dedekorkut1
Doçent
BUDA BENİM ADLİ TIP 15 TEMMUZUM
SELİM GÜRBÜZER
Evet, Adli Tıp Ankara Grup Başkanı makamına 15 Temmuz öncesinden verdiğim dilekçeyle birlikte Grup Başkanının bana olan tavrının neredeyse eskisinden yüz seksen derecede farklı olarak değiştiğini net bir şekilde kendini gösterecektir. Nitekim bir defasında partner uzman arkadaşlarımla birlikte olay yerinden gelen kolileri açma esnasında Grup Başkanının koli odasına girdiğinde bizlere bir isteğiniz var mı diye sorduğunda bende Biyoloji İhtisas Dairesinin alis türünden teknolojik index ölçer programa ihtiyaç olduğunu söylediğimde, bu isteğim partner arkadaşlarımın yanında beni mahcup duruma düşürecek yüksek seste bir tonda “istersen bir dilekçe de bunun için yaz” şeklinde karşılık bulacaktır. Böylece kendince bana bir tür aba altında sopa gösterir bir gönderme yapmış olur. Belli ki 15 Temmuz öncesi makamına sunduğum milli vesika niteliğindeki dilekçemi geri çekmememin etkisi hafızasından silememiş olsa gerek ki, bir seferinde de Ankara’da Gar patlamasında (Ekim 2015) parçalanan cesetlerle ilgili olarak arkadaşlarla birlikte DNA analiz çalışmasına koyulup daha henüz laboratuvar bulgularını raporlandırılmamışken bu olayla ilgili basında bir takım haberler çıkması üzerine kendisinin bizatihi uzmanların bulunduğu odaya gelerekten bu bilgileri kimin sızdırmış olabileceğini sorar. Bende tüm arkadaşların gözü önünde Grup Başkanının acaba yarı şaka veya yarı ciddi olarak mı sorduğuna bakmaksızın bu söylemini ciddi bulup hiç çekinmeden “bu tür bilgileri sızdırsa sızdırsa paralel ihanet çetesinden biri olabileceğini” söyledim. Kendisi bana ‘burası siyaset yeri değil’ dediğinde ise bende buna mukabil TÜBİTAK’ta Fen bilimleriyle alakalı teknik bir kurum, ancak oradan da bilgi sızdırılıyor cevabını verdim. Tabii benim bu cevabım üzerine ortam bir an buz gibi kesilse de, ben yine de diyeceği mi demiş oldum. İlginçtir Grup Başkanına diyeceklerimi dedim ama o arada aramızdan bir meslektaşımızın da sözlerimin bitiminin hemen akabinde bu bir alınganlık göstermek midir, bir şeye mi canı sıkıldı neyin nesidir pek bilinmez ama tek bildiğimiz şey yüzü kızarmış bir halde toplantı mahallini terk etmiş olmasıdır. Dahası benim açımdan benim anlam veremediğim araştırılmaya muhtaç bir husustur bu. Her neyse birileri alınganlık göstermiş veya göstermemiş hiç umurumda olmaz asıl burada önemli olan Grup Başkanının yüzüne karşı söylediğim cevabın anlam karşılığı çok mühimdi ki, hiç kuşkusuz bu da benim için meslek hayatımda yine gurur duyacağım milli refleks, milli duruş ve milli şuur anılarımdan önemli bir kesitini oluşturacak unutamayacağım bir anım olacaktır. (Bkz. Ek-6)
Hani bir önceki yazımda moleküler biyolog bayan meslektaşımın 15 Temmuz Hain darbe girişiminden sonra Grup başkanının yüzüne karşı:
-Hocam biz bu kadarının da olacağını bilmiyorduk, bu soruşturmanın yeniden açılması gerekir dediğinde,
Grup Başkanın cevaben:
- Sus ağzımızın tadını bozma bu meseleyi kapat deyip, bir türlü kapatamayacağı bir dilekçeden söz etmiştik ya, işte o uzman arkadaşım da laboratuvarın işleyişinde ve bir takım haksız uygulamalardan artık bir noktadan sonra dayanamayıp durum vaziyeti ifade etmek için çareyi Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığına şikâyet dilekçesi yazmakta bulacaktır. Bu arada sağ olsunlar yazdığı şikâyet dilekçesinde Adli Tıpta benim başıma gelenleri de ilgili makama duyurmaktan imtina etmemiştir. Nitekim 12/05/2017 tarihli dilekçesinde benimle ilgili kısımda bakın ne diyor:
