KUR’ANDA HATA YOKTUR (MİRAS AYETLERİ)
Kur’an ve hata kelimelerini arama motoruna yazınca ilk karşımıza çıkanlardan birisi miras paylaşımı hususunda Kur’an’da hata olduğu iddiası. Meşhur ateist ve İslam karşıtı Turan Dursun’un sitesinde aklını imanının önüne engel olarak koyan gençler, bu miras ayetlerini gündeme getirip tabiri caizse “Kur’an’da çok bariz bir matematik hatası var ve şayet kusursuz olduğu iddia edilen Allah tarafından gönderilmiş bir kitap olsaydı bu bariz hata olmazdı” demeye getiriyorlar.
Ve bu iddiaya cevap vermek için kolları sıvayan gayretli ve aklını kullanan -bir kısmı âlim- birçok Müslüman zat internet sitelerinde meseleyi gündemlerine taşıyor. Birbirinden çok farklı cevaplarla ayetleri izah etmeye çalışanlar ne yazık ki tatmin edici bir cevap ortaya koyamıyor.
Diğer yandan bu hata iddiasının hararetle cevaplandırılması için samimi bir şekilde birçok siteye bu husus, soru olarak iletiliyor. Mesela; payın paydadan fazla çıkması ile sonuçlanan hesap ile malın Kur’an’daki oranla dağıtılmasının imkânsız olduğunu iddia eden ateistlerin bu iddiası ‘sorularlarisale’ sitesine sorulduğunda site yöneticileri bu konunun risalelerde izah edildiğini söylüyor. Ve site konudan bağımsız olarak, risalelerde geçen kadın ve erkeğin paylarının farklılığı üzerine yapılan bir izahı paylaşıyor ve meseleye net bir çözüm getiremedikleri hissedilmiş olunmalı ki cevabın sonunda ‘sorularlaislamiyet’ sitesine yönlendirmede bulunuluyor.
Sorularlaislamiyet sitesi ise konu ile ilgili Prof. Dr. Hamza Aktan’ın Mukayeseli İslam Hukuku kitabından alıntıladığı pasajı paylaşıyor. Site avliye meselesini anlatmaktan öteye gidemiyor.
Payın paydadan büyük çıkması durumu ilk defa Hz. Ömer döneminde bir paylaşım sırasında ortaya çıkıyor ve mesele ashap ile istişare ediliyor. Sonunda paydayı payla eşitleyip taksimat o şekilde yapılıyor. Bu duruma feraizde ‘avliye’ denmektedir. Aslına bakılırsa ‘avliye’ye önerilen çözüm yöntemi ‘madem meseleyi anlayamıyoruz ve işin içinden çıkamıyoruz kendi yöntemimizle meseleyi çözüme kavuşturacak bir formül bulalım’ mantığında olup tamamen iyi niyetlidir. Ancak bu çözüm yöntemi ile Allah’ın Kur’an’da yanlış bir matematik hesabı ortaya koyduğu zımnen kabul edilip hesap, müdahale ile doğrultulur.
Böyle bir algının ise fazlasıyla problemli olduğu izahtan varestedir. Zira Allah’ın önerdiği hesapta yanlış çıkma ihtimali yoktur. Elbette ki yüce Allah’ın ilminin insanların ilmiyle kıyası kabil değildir. Bu haseple klasik anlayış ateistlerin itirazını dindirmeyip onlara malzeme olmaktan ileri gidememiştir.
Avliye meselesine ilk karşı çıkan kişi İbni Abbastır. ‘Hisseler avletmez. Bu konuda lanetleşmeye hazırım’ diyerek avliye uygulamasına karşı çıkan İbni Abbas’ın formülü daha makuldür. Ona göre; hisseleri diğerlerinin hissesine göre değişen karı-koca ve anne-baba öncelikli mirasçılar olup öncelikle onların payı verilir, kız çocuklar ve kız kardeşlerin payı ise maldan kalan varsa verilir.
