- Katılım
- 30 Eyl 2013
- Mesajlar
- 6,183
- Tepkime puanı
- 473
- Puanları
- 83
Dinler ve medeniyetlerin ortak noktalarına bakarak farklılıklarını anlamaya çalışalım. Lakin bu ortak noktaları gördüğümüz zaman, bunlar sanki dinimize sonradan girmiş de yok edilmesi gereken unsurlarmış gibi tavırlanmak doğru değildir. Bu tavır, kendini yok etmektir.
İslam nedir, önce bunu anlayın. İslam, tevhid dinidir. İlk insandan bugüne kadar gelen tevhid inancına İslam deniyor. İslamın hakikati, tevhidin zikredilmesidir. Şeriati ise hayatını disiplin eden emir ve yasaklar manzumesi olup, her kavmin şartlarına göre farklılıklar içermiştir. Zulüm faktörü, zulmü koruyan gelenekler (cahiliyye adetleri) ile birlikte o toplumun sosyolojik olarak selamet bulması için gerekli hayat dinamikleri; şeriatin, hakikat mutfağından ne şekilde çıkacağını tetikliyor(!). Tetikleme derken, burayı iyi anlamak gerek! Bu tetikleme, bizzat Allah'ın ilmi ezelinde zaten mevcut! Mesele Allah'ın değil, bizim demleniyor olmamızdır. Zamana ve mekâna esir olan biziz. Demi yaratan ve demliyen gene Allah!.. Örneğin barışçıl karaktere sahip kavimlere öyle olmuş ki peygamber gelmiş, tevhidi yerleştirmiş, şeriat ise bir benzer kavme verilen şeriatin taklidi olmuştur. Tarihte öyle kavimler var ki mülkiyyet kavramını bilmiyorlar. ''Şu tarla senin, bu bağ'' benim gibi paradigmalar yok!.. O kadar eski de değil bu durum. Kızılderililer, Afrikada birtakım kabileler.. Bu kavimlere zamanında miras ile ilgili bir şeriatin gelmemiş olması doğaldır. İslamın tebliği nedir, önce onu iyi anlayın! Amerikayı biz keşfetseydik onlara, papazların yaptığı gibi kitabı mı uzatacaktık?! Veya, sırf ayetlere muhatap olsunlar diye, sanki iyi bir şeymiş gibi, toprakları sahiplenmeyi mi öğretecektik? Bu noktaları değerlendirmek lazım!..
Allah, Kur’an’da, geçmiş dinlerin bozulmasından bahsederken, dikkat buyrun; tevhid inancının bozulmasını kasteder. Bunu ‚‘‘İsa’ya Allah’ın oğlu dediler / Allah’ı bırakıp hahamları ve papazları Rabb edindiler / elleri ile yonttuklarını ilah edindiler‘‘ şeklinde ki ayetlerden anlıyoruz. İlk müslümanların İslam algısı budur. Bu sağlıklı algı yüzünden farklı amelî mezhepler üretebilmiştir. Bu zenginliğin kıymetini bilelim. Buna karşın bugün ki müslümanların islam algısı, şeriatle hakikatin birbirine karışmış halidir. Olur olmadık işlere ''sen dinden çıktın'' şeklinde tepki göstermesi, veya sosyopolitik işlerde kolayca birbirine silah çekebilmesi hep bu kavram kargaşasından dolayıdır. Menzile giden yol başka, menzil başkadır. Eğer yolu, menzilin kendisi kabul ederseniz zamanla kıt'aların tektonik olarak ağııır ağır kayması gibi menzilden kayarsınız. Bir bakmışsınız ki yol sizi, bambaşka yerlere götürmüş.. Ümmet, sahip olduğu dinin tevhid dini olduğunu, ve farkının bu noktada olduğunu idrak edemiyor. Bakın, bu yüzden Yehova şahitleri gibi misyonerlere kolayca lokma oluyor.
