Farkettim de...

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Almanlar bir şekilde ruhunu şeytana satmak zorunda kaldıkları zaman (bkz. 2. Dünya Savaşı sonrası), ruh içinde bir ruh oluşturup, o ruhla ülkesine ve milletine oksijen üretiyor. Başka bir deyişle: Şeytan'a pabucu ters giydirmenin fırsatını her dâim gözlediği gibi selden kütük çekmenin yollarını arıyor.

Bizde ruhunu şeytana satanlar (üstelik savaş kaybetmediği halde), ana avrat, din iman, şeref namus, ne varsa toptan satıyor yau! :oops:

Ya hep ya hiç, mentalitesi iyi bir şey değil.
 
Son düzenleme:

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Alındım galiba
Alt tarafı bi latte yahu
Fazla aktif olmak iyi değilmiş farkettim de...
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,917
Tepkime puanı
2,066
Puanları
113
Konum
Mars
Farkettimde, istanbula kış gelmiş
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Haberleri izlerken şunu fark ettim: Türkiye bir Maymunlar Cehennemi!

Neden?

Eğer bir ülkede liyakat ehline iş verilmiyorsa artık orası Maymunlar Cehennemi'dir.

Delil, beyin göçü!!!
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,917
Tepkime puanı
2,066
Puanları
113
Konum
Mars
Şuan fark ettim acayip gülesim var.
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Fark ettim de bal arısında müthiş bir asâlet ve zerâfet var. “Benim hakkımda ayet var, sen ne konuşuyorsun” der gibi. Buna karşın Eşek Arısı böyle değil mesela. Cemal tecelliyatı acaip, hele şifası daha başka. Her mahlukatan farklı dozajda tecelli ediyor. İşin daha garibi, bunu algılayan gözün insanda olması. Algıda seçiciliğin dahi kemâlâtı ve dalâleti var.

depositphotos_22137499-stock-photo-insects-bee-ants-ground-beetle.jpg
 
Son düzenleme:

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Vay be! Biraz önce hobi forumlarını dolaştım, RC-uzaktan kumandalı helikopter ve uçak hobisi elhamdülillah yaygınlaşmış.

Edit: Yazının devamı silinmiştir.
 
Son düzenleme:

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
farkettimde @Kaptan müebbet almış lakin ceza üst mahkemeden dönmüş @ihavnistanbul a kalsa herkesi banlayacak bi tek kalacak sitede
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
Vay be! Biraz önce hobi forumlarını dolaştım, RC-uzaktan kumandalı helikopter ve uçak hobisi elhamdülillah yaygınlaşmış.

Edit: Yazının devamı silinmiştir.

biraz alçaktan uçsan nasıl olur. tasavvuf tasavvuf diyorsun lakin nefsin maşallah tavan kibir hat safada ego normalin 10 katı
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Modernite adına hiç olmamış yenilikleri hayata geçirmeyi ve “değişim” kavramını temel ilke edinmiş yenilikçilerin değiştirmeyi düşünmedikleri tek şey güçlünün güçsüzü ezmesidir. Sorduğun zaman derler ki, bu hep böyle idi! Ama din adına “bu hep böyle idi” dediğin zaman size saldırırlar. Bu yenilikçilerin inandıkları temel hakikat zulüm olsa gerek. Neymiş efendim, doğanın kanunu buymuş! Dikkat buyrun, doğa! Ama lafa gelince derler ki, “uygar olmanın temel şartı doğaya karşı koymaktır”. Bu doğrudur, çünkü evinizi yaparken ağaç kesersiniz, şehir kurarken haşerelerin kökünü kurutursunuz, fare sıçan, bunları dışarı itersiniz. Yani, kendinize meydan açmak için doğa ile savaşırsınız. Bunda sorun yok, bu doğrudur. Lakin güçlünün güçsüzü ezmesi gibi hayvânî bir doğa ilkesine karşı neden çalışmazlar? Bu saçmalığı neden olduğu gibi alıp kendi temel hakikatleri yaparlar?

Görüldüğü gibi her çağın kendi hurafeleri vardır. Modern insan, kendini, hurafelere inanmıyor olmakla izah etse de farkında olmadan inandığı kendi hurafeleri vardır.

Hak-batıl savaşı, başka başka kulüplerin formasını giye giye kıyamete kadar devam edecek. Olay, tamamen Firavun'lar ve Musa'lar arasında cereyan ediyor. Dolayısıyla, bir şeye bakarken salt şu ilkeden yola çıkmak lazım: Zalim kim, mazlum kim? Futbol kulüplerini ve formaların rengini aşmış bir gözle bakmaya kendimizi alıştırmamız lazım.
 