Lakin bu kabul de meseleyi tam olarak vuzuha kavuşturmayıp, ‘ayette belirlenen pay’ yerine ‘kalan pay’ verilmesi münasebetiyle ayetin hilafına bir durum ortaya çıkmaktadır. Mesela koca, kız çocuk ve annenin mirasçı olduğu bir durumda koca mirasın yarısını, anne üçte birini alır kalan kız çocuğa verilir. Bu durumda kıza altıda bir pay düşmektedir. Hâlbuki ayette çocuklardan tek bir kız olması durumunda terekenin yarısının kız çocuğuna verilmesi söylenmektedir.
Yani İbni Abbas hatayı fark etmesine rağmen doğru çözümlemeyi yapmayı başaramamıştır. İbnü’l Hanefiyye (v. 81/700), İbnü’l-Müseyyeb (v. 94/712), Atâ (v. 115/713), Muhammed b. Ali b. el-Hüseyn (v. 114/733), Tâvus b. Keysân (v. 106/724) ve Dâvud ez-Zâhirî (v. 270/883) gibi âlimler meselenin çözümünde İbni Abbas’ın önermesini doğru kabul edenler arasındadır.
Konuyla ilgili Abdulaziz Bayındır’ın çözüm önerisi ise klasik anlayışın dışında, İbni Abbas’ın önermesine benzemekte olup diğer izahlardan daha akla uygun olsa bile bazı boşluklar ve ön kabuller içermesi hasebiyle tam bir itminan sağlamamaktadır.
Zira konuyla ilgili Nisa Suresi 11-12. Ayetlerde geçen miras taksimatında ilk olarak çocuklar geçmesine rağmen Bayındır’ın taksiminde Nisa 33’te ‘akrabalar‘ ve ‘sözleşme yapılanlar/eşler’ tefriki yapılması dikkate alınarak önce eşlere pay verilir ve kalan üzerinden taksimat önce anne-babaya daha sonra da çocuklara pay edilir.
Bu ise Kur’an’ın sıralamasının tam tersidir. Yani önce eşlerin paylarının verilmesi istenilseydi ayet çocuklar arasındaki taksimle başlamazdı. Diğer yandan çevirilerin hepsinde ‘terekenin yarısı/üçte biri/dörtte biri vs.’ şeklinde bir anlam takdir edilmesine rağmen önce ve sonra alma durumunda kimse Kur’an’da belirtilen oranda bir pay almamış olmaktadır.
Mesela sadece üç kızı ve kocası kendisine mirasçı kalan bir bayanın malının yarısı kocasına verildikten sonra kalanın üçte ikisi kızlara verilince kızlar tüm mirasın -ayette “üçte iki” denmesine rağmen- üçte birini almaktadır ve bu yapılan çeviriye uygun bir taksim olmamaktadır.
Doç Dr. Halis Aydemir, ‘Kur’an’da Hata Yok’ kitabıyla meseleyi hiçbir matematiksel boşluk bırakmadan vuzuha kavuşturuyor. İnternet sitelerinde tatmin edici bir şeklide cevap verilemeyen ‘miras paylaşımında hata var’ iddiasını ayetlerde geçen “ma tereke/mirasın” ve “mimma tereke/mirastan” ibarelerinin farkını ortaya koyarak çürütüyor.
Zira ‘mimma tereke’ ifadesiyle mirasın tamamı değil bir kısmı anlaşılmaktadır. Böylece ortaya “doğrudan” ve “dolaylı” pay sahipleri çıkmaktadır. Yani doğrudan pay sahipleri payını aldıktan sonra “mirastan” olarak zikredilen ‘kalan mal’ üzerinden diğer mirasçılar payını alırlar. İşte yüce Allah’ın çok hususi bir şekilde kullandığı bu iki ifade, miras çözümünde hiçbir şekilde hata ortaya çıkarmayan çok ince ve mucizevi bir hesabı gözler önüne sermektedir.
