Oku-anla-yaşa!!!

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
10646832_10152886366290839_3815586258700888389_n.jpg

bu sözü delalet sahibi şeriatiye nisbet etmek, hakikatten insanı zor duruma düşürür....
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
İNANMAK MI ÜSTÜNDÜR AKLETMEK Mİ?

AKLETMEYİNCE KÖRÜKÖRÜNE İNANMAK KULA KULLUK OLMAZ MI?..

ALLAH, AKLETMEKLE İLGİLİ BİR ÇOK AYETLER İNZAL ETMİŞ.BİZİM SAF VE GERİ ZEKALI MÜSLÜMANLAR İSE BUNUN NE DEMEK OLDUĞUNU HÂLA ANLAYAMAMIŞLAR.BU YÜZDEN EZİLMEYE SÖMÜRÜLMEYE VE ZULÜM GÖRÜLMEYE MÜSTEHAK OLMUŞLAR.

ULAN UYANIN BRE GAFİL VE CAHİL MÜSLÜMANLAR!..ELİN GAVURU SENİN VATANIN VE DİNİN ALTINI OYUYOR, İTİKADINI BOZMAYA ÇALIŞIYOR, SEN İSE KIZ PEŞİNDE, KAHVEHANELERDE, DEDİKODU MEKANLARINDA, KUMAR MASASINDA, GEÇİM DERDİ, PARA PUL PEŞİNDE TV.DİZİLERİYLE VAKİT GEÇİRİYORSUN.SİYONİSTLER İSE HER KOLDAN SALDIRIYA GEÇMİŞLER SEN HÂLA BANA SİYASET YAPMA DİYORSUN..

BRE GAFİL MÜSLÜMAN!EĞER SEN DERSEN Kİ;"İSLAM COĞRAFYASINDA OLUP BİTENLERDEN BANA NE, BANA DOKUNMAYAN YILAN BİN YAŞASIN" DİYORSAN!" İŞTE O YILAN BİRGÜN GELİR SENİ BULUR VE SOKAR.AKLINI BAŞINA AL EYY GAFİL VE ZEVK-İ SEFASINA DÜŞMÜŞ, DAVASI OLMAYAN ÇAKMA VE KORKAK MÜSLÜMAN, UYAN!. UYAN!. UYAN BE, UYAN BE!..

Not:Bu sitemlerim kesinlikle basiret sahibi ve aklıselim müslümanlar için değildir.Kimse bana kızmasın.Meselemiz ve derdimiz dağ gibi büyüktür. Onun için isyan edip başkaldırıyorum..
 

Ebu-Zer-1

Doçent
Katılım
10 Kas 2014
Mesajlar
575
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Hz. Ali (r.a) şöyle der:
Riyakârlar şöyledir:
Tek başına kaldığı zaman tembellik eder, ibadette gevşeklik gösterir ve nafile namazları oturarak kılar.
İnsanlarla beraber olduğu zaman tekrar canlanır, canla başla amel eder.
Biri kendisini methettiğinde daha fazla amel ve ibadet eder. Yerdiğinde ise amellerini azaltır.


Dünya sırtını dönmüş gidiyor. Ahiret de karşıdan geliyor. Her ikisinin de evlatları (bağlıları, isteklileri) vardır, Siz, gücünüz yettiğince ahiret evlatlarından olmaya bakın. Sakın dünya evlatlarından olmayın.
Bugün amel günüdür, hesap yoktur. Yarın ise hesap vardır, amel yoktur.
Hz. Ali (r.a)
 