-“…Yukarıda bahsettiğim sorunlar her geçen gün çözülemez hale gelmiş ve kemikleşmiştir. Eleştirilerimiz önerilerimiz dikkate alınmamıştır, toplantı yapılmaz bizlerle hiçbir koşulda görüşülmez olmuştur. Sözlü yollar tıkanması sebebiyle Haziran 2016 bir uzman arkadaşımız tarafından Ankara Grup Başkanlığına dairemizle ilgili bir dilekçe verilmiştir. Dilekçe hem yukarıda bahsettiklerimden hem de muhtemel FETÖ yapılanmasının dairemizde de olabileceği ile ilgili endişeleri içermektedir. Tüm daire çalışanları bu soruşturma kapsamında ifade vermiştir. Soruşturma henüz devam ederken Temmuz’da darbe girişimi gerçekleşmiştir. Darbe girişiminden önce, dilekçe ilk verildiğinde dilekçe yok sayılmaya çalışılmıştı, dilekçe verilen kişi bir şey olmamış gibi davransın dilekçesini geri çeksin diye çaba sarf edilmişti. Ancak bizler sandık ki darbe girişiminden sonra bu dilekçenin önemi anlaşılır ve soruşturmaya önem verilir. Fakat yine hiçbir değişiklik olmadı. Standart 6 dosya dağıtımı 10-12-15 şeklinde olmaya başlandı, hasta olup rapor aldığınızda gelemediğiniz haftanın dosyaları geldiğinizde verilmeye başlandı. İzin alıp gidenlerin (ki yıllık izin aldığınızda veya rapor iş çıkarmadığınız için döner sermayemizden ciddi kesinti olur) döndüğünde gittiği haftanın dosyaları verilmeye başlandı. Bu kararlar dilekçeyi veren kişinin yıllık izin almak istemesi ile doğmuştur. Oysa bu uzman arkadaş 13 yıldır yıllık izine ayrılmayan, yaz tatiline çıkmayan ancak annesinin ölümünden sonra kişisel nedenlerle yıllık izin almak zorunda almasıyla başlamıştır. Soruşturmada her şeyi açıkça anlatan ve yalan ifade vermeyen uzmanlara ise başka türlü ceza verilmiştir. Artık uzmanlar haftada kaç dosya alacağını, ne derece yoğun olacağını kestirememektedir. Bu tarz bir uygulamanın İstanbul başkanlıkta, İzmir ve Trabzon Grup Başkanlıklarında da böyle bir uygulama bulunmamaktadır…”
Gerçekten de 15 Temmuz darbe girişimi öncesi verdiğim milli vesika niteliğindeki o dilekçem iş bölümünde partner olduğum arkadaşımın da vicdanında o kadar net derin bir tesir bıraktığı besbellidir ki onun da Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığına verdiği dilekçeyle tarihe tanıklık etmesini beraberinde getirmiştir. Ancak sen misin olan bitene tanıklık etmek maalesef moleküler biyolog partnerime de çıkardıkları dosyalar üzerinden cezalandırma cihetine gidilmiştir. Üstelik dosya alıp rapor çıkaran uzmanların görüşüne başvurmaksızın partner arkadaşımın dilekçede belirttiği şekliyle İstanbul başkanlıkta, İzmir ve Trabzon Grup Başkanlıklarında bile görülmeyen emri vaki uygulamalar olarak uzmanlara yansımıştır. Emrivaki ve oldubittiyle yürürlüğe konulan bu uygulamalar tamamen Grup Başkanının Bylock’tan çıkıp tutuklandığı günün hemen akabinde birkaç saat sonrasında apar topar yıldırım hızıyla ‘dosya dağıtım’ metni şeklinde panoya asılıp birer suretlerinin de Biyoloji İhtisas Dairesi Başkanınca dosya uzmanlarının eline tutuşturulmasıyla start almış uygulamalardan başkası değildir maalesef. Ben ise bu ‘dosya dağıtım’ metni dokümandan izin dönüşü haberdar olmuştum. Tabii izin dönüşü böyle bir uygulamayla karşılaşınca doğrusu şaşırmadım, çünkü Grup Başkanı 15 Temmuz darbe girişimin iki ayı aşkın öncesinden Paralel ihanet çetesine dikkat çekerekten verdiğim dilekçeden dolayı bana karşı olumsuz tavırlar içerisine girdiği bilinen bir gerçeklikti zaten. İşte bu bilinen gerçeklikten hareketle muhtemeldir ki geçmiş yıllara ait ara ara kullanmak zorunda kaldığım senelik izinlere kendince önlem almak adına benim yokluğumda giderayak Biyoloji İhtisas Dairesi Başkanıyla birlikte kafa kafaya verip böyle bir dosya dağıtım metni hazırlanmış gözüküyordu. Asla dosya uzmanlarının ortak kararıyla ortaya konulmuş bir dosya dağıtım metni gibi gözükmüyordu bu, kaldı ki bu gibi konularda bir başka soruşturma tutanağına verdiğim ifadede dosya uzmanlarının bu uygulamaya destek verip vermediklerini dair yazılı beyanlarının alınması yönündeki talebime de kayıtsız kalınmıştır. İzin dönüşü her bir uzmana ekstradan izin süresi adedince fazladan fark dosya bindirme uygulamasından rahatsızlık duymayacak uzman personellerden olsa olsa sadece dosya almayan uzmanlar olacaktır. Çünkü bu tarz konuşlandırılmış bir kısım uzman personelinin ne de olsa izine ayrılmış olsa da izin dönüşünde eline tutuşturulacak herhangi bir dosya olmayacağından böyle bir derdi olmaması son derece gayet tabiidir.
