FETULAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ (FETÖ) hakkkında....

gamsız

Profesör
Katılım
10 Ağu 2015
Mesajlar
2,682
Tepkime puanı
367
Puanları
83
51335016_2345899648767010_8043952551126630400_n.jpg
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “FETÖ halen temizlendi diyebilir miyiz” sorusuna dikkat çeken bir yanıt verdi.

Cumhurbaşkanı, “Hayır. Hayır. Daha yapılacak çok operasyon var. Biz FETÖ olayına 2010'dan sonra tam manasıyla vakıf olabildik. Biz bunların bu şekilde ihanet içinde olmasını doğrusunu hiç düşünmedik. Devletin içinde, kurumlarda, polisimizde, askerimizde, her yerde var, var oğlu var. Bu adeta metastaz yapmış. Bütün bünyeyi sarmış” ifadelerini kullandı.


01:23:07

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “FETÖ halen temizlendi diyebilir miyiz” sorusuna dikkat çeken bir yanıt verdi.

Cumhurbaşkanı, “Hayır. Hayır. Daha yapılacak çok operasyon var. Biz FETÖ olayına 2010'dan sonra tam manasıyla vakıf olabildik. Biz bunların bu şekilde ihanet içinde olmasını doğrusunu hiç düşünmedik. Devletin içinde, kurumlarda, polisimizde, askerimizde, her yerde var, var oğlu var. Bu adeta metastaz yapmış. Bütün bünyeyi sarmış” ifadelerini kullandı.


01:23:07



fetö ile mücadelede son durum:

"Tahliye ettiği FETÖ şüphelisi işadamlarını tutuklatan savcıya ''FETÖ'cü'' diyen hakimi, FETÖ soruşturmasında rüşvet aldığını ortaya çıkaran başsavcının ''rüşvet alan bir FETÖ'cü'' olduğunu iddia ettikten sonra tutuklayan hakim, FETÖ'den tutuklandı. "


 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “FETÖ halen temizlendi diyebilir miyiz” sorusuna dikkat çeken bir yanıt verdi.

Cumhurbaşkanı, “Hayır. Hayır. Daha yapılacak çok operasyon var. Biz FETÖ olayına 2010'dan sonra tam manasıyla vakıf olabildik. Biz bunların bu şekilde ihanet içinde olmasını doğrusunu hiç düşünmedik. Devletin içinde, kurumlarda, polisimizde, askerimizde, her yerde var, var oğlu var. Bu adeta metastaz yapmış. Bütün bünyeyi sarmış” ifadelerini kullandı.


01:23:07



Bir fetöcü'nün gizlenmek için milli görüşçüye dönüşme hikayesi!


not: sayın cumhurbaşkanının da ifade ettiği gibi "Daha yapılacak çok operasyon var. "
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Darbe sanığı generalden çarpıcı iddia: FETÖ'cülerin listesi şu anda AKP milletvekili...Eski Kurmay Albay Fırat Alakuş savunmasında çok konuşulacak iddialar ortaya attı.

hulusi-akarin-urkutucu-yuzu-vardi-dedigi-isimden-cok-konusulacak-iddialar-2505171200_m2.jpg






25.05.2017 11:45 Karakter boyutu :
font_02.gif
font_04.gif

Ankara Sincan'daki duruşma salonunda görülen, Genelkurmay çatı davasının 4. gününde Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın "ürkütücü yüzü vardı" dediği eski Kurmay Albay Fırat Alakuş savunma yapmaya başladı. FETÖ ile ilgisi, irtibatı, iltisakı olmadığını, darbeyi kimin planladığını bilmediğini, darbede doğrudan bir görevinin olmadığını belirterek, "Özel Kuvvetler Komutanlığı tarafından tevdi edilen terör saldırısına karşı Genelkurmay'ın güvenliğini temin için emir komuta içinde verilen görevi icra ettim. Birliğimin ve şahsımın tuzağa düşürüldüğümüzü düşünüyorum" dedi. Alakuş şöyle devam etti:
"Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı hafta sonu önemli olaylar olabileceğini, hazırlıklı olmamızı, ayrıntıları ÖKK Harekat Eğitim Şube Müdürü Ümit Bak'tan almamı söyledi. Ümit Bak'a gittim. DEAŞ'ın 15 Temmuz'da TSK komuta kademesini hedef alacak, PKK'nın Merasim Sokak benzeri bir saldırı yapacağı yönünde hassas bir istihbarat alındığını, FETÖ gibi diğer terör örgütlerinin bundan faydalanmaya kalkabileceğini ve sabotajlar olabileceğini, bu nedenle Genelkurmay'ın güvenliğini takviye edeceğimizi anlattı. 2. Özel Kuvvetler Tugay Komutanlığı’ndan 50 kişilik unsurla görevin icrası için hazırlıklara başlamamı, istihbaratın hassasiyeti nedeniyle de personele güvenlik ve koruma tatbikatı yapılacağını söylememi, harekat merkezi olarak da Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı ve Akıncılar üssünün kullanılacağını bildirdi.”
Alakuş, mahkeme başkanının sorusu üzerine, görevin Zekai Aksakallı tarafından verildiğini, ayrıntıları Ümit Bak'tan almasını söylediğini vurguladı. Gece Genelkurmay'a gittiğinde yaşadıklarıyla ilgili "Genelkurmay Başkanı’nın emriyle Genelkurmay 2. Başkanı’nın emir astsubayı tarafından tahliye edildiğini öğrendim" dedi.
“TESLİM OLACAĞIZ EMRİNİ VERDİM”
Alakuş “Genelkurmay’a geldiğinden Hulusi Akar’ın özel kalem müdürü Ramazan Güzel’in Kara Kuvvetleri Komutanı’nın giriş yapacağını, güvenliğinin sağlamamız gerektiğini söylemesi üzerine aşağı indik. Kara Kuvvetleri Komutanı geldiği sırada silah sesleri duyuldu. Doğan olarak ‘yere yatın yere yatın’ diye bağırıyordu. Onların hepsi yere yattı. Biz de çelik zırh olduğu için ayaktaydık, emniyetlerini sağlamak için yanlarına gittik. Sonra Kara Kuvvetleri Komutanı ve yanındakileri 2. Başkan odasına aldı” dedi.
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar için Orgeneral Halil Akar diyen Alakuş Akar’ın odasından daha sonra Mehmet Dişli olduğunu öğrendiği Tümgeneral’le sohbet ederek çıktığını ve aşağıya indiğini belirtti. Gece darbe bildirisini dinleyince enterasan bir durumla karşı karşıya olduğunu anladığını kaydeden Alakuş, “Bu işin sonunun nereye varacağını düşünmeye başladım. Pek de parlak gözükmüyordu.” Alakuş’un sözleri üzerine mağdur müştekiler, “O zamana kadar parlaktı di mi” diye bağırdı.


