Mezheplerde nerden çıktı diyenler ?

KUZAT

Profesör
Katılım
14 Şub 2013
Mesajlar
901
Tepkime puanı
43
Puanları
0
Konum
Antalya
Mezhepler nasıl ortaya çıktı?

Peygamberimizin vefatından sonra İslâm alemi genişledi. İran, Irak, Suriye gibi yerler fethedildi. Hz. Ömer (ra) Zeyd b. Sabit, Abdullah bin Ömer (ra) Medine’de kalırken, pek çok sahabi efendimiz de yeni fethedilen yerlere dağıldı.


Mesela Abdullah bin Mesud (ra) Irak’a; Ebu Mûsa el-Eşari (ra), İmran bin Huseyn (ra) ve Enes Bin Malik (ra) Basra’ya; Ebu’d-Derda (ra), Muaz bin Cebel (ra), Muaz bin Cebel (ra) Muaviye (ra) Ubade bin Samit (ra) Şam’a gitti. Her Sahabi bulunduğu yerde fetva ve ilim öğretme işleri ile meşgul oldular.


Sahabiler, kendilerine sorulan suallerde evvela, Kur’an’a müracaat ediyorlardı. Sualin cevabını Kur’an’da bulamadıklarında hadislere bakıyorlardı. Hadislerde de bulamazlarsa, Kur’an ve hadise dayanarak kendileri içtihad yapıyorlardı.


Çünkü bu sahabiler aynı zamanda Resulullah (sav)’in yanında uzun süre kalmalarından dolayı, Kur’an ve Sünnet’ten hüküm çıkarabilme anlayışına sahiptiler. Yani müçtehit idiler.

Bir yandan Müslümanların dini meselelerine çözüm bulan, fetva veren bu Sahabiler, diğer taraftan dini ilimler sahasında pek çok talebe yetiştirdiler. Böylece Peygamberimizin bırakmış olduğu ilim ve hikmet mirası, Sahabiler yoluyla kendilerinden sonraki nesil olan Tâbiin’e intikal etti.

Sahabilerden ders alan ve kendilerine Tabiin denilen zatlar, çeşitli İslam merkezlerinde bulunuyorlardı.

Mesela Medine’de Salim bin Abdullah bin Ömer, Zühri, Yahya bin Said, Mekke’de Atâ bin Rabah, Kûfe’de İbrahim en-Nehai, Basra’da Hasan el-Basri, Şam’da Mekhul bin Muslim el-Huzelî, Yemen’de Tavus bin Keysan (rahmetullahi aleyhim ecmain) bu zatlardan bir kaçı idi.

Bu imamların her biri kendisinden ders aldığı sahabinin rivayet ettiği hadisleri ve çeşitli meselelerdeki fetvalarını derlediler, bir araya topladılar. Bunlar da kendilerine sorulan suallerin çoğunu evvela Kur’an’da, sonra da hadislerde ararlar, cevabını bulamadıkları meselelerde, kendi içtihatları ile verdiler.

Tabiin imamları da Sahabiler gibi bir yandan Müslümanların suallerini cevaplandırırken, bir yandan da talebe yetiştirmekle meşgul oluyorlardı. Çevrelerinde halkalanan talebelere İslam ilimlerinden ders veriyorlardı. İslam hukukunun temelini kurma, karşılaşılan yeni meseleleri enine boyuna inceleyip hükümlerini açıklama hususunda talebelerine rehberlik ediyorlardı.

Tabiinin yetiştirdiği bu talebelere “Tebe-i Tabiîn” denir ki, meşhur olanları şunlardır:
İmam-ı Azam Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Evzaî, Leys Bin Sa’d, İmam Şafiî, Ahmed bin Hanbel, Süfyan-ı Servi, Süfyan bin Uyeyne (rahmetullahi aleyhim).


Bu zatlardan bazıları, mesela İmam-ı Azam, her ne kadar birkaç sahabiyi görmüşse de ilmi hüviyet itibariyle Tebe-i Tabiinden sayılır.

