Muhafazakar..! ve Demokrat..

Rainbow44

Üye
Katılım
9 Kas 2007
Mesajlar
60
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Malatya
Web sitesi
rainboy.blogcu.com
Muhafazakar..! ve Demokrat..


Muhafazakar ! ve Demokrat..

Tayip Erdoğan, partisini “Muhafazakar Demokrat” diye tanımlamış. Daha önceleri gazetelerde bazı köşe yazarlarının da bu hataya düştüğünü görmüştüm. Sorun, falan parti veya filanca partiler değil bu yazımda. Dikkat ediniz.. Tanım.. ve tanımdaki çelişki.. Yani, hiçbir partiyi desteklemeyen bu vatandaş bu defa(ya özgü) partileri (veya kişileri) değil, fikirleri irdeleyecek. Eşlik eder misiniz?

“Muhafazakar Demokrat” ta(nı)mlamasında izafe edilen ve izafe olunan iki kavram üzerinde kısaca duralım.

‘Demokrat’ sıfatı ecnebî lisanındaki ‘Democracy’ (Demokrasi) kelimesinden türemiştir. Ama ne hikmettir bilinmez kimse henüz tam tanımlayamamış bu ‘demokrasi’yi. [1] Yani, ne idiği belirsiz bir söylem. “Şekere benzer tadı yok.. Gökte uçar, kanadı yok..” misali her yana çekilebilen bilmece gibi bir kavram; DEMOKRASİ.. ve bir o kadar kıvırtkan, DEMOKRAT..
‘Muhafazakâr’ ise Arap lisanındaki (değişim, zarar ve sair afetlerden) koruma-saklama anlamlarına sahip ‘HaFeZe’ kelimesinden türemiştir. Bu bağlamda dini ve kültürel değerlerini (akıl kabında) saklayana ‘Hafız’ ve (gayretleriyle-çalışmalarıyla) içtimai hayatta koruyana ‘Muhafız’ denir. [Muhafazakar yani; muhafaza ehli.. Koruyucu..]
Tanımları ister farklı şekilde yapılsın, ister hiç yapılmasın bu iki kelime nasıl beraber kullanılıyor –hem de tamlama olarak- şaşırmamak elde değil.. Biri (tanımı yapılmadığından veya her yana çekilmesi istendiğinden) değişken, diğeri ise değişime karşı olan..
Muhafazakar, yüce değerlerine kökten bağlı kişiye denir.. Değişime karşı olandır Muhafız.. Her an zinde ve teyakkuzdur.. İslam da bunu gerektirmekte.. İranlı bir yetkilinin dediği gibi “Değişime Hayır.. Gelişime (ve İlerlemeye) Evet..” der Muhafazakar..
Demokrasi ve Laiklik ise birer yeniliktir, yani değişim.. Dinimizde, dilimizde ve tarihimizde yeri yoktur.. [2] Yabancıların icadı, yine yabancı fikirlerdir..
Bu durumda Muhafazakar Demokrat olamaz.. Demokrat Muhafazakar da.. Çünkü Muhafaza edilen ve edilmesi gereken 1400 sene evvel insanlığa gelmiş olan değerlerdir. Demokrasiyi ve laikliği muhafazadan bahsedilmesi ne de saçma geliyor..
(Değişim olan ve bu yüzden dinde reddedilmesi gereken) Demokrasi ve Laikliği, (muhafaza edilmesi gereken) İslam ve Cumhuriyet (İslam Cumhuriyeti) ile karıştırmak... İşte, en büyük hatamız budur..

İşin aslını gerçek bir Muhafazakârdan dinleyelim;

