Nebe Suresi'ndeki Gök Kapı Gibi Nasıl Açılır?

ŞAKİROĞLU

Asistan
Katılım
16 Nis 2013
Mesajlar
375
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
73
Konum
İSTANBUL
Web sitesi
www.hikayeler.net
Nebe Suresi'nin ilk iki ayetinde zikredilen ''En-nebâi'l-azîm'' (büyük haber) denen şeyin ne olduğu sonraki on dört ayet ile ima ediliyor. Kelimeleri irdeleyerek, gizlenmiş işaretleri bulmaya çalıştık. Dünya içinde toplumsal yaşamın gelişmesine yarayacak unsurlar ortaya çıktı. Acaba, kazanılanlar... elde edilenler... sahiplenilenler... devamlı olacak mıdır? Sonraki ayetlerde büyük haberin nereye kadar büyük olabileceğinin işaretleri var.

''Ayrılık günü belirlenmiş vakittir''. (Nebe: 17)

''Yevm'il-fasl'' ayrılık günü demektir. Acaba kim... kimler... nereden... kimlerden ayrılacaklardır?

Büyük haberin duyulduğu ve müzakere edildiği an, zaten, Mekke'den ayrılmalar oluyordu. Ama bu ticaret için oluyor, bir zaman sonra ayrılık bitiyordu.
Yevm'il-fasl ifadesinin içinde bir sır olmalıydı ki, Mekkeliler arasında sorup soruşturma mümkün olsun.

Ayetteki 'mikat' adı, o anda ne olduğu soruşturulan ayrılık gününün yerini ve zamanını belirtecektir. Böyle bir yer ve zaman sonrasında, toplum yaşamında değişiklik olacağı gibi, toplumun bireyleri arasında da değişiklik olabilecektir.

''O gün sura üfürülür, grup grup bir alana gelinir''. Nebe: 18)

Gelecekteki o gün, üfürülecek olan 'sur' nedir? Hadis olduğu söylenen bir metne göre surun ne olduğunu Hz. Muhammed'e tabi olan müslümanlar bilmiyorlar. Doğaldır. Bir kaç ağanın oluşturduğu kölecilik sistemi, Mekke halkının bilgilenmesine-bilinçlenmesine fırsat vermemiş.

Mekke'nin kuzeyinde Akdeniz havzasına Roma İmparatorluğu hakim. Sur, Roma İmparatorluğu'nun ordusunda kullanılan, boynuza benzer borazandır. Bu nesneye üfürme ile ordu harekete geçirilirdi. Ticaret için o bölgeye gidenler, bundan haberdar olmuşlardır. ''Sura üfürülür'' ifadesi, surun harp aleti olması sebebiyle ''Büyük Haber'i'' sorup soruşturanlarda korku ve endişe oluşturmuştur.

20'nci yüzyılın ilk yarısındaki siren, o zamanın surunun yerini tutar. Siren sesinin çeşitliliğiyle tehlike işareti verilebildiği gibi, rahatlatma ve müjdeleme mesajı da verilebilir.

21'nci yüzyıla girdiğimiz şu devrede çağrılar telefonlara gelen mesajlarla oluyor. Yani -genel bir tehlike yoksa- 'sur' denen sirene... boruya... gerek yok. Gelmesi istenen kimseler belirlenen vakitte istenilen alanda hazır bulunuyorlar.

''(O gün) gök açılmış, geçilecek kapılar haline gelmiştir''. (Nebe: 19)

Göğün açılması, hava alanlarından kalkacak uçaklara öngörülen rotadır. Yani gök taşımacılığa ve ulaşıma açılacaktır.

Önceki ayetteki 'mikat' adının, burada havaalanı anlamına geldiği anlaşılmış oluyor.

Uçakların kalkış vakitleri anlamında olduğu da anlaşılmış oluyor.

