Harf Devriminde bilinmesi gerekenler

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
m.necati.ozfatura@2x.jpg


1923’ten sonra Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ile Başbakan İsmet İnönü’nün Arapça düşmanlığı zirvede idi. “İbadet dilinin Türkçe olması” saçmalığı devlet politikası oldu. Güneş Dil Teorisi tam bir saçmalık idi. Bunu savunanlar bile sonunda terk ettiler.

CHP Türkiye ile Arap ve İslam Dünyası arasına buzdan duvar örmüştür. AK Parti iktidarı bu duvarı eritmeye çalıştığı için bazıları AK Parti iktidarına düşmandırlar.

Çince dünyada öğrenilmesi en zor lisandır. Çincede harf yoktur. Harf yerine karakterler kullanılır. Çince okuyup yazmak için 3 bin karakteri bilmek gerekir. İyi Çince için 5 bin karakter bilinmesi gerekir. Çin’de birçok devrimler oldu. Ama Çincedeki karakterler değiştirilmedi. Mao dahil herkes Çin kültürüne saygı gösterdi. Yani bizdeki gibi harf ve kültür devrimi ile kültüründen koparılmadı.

Türk Ocağında bir topluluk içinde Karabekir, Kur’an-ı Kerim’in Türkçeye çevrilmesine karşı çıktı. Mustafa Kemal’in bu sözleri her Müslümanın kalbini kanatan bir yaradır. Mustafa Kemal, Karabekir’e “Evet Karabekir, Arap oğlunun, yavelerini Türk oğullarına öğretmek için Kur’an’ı Türkçeye tercüme ettireceğim. Ve böyle de okutturacağım. Ta ki, budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler.”

Hamdullah Suphi ve Ruşen Eşref, “Paşam çay hazır sofrada herkes sizi bekliyor” diyerek bahsi kapattılar. Bu sözlerde; Allahü tealaya, Sevgili ve Şerefli Peygamber Efendimize (Sallallahü aleyhi ve sellem) ve İslamiyeti öğrenen ve yaşayanlara çok ağır hakaret vardır.

Mustafa Kemal’i son derece seven ve İnönü’den nefret eden Cemal Kutay Dr. Süleyman Doğan’ın Tarih ve Düşünce Dergisinin Mart- 2000 tarihli röportajında
kendisinin Şaman olduğunu açıklayarak “Ben Şaman’ım Atatürk de Şaman'dı” demiştir.

Hürriyet gazetesinin Pazar ilavesinde Cemal Kutay ile ilgili “Atatürk Şaman'dı dedim. Kuleli beni ayakta alkışladı” diye yazmaktadır.

...

27.11.2014
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Bir evvelki makalesinden bir pasaj:

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/m-necati-ozfatura/583387.aspx

Mustafa Kemal’in dil anlayışı son derece yanlış ve tehlikeli idi. Dil ve harf devrimi ile asıl değiştirilmek istenen dindi, yani İslamiyetti. Mustafa Kemal’in Millî Mücadelede yakın arkadaşı Hüsrev Gerede’nin Literatür Yayınlarından çıkan "Hüsrev Gerede’nin Anıları" isimli kitabında belirttiği gibi “Atatürk, İslamiyetin kalkacağına, yerine bir din (Hıristiyanlık) geleceğine inanıyordu. Bu amaçla hem bizi Kur’an alfabesinden uzaklaştırdı hem de dilimize giren bütün Arapça, Farsça kelimelerin ayıklanıp atılmasını emretti.”


21.11.2014
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
İllaki, "harf devrimi" en çok müslümanı vurmuştur. Başta Kur'an olmak üzere diğer ilmi çalışmaların hemen hemen tamamı da Arapça....

Türkçe'ye (Latin Harfleri) geçildiğinde bundan en çok zararı da görecek olan müslümandır...

Öyle de olmuş zaten...
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
İllaki, "harf devrimi" en çok müslümanı vurmuştur. Başta Kur'an olmak üzere diğer ilmi çalışmaların hemen hemen tamamı da Arapça....

