İbni Teymiyyeciye Nasihat

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
Cezbe ve Sekr hali İslamda suç isnadını kaldırıyor muymuş, araşrırdınız mı?
tarikatçiler tevil edilemeyecek kadar küfr ve isyan içeren cümleler Allah dostu payesi verdikleri şahıslardan çıkınca, bu sekr halinde der aklamaya çalışırlar.

Bir kişi sekr halinde iken adam öldürse, zina etse, içki içse sekr ya da cezbe hali o suç isnadını o şahıstan kaldırıyor mu, sizin mezhep böyle mi araştırdınız mı?

Yoks sekr hali ile işlenen suçlar da ayıkken işlenmiş gibidir mi diyor.
Allah'ını seversen, Ehl-sünnetten kıl kadar ayrılmayız diyen sizler, bu Allah'ın en yakın dostu ilan ettiğiniz şahısların inançalrından hangisini biliyorsunuz, araştırdınız da Allah dostu ilan ediyorsunuz.
Kabeyi yıkmaya gelen karmatilerin içinde bile bu Allah dostu dediğiniz adamlardan var, başta Hallacı mansur, öldürülmesi enel hak dediği için denir, alakası yok siyasi olarak karmati olduğu için öldürülmüş bir şahıs. Arabiyi ve fikirlerini ne kadar tanıyorsun' mevlanayı, tebrizi ne kadar tanıyorsun...

aman biat et şeyhin ne derse o, Allah sana bir akıl vermiş sakın kullanayım deme, küfre girersin neuzubillah.


Tapatalklandı.

Allah-u Teâlâ’nın Sevgilileri’nin İfşaatlarına
İzah ve Açıklamalar (40)


Hallâc-ı Mansûr -kuddise sırruh-

"Ferdâniyyet Evi"ne Giren En Büyük Velî:
Tasavvuf târihinin yetiştirdiği müstesnâ sîmâlardan olan ve tecelliyât-ı ilâhî'ye mazhar olduğu bir sırada: "Ene'l-Hakk = Ben Hakk'ım!" sözünü söylediği için, asrın ulemâsının tahrîkiyle fecî şekilde katledilen Hallâc-ı Mansûr -kuddise sırruh- Hazretleri de (858- 919) Hâtemü'l-evliyâ'dan ve vâris olduğu "Ferdâniyyet" mertebesinden sözetmiştir.
Mîlâdî on ikinci asırda İran taraflarında yaşayan Aynü'l-kudât Hemedânî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin, bugün Hindistan'da mahfûz bulunan "Kitâbu't-Temhîdât" isimli eserinde, Hazret'in Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin üslûbuna benzer bir üslûpla, Allah dostlarının en büyüğü olan, "Ferdâniyyet" mertebesine çıkarılan, O'nun kibriyâ ve heybetinin perdesi kendisinden kaldırılan ve Hakk'ın himâyesi altında nefsin düşmanlığından korunan bir zâttan bahsettiği açıkça müşâhade edilmektedir.
İşte bu eserde nakledildiğine göre o, alâmetlerinden açıkça anlaşılacağı üzere, Hâtemü'l-evliyâ olan zâta işaret ederek şöyle söylemiştir:
"Allah kullarından bir kulu en büyük dostu yapmayı dilediği vakit; ona zikir kapısını açar, yakınlık kapısını ona aralar, onu Tevhîd kürsüsünün üzerinde oturtur, sonra da ondan perdeyi kaldırarak, müşâhade yolu ile ona 'ferdâniyyet' i gösterir. O 'ferdâniyyet'; yâni 'teklik' evine girer, O'nun Kibriyâ ve Cemâl'ini keşfeder. Gözü Cemâl'e ilişince de, artık kendisi diye bir şey kalmaz. Fânî olan (bu) kul, o an Hakk ile bâkî olur; Sübhân olan Allah'ın himâyesinde o, nefsin dâvâlarından uzak olur." (Aynü'l-kudât Hemedânî, "Kitâbu't-Temhîdât", Hindistan Kütüphanesi [Mektebetü'l-Hindî], nr.: 445, vr. 68)
Bunun sırrını size arzedelim:
Farz-ı muhâl ki, senin en yakın bir dostun var. Fakat Allah-u Teâlâ'dan daha yakın bir dost olamaz, Vallâhi olmaz! O'nu bulan başka dostu neyler? Dost olarak O yeter!..
Allah muhabbeti öyle bir muhabbettir!..
Allah-u Teâlâ ona bin tâne can verse, bin tâne de cânân verse, Allah-u Teâlâ'yı tercîh eder, bin canından da, bin cânânından da vazgeçer. Görülmeyen Allah'a bu yapılmaz... Has odanın sırları buna derler işte!
Seyyid-i Kâinât Sebeb-i Mevcûdât -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in hayatı boyunca yaptığı bir duâları şöyledir:
"Ey Allah'ım! Beni bağışla, bana acı, en yüce Arkadaş'a kavuştur!" (Buhârî, Tecrîd-i sarîh: 1665)
Onun arkadaşı O idi ve âhirete intikâl ederken de son kelâmı bu oldu. Hayâtı boyunca Allah-u Teâlâ ile arkadaşlık yaptı ve en çok sevdiği arkadaşına kavuştu.
Bir kişi o kişiyi görecek ki arkadaş olsun. Görülmeyen bir kişi arkadaş olamaz. Görecek ve bilecek ki, O'nunla olacak…
O'nunla arkadaşlık ne demek? O içeride olup, onu idâre eder; sen O'nu göremezsin!..
Farz-ı muhâl ki bir tulum var, tulumu O idâre ediyor; herkes tulumu görüyor, içeride tasarruf edeni görmüyor!
Görünmeyen, bilinmeyen bir kişiyle arkadaşlık olmaz. Göreceksin, bileceksin, tanıyacaksın ki sana arkadaşlık yapsın. O sana duyuracak; O sana duyurmadıkça duyamazsın. Bu "Hakkâ'l-yakîn" bir ilimdir, diğerleri ise "Ayne'l-yakîn"dir.
Sen bir maskeden ibâretsin; O sana kendini duyuracak, O sana kendini gösterecek ve bildirecek ki bilmiş ve görmüş olasın. Hep O, hep O'ndan… Maskenin ne hükmü var? Bir kâğıt parçası!.. Senin kâğıt parçasından ne farkın var? Senin masken etten, onu da halkeden O…
Bu ifşaatları açmaya kendimi lâyık bile görmüyorum, çoğunu onun için açmıyorum. Açık amma kapalı. Zâhirini anlıyorsunuz, orada kalıyorsunuz; aslını bilmeniz mümkün değil!.. Çünkü O'nu bilmen için de o olman lâzım, o işin Hakkâ'l-yakîn'i olman lâzım…