Ebu-Zer-1

Doçent
Katılım
10 Kas 2014
Mesajlar
575
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Kdz. Ereğli’de faaliyet gösteren Feda-Der ‘in her Cumartesi düzenlediği seminerlerinin bu haftaki konuğu Abdullah Yıldız idi.
Abdullah Yıldız tarafından sunulan "Kur'an Oku-Anla-Yaşa" başlıklı seminerin özeti ise şöyle:
1) Kur'an'ı Nasıl Okudular?
Hiç kuşku yok ki, vahyin bizzat muhatabı olan Allah Resulü (s.a) ile birlikte, vahyin nazil oluşuna tanıklık eden, Kur'an ayetlerinin adeta gökten yağmur yağar gibi sağanak sağanak indiği ortamı teneffüs eden ilk nesillerin Kur'an'ın mesajlarını okuyup algılamaları ve Rabbimizin Kitab-ı Kerim'inde edebileştirdiği üzere "semi'na ve eta'na: işittik ve itaat ettik" şuuruyla hemen uygulayıp hayatlarına aktarmaları, kıyamete kadar gelecek tüm nesillere model oluşturacak olumsuz ve eşsiz tecrübeler niteliğindedir.
Onlar, ahlakı Kur'an olan Hz. Peygamber (s.a) "en güzel örnek" kabul ederek "yaşayan Kur'an'lar" oldular.
Rasullüllah (s.a) ve kutlu ashabı, Kur'an'ın hayata ve tarihe müdahale eden eli, konuşan dili, yaşayan bedeni oldular.
Kur'an'ı Ashab-ı Kiram Gibi Okuyup Anlamak ve Yaşamak için...
Kur'an'ı Kerim, yirmi üç yıllık nazil olma sürecinde muhatabı olan müminleri adım adım inşa ederken, onların şahsında geleceğin mümin insanlarını ve toplumlarını bekleyen çok ciddi bir tehlikeye de dikkat çeker: Zamanla vahyi gerçekliğe yani Kitabullah'a karşı duyarsızlaşmak!
"İnananlar için hala vakit gelmedi mi ki, kalpleri Allah'ın Zikrine (Kur'an'a) ve inen hakka huşu duysun ve bundan önce kendilerine Kitap verilmiş, sonra da üzerlerinden uzun zaman geçmekle kalpleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmış kimseler gibi olmasınlar." ( Hadid 57/16)
"Kitabım Kur'an" diyen insanların vahyi gerçekliğe karşı kalplerinin katılaşıp duyarsızlaşmaları üzerinde çok iyi düşünülmelidir. Ashabın Kur'an hocalarından Abdullah Bin Ömer r.a bu ayeti okuduğu zaman ağlamaktan gözleri kan çanağına dönerdi.
36559.jpg

 

Ebu-Zer-1

Doçent
Katılım
10 Kas 2014
Mesajlar
575
Tepkime puanı
2
Puanları
0
2) Kur'an'ı Nasıl Anladılar?
Allah Resulü ve Ashabı Kur'an'ı "Kalbi Selim” le Okuyup Anladılar
Allah Resulü (s.a) ve ashabı, elbette Kur'an'ı Kerim'i anlamak ve yaşamak gayesiyle okudular. Anlayıp yaşamak niyeti taşımayan bir okuma eylemi, onlar nezdinde anlamsız ve yararsızdı. Bu yüzden onlar, Allah'ın kitabını kalb-i selim ile yürekten okudular.
Rabbimiz, kendisine "kalb-i selim" le gelen Hz. İbrahim’i över ve örnek gösterir:
"Allah'a arınmış bir kalp ile gelen başka" (Şuara 26/89)
Kur'an'ı Anlamada Rasullüllah ve Ashabının İzinden Yürümek
Kur'an'ı Kerim'i insanlara ulaştırıp okumak öğretmek ve arındırmakla (Bakara 2/151), tebliğ etmekle (Maide 5/67) ve açıklayıp tebyin etmekle ( Nahl 16/44) görevli olan Allah Resulü (s.a) aynı zamanda inkârcılara karşı da Kur'an'la mücadele etme talimatını almıştı, Yüce Rabbinden. "Kâfirlere itaat etme ve onlara karşı Kur'an'la büyük bir cihat ver" (Furkan25/52)
Allah Resulü insanlar içerisinde Kur'an'ı en iyi bilendi. Zaten mesajı en mükemmel biçimde ulaştırmak için mesajın içeriğini ana hatlarıyla ve ayrıntılarıyla çok iyi kavramış gerekliydi.
Kur'an'ın anlaşılmasında Rasulullah'tan sonra ise sahabe gelmekteydi. Sahabe arasında denizler ve dereler gibi olanlar da vardı, ashabın tümü, hiçbir şeyi kaçırmayacak şekilde Kur'an'ın anlamlarının tümünü bilmek durumunda değillerdi. Onlar Kur'an'ın anlaşılmasında kendilerine kapalı gelen yerlerin açıklanması için Peygamberimize başvurdukları gibi kaynakların naklettiğine göre, onların bir kısmı Rasullüllah’ın (s.a) vefatından sonrada bazı ayetlerin anlaşılması hususunda bir kısım sorular sormaya devam ettiler.
Ashab-ı Kiramın bu durumu; onların İslam’a girme süreçlerine, meşguliyet anlarına, entelektüel, kültürel ve dinsel imkânlarına, yetişme tarzlarına anlayış ve kavrayış seviyelerine göre değişiyordu. Mesela: Adiy b. Hatem, hicri 9.yılda Müslüman olmuştu.
"Şafağın beyaz ipliği siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin için; sonra da gece oluncaya kadar orucu tamamlayın" (Bakara 2/187) ayetinin nüzul ortamına şahit olmamıştı. Oruç tuttuğu bir gün; bir beyaz, bir de siyah ip alarak gecenin bir kısmında onlara baktı, fakat onları ayırt edemedi. Sabah olunca:
- "Ya Rasullüllah! Ben iki ipi de yastığımın altına koydum" dedi. O da cevaben:
- "Beyaz iple siyah ip senin yastığının altına sığdığına göre senin yastığın çok genişmiş!" dedi.
Peygamberimiz (s.a), sonra ona, bunun şafak vaktindeki beyazlık ve siyahlık olduğunu açıkladı.
Sahabe ‘den bazıları Rasullüllah savaşta ve barışta hiç bir zaman terk etmediği için, başkalarının bilmediği nüzul sebeplerini ve vahyin diğer durumlarını öğreniyordu ki, bu durum onlarda başkalarında olmayan zihni ve ilmi bir meleke oluşturuyordu.
 

