Insan ahlaksal olarak özgür müdür?

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
untitled-1-544.jpg
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Felsefede davranışların nedenselliğiyle ve özgür iradeyle ilgili üç ana akım vardır; cok kısa olarak açıklamak gerekirse bunlardan.

Birincisi determinizmdir.
Buna göre insanların tüm hareketlerini genlerinin ve çevresel olayların şekillendiğini belirtir ve insanlar bu faktörler neyi belirtiyorsa o şekilde davranmak zorundadırlar, özgür iradeleriyle bu belirleyicilere karşı gelemezler.

İkincisi libertarianism'dir.
Bunda da insanın davranışlarını belirleyen herhangi bir etken yoktur ve insanlar tamamen kendi özgür iradelerine göre hareket ederler. Bundan dolayı insanlar her hareketlerinde dış şartlara bakılmaksızın tamamen kendileri sorumludurlar.

Üçüncüsü ise compatabilism'dir.
Bunda yine davranışlar genetik ve cevresel etkenler tarafından şekillenir fakat son seçim aşamasında davranışın hayata geçmesine insanlar kendileri karar verirler. Yani davranışı yapıp yapmayacağımızı tüm zorlayıcı etmenlere rağmen kendimiz belirleyebiliriz. Diğer bir deyişle determinizme daha yakın olan fakat yukarıdaki iki akımın ortasında kalan bir görüştür.
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
CİNSELLİK SINIRININ RASYONALİTESİ VE İNSANIN ALDANIŞI

“Eşcinselliğe saygı” söylemi son dönemde revaçta. İnsanlar, eşcinselliğin bir seçim olduğunu ve buna hoşgörü ile bakılması gerektiğini ifade ediyor. Bazıları da “bu bir hastalıktır ve tedavi edilmesi gerekmektedir” diyor. Ben hastalık olup olmadığını belirleyecek bir konumda değilim. Zaten bu yazıyı kaleme almamın amacı da çok farklı. Konu bana bir şeyler düşündürttü, onları aktarmaya çalışacağım.

İki yaygın anlayışı ele alalım. Biri dini referans alarak “cinselliğin sınırlarını” tanımlıyor diğeri ise cinselliği yaşama konusunda genel bir serbestliğin olmasından yana.

Şimdi bu iki grubun çizdiği sınırları irdeleyelim.

Dini referans alarak cinsel davranışlarını düzenleyen grup (ülkemizde genel anlamda İslam'a inananlar mevcut olduğu için ondan örnekler vereceğim, siz başka dinlere göre de düşünebilirsiniz, o mühim değil) nikahsız birlikteliğe, mahremi olmayanla herhangi bir etkileşime girmeye (cinsel ilişkiden el ele tutuşmaya ve hatta aynı ortamda karşı cinsle yalnız başına kalmaya) İslam'ın günümüzde hâkim olan yorumu izin vermediği için söz konusu davranışları doğru bulmuyor ve o yönde davranışlardan kaçınma çabası içinde.

Yani sınırı kalın çizgilerle çizmiş ve nikah bağı olmadan hiçbir şekilde en küçüğünden en büyüğüne bu tip davranışları uygun bulmuyor. Kadının kadın, erkeğin erkek olması ilk insandan beri değişmediği için kıstasları da hiç değişmiyor ve bu yüzden tutarlı.

Serbestliği savunan gruba gelelim. Eşcinsel insanlara saygı gösterilmeli çünkü onların seçimi o yönde diyor. Peki ben de diyorum ki; mümkündür, bir insan (kusura bakmayın iğrenç ifadelere yer vereceğim ama büyük bir yanlışı anlatmak için kötüyü göstermek durumundayım) bir hayvanla cinsel ilişkiye girmek isteyebilir. Hemen yüzünüz ekşidi değil mi? Bu fiili iğrenç buldunuz. Ama ben de diyorum ki bu onun seçimi, neden saygı duymuyorsunuz?

Hadi onu geçelim; biri insan biri hayvan, o yüzden iğrenç diye bir savunma geliştirdiniz diyelim. Başka bir yetişkin insan da 5 yaşındaki bir çocukla cinsel ilişkiye girmeyi isteyebilir. Yine mideniz bulandı değil mi? Boş verin yahu mideyi, ne önemi var! Bu onun seçimi, saygı duymalısınız.