http://www.hakikat.com/dergi/183/izah183.html
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
İşin enteresan yanı Şeyhul İslam İbn Teymiyye'nin görüşerini tenkit eden namususuzların, iş Şeyh-i Ekber Muhyiddin İbn Arabi'nin ehl-i sünnete (eşarilik-maturidilik) aykırı görüşlerini hasır altı etmeleri gerçek yüzlerini göstermesi açısından yeterlidir...

İbn Arabi, Eşarilerin saldırdığı İslam filozoflarının görüşlerinden istifade eder, onları geliştiri, tenkit ettiği yerlerde, ya tasavvuftan, ya mutezileden, ya eşarilikten farklı görüşler alır, bunları da geliştirir, hepsini cem eder...Onu Şeyh-i Ekber yapan özelliklerden biri budur...
İbn Teymiyye'nin görüşerini tenkit eden namususuzların.......
Senin o dilin eğer tevbe etmesse dibinden kurusun.Edebsiz,haysiyetsiz çukur adam seni.
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Allah-u Teâlâ’nın Sevgilileri’nin İfşaatlarına
İzah ve Açıklamalar (40)


Hallâc-ı Mansûr -kuddise sırruh-

"Ferdâniyyet Evi"ne Giren En Büyük Velî:
Tasavvuf târihinin yetiştirdiği müstesnâ sîmâlardan olan ve tecelliyât-ı ilâhî'ye mazhar olduğu bir sırada: "Ene'l-Hakk = Ben Hakk'ım!" sözünü söylediği için, asrın ulemâsının tahrîkiyle fecî şekilde katledilen Hallâc-ı Mansûr -kuddise sırruh- Hazretleri de (858- 919) Hâtemü'l-evliyâ'dan ve vâris olduğu "Ferdâniyyet" mertebesinden sözetmiştir.
Mîlâdî on ikinci asırda İran taraflarında yaşayan Aynü'l-kudât Hemedânî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin, bugün Hindistan'da mahfûz bulunan "Kitâbu't-Temhîdât" isimli eserinde, Hazret'in Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin üslûbuna benzer bir üslûpla, Allah dostlarının en büyüğü olan, "Ferdâniyyet" mertebesine çıkarılan, O'nun kibriyâ ve heybetinin perdesi kendisinden kaldırılan ve Hakk'ın himâyesi altında nefsin düşmanlığından korunan bir zâttan bahsettiği açıkça müşâhade edilmektedir.
İşte bu eserde nakledildiğine göre o, alâmetlerinden açıkça anlaşılacağı üzere, Hâtemü'l-evliyâ olan zâta işaret ederek şöyle söylemiştir:
"Allah kullarından bir kulu en büyük dostu yapmayı dilediği vakit; ona zikir kapısını açar, yakınlık kapısını ona aralar, onu Tevhîd kürsüsünün üzerinde oturtur, sonra da ondan perdeyi kaldırarak, müşâhade yolu ile ona 'ferdâniyyet' i gösterir. O 'ferdâniyyet'; yâni 'teklik' evine girer, O'nun Kibriyâ ve Cemâl'ini keşfeder. Gözü Cemâl'e ilişince de, artık kendisi diye bir şey kalmaz. Fânî olan (bu) kul, o an Hakk ile bâkî olur; Sübhân olan Allah'ın himâyesinde o, nefsin dâvâlarından uzak olur." (Aynü'l-kudât Hemedânî, "Kitâbu't-Temhîdât", Hindistan Kütüphanesi [Mektebetü'l-Hindî], nr.: 445, vr. 68)
Bunun sırrını size arzedelim:
Farz-ı muhâl ki, senin en yakın bir dostun var. Fakat Allah-u Teâlâ'dan daha yakın bir dost olamaz, Vallâhi olmaz! O'nu bulan başka dostu neyler? Dost olarak O yeter!..
Allah muhabbeti öyle bir muhabbettir!..
Allah-u Teâlâ ona bin tâne can verse, bin tâne de cânân verse, Allah-u Teâlâ'yı tercîh eder, bin canından da, bin cânânından da vazgeçer. Görülmeyen Allah'a bu yapılmaz... Has odanın sırları buna derler işte!
Seyyid-i Kâinât Sebeb-i Mevcûdât -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in hayatı boyunca yaptığı bir duâları şöyledir:
