Eşcinsellik üzerine mülahazalar

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
baran47kurbga.jpg



Kurbağalama İ.nelik

Kürt aydını(!) Mehdi Zana: «Kürtler, İslâm’a girince kaybetti!»

Abdullah Öcalan’ın eski avukatı, yeni milletvekili DTP’li Hasip Kaplan: «DTP olmazsa, bölgeye İslâm hâkim olur!»

DTP’li milletvekili Sırrı Sakık: «(İb.eliği) ölümüne destekleriz.»

«Yazar Murathan Mungan’ın da aralarında bulunduğu “Barış Meclisi” üyelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde DTP’ye destek ziyaretinde, “gay belediye başkanı diyaloğu” yaşandı. ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, kendisiyle görüşmeye gelen “Kızıl Danny” lakaplı Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu Eş Başkanı Daniel Cohn-Bendit’i, “gay” olduğunu gizlemeyen ünlü yazar Murathan Mungan ile tanıştırdı. Bu tanışma, İstanbul için sürpriz bir sonla noktalandı. DTP Grup Başkanı Ahmet Türk ve birkaç DTP milletvekilinin de tanıklık ettiği bu buluşmada, Bendit’in, “Eğer Türkiye’nin AB’ye katılması söz konusu olacaksa, günün birinde Paris, Berlin gibi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın eşcinsel olabileceğine şimdiden kendinizi hazırlayın” sözleri gündeme geldi. Bu sözler üzerine Murathan Mungan, “Ben adayım” dedi. Toplantı sonrası Meclis kulisinde Mungan’ın adaylığını değerlendiren Uras, önce, “Keşke olsa... Murathan Mungan’ı sol da destekler” dedi. Ardından, yanındaki DTP milletvekili Sırrı Sakık’a dönen ÖDP Genel Başkanı Uras, “DTP desteklemez mi?” diye sordu. Sakık, Uras’ı, “Ölümüne destekleriz” diyerek yanıtladı.» (23 Kasım 2007, Milliyet)

Bu lâfları ve dahasını, başta Kemal olmak üzere, Türk siyaset ve ordu adamlarından da çok duyduk ve duyuyoruz hâla.

«Türkler/Kürtler, İslâm yüzünden geri kaldı! AKP/DTP olmazsa, Türkiye’ye İslâm hâkim olur.»

İfadeler aynı, ifade kalıpları aynı, maksat aynı! Çünkü dünyada, (yazılı olmayan bir hukuk gereği) resmen dayatılıyor İslâm’dan uzaklaşma; ve ölümüne destekleniyor ib.elik! “Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı”(!), bağımsızlıklar(!) ve iktidarlar(!) dahî bu temelde bahşediliyor.

Ahbeslerin işte bu temelde, İslâm’ı inkâr ve ib.elik temelinde bağımsızlık kazandığını gören Mehdi Zanalar, Hasip Kaplanlar, Sırrı Sakık’lar da Müslüman Kürd’ü dinsizleştirmeye çalışıyorlar ve ölümüne destekliyorlar ib.eliği.

Türk’ün ve Kürd’ün düştüğü bu hâl, cadılar tarafından kurbağa hâline getirilen prens masalıyla bire bir örtüşmez kuşkusuz; çünkü masal değil, zehir zakkum bir gerçek bu!

Bir zamanlar yedi güzel kızı olan bir kral varmış. Kralın kızları, güzel günlerde sarayın bahçesinde altın topla oynamaya bayılırlarmış. Bir gün, en küçük kız topunu havaya atmış ve altın top göle düşmüş! “Topum gitti!” diye ağlamış kızcağız. “Ben senin topunu getiririm,” demiş gölün kıyısında güneşlenen bir kurbağa; “ama benimle yemeğini paylaşacağına ve beni yatağına alıp öpeceğine söz verirsen,” diye eklemiş. “Tamam” demiş kız. Kurbağa suya dalıp kendisine altın topu getirir getirmez sözünden caymış fakat, koşarak saraya kaçmış. Akşamleyin kral ve ailesi sofraya oturmuşlar; tam yemeğe başlamak üzerelerken, kapıdan bir vrak sesi gelmiş. Kral meraklanmış, " Kim o?" diye sormuş. Bunun üzerine, kurbağaya verdiği sözü babasına anlatmak zorunda kalmış küçük prenses. “Söz verdiysen yapacaksın,” demiş kral. Prensesin iğrenen bakışları altında, yer verilmiş sofrada kurbağaya. Yemekten sonra tek başına yatağına yönelmiş kız. Kurbağa masadan, “ya ben ne olacağım?” diye vıraklamış. “Söz verdiysen yapacaksın” diye yinelemiş kızına, kral. Prenses, kurbağayı yanına alıp odasına götürmüş istemeye istemeye. Ve gözyaşları içinde yatağına almış kurbağayı; öpmüş. Tam o anda, yakışıklı bir prense dönüşmüş kurbağa; “korkma” demiş, “bir cadı beni kurbağa yapmıştı ve bu büyüyü ancak bir prensesin öpücüğü bozabilirdi”.

Onlar ermiş muradına da; bize ne olmuş?!