Türkçe'ye (Latin Harfleri) geçildiğinde bundan en çok zararı da görecek olan müslümandır...

Öyle de olmuş zaten...
Ahhh, ahhh...
Ah ediyorum bu adamlara resmen, önümüzde çeviriye ihtiyaç kalmadan Allah'ın kitabı canlı canlı, hayatı öğrendiğimiz dille bize bize hitap edecek.
Namazlarımız anlamına anlam katacak, huzurda olduğumuzun zevkine varacaktık.
Ben türkçe iki defa, bazen bir defa bike dinlediğim paragrafı unutmuyorum mesela, ana dilim arapça olsa idi Kur'anı hıfz etmem çok çok az zamanımı alacaktı.
Şuan İslam ümmetinin, İslami cahilliği ve Kuran ile taban tabana zıt davranışları bu Kur'an ile yabancılaşmasından kaynaklanıyor, hepsinin bunda vebali var.
 

Havas

Kısıtlı Erişim
Katılım
19 Ocak 2012
Mesajlar
4,432
Tepkime puanı
71
Puanları
0
Bir gün evvelki makalesinden bir pasaj:

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/m-necati-ozfatura/583387.aspx

Mustafa Kemal’in dil anlayışı son derece yanlış ve tehlikeli idi. Dil ve harf devrimi ile asıl değiştirilmek istenen dindi, yani İslamiyetti. Mustafa Kemal’in Millî Mücadelede yakın arkadaşı Hüsrev Gerede’nin Literatür Yayınlarından çıkan "Hüsrev Gerede’nin Anıları" isimli kitabında belirttiği gibi “Atatürk, İslamiyetin kalkacağına, yerine bir din (Hıristiyanlık) geleceğine inanıyordu. Bu amaçla hem bizi Kur’an alfabesinden uzaklaştırdı hem de dilimize giren bütün Arapça, Farsça kelimelerin ayıklanıp atılmasını emretti.”


21.11.2014
hele şukur kayda değer bir şey buldun .en azından buluştuğumuz bir nokta..

atatürkü sevmem ,saygı duyarım.
şartlara göre en iyisini yaptığı kanaatindeyim.
atatürk bir dinsizdi .bunu zaten kendisi itiraf ediyor.

işin ilginci islam dünyasının öyle bir çökmüşki ,toplumun 3-5 aydını bile buna çözüm getiremez olmuş.
hatta bu çötkünlüğün sadece dinden kaynaklanmadığı ,ilerlemek için almanyadan devşirme erkek getirilerek türk kadınlarıyla evlendirilerek yeni zeki bir toplum yaratılarak medenileşebileğimiz bile ciddi ciddi masaya yatırılmışdır.

osmanlı belli bir kultur üzere kurulmuş miras bir devlet .ortaya ek bir şey koyamamış .bunun em önemli nedeni ,bilimsellikden ziyade mukallitliğin benimsendiği eğitim anlayışı.
Akıl ,bırakın osmanlıyı ,mutezilenin yıkmıyla birlikte devreden çıkmasıyla ,miras yedilikden başka bir şey yapmayan gittikcede geri giden devletlerin kurulmasına zemin hazırlamıştır.
bu iş türkiye cumhuriyyetiyle değişti..hala daha okadar dominant da değil.
fakat en önemli bir lider eleştrilebiliyor.
bu bile güzel.
 