Kelimenin tam anlamıyla Grup Başkanının kurumdan ayrılış haberinin hemen birkaç saat sonrasında apar topar panoya asılarak yürürlüğe girmiş bir uygulamadır bu. Dahası içerik olarak uzmanın yıllık izin dönüşü izin süresi adedince fark dosya almasına dayalı bir dağıtım metnini bir nüshasını panoya asıp diğer nüshalarını da uzmanların eline tutuşturmakla Bylock’tan çıkan Grup Başkanının giderayak İstanbul başkanlıkta, İzmir ve Trabzon Grup Başkanlıklarında da böylesi bir uygulaması görülmeyen teamüllere aykırı paralel çete zihniyetinin değirmenine su taşımak olurdu ki, böylesi bir dağıtım metninin dosya alıp rapor çıkaran uzmanlar nezdinde asla içlerine sindirebilecekleri bir uygulama metni olarak karşılık bulmayacaktır. Nitekim bu yönde hak arayışına girmeye teşebbüs edecek uzmanların muhtemel hak arayışlarının önüne geçmek babından sarı kart tehdidinde tutunda maaşından para cezasının kesileceğine kadar bir dizi cezai müeyyidelerin uygulanacağına dair söylemlerin havada uçuştuğu açık hava çadır toplantısında, yani Bylock’tan alınan Grup Başkanının yerine vekâleten oturan Grup başkan vekilinin eşlik ettiği ve tüm Biyoloji İhtisas Dairesi personelini Adli Tıp önünde ki bahçede kurulu çadırda toplayarak gözdağı vermeyi de ihmal etmeyeceklerdir. Oysa Bylock’tan çıkmış bir Grup Başkanının onayından çıkmış ‘dosya dağıtım’ metni bir çadır toplantısında adeta iç tüzük gibi sunulup dosya alıp rapor çıkaran uzmanlara gözdağı vererekten disiplin cezası verilse ne verilmese ne. Zira giderayak Bylock’cu Grup başkanın onayıyla hazırlanmış böylesi bir uygulamanın toplantı gündemine taşınması bile başlı başına felaket bir durumdu zaten. Ben yine de sinir uçlarıma dokunacak böylesi bir meselede görüş beyan etmeyerekten ilerisinde hakkımda düzenleneceğini tahmin ettiğim amire saygısızlıktan açılacak bir soruşturmaya delil teşkil edecek kozu ellerine vermemiş oldum. Ancak çadır toplantısında sus modunda kalarak kurgulanmış oyunu bozmuş olmasına bozdum ama, yine de Grup Başkan vekili bir kulp bulacak ya, bu kez bahçedeki çadır toplantısının taa en arka taraflarında ayaküstüne ayaklarımı koyaraktan dizlerimi tablet olarak kullanıp toplantıda geçen konuları not defterime not etmeme dikkat kesildiğinde beni konuşturmayı başaramamanın hırçınlığıyla tüm personelin huzurunda bana ayağını ayaküstünden indir ikazı yapmaktan geri durmayacaktır. Kendi kendime ya sabır çekip yine hakkımda düzenlenecek amire saygısızlığa delil teşkil etmesin diye itiraz etmeksizin tablet yaptığım ayağımı ayaküstünden indirerek bir kozu daha elinden almış oldum. Ancak dedik ya, ben tâ arka sandalyelerde kimsenin göremeyeceği bir yerde ayağımı ayaküstünde indirirken bana ayağını ayaküstünden indir diyen Grup Başkan vekiliyse ne ilginçtir ki toplantının başından sonuna kadar herkesin huzurunda ayak ayak üstüne atarak toplantıyı idare ettiği gözlerden kaçmaz da. Balık baştan kokar misali kendince böyle bir tutum sergilemekle güya bana memuriyet adap dersi vermiş olur. Öyle ya amirin tüm hazirunun gözü önünde ayak ayak üstüne atmasında hiçbir sakınca yok, memur olunca da sakınca var muamelesi. Aslında n tüm bunlar işin bahanesi, yani Bylock’u Başkandan boşalan makama oturan Grup Başkan vekilinin bana amirlik veya memuriyet adabı dersi vermekten daha çok hakkımda düzenleneceği bir disiplin cezasına bir kılıf uydurmanın ta kendisi gizli ajanda dersidir bu. Hadi tüm bunlar neyse de Bylock’tan tutuklanmış Başkanının onayından geçmiş uygulamalar ne