''Müslümanca yaşamaya'' dair hatırlanası 12 husus
Aşağıda yer alan Said Nursi referanslı 12 madde
“hazır Müslüman”lığımızı ve “doğuştan edindiğimiz iman”ımızı “fabrika ayarları”na geri dönerek yeniden yüklemeye bir çağrıdır
Aklımız erdiğinden beri kendimizi “Müslüman” biliyoruz
Öyle ki “Sen Müslüman değilsin!” sözünü hakaret sayıyoruz
İslam’ın beş şartını ezberden saymaya hazırız
Yeri geliyor “Müslüman olmayanları” hizaya çekmeye hevesleniyoruz
Günahkârları “emr-i bilmaruf ve nehy-i ani’l münker”le ütülemek için fırsat kolluyoruz
Aramızdan birileri gayr-i Müslimlere azıcık empati beslemeye kalksa
“diyalogcu” ve “işbirlikçi” etiketiyle paspas ediyoruz
Günahkâr da olsa bir insanın anlaşılması gerektiğini ağzından kaçırıverse benim gibi biri
bir çırpıda “light Müslüman”laşıyor
tribünlere oynamakla
birilerine “şirin gözükme” ikiyüzlülüğüyle suçlanıyor
Şu ana kadar yukarıda saydığım ve sayamadığım etiketlerin bir çoğunu aldım
Bu satırlar bittiğinde aklıma gelmeyenleri de almayı göze aldım
Aşağıda yazdıklarım
şu “hazır Müslüman”lığımızı ve “doğuştan edindiğimiz iman”ımızı “fabrika ayarları”na geri dönerek yeniden yüklemeye bir çağrıdır
Hemen belirtmeliyim ki
bu konuda üstadım Said Nursî’dir
Hiçbir yerinde “Biz Müslümanlar” “Dinimiz der ki…” diye bir ifade bulamayacağınız Risale-i Nur’un-ihtimal ki kimi Risale okuyucularının da karşı çıkacağı-‘Müslüman’ı ve ‘Mümin’i ‘insan olmak’tan başlayarak yeniden inşa eden söylemiyle formatlanmış aklımın ürünleridir:
1
“Bizim dinimiz” dediğimiz İslam tüm insanlığa hitap etmekte ve tüm varoluşu tanımlamaktadır
İslam varlığın estetik kodlarıyla barışık yaşamanın adıdır
“Biz” diye bildiklerimiz de “başkaları” diye ötelediklerimiz de İslam’a sahip olmakla değil İslam’a tâbi olmakla yükümlüdür
İslam
bize ait değil
“bizim dinimiz” değil; biz İslam’a aidiz
2
Takva sahibi olmak
’a daha yakın olmaktır
’a yakınlığı ancak
bilir ve
ölçer
O yakınlığın bir rengi ve tonu yoktur
Kimse kendisini başkalarına göre “koyu” Müslüman
bir başkasını da kendisine göre “light” ya da “ılımlı” sayamaz
Hele de dinde daha “ileri” olan biri “geride” kaldığını düşündüğü birilerini aşağılayamaz
Kılık kıyafetiyle
zikri ve tarikatıyla
camiye gidiş sıklığı ve Kur’ân’dan daha çok sayfa okumakla kendini “daha muttaki” bilenler
daha az “takva” bildiklerine tepeden bakamaz
Çünkü
’la olmak
’ı yanına çekip başkaları üzerinde
adına otorite kullanmak değildir
’a daha yakın olan
’a muhatap olmanın sorumluluğuyla daha çok titrer
Sapma tehlikesini daha yakınlarında bilerek daha çok duyarlılık yüklenir
daha çok tövbe etme ihtiyacı duyar
Daha çok sevildiğini bilerek
o sevgiyi yitirme mahcubiyetini daha çok taşır
Başkalarından önce kendine çekidüzen verir
Kendi hatalarını sayıp dökmekten hatalarından dolayı başkalarına sövüp saymaya fırsat bulmaz
Kendi ayıplarını bilmenin mahcubiyetiyle başkalarını kınamaya yüzü kalmaz
Daha az günahkâr olan daha çok günahkâr olana düşman olmaz
Aksine o günaha kendisinin de sapabileceğini hatırlar
günahtan korkar
günahkâra acır
Günahkârın günahına bakıp kendisini temize çıkarmaya kalkmaz
Kendini günahtan uzak tuttuğu için gururlanmak yerine sadece Rabbine şükreder
“Ben çarşaflıyım sen değilsin” çarşafından ayrıcalık çıkarmaz
“Ben namaz kılıyorum
sen bara gidiyorsun ama
” türü dışlamalara prim vermez
3
İslam ilk insanla başlamıştır
İslam
her insanla yeniden başlar
