kalbin zümrüt tepesi
Profesör
Başlıktaki kavramı duymuş olmalısınız, hatta aranızda aynı adlı filmi seyredenler bulunduğuna da eminim. Film, kavramdan yola çıkılarak üretilmiş kurmaca bir hikayeye dayanıyordu. Daha doğrusu aynı hikayenin gidişatındaki minicik ray değişiklikleriyle kaç değişik yöne akabileceğini, kaç farklı hikayeye dönüşebileceğini anlatıyordu. Ama bizim konumuz film değil, kavram...
Kelebek etkisi kavramı ya da teorisi, “bir sistemin başlangıç verilerindeki ufak değişikliklerin, büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesi” esasına dayanıyor. Bu fikri ortaya atan adamın adı: Edward N. Lorenz. Son yıllarda epeyce popüler hale gelen bu kavramı sizler için daha “girilebilir” kılmak için o meşhur örneği yinelemek durumundayım: “Yağmur Ormanları'nda bir kelebeğin kanat çırpması, Avrupa'da fırtına kopmasına sebep olabilir.” Başvurduğum farklı kaynaklarda, “fırtına”nın yerini “kasırga”nın, “Avrupa”nın yerini “Karayip Adaları”nın ya da “Atlantik Okyanusu”nun aldığı örnekler de vardı. Sanırım kelimelerin ya da küresel adreslerin o kadar önemi yok. Önemli olan bir noktadaki minicik bir değişikliğin başka noktalarda dev değişiklikler oluşturabilmesi...
Zengin çağrışımları olan, gerçekten ilginç bir mesele bu... Meteorolojik bir arayışın sonucunda ortaya çıkmış olmasına karşın, sadece dünyayı, doğayı, fizik alemi değil, hayatı, insanı, zamanı ve maneviyatı anlamakta, anlamlandırmakta da çok işimize yarayabilir.
Küçük bir anlam yakalamaktan her şeyi anlamaya kadar gidebilecek bir yol... Bir insanı tanımaktan bütün insanları tanımaya uzanacak bir derinlik... Ağızdan çıkan bir tek sözcüğün, sonraki bütün sözcüklerin zaman içindeki kurgusunu değiştirebilecek varlığı... Yapmaktan vazgeçtiğimiz bir tek hareketin, mesela başımızı çevirmekten vazgeçerek görme imkânından mahrûm kaldığımız bir şeyin, bilincimizi başka bir şeye dönüştürmesi... Mesela Romeo'nun ya da Jülyet'in bir parça gecikmesi... Binmediğimiz bir uçak, inmediğimiz bir durak, etmediğimiz bir telefon... Sadece bir kere, sadece bir an... Ne çok şey zincirleme bir etkiyle değişirdi, bir düşünün. Düşünürseniz, bu yazının her bir cümlesinin zihninizde bir kelebek etkisi uyandırması da muhtemel hale geliyor. Yani şu andan itibaren başka bir hayat kurgusuna kanat çırpıyor olabilirsiniz. Bir fırtına yaklaşıyor olabilir ruh kıyılarınıza. Olmuyorsa, sorun kendinize: Bu dünyanın kelebekleri nerede?
Madem sordum; bir de zihninizde haşarı bir meraklanma, ruhunuzda bir karıncalanma, aklınızda çırpınan bir kelebek olsun diye medyaya düşen haberden haberdar edeyim: “Küresel ısınma nedeniyle dünyada adeta mevsimler tersine döndü. Kış ortasına gelinmesine rağmen kutuplardaki ayılar hala kış uykusuna yatmazken, şimdilerde Afrika'da uçması gereken kelebekler aşırı sıcaklar nedeniyle Avusturya Alplerine geldi. Badem ağaçları ve çuha çiçekleri açarken, Alplerde yaşaması imkânsız kabul edilen ve ılıman bölgelerde yaşamaya alışmış kelebek türleri ile karşılaşan bilim adamları şaşkınlıklarını gizleyemiyor. Tabii bu arada Alplerin sert hava koşullarına alışmış ve yüzyıllardır Alplerin ev sahipliğini yapan türler de bu durumdan kötü etkileniyor ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Isının 4-5 derece daha yükselmesi halinde ise tehlikeye giren türler için Alpler cehenneme dönecek ve türleri yok olacak.”
GöKHaN öZCaN