zamandan beri kabul edilebilir adabı muaşeret çalışma kuralları şeklinde uzman arkadaşlara dikte olarak sunulur doğrusu şaşmamak elde değildi. Hele ki kendisinin gizli ajandasına malzeme olacak tüm hamlelerini boşa çıkartmama rağmen, yani eline amire saygısızlıktan sicili bozmaya yönelik koz vermeme rağmen bir bakıyorsun hakkımda niyet okuyuculuğu yaparaktan 13 yıldır yıllık izine ayrılmayan, yaz tatiline çıkmayan ancak annemin ölümünden sonra kişisel nedenlerle yıllık izin almak zorunda kalmak durumunda kaldığım süreçte 08/08/2016 tarih ve 93929388-2017/564 sayılı disiplin kararı yazısıyla ‘UYARMA’ cezası verebiliyor. Üstelik daha önce Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığına 22-06-2017 tarihli ekleriyle birlikte sunduğum (Bkz Eki-16) dilekçede belirttiğim mobbing uygulamalar, maalesef en son Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihazlar Kurumu’na naklen atanma gününe dek hız kesmediği gibi soruşturmayı yürüten Kimya İhtisas Dairesi Başkanına verdiğim ifade tutanağı ve yazılı savunmamın alınmasının ardından (Bkz. Eki-14) gerçekleşen bir uyarı cezasıdır bu. Nitekim uyarı cezası disiplin kararında “...devreden izin bir sonraki yıl içerisinde kullandırılır” denmektedir. Oysa kullandığım izinlerin büyük bölümü geçen yıldan kalan (2015 yılı senelik izni), yani kullanmasam devretmeyip yanacak olan izinlerdi. Üstelik 2015 yılı iznimden devretmeyip de 5 gün yanmış iznimde söz konusudur. Hadi 5 gün yanmış izin neyse de asıl can yakıcı olan disiplin kararı metninde hiçbir kural ve kanun tanımaksızın makam atlayarak ‘dayatma’ yaptığım ithamıyla senelik iznimi kullanmaya kalkıştığım vurgulanmasıdır. Oysa izin talebinde bulunduğumda hiyerarşik basamakların hepsini izleyip sonuç alamayınca, en son Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı aracılığı ile ekleriyle birlikte sunulmak üzere İstanbul Adli Tıp Kurum Başkanlığına’ üst başlıklı dilekçe talebimi makama arz ettim de. Ne var ki bu yazdığım dilekçede Ankara Grup Başkanlığınca İstanbul’a 15 gün içerisinde gönderilmeyip bekletilmesi üzerine bu kez kendi imkânlarımla, yani posta yoluyla İstanbul Adli Tıp Kurum Başkanlığına bir suretlerini göndermek suretiyle hak arayışımı devam ettirmiş oldum (Bkz. Ek-1). Hangi gerekçelerle ve nasıl mı? İsterseniz bunun da nasıl olduğunu 06/11/2017 tarih itibariyle Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığına da tüm detayıyla sunduğum şekliyle madde madde izah ederek açıklamaya çalışalım. Şöyle ki teşbihte hata olmaz misali bana bir başka 15 Temmuz darbe girişimine benzer türden;
SELİM GÜRBÜZER
Evet, Adli Tıp Ankara Grup Başkanı makamına 15 Temmuz öncesinden verdiğim dilekçeyle birlikte Grup Başkanının bana olan tavrının neredeyse eskisinden yüz seksen derecede farklı olarak değiştiğini net bir şekilde kendini gösterecektir. Nitekim bir defasında partner uzman arkadaşlarımla birlikte olay yerinden gelen kolileri açma esnasında Grup Başkanının koli odasına girdiğinde bizlere bir isteğiniz var mı diye sorduğunda bende Biyoloji İhtisas Dairesinin alis türünden teknolojik index ölçer programa ihtiyaç olduğunu söylediğimde, bu isteğim partner arkadaşlarımın yanında beni mahcup duruma düşürecek yüksek seste bir tonda “istersen bir dilekçe de bunun için yaz” şeklinde karşılık bulacaktır. Böylece kendince bana bir tür aba altında sopa gösterir bir gönderme yapmış olur. Belli ki 15 Temmuz öncesi makamına sunduğum milli vesika niteliğindeki dilekçemi geri çekmememin etkisi