demokrasi, laiklik, cumhuriyet, hukuk devleti kavram ve ilkeleri islama uygunmudur???

Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Halife seçiminde şu'ra ve tayin usulü

Sual: Osmanlılarda halife seçimi dine aykırı değil mi idi? Halifenin oğlunu tayin etmesi saltanat değil midir? Niye Hazret-i Ömer gibi şu'raya havale edilmemiştir?
CEVAP
Osmanlıların halife seçme usulü, Hazret-i Ebu Bekir'in ictihadına göre idi. O tayinle yerine halife seçmiştir. (Yerime Ömer halife olsun) demiştir. Hazret-i Ömer de, yerine tek kişiyi seçmek istemiştir; (EğerEbu Ubeyde bin Cerrah hayatta olaydı, onu halife tayin ederdim. Çünkü Resulullah ona “Ümmetin emini” buyurmuştu) demiştir. Bu da gösteriyor ki, halife kendisinden sonrakini tayin edebilir. Yine Hazret-i Ömer’e, oğlunu halife bırakmasını istediklerinde Hazret-i Ömer,(Halifelik ağır bir yüktür. Bir aileden bir kurban yeter. Oğlumun da kurban gitmesine razı olamam) buyurmuştur. Oğuldan halife olmaz veya tayinle halife olmaz dememiştir. Zaten böyle bir şey uygun olmasaydı, her biri bir Müctehid olan eshab-ı kiram, yerine oğlunu halife yap diye teklif etmezlerdi.

Eshab-ı kiramın tamamının Cennetlik olduğu âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerde açıkça bildiriliyor. Peygamber efendimiz ayrıca bazılarına(Sen Cennetliksin) diye ikramda da bulunmuştur. Aşere-i mübeşşere denilen on zatın da, ikram olarak ismen Cennetlik olduğu bildirilmiştir. Hazret-i Ömer, şu’raya Cennetle müjdelenenleri seçmiştir. Şu’raya seçilenler şunlar idi:
1- Osman bin Affan,
2- Ali bin Ebi Talib,
3- Talha bin Ubeydullah,
4- Zübeyr bin Avvam,
5- Sad bin Ebi Vakkas,
6- Abdurrahman bin Avf.

Aşere-i mübeşşereden ikisi (Hazret-i Ebu Bekir ile Ebu Ubeyde bin Cerrah hazretleri) vefat etmişti. Biri kendisi, öteki de Said bin Zeyd idi. Hazret-i Ömer, bu zatı, amcasının oğlu olduğu için şu'raya dahil etmemişti. Hatta kendi oğlunu, halife olmamak şartı ile, şu’rada oy kullanmak için seçmişti.

Hazret-i Ömer, ictihadına göre aranılan şartlara haiz birini tam seçemediği için halife işini şu'raya havale etmiştir. İctihadında aradığı şartlar tam yerine gelse idi, Hazret-i Ebu Bekir gibi o da birini tayin ederdi. Nitekim hayatta olsaydı bu ümmetin emini Ebu Ubeyde bin Cerrah hazretlerini halife tayin edeceğini bildirmişti.

Peygamberlerden sonra insanların en üstünü olan Hazret-i Ebu Bekir'in ictihadına uyup, onun tayin usulünü kabul eden Osmanlı sultanlarına dil uzatmak doğru olmaz. Osmanlı sultanları şehzadeleri özel eğitimle yetiştiriyorlardı. Rastgele bir oğlunu yerine tayin etmiyordu.

Hazret-i Ebu Bekir'in üstünlüğü ile ilgili üç hadis-i şerif meali:
(Ebu Bekir, insanların en üstünüdür. Yalnız Peygamber değildir.)[Deylemi]

(Ebu Bekir’i sevmek ve ona şükretmek her mümine vacibdir.)
[Deylemi]

(Cebrail aleyhisselama, Ömer’in üstünlüklerinden sordum. Onun kıymetini, Nuh aleyhisselamın Peygamberlik zamanı kadar
[950 yıl] anlatsam, bitiremem. Bununla beraber, Ömer’in bütün kıymetleri, Ebu Bekir’in kıymetlerinden biridir, dedi.) [Ebu Ya’la]

Böyle bir zatın usulünü uygulayan Osmanlıyı tenkit etmek çok yanlıştır.

Halife seçmek
Sual: Hazret-i Ebu Bekir’in, kendisinden sonra gelecek halifeyi seçmesi, eğer dinimizin emri ise, niye Hazret-i Ömer, bir halife seçmeyip de, bu işi şûraya havale etmiştir?
CEVAP
Dinimizin emri ictihad etmektir. Her halife, nasıl ictihad ederse, o ictihadı sahih olur. Yerine birini seçme yetkisi olduğu gibi, şûraya da havale etme yetkisi vardır.

Hazret-i Ömer’in, kendisinden sonra gelecek olan halifeyi seçme yetkisi varken, o, bu yetkisini kullanmamıştır. Oğlunu halife bırakmasını istediklerinde, (Halifelik ağır bir yüktür. Bir aileden bir kurban yeter. Oğlumun da kurban gitmesine razı olamam)buyurmuştur. İsteseydi halife seçerek, oğlunu da kendisi gibi kurban ederdi. Yani halife seçerdi. Mesuliyeti çok diye, oğlunu halife olarak tayin etmeyip, bu önemli vazifeyi şûraya havale etmiştir.

