Şeker Ana

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,309
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri
Elleri kıpırdamaz, gözleri oynamaz, oturduğu yeri doldururdu. Elbiseleri tertemizdi ama o temmuz güneşinde, tüm sinekler eline yüzüne dokunur ama hiç tepki vermezdi. Yanındaki şekerleri, gelen çocuklar için saklardı. Bu yüzden çocuklar hep etrafında, şeker ana derler, elinden öperler ve şekerlerini alırlardı. Sonra koşarak yanından uzaklaşırlardı. Evin avlusunda tüm zamanını sıkılmadan nasıl geçirirdi anlamazdım.

Hayatta kalan tek oğlu, öyle otoriter ve acımazsız olmasına rağmen, annesini gördüğü zaman yumuşar, bir kedi gibi sessizce oturuverirdi yanında. Şeker ana kendisinden şikâyetçi olur ama bir tek karşılık vermezdi. Zaman 1970li yıllardan önceydi. Anneler otoriter, erkek evladı itibarlıydı. Eve gelen gelin evin en küçük çocuğuna ağam derdi. Kocasının çoraplarını çıkarır, bir leğen içinde itina ile yıkardı. Konuşmaz ve talepleri olmazdı. Şeker anada bu cendereden geçmiş, torun sahibi olmuş, başköşede oturmayı ve hizmet görmeyi hak etmişti!

Acılar içinde ve işkenceden farksız gençlik yılları biterken, aynılarını yeni nesile aktarmak Şeker anaların en büyük zevkiydi. Onlara göre erkek ne yaparsa haklıydı. Eve para getirsin yeterdi. Ne baba gibi ne eş gibi ne sorumluluk sahibi gibi görünmezdi. Emreder yapılırdı. Yapılmazsa dövülürdü. Dövüldüğü için kimse acımaz. Aksine suçlu olduğu kabul edilerek, kimse onunla konuşmazdı. Kadın evlendiğinde başlık parası ile alınır, köle satın alınır gibi, sonrada geldiği evin sahibi tarafından kullanılırdı. Ne ye derlerse yer, ne giy derlerse giyinir, ne zaman uyu derlerse uyur, ayın gel gitleri gibi her an işkencesi devam ederdi.

Kadın, Şeker Ana rütbesine erdiği zaman-ne eli tutar ne ayağı onu çeker, ne nefis savaşı kalmıştır, ne sağlıklıdır- şaşalı koltuğunda oturmaya devam ederdi. Öylesi yalnız, öylesi sevgiye muhtaç ve öylesi acınası… Şeker verdikleri severdi sadece onu. Bu yüzden ne oğlu şekersiz bırakır nede şeker vermediği çocuk kalmazdı.

Kadınlar sabah güneş doğmadan çalışmaya başlar ve gece yarısına kadar bu durmaksızın devam ederdi. Sabah havyaların sütünü sağdıktan sonra çobana teslim eder, ardından tandırı yakar, sütleri ve ekmeği pişirir. Kahvaltıyı hazırlar, öğlen yemeği için yemekleri ayarlar ve tarlaya gider, akşama kadar tarlada, güneşin alnında ter döker, akşam eve gelir, gelen davarları ahıra sokar, akşam yemeğini hazırlar, toplar, çocuklarını uyutur ve kocasının gönlünü yapar ve o kahveye gidince azıcık uyurdu. Ne yorgun olmaya, ne hasta olmaya ve nede şikâyet etmeye hakkı yoktu. Üstelik bu çalışmasından şeker analar memnun olmazsa üzerine kuma arardı.

Şeker analara sorsan kaynanalarını yerden yere vururdu. Her konuşmasında ne çok kötülüklerinden bahsederlerdi. Bir gün gelirde kendi gelinlerinin kendisi hakkında böyle konuşacağı aklına bile getirmezdi. Bu bir gelenekti, adı batsın…
Günümüzde kadınlar erkekler kadar çalışıyor, hayata eşleri ile birlikte tutunuyor. Kendilerinin ayrı evleri ve yuvalarında ki paylaşımları mutlu yaşamaya yönlendiriyor. Gelin kaynanayı görmüyor bile. Çocukların şeker anası yok ama. Varsa da yoksa da sanal dünyaları ve doğal olmayan ne varsa yedikleri ortamları mevcut.

Sanırım bunun ortası olmalı ama nasıl…


Saffet Kuramaz
 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
eh böyle bir yazıya yazı yazmak olurmu bilmem ama bir gün bir gün mutlaka ortası bulunacak b unun
emeğine sağlık kardeşim güzelpaylaşım olmuş teşekürler
 

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,309
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri
ben teşekkür ederim. babamın ninesi vardı. ismi şeker anaydı. elbette o dönemin yaşantısı buydu. saygıyla
 
Üst