Mü'min ve Kâfir'in Türleri:
Bizim (Mâliki mezhebine mensup) ilim adamlarımız (Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun) şöyle demişlerdir:
Mü'min iki türlüdür: Birisi Allah'ın sevdiği ve dost edindiği mümin, diğeri ise Allah'ın sevmediği ve dost edinmediği, aksine buğzedip düşmanlık ettiği mü'min.
İman ile vefat edeceğini bildiği her mü'mini Allah sever, onu dost edinmiştir, ondan razıdır.
Allah küfür üzere öleceğini bildiği herkese de buğdezer, ona gazap eder, ona düşmandır. Ancak bu onun imanı sebebiyle değildir. Aksine, vefatı esnasındaki küfür ve dalaleti dolayısıyladır.
Kâfir de iki türlüdür. Birisi kaçınılmaz olarak ceza görecek, diğeri ceza görmeyecek kâfirdir.
Ceza görecek olan kâfir, küfür üzere ölen kişidir. Allah böyle bir kimseye gazap eder ve ona düşmandır. Cezalandırılmayacak kişi ise iman üzere ölen kişidir. Yüce Allah böyle birisine azap etmez, buğzetmez, aksine onu sever, onu dost edinir. Hali hazırdaki küfrü sebebiyle değil, iman üzere vefat edeceğinden dolayı böyledir.
Mutlak Olarak Sevap Ya da Ceza Göreceğini Söylemek:
Buna göre mutlak olarak: "Mü'min, sevap kazanmayı hakeder, kâfir de cezayı hakeder" demek caiz değildir. Aksine bunun iman ile kayıtlı olarak söylenmesi gerekir. İşte bundan dolayı şöyle deriz: Putlara taptığı esnada, yüce Allah Hz. Ömer'den razı idi. Onun sevap kazanmasını murad ediyor, cennete gitmesini istiyordu. Puta taptığından dolayı değil, fakat mü'min olarak vefat edeceğinden dolayı böyle idi. Diğer taraftan, ibadet ettiği esnada bile İblis'e gazap etmiş idi. İbadet ettiği esnadaki halinden dolayı değil, sonunda küfür üzere öleceğinden dolayı.