Yaralanıp şehit olmadan önce, Hazret-i Ömer, (Ebu Huzeyfe'nin azatlı kölesi Sâlim olsaydı, hilâfeti şûraya havale etmez, onu halife yapardım) buyurmuştur. (Hindiyye)

Osmanlı halifeleri de, Hazret-i Ebu Bekir’in usulüyle kendilerinden sonra gelecek halifeleri tayin etmişlerdir. (Osmanlının halife tayin usulü saltanattır) diyerek Osmanlı halifelerine dil uzatanlar, Hazret-i Ebu Bekir’e de dil uzatmış oluyorlar.

 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Kuran'ın tavsiye ettiği devlet düzeni laik ve demokratiktir.

"Yalnız Kur'an" diyenlerin bulunduğu nokta -anlaşılan- budur. Yaşar Nuri de CHP'de siyaset yapmıştı. Malum kâfiri övüyor:


Bu mahlukların "ne" olduğuna bir misal olarak bu video ibretlidir.
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
Halen şeriat diye peşlerinden gittiğiniz sapıkları anlatıyorsun.

Kuran'ın tavsiye ettiği devlet düzeni laik ve demokratiktir.

Kuran'ın tavsiye ettiği devlet düzeni laik ve demokratiktir.

Sen Kur'an'ı anlamadığın bu sözlerinden bellidir.Sen o yazıları okumadan cevaplandırmışsın anlaşılan.Size kaç kere muhkem ayetlerini yazdık o bakarkör gözleriniz maalesef onları görmüyor.

Ben boşuna demiyorum size!.SEN VE SENİN GİBİLER MÜSTEŞRİKTİR.diye..

Demokrasi ve laiklik, tağutların yolu olduğunu ayetlerle ispatlamıştım.Görmedin mi sen onları?Bir daha mı yazayım şimdi size?.

Demokrasi ve laikliğin gâvurlardan bize kakalandığını söylemedim mi size?.Kaç kere yazdık, kaç kere dile getirdik bunları!.Herkes burada buna şahittir...

Yine bildiğinizi okuyorsunuz.Kusuruma bakmayın ama siz halis ve sadık müslümanlardan değilsiniz.Böyle sizin gibi müslüman olmaz olsun diyorum..
 

PUTKIRAN

Kıdemli Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
3,228
Tepkime puanı
189
Puanları
0
Konum
Ankara
ALİ İMRAN 159:
Ve toplumu ilgilendiren her konuda onlarla müşavere et; sonra bir hareket tarzına karar verince de Allah'a güven: Zira Allah, O'na güven duyanları sever.

BAKARA 256:
Dinde zorlama yoktur. Artık doğruluk, sapıklıktan ayrılmıştır. Kim ki tağutu (despotları ve şeytani doktrinleri) inkar edip ALLAH'a inanırsa, kopmaz ve sağlam bir bağa yapışmıştır. ALLAH İşitir, Bilir.

“Sen hatırlat, sen ancak bir hatırlatıcısın. Dayatan bir zorba değilsin.” (Ğaşiye; 88/21-22)

Peygamberimizin Medinede kurduğu devlet demokratik ve laik bir devlettir.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
...

Peygamberimizin Medinede kurduğu devlet demokratik ve laik bir devlettir.


hadi canım sende...

abd de kalmak, koltuk altı kılı uzatmak, sana yaramamış edip!!! :) (putkıran, sen edip yüksel misin?)


not: @Enes ten ricamız putkıranın hangi ülke ip si ile bağlandığına bakmasıdır!!! eğer ip gizleme programı kullanmıyorsa abd-arizona çıkacağını tahmin ediyoruz.
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Bir başka zındık:


Yalnız doğum tarihini karıştırmış :): "1881, 19'un katı" diyor. Doğum yılı olarak 1881'in doğru olmadığını bilmiyor.
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
ALİ İMRAN 159:
Ve toplumu ilgilendiren her konuda onlarla müşavere et; sonra bir hareket tarzına karar verince de Allah'a güven: Zira Allah, O'na güven duyanları sever.

BAKARA 256:
Dinde zorlama yoktur. Artık doğruluk, sapıklıktan ayrılmıştır. Kim ki tağutu (despotları ve şeytani doktrinleri) inkar edip ALLAH'a inanırsa, kopmaz ve sağlam bir bağa yapışmıştır. ALLAH İşitir, Bilir.

“Sen hatırlat, sen ancak bir hatırlatıcısın. Dayatan bir zorba değilsin.” (Ğaşiye; 88/21-22)

Peygamberimizin Medinede kurduğu devlet demokratik ve laik bir devlettir.

Peygamberimizin Medinede kurduğu devlet demokratik ve laik bir devlettir.

Yahu siz sapık mısınız?Ne demokrasisi, ne laikliği!.