Yahudiler, Hristiyanlığı Yahudilikten; Hristiyanlar ise İslamı Hristiyanlıktan türeme bir dinmiş gibi lanse ediyor. Bu tarif, bize ait değil, ama zamanla bizim algımıza yerleşmiş. Oysa hakikat şudur ki; İslam, insanlık tarihi başladığı günden bugüne kadar tevhid inancını içinde hakikat olarak taşıyan dinin adıdır. Diğer din sanılan bütün inançlar birbirinden değil, tam tersine islam caddesinden çıkmaz sokağa direksiyon kıran inançlardır. Peygamberler ise, menzili bilen kalmayınca menzili zikretmekle ve nasıl gidilmesi gerektiğini göstermekle görevlendirilmiş kişilerdir. Kalplerine zikir verilmesi, ve bu zikrin kıyamete kadar korunacak olması, ve ümmetin topyekün sımsıkı sarılması gerek ip, işte bu tevhid akidesidir. Bu ipe öyle sarıl ki ayetler üzerinden diğer ipe sarılanları tekfir etme.. Siz ne sandınız? Diğer fırkaların Kur'an'dan kendilerine delil bulması, ve bu delillerle tefrikaya düşmeleri sizce nedir? Bu hasta tavırların tek bir sebebi var: Tevhid güneşini ceketinin astarı içinde kaybetmiş olmak!..
Ey Müslüman, sen kalbinde tevhidi taşıyor, bunu yeryüzünde temsil ediyorsun, bundan gafil olma! Gücün, bereketin, çeyiz sandığın; parıldatmakla görevli olduğun estetik, ve yürüteceğin diyalektik, üreteceğin fikir, ortaya koyacağın eser, velhasılı velhasılı, …, kaynağı hep buradan beslenmek durumundadır. Bu besin kaynağını terk ettiğin anda ilahî kudret seni her alanda aç bırakır. Bütün insanlığın ayyuka çıkan şu doyumsuzluğu, bu kaynaktan mahrum oluşundan.. Sana bu kaynağı unutturmak isteyen kötüler olacak elbet, lakin senin müslüman olarak bu kaynağı unutmak gibi bir lüksün olamaz! Allah, sana, başka dinlere rakip ol demiyor. Sana bir misyon, bir temsil olma işi yüklemiş. Senden bir söz almış. Allah'la aranda ki ahti unutma! İnsanı ezenlere karşı dur, zayıfı koru, mazluma sahip çık. Tefekkürünle ortaya güzel işler koy. Allah'ın düşmanlarını aramayı bırak. Sen, tevhid ahti ile üzerine yüklendiğin vazifeleri yap yeter. Allah'ın düşmanları zaten seni arar bulur!..
İslam nedir, önce bunu anlayın. İslam, tevhid dinidir. İlk insandan bugüne kadar gelen tevhid inancına İslam deniyor. İslamın hakikati, tevhidin zikredilmesidir. Şeriati ise hayatını disiplin eden emir ve yasaklar manzumesi olup, her kavmin şartlarına göre farklılıklar içermiştir. Zulüm faktörü, zulmü koruyan gelenekler (cahiliyye adetleri) ile birlikte o toplumun sosyolojik olarak selamet bulması için gerekli hayat dinamikleri; şeriatin, hakikat mutfağından ne şekilde çıkacağını tetikliyor(!). Tetikleme derken, burayı iyi anlamak gerek! Bu tetikleme, bizzat Allah'ın ilmi ezelinde zaten mevcut! Mesele Allah'ın değil, bizim demleniyor olmamızdır. Zamana ve mekâna esir olan biziz. Demi yaratan ve demliyen gene Allah!.. Örneğin barışçıl karaktere sahip kavimlere öyle olmuş ki peygamber gelmiş, tevhidi yerleştirmiş, şeriat ise bir benzer kavme verilen şeriatin taklidi olmuştur. Tarihte öyle kavimler var ki mülkiyyet kavramını bilmiyorlar. ''Şu tarla senin, bu bağ'' benim gibi paradigmalar yok!.. O kadar eski de değil bu durum. Kızılderililer, Afrikada birtakım kabileler.. Bu kavimlere zamanında miras ile ilgili bir şeriatin gelmemiş olması doğaldır. İslamın tebliği nedir, önce onu iyi anlayın! Amerikayı biz keşfetseydik onlara, papazların yaptığı gibi kitabı mı uzatacaktık?! Veya, sırf ayetlere muhatap olsunlar diye, sanki iyi bir şeymiş gibi, toprakları sahiplenmeyi mi öğretecektik? Bu noktaları değerlendirmek lazım!..
