Murat Yazıcı
Ordinaryus
- Katılım
- 10 Nis 2007
- Mesajlar
- 2,230
- Tepkime puanı
- 40
- Puanları
- 0
Bunu bir süre önce blogumda yayınlamıştım; bu konuyla ilgili gazete manşetlerini aşağıda ekliyorum.
Ahmet Kabaklı'dan iktibas:
Frakla Yapılan Hutbe
Süleymaniye'de okunan ilk Türkçe hutbeyi, Atatürk'ün direktifiyle nasıl okuduğunu, ses sanatkarı Sadettin Kaynak şöyle anlatmaktadır (Bkz. Bir Başka Açıdan Kemalizm, s. 217):
"Türkçe Kur'anın anlattığım bu tecrübesinden sonra, Fatih Camiinde ilk defa Türkçe Kur'an okudum. Bunu müteakip, Türkçe hutbeye sıra gelmişti.
Atatürk: -Haydi bakalım. Türkçe hutbeyi de Süleymaniye camiinde mukabele oku! Amma, okuyacağını önce tertib et, bir göreyim, dedi. Yazdım, verdim. Beğendi. Fakat:
-Paşam, bende hitabet kabiliyeti yok. Bu başka iş, hafızlığa benzemez, dedim.
-Zarar yok, tecrübe edelim... buyurdu.
Bunun üzerine tekrar sordum:
-Hutbeye çıkarken sarık saracak mıyım?
-Hayır, sarığı bırak... Benim gibi başı açık ve fraklı!...
Ne diyeyim, inkilap yapılıyor, peki dedim.
O gün, hıncahınç dolmuş Süleymaniye camiinde cemaat arasına karışmış yüz elli de sivil polis vardı.
Bu tedbirin isabetli olduğu çok geçmeden anlaşıldı.
Ben Türkçe hutbeyi okur okumaz, kalabalık arasından, bilahare Arap olduğu anlaşılan biri, sesini yükselterek:
-Bu namaz olmadı! .. diye bağırdı.
...Onu da derhal karakola götürdüler... ve tabii benzettiler. (Sadettin Kaynak)
Mehaz: Ahmet Kabaklı, Temellerin Duruşması, Türk Edebiyatı Yayınları, 15. Baskı, Mayıs 1992, s. 225-226.
Not: Yanlış bir ifadenin yayılmaması için burada vurgulayalım: "Türkçe Kur'an" ifadesi yanlıştır. "Kur'an-ı kerîmin Türkçe meâli" olabilir, ama Kur’ân-ı kerîm Arapçadır.
Ahmet Kabaklı'dan iktibas:
Frakla Yapılan Hutbe
Süleymaniye'de okunan ilk Türkçe hutbeyi, Atatürk'ün direktifiyle nasıl okuduğunu, ses sanatkarı Sadettin Kaynak şöyle anlatmaktadır (Bkz. Bir Başka Açıdan Kemalizm, s. 217):
"Türkçe Kur'anın anlattığım bu tecrübesinden sonra, Fatih Camiinde ilk defa Türkçe Kur'an okudum. Bunu müteakip, Türkçe hutbeye sıra gelmişti.
Atatürk: -Haydi bakalım. Türkçe hutbeyi de Süleymaniye camiinde mukabele oku! Amma, okuyacağını önce tertib et, bir göreyim, dedi. Yazdım, verdim. Beğendi. Fakat:
-Paşam, bende hitabet kabiliyeti yok. Bu başka iş, hafızlığa benzemez, dedim.
-Zarar yok, tecrübe edelim... buyurdu.
Bunun üzerine tekrar sordum:
-Hutbeye çıkarken sarık saracak mıyım?
-Hayır, sarığı bırak... Benim gibi başı açık ve fraklı!...
Ne diyeyim, inkilap yapılıyor, peki dedim.
O gün, hıncahınç dolmuş Süleymaniye camiinde cemaat arasına karışmış yüz elli de sivil polis vardı.
Bu tedbirin isabetli olduğu çok geçmeden anlaşıldı.
Ben Türkçe hutbeyi okur okumaz, kalabalık arasından, bilahare Arap olduğu anlaşılan biri, sesini yükselterek:
-Bu namaz olmadı! .. diye bağırdı.
...Onu da derhal karakola götürdüler... ve tabii benzettiler. (Sadettin Kaynak)
Mehaz: Ahmet Kabaklı, Temellerin Duruşması, Türk Edebiyatı Yayınları, 15. Baskı, Mayıs 1992, s. 225-226.
Not: Yanlış bir ifadenin yayılmaması için burada vurgulayalım: "Türkçe Kur'an" ifadesi yanlıştır. "Kur'an-ı kerîmin Türkçe meâli" olabilir, ama Kur’ân-ı kerîm Arapçadır.