Fazilete nisbetle bakarsak bu masala... Altın top: Ruh, kâlp. Göl: Nefsin emirleri, günah deryâsı. Kurbağa: Haramların fıtraten ve bedahetle ve terbiye ile görülebilen çirkin yüzü. Kral: Âmir nefs. Kurbağanın öpülmek sûretiyle prense dönüşmesi: Hayvanî nefsin haramlardan duyduğu süflî mutluluk...

Hazza nisbetle bakarsak... Altın top: Ego. Göl: Dış dünya ve kaçınılmaz gerçeklik, erişkinler âlemi. Kurbağa: Ahlâk ve terbiye bağlarından sıyrılıp özgürleşememiş olanların çirkin, ayıp, günah telâkki ettiği “temel içgüdü”. Kurbağa ile yatmayı emreden Kral: Süper ego. Kurbağanın öpülmek sûretiyle prense dönüşmesi: Bütün değer yargılarının, ahlâkın ve terbiyenin üstünde ve belirleyici olan “mutluluk”...

Judaizmin bir öpücüğü ile Başbakan oluveren İslâmcı(!) Tayyip dahî, “din, bir araçtır; aslolan insanın mutluluğudur” (Yani ister dinle, ister i.nelikle mutlu olunsun, yeter ki mutlu olunsun; mevzubahis olan mutluluksa, “geri”si teferruattır!) demiyor mu?!

Biz Arapları, Türkleri, Kürtleri ve diğer kardeşlerimizi öpen öpmüş bir asır önce; ve beter olmuşuz kurbağadan! Bir kere daha öpülmek isteniyoruz şimdi. Altın vuruş bu seferki.

Ya Deccal’in domuzlaştıran öpüşü!

Veya “diriltici el”i İbda’nın!

Büyük dilemmâ!!!


Mustafa Saka

25 Kasım 2007 (Baran Dergisi, 47. Sayı)
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Index.php


Basında gay-lezbiyen lobisi

Aniden İstanbul’a eşcinsel bir belediye başkanı önerisi atıldı ortaya. Ardından Fatih’in eşcinsel olduğu, Polis teşkilatı içinde de eşcinseller olabileceği haberleri... iyibilgi de, bu haberlerin sosyolojik boyutunu Alev Alatlı ile konuştu...

Gay-Lezbiyen lobisi

Eşcinsel hareketinin de feminist kadın hareketleri gibi olduğunu belirten Alev Alatlı, bu tür haberlerin, bir tür gay-lezbiyen lobisi' faaliyeti olduğunu söyledi. 'Bu lobicilik faaliyeti sayesinde imajlarını düzeltiyor, eşcinselliğe güven uyandırıyorlar. Bir anlamda gay-lezbiyen hareketini güçlendirme gayreti gösteriyorlar' dedi.
Yapılan bu tür haberler dışında pek çok sinema ve diziyle eşcinselliğin doğallaştırıldığını belirten Alatlı'ya göre, İskender, Brokeback Mountain gibi filmlerle hazırlanan alt yapıyla, eşcinsellerin politik manada 'büyük adamlar' olabileceği, polislik de, askerlik de yapabileceği mesajının verildiği rahatlıkla fark edilebilir.

"Fatih'in de eşcinsel olduğu iddiası, 'İstanbul'u fetheden de bir eşcinseldi' manasına geldiği için eşcinselleri kabullenme amacı olarak, göründüğünden daha önemli" diyen Alatlı, 'Fatih de öyleydi…' söyleminin eşcinsellere büyük bir güç kazandırdığını belirtiyor.

iyibilgi
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Index.php


Eşcinseller CAMİ istiyor

08 Aralık 2007

Eşcinseller isteklerini Meclis'e sunacak. Bu istekler arasında ibadet etmek için cami de var

Eşcinsellerin istekleri, TBMM’ye sunulacak raporda yer alacak. İstekler arasında eşcinsellerin polis ve gardiyan olabilmesi de var

TOBB, TİSK, Türk-İş, Hak-İş, Kamu-Sen, TZOB ve TÜSİAD’ın oluşturduğu “Anayasa Platformu Girişimi” öncülüğündeki “Anayasa Çalıştayı” nın sürpriz konukları travestiler olacak. Tüm toplum kesimlerinin temsilcilerinin katılımıyla yeni anayasa için ortak irade ve toplumsal mutabakat zemini oluşturulacak çalıştayda, travesti ve transseksüeller anayasal taleplerini dile getirecekler.

Bugün başlayacak ve TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde gerçekleştirilecek çalıştaya, “SözSizde” sloganı ile davet edilen sivil toplum, meslek örgütleri, iş dünyası, medya, sanat ve bilim camiasından oldukça geniş bir katılım bekleniyor. Travesti ve transseksüel oluşum olarak bilinen İnsanca Yaşamı Destekleme Derneği’nin de davetli olduğu çalıştayda, dernek başkanı Okşan Öztok, travesti, transseksüel ve eşcinsellerle ilgili özetle şu görüşleri dile getirecek:

* Travesti ve transseksüellerin, sokak fuhuşundan kurtarılıp insani bir yaşama kavuşturulmaları için, devletin sosyal devlet ilkesinden hareketle bu kesime, kamu istihdamlarında özürlü ve mahkum kontenjanı gibi kontenjan ayrılmasını istiyoruz.