Tüm örnekleriyle çözüme kavuşan meselenin ayrıntıları için kitaba müracaat edilebilir. Meal sahiplerinin bu iki ifadeye de aynı manayı takdir ederek nasıl bir cinayet işledikleri ise ayrı bir bahis. Son kertede ateistlerin iddiaları neticesinde artan çabalarla parıldayan hakikat muvacehesinde iki-üç ayetle koca bir miras hukuku nasıl dört dörtlük temellendirilmiş şahit oluyoruz. Bizlere ‘Subhanallah’ demek düşüyor.
selman demirci
Kur’an ve hata kelimelerini arama motoruna yazınca ilk karşımıza çıkanlardan birisi miras paylaşımı hususunda Kur’an’da hata olduğu iddiası. Meşhur ateist ve İslam karşıtı Turan Dursun’un sitesinde aklını imanının önüne engel olarak koyan gençler, bu miras ayetlerini gündeme getirip tabiri caizse “Kur’an’da çok bariz bir matematik hatası var ve şayet kusursuz olduğu iddia edilen Allah tarafından gönderilmiş bir kitap olsaydı bu bariz hata olmazdı” demeye getiriyorlar.
Ve bu iddiaya cevap vermek için kolları sıvayan gayretli ve aklını kullanan -bir kısmı âlim- birçok Müslüman zat internet sitelerinde meseleyi gündemlerine taşıyor. Birbirinden çok farklı cevaplarla ayetleri izah etmeye çalışanlar ne yazık ki tatmin edici bir cevap ortaya koyamıyor.
Diğer yandan bu hata iddiasının hararetle cevaplandırılması için samimi bir şekilde birçok siteye bu husus, soru olarak iletiliyor. Mesela; payın paydadan fazla çıkması ile sonuçlanan hesap ile malın Kur’an’daki oranla dağıtılmasının imkânsız olduğunu iddia eden ateistlerin bu iddiası ‘sorularlarisale’ sitesine sorulduğunda site yöneticileri bu konunun risalelerde izah edildiğini söylüyor. Ve site konudan bağımsız olarak, risalelerde geçen kadın ve erkeğin paylarının farklılığı üzerine yapılan bir izahı paylaşıyor ve meseleye net bir çözüm getiremedikleri hissedilmiş olunmalı ki cevabın sonunda ‘sorularlaislamiyet’ sitesine yönlendirmede bulunuluyor.
Sorularlaislamiyet sitesi ise konu ile ilgili Prof. Dr. Hamza Aktan’ın Mukayeseli İslam Hukuku kitabından alıntıladığı pasajı paylaşıyor. Site avliye meselesini anlatmaktan öteye gidemiyor.
Payın paydadan büyük çıkması durumu ilk defa Hz. Ömer döneminde bir paylaşım sırasında ortaya çıkıyor ve mesele ashap ile istişare ediliyor. Sonunda paydayı payla eşitleyip taksimat o şekilde yapılıyor. Bu duruma feraizde ‘avliye’ denmektedir. Aslına bakılırsa ‘avliye’ye önerilen çözüm yöntemi ‘madem meseleyi anlayamıyoruz ve işin içinden çıkamıyoruz kendi yöntemimizle meseleyi çözüme kavuşturacak bir formül bulalım’ mantığında olup tamamen iyi niyetlidir. Ancak bu çözüm yöntemi ile Allah’ın Kur’an’da yanlış bir matematik hesabı ortaya koyduğu zımnen kabul edilip hesap, müdahale ile doğrultulur.
Böyle bir algının ise fazlasıyla problemli olduğu izahtan varestedir. Zira Allah’ın önerdiği hesapta yanlış çıkma ihtimali yoktur. Elbette ki yüce Allah’ın ilminin insanların ilmiyle kıyası kabil değildir. Bu haseple klasik anlayış ateistlerin itirazını dindirmeyip onlara malzeme olmaktan ileri gidememiştir.
Avliye meselesine ilk karşı çıkan kişi İbni Abbastır. ‘Hisseler avletmez. Bu konuda lanetleşmeye hazırım’ diyerek avliye uygulamasına karşı çıkan İbni Abbas’ın formülü daha makuldür. Ona göre; hisseleri diğerlerinin hissesine göre değişen karı-koca ve anne-baba öncelikli mirasçılar olup öncelikle onların payı verilir, kız çocuklar ve kız kardeşlerin payı ise maldan kalan varsa verilir.
