fedora__
Üye
- Katılım
- 21 Ağu 2006
- Mesajlar
- 26
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
Çanakkale Harbinin en dehşetli günlerinden birinde Tayyar Paşa ordunun içinde sesi güzel ne kadar asker varsa sabah namazından önce hep birden ezan okumaları emrini verir.
Emri alan onlarca asker, şafak kızıllığı ile birlikte, davudi sadalarıyla o lahuti nağmeleri Çanakkale'nin kanla karışık soğuk sularına kadar dinletirler. Çok geçmeden düşman mevzilerinden taşa sarılmış kağıtlar atılmaya başlanır. Askerlerimiz açıp bakarlar. Bunlardan farsca yazılmış birtanesinde şöyle yazılmaktadır;
"-Bizler Hindistanlı Müslüman askerleriz. İngilizler bize Almanlara karşı Osmanlı'nın yanında savaşacağımızı söylediler. Biraz önce ezan sesi duyduk, siz kimsiniz?"
Mehmetciğin kanı donar. Tarih, kandırılmışlığın böylesine pek az şahit olmuştur. Hemen cevap cerilir:
"-Burası Osmanlı payitahtının kapısı... Bizler de asakir-i Osmani'yiz."
Emri alan onlarca asker, şafak kızıllığı ile birlikte, davudi sadalarıyla o lahuti nağmeleri Çanakkale'nin kanla karışık soğuk sularına kadar dinletirler. Çok geçmeden düşman mevzilerinden taşa sarılmış kağıtlar atılmaya başlanır. Askerlerimiz açıp bakarlar. Bunlardan farsca yazılmış birtanesinde şöyle yazılmaktadır;
"-Bizler Hindistanlı Müslüman askerleriz. İngilizler bize Almanlara karşı Osmanlı'nın yanında savaşacağımızı söylediler. Biraz önce ezan sesi duyduk, siz kimsiniz?"
Mehmetciğin kanı donar. Tarih, kandırılmışlığın böylesine pek az şahit olmuştur. Hemen cevap cerilir:
"-Burası Osmanlı payitahtının kapısı... Bizler de asakir-i Osmani'yiz."