* AIDS hastası eşcinsellerin sağlık ve sosyal giderlerinin devlet tarafından karşılanmasını istiyoruz. Bu istemimiz hem kişi hem de kamu sağlığı bakımından zorunluluktur.

* Geçimini seks işçiliği ile karşılayanlara devlet ömür boyu karşılıksız sağlık ve emeklilik uygulamasını başlatmalıdır.

* Hükümet eşcinsel evlilik için hükümet gerekli değişikliği yaparak AB ülkelerinde de var olan bu uygulamanın ülkemizde de hayata geçmesini sağlamalıdır.

* Türkiye’deki eşcinseller genellikle İslam dinine mensuplardır. İbadetlerini camilerde yerine getirememektedirler. Dini inançlarını rahatça yerine getirebilmeleri için devletten ihtiyaca göre cami ve din adamı istiyoruz.

* Polis merkezlerinde gözaltılarda, ceza almaları durumunda ceza evlerinde eşcinseller büyük hak ihlallerine uğramaktadırlar. Bunun için polis merkezlerine eşcinsel polis, ceza infaz kurumlarında eşcinsel infaz memuru bulundurulmasını istiyoruz.


http://www2.internethaber.com/news_detail.php?id=117457
 

Meryem

Komplike
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
15,309
Tepkime puanı
759
Puanları
0
Yaş
37
Konum
İstanbul
AIDS hastası eşcinsellerin sağlık ve sosyal giderlerinin devlet tarafından karşılanmasını istiyoruz. Bu istemimiz hem kişi hem de kamu sağlığı bakımından zorunluluktur.

Ben başımı hangi taşa vuram... :kahretsin:

* Türkiye’deki eşcinseller genellikle İslam dinine mensuplardır.

Aman yâ Rabbi! Şu başımıza gelenlere bakın... :frantic:

* Hükümet eşcinsel evlilik için hükümet gerekli değişikliği yaparak AB ülkelerinde de var olan bu uygulamanın ülkemizde de hayata geçmesini sağlamalıdır.

Vay babana rahmet! Öleydim de görmeyeydim bu yazanları... :crying:
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Sayın Gültekin Avcı'nın "kıyamet kadınları" isimli kitabında, mezhep düşmanı -bizzat kendi kalemindne kaynak vererek- suçladığı ve bir kıyamet kadını olarak tasnif ettiiği Emine Şenlikoğlu, doğrusu bizleri şaşırtmadı...




Şenlikoğlu'na travesti sürprizi

eminee.gif
Aralarında TOBB, TÜSİAD, Türk-İş gibi birçok kuruluşun bulunduğu “Anayasa Platformu Girişimi”nin ilk toplantısının renkli katılımcıları oldu. Emine Şenlikoğlu da toplantıya gelen isimler arasındaydı. 1 saat gecikmeli başlayan toplantı için katılımcılar beklerken Şenlikoğlu bir sürpriz yaşadı.

TOBB Üniversitesi’ndeki toplantıda kendisini tanıyarak sohbet eden erkek katılımcılarla tokalaşmayıp “Elinizi gönül elimle sıkıyorum” diyen Emine Şenlikoğlu, yanına yaklaşan travesti Okşan Öztok ile hem tokalaştı hem de sıcak bir sohbete girişti.

KARTVİZİT VERDİ

Toplantıya travesti ve transeksülleri temsilen İnsanca Yaşamı Destekleme Derneği adına katılan Okşan Öztok, Emine Şenlikoğlu’na kartvizitini verdikten sonra diğer türbanlı grubun yanına gitti. Çankaya Köşkü’ne türbanıyla çıkarak dikkatleri üzerine çeken Başkent Kadın Platformu Başkanı Zeynep Göknil Piyade ile sıcak bir sohbete girişen Okşan Öztok, bir ara Zeynep Göknil Piyade’ye sarılarak poz verdi.

Akşam

www.gonuldasforum.com
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Polis, İzmir’de eli bıçaklı travestiyi vurdu. Vali Yardımcısı Güven ‘geçmiş olsun’a gitti...

081220070014241997389.jpg


İzmir’in Basmane semtinde devriye gezen polis ekibinin “dur” ihtarına uymayarak otomobille kaçmaya çalışan Mehmet Gencer (36) kovalamaca sonucu yakalandı. Gencer’in yanındaki travesti ise elindeki maket bıçağıyla direndiği polis memuru H.Y. tarafından omuzundan tabancayla vurularak yaralandı. Polis, dün saat 23.00 sıralarında meydana gelen olayda kırmızı ışıkta geçen otomobile “dur” ihtarında bulundu. Ancak otomobilin sürücüsü kaçmaya başladı. Polis, Basmane Meydanı’nda yolu trafiğe kapattı. Durdurulan otomobilin sürücüsü Gencer gözaltına alındı. Yanındaki travesti Erdinç Yaraşık (29) ise iddiaya göre polislere direnip yanında taşıdığı maket bıçağını çekti. Polis memuru H.Y., tabancasını çıkarıp üzerine doğrulttuğu Yaraşık’ın otomobilden inmesini istedi. Çıkan arbedede Yaraşık, H.Y. tarafından omuzundan vuruldu. Ege Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırılan Yaraşık’ın hayati tehlikesinin bulunmadığı öğrenildi.