Tabiin alimleri Sahabilerin fetvalarını topladıkları gibi Tebe-i Tabiin alimleri de Tabiinin fetvalarını topladılar. Ayrıca kendileri de fetva verdiler. Yeni karşılaşılan meselelerde fikri çalışmalarda bulundular ve belli esaslar ortaya koydular.

Tebe-i Tabiin devri, başta tefsir ve hadis olmak üzere bir çok ilmin tahsil edildiği münbit ve bereketli bir zamandı.

Müçtehid derecesinde pek çok imam vardı. İşte fıkhi-ameli mezheplerin teşekkülü Tebe-i Tabiin zamanına rastlar. Gerek sahabilerin, gerekse Tabii’nin temel meselelerinin dışında kalan teferruatla ilgili meselelerde, Kur’an ve Sünnet ışığında yaptıkları içtihatlar neticesinde, aynı konuda farklı fetvalar ortaya çıktı.

Müslümanlar, kendi bölgelerinde yaşayan imamın fetvalarını biliyor, onu tercih ediyor ve onunla amel ediyordu. İşte bu tercih ve taraftarlık, zamanla yerini “gidilen yol” manasına gelen “Mezhepleri” ortaya çıkardı.
 

KUZAT

Profesör
Katılım
14 Şub 2013
Mesajlar
901
Tepkime puanı
43
Puanları
0
Konum
Antalya
Hanefi Mezhebi’nin ortaya çıkması

Hanefi mezhebinin temeli, İmam-ı Azam’a yani Ebu Hanife’nin (H.80-150 / M.699-767) içtihatlarına dayanır.


Aynı şekilde İmam-ı Azam’ın talebeleri de onun rivayet ettiği hadisleri, kabul ettiği görüşlerini toplayarak sistemleştirdiler. O görüşlerinden yeni yeni eserler telif ettiler. Zaman içerisinde bu eserlere şerh yazdılar. İmamların görüşlerine ve fıkıhtaki usullerine uygun yeni yeni hükümler çıkardılar. Bunlarda çeşitli bölgelere dağıldılar. Böylece İmam-ı Azam’ın görüşleri bir mezhep halini aldı.

İmam-ı Azam’ın talebeleri arasında en meşhurları; İmam Ebu Yusuf ve İmam-ı Muhammed’dir. Bu iki İmamın zaman zaman İmam-ı Azam’dan farklı fetvalarda verdiklerini de burada ifade edelim. Bunun en mühim sebeplerinden birisi, o alimler zamanında hadislerin daha derli toplu hale gelmesidir. Bunlar kendilerine sahih bir hadis ulaştığında (İmam’ın fetvasına aykırı bir şey söylüyorsa) hocalarının fetvalarına zıt hükümler vermişlerdir.
 

KUZAT

Profesör
Katılım
14 Şub 2013
Mesajlar
901
Tepkime puanı
43
Puanları
0
Konum
Antalya
Mâliki Mezhebi’nin ortaya çıkması



Maliki mezhebi, İmam Malik Hz.lerinin (ö. 179 / 795) içtihatlarına dayanır. Zaman içerisinde İmam-ı Malik’in talebeleri de onun rivayet ettikleri hadisleri ve görüşlerini toplayarak benimsemiş ve sistemleştirmişlerdir. Onun talebeleri de onun metoduna uygun şekilde karşılaştıkları yeni meselelerde fetva verdiler, böylece de Malikî mezhebi ortaya çıktı.
Şafi Mezhebi’nin zuhuru
İmam Şafii, Maliki ve Hanefi mezheplerinin usullerinin yayılmaya başladığı ilk zamanlarda yetişti. (H.150-204 / M.767/819).


İmam-ı Şafii Hz.lerinin, bu iki İmam’dan sonra dünyaya gelmesi, kendisi için Allah’ın büyük bir lütfu idi. Çünkü o ilimle meşgul olduğu zamanlarda, bu iki mezhep teşekkül etmiş, usülleri belirlenmiş ve bir çok yerde yaygınlaşmıştı. Dolayısıyla İmam-ı Şafi Hz.leri mezheplerin yollarını inceleme fırsatı buldu. Ve onlardan farklı bir usül takip etti. Ve fıkhın usulleri ile ilgili İslam tarihinde ilk eser olan ‘er-Risale’ isimli kitabını yazdı.