eylül23

Üye
Katılım
29 Eki 2014
Mesajlar
19
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Dil devrimini başka mecralara çekip ve bununla kin kusmak ne kadar doğru sorgulanır.Dil devrimi bir çok unsuru içinde barındıran bir gereklilikti bunu Kişiselleştirme gayesi yersiz ve gereksiz.Dilde birlik yoktu Arapça Türk dil yapısına uymuyordu ve bu 18 yy beri sorgulanıyordu.Defalarca bunu düzeltme adımları atılmasına rağmen Arapça bir toplumun gerekliliğine zayıf kalıyordu.Halk dini istismar edenlerin icazetine mahkumdu ve burdaki husus din istismarcılarına bir son verme arzusuda taşıyordu.Arapça veya Osmanlıca öğrenme engeli yok isteyen bunu öğrenebilir.Atatürk mükemmel di diyemem ama haksızlığa uğradığını açıklıkla söyleyebiliri.Osmanlıdaki halk ve saray arasındaki ucurumlarıda biraz irdeleyin ve tarasız davranın.
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Dil devrimini başka mecralara çekip ve bununla kin kusmak ne kadar doğru sorgulanır.Dil devrimi bir çok unsuru içinde barındıran bir gereklilikti bunu Kişiselleştirme gayesi yersiz ve gereksiz.Dilde birlik yoktu Arapça Türk dil yapısına uymuyordu ve bu 18 yy beri sorgulanıyordu.Defalarca bunu düzeltme adımları atılmasına rağmen Arapça bir toplumun gerekliliğine zayıf kalıyordu.Halk dini istismar edenlerin icazetine mahkumdu ve burdaki husus din istismarcılarına bir son verme arzusuda taşıyordu.Arapça veya Osmanlıca öğrenme engeli yok isteyen bunu öğrenebilir.Atatürk mükemmel di diyemem ama haksızlığa uğradığını açıklıkla söyleyebiliri.Osmanlıdaki halk ve saray arasındaki ucurumlarıda biraz irdeleyin ve tarasız davranın.

Acaba bu "dil devrimi" ayık olarak mı yapıldı. Sen de onu bir "irdele" bakalım.

Ihanet1.jpg
 

eylül23

Üye
Katılım
29 Eki 2014
Mesajlar
19
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Gösterdiğiniz yazıdan anladım ki söyleyecek sözünüz yok.Bu gibi gerekçeler saçma. Ayık kafayla dini kullanıp kul hakkını gaspedenlerin altınıda da çizin bence ama o iki satırdan ibaret olmaz.
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Ayık kafayla dini kullanıp kul hakkını gaspedenlerin altınıda da çizin bence ama o iki satırdan ibaret olmaz.

You've come to the right place.

(Aşağıdaki derleme seneler evvel "internet" ortamında yayınlanmıştı. Türkçe karakterler kullanılamadığı için, ı yerine i, ş yerine s veya $ ... yazılmıştır.)