Fırat Alakuş şöyle devam etti:
“Birliğimin ve benim tuzağa düşürülmüş olabileceğim üzerine düşünmeye başladım. Bana verilen emirleri yerine getirdim. Sonrasında personele de bir açıklama yaparak bunu söyledim. Tuzağa düşürülmüş olabiliriz, emniyetle, kollukla çatışmanın manası yok. Teslim olacağız emrini verdim ve sonrasında tüm personelim teslim oldu.”
“AKSAKALLI HERKES TARAFINDAN BİLİNİR Kİ…”
Alakuş ifadesinin devamında şunları anlattı:
“15 Temmuz’da Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı tarafından bana bu görev tevdi edildi. 14 Temmuz’da Özel Kuvvetler’de kursiyerlerin diploma töreni yapıldı. İlginçti Genelkurmay Başkanı oradayken 2. Başkan Yaşar Güner erkenden ayrıldı. Genelkurmay Başkanı oradayken 2. Başkanın erken ayrılması söz konusu olamaz. Etik değildir. Sonrasında Hulusi Akar ve Hakan Fidan 3 saate yakın yalnız baş başa yemek yediler. Sonradan öğrendiğime göre Akar gittikten sonra Aksakallı ve Fidan birebir sohbet etmişler. Bunları alt alta koyunca Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güner’in Genelkurmay Başkanı’nın emriyle tahliyesi bende soru işaretleri oluşturdu. Darbeden sonra Aksallı Korgeneral oldu. Mahir Kaynak’ın bir sözü var ‘Olaylardan kazanç sağlayanlar perdenin arkasındaki aktörlerdir’ diye. Ben de Zekai Aksallı’nın perdenin arkasındaki aktörlerden olduğuna inanıyorum. Şahsi itibarı için astlarını tuzağa düşürdüğüne inanıyorum. Zekai Aksakallı herkes tarafından bilinir ki FETÖ’cü olduğu iddialarına maruz kalmış birisidir. Yakınları FETÖ dershanelerinde görev yaptığını bilmeyen yoktur. Belgeler Genelkurmay’dan istenebilir, dedikodu ya da afaki hususlardan bahsetmiyorum. Semih Terzi’den ByLock çıktığı veya telefonunda ByLock olduğu söylenen Ömer Halisdemir tarafından Aksakallı’nın emriyle vurulması, Aksakallı’nın darbeyle ilgisini gizlemesinin sonucu olarak değerlendiriyorum. Geçmişte Genelkurmay’a FETÖ’yle ilgili gelen ihbar mektuplarını okuyan Zekai Aksakallı’dır. Bu mektuplarla ilgili olarak neler yapmıştır Genelkurmay’a sorulmasını istiyorum.”
"KİMİ KİMDEN KORUYORSUN"
Alakuş Aksakallı ile ilgili iddialarını şöyle sürdürdü:
"Ben Zekai Aksakallı'nın adamı değilim. Bana FETÖ'cülük iftirasını atmasında adamcılık anlayışının etkili olduğunu düşünüyorum. Zekai Aksakallı'nın verdiği yanlış bir emir yüzünden bir personelimiz şehit oldu. Bunu tek dillendiren bendim."
Alakuş'un bu sözleri üzerine Mahkeme Başkanı "Yani husumet var mı diyorsunuz?" sorusunu sordu. Alakuş, karargahtaki fotoğraflarını açıklamak istediğini söyleyince de Başkan Oğuz Dik, "Biz de onu merak ediyoruz" dedi. Alakuş, fotoğrafları izah ederken, Kara Kuvvetleri Komutanı Çolak'ın yere yatırılması görüntülere ilişkin, "Kimi kimden koruyorsun. Size ateş eden bir düşman unsur göster, ben bu işi bırakayım. Bu fotoğraflardaki siz misiniz, sadece buna cevap verin, izah istemiyoruz" diye tepki gösterdi.
“ZEKAİ’NİN TUZAĞINA DÜŞMEYEYDİN”
Alakuş savunmasını şöyle tamamladı:
"Büyük resime baktığımızda gördüğüm şu, hizipler, kliklerin birbiriyle güç mücadelesi veriyor. Buna ilave bir takım muhteris kişilerin mevki, makam, rütbe, ikbal hırsıyla Türkiye Cumhuriyeti ve TSK'nın altını oymaktadır. Zarar gören mazlum Türk Milleti'nin sivil, asker mazlum evlatları olmaktadır.”
Başkan Dik, Alakuş'a soru yöneltirken şunları söyledi:
"Darbe olduğunu, tuzağa düştüğünü anlayınca kalkıp gideydiniz. Niye sabaha kadar durdunuz? Karışmayaydın, vazgeçtik diyeydin. Zekai'nin tuzağına düşmeyeydin."
“NE ANORMALLİK VAR”
Kendisine komuta heyetini koruma görevi verildiğini, bu yüzden devam ettiğini belirten Alakuş, "Anladığım kadarıyla 2. Başkan bu işin dışında. Genelkurmay Başkanı daha emin bir yere gidip, darbeyi oradan sevk ve idare ediyor. Bir önceki günü hatırlıyorum..." dedi. Alakuş'un bu sözlerinden sonra Başkan Dik'le aralarında şu diyaloglar yaşandı:
