MODERNİTENİN PAPAZLARINA REDDİYE

Darul_Beka

Profesör
Katılım
17 Kas 2013
Mesajlar
2,214
Tepkime puanı
174
Puanları
63
MODERNİTENİN PAPAZLARINA REDDİYE
Hayatın birçok alanında büyük imtihanlardan geçen, türlü çileler çeken ve ilimle donatılarak siyasette riyaset makamına hazırlanan Hz. Yusuf, zindandan çıktıktan sonra iktisadi yönden sıkıntılar çeken devletin maliye bakanlığına talip olmuştur. Daha açık bir ifadeyle siyasete resmi adımını atmıştır. Yeri gelmişken burada bazı şeyleri netleştirmek gerekiyor. Günümüzde dünya sistemini belirleyici kabul eden ve hayatın sorunlarına ait İslâmî çözümleri olmayan bazı ilahiyatçılar veya sivil(!) hocalar yazılarında ve ekranlarda “İslâm’ın siyasi bir talebinin ve iktidar isteminin olmadığını” söylüyorlar. Bu söylemlerini adına konuştukları medya patronlarının yayın organlarında sistemli şekilde dile getiriyorlar. Hatta onlardan iyi paralar da alıyorlar. Bu söylem, İslâm Dinini batılılaşmanın karşısında en büyük engel gören zevatın da oldukça hoşuna gitmektedir. Benzeri bir hüküm cümlesini de ülkemizdeki bazı dindar(!) kesimler siyasete karşı sözde nefret dili kullanarak “siyasetten Allah’a sığındıklarını” dile getirmektedirler. Her iki kesimin de buluşma noktası; siyasette aktif olmaktan Müslümanları uzaklaştırmaktır. Din adına veya dünya sisteminin egemenliği adına Müslümanları pasifleştirmektir. Böyle bir yargının temelinde gâvurun oyuncağı olma, cehalet, birikim yoksunluğu, çözümsüzlük, Kur’an ve sünneti doğru anlayamamak, başkalarına teslimiyeti kabullenmek, Müslümanlar üzerinde uzun emelleri olan kâfirlerin hilelerini sezememek ve onlara iktidar yolunu açmak, dinin gönderiliş amacını kavrayamamak, indirgemeci yaklaşımın etkisinde kalmak, tekliflerden kaçmak, sistemin karşısında olmaktan korkmak, Kur’an ve Sünnete bütüncül bakamamak, menfaatlerini kaybetmekten endişe etmek, kimlik ayırımı yapmadan herkese itaat vb. durumlar olmakla beraber elbette kötü niyette vardır. Neticede dinin yönetim alanında olmasını reddedenlerin hepsi de tarihin öznesi olmak yerine edilgenliği tercih etmektedirler. Bu düşüncelerine dinden deliller(!) getirerek dinin iktidar talebini inkâr etmektedirler. Bilerek veya bilmeyerek Müslümanları ruhbanlık/papazlık medeniyetine monte etmeyi amaçlayan bu düşünceler İslâm dünyasının top yekûn ölümüdür. Vahyin tarihe mumyalanmasıdır. Kur’an ve sünnetin işlevini kaybetmesidir. Dinin ve peygamberlerin gönderiliş amaçlarının inkâr edilmesidir. İslâm’ı ana kaynaklarından okuyan hiç kimse böyle bir günaha bilerek girmez. Süslü cümleler kurarak ve fosilleşmiş rejit fikirleri gündeme taşıyarak gülünç duruma düşmez. Tarihte bildiğimiz bütün toplumları incelediğimizde görürüz ki hepsi de iktidar mücadelesi vermişlerdir. Mutlak cahiliye ve şirk cahiliyesi iktidar mücadelesi veren toplumların tipik örnekleriyle doludur. Başka formlara bürünerek ve modernize olarak bugün de bu iki cahiliye iktidar mücadelesine kilitlenmiş vaziyettedirler. Temsilciliğini Amerika’nın yaptığı Newyork merkezli dünya ticaret merkezi iktidar olabilmenin