1 Kasim 1922:
-------------
MUSTAFA KEMAL KUR'AN'A KITAB-I EKMEL [mukemmel, kusursuz] DIYOR
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
<< Efendiler, yine malumdur ki, dunya yuzunde yuz milyonluk bir Arap
kutlesi vardir. Ve bunlarin Asyai kismi Ceziletularapta mutekasif
olarak arz-i mevcudiyet eder. Mazhar-i nubuvvet ve risalet olan Fahrialem
efendimiz bu kutle-i Arap icinde Mekke'de dunyaya gelmis bir vucud-u
mubarekti.
Ey arkadaslar ! Tanri birdir, buyuktur; adat-i Ilahiyyenin
tecelliyatina bakarak diyebiliriz ki: Insanlar iki sinifta, iki devirde
mutalea olunabilir. Ilk devir, beseriyetin sabavet ve $ebabet devridir.
Ikinci devir, beseriyetin ru$t ve kemal devridir.
Beseriyet birinci devirde tipki bir cocuk gibi, tipki bir genc gibi
yakindan ve maddi vasitalarla kendisile i$tigal etmeyi istilzam eder.
Allah, kullarinin lazim olan nokta-i tekemmule vusulune kadar iclerinden
vasitalarla dahi kullariyle i$tigal-i lazime-i uluhiyetten addeylemistir.
Onlara Hz.Adem aleyhisselamdan itibaren mazbut ve gayr-i mazbut ve
namutenahi denecek kadar cok nebiler; peygamberler ve resuller gondermistir.
Fakat peygamberimiz vasitasiyla en son hakaik-i diniye ve medeniyeyi
verdikten sonra artik beseriyetle bilvasita temasta bulunmaya luzum
gormemistir. Beseriyetin derece-i idrak, tenevvur ve tekemmulu her
kulun dogrudan dogruya, ilhamat-i ilahiye ile temas kabiliyetine vasil
oldugunu kabul buyurmustur ve bu sebepledir ki, Cenab-i Peygamber
hatemu'l enbiya olmustur ve kitabi, kitab-i ekmeldir. Son Peygamber
olan Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem 1394 sene evvel Rumi
Nisan icinde ve Rebiulevvel ayinin on ikinci pazartesi gecesi sabaha
dogru tan yeri agarirken dogdu. Gun dogmadan! Bugun o gundur. Filhakika
Arabi tarihlerinde bu aksam yevm-i viladetin tamam sene-i devriyesine
tesaduf ediyor. In$allah bu hayirli tesaduftur (in$allah sedalari).
Hz. Muhammed eyyam-i sabavet ve $ebabetini gecirdi. Fakat henuz Peygamber
olmadi. Yuzu nurani, sozu ruhani, ru$t ve ruyette bibedel, sozunde sadik
ve halim ve muruvvetce saire faik olan Muhammed Mustafa evvela bu vasf-i
mahsusa ve mutemayizesiyle kabilesi icinde Muhammedu'l-Emin oldu.
Muhammed Mustafa peygamber olmadan evvel, kavminin muhabbetine, hurmetine,
itimadina mazhar oldu. Ondan sonra ancak kirk yasinda nubuvvet ve 43
yasinda risalet geldi.>>
(Mustafa Kemal, Nutuk, c. 3, s.1240 - 1241)

<< Fahrialem efendimiz, namutenahi tehlikeler icinde bipayan mihnetler
ve me$akkatlar karsisinda yirmi sene calisti. Ve din-i islami tesise ait
vazife-i Peygamberisini ifaya muvaffak olduktan sonra vasil-i ala-yi
illiyin oldu. Kendisinin mazhar-i ir$adati olan butun muslimin, bilhassa
Ashab-i guzin bircok gozyasi doktuler. Fakat, mukteza-yi be$eriyet olan bu
hal-i teessurun bifaide oldugunu derhal idrak eden erbab-i fetanet,
Peygamberin arkasindan aglamak degil mesahil-i ummeti bir an evvel
husn-u tem$iyete mazhar edecek tedbir almak kanaatile toplandilar.
Resul-i Ekreme halife olacak bir emir intihabi mevzuubahis edildi.>>
(Nutuk, c.3, s.1241-1242)

<< Hakikaten emr-i hilafet [halifelik i$i], milel-i Islamiyece
[Musluman milletlerce] en buyuk maslahattir. Cunku efendiler,
Halife-i Nebeviye, ehl-i Islam arasinda rabita olan bir emarettir.
Ve ehl-i Islamin kelime-i vahdet uzere ictimalarini temin eden bir
emarettir.
Emaret iste Cenab-i Hakkin bir sir ve hikmetidir ki, teesusu
daima satvet ve kuvvetle me$ruttur. Andan maksad-i asli de def-i fesat
ve hifz-i asayis-i bilad ve tanzim-i umur-u cihad ile masalih-i ammeyi
husn-u tanzim ve tesviyeden ibarettir. Bu dahi ancak satvet ve kuvvete
menuttur; adetullah bu vechile cari olagelmistir. Buna nazaran
yukarda izah ettigimiz uc muhtelif nokta-i nazardan birincisinin-
ki kuvveti ve nufuzu olan kavmin, milletin varis-i hilafet olmasi
noktasi idi---diger nukat-i nazara mureccah ve galib olmasi tabiidir
ve Hz. Ebubekir'in bittesir makam-i hilafeti isgal etmesi isabet
oldu. Iste bu suretle zaman-i saadetten sonra hilafet unvanile bir
emaret-i Islamiye te$ekkul etti.>>
(s. 1242-1243)