"Ey Allah'ım! Beni bağışla, bana acı, en yüce Arkadaş'a kavuştur!" (Buhârî, Tecrîd-i sarîh: 1665)
Onun arkadaşı O idi ve âhirete intikâl ederken de son kelâmı bu oldu. Hayâtı boyunca Allah-u Teâlâ ile arkadaşlık yaptı ve en çok sevdiği arkadaşına kavuştu.
Bir kişi o kişiyi görecek ki arkadaş olsun. Görülmeyen bir kişi arkadaş olamaz. Görecek ve bilecek ki, O'nunla olacak…
O'nunla arkadaşlık ne demek? O içeride olup, onu idâre eder; sen O'nu göremezsin!..
Farz-ı muhâl ki bir tulum var, tulumu O idâre ediyor; herkes tulumu görüyor, içeride tasarruf edeni görmüyor!
Görünmeyen, bilinmeyen bir kişiyle arkadaşlık olmaz. Göreceksin, bileceksin, tanıyacaksın ki sana arkadaşlık yapsın. O sana duyuracak; O sana duyurmadıkça duyamazsın. Bu "Hakkâ'l-yakîn" bir ilimdir, diğerleri ise "Ayne'l-yakîn"dir.
Sen bir maskeden ibâretsin; O sana kendini duyuracak, O sana kendini gösterecek ve bildirecek ki bilmiş ve görmüş olasın. Hep O, hep O'ndan… Maskenin ne hükmü var? Bir kâğıt parçası!.. Senin kâğıt parçasından ne farkın var? Senin masken etten, onu da halkeden O…
Bu ifşaatları açmaya kendimi lâyık bile görmüyorum, çoğunu onun için açmıyorum. Açık amma kapalı. Zâhirini anlıyorsunuz, orada kalıyorsunuz; aslını bilmeniz mümkün değil!.. Çünkü O'nu bilmen için de o olman lâzım, o işin Hakkâ'l-yakîn'i olman lâzım…

http://www.hakikat.com/dergi/183/izah183.html

Bi tane hatmül velici bile seyyiat bakımından fazlaydı foruma bir de sen mi çıktın şimdi başımıza.
Belli oldu senin neden hiçbir şey anlamama istikametinde gittiğin, habire tarikat ulularından bahsettiğin.
Meğerse lafı kendi ulu'na getirecekmişsin, kafan hayırlı olsun kardeş, çok güzelmiş, o kafa içindeki organı pek işe yarıyor saymasan da
bir gün sana lazım olacak unutma!



Tapatalklandı.
 

Ahi Evran

Profesör
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,695
Tepkime puanı
14
Puanları
38
Yaş
45
İbn Teymiyye'nin görüşerini tenkit eden namususuzların.......
Senin o dilin eğer tevbe etmesse dibinden kurusun.Edebsiz,haysiyetsiz çukur adam seni.

İlmin bir namusu vardır, namussuzluk yapmayacaksın, sen namustan sadece çukur anlıyorsun, kendi çukurunda debelenmeye devam et, Allah hidayet etsin...
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
İlmin bir namusu vardır, namussuzluk yapmayacaksın, sen namustan sadece çukur anlıyorsun, kendi çukurunda debelenmeye devam et, Allah hidayet etsin...

Akıllı adamsın vesselam, her görüşü mota mod aynı olmadan da nasıl diyalog kurulur, nasıl insan olunur lisanı hal ile gösteriyorsun...


Tapatalklandı.
 

Ahi Evran

Profesör
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,695
Tepkime puanı
14
Puanları
38
Yaş
45
İbn Teymiyye düşmanlığı üç, beş cahilin zırvaları... demişsiniz. Ayrıca "kitaplığımın yarısından fazlası Tasavvuf kalsikleridir"demişsiniz.Bir mürşidiniz ,bir şeyhiniz var mı?Yani tarikata girip tasavvufu yaşadınız mı?Sırf okuyarak nefsinin dercelerinimi aşacağını mı sanıyorsun?Yaşamadan tasavvufu anlayabileceğini mi sanıyorsun? Birde takita girmek var alınmak var.Binler bu yola girirde çoğu dökülür.Nefs derecelerini aşmak kalpten dünya sevgisini çıkarmak herkezin yapacağı şey değil. İbn Teymiyye ve peşinden gidenler neler yaptı biliyormusun bilmemezlikten mi geliyorsun?

