Kur’an’ın model şahsiyetleri peygamberler

K

Kaçak

Guest
KUR’AN’IN MODEL ŞAHSİYETLERİ PEYGAMBERLER - Muhammed Emin YILDIRIM

Ocak 11, 2010

23 yıllık vahyin nüzul sürecinde, Kur’an’ın isimlerini anıp hayatlarına dair bazı tablolara yer verdiği peygamberlerin hepsi, evvel emirde o silsilenin son mührü olan Efendimiz’in (sav) şahsiyetini inşa etmeye yönelik mesajlar taşımaktadır. Efendimiz (sav) bu mesajı çok iyi anlamış ve sürekli kendisinin, Hz. Âdem’den başlayan bir yürüyüşün en son halkası olduğunu birçok kez beyan etmiştir. Mesela, Buhari’de geçen bir hadiste, Efendimiz (sav) bu birlikteliğin nasıl olduğunu çok veciz bir örnek ile şöyle açıklamaktadır:

"Benimle, benden önce gelip, giden peygamberlerin durumu aynen şuna benzer: Adamın birisi çok güzel bir ev yaptırmıştır. O, bu evi tamamlamış, süsleyip donatmış, ancak duvarında bir köşe taşının yerini eksik bırakmıştır. O şâhâne evi görmeye gelenler, binanın içinde gezip dolaşırken, gözleri bu eksik kalan yere ilişince: ‘Bina çok güzel olmuş ama keşke şu köşe taşının yeri de boş bırakılmış olmasaydı!’ demekten kendilerini alamazlar. İşte ben, yeri boş bırakılan o köşe taşı gibiyim. Ve ben, gönderilen tüm peygamberlerin sonuncusuyum."

Allah Rasulü’nün (sav) büyük bir tevazu ile anlattığı bu örnekten bizler, geçmiş peygamberlerin, Efendimiz (sav) ile olan bağını daha iyi anlıyoruz. Biz buradan hareketle diyoruz ki: Siyer-i Nebi’den hakkı ile istifade etmek için, kesinlikle Siyer-i Enbiya’yı doğru bir düzlemde anlamak zorundayız.

Öyleyse gelin, biz Kur’an’da adı geçen 27 peygamberin, Efendimiz’in (sav) şahsiyetini inşa etme noktasında verdikleri en temel mesajları birer cümleyle de olsa anlamaya çalışalım:

- Hz. Âdem: Eğer bir gün Allah’ın koyduğu sınırları ihlal eder de sürçersen, sakın hatanı savunma, hatanda ısrar etme. Hemen tevbe et, günahını itiraf et ve Âdem gibi adam ol. Allah’ın mağfiretinin sınırsızlığını hiçbir zaman unutma.

- Hz. İdrîs: Eğer Allah katında yüce bir mekâna ermek istiyorsan, İdris gibi hayatın bir ders, dünyanın bir medrese, ilahi vahyin bir müfredat, Cebrail’in ise bir müderris olduğunu unutma.

- Hz. Nûh: Eğer bir gün karada gemi yapmak zorunda kalırsan; “hani bunun denizi” diyenlere kulak asma. Sen tahtalara çivi çakmaya devam et; yeri ve zamanı gelince Allah denizi senin ayağına getirecektir.

- Hz. Hûd: Eğer bir gün senin kavminde Hûd’un kavmi Âd gibi, duyurduğun mesajlara karşı büyüklenirlerse, “bizim elimizdeki imkânlar bizi kurtaracak” diye yersiz kuruntularla seni yalanlayıp dururlarsa, sen “Ben ecrimi Allah’tan bekliyorum” de ve yoluna devam et. Zamanı gelince Allah, onlara hak ettikleri karşılığı verecektir.

- Hz. Sâlih: Eğer bir gün senin kavminde Salih’in kavmi Semûd gibi kamunun malına hürmetsizlik ederlerse, Allah’ın dokunulmaz kıldığı şeylere el uzatırlarsa; sen Salih gibi işine bak. Onlar dağların içlerinde kendilerine sağlam saraylar bile yapmış olsalar, Rabbinin azabından kaçamayacaklar, zamanı gelince korktukları o dehşetli son onları çepeçevre kuşatacaktır.

- Hz. Lût: Eğer bir gün dünya ahlaksızlıkta sınır tanımaz bir hale gelirse, her türlü çirkinlik meşruuymuş gibi takdim edilmeye başlanırsa; sen Lût gibi ol. Allah’ın sınırlarına riayet et ve o hudutları çiğneyenlerden yüz çevir; unutma ki Allah sana kesinlikle bir çıkış yolu gösterecektir.

