Haşim Akten:Müslüman Süper Kahraman Bendeyar

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Müslüman Süper Kahraman Bendeyar



14 Ekimde gösterime girmeye hazırlanan, Amerikalı yönetmen Joel Leang’ın yönettiği ve İslamiyet’in ilk süper kahramanının maceralarını konu alan ‘Bendeyar’ Polat'a rakip mi?
http://uyelik.haber7.com/uye-islem.php?cmd=addNews&nID=782921



Arzu Erdoğral ve Beyhan Demirci'nin röportajı

14 Ekim’de Özen Film’in dağıtımcılığıyla gösterime girecek olan, Amerikalı yönetmen Joel Leang’ın yönettiği ve İslamiyet’in ilk süper kahramanının maceralarını konu alan ‘Bendeyar’ adlı sinema filminin çekimlerinin tamamlandı.
Filmin yapımcısı Haşim Akten ve oyuncusu Yaşar Alptekinh ile söyleştik...


HEDEFİMİZ GENÇLER
Uzun yıllar devam eden tiyatronun (Gözyaşı Geceleri) ardından ilk kez sinema filmi. Bu filmi doğuran sebepler neydi? Ne için yola çıkan bir karakter?
H.A Gençlere ulaşmak için yol çıktı bu karakterimiz. Gençlerin özeneceği bir tip. Bendeyar genel bir ifade. Allah'ın kölesi anlamında kullanıyoruz. Bütün gençlerin buna özenmesini istiyoruz. Gençlere ulaşmak istiyoruz. Çünkü toplumların geleceğini gençler oluşturuyor. Saçı, sakalı ağarmış bir Akçakocaya gençler özenmez. Aksiyon bir filmde bu gibi gençlere özenebilirler. O yüzden böyle bir olgu üzerinde seneryoyu bina ettik. En büyük kahramanlardan oaln üstad Bediüzzaman'ın dediği gibi "Yüce Allah'a inanan bütün dünyaya meydan okuyabilir." Kahramanlık duygusunu bu noktaya getirebilmek için, hedefimizde gençler var ve bunun için böyle bir karakter oluşturduk.
Böyle bir senaryoda oynamanız için teklif geldiğinde ne düşüntünüz. Evet, böyle bir yapımdaki karakterler gençlere model olabilir diye düşündünüz mü? Türkiye'de çekilen filmlere baktığımızda Hollywood sinemasından etkilenen karakterler olduğunu görüyoruz. Ben bu senaryonun içerinde olmalıyımın nedeni neydi?
AMERİKALILARA AMERİKAN BİR YÖNETMENLE CEVAP VERİYORUZ
Y.A Böyle bir projede tercih edilmem benim için gurur kaynağı. Gözyaşı geceleri; kendini ispatlamış, muhafazakar kesimde çok güzel hizmetler vermiş, gençlere ulaşmış, gençlere etkilemiş bir kurum. Benim için hacca gittikten sonra insanları şöyle bir önyargısı vardı; Sinemayı, her şeyi bıraktı, kendini dine verdi. Böyle bir kişi olduğumu zannediyorlardı. Bu yargıyı yıkmak içinde benim açımdan güzel bir başlangıç oldu. Ben hala bu işi yapıyorum. İslam’a uygunluk şartımda da ben burada varım demek adına da güzel bir çalışma oldu benim için. Böyle bir projenin güzel olması, Amerikalı bir yönetmenin çekiyor olması çok ilgimi çekti. Müslümanları potansiyel terörist zanneden Amerikalılara, Amerikalı bir yönetmenle cevap veriyoruz. Bu da benim çok ilgimi çekti. Kostüme varıncaya kadar titizlikle hazırlanması işin ne kadar ciddi olduğunun göstergesi. 30 yıllık meslek hayatımda benim için bu bir referanstı. Yorucu bir çalışma oldu. Ben başrolde değilim ama ikinci karakterim. Fakat çalışanlar çok büyük emekler sarf etti. Uykusuz geceler geçirildi. 90 kişilik çok geniş bir kadro vardı. Kendi alanlarında profesyonel insanlarla çalıştık. Benim adıma bu işin sinema tarihimde bir viraj olduğunu düşünüyorum. Ben bu filmde sıfırdan başladım.
OYNADIĞIM FİLM AİLECE İZLENMELİ
Kötü bir karakter olsa da kabul eder misiniz?
Y.A Beni sevenler var. Benim içerisinde yer aldığım bir yapımı çoluk çocuk seyredecekler. Bu da bana bir sorumluluk yüklüyor. Benim rolüm iyi bile olsa senaryonun geneli kötüyse, o zaman beni seven insanları üzmüş olacağım. O nedenle aile izlenebilecek nitelikte olmalı. Bu saatten sonra mesaj ve hizmet amaçlı yapılan işlerde var olmak istiyorum. Sırf para kazanmak ve gündeme gelmek için değil…
ONLARIN KARAKTERLERİ SAHTE BİZİMKİLER İSE GERÇEK!
Uzun yıllar muhafazakâr kesim sinema dünyasına uzak durdu. Bazı çevrelerce adeta günah olarak algılandı. ABD ikonu olan Süperman'e baktığımızda artık her türlü tekniğin kullanıldığını görüyoruz. Bizim onlarla yarışabilmemiz adına çektiğiniz filmde onların şimdiye kadar kat ettiği mesafeyi göz önüne alırsak, aynı seviyeyi yakalayacak çekimler yapabildiniz mi?
H:A Amerikan sineması ile yarışmak çok zor bir iddia. Ama onlarda kahramanlığın gerçekliği konusunda bizimle yarışamazlar. Onların kahramanları hep sahte. Bizim kahramanlarımız her gerçek.
Bendeyar karakteri içerisinde Hz. Peygamberin örnek davranışları mı barındırıyor? Yani gerçeklikten kasıt bu şekilde kuşatılmış olması mı?
YAŞADIĞIN ZAMAN BU GÜCE ULAŞIRSIN
H:A Amerikalıların Süperman de dahil olmak üzere her şeyi sahte. Film sihirli bir kutu… Uçup, kaçan bir tip. Ama müminin feraseti, basireti imanından ve Allah'tan aldığı bir güç var. Bunlar gerçek güçler. Bizim kahramanlarımız gerçek kahramanlar. Tarih bunlarla dolu. Kahramanlar, gaziler, dervişler, alperenler, evliyalar bunların hepsi gerçek. Bu filmde telepatiyi işliyoruz; mesela Amerikalılar ve Ruslar telepati ile ilgili çok fazla çalışma yapmış. Beyin savaşı ile ilgili. Müslümanlarda bu güç fazlasıyla zaten mevcut. Ama bugün Müslümanlar dinlerini yaşamadıkları için bu gücü kaybettiler. Biz bu filmde “yaşadığınız zaman bu güce ulaşırsınız” mesajını veriyoruz. 100 yıl öncesinde yığınlarla böyle güçlere sahip insanlar vardı. Ama bizim kahramanlarımız onlar gibi kullanmamışlar. Kadere rıza boyutunda kullanmışlar.