Her insan
İslam’a teslim olma borçludur
Teslimiyet borcunu tam olarak ödeyip alacaklı duruma geçmiş biri de olmadı henüz
Hazreti Peygamber (asm) bile “Sana hakkıyla şükredemedik…” diyerek hakkını hakkını veremediğini belirtir
Öyleyse
kendini doğuştan “Müslüman” bilen bizlerin Müslümanlığımıza bir mirasmış gibi yaslanıp “başkaları”na üstünlük taslama hakkı yok
Tam da bu yüzden
“
indinde din İslam’dır” mealindeki ayete “
indinde ben ne kadar Müslümanım?” diye kendimizi sorgulayacak bir sorumlulukla muhatap oluruz
“
indinde din İslam’dır” ayetini “
indinde sadece Müslümanlar makbuldür; o da biziz!” diye anlarsak
ayetin anlamını ıskalarız
teslim olma sorumluluğunu üzerimizden atarız
Hıristiyan diye bildiğim adamın
indindeki makbuliyetini sorgulamaktan daha öncelikli olan
Müslüman diye bildiğim benim
indindeki makbuliyetimi sorgulamaktır
Önceliğimi böyle bilirsem
indinde adam olmak için umutlanırım
Öbür türlüsü kendime başkalarının hataları üzerinden erdem biçmeye kalkmaktır ki
baştan adam olmanın yolunu kendime kapatırım
4
Kur’ân “bizim” diye kendi kültürümüze hapsedeceğimiz
ulusal kimliğimizin etiketi
kişisel anlayışlarımızın kalkanı yapacağımız nostaljik bir hatıra değildir
Kur’ân
Yaratıcı’nın tüm insanlığa hitabıdır
İnsanlığın ortak paydasıdır
Vahiy
müslümanların tarafını tutmaz
Müslümanları daha çok sözlerine tâbi olmaya çağırır
Hitabı “insanlık ailesi”nedir: “Yâ eyyühennâs…” “Yâ eyyühe’l insan…” Hitabı “iman etme çabası içinde olan herkes”e yöneliktir
“Yâ eyyühellezîne âmenu…/ey iman edenler…” şeklindeki hitapları
kendilerini mümin bilenleri onaylamak için değil
o onayı hak edecek iman etme eyleminin hakkını vermeye çağrıdır
Kur’ân “bizim kitabımız” diye yanımıza çekerek başkaları karşısında kullanacağımız bir koz değil
başkalarından çok biz muhataplarını anlama
kavrama
yaşama sorumluluğuyla borçlandırır
Kur’ân’dan üstünlük alacaklı değiliz; Kur’ân’a sorumluluk borçluyuz
Kitab’a yaslanmamız
Kitab’la uslanmamız gerekir
Kitab’ına uydurmak değil
Kitab’a uymak beklenir Müslümanlardan
5
İnsan gibidir Kur’ân; kendisine ne kadar ilgi gösterilirse o da o kadar ilgi gösterir
Ne kadar ciddiye alınırsa
o kadar derinden söyler sözlerini
“Bizim kitabımız” diyerek kendilerini Kur’ân’ın muhatabı sayan bizler
Kur’ân’a başkalarından daha çok ilgi borçluyuz
Kur’ân üzerinden kendine ayrıcalıklar biçmeler
üstünlükler devşirmeler Müslüman’ın işi değil
Müslüman’a düşen Kitab’ın hakkını vermektir; Kitab üzerinden hak talep etmek değil
Hal böyle olunca
“Hıristiyanlar ve Yahudiler kendi kitaplarını tahrif etmişler” gerekçesinin ardına saklanıp ona buna “diyalogcu” demelerle kendimizi temize çıkarmak boş iş… Artık ayetleri aklımızca tasnif etmeyi bırakmalı
aklımızı ayetlere vurup aklımızı dönüştürmeye bakmalıyız
6
İmanın şartları arasında Tevrat’a ve İncil’e de iman etmek vardır
“Kitaplara iman etmek” İncil’e ve Tevrat’a inanmayı içerir
Peygamberlere iman etmek
İsa Aleyhisselam’ı da Mûsa Aleyhisselam’ı da “bizim peygamberimiz” bilmek demeye gelir
Kim demiş “onlar başkalarının Peygamberi” diye
Hiç olmazsa
“Bizim Kitabımız”da bu iki peygamberin sözünün sözümüz edildiğini bilelim de susalım
İncil de
Tevrat da
İncil’in ve Tevrat’ın takipçileri de bir şekilde bir yerde bir gerçeği dillendiriyorsa
o gerçeğe sırt dönmek
yok saymak
dudak bükmek insanlığa sığar mı? İnsanlığa sığmayan Müslümanlığa sığar mı?