- Hz. İbrahim: Eğer bir gün can ciğer akrabalarınla karşı karşıya gelirsen, sen İbrahim gibi ol. Eline bir balta al ve o cansız cisimleri, ateşe atılma pahasına birer birer yere devir. Ateşe atıldığın zaman ise; sen “ben yandım” diye atla, göreceksin o ateş sana serin ve selamet olacaktır. Eğer bir gün imanın, doğup büyüdüğün yerlere sığmaz ise, Allah’ın arzı geniştir, durma hicret et. Unutma ki, hicret sana Hacer’i, Hacer sana İsmail’i kazandırtacaktır.

- Hz. İsmail: Eğer bir gün boynunu keskin bıçağın önüne uzatmak zorunda kalırsan, sakın bundan geri durma. Sende İsmail gibi uzat ve “Kes baba! Yoksa sen Allah’ın emrine karşı mı geleceksin” de; göreceksin ki, teslimiyet kurtuluştur. Sen atan İsmail gibi teslim olursan, fidyen sema ehlinin bir hediyesi olarak ayağına gelecektir.

- Hz. İshak: Eğer bir gün elindeki tüm imkânlar tükenirse, yani bıçak kemiğe dayanırsa yinede sen “imkânım yoktu” deme. Unutma ki, iman en büyük imkândır. Yeter ki, iman olsun; o oldu mu, gün gelir, yaşlı ve kısır bir hanımdan insanlığa ihlâsı öğretecek bir İshak doğabilir. O halde sen neticeye bakma; hedefe varmaya bak ve yoluna devam et.

- Hz. Yakub: Eğer bir gün çok sevdiğin Yusuf’unu kaybedersen, yapacağın iş güzelce sabretmektir. Kaybettiğin Yusuf gibi biri bile olsa, asla Allah’a olan teslimiyetini ve ümidini kesmemeli; sürekli bunları yüreğinde taşımalısın. Eğer bunları taşırsan, Allah gören gözlerini senden alsa bile, kilometrelerce uzaklardan Yusuf’un kokusunu alacak bir burun sana verecektir. O halde Sen, kaybettiklerine değil; kazandıklarına bak ve yoluna devam et.

- Hz. Yusuf: Eğer bir gün kardeşlerinin kıskançlığına uğrar da kuyulara atılırsan, eğer bir gün kuyulardan bulunur, pazarlarda birkaç değersiz dirheme köle olarak satılırsan, eğer bir gün saraylarda Züleyhaların şehvet dolu ellerinin muhatabı olurda, gömleğin arkadan çekilip yırtılırsa, eğer bir gün saraylardan zindanlara düşersen; sakın bunlardan herhangi birine takılıp kalma. Sen yoluna devam et. Unutma ki, Yusuf’u kuyudan iktidara taşıyan ilahi irade, bir gün seni de layık olduğun makama eriştirecektir. Eğer bir gün sende kardeşin Yusuf gibi iktidarın iplerini elinde tutarsan, onun gibi davran ve karşında senden af dileyen tüm kardeşlerini bağışla.

- Hz. Şuayb: Eğer bir gün Medyen halkı gibi, ölçüde ve tartıda haksızlık yapan bir topluluk ile karşılaşırsan, onlara kardeşin Şuayb gibi en güzel sözlerle öğütler ver. Kul hakkının ne kadar önemli olduğunu onlara en gür sedan ile haykır. Eğer bir gün Musa gibi bir taleben olursa, onu yetiştirmek için hiçbir şeyden geri durma. Risâlet davasının zorlu yolunun hocasız da, talebesiz de yürünmeyeceğini asla unutma.

- Hz. Harun: Eğer bir gün Harun gibi Risâlet davasına ağabeylik yapma durumunda kalırsan, “neden küçük kardeşim seçildi de, ben seçilmedim?” deme. Allah’ın bu büyük senaryoda sana biçtiği rol ne ise, sen onu yerine getirmeye çalış. Musa’nın arkasında nasıl Harun var idiyse, sen de arkanda bu ağır yükü seninle beraber taşıyacak Harunlar yetiştir. Unutma ki, bu yol ancak Harunlarla yürünür.

- Hz. Musa: Eğer bir gün Firavunların zulmü anaların rahimlerine kadar ulaşırsa; “artık bu iş bitti, bundan sonra hiçbir şey olmaz” deme. Sen Musa’nın annesi gibi ol ve doğurmaya devam et. Göreceksin ki, Allah sandığa atıp, nehre saldığın Musa’yı sana emzirmek için geri gönderecek; bir de sana ücret ödettirecek ve Musa’nı Firavun’un sarayında büyüttürecektir. Eğer bir gün Musa gibi istemeden bir cana kıyarsan, ne günahını savun, nede kendini ömür boyu bundan dolayı kınayıp, ümit kapılarını kapa. Sen onun gibi tevbe et, öyle bir tevbe et ki; Allah, suç işlediğin o eli, tertemiz yapsın ve bakanların gözlerini kamaştırsın. Eğer bir gün Firavun’un sihirbazları ile karşı karşıya kalırsan, sen Allah’a güven; göreceksin ki, elindeki asa onların hepsinin oyunlarını bozacak ve seni denizlerin ortasından geçirerek sahil-i selamete çıkaracaktır.