Polisi protesto ettiler

Yaraşık’ın vurulduğunu öğrenerek hastaneye gelen travesti arkadaşları polisi protesto etti. 25 Kasım günü Baran Tursun’un da polisin tabancasından çıkan kurşunla öldürüldüğünü hatırlatan travestiler, arkadaşlarının da benzer şekilde vurulduğunu öne sürdü. Vali Yardımcısı Nevzat Güven, hastanede Yaraşık’ı ziyaret etti. Bunu öğrenen Baran Tursun’un babası Mehmet Tursun, “Vali yardımcısının ziyareti bizi üzdü. Çünkü kimse bize böyle bir yaklaşım göstermedi” dedi.

http://w9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?tarih=08.12.2007&Newsid=150749&Categoryid=7
 

Meryem

Komplike
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
15,309
Tepkime puanı
759
Puanları
0
Yaş
37
Konum
İstanbul
İnsanlık namına bile olsa gidilmemeliydi geçmiş olsuna falan. Eee, gitti de ne oldu? Halt yerken vurulmuş, iyi de olmuş, acınacak bir tarafı yok bunun. Herşeye özgürlük var da İslam'a hep maphusluk...
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Eşcinseller ÖZEL İMAM istiyor
Eşcinseller, Diyanet'ten daha rahat ibadet edebilmek amacıyla 'Özel ibadet alanları' kendilerini mağdur etmeyecek ve kendilerine insanca davranacak imam talep ediyor.
Modacı Cemil İpekçi 'Muhafazakar eşcinselim' diyerek dikkatleri üzerine çekmişti. Ancak muhafazakar eşcinselin sadece Cemil İpekçi olmadığı İnsanca Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Okşan Öztok'un Yeni Aktüel'e yaptığı açıklamalarla ortaya çıktı.

"Emine Şenlikoğlu okuyup eşcinsellikten vazgeçenlerimiz var!"

İnsanca Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Okşan Öztok'a göre Türkiye'de "inançlı eşcinsel" sayısı, "özel ibadet alanları ve imam" gerektirecek kadar fazla. Öztok, "Derneğimizi ziyaret etti ve çok yardımcı oldu" dediği İslamcı yazar Emine Şenlikoğlu'na da hayran. Yeni Aktüel'in görüştüğü Şenlikoğlu ise derneğe gittiğini doğruladı: "Birçok eşcinsel ve travesti de kendiliğinden bana ulaştı. Bugüne kadar 22 tanesini eşcinsellikten vazgeçirdim. Şimdi kimi askerde, kiminden torunum var. Ama özel cami ve imam olmaz!"

DİNDAR EŞCİNSELLER SANILDIĞINDAN FAZLA

Travesti/transseksüel derneği olarak bilinen ve Anayasa Çalıştayı'na da katılan İnsanca Yaşamı Destekleme Derneği'nin başkanı Okşan Öztok'a göre, kendini "dindar" olarak tanımlayan, "ibadetlerini aksatmayan" eşcinsellerin sayısı sanıldığından fazla ve ekranlarda "muhafazakâr eşcinselim" diyen modacı Cemil İpekçi kadar da rahat hareket edemiyorlar: "Türkiye'deki eşcinseller genellikle İslam dinine mensup. Ama ibadetlerini camilerde rahatça yapamıyorlar. Bu yüzden, devletten ihtiyacımıza göre cami ve din adamı istedik."

Okşan Öztok, yıllar önce fuhuşa tövbe etmiş bir travesti. Geçimini emekli maaşıyla sağlıyor, zamanını ise başkanı olduğu İnsanca Yaşamı Destekleme Derneği'nde geçiriyor. Öte yandan, kendisini "hayli inançlı biri" şeklinde tanımlıyor ve Türkiye'de "inançlı" travesti ve eşcinsel sayısının fazla olduğunu savunuyor: "Bunalım ve sıkıntı yaşayan insanlar Rabb'ine sığınır.

Hayatın acılarını daha katmerli yaşayan bizim de, tek kurtarıcı kapı olarak maneviyata sığınmamızdan daha doğal bir şey yok. Zaten, sığınabileceğimiz sadece Rabb'imiz var. Sadece Ankara'da bile, benim bildiğim 200'den fazla travesti ve transseksüelin yüzde 90'ı dini vecibeleri önemsiyor. Oruca, fitreye, zekâta azami özen gösteriyor.

"İmama sorduk, 'fitne çıkarırsınız' dedi"

İslam'da, topluluklara veya cinsiyete göre cami ayrımı olmadığını hatırlattığımızdaysa, mecburen bu talepte bulunduklarını anlatıyor Öztok: "Bir travesti camiye gidip saf tuttuğunda sağındaki, solundaki insanlar kendi namazlarının anlamını kaybettiğini düşünmeyeceklerse, bizim açımızdan sorun yok. Derdimiz, cemaat de kendini rahat hissetsin. Çünkü ibadette huşu önemli. Sevaba gireceğiz derken başkalarını günaha sokmamızın anlamı yok.