7
İslam
kimin elinde olursa olsun doğru ve güzel olana taraftar olma duyarlılığıdır
Müslüman bir ülkede yaşamaya dayanıp
Müslüman bir ebeveynden doğmaya yaslanıp İslam’ı kendi taraftarımız eylemek
çantada keklik görmek değildir
Çin’de de olsa
Çince de söylense
“kitapsız” bir Çinli’nin dudağından dökülüyor da olsa
hikmet yitiğimizdir
Bulunduğu yerde görüp almak
başımıza taç etmek İslam’ın şartıdır
Çirkin ve batıl söz
şeyhimizin dudağında da olsa
zulüm ve aşağılama kardeşimizin elinden de gelse
karşısındayız
“münker”imizdir
bize ait değildir
“Biz Müslümanız
haklıyız; onlar Hıristiyan
Yahudi ve kâfir; haksızlar” kolaycılığı daha konforlu geliyor olabilir ama işe yaramaz
Bu yaklaşım İslam’ı sadece “Müslüman taraftarlığı” olarak tarif eder; kimseyi hakkıyla İslam etmez
8
Gariptir ki
ülkemizde “misyonerlik”e açıkça ve topluca tepki gösterirken
ahlaksızlığa ve dinsizliğe karşı pek suskunuzdur
Çünkü “misyonerler” “bizim dinimiz”e karşı “kendi dinlerini” takdim ederler
Türklere ait olmayan bir dinin propagandası “kanımıza dokunur
” Ama Türkleştirildiği için tüm “millî”ler ahlaksızlık da olsa benimsenebilir
Meselâ
“millî” ise “piyango”ya ses çıkmaz
“millî içki” olduğu sürece rakıya laf edilmez
Mesele hakikatin izinden yürümekse
“bize ait olan” ve “bize ait olmayan” diye bir ayırım yoktur
Hakikat bize ait değil
biz hakikate ait olmalıyız
Kaldı ki Hıristiyan misyonerinin bize Hz
İsa’yı ve Hz
Meryem’i daha iyi anlatması mümkün müdür ki? “Biz” bir Müslüman olarak İsa Aleyhisselam’a misyonerden daha çok tâbi değil miyiz? Hazreti Meryem’i nice papaz ve rahipten daha iyi ve net tanıyor değil miyiz? Kur’ân’da Peygamberimiz Muhammed Mustafa (asm) annesi hakkında tek bir kelime yokken
İsa Aleyhisselam’ın annesi hakkında tek başına sûre var değil midir? Herkese ve her millete ait olan İslam’ı “millî”leştirirsek
işte o zaman misyonerlerin düştüğü hataya düşeriz; Hıristiyanlaşırız
Yahudileşiriz
Hıristiyanlardan çekineceğimize Hıristiyanlaşmaktan çekinmeli değil miydik? Yahudilerin hepsini insafsızca lanetli ilan edene kadar içimizdeki Yahudileşme eğilimine karşı canla başla direnmeli değil miyiz?
9
“Onlar kitaplarını tahrif etmiş
biz öyle bir şey yapmadık ki…” diyerek
Kur’ân’ın tarifiyle “Ehl-i Kitab” olan Hıristiyan ve Yahudileri hepten kâfir edip kendimizi hepten aklamak yok İslam’da
Tamam; “Tevrat ve İncil ile Yahudi ve Hıristiyanlar arasında "tahrif" ilişkisi var
Onlar Kitab'ı tahrif ettiler
Muharref bir Kitab'a inanmaya tepki gösteriyoruz Müslümanlar olarak
Haklıyız elbette
Ancak
Kur'ân ile Müslümanlar arasındaki ilişkiyi tarif eden "tehcir"e de aynı derecede tepki göstermemiz gerekmez mi? Kur'ân'ın tarifiyle (25/30) Müslümanlar da Kitab'ı “mehcur” etmiştir
Yani Kitab'a “son kullanma tarihi geçmiş
miadı dolmuş
tedavülden kalkmış kalp para” muamelesi yapmaktadırlar
Kitab'ı tahrif etmeye gösterdiğimiz tepkinin hiç olmazsa onda birini tehcir etmeye göstermemiz gerekmez mi? Üstelik tahrif başkalarının cürmü tehcir bizim cürmümüzdür
Müslüman’a kendi kusurunu başkalarından daha büyük bilmek düşüyor değil mi?