hafızasından silememiş olsa gerek ki, bir seferinde de Ankara’da Gar patlamasında (Ekim 2015) parçalanan cesetlerle ilgili olarak arkadaşlarla birlikte DNA analiz çalışmasına koyulup daha henüz laboratuvar bulgularını raporlandırılmamışken bu olayla ilgili basında bir takım haberler çıkması üzerine kendisinin bizatihi uzmanların bulunduğu odaya gelerekten bu bilgileri kimin sızdırmış olabileceğini sorar. Bende tüm arkadaşların gözü önünde Grup Başkanının acaba yarı şaka veya yarı ciddi olarak mı sorduğuna bakmaksızın bu söylemini ciddi bulup hiç çekinmeden “bu tür bilgileri sızdırsa sızdırsa paralel ihanet çetesinden biri olabileceğini” söyledim. Kendisi bana ‘burası siyaset yeri değil’ dediğinde ise bende buna mukabil TÜBİTAK’ta Fen bilimleriyle alakalı teknik bir kurum, ancak oradan da bilgi sızdırılıyor cevabını verdim. Tabii benim bu cevabım üzerine ortam bir an buz gibi kesilse de, ben yine de diyeceği mi demiş oldum. İlginçtir Grup Başkanına diyeceklerimi dedim ama o arada aramızdan bir meslektaşımızın da sözlerimin bitiminin hemen akabinde bu bir alınganlık göstermek midir, bir şeye mi canı sıkıldı neyin nesidir pek bilinmez ama tek bildiğimiz şey yüzü kızarmış bir halde toplantı mahallini terk etmiş olmasıdır. Dahası benim açımdan benim anlam veremediğim araştırılmaya muhtaç bir husustur bu. Her neyse birileri alınganlık göstermiş veya göstermemiş hiç umurumda olmaz asıl burada önemli olan Grup Başkanının yüzüne karşı söylediğim cevabın anlam karşılığı çok mühimdi ki, hiç kuşkusuz bu da benim için meslek hayatımda yine gurur duyacağım milli refleks, milli duruş ve milli şuur anılarımdan önemli bir kesitini oluşturacak unutamayacağım bir anım olacaktır. (Bkz. Ek-6)
Hani bir önceki yazımda moleküler biyolog bayan meslektaşımın 15 Temmuz Hain darbe girişiminden sonra Grup başkanının yüzüne karşı:
-Hocam biz bu kadarının da olacağını bilmiyorduk, bu soruşturmanın yeniden açılması gerekir dediğinde,
Grup Başkanın cevaben:
- Sus ağzımızın tadını bozma bu meseleyi kapat deyip, bir türlü kapatamayacağı bir dilekçeden söz etmiştik ya, işte o uzman arkadaşım da laboratuvarın işleyişinde ve bir takım haksız uygulamalardan artık bir noktadan sonra dayanamayıp durum vaziyeti ifade etmek için çareyi Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığına şikâyet dilekçesi yazmakta bulacaktır. Bu arada sağ olsunlar yazdığı şikâyet dilekçesinde Adli Tıpta benim başıma gelenleri de ilgili makama duyurmaktan imtina etmemiştir. Nitekim 12/05/2017 tarihli dilekçesinde benimle ilgili kısımda bakın ne diyor:
-“…Yukarıda bahsettiğim sorunlar her geçen gün çözülemez hale gelmiş ve kemikleşmiştir. Eleştirilerimiz önerilerimiz dikkate alınmamıştır, toplantı yapılmaz bizlerle hiçbir koşulda görüşülmez olmuştur. Sözlü yollar tıkanması sebebiyle Haziran 2016 bir uzman arkadaşımız tarafından Ankara Grup Başkanlığına dairemizle ilgili bir dilekçe verilmiştir. Dilekçe hem yukarıda bahsettiklerimden hem de muhtemel FETÖ yapılanmasının dairemizde de olabileceği ile ilgili endişeleri içermektedir. Tüm daire çalışanları bu soruşturma kapsamında ifade vermiştir. Soruşturma henüz devam ederken Temmuz’da darbe girişimi gerçekleşmiştir. Darbe girişiminden önce, dilekçe ilk verildiğinde dilekçe yok sayılmaya çalışılmıştı, dilekçe verilen kişi bir şey olmamış gibi davransın dilekçesini geri çeksin diye çaba sarf edilmişti. Ancak bizler sandık ki darbe girişiminden sonra bu dilekçenin önemi anlaşılır ve soruşturmaya önem verilir. Fakat