Hacı Bayram Camisi'nin imamına gidip 'Buraya gelebilir miyiz' diye sorduk. 'Yahu fitne çıkarırsınız. Gelmemeniz, gelmenizden daha hayırlı' dedi. Erkek görünümündeki arkadaşlarımız tavırlarını gizleyerek camiye gidiyor ama kadın tavırlılar gitmiyor. İlla bir camiye gidip cemaati oradan kaçırmamız mı isteniyor? Cami olması da şart değil.
Mesela eşcinsellerin daha yoğunlaştığı Ankara Çankaya, İzmir Alsancak, İstanbul Beyoğlu, Antalya, Eskişehir, Bursa gibi yerlerde özel mescitler açılsa da yeter."
Yanlış anlaşılmayı engellemek için de bir parantez açıyor Okşan Öztürk ve "özel imamdan kastımız, bizim gibi olması değil" diyor, "sadece, bizi de insan olarak görebilecek bir imam.

Cenazelerimizi kaldırırken bile binlerce sorun yaşıyoruz. İmam 'Bunun namazını kıldırmam' diyor mesela." Peki ya gelebilecek tepkiler? Böyle bir talebin, devlet tarafında muhatap bulsa bile, büyük bir kesimce hoş karşılanmayacağı aşikâr. "Dans okulu istemiyoruz ki.

Kocatepe Camisi'nde, Hacı Bayram Camisi'nde ne yapılıyorsa, Rabb'ine ve nebisine inanan insanlar olarak biz de aynısını yapmak istiyoruz. Bizi, kurtuluşumuz için Allah'a dua etmekten de mahrum edecek değiller ya" diyor Öztok ve devam ediyor "ama bunu kendi başımıza yapacak gücümüz olmadığından, devletin önayak olmasını istiyoruz.

EL-EZHER'İN FETVASI UYGULANSIN

Eşcinseller, inançlarından çok uzak kalmışlar. Günah kavramını bile, polisiye bir suç zannediyorlar. Azıcık yol açtığındaysa, doğruyu buluyorlar. Belki bir mevlit okutacak, belki ebedi hayatını kurtaracak. En azından bunun önü açılmalı. Kendini kadın gibi hissediyor diye, kulluktan da çıkmıyor ya. Bağışlayan Allah tövbeleri kabul eder.
Mısır El Ezher Üniversitesi, travestilerin, İslam'da kadının tabi olduğu hükümlere ve yükümlülüklere mi, yoksa erkeğin tabi olduklarına mı uyacaklarına dair 70'lerde yayınladığı bir fetvada, sağlık heyetinin verdiği 'kadın' veya 'erkek' raporunun esas alınmasını önermişti."

Aktüel
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
GazeteODTÜLÜ’nün 1 - 16 Mart tarihleri arasında, ODTÜ’de eşcinseller için bir öğrenci topluluğu kurulması hakkındaki görüşlerini öğrenmek amacıyla hazırladığı anketin sonuçları belli oldu. En fazla oy %45.2’lik oranla “Evet, şu ana kadar olmaması hata” seçeneğine verildi.

ODTÜ, Ankara – GazeteODTÜLÜ’nün “anket” bölümünde 1 Mart 2008 tarihinde oylamaya sunulan ve 15 gün boyunca oylanan, toplamda 1000’i aşkın kişinin katıldığı anketin sonuçları belli oldu.

ODTÜ’lülerin “ODTÜ'de eşcinseller için bir topluluk kurulmalı mı?” sorusunu cevaplandırdıkları ankette en fazla oy %45.2’lik oranla “Evet, şu ana kadar olmaması hata” seçeneğine verilirken, karşıt fikir belirten ve ankette “Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz!” seçeneğine oy veren ODTÜ’lülerin oranıysa %24.9’da kaldı.

ODTÜ’lülerin Üçte Biri İlgisiz


Öğrencilerin seçenekler arasında bulunan “Kurulsun veya kurulmasın, ilgilenmiyorum” seçeneğine verdikleri %29.9’luk oy oranı, pek çok ODTÜ’lünün de eşcinseller için bir öğrenci topluluğu kurulması hakkında ilgisiz bir tavra sahip olduğunu gösterdi.



Soru: ODTÜ'de eşcinseller için bir topluluk kurulmalı mı?

Evet, şu ana kadar olmaması hata: % 45.2
Kurulsun veya kurulmasın, ilgilenmiyorum: %29.9
Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz: %24.9


http://www.gazeteodtulu.com/haberler.php?id=1288
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Al Parayı ; Ver Ahlakını

Fatma Aykaç - Kadın Haberleri



www.acikistihbarat.com
13.04.2008

Eşcinsellerin; ciddi örgütlenmeleri, finansal kaynakları, hukuksal çalışmalarını çeşitli fonları ile Türkiye'de çoktan oluşturdukları lobilerini ilk kez geçen yıl Haber Ajanda'da Gülenay Pınarbaşı'nın "Eşcinselliğe kim neden Özendiriyor " haberiyle öğrenmiştik.

Şimdi sahnede bu örgütlenme zincirinin turizm ayağı, Uluslar arası Gay ve Lezbiyen Seyahat Acentaları Birliği (IGLTA) var.

Bu birliğin Türkiye'deki üye kuruluşları bir komite kurarak, Eylül'de düzenlenecek, 3 gece 4 gün sürecek "Seyahat Sempozyumu"na ev sahipliğini yapmak üzere adaylığını koydu. Bu sempozyuma ev sahipliği için üç ülke aday oldu: İsrail,Yunanistan ve Türkiye. Sonuç olarak birlik ülkemizde karar kıldı.