“…benden sordular ki: "Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?"
Ben de dedim: "Eskişehir mahkeme reisinden başka daha sizler dünyaya gelmeden ben dindar bir cumhuriyetçi olduğumu (İslam Cumhuriyeti fikrini savunduğumu) elinizdeki tarihçe-i hayatım ispat eder. Hülâsası (özetle) şudur ki: O zaman şimdiki gibi, hâli bir türbe kubbesinde inzivada idim. Bana çorba geliyordu. Ben de tanelerini karıncalara verirdim, ekmeğimi onun suyuyla yerdim. İşitenler benden soruyordular. Ben de derdim: Bu karınca ve arı milletleri cumhuriyetçidirler. O cumhuriyetperverliklerine (Cumhuriyeti sevmelerine) hürmeten, tanelerini karıncalara verirdim."
Sonra dediler: "Sen Selef-i Salihîne (geçmiş salihlere) muhalefet ediyor (onlara aykırı davranıyor)sun."
Cevaben diyordum: "Hulefâ-i Râşidîn (dört halife), her biri hem halife, hem reis-i cumhur (cumhurbaşkanı) idi. Sıddîk-ı Ekber (İmam-ı Ali r.a), Sahabe-i Kirama elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat mânâsız isim ve resim değil, belki hakikat-i adaleti (gerçek adaleti) ve hürriyet-i şer'iyeyi (şer’i özgürlüğü) taşıyan mânâ-yı dindar cumhuriyetin reisleri (İslam Cumhuriyetinin başkanları) idiler."
İşte, ey müddeiumumî (savcı) ve mahkeme âzâları.
Elli seneden beri bende bulunan bir fikrin aksiyle beni itham ediyorsunuz (suçluyorsunuz). Eğer (İslam Cumhuriyeti’ni değil de) lâik cumhuriyet soruyorsanız, ben biliyorum ki, lâik mânâsı, bîtaraf (tarafsız) kalmak, yani hürriyet-i vicdan düsturuyla, dinsizlere ve sefahetçilere ilişmediği gibi, dindarlara (muhafazakarlara) ve takvâcılara da ilişmez (karışmaz) bir hükûmet telâkki ederim (anlarım). On senedir ki hayat-ı siyasiye (siyasetten) ve içtimaiyeden çekilmişim. (Bu yüzden) Hükümet-i cumhuriye (Cumhuriyet hükümetinin gerçekte) ne hal kesb ettiğini (aldığını) bilmiyorum. El'iyâzü billâh (Allah korusun), eğer dinsizlik hesabına imanına ve âhiretine çalışanları(n aleyhine ve onları) mes'ul edecek (sorumlu tutacak) kanunları yapan ve kabul eden bir dehşetli şekle girmişse, bunu size bilâperva ilân ve ihtar ederim ki, bin canım olsa, imana ve âhiretime feda etmeye hazırım. Ne yaparsanız yapınız, benim son sözüm "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir." (Âl-i İmrân; 173) olacak...” [3]

Üstad Hazretleri, sonraları başka bir yerde ilan ediyor ki;

“... muarızlarımız olan zındıklar ve münafıklar, istibdad-ı mutlaka (baskıcı-zorba yönetime) "cumhuriyet" (gibi yüce bir) nâmı (ismi) vermekle, irtidad-ı mutlakı (dinden uzaklaşmayı-dönmeyi) rejim altına (devlet desteğine) almakla, sefahet-i mutlaka (beyinsizliğe yine) "medeniyet" (çağdaşlık) ismi (adını) vermekle, cebr-i keyfî-i küfrîye [4] "kanun" ismini takmakla hem sizi iğfal, hem hükümeti işgal, hem bizi perişan ederek, hâkimiyet-i İslâmiyeye ve millete ve vatana ecnebi hesabına (yabancıların faydasına) darbeler vuruyorlar...” [5], [6]