Vehhabiler bir şeyler yapmıştır, doğrudur, bunu İngiliz-Osmanlı çekişmesi olarak görmek ne kadar doğru ise, Arap-Türk çekişmesi olarak da görmek gerekir, tıpkı beni ümmeyye-beni haşim çekişmesi gibi ki bu çekişmenin nelere malolduğu da ortada, sorun daha köklerde...Vehhabiler, İbn Teymiyye'nin peşinden gitmezler, İbn Teymiyye Hanbelidir, Vehhabiler ehl-i hadistir, İbn Teymiyye'ye bakmazlar, hadislere bakarlar, yine enteresandır bugün Suud yargı ehl-i hadis değil Hanbelidir!...

Tarikatlarla bir alakam yoktur, bir tarikatım yok! Tarikatlardan hazzetmem, özellikle mürdilerini tavaf ettiren kimselerden hazzetmem! Müridlerine şahsiyet kazandırma gayretinde olan bir kaç mürşid vardır, ancak dediğim gibi tarikatlarla işim olmaz!

Halvetileri severim...

Şeyh-i Ekber, mürşidsiz de seyr-u süluk olabileceğinden bahseder, bu bana yeter, anlayana!...
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
İlmin bir namusu vardır, namussuzluk yapmayacaksın, sen namustan sadece çukur anlıyorsun, kendi çukurunda debelenmeye devam et, Allah hidayet etsin...
İbni Teymiye, Kitab-ül Arş isimli eserinde, “Allah Arş'ın üzerinde oturur, kendisi ile beraber oturması için Resulullaha da yer bırakır” diyor. Essırat-ul-müstekim kitabında da, ibni Abbas gibi büyük sahabilere kâfir demiştir. (Keşfüzzunun)

El-ubudiyyet kitabında ise, Allahü teâlânın ismini zikretmenin bid’at ve dalalet olduğunu bildirmekte ve tasavvuf âlimlerine çirkin iftiralar yapmaktadır.

(Arş kadimdir) diyor. (Akaid-i Adudiyye şerhi)

(Şam camiinin minberinden inerken “Allah gökten yere, benim indiğim gibi iner” dedi.) [İbni Battuta -Tuhfetünnüzzar tarihi]
(Kaza namazı kılmak lazım değildir) derdi. Halbuki dört mezhepte de farzdır.

Cehennem azabının sonsuz olmadığını söylerdi. Kâfirlerin Cehennemde sonsuz kalacaklarına dair bir çok âyet-i kerime vardır.(Bekara 81, Ahzab 65, Fussilet 28, Zuhruf 74)

(Ömer çok yanılmıştır) diyerek, imam-ı Ahmed’in bildirdiği (Allahü teâlâ, doğru sözü, Ömer’in dili üzerine koymuştur. [O hiç yanılmaz]) hadis-i şerifine karşı gelmiştir.
Allah dilerse, bir sivrisineğin sırtına yerleşir de, sivrisinek Onun kudreti ve rububiyetinin lutfü ile Onu yüklenip kaldırır. Böyleyken Allah Arş’ın üzerine nasıl yerleşmez? (Beyan Telbis el-Cehmiyye, 1/568)
u konuda, Zahid-ül-Kevseri diyor ki:
İbni Teymiyye’nin Allahü teâlâ hakkındaki sözü işte budur. Sanki mabudunun sineğin sırtına oturması, gerçek bir işmiş gibi, bunu, Allahü teâlânın, sineğin sırtından daha geniş olan Arş’ın üzerinde karar kılmasına delil olarak ileri sürüyor! Allahü teâlâ, bundan münezzehtir. İbni Teymiyye ve yandaşlarından önce, insanlardan, böylesi akılsızca bir söz söyleyen bir kimseyi bilmiyorum. Bu öyle bir cinnet getirmektir ki, üzerinde hiçbir cinnet getirmek yoktur. Allah, onların vasfettiklerinden münezzehtir. Sineğin taşıdığı bir mabud tasavvur eden biri, muhatap bile alınmaz. (Makalat-ül-Kevseri, 301)
İbni Battuta, ibni Hacer-i Mekki, imam-ı Sübki, kendi oğlu Abdulvehhab, izzeddin bin Cema'a, Ebu Hayyan Zahiri, Zahid-ül Kevseri, Yusuf-i Nebhani, imam-ı Şarani, Ahmed bin Seyyid Zeyni Dahlan, Şeyh-ül-İslam Mustafa Sabri Efendi gibi nice âlimler İbni Teymiye’ye reddiyeler yazmışlar, dalalet ve küfürlerini açıklamışlardır.
Demek bu alimler ilmin namusunu muhafaza edemiyorda haşa namussuz oluyor.Bu mücessime namuslu ve O sapığa sahip çıkanlar namuslu oluyor.?Yazıklar olsun senin gibi çukur adama.
 