Başkan: Devletin iki yetkilisi konuşamazlar mı? Ne anormallik var? Hala darbenin suç olduğunu bildiğin halde göreve niye devam ettiğini söylemedin.
Alakuş: Darbenin kim tarafından yapıldığını netleştiremedim.
Başkan: Zekai Aksakallı'ya FETÖ'cü, Ömer Halisdemir'e ByLock'cu dedin. Bu 200 kişi arasında FETÖ'cü yok mu? Fetullah Gülen de var bu iddianamede.
Alakuş: Vardır. Fethullah Gülen evet, ama orada değildi, bunu söyleyebilirim.
Başkan: Kurmay kurmay diye övünüyorsunuz ya onun için soruyorum, düz albaylara sormuyorum. Alakuş: Trajikomik, Özel Kuvvetler Komutanı tek başına mı yaptı darbeyi?
Alakuş'un son sözlerini gülerek söylemesi mağdur/müştekilerin tepkisine yol açtı, "tiyatro oynuyor" denildi. Başkan bu tepkiye, "tiyatro diyen gelmesin" karşılığını verdi.
“AKAR’I DERDEST ETMEDİK”
Çapraz sorgu sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'la Alakuş arasında tartışma yaşandı. Alakuş, Aydın'ın bir çok sorusunu cevaplamadı. Başbakanlık avukatının, "O gece emir komuta kimdeydi? Darbenin en rütbelisi anlamında?" şeklindeki sorusunu Alakuş, "Ben Genelkurmay Başkanı’nın emir verdiğini zannediyorum. Gördüğüm en rütbeli de Mehmet Partigöç'tü" diye cevapladı. Bir başka avukat, Akar'ın çıkıştaki görüntüsünün derdest mi, güvenlik tedbiri görüntüsü mü, ayrıca derdest edilmiş birisinin "şapkamı getirin" emrinin yerine getirilip getirilmeyeceğini sordu. Çıkıştaki görüntünün güvenlik tedbiri olduğunu belirten Fırat Alakuş, "Akar'ı derdest etmedik. Derdest edilmiş birinin emri yerine getirilmez" dedi.
"BİR GENELKURMAY BAŞKANINA KELEPÇE TAKILMASINI İLK DEFA DUYUYORUM”
Saat 12.30'da ara verilen ve 14.00'te yeniden başlayan duruşmanın öğleden sonraki bölümünde Fırat Alakuş'un çapraz sorgusuna devam edildi. Alakuş, bir avukatın Zekai Aksakallı'nın 6 ÖKK mensubu tarafından derdest edilmek istendiğini ama başarılamadığını söylediğini hatırlatarak, bunun mümkün olup olmadığını sordu. Alakuş, "İfadeyi okudum, makul gelmedi" dedi. Bir başka avukatın, "Genelkurmay başkanına kelepçe takıldı mı?" sorusuna da Alakuş, "Bir genelkurmay başkanına kelepçe takılmasını ilk defa duyuyorum. Böyle bir terbiyesizlik olamaz" karşılığını verdi.
Sanık avukatı Hakan Tunçkol ise, "Genelkurmay başkanının kaçırıldığını hissetseniz müdahale eder miydiniz?" sorusunu yöneltti. Alakuş, "elbette" dedi.
Alakuş bir avukatın 2. Başkanın emir subayı Mehmet Akkurt'un ölümü ve o gün tüm komutanlar hava yoluyla tahliye edilirken, 2. Başkanın neden karayoluyla tahliye edildiğine dair soruları şöyle cevapladı: "Akkurt'un ölümüne çok akıl erdiremedik. Burada bir gariplik var. 2. Başkanın neden karayoluyla tahliye edildiğini bilmiyorum."
Fırat Alakuş'a darbenin başı olduğu belirtilen Mehmet Partigöç de şu soruları yöneltti: "Benimle o gece görüştüğünü söyledi. Benimle ilk ne zaman karşılaştı? Gece boyunca kaç kez karşılaştık? Emir verdim mi, verdimse, ne emir verdim?" sözlerine "Sayın komutanım" diye başlamasına mağdur müştekilerin tepkisi üzerine ifadesini, "Ağız alışkanlığı" diyerek "Sayın Partigöç" olarak düzelten Alakuş şu cevapları verdi:
"Genelkurmay Başkanı Akıncı'ya gittikten sonra bir kez, gece bir iki kez daha olabilir. Bir de sabaha doğru Genelkurmay Başkanı’nın teslim olun emrini ilettiğini hatırlıyorum.” Alakuş'un ifadesi saat 14.50'de bitti. Ardından Erdoğan'ı Marmaris’ten derdestle görevlendirilen Gökhan Sönmezateş savunma yapmaya başladı.
'DARBE123' NOTU SORULDU, 'ŞİFREM' DEDİ
