İnsanlığın Âfet ve Musibetlerle İmtihanı

ukubat

Profesör
Katılım
9 May 2007
Mesajlar
1,942
Tepkime puanı
103
Puanları
0
Konum
istanbul,fatih
Web sitesi
www.ismailaga.org.tr
insanligin-afet-ve-musibetlerle-imtihani.jpeg


Hazreti Âdem (Aleyhisselâm)dan itibaren insanoğlu daima birtakım musibetler ile imtihana çekilmiş ve bu zorluklarla mücadele etmesi onun bir hayat şekli hâline gelmiştir. Zikrolunan bu musibetler kimi zaman bir hastalık, kimi zaman bir doğal âfet, kimi zaman ise herhangi bir sıkıntı olarak hayatımızda kalıcı olarak yerini almıştır.
Nitekim Mevla Te’âlâ Hazretleri bu mevzu hakkında şu âyeti nâzil buyurmuştur: “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!”[1] Mevla Te’âlâ Hazretleri, biz kullarını daima birtakım sıkıntılarla yüzleştireceğini beyan buyurduğu gibi, bu sıkıntılara karşı sabretmemizi de irade buyurmaktadır. Sabır işi, zikrolunan musibetlerin bizlere isabet ettikten sonraki yapmamız gereken bir fazilet olup elimizdeki tek mücadele yöntemi değildir.
Kaza ve Kader çatısı altında kalmak üzere, başımıza gelmesi muhtemel her türlü âfet ve musibete karşı önceden tedbirimizi almak suretiyle bir duruş sergilemek mümkündür. Bu tedbirler çok geniş bir mevzu olup genel hatları ile mevzu bahis etmek söz konusu olursa, âyet ve hadîs ile bizlere bildirilen ve tavsiye edilen şekilde hareket etmeliyiz.
“Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), meşakkatli belâlara uğramaktan, sıkıntılara girmekten, kötü kazalardan ve düşmanları sevindiren durumlara düşmekten Allah’a sığınırdı.”[2]
Hadîs-i şerîfte beyan edildiği üzere, musibetlere karşı elimizdeki en önemli silahlardan biri “İstiâze” yani Allâh Te’âlâ’ya sığınmaktır. Bu sığınma ise ibadet, dua, ahlâk gibi geniş bir yelpazede incelenmesi gereken bir konudur. Kur’ân-ı Kerîm ve Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Sünneti Seniyye’si bizlere bu konuda ışık ve rehberdir. Aynı şekilde , Kur’ân ve Sünnet’i kendilerine düstur edinen Allah dostlarının menkıbelerinden de kendimize hisse çıkarabiliriz.
Mü’min olan kişinin hayatına devam ederken, başına gelmesi muhtemel bela ve musibetlere karşı hiçbir tedbir almaması veya bu konuyu hafife alarak hareket etmesi, bir nevi kendi nefsini belalara hedef haline getirmesi demek olacaktır ki, bu hareket ise zillete ve mağduriyete sebep olacaktır.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bir keresinde şöyle buyurmuştur: Mü’min kimsenin, kendi nefsini zillete düşürmesi yakışmaz!” Bu tabirin ne manaya geldiği kendisine sorulunca ise şöyle devam etmiştir: “Kişinin güç yetiremeyeceği belalara kendini hedef etmesi, nefsini zillete düşürmesi anlamına gelir.”[3]
Hasılıkelam, günümüzde etkisini gitgide arttıran ve hayatımızı her geçen gün daha zor hâle getiren virüs, deprem, sel, hastalık, ahlâkî bozulma gibi bela ve musibetlere karşı daima uyanık halde olmalıyız. Ömür boyu yapmak zorunda olduğumuz bu mücadelede Kur’ân ve Sünnet’in gösterdiği yolda, dünyevî tedbirler kadar manevî tedbirleri de almalı ve sürekli “İstiaze” hâlinde olmalıyız.
Allâh Te’âlâ, irade-i külliyesi ile bütün mahlûkatın kaderini takdir etmekle beraber, biz kullarının irade-i cüz’iyyesi ile elinden gelen bütün tedbirleri alıp Kendisine tevekkül etmemizi murad etmektedir. “Doğrusu, insan için kendi çalışmasından (gayretinin neticesinden) başka bir şey yoktur!”[4]
Dipnotlar
[1] Âl-i İmrân Sûresi: 155.
[2] Buhârî, Deavât , 28.
[3] Tirmizî, Fiten , 67.
[4] Necm Sûresi: 39.


 
Üst