yörüngesini belirlemiştir. Eğer bu yörüngede hareket edecekseniz ve dışarı çıkmayacaksanız iktidar yolu açıktır. Şayet dışarı çıkacak ve yörünge siyasetine karşı gelecek ve kendinize ait değerleri öne çıkaracaksanız meşruiyetinizi kaybedersiniz. Her türlü komploya açıksınız ve hiçbir güvenliğiniz yoktur. İktidar yolu ehlileşene kadar size kapanmıştır. İslâm dünyası bu bağlamda ehlileştirilmiştir. Batılılaşmaya karşı İslâm merkezli siyaset üretemeyip teslimiyet göstermemiz icazetli siyasete teslim olduğumuzun en önemli kanıtıdır. Siyasetin, halkı Müslüman ülkelerde böyle bir evrilme yaşaması bilinçsiz Müslümanları siyasetten soğutmuştur. Siyasetten soğuma yerine ümmet olmanın bilinç ve sorumluluğunu kuşanarak ortaya siyasi projeler koymanın zorunluluğuna inanıyoruz. Kur’an ve Sünnette konuyla alakalı yeterli malzeme vardır.
Ruhbanlık cahiliyesine gelince; her ne kadar bağımsız bir iktidar talebi yoksa da dünya sisteminin ve çok uluslu şirketlerin keşif kolu gibi çalışmaktadır. Amacı, Müslümanları dinlerinden soğutarak batılı hayat tarzına entegre edebilmektir. Özellikle iktisaden ve ilmi anlamda zayıf bırakılan Müslüman ülkelerde ve Afrika’da yoğun bir çalışma yapmaktadırlar. İstatistikler bunda kısmen de olsa başarılı olduklarının göstermektedir. Bunlara karşı mücadele veren Müslüman grupları ise “terör” ismiyle yaftalayarak hayatın dışına itmektedirler. Bunlar, son yıllarda “Dinler Arası Diyalog” adı altında kendi muharref dinlerine meşruiyet alanı bulabilmek için halkı Müslüman ülkelerde yoğun bir propaganda faaliyetinde bulundular. Bunda kısmen de olsa muvaffak oldular. En azından ülkemizin ruhban anlayışına sahip zevatı diyalog çalışmalarına öncülük ederek Hristiyanlaşmanın yolunu genişlettiler. Aslı bozulmuş ve insan eliyle değiştirilmiş dinleri “ilahi” veya “semavi din” diye Müslüman çocuklarına bile sundular. Ders kitaplarına kadar girdirdiler.[1] Hatta siyasiler, Kudüs konusuyla ilgili değerlendirmeler yaparken; “Üç semavi dine başkentlik yapmış” ifadelerini kullanarak Kudüs’ün Müslümanların ellerinden çıkmasına zemin hazırlayacak sözler etmektedirler. Usul bilmeyen, kaynaklara inemeyen, dile karşı yabancı, Kur’an ve Hz. Peygamber’in gönderiliş amacını kavrayamayan basiretsiz ve ukala kimselerden taraftarlar bulup yapay gündemler bile oluşturdular. Bu zokayı yutan devlet, dini kurumlarında “Dinler Arası Diyalog Daire Başkanlığı” dahi oluşturdu. Fitne ve fesadı bir hırs uğruna vaktinde göremeyip her türlü fırsatı gâvur maşalarına verenlere her hâl de “günaydın” demek düşer. Onun için biz de, “günaydın ağalar, beyler” diyoruz. “Müslümanın aynı yerden iki defa ısırılamayacağını” ve ferasetli olmasının gerekliliğini hatırlatıyoruz. Bu kaygımız ümmetin çocuklarının diyalog adı altında kâfir yapılma endişesinden kaynaklanmaktadır. Aynı endişeyi yönetimdekilerin de duyup din konusunda çok daha hassas olmalarını öneriyoruz. Zira bu ülkedeki irtidat eden herkesten yönetim makamındakiler birinci derecede sorumludurlar.
[1] Yeni müfredatta bu ifadeler tamamen çıkarılmıştır.
MEHMET SÜRMELİ
 

