Devam ediyor...
Ve de köşe yazarlarının itirafları
Yalçın Özer:
"Türkiye, 1994'te yaşadığı büyük krizin arkasından ekonomide ciddi bir ferahlama dönemine adım atıyor... Faizler baş aşağı düşüyor, vadeler uzuyor. Döviz fiyatlarındaki istikrar, Susurlukçuların "yandık; yıkıl*dık, mahvolduk; IMF, ABD, AB bizi reddetti..." türü yayınlarına rağmen bozulamıyor... Borsa ise, rekor üstüne rekor kırıyor... Harikulade bir eko*nomi yönetimi ile karşı karşıyayız... Eğer bu yönetim, aynı kararlılıkla sür-dürülürse, Özal'ın altın dönemi yakalanabilir... artık bıktırıcı olmaya başla*yan, "Devlette çete" suçlamalarının arka fonunda REFAHYOL'un ekono*mideki başarılarını örtme telaşı da var...
Susurluk basınına bakarsanız, bütün bu iyileşmeler doğrudur, fa*kat aldatıcıdır. Her an kötüye GİTME durumu ile karşı karşıya kalınabilir... Bu basın, ne zaman, Hükümetin doğru olan işlerine "Doğru!" dedi ki ? Geçtiğimiz 1996 yılında yapılan ihracat, 22 milyar dolar... Buna karşılık it*halat 42 milyar dolar... Aradaki farkı, Turizm gelirleri ile görünmez kalem*ler fazlasıyla kapatıyor. Görünmez kalemler, kayıt dışı ticaretten gelen dö*viz gelirleridir... Türkiye'nin acil döviz ihtiyacı yok... Merkez Bankasının kasalarında 16 milyar dolarlık rezerv var. Hükümet dış piyasalardan para bulmakta da artık zorlanmıyor..." (15.01.1997 Türkiye)
Prof. Asaf Savaş Akad:
"Türkiye nefesini tutup Erbakan'ın ne yapacağını beklemeye baş*ladı. Hükümetin 7. ayında genel kanı hiç de olumsuz değil. Özellikle eko*nomide Refah Partisinin kendisinden önceki hükümetlere kıyasla piyasa*lara çok daha fazla güven verdiğinin bir sürü işareti belirmeye başladı. TL faizleri düşerken, vadeler uzuyor, borsa yükseliyor. Dövizde bir sükun var. Özelleştirme iyice havalanmış, durumda. Türkiye'nin ekonomisi hızla bü*yüdüğü için, kısa dönemde kriz beklentisi kalmadı." (23.01.1997 Sabah)
Necati Doğru:
"Yiğidi öldür ama hakkını ver: Size söz vermiştim. Tam bir ta*rafsızlıkla yazacağım demiştim. Sözümde duruyorum. Yazıyı, sempatiye ya da antipatiye kurban veremeyiz. Doğru neyse odur. Ayrıca 'Ülke batacaksa batsın, yeter ki Refah veya REFAHYOL başarılı görünmesin...' şek*linde bir çeşit şaşı düşüncenin içinde olamayız. Bu duygularla.. Başba*kanlık binasına gittik... Başbakanlık konutunda fazla bir değişiklik yok. Du*varlar aynı duvar, duvarlardaki tablo aynı tablo, koltuklar aynı koltuk, ma*salar aynı masa. Sadece Başbakan Erbakan, daha önceki Başbakan Tansu Çiller'in çalışma odası olarak kullandığı odanın zeminini halılar kaplat*mış, mescit yapmış. Alaturka tuvaleti de genişletip, Anadolu işi yeni bir tuvalet yaptırmış.
REFAHYOL 7 ay önce kuruldu. 7 ay önce faizler yüzde 120 idi, şimdi yüzde 90'a indi. Kredi faizleri düşüyor... 7 ay önce devlet ancak 3 ay vade ile borçlanabiliyordu. Bugün borçlanma vadesini 13 aya çıkarta*bilmiş. Buna bağlı olarak, devletin faize ödediği miktarda, önemli sayılabi*lecek bir azalma olmuş.
Ne oldu? 7 ayda ne değişti?
Aslında piyasadan süzülüp gelen bilgilere göre, Hazine ile Merkez Bankası Başkanları 1994:de patlayan krizden dersler çıkarıp, son derece uyumlu bir çalışma göstererek, piyasaya ne zaman, ne kadar para verile*ceğini, ne zaman, ne kadar çekileceğini son derece başarılı ayarladılar... 1983'te Turgut Özal ile başlanılan dışa açılma, fabrikaların marka, kalite t üretmeye yönelmesi, 32 sayılı kararla, ekonominin çok paralı hale gelme*si, gümrük birliğine girince ithalatın patlayıp, dövizin biteceği korkusunun gerçekleşmemiş olması, özelleştirmenin hızlanacak şekilde olgunlaşması "bir iyimser hava yarattı" faizler inmeye başladı.
Tamam da, aynı iyimserlik neden Çiller döneminde olmadı, neden Yılmaz döneminde olmadı, neden Er bakan döneminde oldu?
Erbakan'ı sevmesen de hakkını ver. Yolsuzluk dosyalarını kapatma üzerine iktidar kurmuş olsa bile ekonomide hep, "kararlılık, denge, istikrar" hava*sı verdi. Piyasalara müdahale etmedi... Denk bütçe hedefi koydu... kö*tümser beklentiler tuş oldu.
Ekonominin ağırlığını dizlerine veren bir duruşa gelmiş olmasından ötürü, Erbakan, iyimserlik motoru olmuş, rantiyecilerin beş beslenme borusunu da tıkadık diyor ve şu anda yüzde 80 olan enflasyonun, bu yıl yüzde 65'in altına ineceğini söylüyor ve inerde." (25.01.1997 Sabah)
Sedat Ergin:
"Erbakan'ın kendine güveni tam. Başbakan Necmettin Erbakan önceki akşam hükümetinin icraatındaki dinamizmi anlatırken, işin sırrını iftiharla şöyle açıkladı: 'Çünkü biz delilerle çalışırız. Başarımızın anah*tarı budur. Biz de her işin delisi vardır. Kendilerini delice işlerine adarlar... Özelleştirme ile ilgili tutumumuz yanlış anlaşıldı. Biz geçmişteki yönteme karşıydık. Bunu içimize sindiremiyorduk. Şimdi biz gel*dik ve yöntemi değiştirdik.'
Sohbet şunu da gösterdi. Erbakan, Türkiye'nin elindeki büyük projelerin ihalelerini, Batı ile ilişkilerinin önünü açabilmek, Batının Refah karşısındaki olumsuz bakışını yumuşatmak için bir baskı kartı olarak kul*lanıyor.
Dünkü sohbetten sonra üzerinde durulması gereken konu şu: Ekonomide kısmı bir iyimserlik havası yaratan Erbakan, özelleştirme ve T'nin gelirlerini de kasaya koyduğu takdirde, iç politikadaki konu*munu iyice sağlamlaştırabilir." (25.01.1997 Hürriyet)
Bilal Çetin:
"Ekonomide bahar havası, faizlerdeki hızlı düşüş, borsanın yükselişi, piyasalardaki göreli güven ve istikrar durumu Başbakan Necmettin Erbakan'ı müthiş keyiflendiriyor." Keyiflendirir tabii, işler iyiye gidiyor. Erbakan ekibi, olumlu sinyaller veriyor" (25.01.1997 Yeni Yüzyıl)
Sabahattin Önkibar: