Hadislerle amel eden zanna mi uymuş olur?

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
HADİSLERLE AMEL EDEN ZANNA MI UYMUŞ OLUR?

Kur'an'da müşriklerin zanna uyduğunun belirtilmesi ve zannın kötülenmesi, hadislere yönelik eleştirinin en popüler argümanlarından birini oluşturur. Gerçekten de hadislerin büyük bir kısmını oluşturan haber-i vâhidlerin zan ifade ettiğini âlimlerin çoğunluğu kabul ve itiraf eder. Bu sebepledir ki haber-i vahid ile itikadî meselelerin aslı sabit olmaz. Bununla birlikte haber-i vâhidler, amelî konularda huccet kabul edilir. Tam da burada gözden uzak tutulmaması gereken nokta şudur:

"Sıhhat şartlarını barındıran haber-i vahidle amel etmenin gerekli olduğu" kat'î bir ilke olup zannî değildir. Zannîlik, haber-i vahidin gerekli şartları taşıyıp taşımadığı noktasındadır.

Usulcüler bunu şöyle bir anlayışla temellendirir: Farz-ı muhal Allah bize Kur'an'da "size bir haber-i vahid geldiğinde, şayet haberin sıhhatine inanıyorsanız onunla amel edin!" demiş olsun. Şayet elimizde böyle bir âyet olsaydı ne olurdu? Biz "sıhhatine güvendiğimiz taktirde haber-i vahidle amel etmenin gerekliliğini" kat'î bir delille bilmiş olurduk. Zannîlik ise bizim yapacağımız sıhhat araştırması konusunda olurdu.

Peki elimizde Kur'an'da böyle bir kat'î delil yok mu? Elbette var. Hucurat suresinde "şayet size bir fasık haber getirirse iyice araştırın" emri... Buradan iki sonuç çıkar:

a) Mefhum-i muhalifi huccet kabul edersek (ki Hanefîlerin dışındaki çoğunluk huccet kabul eder), haber getiren kişi fâsık değilse o haberle amel edebiliriz.

b) Haber getiren fâsık olsa bile yaptığımız incelemede haberin doğru olduğunu anlarsak o haberle amel edebiliriz.

Buradan, "güvenilirliği sabit olan haberle amel etmenin gerekli veya caiz olduğu" kuralı çıkmaktadır. Bu kural kat'îdir. Ancak hangi haberin bu kural kapsamında yer aldığı bizim ictihadımıza kalmıştır.

Konuyu daha anlaşılır kılmak için meşhur iki örnek üzerinden gidelim:

Yüce Allah namaz kılarken kıbleye dönmemizi emretmiştir. Şimdi bu ilke âyetle sabit kat'î bir ilkedir. Ne var ki kıbleden uzakta bulunduğumuz bir durumda yön tespiti yaparken "kıble yönü şurasıdır" şeklindeki bulgumuz zannîdir, zira yanılmış da olabiliriz.

Bir diğer örneğe gelince; Allah bize "razı olduğumuz iki şahid"in şahitliğine dayanarak hüküm vermemizi emretmiştir. (el-Bakara, 2/282) Şahitliğine razı olduğumuz yani güvenilir olan iki şahitle hüküm vermek âyetle sabit kat'î hükümdür. Ancak bizim güvenilir bulduğumuz iki kişinin gerçekten güvenilir olup olmadığı ise zannîdir.

Sonuç: İlkenin kat'îliği ayrı, uygulamada bizim ictihadımıza bağlı olarak zannîliğin gerçekleşmesi ayrıdır. Vallahu a'lem.

Soner Duman. 14 nisan 2017
 
Üst