7 Subat 1923:
-------------
MUSTAFA KEMAL: KANUN-U ESASI [Anayasa] KUR'ANDIR
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
<< Ey millet, Allah birdir, $ani buyuktur. Allah'in selameti, atifeti
ve hayri uzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenab-i Hak
tarafindan insanlara hakaik-i diniyeyi teblige memur ve resul olmustur.
Kanun-u Esasisi Kur'an-i Azimu$$andaki nusustur [kesin hukumlerdir].Insanlara
feyz vermis olan dinimiz, son dindir, ekmel dindir. Cunku dinimiz akla,
mantiga ve hakikate tamamen tevafuk ve tetabuk ediyor. Eger akla, mantiga
ve hakikate tevafuk etmemis olsaydi, bununla diger kavanin-i tabiiye-i
ilahiye beyninde [arasinda] tezad olmasi icab ederdi. Cunku bilcumle
kavanin-i kevniyeyi yapan Cenab-i Hakdir.
Arkadaslar, Cenab-i Peygamber mesaisinde iki dara, iki haneye malik
bulunuyordu. Bir kendi hanesi, digeri Allahin evi idi. Millet islerini
Allahin evinde yapardi. Hazret-i Peygamberin isr-i mubareklerine
[mubarek mesleklerine] iktifaen bu dakikalarda milletimize, milletimizin
hal ve istikbaline ait hususati gorusmek maksadiyla bu dar-i kudside
[mukaddes yerde] Allahin huzurunda bulunuyoruz. Beni buna mazhar eden
Balikesir'in dindar ve kahraman insanlaridir. Bundan dolayi cok memnunum.
Bu vesile ile buyuk bir sevaba nail olacagimi umid ediyorum.>>
(7 $ubat 1923 Carsamba, Balikesir Zafer-i Milli Gazetesi)

[Kazim Karabekir de bu konusmayi veriyor: Mumcu'nun kitabinda s.73]

14 Agustos 1923:
---------------
MUSTAFA KEMAL KUR'ANA ''ARAP OGLUNUN YAVELERI'' DIYOR
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^