- Hz. Davud: Eğer bir gün Davud gibi davalara bakan bir hâkim olursan; sakın yargısız infaz yapma, gerçek adaletin gerektirdiği şekilde hükmet. Unutma ki, adalet; Risâlet davasının en büyük şiarı ve gerçekleştirmesini arzuladığı en büyük amacıdır. Öyleyse sen de bu amaca hizmet et ve adaleti hayatının eksenine yerleştir.

- Hz. Süleyman: Eğer bir gün Süleyman gibi hükümranlık, servet, güç ve iktidar ellerinin arasına bırakılırsa ve bunlarla sınanma durumunda kalırsan; Malikü’l-Mülk’ün kim olduğunu asla unutma. Bu dünyada sana bahşedilen her şeyin bir meta olduğunun bilincinde ol. Her şeyin bir ahlakının olduğunu, iktidar ve gücün ahlakının da, “dünyanın tamamına sahip olsan da, hiçbir şeyin sana sahip olmasına izin vermemek” olduğunu unutma.

- Hz. Eyyûb: Eğer bir gün Eyyûb gibi, sana verilen her şey ile imtihan edilirsen; tavrın sabır olmalıdır. Sabretmek, hak etmektir. Sabretmek, direnmektir. Sabretmek, başarının anahtarıdır. Öyleyse Risâlet davasının en büyük azığının sabır olduğunu unutma ve yoluna devam et.

- Hz. Zülkifl: Eğer bir gün Zülkifl gibi sana yüklenen ağır sorumluluktan dolayı zorlanırsan; “Neden bu insanlar beni dinlemiyor? Neden bu insanlar Allah’ın mesajlarına kulak kapatıyor?” diye inlersen, unutma ki, hidayetten nasip ve kısmeti olanlar, ancak ondan istifade edebilirler. Sen insanlığı imana taşımaya memursun, ama onların kalplerine hükmetmeye güç yetiren değilsin. Öyleyse; arkanda yürüyenlerin sayısına değil, önünde yürüyenlerin izlerine bakmalısın.

- Hz. Yunus: Eğer bir gün Risâlet davasının ağırlığı belini bükerse, sakın Yunus gibi yapma. Eğer O’nun gibi görevi terk eder de gemilere binip gidersen, Allah seni denizin ortasında bir balığa yem eder. Olur da böyle bir hale duçar olursan, işte o zaman Yunus gibi ol; “Ya Rabbi! Senden başka ilah yoktur. Seni her şeyden tenzih ederim. Ben haksızlık edenlerden oldum” diye, arşın saçaklarına tutun. Böyle yap ki, Allah seni, balığın karnından sahil-i selamete kavuştursun.

- Hz. İlyas: Eğer bir gün İlyas gibi kavmin tarafından yalanlanır, şeref ve itibarın ayaklar altına alınırsa, onların sana verecekleri payelere hiç aldırma ve yoluna devam et. Payeyi sadece ve sadece Allah’tan beklersen, Allah; İlyas’ın adını ve şanını unutturmadığı gibi, seninkini de unutturmaz ve seni, iki cihanda da Selam isminin gölgesinde yaşatır.

- Hz. Elyesa: Eğer bir gün Elyesa gibi sende hiçbir pazarlığın ve beklentinin içerisinde olmazsan, Allah O’nun ayağına İlyas gibi bir muallimi nasıl gönderdiyse, seninde ayağına gönderir. Unutma ki, Risâletin davası asla pazarlığı ve beklentiyi bünyesinde barındırmaz. Bu yolu ancak; ecrini ve karşılığını Allah’tan bekleyenler yürüyebilir.

- Hz. Zekeriyya: Eğer bir gün Zekeriyya gibi Allah sana Meryemlere bahçıvanlık yapma görevi yüklerse, eğer bir gün sende O’nun gibi çocuksuzluktan dolayı inlersen, eğer bir gün yine O’nun gibi, testerelerin altında doğranmak zorunda kalırsan; sabır, mücadele ve teslimiyet dengesini Zekeriyya gibi hayatında ikame et ve her durumda sabitkadem olmanın ne kadar önemli olduğunun bilincinde ol.

- Hz. Yahya: Eğer bir gün Yahya gibi ilahi mesajların ayetleri sağanak sağanak üzerine yağarsa, Sen de O’nun gibi, “Kitab’a sımsıkı sarıl!” Unutma ki; “Kitab’a sarılmazsan ihtilafa düşer, parçalanırsın. Kitab’a sarılmazsan ümitsizliğe düşer, bitersin. Kitab’a sarılmazsan gücünü kaybeder, korkaklaşırsın. Kitab’a sarılmazsan yanlış şeylere sarılır, yok olursun.” Öyleyse sana düşen var gücünle Kitab’a sarılmak ve ondan başka hiçbir şeye itibar etmemektir.

