Dostlara Dikkat!(yzn:Büşra Betül)

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul

DOSTLARA DİKKAT!!

Sen, benim kaybetmeyi göze alamadığım en nadide dostumsun biriciğim. Bilir misin yeryüzünde yaşayan, varlığıyla her birinde bir can barındıran insanoğlu, hayatın en acı sahnelerinde rolünü oynarken, çektiği acıyı kendisinden uzaklaştıracak, sıkıntısını hafifletecek dostlar aramaya başlar.

Aslında mutlak dostun imtihana tabi tuttuğu buhranlı yahut refah-i anlar yalnızca o dosta sarılarak geçerde anlayamaz insan. Dünya meşgalesi ile yoğunlaştığında ilacın derde derman olmadığı bir hastalığa tutulur. Gün geçtikçe girdaba dönüşen, her salise bir kaosa düşen aciz kul, hüzün ve kederi yaşamak şöyle dursun son demlerini de yaşayacağını hissedince irkiliverir. Bilir ki her an-ı sınav olan ömrün göremediği yahut önem vermediği dost ve dostluklar ebedi mekanda önüne serilecektir. Vahiyle gelen uyarılar bir bir dizilecektir kitabına. Sessiz bir nida ile dünyada kavrayamadığı her ayet gözleri önünde belirecektir.

‘ Keşke falanı dost edinmeseydim’ (Furkan 28)
‘ Ah keşke toprak olsaydım’ (Nebe 40)
‘Allah’a karşı işlediğim kusurlardan ve aldatılanlardan olduğum için bana yazıklar olsun ‘ (Zümer 55)

Ta Adem (as) dan bu asra süregelen bir arayıştır dostluk. Çocuklar da bu dostluğun en sağlam meyvesidir esasen. Adem’e Havva’yı veren Rab, insana hem beşeri hizmeti sunmuş hem de kulun maddi yalnızlığını gidermiştir. Her ne kadar günümüz de güya Havva anamız Adem babamızı kandırıp yasak elmayı yedirerek cennetten kovdurduğu yalanına inanılsa da bizler Rahman’ın ‘ şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları cennetten onları çıkardı..’( Bakara 36) buyruğuyla hatalı olanın her ikisi olduğunu tezahür ediyor, dizilere bile konu edilerek kadının aşağılanmasını, fitne unsuru olarak lanse edilmesini şiddetle kınıyoruz.

Bu tür eylemlerin dinimizi alçaltmak adına, yanlış göstermek adına olduğunu da pekala biliyoruz. Şunu da biliyoruz ki bu dini koruyan insanlık olmadığı gibi sürekliliğini de devam ettirecek yine insanlık değil ‘ol’ emriyle dilediğini yapmaya muktedir olan(tek merci) Rabbimizdir.

İnsanoğlunun en değerli dostu zevcesi olduğundan dünyanın aldatıcılığına karşı uyanık olmalıyız.

Ne demektir zevc? Birbirine benzeyen veya zıt olan iki şeyden biri. Gece ile gündüz gibi. Benzeyenler izdivac ile birbirleriyle kaynaşırlar. Gece her ne kadar gündüze zıt olsa da kesiştikleri bir nokta vardır.

İnsanı halk ederken kendi ruhundan üfleyen yaratıcının rahmet ve affedicilik özelliğini, mahlukatta kendisiyle kaynaştığı zevcesine göstermediğini ekranlardan rahatça görebiliyoruz. Hala bir takım İslam -dışı- adına prensip denilen uygulamaların yapıldığı bir gerçek. Zaman ve kavramların yok olduğunu görüyoruz. Duygular körelmiş, dostluklar zedelenmiş, her biri menfi arzularla donatılmış, yığına dönmüş dünya!

İnsanlığı ayrı kulvarlara döndürerek ‘özgürlük’ adı altında ruhi güzelliklere kilit vurup her ferde farklı bakış açısı sunan bu asır, önce zevclerin arasını açmış sonra aileyi parçalayarak toplumların dağılmasına , çökmesine zemin hazırlamıştır.

Dağılan her aile küçük bir toplumun yok oluşuna gebedir!

Yaratılış gayesi doğrultusunda yaşamayan, nasıl yaşaması gerektiğini bildiği halde ölüm ve hesabı hep arka planda tutan, yıkıldıkça yığılan bir sürü insan var!

Kendisine emanet verilen iki varlığı (eşi ve canı) bünyesinde barındırmayan mahluk hangi yüzle ebedi mekanda hesap verecektir?
Emanete edilen hıyanet, ardından başka emanetleri (çocuklarını) de tehlikeye atıp hesabını iyice zorlaştırmışken nasıl savunma bahtsızlığında bulunacak?

Hiç düşünüyor mu? Dağların omuzlamadığı emaneti yüklenen ama bu emaneti yük görerek karşılaştığı her kervana karşılıksız veren insan hala Rahman-i dostluğu neden fark etmekten imtina ediyor.