Ahi Evran

Profesör
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,695
Tepkime puanı
14
Puanları
38
Yaş
45
İbni Teymiye, Kitab-ül Arş isimli eserinde, “Allah Arş'ın üzerinde oturur, kendisi ile beraber oturması için Resulullaha da yer bırakır” diyor. Essırat-ul-müstekim kitabında da, ibni Abbas gibi büyük sahabilere kâfir demiştir. (Keşfüzzunun)

Dedim ya ilmin de bir namusu vardır diye!...

İbn Teymiye, söz konusu kitabının onlarca yerinde İbn Abbas adını kullandığı zaman “Radıyallahu anhuma = Allah ikisinden de/ondan da babasından da razı olsun” ifadesini kullanmıştır. Bu husus tek başına, o iddayı çürütmeye kâfidir.

http://www.sorularlaislamiyet.com/article/11077/ibni-teymiye-nin-essirat-ul-mustekim-kitabinda-ibni-abbas-ragibi-buyuk-sahabelere-kafir-denmis-midir.html

El-ubudiyyet kitabında ise, Allahü teâlânın ismini zikretmenin bid’at ve dalalet olduğunu bildirmekte ve tasavvuf âlimlerine çirkin iftiralar yapmaktadır. (Arş kadimdir) diyor. (Akaid-i Adudiyye şerhi)
El-Ubudiyette, Abdülkadir Geylani vb sufilerin görüşlerindne bahseder, onlardan istifade eder...Sahih hadislerde lafzatullah ile mustakil zikir olmadığı için tenkit eder...

Arş konusuna gelince, burada kendi hataları olduğu gibi, düşmanlarının saptırmaları da vardır...

(Şam camiinin minberinden inerken “Allah gökten yere, benim indiğim gibi iner” dedi.)[İbni Battuta -Tuhfetünnüzzar tarihi]
(Kaza namazı kılmak lazım değildir) derdi. Halbuki dört mezhepte de farzdır

İbn Batututa'nın yalanı...
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
İbn Batututa'nın yalanı...

İbni Battuta'nın rahimehullah söylediğinin doğru olduğunun pek çok delili vardır. İhsan Şenocak, İnkişaf dergisi, No:7'de şu bilgileri verir:

İbn Teymiyye’nin, tecsim akidesini zaman zaman konuşmalarına taşıdığı, minber ve kürsülerde savunduğu bilinmektedir. Çağının tanıklarından İbn Battuta, Ebu Hayyan ve İbn Cehbel’in şahadetleri bu noktada önem arz etmektedir. İbn Battuta’nın seyahat ettiği ülkelerdeki gözlem ve hatıralarını anlattığı “Tuhfetu’n-nuzzar fî ğaraibi’l-emsar” adlı eseri, İbn Teymiyye ve Onun tecsim akidesi ile alakalı ilginç bilgiler vermektedir:

Dımaşk şehrinde çeşitli konularda konuşan fakat aklından zoru olduğu anlaşılan Hanbeli fakihlerinin ileri gelenlerinden Takıyyuddin İbn Teymiyye adında biri vardı. Halka vaaz verir, insanlarda Ona karşı ileri derecede saygı gösterirlerdi. İbn Teymiyye, yaptığı bir konuşmadan dolayı fakihlerin tepkisini çekmişti. el-Meliku’n-Nasır’ın huzuruna çıkarılıp, kadılar tarafından sorgulandı ve hapse atıldı. Yıllarca hapiste kaldı. Bu müddet içerisinde 40 ciltten oluşan ve adını “el-Bahru’l-muhit” koyduğu bir tefsir kaleme aldı. Annesinin ricası üzerine sultan Onu serbest bıraktı. İbn Teymiyye, Dımaşk de bulunduğum sırada –önceden- tutuklanmasına sebep olan ifadeleri tekrar etti: Cuma günü cemaat olarak hazır bulunduğum camide, insanlara vaaz ve nasihatta bulunurken minberin merdiveninden bir basamak aşağıya inerek “muhakkak ki Allah Teala benim buradan indiğim gibi dünya semasına inmektedir.” şeklinde bir cümle sarfetti. Maliki fakihi İbn Zehra söylediklerine karşı çıktı. Cemaatte ayağa kalkıp sarığı başından düşünceye kadar ona dayak attı. Neticede bir daha tutuklandı ve hapsedildiği kalede ölünceye kadar tutuklu kaldı. [44]

İbn Teymiyye’yi ta’dil eden biyografi yazarlarının reddettiği bu ifadeyi, farklı vurgularla müfessir Ebu Hayyan “el-Bahru’l-Muhît” ve “en-Nehru’l-mâd” adlı tefsirlerinde nakletmektedir.

İ. Şenocak'ın sözü burada bitti.