Ev ve iş yerindeki aramada ele geçirilen belgelere ilişkin de açıklama yapan Alakuş, aramalarda "darbe123" yazılı küçük not kağıtları bulunduğunu kaydetti. Bunların bilgisayar şifreleri olduğunu öne süren Fırat Alakuş, "TSK subayı olarak darbeyle yatıp kalkmıyoruz. 1996'da bana ilk verilen telsiz kodu 'darbe' idi. 'Akılda kalan hususları şifre yapın.' denmişti. Ben de 'darbe' kelimesini klavyede de kolay yazıldığı için bilgisayar şifresi olarak seçtim." şeklinde savunma yaptı. Alakuş, gizli tanık "Şapka"nın kendisi hakkındaki iddialarını yalanlayarak, "gizli tanık şapka"nın ismini açıklamak istedi. Başkan Dik'in, izin vermemesi üzerine Alakuş, şöyle konuştu: "İki sene beraber okuduk, kendisini yakından tanırım. Çok samimi değiliz, ama tanırım. Bu personel, Kara Harp Akademisinde dereceye girmek için çaba sarf ederdi, ihtiraslı bir arkadaştı. Benim yaptığım bir görevi kendisi yapmış gibi arz etti, bunu da komutan fark etti. Bu yalanı ortaya çıkınca o andan itibaren aramızda bir husumet oluştu. Dereceye giremedi, intikam almak amacıyla yalancılığı da bilinen bir kişi olması nedeniyle bana iftara atarak, darbe girişimi toplantılarına katıldığımı beyan ettiğini düşünüyorum."
SÖNMEZATEŞ, KENDİLERİNİ BEKLETENİN ASKER OLDUĞUNU SÖYLEDİ
Musul ve Süleyman Şah başta olmak üzere bilinen bilinmeyen birçok operasyonun planlanmasında yer aldığını anlatarak savunmasına başlayan darbe sanığı eski Tuğgeneral Gökhan Sönmezateş, 2013’te tam ordudan ayrılmayı düşünürken hiç beklemediği bir şekilde general olduğunu söyledi. Ancak bir General gibi davranmadığını, bu yüzden Akın Öztürk’ten “Ona söyleyin general gibi davransın” şeklinde uyarı geldiğini belirten Sönmezateş, “Çantamın taşınması, kapımım açılması, çocuklarımız makam arabasına binmesi yasaktı.” dedi. Yaşar Güler’in çok değerli birisini olduğunu ve çok desteğini gördüğünü, aynı şekilde Zekai Aksakallı’nın terörle mücadelede kendisine çok büyük destek verdiğini anlatan Sönmezateş, Marmaris’te yaşananlarla ilgili olarak da şunları söyledi:
“O günden bugüne, emir komuta içinde olduğuna inandığım ve inandırıldığım bu işin içinde yer aldım ve verilen emir neyse onu yaptım. Verilen emir Sayın Cumhurbaşkanı’nın Marmaris’ten alınıp emniyetle Ankara’ya getirilmesiydi. 4 saat Çiğli Üssü’nde bekletildikten sonra 02.25 civarı kalkış yaptık. Cumhurbaşkanımız Marmaris’ten ayrılmıştı. Ayrılış saati 00.30 - 00.40 civarıdır. Helikopterle Marmaris’ten ayrılmış, 1 civarında uçakla Dalaman’dan İstanbul’a geçmiştir. Cumhurbaşkanı yok iken, İstanbul’da olduğunu tüm dünya bilirken, (ki biz bu arada tecritteyiz, bunun anlamı dışarıyla konuşmak yok. Olan bitenden haberimiz yok) 02.25’te Marmaris’e yönlendirildik. Birileri bizi bekletti. Bu bekletenler sivil değil askerdi.” dedi. Araya giren Mahkeme Başkanı “Kimdi” diye sordu. Sönmezateş, “Bilmiyorum ama buradaki kıdemli komutanlardan herhangi birisi değildi” yanıtını verdi.
“ERDOĞAN’IN OTELİNİ BASAN TİMİN SİLAHLARI TSK’YA AİT DEĞİL”
Sönmezateş savunmasına şöyle devam etti:
“Semih Terzi generalden aldım bu emri. Keşke ölmeseydi. Semih Terzi’nin FETÖ başı olduğunu düşünmüyorum ama mutlaka onun da üstünde biri vardı.” Mahkeme başkanı araya girerek, “Gitmeyecektin” dedi. Sönmezateş de “Evet gitmeseydim, burada olmazdım” dedi. Başkan, Semih Terzi ile ne gibi bir samimiyetinin olduğunu sordu. Sönmezateş, Yaşar Güler ve Zekai Aksakallı gibi Semih Terzi ile de ve hala görevde olan ancak ismini vermek istemediği birçok komutanla yakın çalışmaları olduğunu belirtti. Sönmezateş, Cumhurbaşkanı ile ilgili gelen istihbaratın ne olduğunu sorusuna şöyle yanıt verdi:
“İstihbarat değil görevdi. Cumhurbaşkanı’nın alınmasını kabul ettim. Bu emri Semih Terzi verdi. İhtilal gibi bir şey olduğunu söyledi. Emir komutan zinciri içerisinde olduğunu anladım. Şu anda buradaki komutanlar bunu kabul etmiyor ama emir komuta zinciri içerisindeydi. Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları. Ben bir askerim. ‘Darbeciyim’ demedim, ‘Darbeye katıldım’ diyorum. Ben FETÖ’cü değilim. Bu elbise benim üzerimde de durmaz. Herhangi bir tarikata da mensup değilim. Sayın Cumhurbaşkanı kıl payı kurtulduğunu, ayrıca uçağının arandığını söylüyor son dönemlerde. Onun kaçta gittiğini bizim kaçta gittiğimizi söyledim. Uçağını arayan, otele baskın yapan benim timim değildi. Başka bir timdi. Ayrıca otelin saat 00.00 ve 02.00 arası kamera görüntüleri yoktur, bulunamamıştır. Burada kullanılan bazı silahların TSK’ya ait olmadığını da öğrendik. Kime ait olduğu belli değil. O tim kim? Ya bu süreçte öğreneceğiz ya da tarihe karışacak.”