Diğer taraftan, Sahabilerin her biri (tabii olarak) bütün hadisleri bilmiyordu. Hakkında hadis ulaşmamış meselelerde kendi içtihatları ile fetva veriyorlardı. Bu da birbirinden farklı değişik yerlerde yaşayan sahabiler arasında, aynı konu hakkında farklı hükümler vermesine yol açıyordu.


Sahabilerin içtihatları İmam-ı Şafii zamanında derlenip toplanmıştır ve böylece aynı meselede sahabilerin verdikleri farklı fetvalar gün yüzüne çıkmıştı. İmam- Şafi bunların çoğunu sahih hadislere dayanarak eledi.

Yine, önceki alimlerin o konuda kendilerine bir hadis ulaştığı takdirde, o hadisi bilmeden evvel kendi içtihatlarıyla verdikleri fetvalardan vazgeçtiklerini gördü. Bunun için önceki alimlerin ittifak etmedikleri içtihatlara sarılmayı bıraktı.

Zaman içerisinde fakihler onun etrafında toplandılar, onun kitaplarını şerhettiler. Onun geliştirdiği usüle uygun fetvalar verdiler. Böylece Şafii Mezhebi doğdu.
 

KUZAT

Profesör
Katılım
14 Şub 2013
Mesajlar
901
Tepkime puanı
43
Puanları
0
Konum
Antalya
Hanbeli Mezhebi
Hanbeli Mezhebi’nin esasları, Ahmed b. Hanbelin içtihatlarına dayanır. Yine bu mezhep de onun talebeleri tarafından sistemleştirilerek batıl olan ve sahih kavillere dayanmayan görüşlerin zararlarından bertaraf edilerek günümüze kadar ulaştırılmıştır.


Günümüze ulaşamayan Sünni mezhepler ve Sonuç
Sahabe, Tabiin ve Tebe-i Tabiin devirlerinde müçtehitlerin fazla olması, birçok mezhebin ortaya çıkmasına sebep oldu. Zaman içerisinde onun üzerinde Sünni fıkhi mezhep ortaya çıktı.


Zaman geçtikçe mezhep imamı durumunda olan alimlerin birçoğu kendilerinden daha alim gördükleri veya aynı meselede aynı içtihatta ittifak ettikleri imamların mezheplerine girdiler. Çünkü bu mübarek zatlar, içtihat yaparken nefsine kapılmaktan, ilmi enaniyet ve taassuptan tamamen uzaktılar. Bunun için de hakkı nerede bulsalar kabul ediyor, sahip çıkıyorlardı.

Müçtehitlerin yaptıkları içtihatların, verdikleri fetvaların yayılmasında ve bir mezhep halini almasında talebelerinin büyük rolü oluyordu. Bazı imamların talebeleri, hocalarının fetvalarını tertib ve tasnif ederek bir sistem haline getirirken; pek çok talebe aynı başarıyı gösteremedi.

Bazı mezheplerin yayılamamasının ve zamanla mensubu kalmamasının bir diğer sebebi de, Kur’an ve hadisi esas aldıkları halde bunların işaret ettiği; kıyas, örf, adet gibi hususları nazara almamalarıydı. (Dolayısıyla görüşleri, ortaya çıkan yeni durumlara açıklık getirmekte yetersiz kalıyordu.)

İşte bu ve benzeri sebeplerden dolayı, bugün Müslümanların ekseriyetinin tabi olduğu dört hak mezhep varlığını devam ettirirken, diğer hak mezhepler kitap sayfalarında kalmaktan kurtulamadı.

Bu imamlardan bazıları şunlardır; Amr el-Evzai, Süfyan-ı Servi, Ebu’l Haris el-Leysi, Davud ez-Zahiri, İbn-i Cerir et-Taberi, Hasan-ı Basri (rahmetullahi aleyhim ecmain).
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Mezhepler çıkmaz... Çıkmadı da...