Ebu-Zer-1

Doçent
Katılım
10 Kas 2014
Mesajlar
575
Tepkime puanı
2
Puanları
0
3) Kur'an'ı Nasıl Yaşadılar?
Allah u Teala (c.c), tarafından insanlar arasından seçilip kutlu peygamberlik vazifesi ile görevlendirilen Hz. Muhammed (s.a); tüm insanlık için "en güzel örnek" ve "alemlere rahmet" kılınmıştır. Onun büyük ve örnek ahlakı, tepeden tırnağa ilmek ilmek Kur'an ayetleridir ve bu örnek ahlakı, ticaret hayatından devlet yönetimine, diplomatik ilişkilerden savaş hukukuna, cami-cemaat adabından akrabalık ve komşuluk haklarına kadar bütün iş ve ilişkilerini kapsar.
Hz. Peygamber'in güzide arkadaşları da ticareti, siyaseti, kardeşliği, aile ilişkilerini, komşuluğu, oturmayı, kalkmayı, selamlaşmayı; kısaca hayatı Kur'an'la yaşama adabını O'ndan öğrenmişler; her anlamda adım adım O'nu takip ve taklit etmişlerdi. Kısaca onlar; hayatın her alanında iliklerine kadar Kur'an'ı yaşamışlardır. Bugünün Müslümanları da, aynen onlar gibi; Kur'an'la oturur Kur'an'la
kalkar, Kur'an'la yürür, Kur'an'la konuşur, Kur'an'ı yaşarlarsa... İşte o zaman, o ilk nesli ayağa kaldıran Kur'an, bu çağın Müslümanlarını da yeniden diriltecektir.
Verimli geçen soru cevap kısmından sonra program güzel bir şekilde sona erdi.
abdullah-yildiz-20130114-2.jpg

abdullah-yildiz-20130114-3.jpg


 