Kuşadası Esnafına Ödül mü???

25 yıl önce kurulan ve merkezi Miami'de bulunan Uluslararası Gay ve Lezbiyen Seyahat Acentaları Birliği'ne (IGLTA) bağlı 159 turizm şirketini bir araya getirmek amacıyla Eylül ayı sonunda düzenlenecek uluslararası sempozyuma ev sahipliğini Türkiye yapacak.

Sempozyumun düzenleneceği şehrin seçilmesi için başlatılan çalışmalar kapsamında Türkiye'ye gelen IGLTA Avrupa Satış ve Pazarlama Temsilcisi Carlos Kykta, İstanbul'un elendiğini ve sadece tur kapsamında yer alacağını belirterek, Kuşadası veya Bodrum'dan birinin seçileceğini, ancak Kuşadası'nın bir adım önde olduğunu açıkladı.

Eşcinseller; Türkiye'de ilk kez 1993 yılında "uluslar arası eşcinsel etkinlikleri"ni düzenlemek amacıyla girişimde bulunmuşlardı. Daha sonraki yıllarda olduğu gibi bu girişimleri engellendi. 2008 yılına geldiğimizde ise görüyoruz ki, dünyada 60 milyar dolarlık ölçekten Türkiye'nin de pay sahibi olabilmesi için-ahlaki değerleri çiğnemek pahasına-her türlü engel kaldırılmak isteniyor.

Bu pragmatist zihniyet, toplumu "özel yaşamla bir kere hiç birimiz ilgili değiliz" diyerek, özellikle esnaf guruplarını etkileyip yönlendirmeye çalışıyor.
Bu Yönlendirmeye Sessiz Kalmayalım
Eşcinselliğin,-olağanüstü istisnalar dışında- tamamiyle sonradan elde edildiği gerçeğinden hareketle; bu birliğin ve benzerlerinin planladıkları hedeflerin ve doğuracağı sonuçların farkındalığıyla hareket etmeliyiz.

Bu sempozyum "eşcinsellik propagandası"dır ve "Al parayı, ver ahlakını" teklifidir.

Sempozyumun Türkiye'de gerçekleşmesine, toplum olarak seyirci kalamayız ve dahi kalmamalıyız.

Psikiyatrist Mustafa Merter'e kulak verelim:

"Aydınlanma hareketi sonrası meydana çıkan materialist, pozitivist, reduksionist (indirgeyici), paradigma kendi icadı olan bir tür ahlâki rölativizmi savunuyor ve tüm insanlığın binlerce yıllık tecrübelerini ve sağduyusunu hiçe sayıyor".

Bu ahlak anlayışı içersinde

"Ne yaparsan yap, başkasına zarar vermediğin sürece bu geçerlidir"

mantığı var.

Çünkü yatay nedensellik (horizontal causality) kurallarına göre düşünen bu insanlar, dikey nedenselliği (vertical causality) yani ilâhi kuralları kabul etmiyor.

Netice, çevre kirliliğinde olduğu gibi üstünde yaşadığımız şu hassas mavi gezegenin felâkete doğru sürüklenmesi.

Aynı şekilde seküler düşüncedeki sözde bilim adamları, insanın varoluş ekolojisini kirletecek yanlış kararlar da verebiliyorlar.

Bu karacahil ahlâki rölativizm içinde homoseksüaliteyi de bir tür varoluş özgürlüğü, cesaret belirtisi hatta fazilet olarak telakki ediyorlar."

www.acikistihbarat.com
 

girdap

Ordinaryus
Katılım
8 Şub 2007
Mesajlar
2,541
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Peki, neden böyle birşey oluyor? Böylesi bir cinsel sapma neden ve nasıl yaşanıyor?

Önce biyolojik-genetik faktörlerle başlayalım:

Aslında hepimizin vücudunda karşı cinsin hormonları da az miktarda bulunur. Zaten, öyle olmasa, bütün erkekler aşırı sert ve maço, bütün kadınlar ise aşırı kırılgan olurlardı ve cinslerin birbirini anlayıp hissetmesi pek de mümkün olmazdı. Ancak normalde var olan bu minimal yönelimler, genetik ve hormonal bozulmalar sonucu, bazı kişilerde ileri düzeylere varabiliyor. Ve ortaya doğuştan eşcinselliğe yatkın bireyler çıkabiliyor.

"E, sonra?" diyorsanız, şu sohbeti dinleyin:

Geçenlerde bir psikiyatrist arkadaşım beni telefonla aradı. Kısa bir girişten sonra, "Baksana!" dedi, "Biliyorsun; son araştırmalar eşcinselliğin bazı durumlarda neredeyse önlenemez olduğunu gösteriyor. İşin doğuştan gelen genetik bir boyutu da olduğu tesbit edildi; sen de okumuşsundur. Yani, bu kişilerin en azından bir kısmı, yaratılışlarında var olan meyil dolayısıyla o yöne gidiyorlarmış; bu açık artık. Oysa biz İslâmî yönden bunun kabul edilemez bir yönelim olduğunu, hatta ceza gerektirdiğini okuyoruz. Nasıl çözüyorsun bu ikilemi?"