***

İlave olarak şu tespitleri aktaralım (tercüme bana aittir):

http://geocities.internetarchaeology.org/~abdulwahid/muslimarticles/albaniImportant.1.txt

"İbn Battuta'nın anlattığı hadise bazı kişiler tarafından inkar edilmiştir; bilhassa İbni Teymiyye'nin destekçileri tarafından. Çünkü İbni Teymiyye'nin “muhakkak ki Allahü teâlâ benim buradan indiğim gibi dünya semasına inmektedir” şeklinde bir cümle söyleyip Allahü teâlânın nüzulünü göstermek için minberden bir basamak inmiş olabileceğine inanmıyorlar. Ancak, İbni Battuta'nın anlattığını uydurma ve yanlış olarak kabul etsek bile, şunun bilinmesinde fayda var ki asrının en büyük hadis alimi Hâfız İbni Hacer el-Askalânî Ed-duraru’l-kâmine isimli kitabında (I, 164) benzer bir olayı rapor etmektedir. h.705/m.1305 yılında (İbni Battuta'nın anlattığından 21 sene önce) meydana gelen bu olayda, İbni Teymiyye yine Allahü teâlânın nüzulünü nasıl tahayyül ettiğini anlatmak için minberin basamaklarından inmiştir. Hâfız İbni Hacer'in bu olay için kaynağı İbni Teymiyye'nin kendi talebelerinden Süleyman Necmeddin el-Tufi el-Hanbeli'dir (vefatı h.716/m.1316)."
 

Ahi Evran

Profesör
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,695
Tepkime puanı
14
Puanları
38
Yaş
45
"İbn Battuta'nın anlattığı hadise bazı kişiler tarafından inkar edilmiştir; bilhassa İbni Teymiyye'nin destekçileri tarafından. Çünkü İbni Teymiyye'nin “muhakkak ki Allahü teâlâ benim buradan indiğim gibi dünya semasına inmektedir” şeklinde bir cümle söyleyip Allahü teâlânın nüzulünü göstermek için minberden bir basamak inmiş olabileceğine inanmıyorlar. Ancak, İbni Battuta'nın anlattığını uydurma ve yanlış olarak kabul etsek bile,


Uydurmadır çünkü o tarihte İbn Teymiyye zindadadır!...


şunun bilinmesinde fayda var ki asrının en büyük hadis alimi Hâfız İbni Hacer el-Askalânî Ed-duraru’l-kâmine isimli kitabında (I, 164) benzer bir olayı rapor etmektedir. h.705/m.1305 yılında (İbni Battuta'nın anlattığından 21 sene önce) meydana gelen bu olayda, İbni Teymiyye yine Allahü teâlânın nüzulünü nasıl tahayyül ettiğini anlatmak için minberin basamaklarından inmiştir. Hâfız İbni Hacer'in bu olay için kaynağı İbni Teymiyye'nin kendi talebelerinden Süleyman Necmeddin el-Tufi el-Hanbeli'dir (vefatı h.716/m.1316)."

Askalani'nin ne dediğine tam olarak bakmak lazım, sonuçta İbn Teymiyye'nin bu tip görüşlerini kabul etmiyor olabilir, tenkit ediyor olabilir, bunda bir sakınca yok, zira olsa idi kendisi Buhari'yi şerh ederken İbn Teymiyye'ye atıflar yapmazdı, ondan istifade etmezdi...
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Dedim ya ilmin de bir namusu vardır diye!...

İbn Teymiye, söz konusu kitabının onlarca yerinde İbn Abbas adını kullandığı zaman “Radıyallahu anhuma = Allah ikisinden de/ondan da babasından da razı olsun” ifadesini kullanmıştır. Bu husus tek başına, o iddayı çürütmeye kâfidir.

http://www.sorularlaislamiyet.com/article/11077/ibni-teymiye-nin-essirat-ul-mustekim-kitabinda-ibni-abbas-ragibi-buyuk-sahabelere-kafir-denmis-midir.html

"Sorularla İslamiyet" sitesinde her türlü yazı bulunabilir. Faydalı bazı derlemeler olduğu gibi, anormal ve saptırıcı yazıları da neşrediyorlar. Bir tanesine şurada cevap verdim:

http://muratyazici.blogspot.com.tr/2013/12/baz-nurcu-sitelerin-saptrc-yazlar.html

Senin naklettiğin kısa yazıdaki argüman da geçersizdir. İbni Teymiyye'nin birbiriyle çelişen yazıları ve fetvaları olduğu iyi bilinmektedir. Mesela, Ehl-i sünnet alimlerinden Yusuf Nebhanî, Şevahidü'l-Hakk'da diyor ki:

"İbni Teymiyye'nin kelamındaki çekişme ve çelişmeye delalet eden şeylerden birisi de, kitaplarından bir kısmında söylediğinin, diğer eserlerinde ifade ettiğini nakzeder mahıyette olmasıdır. Bu, ya inançlarında hata edip dönüş yapmasından veya ilminin geniş ve eserlerinin çok olup fetvalarını ve ibarelerini yayıp dağıtması sebebiyle, daha evvelki kitaplarında yazdığını unutmasından meydana gelmektedir." (s.222)

Hüseyin Avni Hoca da benzer tespitler yapar:

