki meşayih elinde İslam'ın en canlı kurumlarıdır. Tasavvuf ilmi insan ilmidir ve her zamanın insanına dokunmaktadır. İnsan hakikati asla değişmez. Zaman ve zemin değişir sadece. Tarikatlarda da ictihadlar buna göre devam eder.

Bu Prof. Dr. Necdet Tosun'un bir açıklaması. Kısmen katılırız, sadece bir fikir çalışmasıdır diye yayınlıyoruz.

TARİKATLARIN ISLAHI PROJESİ

Tasavvuf, 21. yüzyılın şehir hayatı da dikkate alınarak yeni ictihadlar ile asra adapte ve tecdid edilmelidir:

1. Şeyh-mürid ilişkileri sadeleştirilip dostluğa, örnek alınacak hoca konumuna döndürülmelidir. Eski Adabul-müridin kitaplarındaki abartılı konular rafa kaldırılmalıdır.

2. Zikir sayıları günün şartlarına ve kişilerin duruma göre ayarlanmalı, azaltılmalıdır.

3. Kaylule (öğle uykusu) gibi sünnetlerin icra edilemediği, insanların yoğun iş temposunda çalıştığı dikkate alınarak evradın seherde (imsaktan önce) yapılması konusundaki ısrardan vaz geçilmeli, günün herhangi bir vaktinde bir defa icrasının yeterli olduğu söylenmelidir.

4. Rabıta, aslı olan muhabbete çevrilmeli, şeyhi sevip örnek almak diye tarif edilmelidir. Hicri 8. Asır ve sonrasında geliştirilen rabıtanın ikinci şekli bugünün müridlerine bile ters geldiği için yeni bir ictihad ile terk edilmeli, aslına yani basit rabıtaya dönülmelidir.

5. İstimdad, istigase gibi konular tasavvufun temel ve vaz geçilmez konuları olmadığı için bunları savunma konusunda ısrarcı olunmamalıdır.

6. Günlük evradı bazen yapamayan müridlere psikolojik baskı uygulanmamalıdır. Bazı tarikatlarda zikri ihmal veya terk eden kişinin başına belalar yağacağı, imanını kurtarmakta zorlanacağı gibi asılsız hurafeler telkin edilmektedir. Bunlar terk edilmelidir.

7. Tarikatın vazife olarak gördüğü evradı yapamayan müridlerin de muhib (sempatizan) sıfatıyla sohbetlere devamı normal görülmeli, hatta teşvik edilmelidir.

8. Bazı tarikatlarda olan kırk günlük inziya yani halvet uygulaması günümüz çalışma hayatı dikkate alınarak büyük oranda terk edilmelidir. Emekliler için vs az miktarda uygulanabilir.

9. Şeyhe teslimiyet konusunda abartılardan kaçınılmalı, eski tasavvufi eserlerden bu konudaki mübalağalı ifade ve menkıbeler sohbetlerde okunmamalıdır. Hele şeriata aykırı durumlarda bile şeyhin emrine uymak gerektiğini ima eden rivayetlerden ısrarla kaçınılmalıdır. Sahabe ahlakı sohbetlerde anlatılmalı ve örnek gösterilmelidir.

10. Bu ve benzeri konulardaki ictihadları şeyh konumundaki kişiler yapmalıdır. Çünkü müridler başka insanları dinlemezler. Bu yeni ictihadlar konusunda yaşlı ve gelenekçi müridlerden şeyhe itiraz ve sitem gelse bile, tasavvufun selameti ve ümmetin menfaati adına bu sitemlere kulak asılmamalıdır.

11. Şeyh vefat ederken kendi yerine geçecek bir kişiye yazılı veya sözlü olarak alenen icâzet/yetki vermemiş ise, bu grup artık tasavvufî eğitim yaptırabilecek bir tarîkat değil, normal bir dinî grup (cemaat) olmuştur. Yetkili konumdakiler bu yeni durumu mensuplarına açıkça ve dürüstçe söylemelidir. Bazı mensupları tasavvufî eğitim almaya devam etmek istiyorlarsa, onların önünü açmalı, başka bir tarîkata bağlanmalarını tavsiye etmelidir. "Biz de tasavvufî eğitim verebiliriz, başka kapıya gitmene gerek yok" diyerek insanları aldatmamalı, yol kesici olmamalıdır. Çünkü tasavvufî eğitim (seyr u sülûk) cemaat abisiyle değil, mürşid-i kâmille olur.

12. Bütün tarikat ve cemaatler, FETÖ olayından ders çıkarıp insan yetiştirme modelini değiştirmelidir. FETÖnün tabanında da samimi insanlar vardı ama çoğu körü körüne bağlı, düşünmeyen, aklını kiraya vermiş insanlar oldukları için CIA ve MOSSAD'ın maşası olduklarını anlayamadılar. Tarikatlar da körü körüne bağlı değil, düşünen, sorgulayan, gerektiğinde itiraz eden insanlar yetiştirmelidirler.
Aynen katılıyorum. Tarikatın usûllerini çalıp ortaya karışık bir şey çıkartma peşindeler. Hani böyle spora gider gibi bir şey. Ruhu daralanlar arasıra gidip yoga yaparlar ya. O tür bir şey olsun isteniyor... Kapitalizme, emperyalizme, zulme ve haksızlığa karşı fikir sahibi olmasın.

