Söylediklerinize katılmakla beraber aslında benim daha çok vurgulamaya çalıştığım batı oyunu denerek Esedi destekleyenlerin basiretsizliği noktasıydı.!
Gündemden devam edersek, taksim geziparkı olaylarının dış basında hala Türk baharı yankıları mevcut mu yoksa olası haberler revize edildi mi..? Ve dahi yerli ve yabancı vatandaşın yaşanan olaylara karşı izlenimleri nelerdir..?
Suriye'de batının etkisi, idda edildiğinin aksine bir durumdur. Suriye deki cihat hareketi tamamen müslümanların kendi isteğiyle başlatılmıştır. Diğer Arap ülkelerine göre somuç alınmasının bu kadar gecikmesinin en önemli müsebbibi, Batı, Çin, Rusya ve İran'dır. Diğer ülkelerde kaçırdıkları fırsatdan, engelleyemedikleri İslami hareket iktidarlarından ders çıkararak Suriye'de buna müsade etmemekte kararlılar.
Taksim konusu bir ergenokon kalkışmasıdır. Uzun da sürmeyecektir.
Batı basını önce çok heveslenmişti ama Başbakanın kararlı duruşu ve panik yapmaması karşısında bu işten bir şey çıkmayacağını anladı ve birinci gündem maddesi olmaktan çıktı.
Başbakanın bu olaylar karşısındaki kararlı ve sert tutumunun altında yatan ana neden neydi? Bunu irdelemek lazımdır. Bütün istihbarat bilgilerini elinde bulunduran, Taksim olaylarının olabileceğini de kestirebilecek durumda olan Başbakan neden olayları yatıştırma yönünde açıklama yapmak yerine daha da ileri giderek Taksim'e cami de yapacağız şeklinde tahrikkar açıklamlardan kaçınmadı?
Başbakan her türlü riski göze alarak bir çoklarına mesajlar verdi tehdit etti. Onları da Batı ve Türkiye basınından alıntılarla şöyle sıralayabilriz.
Son ABD ziyareti sonrası, bu gezinin sonuçlarının birkaç hafta sonra alınabileceğini biliyorduk. Bilindiği gibi Başbakan ve heyeti, ABD’ye ‘no fly zone’ isteyerek gitti, Cenevre dayatmasıyla döndü. Cenevre’ye hiç de hevesli olmayan Erdoğan, döndüğünde de Cenevre’ye hevesli görünmedi. ‘Tamam, gideriz, bölge ülkeleriyle de görüşürüz’ cümleleri hep yarım ağızlıydı. Hatta AB’nin Suriyeli muhaliflere silah ambargosunu devam ettirmeme kararı bile yüksek sesle olumlanmadı.
Ancak Başbakan, ‘Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla’ misali Esad üzerinden ABD ve Rusya’ya ağır bir mesaj gönderdi. Mesaj kısaca şuydu: ‘Bana öyle el-Kaide’yle falan bir şeyler dayatma. Bu ülkeyi gerekirse Orta Doğu batağïna bir anda sokarım. Benim dünyadaki her ülkeyle ticaretim var, burada her ikinizin de kıyamet kadar yatırımı var. Ben yanarsam herkes yanar.’
Bu tehditin lafta kalmaması için de Orta Doğu’dan bir parça ateşin Türkiye’de yakılmasını göze alan Başbakan, Fatih Altaylı röportajında bu ana mesajın yanında bir taşla başka kuşlar da vurdu:
1. El Kaide’den Hizbullah’a Hamas’tan Müslüman Kardeşleri’ne yoğunlukla müslüman olan tüm Orta Doğu aktörlerine ‘Ben müslümanım. Laik değilim.’ mesajını verdi.
2. Tüm dünyaya Arap Baharı başladığından beri bana ‘hakem’ muamelesi çektiniz. Faul yapana ses çıkarmayıp, meydanı boş bulanların bana saldırmasına müsaade ettiniz. Hadi bakalım.’ dedi.
3. İran’a ‘Yıllardır ben her yerde seni savunurken sen beni ‘Tarafını seç’ diyerek sıkıştırdın ve ‘Ya benden yanasın ya ABD’den’ diyerek tehdit ettin, şimdi de vuruyorsun. Ne sendenim ne ABD’den’ dedi.
4. Bu hamleyi cok büyük ihtimalle sadece 2-3 kişiyle paylaştı. Bu sayede yıllardır ve muhtemelen bürokratlarından, son zamanlarda daha da fazla yaşadığı İran’a ve İsrail’e sızdırmaların önünü aldı. Bu, ofisini dahi dinleyen içeridekilere de ‘Oyununuzu bozarım’ mesajıydı.
5. Baas rejimine artık gizleme gereği bile duymadan aleni şekilde çalışanlara ve Reyhanlı patlamasında parmağı olduğu ortaya çıkanlara ‘Aniden bir karışıklık çıkabilir. Kimbilir bir gece ansızın sizi de Silivri’de misafir ederim’ dedi.
6. Ülke içinde konformistlikleri nedeniyle savaş karşıtı olan hemen herkesi direnişçi yapıp ‘iç savaş’ naraları attırarak ‘fake’ savaş karşıtlığını deşifre etti. Ayrıca herkesi istediği zaman psikolojik olarak savaşa hazırlayabileceğini yedi düvele gösterdi.
7- Yüzbinlerce insanın öldüğü, milyonlarca insanın sığınmacı olduğu, kaybolduğu, işkence ve tecavüze uğradığı olaylara kayıtsız kalan, hatta bu insanlara fiziksel görünümlerinden ötürü ‘terörist’ diyebilen insanların nasıl alkol, çevre gibi faktörler yüzünden şehir terörüne başvurabildiklerini açığa düşürdü. Ve bunların ne kadar samimiyetsiz ve eyyamcı olduklarını Türk halkına göstermiş oldu.