------------------------
Dipnotlar;
[1]- Genelde “halkın kendi kendini yönetmesi” şeklinde yorumlanıyor demokrasi.. Ama, halkın kendi kendini yönetmesi ‘Cumhuriyet’tir, ‘Demokrasi’ değil. İslam bu yüzden, Cumhuriyet yönetimine izin verir, Yüce Meleklerin veya daha başka yüce varlıkların değil, insanlığın yine kendilerini İslam hükümleriyle idare etmesini ve yönetmesini emreder Kur’an. Bu yüzden yönetim olarak İslam Cumhuriyeti amaçlanmıştır. (Yeryüzünde, şu an, maalesef bu yönetim sistemini sadece İran kabul ediyor. İnşaAllah çoğalır bu ülkeler.)
[2]- Demokrasi, bazen de “Çoğunluğun isteğinin hüküm-fermâ (geçerli) olması” şeklinde yorumlanır. Gerçi, şahid olunan tüm Demokratik hükümetlerde bunun aksi gerçekleşmiştir; temsilci-vekil adını alan (ama temsille ilgisi olmayan) az bir grubun keyfî uygulamaları kanun kabul edilmiştir. Bu tanımdaki demokrasi gerçekten yaşanmış olsa bile İslamca yanlıştır. Zira; Allah (c.c) buyuruyor; “Eğer yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Çünkü onlar sadece zanna uyarlar ve saçmalarlar.” (En’am Suresi, 116)
[3]- Said Nursî , Risale-i Nur; On İkinci Şua, sf. 992
[4]- cebr-i keyfî-i küfrîye: hem cebren (güç kullanarak-zorbalıkla), hem keyfi olarak (nedensiz ve gerekçesiz – kafa nereye eserse), hem de küfür yönünde kanunlar çıkarma..
[5]- Said Nursî, Risale-i Nur; Onikinci Şua, sf. 995
[6]- Başka yerde de; “Sâbık (önceki) mahkemelerde dâvâ ettiğim ve hüccetlerini (delillerini) gösterdiğimiz gibi, bizim gizli düşmanlarımız ve hükûmeti iğfal ve bir kısım erkânını evhamlandıran ve adliyeleri aleyhimize sevk eden resmî ve gayr-ı resmî muarızlarımız, ya gayet fena bir surette aldanmış veya aldatılmış veya anarşilik hesabına gayet gaddar bir ihtilâlcidir veya İslâmiyete ve hakikat-i Kur'ân'a karşı mürtedâne mücadele eden bir dessas zındıktır (fitneci kafirdir) ki, bize hücum etmek için istibdad-ı mutlaka (zorba yönetime) cumhuriyet namını vermekle, irtidad-ı mutlakı (dinden dönmeyi) rejim altına almakla, sefahet-i mutlaka (beyinsizliğe) medeniyet (çağdaşlık) namını takmakla, cebr-i keyfî-i küfrîye kanun namını vermekle hem bizi perişan, hem hükûmeti iğfal, hem adliyeyi bizimle mânâsız meşgul eylediler.” (Ondördüncü Şuâ; sf, 1037)

alıntı; http://kumail.blogcu.com/8427881/
 

faruk

Üye
Katılım
26 Eki 2006
Mesajlar
286
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yazıya katılmıyorum...
Muhafazakarlıkla demokrat olmak birbirine zıt şeyler değiller ki...
Bir insan milli manevi değerlere sahip olabilir bunun muhafaza edilmesini de siyasi görüş olarak düşünebilir ve bu muhafazayı demokrasi mücadelesi içinde demokrat olarak sürdürebilir...
 

girdap

Ordinaryus
Katılım
8 Şub 2007
Mesajlar
2,541
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Yazıya katılmıyorum...
Muhafazakarlıkla demokrat olmak birbirine zıt şeyler değiller ki...
Bir insan milli manevi değerlere sahip olabilir bunun muhafaza edilmesini de siyasi görüş olarak düşünebilir ve bu muhafazayı demokrasi mücadelesi içinde demokrat olarak sürdürebilir...

Evet,belki de muhafazakarlıkla demokratlık birbilerine zıt değillerdir,fakat bu derece iç içe geçebilecek kavramlar da değildirler,özellikle muhafazakarlıktan kasıt İslam muhafazakarlığı ise...Neden?Çünkü İslam'ın kurallarına baktığımızda dinimizin bir hayat nizamı önerdiğini görürüz.Bu nizam da başka bir sistem içinde gerçekleştirilemeyecek kadar geniş kapsamlıdır,daha doğrusu İslam da bir sistem önerdiği için bu sistemi başka bir sistem içerisine -demokrasi içerisine- sıkıştırmak ve hapsetmek imkansızdır.

AK PARTİ'nin yaptığı ise , 28 Şubat döneminden sonra "değiştik" söylemlerine destek olması ve kendilerini İslamcı parti yaftasından uzaklaştırması için "muhafazakar demokrat" kimliğini sahiplenmekten öte birşey değildir.Bu kimliği benimsemeleri bence mümkün değildir,sadece konjoktür gereği "muhafazakar demokrat" oldular,olmak zorunda kaldılar!
 

faruk

Üye
Katılım
26 Eki 2006
Mesajlar
286
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Evet,belki de muhafazakarlıkla demokratlık birbilerine zıt değillerdir,fakat bu derece iç içe geçebilecek kavramlar da değildirler,özellikle muhafazakarlıktan kasıt İslam muhafazakarlığı ise...Neden?Çünkü İslam'ın kurallarına baktığımızda dinimizin bir hayat nizamı önerdiğini görürüz.Bu nizam da başka bir sistem içinde gerçekleştirilemeyecek kadar geniş kapsamlıdır,daha doğrusu İslam da bir sistem önerdiği için bu sistemi başka bir sistem içerisine -demokrasi içerisine- sıkıştırmak ve hapsetmek imkansızdır.