RABITA DEĞİL KEŞİF
Telepati dediğimiz adı Rabıta diye geçen yada iletişimde birbirini algılama gibi bir şeyden mi bahsediyorsunuz?
H.A Rabıta değil de buna “keşif” diyelim. Rabıta dediğimiz zaman şuandaki anlaşılan durum söz konusu değil. Gerçek manası doğru ama şuan tasavvuf olarak algılanan rabıta gerçek bir rabıta değil. Hz Ömer sesleniyordu " Ey Sare dağa çekil". Sare çekiliyordu. Bir sahabe işkencelerle öldürülmek üzereyken Allah'tan selamını Efendimiz’e (SAV) ulaşmasını istiyordu. Selamün aleyküm diyor, Efendimiz mecliste ve Aleyküm selam diye cevap veriyordu. Bunlar asrısaadette yaşanan birebir olaylar. Yoksa yeni yaşanmıştı, sonradan çıkmış şeyler değil yani.
BU TASAVVUFİ BİR FİLM DEĞİL
Tasavvufun konusu içerisine giren, sizin dilinizde de keşif olarak dillendirilen olgu İslam dininin içerisinde bulunan birçok cemaat tarafından tartışılıyor. Sadece İslam dininin bundan ibaret gösterilmemesi ve bunu baz alarak bir yaşam tarzı sunulmaması gerektiğini düşünenler var. Bu tarz tepkilerden çekindiniz mi?
H:A Bu tasavvufi bir film değil. Bir tarikat, bir cemaat havası esen bir film değil. Filmdeki Akçakoca bir bilge kişilik olarak ortaya sunuluyor ve o yüzden buna telepati diyoruz. Ayrıştırmak için diyoruz. Bu bir ilim. İlmi bazda biz olaya bakıyoruz. İşin boyutunu o noktada düşünüyoruz. Tarikat havası, tasavvufi olarak düşünmüyoruz. Gerçek tasavvuflar bunu çok fazla yapmışlar. Film bunun üzerine bina edilmiş bir olay değil.
KADIN ERKEK BİRLİKTE KILINAN CUMA NAMAZI TEPKİ ÇEKEBİLİR
Filmde verilen doneler keşif üzerine. Süperman'a baktığınızda gerçek değil, hayali bir ürün. Sizin vermek istediğiniz bu imaj, (keşif denilen şeyde eğer bunlar yapılabiliniyorsa) bu olabilecek bir olgu diye mi veriliyor filmde?
H:A Olabilecek bir tek şifre var. Akçakoca talebelerine diyor ki "Sünneti seniyyeyi tam uygulayabilirseniz; anadan, babadan, evlattan herkesten daha çok Allah ve Resulünü severseniz, itaat ederseniz, büyük güce ulaşırsınız. Bugün sadece eline tespihini alıp çeker, rabıta kurar ve şunu yaparsanız büyük güce ulaşırsınız demiyor. İslami yaşarsan büyük güce ulaşırsın. Zaten Amerikalılara ayetlerle verdiğimiz cevaplar var. Kuran'ın ayetleri var. Bu savaşta biz ayetlerle cevap veriyoruz. Ama biz ayetleri yumuşak bir şekilde, kuran ayetleri okuyoruz tarzında değil. Savaşçı bir yapı var. İki tane karakterimiz var. Sanırım herkesin ilgisini çekecek. Dervişane bir zikir değil. Kıyafetlerde öyle değil. Bir savaşçı sahne var orada. Çok farklı düşündük. Biz biliyoruz, bizimkiler bir şeyleri şu böyle mi, bu böyle mi diye atlayacak. Mesela kadınlar ve erkeklerle birlikte kılınan cuma namazına tepki gösterebilirler. Ama biz Allah'a giden yola böyle bakıyoruz. Herkeste nasıl isterse bakabilir. İlahiyatçı, edebiyat profesörü ve felsefeci danışmanlarımız var. Bu danışmanlara birlikte yaptık bu filmi. İslam da olmayan ne uyduruk şeyler, ne başka şeyler var. İşin o boyutunda öyle bir kurgumuzda yok. Geçmişe yönelik bir film yapmadık. Örneğin Fatih'i canlandırsak, mesela biz Konya meşrepliyiz yıllarca Hz. Mevlana'nın mesajlarını ilettik. Mevlana'nın hayatından çok fazla kesitleri film yapabilirdik. Ama herkesin hayalinde bir Mevlana var. Siz bunu tekleştirdiğiniz zaman, tenkitler başlıyor. Benim hayalime göre Bediüzzaman başka bir Bediüzzaman. Ben ilkokuldayken zihnimde belinde silahı ile gezen bir Bediüzzaman vardı. Şimdi Bediüzzaman'ı başka anlatıyorlar. Ben ilk okuduğum kitapta böyle şeyler vardı. Ne kahraman demiştim. Etkilemişti beni.
Bediüzzaman asla öldürme taraftarı olmamış. Ama bir aksiyon insanı Farklı bir yapısı var. Kitleleri etkilemiş bir insan. Bizim filmimizde de silah var. Ama öldürmek yok.
BEN KAREKTERİ OYNAMIYORUM YAŞIYORUM
Yaşar Bey siz hangi karakteri canlandırıyorsunuz?
Y:A Akçakoca'nın sağ kolunu canlandırıyorum. Aynı zamanda öğrencisiyim aralarında telepatik bir anlaşma var. Beyinsel olarak konuşabiliyorlar. Düşünce yolu ile birbirleriyle konuşabiliyorlar.
Bazen oyunculara verilen karakteri çok uyum sağlarlar. Siz böyle bir uyumu hissettiniz mi?
Filmin çekimlerinin 1. günüydü. Bir arkadaş şu soruyu sordu bana "Yaşar ağabey, bir şey mi oldu", " “Bir şey yok” dedim." "Suratın pek durgun, biz seni neşeli görmeye alıştık, cıvıl cıvıl insansın bir şeyler var sende" diye tekrar sordu, tekrar "yok" dedim. "Ben artık bu adamım, beni Yaşar olarak görme, Hasan'ım ben" dedim. Ben senaryoyu okuduğum andan itibaren, o adam olurum. O adamdan çıkmamda bir hafta, on gün sürer. Film çekimlerinden döndükten sonra ben bir hafta daha Hasan olarak gezdim. Suratım, bakışlarım Hasan'dı. Beni yakın çevrem çok iyi tanıyor ama birçok arkadaşım "Ne oldu Yaşar sana, bir şey mi oldu" diye sordular. Ben karakteri oynamıyorum, yaşıyorum. Daha öncede hep böyle olmuştur. Ben hiçbir zaman rol yapmadım, oynadım. Ekstra rol yapma gibi bir niyetim yok. Bana senaryoda verilen karakter neyse o karakter oluyorum ben. Filmin, başından sonu hep o karakter oluyorum.