Hadi bunu da geçelim, 18 yaşından küçük bir bireyle yapılan bu fiilin kişinin rızasına uygun olma ihtimali yoktur diye bir savunma geliştirdiniz diyelim. E o zaman 18 yaşından büyük ve kişi rızası mevcut olabilecek bir örnek verelim. Bir erkek düşünün, annesiyle/kız kardeşiyle rızasını alıp cinsel ilişkiye giriyor. Evet, iğrenç değil mi? Bence de iğrenç. Ama durun yahu, siz serbestlik yanlısı değil miydiniz? Eşcinselliğe özgürlükse enseste de özgürlük. Bu onların seçimi, saygı duymalısınız. Neden çifte standart uyguluyorsunuz ki, siz özgürlükçüsünüz, yapmayın.

Şimdi diyeceksiniz ki, “özgürlükçüyüz ama ahlâkımızı da kaybetmedik”. Yaa… Öyle mi? Ben de bunu söylemenizi bekliyordum. Hiç düşündünüz mü ahlâkınızın sınırlarını ne belirliyor diye? Ben sizin yerinize düşündüm, siz yorulmayın, sadece dinleyin yeter.


Şimdi siz “eşcinsellere özgürlük” diyorsunuz ya, bunu ahlâkınıza uygun buluyorsunuz, olabilir. Ama size garanti veriyorum, 100 yıl önceki dünya şartlarında (yine dinden bağımsız bir şekilde hatta) yetişseydiniz eşcinselliği de o ahlâkınıza uygun bulmayacaktınız.

Hatta belki de 100 sene sonraki dünya şartlarında yaşıyor olsanız şu an ahlâka uygun bulmadığınız birçok şeyi uygun bulacak hâle gelecektiniz. Daha da kötüsü (dünyanın bu gidişine bakılırsa) belki de 500 sene sonra “hayvanla ilgili” örneğimi normal karşılayacak yığınlar var olacak.

Yani o ahlâk dediğiniz şey tamamen dünya şartlarının size belli etmeden kabul ettirdiği ve sizin kendi zihninizle inşa ettiğinizi zannettiğiniz kurallar. Tamamen rasyonaliteden, tutarlılıktan, mantıktan yoksun olma vehametine de sahip ne yazık ki.

Birçok Müslümanın çelişkisi de “eşcinselliğe hoşgörü” grubunun çelişkisinin yanında az kalmıyor. Nasıl mı?

Kendini Müslüman olarak tanımlayan insanların kadın erkek ilişkileri alanındaki davranışlarına baktığımızda muazzam bir çeşitlilik görüyoruz. Mesela biri sevgilisiyle el ele tutuşmakta sakınca görmezken öpüşmeyi doğru bulmuyor ya da başka birisi öpüşmekte bir sakınca görmezken nikahsız cinsel ilişkide bulunma fikrini şiddetli bir şekilde reddediyor.

Bir başkası ise mini etek giymeyi doğru bulmazken başı açık gezmekte hiçbir sakınca görmüyor. Oysa hepsinin kimliğinin din hanesinde İslam yazıyor ve inandıkları İslam, kendilerinin bazısını sakıncalı bulduğu bazısınıysa sakıncalı bulmadığı saydığım bu bütün davranışları sakıncalı buluyor.

İslam’ın günümüzdeki hâkim yorumu, yazının başlangıcında yazdığım şekilde; nikahlı olmayan karşı cinslerin aynı mekanda üçüncü kişi olmaksızın bulunmasını, kadının el ayak ve yüzü haricindeki hiçbir bölgesinin mahremi olmayan kişilerce görülmesini/gösterilmesini doğru bulmaması gibi açık değerlendirmeleri olmasına rağmen Müslümanların buna aykırılıkta derece derece farklılığı, daha önce eleştirdiğim “serbestlik isteyen zihniyet”in dünya şartlarından etkilenmesi gibi Müslümanların da inandıkları din yorumunun buyruklarından uzaklaşıp dejenere olmak suretiyle etkilendiğini kanıtlıyor.



Biz mi kontrol ediyoruz dünyayı, yoksa o mu bizi kontrol ediyor?
Dünya, bazı insanları “eşcinselliğe özgürlük” sınırına getirirken bazılarını da “el ele tutuşmaktan bir şey olmaz” sınırına getiriyor. Hangisine ne kadar gücü yeterse o kadar tutarsızlaştırıyor.
 
Üst