AK PARTİ'nin yaptığı ise , 28 Şubat döneminden sonra "değiştik" söylemlerine destek olması ve kendilerini İslamcı parti yaftasından uzaklaştırması için "muhafazakar demokrat" kimliğini sahiplenmekten öte birşey değildir.Bu kimliği benimsemeleri bence mümkün değildir,sadece konjoktür gereği "muhafazakar demokrat" oldular,olmak zorunda kaldılar!

İslamiyet özünde yönetim ve ekonomik alanlarında esnektir.
Çünkü İslamiyetin evrensel olması bunu gerektirir....Ayrıca İslamiyet için demokrasi içine hapsedilmez diyorsunuz...
Hapsedilme ile bir alakası olduğunu zannetmiyorum.
Yüzyıllarca müslümanlar saltanat altında yaşadılar.Buna bakıp İslamiyetin saltanata hapsedildiğini söyleyebilirmiyiz?...
Devre göre yönetim tarzları,ekonomik faaliyetler değişebilir ve İslamiyet bu noktada esnek bir dindir.Çünkü insanlardan beklediği temel argümanlar evrenseldir.Bu çağın yönetim tarzı da demokrasidir!...
Müslümanlar demokrasi ile bir problemlerinin olmadığına kendilerini inandırmalılar.Saltanat yüzlerce yıl hazmedildiğine göre bu çağda ondan daha iyi bir yönetim tarzı olan demokrasi hayli hayli hazmedilebilir.

Bu arada en demokrat bir partinin AK Parti olduğunu da söyleyelim.
AK Parti vakıası hem demokrat hem de muhafazakar olunabileceğinin gayet güzel bir örneği.
 

Rainbow44

Üye
Katılım
9 Kas 2007
Mesajlar
60
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Malatya
Web sitesi
rainboy.blogcu.com
..İslam'ın kurallarına baktığımızda dinimizin bir hayat nizamı önerdiğini görürüz. Bu nizam da başka bir sistem içinde gerçekleştirilemeyecek kadar geniş kapsamlıdır, daha doğrusu İslam da bir sistem önerdiği için bu sistemi başka bir sistem içerisine -demokrasi içerisine- sıkıştırmak ve hapsetmek imkansızdır...

alıntıdan daha güzel bir ifade.. Allah razı olsun..
 

girdap

Ordinaryus
Katılım
8 Şub 2007
Mesajlar
2,541
Tepkime puanı
252
Puanları
0
İslamiyet özünde yönetim ve ekonomik alanlarında esnektir.
Çünkü İslamiyetin evrensel olması bunu gerektirir....Ayrıca İslamiyet için demokrasi içine hapsedilmez diyorsunuz...
Hapsedilme ile bir alakası olduğunu zannetmiyorum.
Yüzyıllarca müslümanlar saltanat altında yaşadılar.Buna bakıp İslamiyetin saltanata hapsedildiğini söyleyebilirmiyiz?...
Devre göre yönetim tarzları,ekonomik faaliyetler değişebilir ve İslamiyet bu noktada esnek bir dindir.Çünkü insanlardan beklediği temel argümanlar evrenseldir.Bu çağın yönetim tarzı da demokrasidir!...
Müslümanlar demokrasi ile bir problemlerinin olmadığına kendilerini inandırmalılar.Saltanat yüzlerce yıl hazmedildiğine göre bu çağda ondan daha iyi bir yönetim tarzı olan demokrasi hayli hayli hazmedilebilir.

Bu arada en demokrat bir partinin AK Parti olduğunu da söyleyelim.
AK Parti vakıası hem demokrat hem de muhafazakar olunabileceğinin gayet güzel bir örneği.