Savunmasının devamında “Cesur Yürek” filminden örnek veren Sönmezateş, filmdeki savaş sırasında maskesi düşen ve kralla karşı karşıya kalma sahnesinden benzetmeler yaptı. Bunun üzerine mahkeme başkanı “Kralınız kim” diye sordu. Sönmezateş de “Şu an için müsaade edin Akıncı Davası’na bırakalım” karşılığını verdi. Mahkeme Başkanı, “Kendini William Wallace yerine mi koyuyorsun. O vatan kurtarmaya çalışıyordu, sizin amacınız neydi?” diye sordu. Sönmezateş, sadece duygularını anlamaları için bu örneği verdiğini bildirdi.
“BU KONUDA İSMAİL HAKKI PEKİN'LE AYNI DÜŞÜNCEDEYİM”
Genelkurmay, MİT, Emniyet İstihbarata birçok isim bildirdiğini, 22 generalle ilgili imzasız mektup geldiğini anlatan Sönmezateş o gün Fetullahçı listesinde olanların bugün terfi ettiğini ve görevde olduğunu söyledi. Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları dahil Yurtta Sulh listesindeki isimlerin birbiriyle telefon kayıtları ile kendi aralarındaki look yazışmaların çıkarılmasını talep etti. Sönmezateş Hulusi Akar'la ilgili şöyle konuştu: "Derdest edildi. Mizansen değilse kendisini derdest eden ordunun başına nasıl geçiyor. Bunu ben yapamazdım. Başka suçu yoksa bile sırf altınızdakilere sahip olamadığınız için suçlusunuz. Bu benim askerlik anlayışıma uymuyor. Bu konuda İsmail Hakkı Pekin'le aynı düşüncedeyim."
"BİZİ BEKLETEN ÜST AKIL GÖREVDE"
Rus uçağının FETÖ'cüler tarafından düşürülmediğini de öne süren Sönmezateş şunları söyledi: "Hava kuvvetlerindeki bir generalin emriyle düşürdüler. Komutan emretti ve düşürdüler. Şu anda ismini söylemeyeceğim. Angajman kuralları çerçevesinde hükümetin verdiği görevi yaptı."
Sönmezateş’in savunmasını tamamlamasının ardından, kapalı sorgusuna geçildi. Erdoğan’ın avukatı Hüseyin Aydın, kendilerini Çiğili’de 4 saat bekletme emrini kimin verdiğini sordu. Sönmezateş Akıncı’dan harekat merkezinden bu emrin verildiğini belirterek, “O generalin kendisinin konuşmasını bekliyorum” dedi. Avukat Aydın Rus uçağını FETÖ’cülerin düşürdüğü açıklamasıyla ilgili olarak da, Emniyet’ten bir mahrem imamın bu konuyla ilgili Fethullah Gülen’in bilgilendirildiğini hatırlattı. Bunu nasıl değerlendirdiğini sordu. Sönmezateş şu karşılığı verdi: “O zaman şu anda Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nı bir FETÖ’cü yönetiyor. Her şeyi FETÖ sepetine koymayın ne olur. Yazık oluyor bu ülkeye. Ben sadece yanlış bilinen bazı şeyleri anlatmaya çalışıyorum. O komutan ben dahil, yanımızda 22 general varken, emri kendisinin verdiğini söyledi. Buradan çıkın gidin Hava Kuvvetleri Komutanlığına ve komutanla yüz yüze görüşün bana bir daha soru sormayacağınıza eminim."
Avukat Hakan Tunçkol, "Rus uçağını 20 saniyede düşürenler, 9-10 saat Ankara'da uçan jetleri düşüremez miydi?" diye sordu. Sönmezateş, "Hava Kuvvetleri tehdit unsuru olarak görse onları da 20 saniyede düşürürdü" karşılığını verdi. Avukat Tunçkol'un, "Sizi bekleten üst akıl görevde mi?" sorusunu da Sönmezateş, "görevde" diye cevaplandırdı.
“FETÖ'CÜ LİSTELERİNİN ŞU ANDA KUVVET KOMUTANLARI VE GENERAL ŞİRİN ÜNAL'İN ELİNDE”
Sönmezateş bir başka avukatın sorusu üzerine hazırladıkları FETÖ'cü listelerinin şu anda kuvvet komutanlarının ve AKP Milletvekili eski General Şirin Ünal'in elinde olduğuna inandığını belirterek, "Ya gereğini yapıyorlardır ya da bu tarikatlar arası ilişkiler, pazarlıklar konusu mudur bilemem" dedi.
Sönmezateş'in savunması 16.30'da bitti. Halil Gül savunmasına başladı...