H:A Yaşar ile ilk defa biz bu projede birlikte çalıştık. Çok iyi bir dostluk kurduk. Çok yoğun çalıştı. Gitti, geldi ama ben Yaşar Beyi şimdi tanıdım. Birçok insanda Yaşar Beyi tanımıyor. Bu kadar yarım asırlık ömür yaşamış insanım İslam’ı tebliğ için bu ömrün yarısını geçirdim. Böyle güzel insanlara pek rastlamadım. İnşallah biz bir milyonu geçersek, artık gözyaşı sinemada olacak. Yaşar Bey ile çok farklı projelerde de birlikte olacağız. Sinemacılık bizim toplumumuzda farklı algılanıyor. Kim var, kimimiz var. İlk girdiğimizde kimlerimiz var çok iyi kavrayamadık. Şimdi çok şey kavradık, çok şey öğrendik. Bundan sonrası çok daha farklı olacak.
OLAY ÖLDÜRMEK DEĞİL DİRİLTMEK
Bendeyar karakterinin özelliği ne?
H:A Karakterimiz İslam’dan uzak yaşayan biri. Devletin önemli yerlerinde çalışmış bir kişi. Vatanperver birisi ama cezaevine düşüyor. Amerikalılar istemedikleri için bunu cezaevine attırıyorlar. Cezaevinde Akçakoca ile tanışıyor. Akçakoca bundaki cesareti görünce tebliğe başlıyor. Sonra olaylar başlıyor. Bu karaktere öldürmek değil, diriltmek yani İslam'ın temel öğesini tebliğ ediyor. Hz Peygamberimiz (SAV) Mekke'ye girerken dediği gibi "Bir kişinin dirilmesi, bin kişinin ölmesinden daha hayırlıdır" dediği gibi. Gerisini anlatmayayım izlesinler. Biz kurguladığımız isimlerde, olaylarda hepsinde asrısaadetten alıntılar var. (Gülüşmeler)
GENÇLER ÖMER BABADAN DEĞİL POLAT’TAN HOŞLANIYOR
İslam terör dinidir diyenlere bu filmle bir cevap verildiği söyleniyor. Nasıl bir cevap bu?
Örneğin; Hz. Peygambere hakaret eden siteler var. Akçakoca yine hakaret etmişler deyince Hz. Mevlana’nın Mesnevisini açıyor aksiyon gençler olan talebelerine, sitelerini çökertin ve yazın; “köpeklerin havlaması aya zarar vermez”… Ancak bu kadar sertliğin içerisinde kahramanlarımız öldürmüyor sadece etkisiz hale getiriyor. Yani dünyayı İslam ile tanıştırarak bütün insanları kurtarmamız gerekir mesajını veriyoruz. Ama Amerikalılar öldürüyor. Biz ise diyoruz ki; Ey Müslümanlara terörist diyenler; İslam ne kadar güçlü olursa olsun, Müslüman bir kişi ne kadar sert gözükürse gözüksün bizler asla öldürmekten yana değiliz. Fakat biz bunu şöyle söylemiyoruz. Mesela ben Hint yapımı olan “My Name Is Khan” adlı bir film izledim. Mükemmel ve herkesin izlemesi gereken bir film. Bir Müslüman’ı ancak bu kadar güzel tarif edebilirler. Ama en sonunda ne yapıyorlar? “ABD Başkanına bize böyle yapmayın, biz terörist değiliz ki” deniliyor. Biz böyle söylemiyoruz; ‘Ne olur kabul edin biz terörist değiliz’in yerine ‘bu bardaktaki çaydır, ister kabul edersiniz isterseniz de etmezsiniz.’ Tercih onlara ait. Zaten gençler bu üsluptan hoşlanıyor. Yani gençler Ömer Baba’dan değil Polat’tan hoşlanıyor.
BENDEYAR’IN SİLAHI VAR AMA İÇİNDEN KURŞUN ÇIKMIYOR
Yeri gelmişken bende bununla ilgili bir soruyu, filmin yapımcısına değil de dışarıdan nasıl bir etki bıraktığını anlayabilmek için Yaşar Bey’e sormak istiyorum. Sizce Bendeyar, Polat karakterine benziyor mu? Ona rakip olur mu?
Y:A Benzeyen hiçbir yanları yok. Siyah ile beyaz kadar farklılar. Polat’ta sonuçta silahtan kurşun çıkıyor, Bendeyar’ın ise silahı var ama içinden kurşun çıkmıyor. Sadece nefsi müdafaa için kullanılıyor. Neticede, bir Müslüman’ın silahı olmalı ve düşmandan gelebilecek tehlikelere karşı kendini koruyabilmeli. Yıllarca ülkemizde Müslümanlık aciz, fakir, pısırık, işe yaramaz dini olarak lanse edildi. Yeşilçam’a baktığınızda imamlar üç kağıtçı olarak tanıtıldı. Ama Amerikan filmlerine baktığınızda iyi bir rahip, bir kilise ya da çan sesi duyarsınız. Çünkü onlar Kiliseler Birliği olarak sinemaya sponsor oluyorlar ve para veriyorlar. Karşılığında birkaç saniye de olsa bu görüntülerin yayınlanmasını istiyorlar. O farkında bile olmadan insanın bilinçaltına yerleşiyor. Dikkat ederseniz şu anda gençlerimizin kullandığı haç şeklinde küpeler, kolyeler var. Nereden çıktı bu? Filmlerde onları çaktırmadan öyle sevimli hale getiriyorlar ki… İşte Yeşilçam bu konuda zayıf kaldı. Niye? Çünkü Müslümanlar sinemaya üvey çocuk muamelesi yaptı. Böyle olunca da meydan birilerine kaldı. Onlarda istediği gibi at koşturdu. Şimdi yavaş yavaş bunun gerekliliğini hissettik. Şimdi artık bu piyasada bizde varız, bizce bu deme saatimiz geldi artık bizim… Ben inanıyorum ki Bendeyar filminden sonra lokomotif vazifesi görecek öyle filmler gelecek ki, buna inanıyorum.
BENDEYAR’IN DAVASINI SEVECEKLER
Yaşar Bey’in söylediklerinden anlıyoruz ki, Bendeyar asla Polat gibi bir karakter değil. Ama gençler Polat’ı çok seviyor. Peki Bendeyar’ın neyini sevecek?
H:A Bendeyar’da aksiyonu olan bir karakter. Düşmana karşı kazanımları var. Güçlü bir yapısı var.
Y.A Adaletini,hırsını, davasının arkasındaki dik duruşunu, sözlerini sevecek.
YAVUZ’A YUNUS GÖMLEĞİ GİYDİRDİK