Ona, "Belki garip bir örnek olacak ama" dedim, "Biliyorsun, meselâ çok eşlilik de erkekler için neredeyse genetik ve tabiî bir meyildir." "Evet?" dedi. "Peki sen çok-eşli misin?" diye sordum. "Tabiî ki hayır" dedi. "Neden?" diye üsteledim. "İçinde böyle bir meyil yok mu? Açık konuş lütfen." "Var aslında" dedi, "Ama hem eşim buna izin vermez, hem toplumsal kurallar, kanunlar vs. bir yığın engel var; biliyorsun. Üstelik günaha girmiş olurum. O yüzden düşünmem bile."

"Kendi sorunun cevabını kendin vermiş oldun işte" dedim. "Eşcinsel meyiller de bazı kişiler için genetik bir temelden kaynaklanan, neredeyse zorunlu bir yönelim olabilir; ama o kişilerin de bu anormal yönelimlerini kontrol etmeleri beklenir, bunu becerebilirler de aslında."

"Bu yönden düşünmemiştim" dedi arkadaşım.

Ardından, kısa bir düşünme sonrası, "Ama" dedi, "meselâ, bilirsin, beyindeki bazı bozukluklar, örneğin temporal epilepsi gibi hastalıklar, kontrolü güç saldırganlıklara yol açabiliyor. Böyle bir hastalığın da etkisiyle, diyelim ki bilincinde olmadan birini öldüren bir şahıs ceza görür mü? Görmez. Bünyesel hastalığın etkisiyle bu suçu işlediği tesbit edilirse Türk Ceza Kanununun 46. veya 47. maddesine göre cezası ya hafifletilir ya da tamamen affedilir. Buna ne diyeceksin?"

"Peki," dedim, "O hasta, cezası affedildikten sonra, bir cinayet daha işlesin diye serbest mi bırakılır? Yoksa hastalığı düzelene kadar tedaviye alınıp sonra da uzun süre izlenip kontrol mü edilir?"

Arkadaşım, "Yine haklısın" dedi.

Ergenliğe geçiş döneminde sırf meraktan bu tür bir ilişkiyi (kısmen) denemiş gençler de olabilir. Nerdeyse ne yaptığını bilmeden, ‘doktorculuk’ oynarcasına.

"Çocukça bir hata" bile denebilir belki. Ancak, esas önemli olan, bundan sonrasıdır. Bu tür bir olayın ardından, bazen yıllar sonra, "Eyvah, ben ne yapmışım?" muhasebesi yaşanır genellikle. Bu dönemde bunalımını paylaşmayıp kendi kendini yiyip bitirmek; kendini aşırı suçlayıp "Yoksa ben ‘gay’dım mı?" sorgulamasına dalmak, bazen genci tam zıt bir sonuca götürebilir. "Battı balık yan gider" durumu gerçekleşir. Gerçekte öyle olmayan genç, gerçekte öyle olmadığı halde kendisini öyle zannettiği için, gerçekten öyle olur!

Traji-komik bir örnek anlatayım: Bir eşcinsel hastam vardı. İlkokul yıllarında bağırsak paraziti problemi varmış. Bilen bilir; bu parazit anüs kaşıntısı yapar. Belki inanmazsınız ama, bu kaşıntı gitgide delikanlıyı "Yoksa ben..?" kuşkusuna götürmüş. Sonuç maalesef kötü! Üstelik, anlattığım tek değil. Literatürde, sadece ve sadece bağırsak paraziti yüzünden cinsel tercihi bozulan birçok vak’a var. Yani? Utanıp konuşmamak, gurur yüzünden anlatmamak, yardım istemeyip kendi kendini yemek yok mu? İşte bu şey o kadar çok yerde ayaklara dolanıyor ki! Sırf bu yüzden ne hayatlar kayıyor, bilemezsiniz.

Şimdi, gelelim konunun bizi esas ilgilendiren kısmına:

1. Bu tür hassas konuları ne yok farz etmeli, ne de kaşınmayan yeri kaşımalı. Uyanık bir sessizlik ve dengeli bir müdahale gerek.

2. Küçük yaşlardan itibaren giyim, oyuncak gibi konularda cinsiyeti vurgulayacak ve cinsel kimlik oluşmasına yardım edecek yönlendirmeler yapılmalı. Meselâ, cinsiyete göre giydirmek, uygun oyuncaklar almak gibi.

3. Çocuk, normal gelişimi içinde, özellikle belli dönemlerde, cinselliği çok merak eder; onu doğru bilgilendirmek gerekir. Eşcinselliği anlatın demiyorum. Normal, doğal, insanî merakların doyurulması ilerisi için sağlam bir temel olacaktır diyorum. Bu konularda çekinip utanmayın lütfen: Siz doğrudan utanıyorsunuz ama, birileri yanlıştan bile utanmıyor. Ve hiç unutmayın: "Çocuklar öğrenmeye hazır olmadıkları konuları zaten sormazlar." Çocuk birşeyi soruyorsa mutlaka cevap vermeniz gerekir—elbette, usulünce!