Odatv.com

Darbe sanığı generalden çarpıcı iddia: FETÖ'cülerin listesi şu anda AKP milletvekili...


[/FONT]


sorgulu-yorum

"Eger Akın Öztürk darbenin bir numarası ise neden Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal, neden darbecileri engellemesi için onu arayıp evinden akıncı üssüne gönderiyor? Hava kuvvetleri komutanı emri altındaki kişilerden, kimin ne olduğunu bilmez mi? Bilmiyorsa neden darbe sonrası Hava kuvvetleri komutanlığına devam etti. Olayın canlı şahidi Mehmet Şanver anlatıyor..."

15 temmuzun bilinmeyenleri

tamamını tekrar tekrar izleyebilirsiniz ama vaktiniz sınırlı ise 01:22:13 dakikadan sonrasına bakılabilir.



bu ifade, bugün olmasa bile yarın, çok kişinin canını yakacak

genelkurmay-cati-davasinda-1-numaradan-kafa-karistiran-ifade-hukumette-soz-dinleyecek-olanlar-var--01031959_m2.jpg


Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Genelkurmay Çatı davasının bugünkü celsesinde sözde Yurtta Sulh Konseyi'nin "1 numarası" olduğu belirtilen eski Orgeneral Akın Öztürk esas hakkında mütalaaya karşı savunmasını yaptı.

“ALLAH'INI SEVEN BİR ŞEYLER GÖNDERİYOR”

Sözlerine yarım asır TSK'da vatana ve millete sadakatle hizmet ettiğini, Cumhuriyet sevdalısı olarak yetiştirildiğini, yolunun Mustafa Kemal'in yolu olduğunu vurgulayarak başlayan Öztürk, "Dolayısıyla Cumhuriyet düşmanlarına aklımı kiraya verip, darbenin içinde yer almam mümkün değildir" dedi. Öztürk, şöyle devam etti:

"Ben henüz lojmanda iken MİT görevlisi, Abidin Ünal'ın sırdaşı Sadık Üstün 8. Kolordu Komutanını arayıp, darbenin liderinin benim olduğumu söyleyerek startı vermiştir. 20 dakika sonra beni arayan Abidin Ünal Akıncı Üssü'ne gitmemi rica ediyor. Evet birileri anlaşmış ve ismim lanse edilmeye başlanmıştır. Bu işi de Anadolu Ajansı üstlenerek, ben daha Akıncı'dayken, gözaltına alındığımı, vatana ihanetten yargılanacağımı duyurmuştur."

Hakkındaki yalan olduğunu belirttiği tüm haberleri sıralayıp, açıklama yapan Öztürk, gizli tanıklar “Şapka” ve “Kuzgun”un kendisini Ankara'daki villada yapılan toplantıda gördükleri şeklindeki “iftirayı”, "Adil Öksüz'le karıştırdım" diye düzelttiğini vurguladıktan sonra şunları söyledi:

"Hiçbir benzerliğim olmayan, kel kafalı, şişman adamla karıştırmış. Kulağına sufle edenler, o tarihlerde İzmir'de olduğum ortaya çıkınca, böyle düzelttirmek zorunda kaldı. Hala yalan haberler çıkarılıyor. İsmim ayyuka çıkarıldı ya, Allah'ını seven bir şeyler gönderiyor. 15 Temmuz'da İzmir'den Ankara'ya gelirken Başbakanlık Danışmanı Murat Aydın öğlen saatlerinde beni aramaya başlamış. Eski personelim. Emir subayım olmak istemiş, kabul etmemiştim. Demek ki, ben daha kamptayken, darbenin başını belirlemeye başlamışlar."



“HÜKÜMETTE SÖZ DİNLEYECEK OLANLAR VAR”

Öztürk, o gece yaptığı telefon görüşmelerini anlatırken de şu iddialarda bulundu:

"Mehmet Şanver arayıp, Abidin Ünal'ı verdi. Ünal, 'Ağabey, senin emrin hilafına darbe mi yapılıyor? Akıncı'ya git, orayı kontrol altına al. Senin sözünü dinleyecek çocuklar var' dedi. Ancak üs komutanıyla görüştüğünü, onun, 'Sizin de benim de hayati tehlikem var' dediğini söylemedi. Bunu söylese, bir düşünür, önce korumamı gönderirdim. Üssü aradım, telefonu Kubilay Selçuk çıktı, ne olduğunu sordum. 'Operasyon var. Genelkurmay Başkanı, sizi ve diğer komutanları sordu, bekliyor' dedi, gittim. Üs komutanın odasına girdiğimde Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Kubilay Selçuk, Hakan Evrim ve adını sonradan öğrendiğim Ömer Faruk Harmancık vardı.