Ebu-Zer-1

Doçent
Katılım
10 Kas 2014
Mesajlar
575
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Hz. Ebû Bekir (r.a): “Hamd, hidayete erdirdiğine yeterli olan ve onu zengin kılan Allah’a mahsustur. Allah, peygamberi Muhammed’i sıkıntılar içerisinde gönderdi. İslâm garip ve sıkıntılı olarak başladı. Allah’ın insanlara yüklemiş olduğu ahdi zayıflamış ve eskimişti. Allah Teâlâ kitap ehline gazap etmiş ve yanlarında hayır denilebilecek hiç bir şey bırakmamıştı. Onlar kötülüklerden sakınmadığı için Allah da onlardan şerleri uzaklaştırmamıştı. Onlar kitaplarını tahrif edip ona yabancı şeyler sokuşturdular. Araplarsa ümmiydi; Allah hakkında bir şey bilmiyorlar ve O’na kulluk da etmiyorlardı. Maddi açıdan çok büyük sıkıntılar içerisinde olup din yönünden de dalâlette bulunuyorlardı. Toprakları ise çorak ve verimsizdi. Bunların yanı sıra bir de sahabe kitlesi vardı ki Allah onları Muhammed’le bir araya getirdi. Onları hayırlı ve orta bir ümmet kıldı. Onları, kendilerine katılanlarla destekledi ve karşılarındakilere galip kıldı. Bu durum Hz. Peygamberin vefatına kadar böyle devam etti. Onun vefatından sonra şeytan yine onların enselerine bindi. Onları eski sapıklıklarına çevirdi. Allah’ın koyduğu sınırları çiğnediler. “Muhammed sadece bir peygamberdir ve ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Eğer o ölür veya öldürülürse topuklarınız üzerinde geri mi döneceksiniz? Kim topukları üzerinde geriye dönerse (bilsin ki) o Allah’a hiç bir zarar veremez! Muhakkak Allah şükredenlerin mükâfatını verecektir!” (Âl-i İmran 3/144) Etrafınızdaki Araplar zekât koyunlarını ve develerini vermemek için isyan ettiler. Onların, dinlerini bugünkü kadar hiçe saydıkları görülmedi. Siz de Hz. Peygamber’in bereketini kaybetmenize rağmen dininizde hiç bir zaman bugünkü kadar kuvvetli olmadınız. Hz. Peygamber sizleri, kendisini dalâlette bulup da hidayete erdiren o Kâfî ve Evvel olan Allah’a emanet etti. Onu fakir bulup zengin eden (Duhâ 93/7-8) Allah, sizi de durmakta olduğunuz ateş çukurunun kenarından kurtardı(Âl-i İmran 3/103). Allah’a yemin ederim ki O vadini yerine getirip bize vermiş olduğu ahdini ifa edene kadar O’nun emirleri doğrultusunda savaşacağım. Bizden öldürülenler şehid olur ve cennete giderler. Kalanlarımız ise yeryüzünde Allah’ın halifesi ve vârisi olacaklardır. Bu Allah’ın vermiş olduğu sözüdür ki O sözünden dönmez. “Allah sizden iman edip salih amellerde bulunanlara, öncekileri nasıl iktidar sahibi kıldı ise, onları da yeryüzünde iktidar sahibi yapmayı vadetmiştir.” (Nûr 24/55)
Hz. Ömer (r.a) de Allah’a hamd ve senadan sonra: “Ey insanlar! Biliyorum ki siz benden şiddet ve katılık görüyorsunuz. Çünkü ben Hz. Peygamber’le beraberken onun kölesi ve hizmetkârıydım. O da Allah’ın buyurduğu gibiydi: “Müminler için raûf ve rahimdir” (Tevbe 9/128). Ben Rasûlüllah’ın elinde, kınından çekilmiş kılıç gibiydim. Ancak beni kınına koyduktan veya herhangi bir işi “yapma” dedikten sonra dururdum. Aksi takdirde peygamberin yumuşaklığından ötürü ben halkın üstüne giderdim. Böylece Hz. Peygamber’le beraber vefat edinceye kadar devam ettim. Vefat ederken benden razıydı. Ve bundan ötürü de Allah’a çokça hamd ü senalar ediyorum ve bundan dolayı mesudum. Sonra aynı yerde Ebu Bekir ile beraberdim. O da Rasûlüllah’ın halifesiydi. Onun keremini, şeref ve yumuşaklığı hakkındaki durumunu biliyorsunuz. Ben onun hizmetkârıydım. Ve onun elinde kılıç gibiydim. Benim şiddetim onun yumuşaklığına karışırdı. Ancak o önüme geçtiğinde dururdum. Aksi takdirde yürürdüm. Ben bu duruma devam ettim; ta ki Ebu Bekir benden razı olduğu halde vefat edinceye kadar. Bundan ötürü de Allah’a çokça hamd ederim ve ben bu durumumla da mesudum. Sonra bugün vazife bana verilmiştir. Ben biliyorum, sizden birisi: ‘Başkası işin başında iken, Ömer bize katı davranırdı. İşte şimdi işin başına geldikten sonra hali ne olacaktır?’ der. Biliniz ki, herhangi bir suçlunun bağışlanması için benden ricada bulunmayacaksınız. Çünkü siz beni tanıyorsunuz ve beni denediniz. Hz. Peygamber’in sünnetini de biliyorsunuz. Rasûlüllah’tan sorulmasını istediğim her şeyi sordum ve bu hususta hiç pişman değilim. Biliniz ki, zalim hakkında, halife seçildikten sonra, benim bildiğiniz katılığım kat be kat artmıştır. Saldırgan hakkında da böyledir, Müslümanların hakkını, zayıfın hakkını kuvvetlilerinden almak hususunda da böyledir. Fakat iffetli, namuslu ve Allah’ın hükümlerine boyun eğen kimselere de yüzümü yere koyarım. Benimle, herhangi birinizin arasında bir ihtilaf olursa, onunla istediği kimseye gitmekten zerre kadar çekinmeyeceğim. Bunun denemesini yapabilirsiniz. Ey Allah’ın kulları! Allah’tan sakının! Beni kötülük yapmaya mecbur etmeyin ve bana, iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymak suretiyle yardımcı olun.” Hutbenin son kısmında Hz. Ömer (r.a) şöyle dua etti: “Allahım! Ben sert, şiddetli biriyim; beni yumuşat. Zayıf biriyim; beni güçlü kıl. Cimriyim; beni cömert eyle.” (Bu hitabeleri, Pınar Yayınları’ndan çıkan “Kur’ân’ı Oku-Anla-Yaşa”setinde yer alan “Kur’ân’ı Nasıl Yaşadılar?” isimli kitabımızdan aktardık: s.64-66, 85-86.)
 
Üst