Furkan'ı Anlamak

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,306
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri
Furkan on altı yaşında bir delikanlıydı. Bu sene lise üç okuyacaktı. İçine kapanık ve çok fazla arkadaşı yoktu. Ailesi dershane yazdırıyor, gitmiyor. Dışarı çıkıyor, verdiği sözü tutmuyor, söz verdiği vaktinden eve geç geliyordu. Oturdukları yer biraz şehrin dış mahallesi ve site gibi bir yerdi. Tripleks villalar ve bahçelerinde her türlü sebze yetiştirilebilecek güzellikteydi. Alışılagelmiş bir site sistemi yoktu. Her ev bağımsızdı ve güvenlik sistemleri ile yüzme havuzları yoktu. Şehir merkezine gitmek ve sosyal yaşamın her türlü eğlencesine katılmak Furkan yaşında bir çocuk için oldukça zordu. Genellikte evde, internet, televizyon ve uyku ile geçen bir yaz tatiliydi katlanması gereken.
Metal müziğe merak sarmış, ailesi ona hem gitar hem de elektrogitar almıştı. Bir grup kurmuşlar, liselerde konserler verir olmuşlardı. Grupta, iki ateist çocuk vardı ve ailesi bu gruba ve gruptaki arkadaşlarına karşıydı. Üstelik metal müziğin içindeki sinir ve haykırışları sosyal yaşantısına dönüştürmesi, aile bireylerinin dinlemesi durumunda çileden çıkarıyordu. Bu müzik türünün içinde satanist gruplarının olması ayrı bir endişe idi. Çok tavsiyelerde bulunulmasına rağmen, ergenlik çağındaki Furkan, bu müziğin kendisi için mükemmel bir uğraş olmasında ısrar ediyor ve her telkine kendisini kapatıyordu. Aile çaresizdi. Çocuklarının seçtiği yolu yanlış görmelerine rağmen engel olamıyorlardı. Üstelik bar gibi yerlerde de konser vermeye başlamışlardı. Bunu duyan babası, sert tepki göstermiş ve bu tür konserlere karşı olduğunu geri dönülmez şekilde engellemişti.
Mizaç olarak, yumuşak ve ılımlı olmasına rağmen babasının bu engellemesine çok tepki göstermişti. Metal müziğe başladığından beri elleri titremeye başlamış, sinirsel bir tepki görüntüsüne yansımıştı. Evde adeta terör estirir gibi elektrogitar çalıyor ve ailesine huzursuzluk veriyordu. Sonunda, gitarlarını babası elinden almış ve başkasına vermişti. Aslında ailesi müzikle uğraşmasından hoşlanıyordu. Ancak seçtiği yol ve tarz onlara göre çok yanlıştı. Furkan için o günler çaresizlik ve içinden çıkılmaz hücrelerdi. Kendini ispat etmek, yeteneklerinin sıra dışı olduğunu göstermek istiyordu. Neyse ki okul başlamış, biraz hayatına renk gelmişti. Burada gruptaki arkadaşları ile görüşme imkânı da bulmuştu. İki ateist arkadaşı, barda çok alkol aldıkları bir gün arabayla hız yapmışlar ve kaza kaçınılmaz olmuştu. Neyse ki ayak ve kol kırıkları ile kazayı atlatmışlar fakat arabanın yaptığı hasardan dolayı, aileleri çok zor durumda kalmışlardı. Ancak, onların bu duruma gelmeleri umurlarında da değildi. Hala alkol alıyorlar, geceleri eve geç geliyorlar ve derslerinde başarılı olmak gibi sorumluluk duymuyorlardı. Hatta okulda çete kurmuşlar ve masum çocuklara zarar vermeye başlamışlardı. Sonunda, okul müdürü uzaklaştırma cezası vermiş, sonrasında başka okula gitmek zorunda kalmışlardı. Furkan onların bu halini görüyor, ne kadar kötü bir yolda olduklarını fark ediyor ve ailesinin tepkisini haklı görmeye başlıyordu. Fakat gururluydu ve bunu evdekilere yansıtmıyor ve gelişen olayların hiç birisini ailesi ile paylaşmıyordu.
Dini ve tarihi kitaplar okuyor. Seçtiği kitaplar ailesi tarafından şaşırtıcı ve olumlu geliyordu. Dersleri de düzelmeye başlamıştı. Hatta son zamanlarda namaz kılıyor ve Kur’an okuyordu. Mutfakta annesine yardım ediyor. Akşamları babasıyla bilimsel tartışmalar artık ona büyük bir zevk veriyordu.
Bir gün akşam babası elinde bir gazete ile gelmişti. Furkan’a gazeteyi göstererek,
“Oğlum senin gruptaki arkadaşlarındı bunlardı değil mi?”
Furkan, gazeteyi eline aldı. Arkadaşlarının resimlerini gördü. Şaşkındı. Bir kız çocuğunu önce taciz etmişler ardından da öldürmüşlerdi. Her yerde onları arıyorlardı. Ölüm şekli bile çok korkunçtu. Babasına,
“Evet, baba bunlar o arkadaşlarımdı. İnanmak gelmiyor içimden. Fakat bu bir gerçek. Nasıl böyle korkunç şeyler yapabildiler ki… Size minnettarım babacığım. Verdiğiniz tepkiye o zamanlar çok üzülmüştüm. Ama şimdi anlıyorum ki, siz geleceğin neler getirebileceğini anlamışsınız! Benim doğrularımla bunu anlamak çok zormuş meğer. Zararın neresinden dönersek karmış dediğiniz gibi… Eğer onlarla arkadaşlığa devam etseydim! Düşünmesi bile ne kadar kötü…”
Furkan’ın arkadaşlarının haberleri gazetelerde günlerce manşet olmuş, televizyon programlarında tartışılmış ve gençler üzerinde müziğin ve kişilik analizlerine nasıl yansıdığına vurgu yapılmıştı. Seçimin çocuğun kendisine bırakılmaması gerektiği, en azından bir psikolog nezdinde kişilik analizi yapılarak seçimin özgürce yapılması gerektiği tartışılmıştı. Tıpkı reklamlarda her gıdanın çocuk tarafından tadılması ihtirasının ortaya çıkardığı sonuçları gibi… Her alınan gıdanın, alerji yapabileceği gibi… Anne ve babanın çocuklar üzerindeki etkilerini nasıl kontrol edecekleri eğitimlerinin alınması gerekliliği aşikârdı.
Acaba kaç anne baba çocukları üzerindeki bu etkilere duyarlı? Bu konuya önem verip herhangi bir destek alıyorlar mı? Ya da ben ne istersem ona yönelmeli mi diyoruz… Ya da parayı veriyor, okula gönderiyor, sağlına bakıyor; sonuçta çocuğuma her şeyi veriyorum mu diyoruz… Ruhsal istek ve heyecanlarını görmezden mi geliyoruz. Maddi desteğin her şeyi çözeceğini mi düşünüyoruz. Yorgun akşamları eve geldiğimizde sorunlarını gördüğümüzde şiddetle bağırarak “ Ne istersen veriyoruz ve sen böyle yapıyorsun nankör!”mü diyoruz!
Saygıyla, Furkanların, yanlış yollar yerine, ilme ve geleceğimize ışık olmaları temennisi ile…

Saffet Kuramaz
 
Üst