Bilgisi olanlar, usul ve yöntemi ile mes'eleleri, Kur'an'ı ve Peygamber'i referans alarak, somut manada (duyu organlarımızın algılayabileceği şekilde) yorumlamışlardır... Çözüm üretmişlerdir...

Mesela:

Vücudun bir yerinde kan çıkması abdesti bozar mı..?

İmam Azam: Bozar...

İmam Şafii: Bozmaz der...

Kadına el ile dokununca abdest bozulur mu..?

İmam Azam: Bozmaz...

İmam Şafii: Bozar der...

Bunun gibi bunlar mezhep değil bunlar Kur'an ve Peygamber referans alınarak çözüm üretmektir...

Anladınız mı..?
 

KUZAT

Profesör
Katılım
14 Şub 2013
Mesajlar
901
Tepkime puanı
43
Puanları
0
Konum
Antalya

(Ümmetimin âlimlerinin farklı ictihadları, mezheplere ayrılması rahmettir.) [Nasr El-Makdısi, Beyheki]


Islam dininde, iman edilecek hususlarda mezheplere ayrılma yoktur. Islamiyet, müslümanlardan Resulallah efendimizin inandığı ve bildirdiği gibi iman etmelerini istemektedir.
Sevgili peygamberimiz bir tek iman bildirmiştir. Eshabı Kiramın hepsi de onun bildirdiği bir tek iman gibi inanmış, itikatta (inançta) hiçbir ayrılıkları olmamıştır.
Sevgili peygamber efendimizin vefatından sonra insanlar, Islamiyeti Eshabı Kiramdan sorarak öğrenmişlerdir. Sahabenin hepsi soranlara aynı imanı bildirmiştir. Onların, Resulallahtan naklederek bildirdikleri bu imana „Ehlisünnet itikadı“ denilmiştir.
Eshabı Kiramın Resulallahtan naklen bildirdikleri bu tebliği olduğu gibi, hiçbirşey eklemeden ve çıkarmadan kabul edip böylece inanıp, onların yolunda olanlara „Ehlisünnet ve’l cemaat fırkası“ bu doğru ve asıl (hakiki) Islamiyet yolundan ayrılanlara da „Bidat fırkları (dalalet fırkaları, bozuk, sapık yollar“ denilmiştir.

Islamiyette itikadı fırkalar (veya mezhepler): Islamiyet bütün insanlara yalnız bir tek imanı ve itikadı emretmektedir. Bu imanın esaslarını ve nasıl itikat edileceğini bizzat Muhammed (as) tebliğ etmiştir. Insanlara, kendilerini ve herşeyi yaratan Allahu Tealayı haber veren Peygamberimiz, Allahu Tealaya, Onun yarattıklarına ve Onun emir ve yasaklarına imanın nasıl olacağını da bildirmiştir.

Mezhepler itikatta ve amelde iki kategoride ele alınmaktadır. Itikatta hak mezhep „Ehlisünnet ve’l cemaattir.“ Sevgili peygamberimiz (sav) ve Ashabı Kiramın (ra) itikadı ve ameli üzerine olan bu mezheptir. Bu mezhebe „Fırka-i Naciye“, yani kurtulan fırka (Mezhep) de denir.

Itikatta iki mezhep imamı vardır. Imam Ebu Mansur Muhammed Maturidi ve Imam Ebu’l Hasan el-Eşari hazretleri. Hanefi mezhebinin itikatta mezhep Imamı Ebu Mansur Muhammed el-Maturidi hazretleridir.

Şafii, Maliki ve Hanbeli mezhebine dahil olanların itikatta imamları ise Ebu’l Hasan el-Eşari hazretleridir.

Amelde mezhep dörde ayrılır. Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli. Bir müslüman, istediği durum ve şartlarda diğer mezhebin hükümlerine göre hareket edemez. El bir tane olduğu halde, parmakların beş oluşu nasıl bizim iş görmemizi kolaylaştırıyorsa, mezheplerin durumu da böyle açıklanabilir. Hepsi Islam esaslarına bağlı olup halkın dini vecibeleri yerine getirirken kolay amel eylemesi içindir.