Saltanat-demokrasi kıyasında haklı gibisiniz.Fakat burada söz konusu olan İslam'ın kurallarını "demokrasi" yönetim biçimi altında uygulayabilmek olsaydı,kimsenin bir itirazı olmazdı. Eğer İslam'ın değişmez kuralları tümüyle sabitlenip egemen kılınabilse,daha sonra yönetimin belirlenmesi vs. değişik yöntemlerle halledilebilir.Yani temelde demokrasinin iyi veya kötü olduğu değil sorun ,İslam'ı demokrasi içerisinde etkin kılabilecek miyiz,asıl derdimiz bu.

Yani (ben kesin bilmiyorum ama...) eğer ki saltanat İslamiyet'e zıt ise ve bu yıllarca hazmedildiyse,bu durum İslam'ın dışlandığı başka bir yönetim biçiminin daha yıllarca hazmedilmesinin haklı bir gerekçesi midir?
 

girdap

Ordinaryus
Katılım
8 Şub 2007
Mesajlar
2,541
Tepkime puanı
252
Puanları
0
İslam-demokrasi ilişkisini nette araştırırken tam da anlatmak istediğim hususları vurgulayan güzel bir yazı gördüm.Konumuzla direkt alakalı kısmı şöyle:

"Demokrasiye sadece bir yönetim biçimi olarak yaklaşıp, "İslam'da demokrasi vardır" veya "İslami demokrasi" ifadelerini kullanarak demokrasi ile İslamı uzlaştırma gayretleri üzerinde de durmamız gerekir. Burada yönetim biçiminden ziyade neyin referans alınacağının gözden kaçtığını görmekteyiz. Temel referans olarak millet iradesini alan demokrasiye karşılık, İslam'da referans alınması gereken temel kaynak VAHY' dir. Birisi meşruiyetini halktan diğeri ise Hak'tan almaktadır. Bu temel akide farklılığına rağmen örtüştürme çabaları hayret ile karşılanacak boş bir gayrettir.
Hiçbir zaman tek bir tanımı olmayan, isteyenin istediği her şekilde tanımlayabileceği elastik bir dünya görüşü olan demokrasi, diğer tüm batı menşeli kavramlar gibi batının kendi şartları içersinde değerlendirilmesi gereken bir ideolojidir. İslam, hayatın her alanını doldurabilecek değerler bütünüdür. Mü'minlik ve Müslümanlık yanına hiçbir ek kabul edemeyecek kadar geniş, değerli ve yeterli sıfatlardır. Tek yapmamız gereken mağlupluk psikolojisinden sıyrılarak kendi öz kaynaklarımıza Vahy'e dönmemizdir. Çünkü Vahy'den faydalanarak, ders çıkaracak olanlar ancak gerektiği gibi sakınarak ona yaklaşanlardır.
Unutmamalıyız ki, İslami geleneğin kendi dinamiklerini harekete geçirmesi İslamın bu tür kavramlarla birlikte anılmamasını da peşinden getirecektir." (Numan YILMAZ, Vuslat Dergisi. )

Yazının tamamı için : http://www.vuslatdergisi.com/?vuslat=yazi&id=175&k=34

Ayrıca Prof. Dr. Hayrettin KARAMAN da yazısının birinde şöyle yazmış:

Demokrasi için laiklik şart koşulursa; yani İslam'ın sosyal ve siyasi alanda bir yol gösterici, en azından çerçeve olarak belirleyici rolü inkar edilir veya engellenirse -kim ne derse desin- İslam ile demokrasi bağdaşmaz, uzlaşmaz, bir arada var olmaz.

Türkiye'de yıllardan beri hem yukarıda tanımladığımız manada bir laiklik savunuluyor hem de bu ülkenin (demokrasisinin) diğer İslam ülkelerine model olacağından söz ediliyor. Bu tamamen hayal mahsulü ve kerameti kendinden menkul bir durum, bir kuru iddiadır. Malezya, Pakistan, İran, Sudan gibi hem sosyal ve siyasi hayatta İslam'ı devre dışı bırakmayan hem de -yöneticilerin seçimi, denetlenmesi, insan haklarına riayet, hukukun üstünlüğü gibi konularda- demokrasinin usul ve araçlarını kullanan ülkeler dururken niçin Türkiye'nin model olacağını soran, ikna edici bir açıklama sunan da yok. (Yazının tümü için : http://www.hayrettinkaraman.net/yazi/laikduzen/4/0267.htm
)
 
Üst