Allah, Kur’an’da, geçmiş dinlerin bozulmasından bahsederken, dikkat buyrun; tevhid inancının bozulmasını kasteder. Bunu ‚‘‘İsa’ya Allah’ın oğlu dediler / Allah’ı bırakıp hahamları ve papazları Rabb edindiler / elleri ile yonttuklarını ilah edindiler‘‘ şeklinde ki ayetlerden anlıyoruz. İlk müslümanların İslam algısı budur. Bu sağlıklı algı yüzünden farklı amelî mezhepler üretebilmiştir. Bu zenginliğin kıymetini bilelim. Buna karşın bugün ki müslümanların islam algısı, şeriatle hakikatin birbirine karışmış halidir. Olur olmadık işlere ''sen dinden çıktın'' şeklinde tepki göstermesi, veya sosyopolitik işlerde kolayca birbirine silah çekebilmesi hep bu kavram kargaşasından dolayıdır. Menzile giden yol başka, menzil başkadır. Eğer yolu, menzilin kendisi kabul ederseniz zamanla kıt'aların tektonik olarak ağııır ağır kayması gibi menzilden kayarsınız. Bir bakmışsınız ki yol sizi, bambaşka yerlere götürmüş.. Ümmet, sahip olduğu dinin tevhid dini olduğunu, ve farkının bu noktada olduğunu idrak edemiyor. Bakın, bu yüzden Yehova şahitleri gibi misyonerlere kolayca lokma oluyor.
Yahudiler, Hristiyanlığı Yahudilikten; Hristiyanlar ise İslamı Hristiyanlıktan türeme bir dinmiş gibi lanse ediyor. Bu tarif, bize ait değil, ama zamanla bizim algımıza yerleşmiş. Oysa hakikat şudur ki; İslam, insanlık tarihi başladığı günden bugüne kadar tevhid inancını içinde hakikat olarak taşıyan dinin adıdır. Diğer din sanılan bütün inançlar birbirinden değil, tam tersine islam caddesinden çıkmaz sokağa direksiyon kıran inançlardır. Peygamberler ise, menzili bilen kalmayınca menzili zikretmekle ve nasıl gidilmesi gerektiğini göstermekle görevlendirilmiş kişilerdir. Kalplerine zikir verilmesi, ve bu zikrin kıyamete kadar korunacak olması, ve ümmetin topyekün sımsıkı sarılması gerek ip, işte bu tevhid akidesidir. Bu ipe öyle sarıl ki ayetler üzerinden diğer ipe sarılanları tekfir etme.. Siz ne sandınız? Diğer fırkaların Kur'an'dan kendilerine delil bulması, ve bu delillerle tefrikaya düşmeleri sizce nedir? Bu hasta tavırların tek bir sebebi var: Tevhid güneşini ceketinin astarı içinde kaybetmiş olmak!..
Ey Müslüman, sen kalbinde tevhidi taşıyor, bunu yeryüzünde temsil ediyorsun, bundan gafil olma! Gücün, bereketin, çeyiz sandığın; parıldatmakla görevli olduğun estetik, ve yürüteceğin diyalektik, üreteceğin fikir, ortaya koyacağın eser, velhasılı velhasılı, …, kaynağı hep buradan beslenmek durumundadır. Bu besin kaynağını terk ettiğin anda ilahî kudret seni her alanda aç bırakır. Bütün insanlığın ayyuka çıkan şu doyumsuzluğu, bu kaynaktan mahrum oluşundan.. Sana bu kaynağı unutturmak isteyen kötüler olacak elbet, lakin senin müslüman olarak bu kaynağı unutmak gibi bir lüksün olamaz! Allah, sana, başka dinlere rakip ol demiyor. Sana bir misyon, bir temsil olma işi yüklemiş. Senden bir söz almış. Allah'la aranda ki ahti unutma! İnsanı ezenlere karşı dur, zayıfı koru, mazluma sahip çık. Tefekkürünle ortaya güzel işler koy. Allah'ın düşmanlarını aramayı bırak. Sen, tevhid ahti ile üzerine yüklendiğin vazifeleri yap yeter. Allah'ın düşmanları zaten seni arar bulur!..