Şimdi anlattıklarından aklıma gelen gençlere empoze edilmeye çalışılan (örneğin namaz kılan gericidir, yobazdır…) Bendeyar karakteri bu algıyı da yıkacak mıdır?
Biz bir sunum, herkesin zevkle izleyeceği bir film yapıyoruz. Ama nihayetinde bu bir film. Polat karakteri uzun yıllar dizi olarak gündemde olan, milli duygulara sahip ve toplumun kendisine yapılanlara karşı tepki olarak algılandı. Örneğin Kurtlar Vadisi Irak süper bir filmdi. Askerlerimize çuval geçirme hadisesi karşısında önemli bir tepkiydi. Belki askerinizi götürseydiniz oraya o kadar etkili olmayacaktı. Bu nedenle ben onları başarılarından dolayı tebrik ediyorum hatta destekliyorum ama çözüm silah değil. Silahı birine tutsanız ve kelime-i şahadet getir deseniz, imanı kabul değil. Silah çözüm olsa o zaman herkese silah çeker kelime-i şahadet getir deriz. Ama çözüm bu değil. O nedenle bir yandan gençlerin ilgisini çekecek olan aksiyonu kullandık bir yandan da doğru öyle değil budur dedik. Daha doğrusu Yavuz’a Yunus gömleğini giydirdik.
H:A Ülkemizde büyük bir aşama kat edilmiş olsa da başörtüsü halen yasak kapsamında. Kamusal alandaki yasağı henüz tam anlamı ile konuşamıyoruz bile. Filmde birkaç başörtülü vardı. Tepki çekmemek için bunlar küçük roller miydi? Sizde kamusal alan uyguladınız mı başörtülülere?
Yok, mesela Betül karakteri örtülü ve Bendeyar’ın kızı rolünde. Önemli bir rol. Aslında bizim senaryomuzda başörtülüler daha ön plandaydı. Tıp fakültesinden atılmış bir Rümeysa karakterimiz vardı. Ama Amerikan bir yönetmenle çalışmaya başladığımda; “aksiyon olarak benden hem Amerikan filmi istiyorsun hem de konuları itibarı ile Türk filmi gibi çekmemi istiyorsun. Hangisi? Bir tercih yapmalısın” dedi. Bende macera bakımından Amerikan filmi gibi olsun dedim. O nedenle bazı bölümler atıldı.
FİLM BİR YANA HERKES GÖRSELLİĞE HAYRAN KALACAK
Çekimler nerede gerçekleşti? Ne kadar sürdü?
H:A Çekimler Bolu Gölcük’te 36 ayrı mekânda yapıldı. 5 hafta sürdü. Film bir yana herkes görselliğe hayran kalacak. Hiç unutmuyorum. Almanya’da Atatürkçü Düşünce Derneğinden bir bayan Gözyaşı Gecelerine gelmiş. Arada baktık ki her yere telefon açıp sakın kaçırmayın diyor. Bizden bir arkadaşta merak edip sormuş “nasıl beğendiniz mi” diye? Çok güzel cevabını verince bu kez arkadaşımız “söylemleri nasıl buldunuz” diye sormuş. O da “bırakın söylemleri mükemmel bir sahne gösterisiydi “ifadelerini kullanmış. Filmde bu kadar etkili olacak.
YAŞAR ALPTEKİN’E NEREDEYSE DAVA AÇACAKTIK!
Yaşar Bey sette bazen oyuncuları için ilginç anlar olur. Sizin böyle bir anınız oldu mu?
H:A Yaşar Alptekin düşünürken, Haşim Akten “ben söyleyeyim mi” diye söze giriyor ve başlıyor anlatmaya; Yaşar Bey maşallah çok güçlü bir beden yapısına sahip. Birini kucakladığı zaman artık ona yerleşmiş, sıkıyor. Kendisinin çekim sahnelerinin bittiği gün yönetmeni kucakladı, onun haberi yok yönetmen 3 gün yataktan kalkamadı. Neredeyse dava açacaktık kendisine.
Gülüşmeler…
O arada Alptekin söze giriyor, yapmayın yaa aslında yabancı diye o kadar sıkmamıştım ama…
Meğerse öğreniyoruz ki Yaşar Alptekin’in böyle yapmasının bir sebebi varmış… Üç yıl önce bir gence sarıldığında, çocuk ertesi gün gelmiş ve “ağabey beni dün nasıl sıktıysan, o gece namaz kılmaya karar verdim” demiş. Demek ki demiş Bluetooth gibi bir geçiş var. Ondan sonra birkaç kez daha öyle olmuş
BU FİLMDE HERKES AYNI DUYGUYU PAYLAŞACAK
Sohbetten çıkardığım kadarı ile aynı zamanda bu film herkes tarafından izlenecek bir nitelikte diyebilir miyiz?
H:A Bizim insanımız şekil bakımından bakıldığında ayrıymış gibi gözüküyor. Ama oturup konuştuğunda böyle bir şeyin olmadığını görüyorsun. Bu filmde herkesin aynı duyguyu paylaşacağını düşünüyorum. Çünkü zulme ve zalime karşı bir film yapıyoruz. Kime sorarsanız sorun Allah’ı seviyor. İslam düşmanları haricinde herkesin seveceğine ve beğeneceğine inanıyoruz.
Bendeyar’ın 2. si de olacak mı? Yada dizi olabilir mi?
H:A Ona seyirci karar verecek. Tabi Allah nasip ederse…
İki gala mı verilecek?
H:A Oyuncularımızdan uygun olanlar, aramıza katılmak isteyenler ve oradaki davetlilerle Medine’de hurma bahçesinde şükür galası yapacağız.
GÜNAH İŞLEMEKTEN ZİYADE GÜNAHA YAKLAŞMASINLAR
En son sözü Yaşar Alptekin’e vermek istiyorum. Gençlere nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Y:A Verilecek çok mesaj var. Ama özetleyecek olursak benim hep söylediğim bir şey var. “Günah işlemekten ziyade günaha yaklaşmasınlar. Abdestsiz dışarı çıkmasınlar. Ve büyükleri ile bol bol sohbet etsinler. Çok akıllılar ama unuttukları bir şey var. Teori ile pratik arasında çok fark var. Bizde pratik onlarda ise teori var. Onlar okuyarak, bizde yaşayarak pratik elde ediyoruz. Ben 50 yaşıma gelene kadar bu tecrübeyi elde ettim. Onun için helal dairesinde gezsinler, eğlensinler, her şeyi yapsınlar. Ama bir büyükleri ile 24 saatin en az yarım saati sohbet etsinler. Sohbet bile etmeseler büyüklerinin ne yaptığını gözlemlesinler. O bile muazzam bir derstir. Boynuzun kulağa geçmesi için bu gereklidir.
(On5yirmi5)
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
BENDEYAR NASIL BİRİ?
28662.jpg