Genelkurmay Başkanı'na, 'Hayırdır, ne oluyor?' diye sordum. Akar, ‘Bunlar bu işi yapmış. Bunları ikna et, darbeye kalkışmışlar' dedi. Darbe kelimesini ilk kez Genelkurmay Başkanı'nın ağzından duydum. Bir süre sonra içeri Mehmet Dişli girdi. Bir de karacı subay girdi. General değildi. 30 aydan beri hiçbir yerde, duruşmada görmediğim biri. Akar'la o konuşmamızdan sonra diğerleri çıktı, ben ve Dişli kaldık. TV'den olayları izlerken Akar, 'Yahu ben Evren Paşa'nın cenazesine katıldım, bunlar doğru şeyler değil. Neler olduğunu gördük. Hükümette söz dinleyecek olanlar var. Mesela Abdullah Gül, mesela Ahmet Davutoğlu, bunlara söylense, olmaz mıydı? Git, şunlarla konuş' dedi.

143. filoya gittim, hiçbir sivil görmedim. Ömer Faruk Harmancık'a Akar'ın sözlerini ilettim. Müsbet, menfi bir tepki almadım. İkinci veya üçüncü gidişimde birisinin, 'Arkamızda durulsa, bu iş böyle olmazdı' dediğini duydum. Ortam loştu, arkamı döndüğüme Harmancık'ı gördüm. Onun söylediğini değerlendirdim.

Kaç kere gidip geldim, sonuç alamadım. Şimdi düşünüyorum, emir komuta hala ondaydı. Derdest edilmiş değildi. Hulusi Akar, 'Yahu bir de ben gidip, konuşayım' demedi."

“GENÇ OSMAN'DAN SONRA BU MUAMELEYE MARUZ KALAN…”

Akın Öztürk, gözaltında yaşadıklarını ise şu sözlerle anlattı:

"20'li yaşlarda kadın ve erkek polislerin darbına maruz kaldım. Tüm husumetlerini bana kustular. Her gelen amir, 'Seninle özel ilgilenmem istendi. Bugün beraberiz dedi. En acısı benim görüntülerim çekilip, 'siz de böyle olmak ister misiniz?' denerek, diğer tutuklulara gösterildi. Sadece benim tırnaklarıma asit döküldü, sadece bana demir kelepçe takıldı. Anlatayım da biraz gülün, kelepçe ellerimi morartınca, balyoz getirip, vurarak kestiler. En acısı, bazı genç askerleri, 'başınıza gelenlerin sebebi bu' diyerek, üstüme saldırttılar. Kulağımdan kan fışkırana kadar. 'Asker beni dövdü' demeye utanıyorum, ama tarih yazsın. Çok orijinal, hiç kimseye sorulmayan bir şey bana soruldu, 'Akif Öksüz'ü tanıyor musun?’ dendi.

Tanımıyorum dedikçe yapıştırdılar. Nihayet bir amir geldi, 'Bize yanlış söylemişler Akif Öksüz değil, Adil Öksüz' dedi. Yarım gün yediğim dayakla kaldım. En önemlisi, ben bu işkencelere maruz kalırken, bayan polislerin bana yaptıklarını ve söylediklerini avukatım bile bilmiyor. 65 yaşında, bir orgeneral... Genç Osman'dan sonra bu muameleye maruz kalan bir devlet adamı, bürokrat oldu mu?"

Hulusi Akar ve Hakan Fidan'ın dinlenmesini istendiğini, ancak Akar'ın özel celsede dinlendiğini, Fidan'ın ise dinlenmediğini hatırlatıp, "Akar gelse, bunları soracaktım' deyip, bir dizi soru yönelten Öztürk, Hakan Fidan'la ilgili olarak da şöyle konuştu:

"En öldürücü soruyu ona soracaktım. 23-25 2015'te PKK'ya en büyük operasyonu yaparken, Yaşar Güler'le karargaha geldi. 'Çok meşgulüm, operasyon var' deyip, Genelkurmay'dan gelen 60-70 kişilik FETÖ'cü listesini kendisine elden verip, vermediğimi soracaktım."

Saat 12.20'de duruşmaya öğlen arası verildi.

AKIN ÖZTÜRK’TEN "ÇIKINCA HESABINI SORACAĞIM" DÜZELTMESİ

Duruşmanın saat 14.25'te başlayan öğleden sonraki bölümünde savunmasına devam eden Akın Öztürk, sözlerine sabahki bölümde kullandığı bir ifadeyi düzelterek başladı. İşkence iddialarını anlatırken, "Çıkınca hesabını soracağım" demesini medyanın cımbızlayıp, "Akın Öztürk meydan okudu" şeklinde verebileceğini kaydeden Öztürk, "Bunu, hukuki yönden hesap sorma anlamında kullandım" açıklamasını yaptı.

Savunmasının devamında mütalaada kendisine yöneltilen suçlamaları cevaplandıran Öztürk, sıkıyönetim direktifinin altında Hulusi Akar'ın adının bulunduğunu, buna rağmen ona yönelik bir suçlama yöneltilmediğini belirterek, "Benim hakkımda böyle bir belge bile yokken, onlar niye dışarıda, ben buradayım?" diye sordu.

“EVET, O DA BİZE YARDIM ETTİ, DARBECİ”

Öztürk, o gece Mehmet Partigöç'ü arama gerekçesini anlatırken de şunları söyledi:

"Madem ben Konsey Başkanıyım, niye Partigöç'ü arayıp planı sorayım. 23.30'a kadar evde, tişörtle oturup, Partigöç'ün bana haber vermesini mi bekleyeceğim? Darbenin başı mıyım sonu muyum, belli değil. 'Genelkurmay'a saldırı var' denmiş, aramışım. Yüz kere olsa yüz kere ararım, çünkü ilk doğru bilgi Hava Kuvvetleri ve Genelkurmay Harekat Merkezlerine akar."

