Kısasta Hayat vardır

Vahşi ahlaka ve duygulara sahip insanlar tarafından, sürekli masumlar kurban olmaktadır.
Modern kimi hukuk uygulayıcıları idamın bir vahşet olduğunu yada çözüm olmadığını iddia etmektedirler. Bu iddia tamamen saçmalıktır.

Hapse atılan bu katil ruhlular hapiste ve sonrasında da kurban aramaya devam etmektedirler.
Modern hukuk bunları adeta ödüllendirmektedir.

Adalet; duygusu, arayışı, uygulaması tarihin her döneminde var olmuştur. En eski uygulama ise kısastır; Yani göze göz, cana candır. Her vicdan sahibi bu cezanın adilane olduğunu kabul edecektir.

Birey, devletten kendine karşı yapılmış suçun cezasının infazını beklemesi en doğal hakkıdır. Mesela kendi çocuğunu öldürenin cezasının aynısıyla karşılık bulmasını ister. Burda devletin afetme yetkisi yoktur, zira mağdur bireydir. Devletin uygun ceza vermemesi adaleti yaralar vicdanları kanatır ve yeni suçlara zemin hazırlar.

Kısas uygunlaması ise katilleri durduracak ve vicdanlar rahat olacağından yeni ölümler olmayacaktır.

Bu yüzden KISASTA HAYAT VARDIR diyoruz ve devletten adil olmasını bekliyoruz

Vay be ! Gördünüz, henüz hangi mezhebi taklid edeceğine karar verememiş -şimdilik mezhebsiz- vatandaş Bakara Sûresinin 179. Ayet-i Kerimesinin mealini konu başlığı yapmış ve kendince de ayeti destekler mahiyette bir şeyler eklemiş ! Sanki, bu şeyleri eklemeseydi ve kendi gerekçeleri olmasaydı haşa ayetin hiç bir hükmü olmayacakmış gibi konuyu asmış ! Buna ne diyebiliriz şimdi ?
Ayet-i kerimelerin hükmü ve anlamı yaratıkların desteğine muhtaç değildir ve kimseye de ihtiyaç duymazlar !
Bu husus anladığın gün, müslümanlığa doğru bir yönelişin olabilir ! Ama, mezhebsiz kaldığın sürece bu da bir işe yaramaz !

Kur'an'da Bakara Suresi'nin 179'ncu ayetinde ''Kısasta hayat var'' deniyor.
Kime deniyor?..
Akıllılara... Anlayış sahiplerine... deniyor.
Tabi bahsedilen akıllılar ve anlayış sahipleri yönetimde iseler...
''Ya uli'l-elbab''...
Bu terimin başka anlamları var. Lakin, tefsirciler ve mealciler bu terime 'akıl sahipleri' anlamını vermeyi uygun görmüşler.
Kur'an'da bahsedilen kısası isterken yönetimdekiler akıllılar mıdır, anlayış sahipleri midir diye önce sorgulamalı.

ULÜL-ELBÂB

Allah-u Teâlâ'nın duyurması ve göstermesi ile husule gelen bir akıldır. "Akl-ı kül"den sonra artık akıl çalışmaz. Ancak ondan sonraki beşinci akıl, Allah-u Teâlâ'nın duyurması ile ve göstermesi ile olan bir akıldır. Bu ise "Ulül-elbâb"dır.

Allah-u Teâlâ'nın Âyet-i kerime'sinde "İlimde derinleşenler" diye vasıflandırdığı kimseler işte bunlardır. Bu ilim doğrudan doğruya Allah-u Teâlâ'dan gelir, bu ilmi ancak bildirdiği kimseler bilir, başkasına şâmil değildir ve faydalı olan hakiki ilim de budur.