Haşim Akten'in filmi geliyor!
Sinemalarda ses getirecek Bendeyâr filminin yapımcısı Gözyaşı Gecelerinden Haşim Akten ile konuştuk.


İddialılar… Sinema da yeni bir şey yaptıklarını, artık Türk Sinemasının değişeceğini iddia ediyorlar.
Gözyaşı Geceleri ile tanıdık onları, Konyalılar iyi bilir. Türkiye’yi dört bucak dolaşıp tiyatro gösterileri yaptılar. Dindarların, sinema, tv, tiyatro gibi faaliyetlerden uzak durmaya çalıştığı zamanlarda, Gözyaşı Geceleri, tiyatroyu bir hüviyetle sundular önümüze. Halk da tabi büyük ilgi gösterdi. Haşim Akten’in o mistik sesi Türkiye’yi de aştı bir çok Avrupa ülkesindeki gurbetçilerimizle buluştu.
Gözyaşı ismiyle Konya’da hinterlandı yüksek bir radyoları var. Kitaplar da çıkardılar bir ara. Bolca Umre programı yaptılar. Şimdi de “Bendeyâr” isimli sinema filmiyle karşımızdalar. Film 14 Ekimde, 200 farklı salonda vizyonda. Konusu, gücünü imanından alan Müslüman Kahraman Bendeyâr. Filmde Yaşar Alptekin ve Senai Demirci gibi oyuncular var. Diğer simalar da tanıdık. Amerikalı bir yönetmen tarafından çekildi film. Filmin yapımcılığını üstlenen aynı zamanda senarist ve oyuncusu, Gözyaşı Geceleri deyince aklımıza gelen ilk isim Haşim Atken, dunyabizim için merak edilenleri cevapladı.