Ugur Mumcu'nun kitabindan devam ediyorum:
[Kazim Karabekir $unlari anlatiyor:]
<< 18 Temmuz'da [1923] Islamligin terakkiye mani oldugunu haykiran
Fethi Bey ve arkadaslari [benim size naklettigim Hiristiyanlasma
tartismalarindan bahsediyor] bu maniayi nasil ve ne zaman kaldiracaklardi ?
Hukumet programi ile mi, yoksa Gazi'nin herhangi bir hamlesiyle mi ?
Bu bekleyis uzun surmedi. Hemen bu aksam (14 Agustos) heyet-i ilmiye
serefine Turk Ocagi'nda verilen cay ziyafetinde ilk tehlikeli hamle gorundu.
$oyle ki:
Ziyafette M.Kemal Pasa da, ben de davet edilmistik. Vekillerden kimse
yoktu. Hayli gec gelen M.Kemal Pasa Heyet-i Ilmiye'nin simdiye kadar ki
mesaisi ile ilgili gorunmeyerek ''Kur'ani turkceye aynen tercume ettirmek''
arzusunu ortaya atti.
Bu arzusunu ve hatta mucbir olan sebebini baska muhitlerde de soylemis
olacaklar ki, o gunlerde bana $eriye Vekili Konya Mebusu Hoca Vehbi Efendi
vesair sozune inandigim bazi zatlar $u malumati vermislerdi:
(Gazi, Kur'an-i kerim'i bazi islamlik aleyhtari zuppelere tercume
ettirmek arzusundadir. Sonra da Kur'anin arapca okunmasini namazda dahi
men ederek bu tercumeyi okutacak. O zuppelerle de isi alaya bogarak
aklinca Kur'ani da islamligi da kaldiracaktir. Etrafinda boyle bir muhit
kendisini bu tehlikeli yola surukluyor.)
Bazi yeni simalardan da bahsettikleri gibi bu aksam da bu fikre
muma$aat eden (beraber olan) bazi kimseler gorunce bu tehlikeli yolu
onlemek icin M.Kemal Pasa'ya $oyle cevap verdim:
---Devlet reisi sifatiyla din islerini kurcalamakligimiz icerde ve
disarda ki tesirleri cok zararimiza olur. Isi alakadar makamlara birakmali,
Fakat, rastgele, $unun bunun icinden cikabilecegi basit bir i$ olmadigi
gibi kotu politika zihniyetinin de ise karisabilecegi goz onunde tutularak
iclerinde arapcaya ve dini bilgilere de hakkiyla vakif degerli
sahsiyetlerin de bulunacagi yuksek ilim adamlarimizdan murekkep bir
heyet toplanmali ve bunlarin kararina gore tefsir mi ? Tercume mi yapmak
muvafiktir? Ona gore bunlari harekete gecirmelidir.
---Din adamlarina ne luzum var ? Dinlerin tarihi malumdur. Dogrudan
dogruya tercume ettirmeli....
gibi bazi hosa giden bir fikir ortaya atilinca buna karsi soyle konustum:
---Mustemlekeleri islam halkiyla dolu olan bu milletler kendi siyasi
cikarlarina gore Kur'an'i dillerine tercume ettirmislerdir. Islam dinine
ve arap diline hakkiyla vakif kimselerin bulunamiyacagi herhangi bir
heyet bu tercumeyi, mesela, Fransizcadan da yapabilir. Fakat bence
burada Maarif programimizi tespit etmek icin toplanmis bulunan bu yuksek
heyetten vicdani olan din bahsinden degil ilim cephesinden istifade
hayirli olur. Kur'an'in yapilmis tefsirleri var, lazimsa yenisini de
yaparlar. Devlet otoritesini bu yolda yipratmaktansa milli kalkinmaya
hasr etmek daha hayirli olur.
M.Kemal Pasa, beyanatima karsi hiddetle butun zamirlerini (icyuzunu)
ortaya atti:
---Evet Karabekir, arap oglunun yavelerini Turk ogullarina ogretmek icin
Kur'an'i Turkceye tercume ettirecegim. Ve boylece de okutacagim. Ta ki
budalalik edip aldanmakta devam etsinler...
Isin bir Heyet-i Ilmiye huzurunda berbat bir sekle dondugunu goren
Hamdullah Suphi ve Ru$en E$ref:
---Pasam cay hazir, herkes sofrada sizi bekliyor...diyerek bahsi kapattilar.
Bizler de hususi masadan kalkarak sofraya oturduk ve yedik ictik. Fakat
Heyet-i Ilmiye'nin butun azalari muteessir gorunuyordu.
Suphe yok ki, yakin gunlere kadar Kur'an'i ve Peygamber'i her yerde
medh-u sena eden ve hatta hutbe okuyan bir insandan bu sozleri beklemek
herkese eza [eziyet, incinme hissi] veriyordu.>>
(Ugur Mumcu, Kazim Karabekir Anlatiyor, s.94)

''Bu zavalli milletin cigerini boyle dost sifatinda nice kurtlar yemistir!'' Dr. Riza Nur
 

eylül23

Üye
Katılım
29 Eki 2014
Mesajlar
19
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yazdıklarınız bazı gerçekleri gölgeleyemez.Bu meseleyi din çerçevesine alıp sığlaştırmaktan başka bir şey değil.Bir ulusun kültürü ile dili paralel olmak zorunda ayrıca başka bir dili kullanan bir topluluk bağımsız olamaz.Latince kelimeler Türk diline ve duygu düşünce anlatım tarzına göre karakterize edilip Türkçeye uygunlaştırılmıştır.Arapçadaki gerek harf yetersizliği gerek Türk ifade tarzına uzaklığı açısından bu devrimi gerekli ve yerinde buluyorum.Atatürk ün kişisel düşüncesini dikkate almıyorum.Bu konu tarihsel ve kültürel açısından çok uzun ele alınması gerekliliğinden burda kesiyorum.Kopyala yapıştır başka bi şey yok.
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Kopyala yapıştır başka bi şey yok.