HEM SONRA O VERDİĞİN AYETLERİ DEMOKRASİ VE LAİKLİKLE NASIL BAĞDAŞTIRIRSIN?.LAİKLİK VE DEMOKRASİ ALLAH'IN BİR HÜKMÜ OLSAYDI BİZ BUNA İTİRAZ ETME HAKKIMIZ DA OLMAZDI. ALLAH'IN AYETLERİNİ ÇARPITMA! YOKSA KAFİR OLURSUN..

Demokrasi ve laiklik, bunlar gâvurların bize kakaladıkları tağutlardır.Kur'anla hiçbir alakaları yoktur.Anlaşılan o ki siz şeriat düşmanısınız. Öyleyse şu ayetleri bir kez daha veriyorum.Bunlara itiraz edecek olursanız kesinlikle münafıklardan sayacağım sizi!.Yeter yahu!.Kaç kere izah ettik bunları, o şarz etmeyen beyniniz hâla bir türlü taassupluktan geri durmadı.Aynı yerinde sayıyorsunuz..

Daha siz tağutun ne anlama geldiğini bilmiyorsunuz?.Önce tâğut nedir onu iyice öğrenin!.Allah'ın hüküm ayetleri varken onları rafa kaldırıp laiklik ve demokrasiyi benimseyeceğim öyle mi?Onlar sizin olsun, ben almıyorum..

Eğer bu tâğutun anlamını bilseydiniz o ayetlerin ne demek istediğini çok iyi anlardınız.Demokrasi ve laik düzeni kesinlikle Kuran'a aykırıdır.Sizin maksadınız aslen şeriat düşmanlığıdır.Müsteşrik olmayın, adam gibi müslüman olun.Misyonerliği de bırakın!.Biz size o kadar aldanacak kadar enayi ve karacahilde değiliz.Sinsi İslam düşmanlığı yaptığınızın farkında mısınız siz?. Alın, işte size muhkem ayetleri:

Bak şu ayetler sizin tağutlarınızla ilgilidir.

BAKARA SURESİ-257. Allah,mü'minlerin dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.


MAİDE SURESİ-44. Biz, içinde doğruya rehberlik ve nur olduğu halde Tevrat'ı indirdik. Kendilerini (Allah'a) vermiş peygamberler onunla yahudilere hükmederlerdi. Allah'ın Kitab'ını korumaları kendilerinden istendiği için Rablerine teslim olmuş zâhidler ve bilginler de (onunla hükmederlerdi). Hepsi ona (hak olduğuna) şahitlerdi. Şu halde (Ey yahudiler ve hakimler!) İnsanlardan korkmayın, benden korkun. Âyetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın. Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.

45. Tevrat'ta onlara şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş (karşılık ve cezadır). Yaralar da kısastır (Her yaralama misli ile cezalandırılır). Kim bunu (kısası) bağışlarsa kendisi için o keffâret olur. Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir.
ok.gif
Allah’ın indirdiği hükümler ile hükmetmeyenlere üç noktadan bakılmış; O’nu inkâr manası taşıdığı için «kâfir»; Allah’ın hükmü adalet, onun zıddı zulüm olduğundan «zalim» denilmiştir. 47. âyette ise Allah’ın emrinden çıkış manası gözönüne alınarak «fâsık» denilecektir.
46. Kendinden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak peygamberlerin izleri üzerine, Meryem oğlu İsa'yı arkalarından gönderdik. Ve ona, içinde doğruya rehberlik ve nûr bulunmak, önündeki Tevrat'ı tasdik etmek, sakınanlara bir hidayet ve öğüt olmak üzere İncil'i verdik.
47. İncil'e inananlar, Allah'ın onda indirdiği (hükümler) ile hükmetsinler. Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fâsıklardır.
48. Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) gönderdik. Artık aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma. (Ey ümmetler!) Her birinize bir şerîat ve bir yol verdik. Allah dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı; fakat size verdiğinde (yol ve şerîatlerde) sizi denemek için (böyle yaptı). Öyleyse iyi işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık size, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri(n gerçek tarafını) O haber verecektir.

49. (Sana şu talîmatı verdik): Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma. Allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et. Eğer (hükümden) yüz çevirirlerse bil ki (bununla) Allah ancak, günahlarının bir kısmını onların başına belâ etmek ister. İnsanların birçoğu da zaten yoldan çıkmışlardır.

50. Yoksa onlar (İslâm öncesi) cahiliye idaresini mi arıyorlar? İyi anlayan bir topluma göre, hükümranlığı Allah'tan daha güzel kim vardır?

57. Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine Kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu edinenleri ve kâfirleri dost edinmeyin. Allah'tan korkun; eğer müminler iseniz.

NİSA SURESİ-60. Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tâğut'a inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, Tâğut'un önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Halbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor.

61. Onlara: Allah'ın indirdiğine (Kitab'a) ve Resûl'e gelin (onlara başvuralım), denildiği zaman, münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün.

65. Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.

76. İman edenler Allah yolunda savaşırlar, kafirler ise tâğut (bâtıl davalar, düzenler ve şeytan) yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarına karşı savaşın; şüphe yok ki şeytanın kurduğu düzen zayıftır.