“Bizim daha etkili olmamızı bekliyorlar”
Uzun süredir Gözyaşı Geceleri ismiyle tiyatro programları yapıyorsunuz. Konya'ya sığmadınız, yurtdışında bir çok ülkede de programlar yaptınız. Bu alanda bir eksiklik mi gördünüz? Neden özellikle bu alana eğildiniz?
Evet bu sahada bir eksiklik gördük. Bu eksikliği her inançlı insan biliyor zaten. Sinema filmleri ve TV dizileri manevi hayatımızı zedeliyor, hatta daha ötesi diyebiliriz. Biz sadece tenkit ediyoruz ama yapmıyoruz. Gözyaşı Gecelerinden etkilenen halkımız bizim daha etkili olmamızı bekliyor bizden. Bunu bizim yapabileceğimize inanıyorlar…

“Çağın dilini kullanmama problemimiz var”
Film ile ilgili sorulara geçmeden önce, genel anlamada sinema ile ilgili ne düşündüğünüzü ve özel anlamda İslam hassasiyetli film çalışmaları hakkındaki kanaatinizi öğrenmek istiyorum?
Sinema dünyada çağın etkili silahı. Bundan kurtulmanın bu asırda imkânı yok. Çaresi ise bu silahı bizim kullanmamız. Tek şehir haline gelen dünyaya bizim söyleyecek çok sözümüz var ama Müslümanlar olarak söylemiyor değil söyleyemiyoruz. Çünkü çağın dilini kullanmıyoruz. “Onlara anladıkları dilden konuşunuz” emrine uymalıyız. Bu çağın dili de bu. Çağrı ve Ömer Muhtar filmlerinden sonra dünyayı etkileyecek üçüncü bir sinema filmimiz maalesef yok. İran sineması güçlü, ödüller alıyor ama kitleleri etkileyecek filmleri maalesef yok. Bizde mi? Bizde de başta Yücel Çakmaklı ağabey olmak üzere çok şeyler yapıldı; ama artık gençler ve kitleleri farklı ve dinamik filmler istiyor. Bu konuda eksiğimiz var.