Kaybettiği hayat dostunun ardından nesli de alınırken, yaşamın en büyük yıkımının tüm bedenini kuşattığını anlamıyor. Yerini ne ile kimlerle dolduracağı meçhul bu yok oluşlar gün gelip benliğini de yok edince çırpınışlar kar etmiyor!

Öyle ya hani hayat imtihandı!

Hani bu hayat trenin de inişli çıkışlı giderken, güven vagonlarında takva ile birleşecek, samimiyetle yol alacaktık?

Hani her inatçı zorbaya, yüreğimizle yumruk, tavizsiz yürüyüşümüzle örnek olacaktık?

Hani en masum beldelerdeki filizlerimiz koparılırken, el değmemiş diyarlarımıza saldırılırken, top yekun karşı koyacak,savunacaktık?

Hani kirletilmeye yüz tutmuş her elin, öteki eşini sustukça kendimizden bilecektik?

Hani yok edilirken neslimiz, biz, daha sıkı bağlanarak Rahman’a cihad üstüne cihad ederek ölmez mücahidler yetiştirecektik?

Hani soldurulan her cana karşı birer karanfil olacaktık?

Hani yoklukta böldüğümüz ekmeği varlıkta çoğaltacaktık?

Hani dost olacak, dostluklar kuracak, çoğalacaktık?

Düştüğümüzde tebessümüyle bizi yerden kaldıracak, dünyamızı imanıyla sarsacak tek de olsa yoldaşımız olmalı.

Mutlak dostu anlık gafletimizle unuttuğumuzda rahmet ve gazabını an be an hatırlatacak dostlarımız olmalı. İlk başkaldırışla isyan bayrağını elinde dalgalandıran şeytanın bile dostları varken bize yalnız kalmak yakışır mı?

Ahireti kaybetmek istemiyorsak, ömrün bedeli olduğunu da kabul ederek Rahman’a yönelmeli, kayıplarımızı en aza indirmeliyiz. Dost olduğunu düşündüklerimizin bizi neye davet ettiğini görmeye çalışmalıyız. Dertlerimiz kurtuluş yolları olmalı ki kayıpları az görüp bir toplumun helakine vesile olmayalım.

Kalb-i sorgularını, rahmani yolculuklarını unutmayan insanı, hangi acı sahnede görsen imtihanı anlamada rolünün geçici olduğunu hissedersin. Kim bilir o rolün gerçek sahibi sensin? Rolü yanlış anlayıp iş işten geçtikten sonra hiçbir mazeret kabul görmeyecektir bunu da bilesin canım yavrum.

‘Herkes yanında bir sevk edici bir de şahitlik edici melekle beraber gelir’

‘ And olsun ki sen bundan gaflette idin. Şimdi senden perdeyi kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir. Yanındaki –işte yanımdaki hazır der- iki meleğe şu emir verilir.

Atın cehenneme her bir inatçı kafiri, var gücüyle hayra engel olanı, zulme sapanı, haktan şüphe içinde olanı. O kimse ki Allah ile beraber başka bir ilah edinmiş. İkiniz birden onu şiddetli azabın içine atın!

Onun arkadaşı şeytan : Ey Rabbimiz onu ben azdırmadım, zaten o haktan pek uzak bir sapıklık içindeydi, der. Allah buyurur ki: Huzurumda çekişmeyin! Ben size daha önce uyarıcı göndermiştim. Benim huzurumda söz değişmez ve ben kullara asla zulmedici de değilim.(Kaf 21-29)

:gul:gul:gul:gul:gul
 

türkü

Kıdemli Üye
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
4,973
Tepkime puanı
975
Puanları
0
çocugunu hayata hazırlayan annenin nasihatleri gibi de okunuyor, ince bir sitem gibi de, arayış içinde olmak gibi de..serap görmek gibi bişey gibi de :p imandan gayri hiçbirşey insanı ayakta tutamaz, kişi, omuzlarında gönüllü bir yükün taşıyıcısıysa hele bir de degil mi :)
 

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
çocugunu hayata hazırlayan annenin nasihatleri gibi de okunuyor, ince bir sitem gibi de, arayış içinde olmak gibi de..serap görmek gibi bişey gibi de :p imandan gayri hiçbirşey insanı ayakta tutamaz, kişi, omuzlarında gönüllü bir yükün taşıyıcısıysa hele bir de degil mi :)

şimdi bu yoruma sevineyim mi içerleyeyim mi bilemedim :)
Kitaptan alıntı,zaten çocuğuma yazdım,annenin günlüğünden :)
 

türkü

Kıdemli Üye
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
4,973
Tepkime puanı
975
Puanları
0
hüzünlen, bize kazandıracagı vardır çünkü. yani o hüznün içinde umut (da) vardır bana kalırsa :)
 
Üst