CÂSİYE SURESİ- 17. Din konusunda onlara açık deliller verdik. Ama onlar kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.

18. Sonra da seni din konusunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin isteklerine uyma!.


Halbuki Allah’a inanmış, peygamberlere ümmet olmuş dünya insanları, farklı görüşler, politika ve menfaatler yüzünden birbiriyle uğraşacak, birbirini yiyecek yerde peygamberlerinin çağırdığı hayırlı hedeflere varma yolunda yarış içinde olmalıdırlar.Demokrasi ve laiklikle İslam yaşanmaz.Müslüman asla laik olmaz.Çünkü o Allah'ın muhkem ayetlerine teslim olur.İslam şeriatı (hukuku) bırakılırsa şekilcilikten öteye gitmez.İslam: ubudiyet,ukubât ve muamelat meselesidir.Bunları size anlatmak çok uzun sürer.Şimdi size soruyorum:

BE HEY GAFİLLER!.BU MUHKEM AYETLERİNİN LAİKLİK VE DEMOKRASİ İLE NE ALAKASI VAR Kİ TAĞUTİ SİSTEMLERİ BİZE YUTTURMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ?.

BEN SADECE SİZE TEBLİĞİMİ YAPIYORUM.BUNDAN BÖYLE BU AYETLERE İTİRAZ EDERSENİZ BİLİN Kİ SİZ MÜNAFIKLARDANSINIZ DİYECEĞİM.ALLAH'TA BUNA ŞAHİTTİR.ALLAH'IN AYETLERİNİ KENDİ NEFİSLERİNİZE UYGUN OLSUN DİYE ÇARPITMAYA VE ÇAPTIRMAYA NE HAKKINIZ VAR SİZİN?

SADIK MÜSLÜMANLARDAN OLUN!.MÜNAFIKLIKLARI BIRAKIN!..
 

PUTKIRAN

Kıdemli Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
3,228
Tepkime puanı
189
Puanları
0
Konum
Ankara
İhsan ELİAÇIK:
.....

Peygamberimiz Medine’ye gelmiş. 18 tane kabileyi toplamış. Onlarla bir anlaşma imzalamış. Yahudiler, Muhacirler, Ensar… Medine Sözleşmesi’nde Kur’an ve İslam kelimesi hiç geçmiyor. En çok geçen kelime adalet. İkinci en çok geçen kelime maruf, ortak değerler. Üçüncü en çok geçen kelime sulh, barış. Dördüncü en çok geçen kelime savunma, Medine’yi ortak savunma. Beşincisi sizin dininiz size, bizim dinimiz bize, yani çok kültürlülük, özerklik. Katılan her topluluk bugünkü tabirle demokratik özerk olacaktır. Medine Sözleşmesi’nde bunlar yer alıyor. Bugün bunu günümüze uyarladığımızda adına demokratik özerklik dediğimiz şey budur....
 

PUTKIRAN

Kıdemli Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
3,228
Tepkime puanı
189
Puanları
0
Konum
Ankara
61. Onlara: Allah'ın indirdiğine (Kitab'a) ve Resûl'e gelin (onlara başvuralım), denildiği zaman, münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün.

65. Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.


CÂSİYE SURESİ- 17. Din konusunda onlara açık deliller verdik. Ama onlar kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.



Bizim yaptığımız budur.
Kuranı hakem yapmak,ona tam bir teslimiyetle teslim olmak.
Ama siz "yalnızca Kuran" diyenlere zındık ,kafir d,yorsunuz.
Medinede kurulan devlet Kurana göre kurulmuş bir devlettir.
Bugünkü fadelerle ,Laiktir,demokratiktir.
Kmsenin dinine karışılmamıştır,işler de istişare ile yapılmıştır.
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
İhsan ELİAÇIK:
.....

Peygamberimiz Medine’ye gelmiş. 18 tane kabileyi toplamış. Onlarla bir anlaşma imzalamış. Yahudiler, Muhacirler, Ensar… Medine Sözleşmesi’nde Kur’an ve İslam kelimesi hiç geçmiyor. En çok geçen kelime adalet. İkinci en çok geçen kelime maruf, ortak değerler. Üçüncü en çok geçen kelime sulh, barış. Dördüncü en çok geçen kelime savunma, Medine’yi ortak savunma. Beşincisi sizin dininiz size, bizim dinimiz bize, yani çok kültürlülük, özerklik. Katılan her topluluk bugünkü tabirle demokratik özerk olacaktır. Medine Sözleşmesi’nde bunlar yer alıyor. Bugün bunu günümüze uyarladığımızda adına demokratik özerklik dediğimiz şey budur....


O anlaşmanın ne maksatla yapıldığını bilmeden hüküm verme!Hem sahi siz hadis münkirlerinden değil miydiniz?Bu bilgileri nerden aldınız?.Kaynağınızı verin bana!Hadissiz peygamberin antlaşmasını nasıl anlatıyorsunuz ki?