10
“Emr-i bi’lmaruf
nehy-i ani’lmünker” doğru bildiğimizi başkalarına emretmek
yanlış bildiğimizi başkalarına yasaklamak değildir
Bildiğimiz doğru ve yanlışlar önce kendi yakamıza yapışmamızı gerektirir
“Ben ne kadar doğruyu yaşıyorum?” diye kendini sorgulatır
Başkalarına doğruyu “emretme”nin en doğru
en sahici ve en etkili yolu
kendine doğruyu emretmektir
kendi nefsinde doğruyu yaşamaktır
“Emr-i bi’lmaruf
nehy-i ani’lmünker” başkalarına jandarma yapmaz bizi
Yoksa
merhemini başına sürmeyen kel gibi çaresiz ve komik oluruz
Bir kişiden “kendi maruf”u bildiği bir işi yapması istenir ancak
Namaz kılmayı kendine “maruf” yani “güzel bir borç” bilmiyorsa kişi
ona namazı emretmek sadece zorlama olur
“Emretmek” demek
ona namazın güzelliğini anlatacak zarafeti kuşanmaktır
Namazı “emretmek”
namaz kılan biri olarak namazımızla başkalarına örnek olmakla başlar
Namazı başkalarına emreden daha çok kendine namaz kıldırır
kendini namazla daha çok adam kılar
Namaz kılmayandan daha çok secde eder
Başkalarını uyarırken
kendi kıyafetine
kendi anlayışına
kendi cemaatine
kendinden yana olmaya çağırmaz insanı
Rabbine çağırır
Hakikati anlatmanın karşılığında kendine taraftarlık ücreti istemez
Çok iyi bilir ki Rabbi “ücret istemeyenlere tâbi ol”maya çağırır insanları
11
Bu vesileyle
Kur’ân’ın “kötüler”den söz ederken de
“kötüler”in kötülükleriyle meşgul olmaya değil
kötüler karşısında da iyi olmaya
kötülüklerden uzak durmaya çağırdığını hatırlamak gerek
Örneğin
Musa ve Harun Aleyhimüsselâm’ı “azgın” Firavun karşısında “yumuşak sözlü” olmaya çağırırken
kendi elçilerine sorumluluk yükler
Firavun üzerinden Mûsa’ca (as) duruşu öğretir bize
Bu durumda
Elçi’lerin izinden yürüdüğünü söyleyen “bizler”i de Firavun’un nasıl bir adam olduğu değil Firavun karşısında nasıl bir adam olunacağı ilgilendirir
Mevlana’nın hatırlatmasıyla
başkası şarap içmiş olabilir ama bizim sarhoşa sarhoşça davranmayacak bir ayıklık içinde olmamız gerekir
Yoksa şarabı başkası içer
biz sarhoş oluruz; değil mi?
12
Haddimi biliyorum
Yazdıklarımda hata olabileceğini kabul ediyorum
Eksik anlatmış
yanlış anlaşılacak şekilde yazmış olabilirim ama yerleşik sloganların düşünce yerine koyulmasına da karşıyım
Haddimi bildirmeye kalkanların da haddini bilmiş olmasını diliyorum
Bunları İslam’dan ayrıcalık elde etmiş biri olarak değil
İslam’a teslimiyet borcumu ödemek niyetiyle yazıyorum
Bu hatırlatmaları
Kur’ân’ı taraftarım eylemek için değil
Kur’ân’a talebe olmak için yapıyorum
Senai Demirci - Haber 7
senaidemirci@gmail com
Aşağıda yer alan Said Nursi referanslı 12 madde
Aklımız erdiğinden beri kendimizi “Müslüman” biliyoruz
Şu ana kadar yukarıda saydığım ve sayamadığım etiketlerin bir çoğunu aldım
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
Senai Demirci - Haber 7
senaidemirci@gmail com