yine hiçbir değişiklik olmadı. Standart 6 dosya dağıtımı 10-12-15 şeklinde olmaya başlandı, hasta olup rapor aldığınızda gelemediğiniz haftanın dosyaları geldiğinizde verilmeye başlandı. İzin alıp gidenlerin (ki yıllık izin aldığınızda veya rapor iş çıkarmadığınız için döner sermayemizden ciddi kesinti olur) döndüğünde gittiği haftanın dosyaları verilmeye başlandı. Bu kararlar dilekçeyi veren kişinin yıllık izin almak istemesi ile doğmuştur. Oysa bu uzman arkadaş 13 yıldır yıllık izine ayrılmayan, yaz tatiline çıkmayan ancak annesinin ölümünden sonra kişisel nedenlerle yıllık izin almak zorunda almasıyla başlamıştır. Soruşturmada her şeyi açıkça anlatan ve yalan ifade vermeyen uzmanlara ise başka türlü ceza verilmiştir. Artık uzmanlar haftada kaç dosya alacağını, ne derece yoğun olacağını kestirememektedir. Bu tarz bir uygulamanın İstanbul başkanlıkta, İzmir ve Trabzon Grup Başkanlıklarında da böyle bir uygulama bulunmamaktadır…”
Gerçekten de 15 Temmuz darbe girişimi öncesi verdiğim milli vesika niteliğindeki o dilekçem iş bölümünde partner olduğum arkadaşımın da vicdanında o kadar net derin bir tesir bıraktığı besbellidir ki onun da Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığına verdiği dilekçeyle tarihe tanıklık etmesini beraberinde getirmiştir. Ancak sen misin olan bitene tanıklık etmek maalesef moleküler biyolog partnerime de çıkardıkları dosyalar üzerinden cezalandırma cihetine gidilmiştir. Üstelik dosya alıp rapor çıkaran uzmanların görüşüne başvurmaksızın partner arkadaşımın dilekçede belirttiği şekliyle İstanbul başkanlıkta, İzmir ve Trabzon Grup Başkanlıklarında bile görülmeyen emri vaki uygulamalar olarak uzmanlara yansımıştır. Emrivaki ve oldubittiyle yürürlüğe konulan bu uygulamalar tamamen Grup Başkanının Bylock’tan çıkıp tutuklandığı günün hemen akabinde birkaç saat sonrasında apar topar yıldırım hızıyla ‘dosya dağıtım’ metni şeklinde panoya asılıp birer suretlerinin de Biyoloji İhtisas Dairesi Başkanınca dosya uzmanlarının eline tutuşturulmasıyla start almış uygulamalardan başkası değildir maalesef. Ben ise bu ‘dosya dağıtım’ metni dokümandan izin dönüşü haberdar olmuştum. Tabii izin dönüşü böyle bir uygulamayla karşılaşınca doğrusu şaşırmadım, çünkü Grup Başkanı 15 Temmuz darbe girişimin iki ayı aşkın öncesinden Paralel ihanet çetesine dikkat çekerekten verdiğim dilekçeden dolayı bana karşı olumsuz tavırlar içerisine girdiği bilinen bir gerçeklikti zaten. İşte bu bilinen gerçeklikten hareketle muhtemeldir ki geçmiş yıllara ait ara ara kullanmak zorunda kaldığım senelik izinlere kendince önlem almak adına benim yokluğumda giderayak Biyoloji İhtisas Dairesi Başkanıyla birlikte kafa kafaya verip böyle bir dosya dağıtım metni hazırlanmış gözüküyordu. Asla dosya uzmanlarının ortak kararıyla ortaya konulmuş bir dosya dağıtım metni gibi gözükmüyordu bu, kaldı ki bu gibi konularda bir başka soruşturma tutanağına verdiğim ifadede dosya uzmanlarının bu uygulamaya destek verip vermediklerini dair yazılı beyanlarının alınması yönündeki talebime de kayıtsız kalınmıştır. İzin dönüşü her bir uzmana ekstradan izin süresi adedince fazladan fark dosya bindirme uygulamasından rahatsızlık duymayacak uzman personellerden olsa olsa sadece dosya almayan uzmanlar olacaktır. Çünkü bu tarz konuşlandırılmış bir kısım uzman personelinin ne de olsa izine ayrılmış olsa da izin dönüşünde eline tutuşturulacak herhangi bir dosya olmayacağından böyle bir derdi olmaması son derece gayet tabiidir.