ilke

Paylaşımcı
Katılım
6 Kas 2017
Mesajlar
875
Tepkime puanı
188
Puanları
0
Yazının müellifine hemen bir soru soralım :
Müslümanların Peygamberi ömür boyunca verdiği mücadelenin içinde siyasi bir yön var mıydı ? Yani, Hazret-i Peygamber, insanları Allah'ı tanımaya ve yalnız O'na ibadet etmeye mi çağırdı, yoksa siyasi bir taleple iktidar olmaya mı çalıştı ? Hangisi ? ,Bu soruya laf salatası yapılmadan açık ve seçik hereksin anlayabileceği şekilde bir cevap istiyoruz !
 

Darul_Beka

Profesör
Katılım
17 Kas 2013
Mesajlar
2,214
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Yazının müellifine hemen bir soru soralım :
Müslümanların Peygamberi ömür boyunca verdiği mücadelenin içinde siyasi bir yön var mıydı ? Yani, Hazret-i Peygamber, insanları Allah'ı tanımaya ve yalnız O'na ibadet etmeye mi çağırdı, yoksa siyasi bir taleple iktidar olmaya mı çalıştı ? Hangisi ? ,Bu soruya laf salatası yapılmadan açık ve seçik hereksin anlayabileceği şekilde bir cevap istiyoruz !
sanırım makaleyi anlamamışsınız
Peygamberin ruhban bir yöntemle dünya hayatına müdahale etmeyen bir din mi sunduğunu sanıyorsun
öyle bir din olsa zaten Mekke müşrikleri bu dine tepki göstermezlerdi
LAİLEHE İLLALLAH manasını çok iyi biliyorlardı
bu lafzın putlar ile birlikte tüm beşeri sistemleri red manasına geldiğin çok iyi biliyorlardı
İslâm’ın siyasi bir talebinin ve iktidar isteminin olmadığını savunmak
laikliği savunmak ile aynıdır
yine de
anlatamadıysam
yazarın hangi cümlesini kabul etmediğini yaz
o cümle üzerinden konuşalım
 
Son düzenleme:

ilke

Paylaşımcı
Katılım
6 Kas 2017
Mesajlar
875
Tepkime puanı
188
Puanları
0
sanırım makaleyi anlamamışsınız
Peygamberin ruhban bir yöntemle dünya hayatına müdahale etmeyen bir din mi sunduğunu sanıyorsun
öyle bir din olsa zaten Mekke müşrikleri bu dine tepki göstermezlerdi
LAİLEHE İLLALLAH manasını çok iyi biliyorlardı
bu lafzın putlar ile birlikte tüm beşeri sistemleri red manasına geldiğin çok iyi biliyorlardı
İslâm’ın siyasi bir talebinin ve iktidar isteminin olmadığını savunmak
laikliği savunmak ile aynıdır
yine de
anlatamadıysam
yazarın hangi cümlesini kabul etmediğini yaz
o cümle üzerinden konuşalım


Bendeniz sorumu yazının müellifine sormuştum! Ama, madem siz de aynı şeyleri savunuyorsunuz size tekrar sorayım : Hazret-i Peygamber neyin mücadelesini yapmıştı ?
Yani, Mekke Müşiklerinin idaresinden Mekkeyi kurarıp iktidar olmayı ve Hilafeti mi kurmak istiyordu yoksa, Makke müşriklerini tek bir Allaha ibadet etmeye mi çağıyordu ? Sorum bu !.. Cevabı da tek kelimelik !.. Öyle, laf ebeliği ve cambazlığıyla konuyu başka mecralardan İslâm Dini bunu istiyorduya getirmeye çalışmayınız !
 

Darul_Beka

Profesör
Katılım
17 Kas 2013
Mesajlar
2,214
Tepkime puanı
174
Puanları
63
Bendeniz sorumu yazının müellifine sormuştum! Ama, madem siz de aynı şeyleri savunuyorsunuz size tekrar sorayım : Hazret-i Peygamber neyin mücadelesini yapmıştı ?
Yani, Mekke Müşiklerinin idaresinden Mekkeyi kurarıp iktidar olmayı ve Hilafeti mi kurmak istiyordu yoksa, Makke müşriklerini tek bir Allaha ibadet etmeye mi çağıyordu ? Sorum bu !.. Cevabı da tek kelimelik !.. Öylo, laf ebeliği ve cambazlığıyla konuyu başka mecralardan İslâm Dini bunu istiyorduya getirmeye çalışmayınız !
hocam laf ebeliği yapma falan bunlar hoş şeyler değil
burada bir fikir tartışıyoruz
benim yazımı ve yazarın yazısını anlamaya bir çalış ondan sonra konuşalım istersen
yoksa senin ezber tekrarı yaptığın benim anlatmaya çalıştığım boş bir tartışma olur
vakit ayırıp tartışıyorsan
ÖNCE KARŞINDAKİNİ ANLA SONRA YANLIŞLARINI ORTAYA KOY

tek bir Allaha ibadet etmeye çalışmanın manasından ruhbanlık çıkaramazsın
tam tersi
Allah bu dünyamıza da hakimdir dünyalık işleri yani iktisadi sosyal ve siyasal sisteme haşa Allahı karıştırmam demek
Allahın birliğini kabul etmemek demektir
vahdet
her alandadır
hukuku iktisad içtimai ve siyasal kurallarda başkalarını otorite kabul etmek
onları
ilah yerine koymaktır
 

ilke

Paylaşımcı
Katılım
6 Kas 2017
Mesajlar
875
Tepkime puanı
188
Puanları
0
hocam laf ebeliği yapma falan bunlar hoş şeyler değil
burada bir fikir tartışıyoruz
benim yazımı ve yazarın yazısını anlamaya bir çalış ondan sonra konuşalım istersen
yoksa senin ezber tekrarı yaptığın benim anlatmaya çalıştığım boş bir tartışma olur
vakit ayırıp tartışıyorsan
ÖNCE KARŞINDAKİNİ ANLA SONRA YANLIŞLARINI ORTAYA KOY

tek bir Allaha ibadet etmeye çalışmanın manasından ruhbanlık çıkaramazsın
tam tersi
Allah bu dünyamıza da hakimdir dünyalık işleri yani iktisadi sosyal ve siyasal sisteme haşa Allahı karıştırmam demek
Allahın birliğini kabul etmemek demektir
vahdet
her alandadır
hukuku iktisad içtimai ve siyasal kurallarda başkalarını otorite kabul etmek
onları
ilah yerine koymaktır