“Bendeyâr Gözyaşı Gecelerinden çok farklı”
Şimdi, Bendeyâr isimli sinema filmiyle karşımızdasınız. Filminiz Gözyaşı Gecelerinin beyaz perdeye aktarılmasından mı ibaret, yoksa bambaşka bir şeyle mi karşılaşacağız?
Hayır. Bendeyâr, Gözyaşı Gecelerinden çok farklı. Hatta bizi sevenler çok şaşıracaklar. “Gerçekten bunu Gözyaşı Geceleri mi yaptı?” diye… Çok farklı. Ama birkaç dakikalık da olsa Gözyaşı Gecelerinden bir tadı senaryomuzun içine kattık.

Filminiz nerelerde çekildi, ne kadar sürdü, çekim sürecinden bahseder misiniz biraz?
Bendeyar filmi dört ayrı beldede 36 ayrı mekanda beş haftada çekildi. Bu çok zorlu bir süreçti. İlk defa bir film yapımını üstlenmenin getirdiği zorlukları da katınca gerçekten çok yorulduk ama değer diye düşünüyorum. Hele ki bir Amerikalı yönetmenle çalışmak, işi biraz daha zorlaştırdı, inşaallah bunu filmi seyrederken herkes fark edecek.

28664.jpg


“Artık işi öğrendik”

Film çekmek başlı başına külfetli/masraflı bir çalışma iken İslam hassasiyetli bir film çekmekte ne gibi problemler var?
En başında bir filmde dini öğelerin açıktan kullanılması alışılmadık bir şey, bu camianın bunu kabullenmesinde biraz problemler yaşadık. Sinema seyircisi böyle şeyleri kaldırmaz. Bunu kabullenecekler de sinemaya gitmez. Çok sert söylemler var (tabi kendilerine göre sert). Bu anlamda senaryoyla ilgili zorluklar yaşadık. Yani bize “Kurtlar Vadisindeki Ömer Baba tiplemesi gibi dolaylı yönden anlatmalıyız” tavsiyesinde çok bulunanlar oldu. Ama ben onlara dedim ki, “Şurada çok güzel bir manzara var kaldır başını da bak demek neden itici olsun.” Bizim o kadar güzel bir dinimiz var ki. Tabi Türkiye’nin hala hayata ideolojik bakmaktan vazgeçmeyen yapısından kaynaklanıyor. Ama bunun yanında İslami bir film deyince bize çok kolaylık gösterenler de oldu. Buradan onlara teşekkür ediyorum... İslami bir filmin setini de kendinize göre oluşturmak çok zorlu bir süreç. Onu yaşadık. Çok zorlandık ama ikinci setimiz çok farklı olacak. Çünkü işi öğrendik.

Estetik kaygısı güttünüz mü?
Amerikalı yönetmenimiz ve çok usta bir görüntü yönetmenimiz vardı. Işıkçılarımız mükemmeldi. Bunu filmde göreceksiniz. Tabii ki estetik kaygısını güttük. Hatta şöyle diyebilirim. Estetik kaygısı için fazladan en az 400 bin TL harcamışızdır. Eğer bu kaygıyı taşımasaydık bu para bize kalacaktı başka yerlere kullanacaktık. Hele hele maddi imkansızlıklarla film çeken bizler için bu para çok büyük para. Gerçekten estetiğe çok değer verdik.

Neden Amerikalı bir yönetmen seçtiniz?
Öncelikle şunu söyleyeyim. Özellikle Amerikalı bir yönetmen aramadık, ama hep Amerikan filmleri gibi bir film çekmeyi istedim ve bunu her yerde dillendirdim. Rabbim de bize bir Amerikalı bir yönetmen nasip etti. Ben bunu kendisine de söyledim. Bu sorunun cevabını herkes filmi izleyince görecek. Neden Hz. Hamza’yı Anthony Quinn oynadı. Bizim için de bu sorunun cevabı bu.
“İmanın gücünü anlatmaya çalışıyoruz”

Amacınız Süperman ya da Polat Alemdar ile yarışmak ya da onlara ikâme bir rol-model mi ortaya koymak? Nedir amacınız?
Hayır, asla! Maksadımız ne Süperman oluşturmak ne de başarılarını takdir ettiğim Polat Alemdar’ı taklit etmek. Biz başka bir şey yapıyoruz. İmanın gücünü anlatmaya çalışıyoruz. Bu çok farklı bir ve çok zor bir şey. Gençlerimize hemen özenecekleri tipleri oluşturmak için bir şeyler yapılır ama İslam hassasiyetleriyle, gençlere aksiyoner bir şekilde göstermek zorlu bir iş, biz bunu yapıyoruz. Yani Yavuz’a Yunus gömleğini giydiriyoruz. Bu gerçekten çok zorlu bir iş.