Sahabe-i Kiramdan sonra, Kuranı Kerim ve Hadis-i Şeriflerden hüküm çıkarma yeteneğine sahip alimler azalmış olduğu için insanlar, ictihad kudretinde bulunan fakihlere (fıkıh alimi) tabi olma yolunu seçtiler. Onların mütalaalarında bahis ettikleri mevzular, sorulara verdikleri cevaplar ve fetvalar müslümanların takip ettiği bir yol ve fıkhi bir mezhep olarak doğmuş oldu. Mezhep sahibi olan bu büyük alim ve imamlar hiç bir zaman „Biz bir mezhep kuruyoruz, bize uyunuz“ diye halkı görüşlerine uymaya çalışmazlardı.

Islam dininin binası, bu dört mezhep üzerine kurulmuştur. Bir kimse, bu dört mezhepten birine girerek ibadetlerini yerine getirmelidir. Alimlerin sözbirliği ile belirttiği gibi ahir zamanda müslümanlara en uygun yol, dört mezhepten birini taklit etmektir. Din ve dünyanın düzeni böyle olur. Bu dört mezhebe gerek duymayan, Kuranı Kerimden ve sünnetten mana çıkararak Islamiyeti yaşamaya kalkışan kimselere de mezhebi olmayan anlamında mezhepsiz denilmiştir.
Islamiyette, imanda, itikatta tefrikaya, ayrılığa izin verilmemiştir. Resulallahın (sav) inandığı ve bildirdiği ve Eshabı Kiramın da hiç ekleme ve çıkartma yapmadan naklettiği gibi iman eden müslümanlara „Ehlisünnet ve’l cemaat“ veya kısaca „Sünni“ denir.

Büyük Islam müctehidleri Kuranı Kerim ve Hadisi Şeriflerde hükmü açıkca bildirilmemiş olan ibadetlerin ve günlük muamelelerin tarifinde ve yapılışında, her bir müctehid tarafından farklı ictihadlarla gösterilen ve Allahu Tealanın rızasına kavuşturan yolları ana hatlarıyla çizmişlerdir. Bu yollara „ameli mezhep“, bu yolu gösteren müctehid Islam alimine de „mezheb Imamı“ denilmiştir.
Mezheb imamı olan büyük Islam alimlerinin aralarındaki böyle ictihad ayrılıklarına dinin sahibi izin vermiş ve bu hal her zaman ve her yerde müslümanların Islamiyette dosdoğru uymalarını temin ederek müslümanlar için rahmet olmuştur. Nitekim hadisi şerifte Alimlerin mezheplere ayrılması rahmettir.“ buyurulmuştur.
 

ehlinimet

Asistan
Katılım
7 Ocak 2013
Mesajlar
409
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Mezhepler çıkmaz... Çıkmadı da...

Bilgisi olanlar, usul ve yöntemi ile mes'eleleri, Kur'an'ı ve Peygamber'i referans alarak. Çözüm üretmişlerdir...

Mesela:

Vücudun bir yerinde kan çıkması abdesti bozar mı..?

İmam Azam: Bozar...

İmam Şafii: Bozmaz der...

Kadına el ile dokununca abdest bozulur mu..?

İmam Azam: Bozmaz...

İmam Şafii: Bozar der...