HTS kayıtlarında Azerbaycan Hava Kuvvetleri Komutanı ile görüşmesine yer verildiğine dikkat çeken Öztürk, şöyle devam etti:

"Evet aradım. Burada ameliyat olduğunda ben ilgilendim, bana ağabey derdi. Bir uçak kazası olmuştu, aradım. 5 Temmuz'da da bayram için aradım. Ama bunu 15 Temmuz olarak göstermişler. Böyle şey olur mu? Evet, o da bize yardım etti, darbeci! O aylarda Fransa, İspanya, İngiltere, ABD Hava Kuvvetleri Komutanlarını da aradım. Onları niye yazmamışlar?"

Öztürk, Cumhurbaşkanına hakaret ettiği suçlamasıyla ilgili olarak da, "Kim, nedir, nerede, ne demişim söylesinler. Cumhurbaşkanı'nın husumetine maruz bırakılman amaçlanıyor" dedi.

“İZMİR CASUSLUK DAVASININ ARKASINDAKİ EN GÜÇLÜ İSİM OYDU”

Savunmasının devamında Abidin Ünal ve Hulusi Akar'ı suçlayan Öztürk, şunları söyledi:

"Bana, 'Akıncı'ya git' dedi. Bir söz vardır, 'Göz ola dağın arkasını göre, akıl ola başa geleceği bile' diye. Ben Abidin Ünal komutanımın, silah arkadaşımın beni niye oraya gönderdiğini göremedim bilemedim, gittim. Hulusi Akar ise ikna işini kendisi yapmayıp, beni kullanmıştır. Bir kez daha huzurda dinlenmesini talep ediyorum."

Akın Öztürk, dönemin 2. Başkanı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler hakkında da şu iddialarda bulundu:

"Ertesi gün gidip, kurtardığımda gözyaşları içinde, 'Komutanım sağolun. Zaten sizin duyunca gelip kurtaracağını biliyordum. Dahası var, yeminime inanın, 'Ben bunlara ne yaptım ki? Ben şimdiye kadar ne istedilerse karşıladım' dedi. Kim bunlar ya? Kimin yaptığı belli mi? Anlaşılan o ki, ikbal kaygısıyla kimseye dokunmamış, bekle-gör politikası izlemiş, işlerin çığırından çıkmasına yol açmıştır. Demek tek gardını almayan benmişim. Ancak ilk ifadesinde benim darbecilere, 'Bunlar manyak mı? Devlete karşı bunu nasıl yaparsınız?' dediğimi belirtmiştir. İzmir casusluk davasının arkasındaki en güçlü isim oydu.Koridorlarda, 'Elimde binlerce görüntü var' diye bağırıyordu. Nerede o görüntüler? Nasılsa bir günah keçisi bulundu, vur abalıya. Doğru bildiklerini söylemiyorlar. Cezaevindeyken Yaşar Güler, Abidin Ünal, Ümit Dündar veya Hulusi Akar'a mektup yazıp, 'Sizden tek isteğim, gördüklerinizi lütfen söyleyin' dedim. 46 yıllık silah arkadaşlığı, ahde vefa var ya, bunları savcılığa suç duyurusu olarak gönderdiler. Yaşar Güler ABD'de hiç gereği yokken iyi polis rolünü oynadığımı söyledi. Yalan söylüyor. Peki sen kötü polis olarak ne yaptın? Allah'tan kork! Komutanlık, boy pos, makamla değil, yürekle olur."

Öztürk, savunmasını özetle şöyle tamamladı:

"Ne konseyin yöneticisiyim, ne üyesiyim. Benim bu lanet, dış güçlerin kahpe örgütüyle ilgim, görüşmüşlüğüm yok. Ne olimpiyatlarına gittim, ne gözyaşları içinde, 'özledik, gel' dedim. Bu zeka yoksunu darbe hamlesinin hiçbir noktasında bulunmadım. Evet bu darbenin arkasında birilerinin olduğunu, birilerinin bu işi bildiğini, ama harekete geçmediğini biliyorum. Evet, birileri var, bulması sizden. Bugün güç bulup, iftira atanlar ne yaparlarsa yapsınlar, benim vatan ve Cumhuriyet sevgimi engelleyemeyeceklerdir. TSK'ya kurulan tuzakları görmezden gelerek, mevki makam ikbal beklentisiyle gerçekleri söylemeyen, hatta ettiği yemine ihanet eden asker kişileri ve asılsız haber verip, üreten sivil, gazeteci, siyasetçileri lanetle anıyorum. Hakkımı helal etmiyorum."

Akın Öztürk ve Avukatı Hicabi Durmuş'un beyanlarından sonra Savcı, tüm sanıkların tutukluluk halinin devamı yönünde mütalaa verdi. Sanıklar ve avukatlarının tahliye talebinin de alınmasının ardından saat 20.20'de Mahkemenin ara kararını açıklayan Başkan Oğuz Dik, sanıklardan Halil İbrahim Karabal'ın tahliyesiyle, duruşmanın 11-29 Mart'a ertelendiğini söyledi.


Hedefinde Genelkurmay Başkanı var
 
Üst