Medine Sözleşmesi ve Maddeleri

Hz. Muhammed (sav), Medine’de barış ve huzur ortamını sağlamaya yönelik pek çok çalışmalar yaptı. İlk önce yıllardan beri birbiriyle düşman olan Evs ve Hazreç kabilesini barıştırdı ve İslam kardeşliği çatısı altında onları birleştirdi.
Peygamber efendimiz daha sonra hengi dinde olursa olsun Medine’de yaşayan bütün gurupları bir araya getirdi ve “Medine Sözleşmesi” olarak bilinen bir anlaşma yaptı. Anlaşmanın amacı kişilerin barış içinde özgürce yaşayabilecekleri bir ortam hazırlamaktı. Bu anlaşmaya göre inancı ne olursa olsun Medine’deki tüm guruplar barış içinde özgürce yaşayabileceklerdi.

Medine Sözleşmesinin maddelerinden bazıları şunlardır:

1. Yahudiler kendi dininde serbest olacaklar.
2. Müslümanlarla Yahudiler, barış içinde yaşayacaklar.
3. şehir dışından bir saldırı olursa Medine birlikte savunulacak.
4. İki taraftan biri, üçüncü bir tarafla savaşırsa diğer taraf yardımcı olacak.
5. Müslümanlarla Yahudiler arasında bir anlaşmazlık çıkarsa Hz. Muhammed hakem kabul edilecek.

6-Her topluluk kendine ait bölgeden sorumlu olacaktır.

7-Çıkacak bütün anlaşmazlıklar Allah'a ve Resul'üne sunulacaktır.



Medine antlaşmasının amacı nedir?

Antlaşma Hz Muhammed, Yahudiler, Müslümanlar, Paganlar ve şehrin ileri gelen aileleri ile kabilelerini içermekteydi. Medine'de bulunan Hazrec ve Evs kabileleri arasında yaşanan iç çatışmalara son vermek için, şehirde yaşayan Yahudi, Müslüman ve Pagan topluluklarını Ümmet adlı tek çatı altında toplayarak, her birine sorumluluk ve payları verilmiştir. Antlaşmanın düzenlenme amacı hangi dine mensup olursa olsun, şehirde bulunan toplulukların özgürce ve huzur içerisinde yaşamasını sağlamaktır.

Medine sözleşmesinin içeriğinde bulunan konular nelerdir?

Adalet: Antlaşmanın çoğu maddesi herkese eşit olarak adalet sağlanmasını öngörüyordu. Bu anayasa herkese adalet götürme, adli işlerin idare edilmesi konularında devrim yapmıştır. Adalette yetkiler kişilerden alınarak, merkezi idareye bağlanmıştır. Artık kabileler içinde suçlular cezalandırılmayacak, her şey merkezi idarenin elinde olacaktır. Suçlular ve mağdurlar merkezi idare tarafından değerlendirilecekti. Bütün mümin kişiler suç işleyenlere karşı, merkezi idareye yardım etmekle mükellef kılınmıştır. Yahudilerin topluluğa girme nedeni de, zaten herkesin eşit muamele görmesidir. Artık kabile reislerinin otoritesi alınmış, merkezi idare kişilerde adaletin olduğu duygusunu uyandırmıştır.

Suçun şahsiliği: Antlaşmada suçun şahsiliği konusunda vurgular yapılmış, hiçbir günah başkasına yüklenemez denilmiştir.

Sigorta: Antlaşma savaşta esir düşenlerin, ölüm ya da yaralama hallerinde diyet ödeyebilmek için, sigorta kurumu olmasını öngörmüştür. Artık Müslümanlar kendi aralarında değil, kabileler arasında da, paylaşım kabul edilmiştir.

Vatandaşlık ve savunma: Antlaşma din, dil ve ırk gözetmeksizin herkesi eşit bir şekilde vatandaş olarak kabul etmiştir. Savaş durumunda herkesin kendi giderini karşılaması gerektiği kabul edilmiştir.

Medine şehrinin sınırları: Antlaşmadan önce dağınık bir yerleşimin olması sebebiyle, şehrin sınırları belirlenmiştir. Medine merkezin ve ovasının sınırları bu şekilde belirlenmiştir.

Din özgürlüğü ve takva: Antlaşma herkese din özgürlüğünü getirmiştir. Yahudilerin kendi dinlerine göre muhakeme edilebilmesinin önü açılmıştır. Bazı maddelerde ise, Allah korkusu ve toplum hayatındaki rolü üzerinde durulmuştur. Takvanın adaletin temeli olduğu konusu üzerinde açık ifadeler konmuştur. Takvanın en üstü kanunlara itaat etmektir, denmiştir.

Müslümanlarla ilgili maddeler: Antlaşma Müslümanların birbirlerine yardımcı olmakla mükellef olduğunu ifade etmektedir. Müminlerin kardeşliğine değinilmiş, müminlerin suçluları korumaması gerektiği belirtilmiştir.

EVET, OSMANLI HİLAFETLE YÖNETİLİYORDU.TEBASININ %60'I HIRİSTİYAN İDİ.BUNA RAĞMEN HAK VE ADALETLE YÖNETİLİYORDU.İSLAM ADALETİNDE ZATEN DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ VAR.YETER Kİ MÜSLÜMANLARA VE DİNE ZARAR VERİLMESİN...