Son düzenleme:

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
Modernite adına hiç olmamış yenilikleri ve değişimi ilke edinmiş yenilikçilerin değiştirmeyi düşünmedikleri tek şey güçlünün güçsüzü ezmesidir. Sorduğun zaman derler ki, bu hep böyle idi! Ama din adına “bu hep böyle idi” dediğin zaman size saldırırlar. Bu yenilikçilerin inandıkları temel hakikat zulüm olsa gerek.

Görüldüğü gibi her çağın kendi hurafeleri vardır. Modern insan, kendini, hurafelere inanmıyor olmakla izah etse de farkında olmadan inandığı kendi hurafeleri vardır.

Hak-batıl savaşı, başka başka kulüplerin formasını giye giye kıyamete kadar devam edecek. Olay, tamamen Firavun'lar ve Musa'lar arasında cereyan ediyor. Dolayısıyla, bir şeye bakarken salt şu ilkeden yola çıkmak lazım: Zalim kim, mazlum kim? Futbol kulüplerini ve formaların rengini aşmış bir gözle bakmaya kendimizi alıştırmamız lazım.

iyide zalimle mazlum size göre aynı değilmi renksizlik aleminde mazlum yok aslında bir zalimin diğer zalimle savaştığını görürsün.
yada mazlum mazlumla çarpışmaktadır. ayrıca olaylar firavun ve musa arasında değil musa ile diğer musa arasında ceryan ediyor
sizin felsefeniz bu bunu ben idaa etmiyorum sizin açıklamaya çalıştığınız felsefe diyor.şimdi siz bu felsefeyi benimsemişken kalkıp bundan şikayet etmeniz sizin açınızdan ne kadar doğru?
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
iyide zalimle mazlum size göre aynı değilmi renksizlik aleminde mazlum yok aslında bir zalimin diğer zalimle savaştığını görürsün.
yada mazlum mazlumla çarpışmaktadır. ayrıca olaylar firavun ve musa arasında değil musa ile diğer musa arasında ceryan ediyor
sizin felsefeniz bu bunu ben idaa etmiyorum sizin açıklamaya çalıştığınız felsefe diyor.şimdi siz bu felsefeyi benimsemişken kalkıp bundan şikayet etmeniz sizin açınızdan ne kadar doğru?
Vahdeti Vücut, pasifliği önermez. Tam tersine cereyanın aktif bir cüzü olmayı önerir. Kemâlat yolculuğunda tâlibin pasif olduğun bir dönem vardır, lakin bu geçicidir. Hayret makâmından bahsediyorum. Bakarsın, oluşumları gözlemlersin, hikmetleri kalbine geldikçe hayret edersin. Bu, aşılması gereken bir makam, çünkü gaye hayret etmek değildir. Zamanla bütün zerrelerinle vahdette fâni olarak cereyanın bir cüzü olduğunun bilincine ulaşırsın.

Mesele, Firavun veya Musa olmak değil, mesele şuurlanmaktır. Eğer firavun, firavunluğun hikmetini anlasa, nefsi için yapmasa, başka bir deyişle yüksek bir şuurla kulu olduğu vahdetin farkında olsa kendini kurtarırdı. Bu şuur, hâdisatın neticesini değiştirmesede aleti olduğun vahdetin bilincinde olmakla nefsini ebedî azaptan kurtarır. Şeriatin nezdinde adının firavun olması bâtında ki hakikati değiştirmez.

Allah'ın “kullarımızdan bir kul” dediği kişi ile Musa aleyhisselam'ın yolculuğunu anlatan kıssayı hatırlayın, tekrar etmeye gerek yok.

Renksizlik âlemi diyorsun. Şu kadarını söyleyim. Kâfire kılıç çeken Hz. Ali keremallahuveçhe ile müslümana kılıç çeken müşrik arasında ne fark var sanıyorsun? Neticede ikiside birbirini yok etmeye çalışıyor. Ama ince bir nüans var. Müslüman, nerede durduğunun farkında olacak. O da ancak vahdetin kulu olduğunun bilincinde olmakla mümkün. Bu bilincin oturmasına ise tek engel nefistir. Dolayısıyla gerçek düşmanın nefistir. Savaşta Hz. Ali'nin yüzüne tüküren müşriği hatırlayın, ne yaptı Hz. Ali? Ali, orada bir şeyi yok etmek için savaşmıyor. Vahdetin ona yüklediği misyonu yerine getiriyor. Nefsinin kulu değil, Allah'ın kulu olmuş.

İmam-ı Rabbani (ks), Muhyiddin-i Arâbi (ks)'nin Vahdet-i Vücut meselesini tenkit ederken şeriat ehlinin kalbi kırılmasın diye adına Vahdet-i Şühud diyerek yumuşatmış. Aslında ikiside aynı şeyden bahsediyor. Büyük imam, şahidin, şahidi olduğu vahdetin gayrında olduğunu iddia etmiyor. Zaten şuurdan gaye, cüzü olduğun vahdetin şahidi olmak değil midir? Bilen de o, bilinen de o.

