sabetayistler, masonlar, dönmeler, evangelistler, illuminati - dosyası

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Mason Üstadı Mason Sırlarını Açıklıyor

 
Son düzenleme:

tengiz

İhvan Forum Üye
Katılım
16 Ocak 2019
Mesajlar
214
Tepkime puanı
8
Puanları
0
baş mason hizmetkarları saidi kürdi- menderes zaten. Kendi kendini mi ifşaa ettin şimdi ben anlamadım:)
Masonluğu atatürk yasaklamıştı. Bu muhteşem ikili kaldırdı.

''
Saidi Nursi, 1953 yılında, Müslümanlarla Hıristiyanların komünizm ve dinsizlikle mücadele konusunda işbirliği yapmasını temin amacıyla İstanbul’da Patrik Athenagoras’la görüşmüş, 1950 yılında Papa XII. Pius’a bir mektup ve Nisale-i Nur Külliyatı göndermiş, Vatikan da 1951 yılında kendisine bir teşekkür mektubu göndermiştir. Dinlerarası Diyalog çalışmaları, bu girişimler neticesinde başlamıştır.




Bir diktatör olarak suçladığı II. Abdülhamid’e karşı olan ve Meşrutiyet’i savunan cephede yer alan Saidi Nursi, (John Hopkins Ü.Orta Asya-Kafkasya Ens. ve İpek Yolu Çalışmaları Müd. Doç. Svante E.Cornell’den alıntı ile) 26 Temmuz 1908 tarihinde konuşma yapmak üzere Selanik’e gitmiş ve orada İttihat-Terakki Fırkası’na üye olmuştur. Oysa Yasin Aslan’a göre; İttihat ve Terakki Fırkası bir Siyonist Komite’dir ve bu komiteye üye olmak için öncelikle Mason teşkilatına üye olmak zorunluluğu vardır!


Yine Yasin Aslan’a göre; Saidi Nursi’nin, Mason Derviş Vahdet’in Volkan gazetesinde yazılar yazması, C.Afgani, M. Abduh, Tahsin Efendi, Namık Kemal ve Ali Suavi gibi masonların kendi selefleri olduğunu söylemesi ve onların yolundan gitmesi, cumhuriyetin ilk yıllarında bazı din adamlarının çeşitli bahanelerle idam edilmesine karşılık Saidi Nursi’ye dokunulmaması ve sadece sürgün cezalarıyla yetinilmesi vs. müritlerinin dediği gibi bağımsız hareket etmediğini, hangi yuvanın kuşu olduğunu ve hangi kaynaktan su içtiğini ve temsil yetkisini nereden aldığını açıkça ortaya koymaktadır.




Yasin Aslan’a göre; Saidi Nursi’nin gizli cemiyetler, İttihat-Terakki ve Masonlarla olan ilişkileri, Vatikan’ın kapılarını onun yüzüne açmasının kuvvetle muhtemel olduğunu göstermektedir.


Yazar burada, Dinlerarası Diyalogla ilgili birinci konsilin, 1935-1945 yılları arasında Türkiye’de Vatikan’ın temsilciliğini yapmış olan Papa XXIII. Paul Johannes’in Papa olduğu zamanda gerçekleştirildiğinden hareketle soruyor: Papa XXIII. Paul Johannes, Vatikan’ın temsilcisi olarak Türkiye’de iken, bu ikili arasında herhangi bir ilişki kurulmuş olabilir mi?


Yazara göre; ayrıca Saidi Nursi’nin, Ünlü Masonlardan ve Osmanlı’yı yıkan komitenin önde gelenlerinden Selanik Mebusu Emanuel Karasso ile ilişkileri de bilinmektedir. E.Karasso, o sırada Mason Locaları vasıtasıyla, Osmanlı Padişahlarını, Sadrazamlarını, Vezirlerini, Paşalarını, Şeyhülislamlarını, Şairlerini, Yazarlarını vs. etkileyecek ve kontrol edecek bir konumdadır.




Dolayısıyla; Mason biraderler, masonluk teklifini kabul etmeyecek bir kişiyi asla E.Karasso gibi kıdemli ve etkili bir Mason liderinin huzuruna çıkarmazlardı. Demek ki; Saidi Nursi, İstanbul’daki mutabakata uygun olarak, Karasso’nun huzuruna çıkarılmıştır. Bu bakımdan, Saidi Nursi’nin Karasso ile görüşmesinde onun Masonluk teklifini reddettiği iddiası, teamüllere, akla ve mantığa terstir. Çünkü insanlar önce Mason olduktan sonra yalnız İttihat ve Terakki’ye üye olabiliyorlardı.''

Bütün bu bilgilerden sonra bilinen o meşhur soruyu bir kez de biz sormuş olalım; peki Cumhuriyet düşmanı oldukları tescilli birçok din adamına, idam da dahil çok daha ağır cezalar verilirken Said-i Kürdi, neden sadece sürgün cezası ile geçiştirildi? Devletin, adı geçen hakkında daha ağır cezalar vermeye gücü yetmedi mi?! İdam edilen Cumhuriyet düşmanlarının ve isyancıların mezarları bile bilinirken, Said-i Kürdî gibi önemli bir adamın mezarı neden bilinmiyor? Acaba bunların, onun muhtemel bir Mason Birader olmasıyla ve masonların Türkiye’deki yönetimler üzerinde son derece etkili olmasıyla bir alakası var mıdır?


Peki, Yasin Aslan’ın anlattıklarından hareketle soracak olursak; Said-i Kürdi’nin kurmuş olduğu Risale-i Nûr’un teşkilat yapısının, hemen hemen aynısını kuran (aslında teşkilatını onun düşüncesi üzerine bina eden) ve çalışma metodunun hemen hemen aynısını uygulayan, Dinlerarası Diyalog çalışmaları ve Vatikan ile ilişkiler konusunda Said-i Kürdi’nin yaptıklarının aynısının tıpkısını yapan, ancak onun gibi, Vatikan’a sadece “Rabb’in aciz kulu” sıfatıyla mektup yazmakla (3) kalmayıp, daha da ileri gidip bizzat Vatikan’a giderek, 10 Şubat 1998 günü Papa II. Jean Paul ile görüşen (4) Fethullah Gülen’in örgütü, haklı olarak Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak adlandırılıyor da, çeşitli isimlerle kurulmuş STK’ların çatısı altında ve Said-i Kürdi’nin yolunda yürüyen, onun öğretilerini devam ettiren Şakirt ve Tilmizlere neden farklı muamele yapılıyor ya da hiç dokunulmuyor bu ülkede? Yarın öbürgün, onların da tıpkı FETÖ gibi devletin başına bela olmayacaklarından ne kadar eminiz?''' Ömer Sağlam/24.12.2017
 
Son düzenleme:

cemaliii

Kıdemli Üye
Katılım
24 Ağu 2009
Mesajlar
4,763
Tepkime puanı
982
Puanları
113
İlluminati vs şeyler günümüzde internet bilgi kirliliğinden ötürü çok abartılı anlatılıyor.
 
Üst