ALLAH RESULÜNÜN YAPTIĞI ANTLAŞMA DEMOKRASİ DEĞİL, İSLAM'IN HOŞGÖRÜLÜĞÜNDEN KAYNAKLANIYOR...


Allah resulü antlaşmayı bozanlara karşı savaş açmıştı.Onları niye dile getirmiyorsunuz?..

NOT: İhsan Eliaçık.Bu adam şeriat düşmanıdır!Osmanlıyı hiç sevmez ve ona düşmandır..Sözde sosyalist, İlahiyatçı..Böyle sıfatı var bu adamın.Verdikleri hükümler ıvır zıvırdan ibaret.Aklınca mantık yürütenlerdendir.
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
Bizim yaptığımız budur.
Kuranı hakem yapmak,ona tam bir teslimiyetle teslim olmak.
Ama siz "yalnızca Kuran" diyenlere zındık ,kafir d,yorsunuz.
Medinede kurulan devlet Kurana göre kurulmuş bir devlettir.
Bugünkü fadelerle ,Laiktir,demokratiktir.
Kmsenin dinine karışılmamıştır,işler de istişare ile yapılmıştır.

Yine aynı kavalı çalma bana yahu?!Şu sosyalist kafayı sil at vücudundan..

Sen sapla samanı bir türlü ayıramıyorsun.Sana göre din anlayışın sadece ibadetlerden ibaret zannediyorsun.Şeriat-ı Garra'dan haberiniz yok.Ukubattan haberiniz yok!Muamelattan haberiniz yok.yok yok!Of be sıkıldım artık size bir şey anlatmaktan!Beyniniz uyuşmuş, size meramımızı bir türlü anlatamıyorum.Sizde anlamak istemiyorsunuz..

LAİKLİĞİ VE DEMOKRASİ SORGULASANA BE ADAM!..

Laiklik=Din yok, dinsizlik serbest..Günah sevap kavramı olmayan, herşey serbest demektir.Ahlaksızlık nasıl olsa bunda çağdaşlık sayılıyor.Durmak yok, laikliğe devam!..

Demokrasi= Allah'ın kanun hükümlerini rafa kaldırıp onun yerine beşeri hükümleri koymaktır ve "bizim işimize Allah karışamaz, biz kendi kendimizi yöneteceğiz, onun kanunları bize göre geçersizdir, biz bundan razıyız" demek ve onunla yönetmektir.Bunun adı ise Kur'an'a göre tağut oluyor.Sizde buna demokrasi adını vermişsiniz.Sizin bu İslam anlayışına hayranım..Kur'an'ı anlamak kim, siz kim?

Bu sosyalist kafayla Kur'an'ı anlayamazsınız.Onu, ancak ehli anlar.Biz ise anladığımız kadarıyla anlıyoruz.Allah'ın kesin ahkam ayetlerine itiraz edilmez.O, ne diliyorsa, ne emrediyorsa "emrin başım gözüm üstüne EY ALLAH'IM!" deyip teslim olmaktır.İtiraz yok, kaytarmak, yok mırın kırın yok.Allah'ın hükümlerine tam teslimiyet lazım.Demokrasi ve laiklik yoluyla Allah'ın hükmü bir arada olmaz.Biri gelirse diğer gider...

Evet, Şimdi,Kur'an'ın bildirdiği o tağutun tanıtımını yap bakalım biz de bilelim...Tağuttan ne anlıyorsan onu anlat bize?..
 

PUTKIRAN

Kıdemli Üye
Katılım
21 Eki 2009
Mesajlar
3,228
Tepkime puanı
189
Puanları
0
Konum
Ankara
O anlaşmanın ne maksatla yapıldığını bilmeden hüküm verme!Hem sahi siz hadis münkirlerinden değil miydiniz?Bu bilgileri nerden aldınız?.Kaynağınızı verin bana!Hadissiz peygamberin antlaşmasını nasıl anlatıyorsunuz ki?

Medine Sözleşmesi ve Maddeleri

Hz. Muhammed (sav), Medine’de barış ve huzur ortamını sağlamaya yönelik pek çok çalışmalar yaptı. İlk önce yıllardan beri birbiriyle düşman olan Evs ve Hazreç kabilesini barıştırdı ve İslam kardeşliği çatısı altında onları birleştirdi.
Peygamber efendimiz daha sonra hengi dinde olursa olsun Medine’de yaşayan bütün gurupları bir araya getirdi ve “Medine Sözleşmesi” olarak bilinen bir anlaşma yaptı. Anlaşmanın amacı kişilerin barış içinde özgürce yaşayabilecekleri bir ortam hazırlamaktı. Bu anlaşmaya göre inancı ne olursa olsun Medine’deki tüm guruplar barış içinde özgürce yaşayabileceklerdi.

Medine Sözleşmesinin maddelerinden bazıları şunlardır:

1. Yahudiler kendi dininde serbest olacaklar.
2. Müslümanlarla Yahudiler, barış içinde yaşayacaklar.
3. şehir dışından bir saldırı olursa Medine birlikte savunulacak.
4. İki taraftan biri, üçüncü bir tarafla sav çıkarsa Hz. Muhaaşırsa diğer taraf yardımcı olacak.
5. Müslümanlarla Yahudiler arasında bir anlaşmazlıkmmed hakem kabul edilecek.