Mîzâc ve ahlâkı çerçevesinde doğan ve gelişen üslûbuyla, olması îcâb eden veya olabilecekten daha fazla bir cesâret, hiç olmaması lâzım gelen tepeden bakma, boyundan büyük olan nice büyüklere karşı, akıl almaz bir saldırganlık, acelecilik, muğalata ve benzeri sebeblerden doğan bıktırıcı tekrarlar, çekilmez tenâkuzlar sergilemiştir. Tenâkuz ve tekrarları çizildiği takdirde yazdıklarının neredeyse dörtte biri bile kalmayacaktır. Kitablarını aklı havada bir kara sevdalı edasıyla değil de, bir ilim adamı ciddiyeti ile okuyacak olan herkes bu hakikati görebilecektir. (İnkişaf Dergisi, No: 7)
 

Ahi Evran

Profesör
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,695
Tepkime puanı
14
Puanları
38
Yaş
45
Hâfız İbni Hacer el-Askalânî

Sen okumuş adamsın, bırak sahtekarlığı da, Fethul Bari'ye bak, İbn Hacer El-Askalani, İbn Teymiyye hakkında ne demiş, ondan ne kadar istifade etmiş, hadi, git, bul, getir, millet gerçek yüzünü görsün...
 

Ahi Evran

Profesör
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,695
Tepkime puanı
14
Puanları
38
Yaş
45
"Sorularla İslamiyet" sitesinde her türlü yazı bulunabilir. Faydalı bazı derlemeler olduğu gibi, anormal ve saptırıcı yazıları da neşrediyorlar. Bir tanesine şurada cevap verdim:

Sen uyanık adamsın, la bi düşün, İbn Abbas (ra), niye bir başka sahabi değilde, rafizilerin itibar ettiği bir kimse, niye rafizi ifitrasına geliyorsunuz... :)
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0


Uydurmadır çünkü o tarihte İbn Teymiyye zindadadır!...




Askalani'nin ne dediğine tam olarak bakmak lazım, sonuçta İbn Teymiyye'nin bu tip görüşlerini kabul etmiyor olabilir, tenkit ediyor olabilir, bunda bir sakınca yok, zira olsa idi kendisi Buhari'yi şerh ederken İbn Teymiyye'ye atıflar yapmazdı, ondan istifade etmezdi...

İbni Teymiyye'den ben de nakiller yapıyorum, istifade ediyorum. Bunun örnekleri blogumda mevcuttur.

Senin bu konu hakkında bilgisiz olduğun anlaşılıyor. İbni Battuta'nın naklettiği hadiseyi inkâr için öne sürülen argümanlar bu forumda seneler evvel tartışılmıştı. Hadiselerden seneler sonra kâtiplere yazdırılan bu hatırattaki tarihlerle ilgili kaymalar gayet normaldir. Kaldı ki, söylediğim gibi, hadiseyi tek ve ilk nakleden İbni Battuta değildir.

Tercüme ederek naklettiğim yazıyı da anlamamışsın. İbni Hacer merhum burada kendisi bir görüş yazmıyor ki... el-Tufi'nin sözünü aktarıyor. O da benzer bir olayı rapor ediyor. Bu gerçek de İbni Battuta'yı teyid ediyor. Konu budur.

Kaldı ki, İbni Teymiyye'nin matbu kitaplarında zaten yeterince anormallikler vardır.
 

Ahi Evran

Profesör
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,695
Tepkime puanı
14
Puanları
38
Yaş
45
İbni Teymiyye'den ben de nakiller yapıyorum, istifade ediyorum. Bunun örnekleri blogumda mevcuttur.

merak ettiğim bir konu var
ibn teymiyye te'vile karşı iken
bir kaç yerde neden te'vile kaymıştır
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
İbni Teymiyye'nin Hazret-i Ali radıyallahü teâlâ anh hakkında küçük düşürücü ifadeler kullandığı iyi bilinen bir husustur. Bu yüzden âlimler İbni Teymiyye'nin münafık olduğunu söylemişlerdir. Çünkü hadis-i şerifde buyuruldu ki "Ali'ye ancak münafık olan buğzeder."

Hâfız İbni Hacer el-Askalânî, Ed-duraru’l-kâmine isimli kitabında, İbni Teymiyye'nin sahabenin büyükleriyle ilgili sözleri hakkında âlimlerden bazı nakiller yapmaktadır:

“İbni Teymiyye Ömer ibnu’l-Hattab’a üç talak meselesinde ve Hazret-i Ali'ye de on yedi meselede Kur'anın nassına muhalefet etti diye isnadda bulunmuştur. Hazret-i Ebu Bekir ne dediğini bilen yaşlı birisi olarak müslümanlığı kabul etti, ama Hazret-i Ali çocukken İslamiyeti kabul edip bir kavle göre çocuğun İslamiyeti sahih değildir, demesi ve yine Hazret-i Ali hakkında, kendisi Ebu Cehil'in kızını istemiş ve ölünceye kadar onu severek unutmamıştır, demesi üzerine alimler ona münafıklığı isnad etmişlerdir. İbni Teymiyye Hazret-i Osman hakkında (Osman malı severdi) demiş ve (Peygamberden -aleyhisselam- istigasede bulunulmaz) dediği için ona zındıklık isnad etmişlerdir.”
 