Sen anlaşılan "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan" birisisin.

Naklettiğim vesikaları "kopyala yapıştır" diye küçümsemeye çalışman, bunların önemini azaltmaz.

Yukarıda belgelenenden daha büyük "din sömürüsü" olur mu?
 

eylül23

Üye
Katılım
29 Eki 2014
Mesajlar
19
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Bigi sahipliği tartışılarak veya karşılıklı konuşularak anlaşılır.Her şeyi bildiğimi idea edemem zaten fikrim olmayan konuyada dahil olmam kardeşim. Ben din sömürüsünü bu günde gayet görüyorum.Atatürk sadece o günün şartlarına ayak uydurma gereğini görmüş.Doğru diyemem belki iki yüzlülük ben durumu dil açısından ele aldım.Karakteri dinsizliği diye bir başlık açarsan ordada ona göre yorum yaparım.
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
edebi konuşma dilinden, koyarımlı konuşma diline ne getirdi bizi....günlük konuşma 200 kelimelere kadar düşmüş....hala, harf devriminimi savunuyorsun....Müslüman birinin bunu savunacağı aklıma gelmezdi...buda benim eksikliğim,,,ortada insan var, her şeyi bekle....
 

eylül23

Üye
Katılım
29 Eki 2014
Mesajlar
19
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Eğer 200 kelimeyle konuşuluyorsa bu insanın kendi tercihidir.Açıp kitap okusunlar ve cahilliklerinden bir nebze arınsınlar.Çünkü Türk dili gayet zengin bir dildir gerisi insan tercihidir kardeş.Müslümanlıkla bunun alakasınıda çözemedim şahsen.
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
öğrensen ne olacak, kiminle konuşacabileceksin...... arap alfabesinden latin alfabesine geçmek, bu milleti tarihinden ve dininden etti...
 

Mugalata

Kıdemli Üye
Katılım
10 Mar 2014
Mesajlar
4,252
Tepkime puanı
146
Puanları
0
Konum
izmir
alfabe değişikliği geçmiş literatürümüzden bizi kopardı. bu açıdan kötü oldu. onun dışında, günümüzün internet dünyasında bize faydası oluyor.

alfabe değişikliği hiç olmayabilirdi veya daha farklı, daha uzlaşmacı biçimde olabilirdi. bunlar tartışılır.

ama dilimize asıl zararı alfabe değişikliği değil, özleştirme çabaları vurmuştur.

bununla, belli bir yere kadar olan özleştirme çalışmalarını kastetmiyorum. terimlerin türkçe karşılıklarının bulunmasını olumlu olarak görebiliriz. ama günlük konuşma diline geçmiş kelimelerin atılarak sözümona öztürkçe karşılıklarının uydurulmasını yanlış buluyorum. dilimizin kurallılığını bozmuş ve zarar vermiştir.

özleştirme çalışmaları aynı zamanda, dilde çok önemli olan nüansı kaybetmiştir. anlam incelikleri kaybolmuş, kelime azalmasına ve anlam karışıklığına yol açmıştır.
 

eylül23

Üye
Katılım
29 Eki 2014
Mesajlar
19
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Hep anı klişe gerekçelere sığınarak tarihle bağımızın koptuğunu idea edilerek bilip bilmeden ezberci bir mantıkla yazılıp duruyor.Tarihi bazı mevzuların gereğinden fazla abartılarak gerçeği yansıtmadığını neden dikkate alınmıyor.Hem tarihi bir çok kaynak tam anlamıyla yetersizdir.Kaybettiğiniz fazla bir detay yok merak etmeyin.
 
Üst