6-Her topluluk kendine ait bölgeden sorumlu olacaktır.

7-Çıkacak bütün anlaşmazlıklar Allah'a ve Resul'üne sunulacaktır.



Medine antlaşmasının amacı nedir?

Antlaşma Hz Muhammed, Yahudiler, Müslümanlar, Paganlar ve şehrin ileri gelen aileleri ile kabilelerini içermekteydi. Medine'de bulunan Hazrec ve Evs kabileleri arasında yaşanan iç çatışmalara son vermek için, şehirde yaşayan Yahudi, Müslüman ve Pagan topluluklarını Ümmet adlı tek çatı altında toplayarak, her birine sorumluluk ve payları verilmiştir. Antlaşmanın düzenlenme amacı hangi dine mensup olursa olsun, şehirde bulunan toplulukların özgürce ve huzur içerisinde yaşamasını sağlamaktır.

Medine sözleşmesinin içeriğinde bulunan konular nelerdir?

Adalet: Antlaşmanın çoğu maddesi herkese eşit olarak adalet sağlanmasını öngörüyordu. Bu anayasa herkese adalet götürme, adli işlerin idare edilmesi konularında devrim yapmıştır. Adalette yetkiler kişilerden alınarak, merkezi idareye bağlanmıştır. Artık kabileler içinde suçlular cezalandırılmayacak, her şey merkezi idarenin elinde olacaktır. Suçlular ve mağdurlar merkezi idare tarafından değerlendirilecekti. Bütün mümin kişiler suç işleyenlere karşı, merkezi idareye yardım etmekle mükellef kılınmıştır. Yahudilerin topluluğa girme nedeni de, zaten herkesin eşit muamele görmesidir. Artık kabile reislerinin otoritesi alınmış, merkezi idare kişilerde adaletin olduğu duygusunu uyandırmıştır.

Suçun şahsiliği: Antlaşmada suçun şahsiliği konusunda vurgular yapılmış, hiçbir günah başkasına yüklenemez denilmiştir.

Sigorta: Antlaşma savaşta esir düşenlerin, ölüm ya da yaralama hallerinde diyet ödeyebilmek için, sigorta kurumu olmasını öngörmüştür. Artık Müslümanlar kendi aralarında değil, kabileler arasında da, paylaşım kabul edilmiştir.

Vatandaşlık ve savunma: Antlaşma din, dil ve ırk gözetmeksizin herkesi eşit bir şekilde vatandaş olarak kabul etmiştir. Savaş durumunda herkesin kendi giderini karşılaması gerektiği kabul edilmiştir.

Medine şehrinin sınırları: Antlaşmadan önce dağınık bir yerleşimin olması sebebiyle, şehrin sınırları belirlenmiştir. Medine merkezin ve ovasının sınırları bu şekilde belirlenmiştir.

Din özgürlüğü ve takva: Antlaşma herkese din özgürlüğünü getirmiştir. Yahudilerin kendi dinlerine göre muhakeme edilebilmesinin önü açılmıştır. Bazı maddelerde ise, Allah korkusu ve toplum hayatındaki rolü üzerinde durulmuştur. Takvanın adaletin temeli olduğu konusu üzerinde açık ifadeler konmuştur. Takvanın en üstü kanunlara itaat etmektir, denmiştir.

Müslümanlarla ilgili maddeler: Antlaşma Müslümanların birbirlerine yardımcı olmakla mükellef olduğunu ifade etmektedir. Müminlerin kardeşliğine değinilmiş, müminlerin suçluları korumaması gerektiği belirtilmiştir.


ALLAH RESULÜNÜN YAPTIĞI ANTLAŞMA DEMOKRASİ DEĞİL, İSLAM'IN HOŞGÖRÜLÜĞÜNDEN KAYNAKLANIYOR...


Allah resulü antlaşmayı bozanlara karşı savaş açmıştı.Onları niye dile getirmiyorsunuz?..


Bu anlaşmanın içeriği islamın insanlığa hediyesidir.
İster islamın hoş görüsü de ister demokrasi de...
İnsanlar dinlerinde serbesttir,ister laiklik de ister hoş görü de...
İçerikte hemfikiriz.

Böyle bir anlaşmayı bozan savaş açılmayı bin kere hakketmiştir.
Buna itiraz eden mi var?
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Müslim Gündüz Efendiden, Demokrasi küfürdür.



not: mükemmel tespit. mutlaka izleyin.
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
Gavurlardan bize kakalanan bu demokrasi ve laiklik olmasaydı hangi sisteme tabi olacaklardı? Neyi savunacaklardı?.Bu soruyu demokrasiyi benimseyenlere sormak lazımdır.Bunlara şeriat ağır geldiği için şeriata pek sıcak bakmıyorlar ve bundan çok korkuyorlar.Nefislerine şeriat çok ağır geliyor.Böyle kimselerin imanı ya zayıftır yada o kişi münafıktır.