Aslında bütün uğraşları islâmî bir medeniyet fikrinin önünü kesmek. Erbakan hocalar, Necip Fazıl'lar yetiştiren tarikatlar işlerine gelmiyor.

Silsile yoluyla gelen kolların yolunu kesmeye çalıştılar tutturamadılar. Kâmil Mürşitler bu işin sahtekârlarına “yol kesen” tabirini kullanırlar. Araya yol kesen yerleştiremeyince tarikatların usûllerini silsilesi olmayan düzmece şeyhler ve hocalar üzerinden işlettiler. Hakkın icazeti olmadığı için de ümmete zerre kadar bereketleri olmadı. Tek bir adam bile yetiştiremediler. Çünkü zannediyorlar ki Kâmil Mürşit'ler öylesine atanıyor. Oysa onları Allah seçiyor. Buna inanmayanlar bakkal dükkanı açar gibi tarikat usüllerini işletmekle fayda bulacaklarını sanıyor. Alayının akibeti cehennemlik. Görüyoruz işte. Bu işin şakası olmaz.
 
Son düzenleme:

cemaliii

Kıdemli Üye
Katılım
24 Ağu 2009
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
982
Puanları
113
İnsanı güzel eden şeye aşk denir.
Aşık adam kadın dünyadan beridir. Sevgi dediğiniz şey aşk deryasının yanında damladır.


1- Altı dokuz olmaz. Altı altıdır. Yarasamısın-insanmısın o açıdan bakıyorsun? Ha yok, vampirsen o açı sadece seni bağlar elbette.
2- İslam hükmetme dinidir. Ayetlerde yazmıyor mu? Yazıyor.
3- İslam dini oluştuğundan bu yana peygamber ve halifeleri ve sahabe; sur dibinde kılıçla can veren Ebu Eyyûb El-Ensarî, Osmanlı, cihadla islamı genişletmişlerdir. Çünkü bu emirde ayettir. Enfal-39, bakara-193
4-namaz ve zekat yanyana zikredilmiştir. namaz da zekatta otoritesiz bir ortamda gereği gibi ifa edilemez. zekatı zorla kılıçla toplayan da halifedir.

Gönülsüz yapılan yemek bile lezzetsiz olurken, zorla döve öldüre zekat ve namaz ha. İbadet gönüllü olur efendi. Zorla olan ibadet değil, zulüm olur ancak.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Bu zaman, nurcular/kemalistler/vehhabiler için tarikat zamanı değil. Haklılar yani bunu diyerek.

Birisinin "önce müslüman" olması lazım tarikatı anlatmak için, diğerinin putları terketmesi gerekiyor, üçüncü gruba da önce ehli sünneti anlatmak gerekiyor.
 

tengiz

İhvan Forum Üye
Katılım
16 Ocak 2019
Mesajlar
214
Tepkime puanı
8
Puanları
0
İlk halifeye zalim-cahil mi demektesiniz? Evet zorla zekat toplanır islam dininde.
Verginizi gönüllümü veriyorsunuz? Zekat ile vergi aynı şey olamaz çünkü verginin vergisinin vergisinin vergisini fakirden alıyorsunuz. Tam tersine zekatı ise sadece zengin verir. Zenginde vergi vermekten kaçındığına göre.. İslam rejim dini siz zengin-faizci ve vahşikapitalist liboşlara uymaz.

''...
Ebu Bekir dedi ki: "Vallahi, kim namaz ile zekatı birbirinden ayırırsa (namaz kıldığı halde zekat vermezse), onu öldüreceğim. Çünkü zekat, mala taalluk eden bir haktır. Vallahi, eğer Resulullah (s.a.a.) zamanında verdikleri zekatın az bir miktarını da olsa bana ödemezlerse, onlarla savaşacağım."
Ömer der ki: "Allah'a andolsun ki ben, Allah'ın, Ebu Bekir'in göğsünü savaşmak için genişlettiğini hissettim ve Ebu Bekir'in haklı olduğunu anladım.
Sahih-i Buhari, c. 9, s. 19; Sahih-i Müslim, c. 1, s. 51, h. 20.''
 
Son düzenleme:

cemaliii

Kıdemli Üye
Katılım
24 Ağu 2009
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
982
Puanları
113
Aslında her devir tarikat devridir. Hiçbir devirde imanı kurtarma devri olmadı ve olmayacaktır. Belki bu cümleler bazı arkadaşlara ağır gelip itiraz edebilirler. Ama önce neden böyle dediğimi açıklamak istiyorum. Tarikat olmadan edilen iman sadece takliden imandır. Takliden imanı kurtarma devri diyorsanız ona katılırım. Yoksa hakiki imanı tarikattan ayıramazsınız, dahası tarikatsız imanın hakikatine vakıf olamazsınız.
 
Üst