4. Özellikle ergenlik çağında gençlerin kendi cinslerinden ebeveynlerle, yani babayla daha fazla vakit geçirip paylaşım içinde olması şarttır. Bunu vurguluyorum; tâ ki, "İşten eve, evden işe," ‘pijama-terlik-televizyon,’ "Hanım, sen ilgileniver, ben çok yorgunum" hastalıklarına yakalanmış babaların kulakları çınlasın!

5. Aile içinde erkeğin hafif başat ve saygın konumunun korunması lazım. Yoksa, meselâ evde kadın bariz biçimde baskın, erkekse pasif ise—ki, neredeyse ahirzaman alameti olarak çoğu evde mevcut durum maalesef budur—erkek çocuk için kadın konumu imrenilecek bir durum kazanabilir.

6. Bu tür bir problemle karşılaşıldığında aşırı tepki ve açıklamasız yasaklar merakı artırır sadece. Konuş(tur)masanız bile, gencin aklındaki soru işaretleri artarak devam eder.

7. Darda kalırsanız bir psikiyatristten yardım isteyin.

Not: Eşcinsellik aslında sadece erkeklere has bir durum değil. Kadınlar arasında da bu problem hatırı sayılır biçimde yaşanıyor. Yalnız, bayanlardaki şekli daha belirsiz seyrediyor ve pek de dirençli, devamlı olmuyor. Normal bir cinsel hayat ve mutlu bir evlilik, problemi çözmeye yetiyor genellikle. Yine de, özellikle bayanların toplu kaldığı yerlerde dikkatli olmak gerekiyor.

Maalesef biz toplum olarak kadın-erkek mahremiyetine ‘çok’ dikkat ederken, mahremiyetin erkek-erkek ve kadın-kadın arasındaki biçimlerini bazı zamanlar sanırım ihmal ediyoruz. Her iki cins açısından, problemin bir sebebi de bu. Bu noktada, biraz kitap karıştırıp erkeğin erkeğe, kadının kadına karşı mahremiyet ve tesettür ölçüsünü öğrenmeye ne dersiniz?

DR. YUSUF KARAÇAY
Selam ve dua ile...

Kaynak:http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=show_qna&id=3347

Yani özetle;

1) Bu durum doğuştan da gelebilir, onun için bu insanlara yaklaşımımız daha insaflı ve toleranslı olabilir, olmalıdır.

2) Bu konuda aileye çok önemli görevler düşmektedir, çocuklar eğitilirken bu hususlara bilhassa dikkat edilmeli ve ayıptır falan denilerek cinsel eğitim vermeme gibi büyük bir hataya düşülmemelidir..
 

halidali

Asistan
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
487
Tepkime puanı
3
Puanları
0
1- Bu durumun "doğuştan" geldiğine inanmıyorum.Bu; pisliği toz şekere bulayıp yutturmak olur.Bu görüşü savunmak, yani bazı eşcinsellik vakalarının doğuştan geldiğini kabul etmek cemiyeti bitirir.Olsa olsa doğum sonrası aile-arkadaş-cemiyet etkisi ile sapma gelir.Bu fiiliyatı yapan Lut kavmi'nin helakını bilirsiniz.Orada bu fiili yapmayan, sana ibadet edenler de var ya Rabbi ! dendiğinde "Onlar bu pis fiile ses çıkarmadılar" ihtarıyla hepsi helak olmuştur.Yani ses çıkarmamak bile helak için yeterli sebeptir.

Doğuştan/genetik bir psikolojik hastalık ise neden fiiliyata dökülüyor ? Bir masum bebeğin eşcinsel doğduğunu kabul etmeyi (lezbiyen ya da homoseksüel) hafsalam almıyor...Sonradan aile-arkadaş-cemiyet etkisiyle gerçekleşmiş bir durumdur ve tedaviye davet edilir.Olmazsa cezai tedbir, hapis, vs...

2-Cinsel eğitim ve aile konusundaki fikirlerinize katılıyorum.
 

Alper...

MarmaranınKralı
Katılım
10 Eki 2006
Mesajlar
9,574
Tepkime puanı
452
Puanları
0
Konum
İsLamBol
Web sitesi
cennetsarayi.blogcu.com
eşcinselliği ilk yapanlar Lut'un (aleyhis selam) kavmiydi. yerle bir oldular. Hz Muhammed (. ) hadisi şeriflerinde bu gibi olayların zuhur edeceğini bizlere bildirmiş ve kim bu ameli yaparsa mahşere lutun kavmi ile haşrolunaktır demişti...

Benim anlamadığım şey ,ayrı cami ve ayrı imam olayı...:confused1:
 

sır

Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,002
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Yaş
40
Benim anlamadığım şey ,ayrı cami ve ayrı imam olayı...:confused1:

İnsanın fıtratında birşeylere tapınma, birşeylere tabi olma duygusu vardır , ne kadar günah ya da küfür batağına da düşmüş olsalar bir ilah ihtiyacı hissediyorlar ..

Kimi puta, kimi insana, kimi hayvana tapıyor kimi de Rabbi'nin rahmeti sayesinde sıratı mustakim'de ilerliyor...

o hâlleri ile normal bir camiye giremeyecekleri için ihtiyaçları ayrı bir cami isteği ile karsılamaya çalışıyorlar sanırım....
 
Üst