Hilafet, sırf müslümanlar bir araya gelmesin ve müslüman toplumları küffar ezsin diye kaldırılmıştır.Sakın ola ki bir sivri akıllı kendi kafasına göre buna karşı çıkmaya kalkarsa ona cevabım hazırdır.Şeriat Allah'ın kanunudur.Hilafet ise, insanlar arasında onu hükmeden makamdır, emir komutanı da halifedir.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Halifeliği İngilizler Kaldırdı! Açıklama Bölümünü Okuyun!!!
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
İslamda demokrasi yoktur Demokrasiye iman islamdan çıkmaktır



Fethullah Gulen: No Return from Democracy!









Demokrasi-İslam-Erdoğan -Fethullah Gülen


 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
Demokrasi rejimlerinde dine değer verilmez.İbadet özgürlüğü verilir ama,o sadece vicdan işine bırakılır.Asıl bizi sevk ve idare edilecek olan Allah'ın muhkem ayetleri rafa kaldırılır.Müslümanlar devlet yönetiminde aciz bırakılıp kılıbıklaştırılır.Onun yerine siyonistlerin teklinde kanunlar çıkarılıp müslümanlara uygulattırılır.Çıkarılan bu kanunlar helal haram sınırı tanımaz ve keyfi kanunlarla bu şekilde müslüman toplumlar idare edilir.şimdi kalkıp da bu demokrasiyi meth eden bir kimse olursa işte şu ayeti yeniden ona hatırlatmalarını diliyorum..

ENÂM SURESİ-153 - İşte benim dosdoğru yolum budur; ona uyun. Sizi O'nun yolundan ayıracak başka yollara da uymayın. (Azabından) korunmanız için Allah size böyle emrediyor.
 

elbiss

Ordinaryus
Katılım
21 Kas 2013
Mesajlar
2,514
Tepkime puanı
43
Puanları
0
Konum
Türkiye
İslamiyet..Musevilik...Hristiyanlık bunlar birer dini değerlerdir...İnsanların inanç değerleridir...İnsanların Hayatlarında Yüce yaratıcıya açılan bir kapıdır..

Demokrasi bir siyasi sistemdir...Siyasi sistemler din işlerinden ayrıdır...Demokrasi aslında oldukça güzel bir sistem fakat Demokrasiyi kullanan insanın kalp ine göre değişir...

Demokrasi öyle bir sistem ki olumlu kullanıldığında bir çok insan oldukça kazanımlar sağlayabilir fakat malesef Demokrasi sistemi çoğu zaman kötüye yorularak insanların işine geldiği şeklince kullanılıyor ki işte buda sistemin işlevselliğini kötü gösteriyor yoksa genel manasıyla olumlu Demokrasiyi kullananların ülkelerinin özgür ve ferah bir siyasi sistemlerine sahip olduğunu görmemek güç olmasa gerek...

Fakat bazı zamanlarda bile Demokrasinin beşiği denilen ülkeler Demokrasinin kavram sistem modelini yanlış kullanıp zarar etmen oluşturabiliyorlar...

Demokrasiyi kullanan bir insanda EŞİTLİK ilkesi FERAHLIK VE ÖZGÜRLÜK kavramı olması çok önemli....Fakat çoğu zaman ÖZGÜRLÜK kavramı yanlış yönlendirilip YIKIM aracı olarak kullanılabiliniyor...

Eskiden tamamen KUTSAL METİNLERİN hüküm olduğu ALLAH ın kurallarının geçtiği HİLAFET dönemleri vardı...Bu dönemlerde insanların Ferahlıkları oldukça vardı fakat zaman değişip kendini yeniledi....Bu süreç içerisinde bu zamanların dünyasında farklı teokrik düşünceler oluştu ve kendini süreç içerisinde değiştirdi....

Fakat Hilafet dönemi sürecinde de EŞİTLİK FERAHLIK VE ÖZGÜRLÜK kavramları vardı o zamanda onlarda yaşatılması için çaba veriliyordu....yani Osmanlı bir toprak fethettiğinde Mandacılık yada Sömürgecilik yapmamış aksine DİNİ ÖZGÜRLÜK lerin yaşanması ve uygulanması için YAŞAM VE HÜVVİYET HAKKI sunmuş ve bu haklarıda HUKUK üzerine KANUNlara bağlamış....Bunlarda FERMAN lar ile HALKA iletilmiş...

Dikkat ederseniz Yukarıda Saydıklarımız DEMOKRASİ kavramlarında da var....Aslında DEMOKRASİ SİYASET MODELİ tam anlamıyla olmasada 600 yıl hüküm süren OSMANLININ uygulamalarından oluşturulmuş diye düşünüyorum...Demokraside tek FARK DİNLERİN KURALLARI nın hükümlerinin olmaması ama İNSANİ değerler anlamında ortak ifadelerin var olması kendini gösteriyor olmasıdır.....

DEMOKRASİ bir SİYASET DİLİDİR....BİR SİYASET SİSTEMİDİR....

SİSTEMİ GÜZEL KILAN SİSTEMİ GÜZEL KULLANANA BAĞLIDIR...

Böyle.
 
Üst