Kelimenin tam anlamıyla Grup Başkanının kurumdan ayrılış haberinin hemen birkaç saat sonrasında apar topar panoya asılarak yürürlüğe girmiş bir uygulamadır bu. Dahası içerik olarak uzmanın yıllık izin dönüşü izin süresi adedince fark dosya almasına dayalı bir dağıtım metnini bir nüshasını panoya asıp diğer nüshalarını da uzmanların eline tutuşturmakla Bylock’tan çıkan Grup Başkanının giderayak İstanbul başkanlıkta, İzmir ve Trabzon Grup Başkanlıklarında da böylesi bir uygulaması görülmeyen teamüllere aykırı paralel çete zihniyetinin değirmenine su taşımak olurdu ki, böylesi bir dağıtım metninin dosya alıp rapor çıkaran uzmanlar nezdinde asla içlerine sindirebilecekleri bir uygulama metni olarak karşılık bulmayacaktır. Nitekim bu yönde hak arayışına girmeye teşebbüs edecek uzmanların muhtemel hak arayışlarının önüne geçmek babından sarı kart tehdidinde tutunda maaşından para cezasının kesileceğine kadar bir dizi cezai müeyyidelerin uygulanacağına dair söylemlerin havada uçuştuğu açık hava çadır toplantısında, yani Bylock’tan alınan Grup Başkanının yerine vekâleten oturan Grup başkan vekilinin eşlik ettiği ve tüm Biyoloji İhtisas Dairesi personelini Adli Tıp önünde ki bahçede kurulu çadırda toplayarak gözdağı vermeyi de ihmal etmeyeceklerdir. Oysa Bylock’tan çıkmış bir Grup Başkanının onayından çıkmış ‘dosya dağıtım’ metni bir çadır toplantısında adeta iç tüzük gibi sunulup dosya alıp rapor çıkaran uzmanlara gözdağı vererekten disiplin cezası verilse ne verilmese ne. Zira giderayak Bylock’cu Grup başkanın onayıyla hazırlanmış böylesi bir uygulamanın toplantı gündemine taşınması bile başlı başına felaket bir durumdu zaten. Ben yine de sinir uçlarıma dokunacak böylesi bir meselede görüş beyan etmeyerekten ilerisinde hakkımda düzenleneceğini tahmin ettiğim amire saygısızlıktan açılacak bir soruşturmaya delil teşkil edecek kozu ellerine vermemiş oldum. Ancak çadır toplantısında sus modunda kalarak kurgulanmış oyunu bozmuş olmasına bozdum ama, yine de Grup Başkan vekili bir kulp bulacak ya, bu kez bahçedeki çadır toplantısının taa en arka taraflarında ayaküstüne ayaklarımı koyaraktan dizlerimi tablet olarak kullanıp toplantıda geçen konuları not defterime not etmeme dikkat kesildiğinde beni konuşturmayı başaramamanın hırçınlığıyla tüm personelin huzurunda bana ayağını ayaküstünden indir ikazı yapmaktan geri durmayacaktır. Kendi kendime ya sabır çekip yine hakkımda düzenlenecek amire saygısızlığa delil teşkil etmesin diye itiraz etmeksizin tablet yaptığım ayağımı ayaküstünden indirerek bir kozu daha elinden almış oldum. Ancak dedik ya, ben tâ arka sandalyelerde kimsenin göremeyeceği bir yerde ayağımı ayaküstünde indirirken bana ayağını ayaküstünden indir diyen Grup Başkan vekiliyse ne ilginçtir ki toplantının başından sonuna kadar herkesin huzurunda ayak ayak üstüne atarak toplantıyı idare ettiği gözlerden kaçmaz da. Balık baştan kokar misali kendince böyle bir tutum sergilemekle güya bana memuriyet adap dersi vermiş olur. Öyle ya amirin tüm hazirunun gözü