Lakin bu kabul de meseleyi tam olarak vuzuha kavuşturmayıp, ‘ayette belirlenen pay’ yerine ‘kalan pay’ verilmesi münasebetiyle ayetin hilafına bir durum ortaya çıkmaktadır. Mesela koca, kız çocuk ve annenin mirasçı olduğu bir durumda koca mirasın yarısını, anne üçte birini alır kalan kız çocuğa verilir. Bu durumda kıza altıda bir pay düşmektedir. Hâlbuki ayette çocuklardan tek bir kız olması durumunda terekenin yarısının kız çocuğuna verilmesi söylenmektedir.
Yani İbni Abbas hatayı fark etmesine rağmen doğru çözümlemeyi yapmayı başaramamıştır. İbnü’l Hanefiyye (v. 81/700), İbnü’l-Müseyyeb (v. 94/712), Atâ (v. 115/713), Muhammed b. Ali b. el-Hüseyn (v. 114/733), Tâvus b. Keysân (v. 106/724) ve Dâvud ez-Zâhirî (v. 270/883) gibi âlimler meselenin çözümünde İbni Abbas’ın önermesini doğru kabul edenler arasındadır.
Konuyla ilgili Abdulaziz Bayındır’ın çözüm önerisi ise klasik anlayışın dışında, İbni Abbas’ın önermesine benzemekte olup diğer izahlardan daha akla uygun olsa bile bazı boşluklar ve ön kabuller içermesi hasebiyle tam bir itminan sağlamamaktadır.
Zira konuyla ilgili Nisa Suresi 11-12. Ayetlerde geçen miras taksimatında ilk olarak çocuklar geçmesine rağmen Bayındır’ın taksiminde Nisa 33’te ‘akrabalar‘ ve ‘sözleşme yapılanlar/eşler’ tefriki yapılması dikkate alınarak önce eşlere pay verilir ve kalan üzerinden taksimat önce anne-babaya daha sonra da çocuklara pay edilir.
Bu ise Kur’an’ın sıralamasının tam tersidir. Yani önce eşlerin paylarının verilmesi istenilseydi ayet çocuklar arasındaki taksimle başlamazdı. Diğer yandan çevirilerin hepsinde ‘terekenin yarısı/üçte biri/dörtte biri vs.’ şeklinde bir anlam takdir edilmesine rağmen önce ve sonra alma durumunda kimse Kur’an’da belirtilen oranda bir pay almamış olmaktadır.
Mesela sadece üç kızı ve kocası kendisine mirasçı kalan bir bayanın malının yarısı kocasına verildikten sonra kalanın üçte ikisi kızlara verilince kızlar tüm mirasın -ayette “üçte iki” denmesine rağmen- üçte birini almaktadır ve bu yapılan çeviriye uygun bir taksim olmamaktadır.
Doç Dr. Halis Aydemir, ‘Kur’an’da Hata Yok’ kitabıyla meseleyi hiçbir matematiksel boşluk bırakmadan vuzuha kavuşturuyor. İnternet sitelerinde tatmin edici bir şeklide cevap verilemeyen ‘miras paylaşımında hata var’ iddiasını ayetlerde geçen “ma tereke/mirasın” ve “mimma tereke/mirastan” ibarelerinin farkını ortaya koyarak çürütüyor.
Zira ‘mimma tereke’ ifadesiyle mirasın tamamı değil bir kısmı anlaşılmaktadır. Böylece ortaya “doğrudan” ve “dolaylı” pay sahipleri çıkmaktadır. Yani doğrudan pay sahipleri payını aldıktan sonra “mirastan” olarak zikredilen ‘kalan mal’ üzerinden diğer mirasçılar payını alırlar. İşte yüce Allah’ın çok hususi bir şekilde kullandığı bu iki ifade, miras çözümünde hiçbir şekilde hata ortaya çıkarmayan çok ince ve mucizevi bir hesabı gözler önüne sermektedir.
Tüm örnekleriyle çözüme kavuşan meselenin ayrıntıları için kitaba müracaat edilebilir. Meal sahiplerinin bu iki ifadeye de aynı manayı takdir ederek nasıl bir cinayet işledikleri ise ayrı bir bahis. Son kertede ateistlerin iddiaları neticesinde artan çabalarla parıldayan hakikat muvacehesinde iki-üç ayetle koca bir miras hukuku nasıl dört dörtlük temellendirilmiş şahit oluyoruz. Bizlere ‘Subhanallah’ demek düşüyor.
selman demirci