Ahi Evran

Profesör
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,695
Tepkime puanı
14
Puanları
38
Yaş
45
İbni Teymiyye'den ben de nakiller yapıyorum, istifade ediyorum. Bunun örnekleri blogumda mevcuttur.
Senin bu konu hakkında bilgisiz olduğun anlaşılıyor.

İbni Teymiyye'nin Hazret-i Ali radıyallahü teâlâ anh hakkında küçük düşürücü ifadeler kullandığı iyi bilinen bir husustur. Bu yüzden âlimler İbni Teymiyye'nin münafık olduğunu söylemişlerdir. Çünkü hadis-i şerifde buyuruldu ki "Ali'ye ancak münafık olan buğzeder."

Hâfız İbni Hacer el-Askalânî, Ed-duraru’l-kâmine isimli kitabında, İbni Teymiyye'nin sahabenin büyükleriyle ilgili sözleri hakkında âlimlerden bazı nakiller yapmaktadır:


Askalani, Buhari'ye şerh yazarken, İbn Teymiyye hakkında söylediklerinden utanmamış mı size göre?
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Askalani, Buhari'ye şerh yazarken, İbn Teymiyye hakkında söylediklerinden utanmamış mı size göre?

Ali el-Kari'nin de İbni Teymiyye'yi çok övenlerden biri olduğu bilinir. Ancak, Şifa şerhini yazarken bu zât dahi İbni Teymiyye'yi âdeta dolaylı olarak tekfir etmiştir:

"Aliyy'ül-kaari Şifa şerhinde diyor ki: Hanbelîlerden İbni Teymiyye, ifrata kaçmış bulunmaktadır. Zira Resulullah aleyhisselam efendimizi ziyaret için yolculuk yapmayı haram saymıştır. Halbuki ziyaretin yakınlık sebebi olduğu bilinmektedir. Onu inkara kalkan üzerine küfür ile hükmolunmuştur. Zira müstehab olduğunda ulemanın icmaı bulunan bir şeyi haram kılmak küfür olur. Bu, mübah olduğunda icma bulunan bir şeyi haram kılmanın da ötesinde bulunmaktadır." (Şevahidü'l-Hakk, Faz. Neşr., s.188)

Hâfız İbni Hacer el-Askalânî de şöyle yazmıştır:

"Bu, İbn Teymiyye'den nakledilen en çirkin ve tepki çeken konulardan biridir. Hz. Peygamber'in kabrini ziyaret etmenin meşru olduğuna dair icma bulunduğu iddiasını reddetmek için getirilen delil, Mâlik'in "Hz. Peygamber'in kabrini ziyaret ettim" sözünü mekruh saymasıdır. Malikîler'den muhakkik âlimler, İmam Mâlik'in bu sözü söylemeyi edeben mekruh saydığını söylemişlerdir. Kabrin ziyaret edilmesi ise aslında en faziletli amellerden, Yüce Allah'a yaklaştıran en önemli fiillerden olup, bunun meşru olduğu konusunda tartışma söz konusu olmaksızın icma bulunmaktadır." (Fethu'l Bârî, 1989 Baskısı, 3:66)
 

Ahi Evran

Profesör
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
1,695
Tepkime puanı
14
Puanları
38
Yaş
45
Dostum bana hikaye okuma:

Fethul Bari'de İbn Hacer, İbn teymiyye'den nasıl bahsetmiş, kaç defa bahsetmiş...bunlar basit şeyler, bana şimdi Fethul Bari satın aldırma :)
 

Murat Yazıcı

Ordinaryus
Katılım
10 Nis 2007
Mesajlar
2,230
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Dostum bana hikaye okuma:

Fethul Bari'de İbn Hacer, İbn teymiyye'den nasıl bahsetmiş, kaç defa bahsetmiş...bunlar basit şeyler, bana şimdi Fethul Bari satın aldırma :)

Kitabın orijinali webde bulunabiliyor. Seni cehalet feneri...

***

Biz başka bir nakil yapalım:

Zehebi, hocası İbni Teymiyye'ye diyor ki:

"Allah’a yemin ederim ki, Müslümanların kalbinde, size dair şüpheler vardır. Kelime-i Şahadet’e dayalı imanın, sağlam olarak kurtulursa sen mutlusun. Sana tabi olan kimse, zındıklığa doğru giden yolunda gittiğinden vay onun haline! Hele o adam, bir de ilmi ve dini de az olup, hakikati iptal ederek nefsani arzusuna uyan birisi olunca, hali daha beterdir. Lakin o kimse zahiren sana yarar sağlar. Eliyle, diliyle cihad edip sana zahirde yardım eder görünse de, batınında, kalbiyle düşmanındır. Çünkü tabilerinin çoğu yanında oturur, sana bağlıların akılları hafiftirler. Avamdan olup çok yalancı, korkusundan dolayı söz söylemekten aciz, kör düşünceli, güçlü hile sahibi veya saf ve salih zekasız kimselerdir onlar. Bu hususta bana inanmıyorsan, adalet ölçüsüyle onların durumlarını araştır."
 
Üst