önünde ayak ayak üstüne atmasında hiçbir sakınca yok, memur olunca da sakınca var muamelesi. Aslında n tüm bunlar işin bahanesi, yani Bylock’u Başkandan boşalan makama oturan Grup Başkan vekilinin bana amirlik veya memuriyet adabı dersi vermekten daha çok hakkımda düzenleneceği bir disiplin cezasına bir kılıf uydurmanın ta kendisi gizli ajanda dersidir bu. Hadi tüm bunlar neyse de Bylock’tan tutuklanmış Başkanının onayından geçmiş uygulamalar ne zamandan beri kabul edilebilir adabı muaşeret çalışma kuralları şeklinde uzman arkadaşlara dikte olarak sunulur doğrusu şaşmamak elde değildi. Hele ki kendisinin gizli ajandasına malzeme olacak tüm hamlelerini boşa çıkartmama rağmen, yani eline amire saygısızlıktan sicili bozmaya yönelik koz vermeme rağmen bir bakıyorsun hakkımda niyet okuyuculuğu yaparaktan 13 yıldır yıllık izine ayrılmayan, yaz tatiline çıkmayan ancak annemin ölümünden sonra kişisel nedenlerle yıllık izin almak zorunda kalmak durumunda kaldığım süreçte 08/08/2016 tarih ve 93929388-2017/564 sayılı disiplin kararı yazısıyla ‘UYARMA’ cezası verebiliyor. Üstelik daha önce Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığına 22-06-2017 tarihli ekleriyle birlikte sunduğum (Bkz Eki-16) dilekçede belirttiğim mobbing uygulamalar, maalesef en son Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihazlar Kurumu’na naklen atanma gününe dek hız kesmediği gibi soruşturmayı yürüten Kimya İhtisas Dairesi Başkanına verdiğim ifade tutanağı ve yazılı savunmamın alınmasının ardından (Bkz. Eki-14) gerçekleşen bir uyarı cezasıdır bu. Nitekim uyarı cezası disiplin kararında “...devreden izin bir sonraki yıl içerisinde kullandırılır” denmektedir. Oysa kullandığım izinlerin büyük bölümü geçen yıldan kalan (2015 yılı senelik izni), yani kullanmasam devretmeyip yanacak olan izinlerdi. Üstelik 2015 yılı iznimden devretmeyip de 5 gün yanmış iznimde söz konusudur. Hadi 5 gün yanmış izin neyse de asıl can yakıcı olan disiplin kararı metninde hiçbir kural ve kanun tanımaksızın makam atlayarak ‘dayatma’ yaptığım ithamıyla senelik iznimi kullanmaya kalkıştığım vurgulanmasıdır. Oysa izin talebinde bulunduğumda hiyerarşik basamakların hepsini izleyip sonuç alamayınca, en son Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı aracılığı ile ekleriyle birlikte sunulmak üzere İstanbul Adli Tıp Kurum Başkanlığına’ üst başlıklı dilekçe talebimi makama arz ettim de. Ne var ki bu yazdığım dilekçede Ankara Grup Başkanlığınca İstanbul’a 15 gün içerisinde gönderilmeyip bekletilmesi üzerine bu kez kendi imkânlarımla, yani posta yoluyla İstanbul Adli Tıp Kurum Başkanlığına bir suretlerini göndermek suretiyle hak arayışımı devam ettirmiş oldum (Bkz. Ek-1). Hangi gerekçelerle ve nasıl mı? İsterseniz bunun da nasıl olduğunu 06/11/2017 tarih itibariyle Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığına da tüm detayıyla sunduğum şekliyle madde madde izah ederek açıklamaya çalışalım. Şöyle ki teşbihte hata olmaz misali bana bir başka 15 Temmuz darbe girişimine benzer türden;