- Hz. İsa: Eğer bir gün İsa gibi sen de, Risâlet davasının yoluna revan olursan; “Allah’a giden yolda kim bana yardımcı olacak?” de; göreceksin Allah sana, İsa’dan daha fazla, belki binlerle ifade edilecek Havari/Sahabî nasip edecektir. Eğer bir gün sen de, İsa gibi ihanetlere uğrarsan; “bittim” dediğin yerde, Allah “yettim” diyecek ve seni hiç ummadığın makamlara alıp, yükseltecektir.

- Hz. Uzeyir: Eğer bir gün sana inandığını iddia edenler, Allah’a ait bazı alanları seninle paylaştırmaya başlarlarsa, eğer bir gün seni yüceltme (!) adına, senin yeryüzünde takip edilmek üzere bıraktığın izleri birileri yok etmeye çalışırlarsa, sen Uzeyir gibi ol. O, nasıl “Uzeyir Allah’ın oğludur” iftirası ile mücadele etmiş ve bunu yüzünün akı ile tamamlamış ise, sen de aynı mücadeleyi devam ettir ve bu işi alnının akı ile nihayete erdir.

- Hz. Lokman: Eğer bir gün Lokman gibi, sen de oğullarına/takipçilerine tavsiyelerde bulunursan, onlara; en başta söyleyeceğin mesaj; “Allah’tan başkasına ilahlık yakıştırmayın” sözü olmalıdır. Onlara; “nankörlük etmeyip, şükretmelerini; anne ve babalarına iyilikle muamelede bulunmalarını, bilgi sahibi olmadıkları konuda konuşmamalarını, Allah’ın hardal tanesi kadar iyilik olsa bile onu asla zayi etmeyeceğini” ve daha nice güzellikleri tavsiye et. Unutma ki, sen ancak onlara böyle nasihatler vermekle mükellefsin. Bu nasihatleri dinleyip, dinlememeleri ise senin sorumluluğunda değildir. Sen Lokman gibi görevini yap, gerisini ise Allah’a bırak.

- Hz. Zülkarneyn: Eğer bir gün Zülkarneyn gibi, dünyalara hükmetmeye başlarsan unutma ki; hayat, servet, makam-mevki, bilgi, iktidar ve ellerine bırakılan her şey noksan ve geçicidir. Kalıcı olan ise Rabb’inin katında olanlardır. Öyleyse, bu hayatta en önemli olan şey, Allah’ın rızasını kazanmaktır. Sen bu rızayı kazanmaya bak ve elindeki tüm imkânları bunu kazanma adına seferber et.

İşte Kur’an’ın sadece adını andığı ya da hayatlarına dair bazı mesajları aktardığı kutlu elçilerin, vahyin ilk muhatabı ve peygamberlik halkasının son mührü olan Efendimiz’e (sav) vermek istediği mesajların birer cümlede özeti bu şekildedir. Burada şunu göz ardı etmemek gerekiyor ki; bu mesajlar sadece Efendimiz’e (sav) değil, kendini Vahye teslim etmeyi düşünen herkesedir. Madem böyledir; acaba ne zaman bizler bu mesajları duymaya başlayacağız? Uyanmamak üzere uyumaya başladığımızda mı? Yoksa hemen şimdi mi?

Geçmiş peygamberlerin Efendimiz (sav) ile olan bağını daha iyi anlamak ve Siyer-i Nebi’den hakkı ile istifade etmek için, kesinlikle Siyer-i Enbiya’yı doğru bir düzlemde anlamak zorundayız.

Eğer bir gün Allah’ın koyduğu sınırları ihlal eder de sürçersen, sakın hatanı savunma, hatanda ısrar etme. Hemen tevbe et, Âdem gibi adam ol.

Eğer Allah katında yüce bir mekâna ermek istiyorsan, İdris gibi hayatın bir ders, dünyanın bir medrese, ilahi vahyin bir müfredat, Cebrail’in ise bir müderris olduğunu unutma.

Eğer bir gün elindeki tüm imkânlar tükenirse, yinede sen “imkânım yoktu” deme. Unutma ki, iman en büyük imkândır.

Eğer bir gün taleben olursa, onu yetiştirmek için hiçbir şeyden geri durma. Risâlet davasının zorlu yolunun hocasız da, talebesiz de yürünmeyeceğini asla unutma.

Her şeyin bir ahlakının olduğunu, iktidar ve gücün ahlakının da, “dünyanın tamamına sahip olsan da, hiçbir şeyin sana sahip olmasına izin vermemek” olduğunu unutma.
 
Üst