Rota şimdilik atmosfer içinde bir yerden diğer yere yatay şekilde olabiliyorsa da, ''fütihati's-sema'' kelimesi, rotanın, ileriki zamanda, atmosferden Uzay'a dikey şekilde olabileceğinin işaretini verir.

Uzay'a dikey çıkışı sağlayacak üsler oluşturulması gerekiyor. Şu anda Yedi tane var. Bunlar, Baykonur (Rus), Vostçni (Rus), Kennedy (ABD), Jiuquan (Çin), Kouoru (AB), Tanegashima (Japon) ve Andhra Pradesh (Hint) uzay üsleridir. Baykonur'un kapatılacağı planlanıyormuş. Ayette göğün açılıp kapılar haline geleceğini belirten 'ebvab' kelimesi, Uzay'a çıkışı mümkün kılacak üslerin dokuz adedi geçmeyeceğinin işaretini taşıyor. Demek ki, Uzay boşluğuna, yeryüzünde oluşturulmuş yedi kapıdan. ya da dokuz kapıdan geçilerek ulaşılacak.

''Dağlar yürütülmüş, kaybolmaya hazır duruma gelmiştir''. (Nebe: 20)

Bu ayet çok güzel bir benzetme içerir. Atmosfer içinde belirlenen rota, dağlık bölgelerden de geçer. Uçağın içi sabitlenirse, uçaktan görülen dağlar, yürüyormuş gibi kayıp gider. Büyük deniz üzerinden geçerken, aşağıda görünen deniz hep denizdir. Belki denizin üzerindeki dağ misali görünen şilepler, 'serap' olacak şekilde kayıp gitmiş olurlar.

İbrahim Faik Bayav
(30.07.2019)
 

ilke

Paylaşımcı
Katılım
6 Kas 2017
Mesajlar
875
Tepkime puanı
188
Puanları
0
Aman Allahım ! Rabbimizin ayetlerini bu ne absürd ve alakasız yorumlama ! Nebe Sûresindeki önceki, ayetlerde yapılan çarpıtma ve absürdlük yetmiyormuş gibi , devamındaki ayetlerde daha büyük eksantiriklik yapılmış !
Oysa, Rabbimiz Nebe Sûresindeki 17. ayetten 20. ayete kadar olan bölümde yevm-i kıyametin ve ba'sın vukuunu nasıl olacağını haber vermekte ve buyurmaktadır.

Yani; muhakkak olan kıyamet günü bir gündür ki o günle ilm-i İlâhî'de dünyanın müddeti tayin ve hakla batıl beyni tefrik olunur. İsrafil vasıtasıyla sûra üfürülür. Binaenaleyh; herkes kendi ameline göre bir levn ve renk üzere gelir ki güzel, çirkin, azaba müptelâ ve bazılarınız da selâmetle cemaat cemaat gelirsiniz. 6317 Çünkü; her nevi amel sahipleri birer fırka olarak geldiklerinden fevc fevc gelecekleri beyan olunmuştur, emr-i İlâhî üzerine sûra üfürülünce gökler yarılır ve o yarıklar göklerin kapıları mesabesinde 'olur, dağlar bu ağırlıkları ve cesametleriyle beraber yerlerinden kopar, havaya kalkar, savrulur, akıbet yok olur, gider. Yevm-i kıyamet bir gün ki o günle dünyanın müddeti tevkît olunduğundan yahut o günle helâikın ömrü nihayet bulduğundan, yahut Allah-u Tealâ'nın kullarına vaad ettiği sevap ve azabın vakti veya fasl-ı hükûmât ve kat'ı husumat için halkın içtimainin vakti olduğundan o güne y e v m - i f a s l denmiştir.

Anlayacağınız ayetlerin ne toplumun bireyleri arasındaki değişiklikten, ne sirenlerden, tlefonalrdan veya mesajlardan ve ne de uçaklardan ve uzay üslerinden bahsettiği yoktur ! Ayetlere bu kadara ucube bir meallendirme nasıl yapılabiliyor insanın aklı-hafsalası almıyor !
 
Üst