Neyi anlatmaya çalışıyorsunuz filmde?
Çağın emperyalistlerinin güçleri karşısında aciz kaldığını hisseden Müslümanlara, Akif’in dediği “iman dolu göğsüm gibi serhaddim var” mesajını, film diliyle vermeye çalışıyoruz. Esmaül Hüsna’ya ayinedar olmak ve Sünnet-i Seniyye’ye tabi olmak büyük gücün sırrı ama film tadında gençleri özendirecek, gücümüz nispetinde aksiyonlar katarak… Bir de İslam’ın terör dini değil sevgi dini olduğunu..


28665.jpg


“Tasavvuf değil telepati”

Tasavvuftan ne kadar etkilendiniz filminizde?
Tabii ki tasavvuf bizim çok zengin bir hazinemizdir. Ama biz bunu tasavvufi bir nitelikten çok çağın ulaştığı “telepati” ilmi olarak aldık. Tasavvufun zenginliğinden de istifade ettik açıkçası…

Filminizde bir de zikir sahnesi var, Kurtlar Vadisi iki filminde kullandı, New York’ta Beş Minarede de gördük. Neden özellikle zikir sahnesi koymayı tercih ettiniz?
Tabi herkesin böyle bir soruyu bize soracaklarını, onlara benzemenin hoş olmadığını elbette çok tartıştık. Ama onlara mı benzetiyorsunuz sorusunun, zikrin ehemmiyetinin yanında çok cılız kalacağını düşünüyorum. Kaldı ki telepatinin temellerindendir Müslümanın zikirde olması. Büyük güçtür. Zaten bizim zikrimizde dervişane bir zikirden çok savaşçı bir ruhun olduğunu fark edecekler.

“Şükür galası da yapacağız”
Filmin medya gösterimi olacak mı?
İnşaallah 9 Ekim’de İstanbul’da medya için bir galamız olacak. Ayrıca Medine’de Mart ayında bir Şükür Galası yapacağız.

Kaç salonda vizyona giriyor film, yurtdışında da gösterilecek mi?
Şu an kesin değil ama tahminen 200 kopya diyoruz. Tahminen bir hafta sonra da Avrupa’da vizyona girecek inşaallah.

Son olarak söylemek istedikleriniz?
Dualarla geldik bu noktaya dualarla çok güzel şeyler olacak inşaallah. Dünya değişiyor, Türkiye değişiyor, Türk sineması da değişecek. Teşekkür ederim.
Film hakkında bilgi almak isteyenler de http://bendeyar.com veya http://www.facebook.com/Bendeyar adreslerinden takip edebilir.

Yusuf Temizcan söyleşti

GYY notu: İslami sinema, İslami film tamlamalarını İslami parti, İslami gazete, İslami mizah, İslami edebiyat tamlamalarını sorunlu bulduğumuz gibi sorunlu buluyoruz. Değerli mücadele insanı Haşim Akten Beye de daha doğru bir isimlendirme öneririz. Bizim Müslümanca kaygılarımız bir eseri İslami yapmaya yetmez ama Müslümanca yapabilir o eseri. Yani İslami film değil Müslümanca film; İslami dergi değil, Müslümanca dergi, Müslümanca mizah, Müslümanca edebiyat... Çok sloganik görünebilir ama en azından yaptığımız işlerin eksikliklerinin İslama mal edilmesinin önüne geçecek bir isimlendirme bu. Bu isimlendirmenin babası Rasim Özdenören'e minnettarız açıkçası! Dikkatli Müslümanların yılları kaybetmesinin önüne geçebilmesine vesile oldu o...
 

türkü

Kıdemli Üye
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
4,973
Tepkime puanı
975
Puanları
0
kimse örümcek adam'a takke takıp, secdeye vardırmacak mı bundan sonra yani :p ama polat'a rakip felan dendigine göre çizgi kahraman degil gibi bu :)
 

Mahpeyker

Kıdemli Üye
Katılım
2 Eyl 2009
Mesajlar
4,456
Tepkime puanı
742
Puanları
0
almanyada vizyona girdigi zaman
ilk gidenlerden olacagim insAllah

destekliyorum böyle dini filimleri
nede olsa tv yi ,kitaptan daha cok tercih
eden bir milletiz .ahlaksizligi asilayan ,
atalarimizin sanini kücük düsüren ,dizilerin ve
filimlerin yerini böyle dini temellerin olusturdugu
diziler ve filimler almali !!!
 
Üst