Haklının zaferi bin yıl sürecek!

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
Nihayet 28 Şubat ile ciddi bir hesaplaşmanın ilk adımı atıldı.

12 Eylül ile hesaplaşmanın başlaması üzerine kaleme almış olduğum yazı da bu adımın gerekliliğini belirtmiştim. Olması gereken buydu ve oldu.

Türkiye’ye büyük bedeller ödeten post modern darbe aktörlerinin gözaltına alınması ve kuvvetle muhtemel tutuklanmaları, ülkemin geleceği adına umut beslemem için gerekli bir adımdı.

Bu ilk adımın devamında daha kapsamlı bir soruşturma ve yeni gözaltı dalgalarını beklemek çok olağan. Dönemin figüranlarından tüm aktörlerine kadar hepsinin karanlık ilişkileri didik, didik edildikçe belki de ummadığımız isimlerin de bu soruşturmaya eklenmesi de kaçınılmaz.

Militarist fabrikalarda üretilmiş olan sahte irtica tehlikesinin bahane edilerek, hayatları karartılmış on binlerce insanın sorumlusu kimse; bedelini söke, söke ödemelidir.

Siyasetçilerimizin kişisel çekişmeleri bir tarafa bırakıp demokrasi adına en azından bu önemli hesaplaşmanın savunucusu olmaları gerekiyor.

Ancak Kemal Kılıçdaroğlu’nun “hukuksuzluklar var ise adaletin çalışması gayet normal ama bu ülkede adalet yok” demek sureti ile bu en doğal soruşturmaya dahi bir bahane ile karşı çıkması kabul edilemez. Daha önce “hadi gelin 28 Şubat ile beraber hesaplaşalım” diyen aynı Kılıçdaroğlu maalesef bu denli önemli bir soruşturmayı “intikam” temeline oturtmaya çalışıyor.

İntikam fikri tabii ki akıl ve mantığın yolu değildir ancak mağdur edilmiş yığınla insanın, doğrudan zarar görmüş on binlerin, dolaylı zarar görmüş tüm Türkiye’nin hakkını aramak intikam kavramı ile anlatılamaz. İktidara muhalefet etmek adına böylesi bir soruşturmaya daha başında böylesi yaklaşımda bulunma deyim yerindeyse “çamur” atmaktır. Hele bunu ana muhalefet partisinin genel başkanı söylüyorsa bu maalesef talihsizliktir.

28 Şubat bin yıl sürecek” sözünü yüzlerce kez duyduğumuz için bize sıradan bir söz gibi gelebilir. Ancak demokrasiye tanklarla balans ayarı veren bir zihniyetin nasıl korkunç bir ihtirasın peşinden koştukları gün gibi aşikardır. Bugün neredeyse bütün detayları ile önümüzdedir. Bir tek Mehmet Baransu’nun konu ile ilgili yazılarını okumak dahi yeterlidir. Sayın Baransu’nun PİRUS adını verdiği kitabı da kapalı kapılar ardında konuşulanların ve militarist zihniyetin korkunç yüzünü de gösterir. Mehmet Ali Birand’ın henüz çok yeni olan belgeselini takip etmek de bize ciddi bir fikir verir.

Dönemin gazete manşetlerine baktığımızda olayın vahameti ve dehşeti bütün çıplaklığı ile karşımıza çıkar. Dönemi yakinen bilen ve yaşayan kimseler bugün dahi “Allah bir daha böylesi bir süreci yaşatmasın” duasını tekrarlayıp duruyorlar.

Sakallı olmanın, namaz kılmanın, başörtülü olmanın, dindar olmanın ve en önemlisi militarist olmamanın (hatta PİRUS kitabına göre alevi olmamanın) büyük günah sayıldığı günlerdi o günler. Devamında derin devletin gayri meşru çocuğu olan Hizbullah kullanılarak mütedeyyin çevrelerin sindirildiği günlerdi o günler.

Çevik Bir ve saz arkadaşları mağrur, malum medya mutlu, sonradan bankaların içini boşaltan kesim umutluydu. Askerin sevmediği bir iktidar daha hizaya getirilmiş, hizaya gelmeyenlerin kellesinin siyaseten alındığı bir dönemdi!

Gazetecilerin esas duruşta brifing aldığı ve manşetlerin ordu evlerinde atıldığı, yargı çevrelerinin, kararlarını karargahlarda onaylattığı kapkara bir süreçti.

Ekonomi rayındaydı da kimin umurundaydı? Erbakan tarihte görülmemiş bir zam ile memuru mutlu etmişti de ne yararı vardı? Ülke büyüyordu, sistem işliyordu ama postallı medya bunları göremeyecek kadar meşguldü.

Şimdi bu gözaltlıları yorumlayan son darbe dinozorları; “o dönem yargılanmalı ama Refah Partisi’nin o süreçteki yanlışları da konuşulmalı” demek sureti ile gülünçlükten öte acınacak halde olduklarını itiraf ediyorlar. Her devrin adamları ise tam evlere şenlik. O dönemde ne yazdıklarını unutmuş zilleri takmış oynuyorlar.

Demokrasilerde “ama” olmaz! Demokrasiyi ve halk iradesini hedef alan hiçbir darbenin bir sığınağı bulunamaz. Partileri halk açar halk kapatır! DSP’yi tarihe gömdüğü gibi, ANAP’ı yerle yeksan ettiği gibi, DYP’yi tarumar ettiği gibi!

Ferman sahibi halktır! Bunun böyle olmasını da siyasi iktidardan çok halk istemiştir. Halk bu sürecin sorumlularını zaten kendi vicdanında yargılayıp hepsinin kalemini gönül mahzeninde kırmıştır.

Bin yıl sürmedi belki ama bir tek yılda bile insanların feleğini şaşırtan bu sürecin yargılanmasını, sorumlularının zindanlarda çürütülmesini istemek intikam duygusu ile anlatılıyorsa ben "intikamcı" olmaya razıyım! “Kahrolsun intikam fikri” diyen bir anlayışın savunucusu olarak ben bile razıyım. Mazlumların hakkının alınması adına razıyım!

Dilerim bu büyük hesaplaşma bir daha böylesi bir zihniyetin türememesi için ilk adım olur. Dilerim bu adımlar beline milletin parası ile silah takmış askerlerin iktidar hırsını genlerinden söküp almasına vesile olur. Bir daha böylesi bir yola tevessül edenlerin, heveslenenlerin nasıl bir sonla karşılaşacaklarına iyi bir örnek olur.

Zira haklının, mazlumun zaferi bin yıl sürecek! Sekteye uğrasa da sonuç yine hiç değişmeyecek!

[email protected]
www.twitter.com/coolkul


http://www.hbrhaber.com/haklinin-zaferi-bin-yil-surecek-makale,15.html
 
Üst