Karışık mesele, ve istismara çok açık bir mesele. Farkındayım. Bu yüzden, tartış tartış bitmez.
 
Son düzenleme:

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
Vahdeti Vücut, pasifliği önermez. Tam tersine cereyanın aktif bir cüzü olmayı önerir. Kemâlat yolculuğunda tâlibin pasif olduğun bir dönem vardır, lakin bu geçicidir. Hayret makâmından bahsediyorum. Bakarsın, oluşumları gözlemlersin, hikmetleri kalbine geldikçe hayret edersin. Bu, aşılması gereken bir makam, çünkü gaye hayret etmek değildir. Zamanla bütün zerrelerinle vahdette fâni olarak cereyanın bir cüzü olduğunun bilincine ulaşırsın.

Mesele, Firavun veya Musa olmak değil, mesele şuurlanmaktır. Eğer firavun, firavunluğun hikmetini anlasa, nefsi için yapmasa, başka bir deyişle yüksek bir şuurla kulu olduğu vahdetin farkında olsa kendini kurtarırdı. Bu şuur, hâdisatın neticesini değiştirmesede aleti olduğun vahdetin bilincinde olmakla nefsini ebedî azaptan kurtarır. Şeriatin nezdinde adının firavun olması bâtında ki hakikati değiştirmez.

Allah'ın “kullarımızdan bir kul” dediği kişi ile Musa aleyhisselam'ın yolculuğunu anlatan kıssayı hatırlayın, tekrar etmeye gerek yok.

Renksizlik âlemi diyorsun. Şu kadarını söyleyim. Kâfire kılıç çeken Hz. Ali keremallahuveçhe ile müslümana kılıç çeken müşrik arasında ne fark var sanıyorsun? Neticede ikiside birbirini yok etmeye çalışıyor. Ama ince bir nüans var. Müslüman, nerede durduğunun farkında olacak. O da ancak vahdetin kulu olduğunun bilincinde olmakla mümkün. Bu bilincin oturmasına ise tek engel nefistir. Dolayısıyla gerçek düşmanın nefistir. Savaşta Hz. Ali'nin yüzüne tüküren müşriği hatırlayın, ne yaptı Hz. Ali? Ali, orada bir şeyi yok etmek için savaşmıyor. Vahdetin ona yüklediği misyonu yerine getiriyor. Nefsinin kulu değil, Allah'ın kulu olmuş.

İmam-ı Rabbani (ks), Muhyiddin-i Arâbi (ks)'nin Vahdet-i Vücut meselesini tenkit ederken şeriat ehlinin kalbi kırılmasın diye adına Vahdet-i Şühud diyerek yumuşatmış. Aslında ikiside aynı şeyden bahsediyor. Büyük imam, şahidin, şahidi olduğu vahdetin gayrında olduğunu iddia etmiyor. Zaten şuurdan gaye, cüzü olduğun vahdetin şahidi olmak değil midir? Bilen de o, bilinen de o.

Karışık mesele, ve istismara çok açık bir mesele. Farkındayım. Bu yüzden, tartış tartış bitmez.

şu yazdıklerının içinde tek bir doğru yok. siz kurana teslim olamayanlardansınız.aklınızı başınıza alıp bu görüşlerinizden feragat etmediğiniz taktirde sonunuzun ebedi bedbahtlık olacağını söylemek isterim.

Bu işleri bırakın kuran ne diyor sünnet ne diyor onun peşinden koşun size fayda vermeyen sizi helaka sürükleyecek bu felsefeden uzak durun derim ben.Allah senden ne istiyor ona bak. BİZ ne peygamberden ne ashabından nede seleften böyle bir saçmalık duymadık.eğer öyle bir saçmalığın dinde yeri olsaydı emin olun din kemale ermeye çalıştığı dönemlerde bu düşüncelerin bazıları bu dinin içinde olurdu.ama yok
HAZ ALİ İLE KAFİR ARASINDA NE FARK VAR ÖYLEMİ birbirilerini yok etmek için savaşıyorlar öylemi .biri Allah adına Allahın emri olduğu için onun uğrunda savaşıyor kafirde şeytanın yolu için savaşıyor.

sizin bu felsefeniz akla mantığa aykırı islama yaradılışa aykırı yani ne diyorsunuz firavunla musa bir çünkü bunlar ALLAHIN BİRER PARÇASI
yani Hz Ali ile kafir birbiri ile savaşırken aslında haşa Allahın parçaları birbiriyle savaşıyor Haşa Allah kendi kendine zarar veriyordur.Yani haşa Allahı sadit pisikopat ilan ediyorsunuz bu görüşünüzle.Nerde tutarsan elinde kalıyor.Zaten batı bu yüzden peşine sürüklendiğiniz atalarınızı kucaklayıp sahipleniyor rıza meselesi yoksa kafirler müslümandan razı olmazlar asla ve kataa bu Allahın sünneti gereğidir
 
Son düzenleme:
Üst