Laf ebeliği yapmak bize çok uzak bir durum! Bakınız, günümüzdeki bazı politika manyaklarının müslümanların oylarına göz dikerek onları ülkemizdeki, mülevves, süfli ve çirkin politikanın içine çekebilmek için "Müslümanlar siyasette aktif olmalıdırlar !" yaftasını bizlere yutturmaya çalışmaktadırlar ! Çünkü, onlar çok iyi biliyorlar ki, kendilerine müslüman toplumdan oy gelmezse sürmek istedikleri ikbal ve saltanat asla gerçekleşmeyecektir ! Bu fikir ülkemizde özellikle "Milli Görüş" zihniyetinin ortaya çıkmasıyla başlamıştır. Ve bugün gelinen noktada bu mayalanma bir-kaç leğende yoğrulmaya çalışılmakta ve müslümanlardan istifade ve menfaatlenmede gurupların
egoistliği ortaya çıktığından sahnede müslümanlığı kimseye bırakmayan 3-4 türlü parti tezahür etmiştir !' Şimdi, size soruyorum : Bir müslüman hangisine kapağı atınca doğru davranmış olacak da biz, ruhbanlık/papazlık medeniyetine monte edenlere karşı mücadele etmiş olacağız ? Öyle ki, bu hizip ve parti temsilcileri birbirlerinden o derece nefret etmektedirler ki, birinin ak dediğine diğeri tam tersi kara diyebilmektedir ! Birbirlerinin dostalrını düşman, düşmanlarını ise dost kabul edebilemkteler ! Böyl bir konumda müslümanhangi siyasetle(politikayla) ilgilenecktir ? Size tavsiyem o dur ki asr- saadetten sonra başgösteren iktidar ve hilafetmücadelesinde fitneye karışmayan ve kendi kabuğuna çekilen sahabilerin hayatlarını bir okuyun ! LİNK : http://acikerisim.deu.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/12345/11118/231400.pdf?sequence=1&isAllowed=y
 
Son düzenleme:

Darul_Beka

Profesör
Katılım
17 Kas 2013
Mesajlar
2,214
Tepkime puanı
174
Puanları
63
sen farklı bir şeyden söz ediyorsun
islamda ruhbanlık yoktur
islamın iktisadi hukuki içtimai ve siyasi sistemi vardır
bunu kabul et önce
sonrası
kolay
 

ilke

Paylaşımcı
Katılım
6 Kas 2017
Mesajlar
875
Tepkime puanı
188
Puanları
0
sen farklı bir şeyden söz ediyorsun
islamda ruhbanlık yoktur
islamın iktisadi hukuki içtimai ve siyasi sistemi vardır
bunu kabul et önce
sonrası
kolay


Nasıl olur farklı şey ? Yazısını astığın şahıs "...ülkemizdeki bazı dindar(!) kesimler siyasete karşı sözde nefret dili kullanarak “siyasetten Allah’a sığındıklarını” dile getirmektedirler. " diyerek müslümanları siyasetin içine girmeye davet etmiyor mu? Bu sözü söyleyen zat Said-i Nursidir ve O'nun çok isabetli sözlerinden birisidir bu !.. Ne tuhaftır ki, snaki sanki "sığının" dememiş de "bilâkis göbeğinde at oynatın" demiş gibi hemen hemen bütün nurcular politikanın içinde olmuşlardır ! Ülkemizdeki mülevves siyasetten Allah'a sığınmak, bendenize göre de vacip derecesinde bir durumdur. Elbetteki İslâm, dünya hayatımız için her şeyi vaz'etmiştir ve müslümanlar en önce kendi üzerlerinde bunalrı uygulamakla sorumludurlar. Ancak, bazı ahkâmın tatbiki devlet üzerine vaciptir. Devlet eliyle yapılması lazım gelen uygulamalardan müslümanlar sorumlu değildir.
 

cemaliii

Kıdemli Üye
Katılım
24 Ağu 2009
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
982
Puanları
113
İslamda ruhbanlık yoktur demek, evlenip çoluğa çocuğa karışacaksın, elinin emeğiyle çalışıp kazanacaksın, bir köşeye çekilip ibadetle meşgul olmayacaksın demektir. Siyasete dini alet et demek değildir.
 
Üst