bunlar Kur'an ve Peygamber referans alınarak çözüm üretmektir...
Tam da buna mezhep deniyor işte.Ama sizin ağrınıza gidiyor.Mezhep denilince farklı bir dinmiş gibi geliyor.Şaşılası bir durum.
Şimdi verdiğiniz örnekte ki kişi diyelim kan çıktı.Abdesti bozuldumu bozulmadımı.Şafi mezhebinde ise namazına devam eder huzur içinde kılar.Mühim olan kalbin mutmain olmasıdır.
Çünki Allahu teala hazretleri:
Huşu ile namaz kılanlar kurtuldu buyuruyor kuran-ı kerimimiz de.
Şimdi siz mezhepsiz ler nasıl namaz kılıyorsunuz.Diyelim burnunuzdan bir damla kan geldi namaz kılarken ne yapacaksınız?
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Tam da buna mezhep deniyor işte.Ama sizin ağrınıza gidiyor.Mezhep denilince farklı bir dinmiş gibi geliyor.Şaşılası bir durum.
Şimdi verdiğiniz örnekte ki kişi diyelim kan çıktı.Abdesti bozuldumu bozulmadımı.Şafi mezhebinde ise namazına devam eder huzur içinde kılar.Mühim olan kalbin mutmain olmasıdır.
Çünki Allahu teala hazretleri:
Huşu ile namaz kılanlar kurtuldu buyuruyor kuran-ı kerimimiz de.
Şimdi siz mezhepsiz ler nasıl namaz kılıyorsunuz.Diyelim burnunuzdan bir damla kan geldi namaz kılarken ne yapacaksınız?

İfade ettiğimin patronu, İmam Azam Ebu Hanife'dir...

O çalışma ve cehdini "MEZHEB" ismi adı altında sistemleştirmişse, elbet diyecek bir şey yoktur...

Ama O böyle bir çalışmanın içersinde olmadığı gibi, kendi yorumuyla sabit kalınmasını da arzulamamışlardır...

Sizler bu işlerin birinci patronunun da önüne geçerek olmayan bir şeyi olmuş gibi gösterip iftira atacaksınız, hem de bizlere diliniz buna yanaşmıyor diye sopa göstereceksiniz...

Siz kimsiniz...

İmam Azam mezhep kurmuşsa neden dilim yanaşmasın...

Madem iftira atıyorsun beni neden yanına çekmek için sopa gösteriyorsun...

NOT: Ben bir camide imama uymuş namaz kılıyorsam, o esnada da bir yerimden kan çıkacak olsa namazıma devam eder tamamlarım... Çünkü tamamlamamın bir delili vardır... Buna İmam Azam saygı duyar... Hadise budur... Sen, benim yapmış olduğum eylemi yapamayacak seviyede isen o da senin sorunun... Öğren de gel....
 

ehlinimet

Asistan
Katılım
7 Ocak 2013
Mesajlar
409
Tepkime puanı
6
Puanları
0
İfade ettiğimin patronu, İmam Azam Ebu Hanife'dir...

O çalışma ve cehdini "MEZHEB" ismi adı altında sistemleştirmişse, elbet diyecek bir şey yoktur...

Ama O böyle bir çalışmanın içersinde olmadığı gibi, kendi yorumuyla sabit kalınmasını da arzulamamışlardır...

Sizler bu işlerin birinci patronunun da önüne geçerek olmayan bir şeyi olmuş gibi gösterip iftira atacaksınız, hem de bizlere diliniz buna yanaşmıyor diye sopa göstereceksiniz...

Siz kimsiniz...

İmam Azam mezhep kurmuşsa neden dilim yanaşmasın...

Madem iftira atıyorsun beni neden yanına çekmek için sopa gösteriyorsun...

NOT: Ben bir camide imama uymuş namaz kılıyorsam, o esnada da bir yerimden kan çıkacak olsa namazıma devam eder tamamlarım... Çünkü tamamlamamın bir delili vardır... Buna İmam Azam saygı duyar... Hadise budur... Sen, benim yapmış olduğum eylemi yapamayacak seviyede isen o da senin sorunun... Öğren de gel....
İngiliz ajanları gibi konuşuyorsunuz ne dediğiniz ne yazdığınız belli değil bizim Türkiye de bir söz var Laf ola beri gele .
Ben diyorum ki ev de birisi namaz kılarken burnun dan kan geldi bir damla ne yapacak.?Bu kadar basit bir soruya bile cevap veremiyorsunuz vır vır vır.Zaten hayatınız vır vır.Kime ve neye hizmet ettiğiniz belli.
İslam düşmanları sizi.
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Sen İmam'a iftira atarken süpersin deği mi..? Aklının ucundan geçmeyen şeyi imama yıkmak ancak sizin gibi cahillerin işidir... nasıl istersen öyle kıl... Öğren de gel...
 
Üst