Şevval orucu mekruh mu, müstehap mı?

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
Soru: Şevval orucu mekruh mu, müstehap mı?

Cevap: Şevval orucunun faziletiyle ilgili hadisler Müslim (“Sıyâm”, 204), Ebû Dâvûd (“Sıyâm”, 58), et-Tirmizî (“Savm”, 52), en-Nesâî (es-Sünenu’l-Kübrâ, II, 162 vd.), İbn Mâce (“Sıyâm”, 33), Ahmed b. Hanbel (III, 308, 24, 44, IV, 417, 9, V, 280), ed-Dârimî (“Savm”, 44), et-Tahâvî (Şerhu Müşkili’l-Âsâr, VI, 119 vd.), İbn Hibbân (VIII, 396 vd.) ve daha başkaları tarafından Hz. Aişe, Ebû Eyyûb el-Ensârî, Sevbân, Câbir b. Abdillah, el-Berâ b. Âzib, Ebû Hureyre ve İbn Abbas (r.anhum)’dan rivayet edilmiştir. Bir kısmı zayıf, bir kısmının da senedinde “muhtelefun fih” (bazı Hadis otoriteleri tarafından ta’dil, bazıları tarafından ise taz’if edilmiş) raviler var ise de, bu kusurlardan hali bulunan senetleri de vardır.

Ali el-Karî, el-Cezerî’den, şöyle dediğini nakleder: “Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a) rivayetinin sıhhatinde şüphe yoktur. (…) Hafız Ebû Muhammed Abdulmü’min b. Halef ed-Dimyâtî bu rivayetin tariklerini toplamış ve çoğu sika ve Hadis hafızı olan yaklaşık otuz kişinin onu Sa’d b. Sa’îd’den aktardığını tesbit etmiştir. Bu hadisin naklinde Sa’d’a, kardeşi Abdurabbih, Yahya, Safvân b. Süleym ve daha başkaları mütabaat etmiştir…” el-Karî sözlerini şöyle sürdürür: “Mîrek şöyle der: “Ebû Hureyre hadisini el-Bezzâr ve et-Taberânî rivayet etmiştir; senedi hasendir. el-Münzirî, bu rivayetin el-Bezzâr tarafından nakledilen tariklerinden birinin sahih olduğunu söylemiştir. Câbir hadisini et-Taberânî, Ahmed b. Hanbel, el-Bezzâr ve el-Beyhakî rivayet etmiştir. Sevbân hadisini İbn Mâce, en-Nesâî, İbn Huzeyme –Sahîh’inde– ve İbn Hibbân rivayet etmiştir. (…) İbn Abbâs hadisini et-Taberânî, Ahmed b. Hanbel, el-Bezzâr ve el-Beyhakî rivayet etmiştir. Hz. Aişe hadisini ise et-Taberânî rivayet etmiştir.” (Mirkâtu’l-Mefâtîh, IV, 545-6)

İmam eş-Şâfi’î, Ahmed b. Hanbel ve Dâvûd ez-Zâhirî bu rivayetleri esas alarak Şevval ayında 6 gün oruç tutmanın müstehap olduğunu söylemiştir. İmam Mâlik ve bir kısım kaynaklara göre İmam Ebû Hanîfe ile İmam Ebû Yusuf bunun mekruh olduğu görüşündedir. Yine bu kaynaklara göre İmam Ebû Hanîfe bu orucun, peşpeşe tutulmasıyla ara verilerek tutulması arasında herhangi bir fark gözetmeksizin, her iki halde de mekruh olduğunu söylerken İmam Ebû Yusuf, peşpeşe tutmanın mekruh olduğunu, ara verilerek tutulmasının ise mekruh olmadığını söylemiştir. İmam Mâlik, el-Muvatta‘da (“Sıyam”, 22), Selef‘ten herhangi bir kimsenin Şevval orucu tuttuğu konusunda kendisine herhangi bir haber ulaşmadığını, ilim ehlinin de bunu mekruh gördüğünü, Ramazan orucuna eklenerek bid’at bir uygulama haline getirilmesinden endişe ettiğini söylemiştir.

İbn Abdilberr (el-İstizkâr, X, 259) Şevval orucunun faziletiyle ilgili hadisi birkaç tarikten zikrettikten sonra İmam Mâlik‘in onunla amel etmemesinin sebebi konusunda mütereddit bir tavır sergiler. Yukarıda belirttiğim sayfada, önce bu hadisin İmam Mâlik‘e ulaşmadığını söyler. Ancak ilerleyen satırlarda İmam Mâlik‘in Medine‘li ravi Ömer b. Sâbit kanalıyla gelen bu hadisten ve Şevval orucunun faziletinden habersiz olmadığını, sadece devamlı tutulması halinde cahillerin farz zannedebileceği endişesiyle onu mekruh gördüğünü ileri sürer. Ardından, mezkûr Ömer b. Sâbit‘in İmam Mâlik nazarında rivayetlerinin tamamı itimada şayan bir ravi olmaması sebebiyle bu rivayete güvenmemiş olabileceğini belirtir ve sözlerini şöyle bağlar: “İmam Mâlik bu hadisten habersiz de olabilir. Eğer ondan haberdar olsaydı, gereğince hükmederdi; vallâhu a’lem.”

ez-Zürkânî de el-Muvatta üzerine yazdığı şerhte (II, 271) birkaç ihtimal üzerinde durur ve bu hadisin İmam Mâlik‘e ulaşmamış olabileceğini, ulaştığı halde sübutu konusunda olumsuz kanaat taşımış olabileceğini, hadisin hilafına amel edildiğini görmüş olabileceğini yahut da bu orucu Ramazan bayramından hemen sonra (ara vermeden) tutmanın kerahetini kasdetmiş olabileceğini söyler. Hanefî ulemanın İmam Ebû Hanîfe ile İmam Ebû Yusuf’un görüşü hakkında söyledikleri de Mâlikî ulemanın İmam Mâlik‘in görüşü hakkındaki bu ve benzeri tevilleri ile hemen hemen aynı minvaldedir.

Şevval orucunun mekruh olduğu konusunda İmam Ebû Hanîfe ve İmam Ebû Yusuf‘tan nakledilen görüş hakkında bir noktaya dikkat çekmemiz gerekiyor:

İmam Muhammed‘in eserleri, es-Serahsî‘nin el-Mebsût‘u, el-Hidâye ve benzeri temel eserlerde Şeyhân‘ın Şevval orucu hakkındaki bu hükmüne rastlanmamaktadır.

Reddu’l-Muhtâr‘daki (II, 435) bir kayda göre bu meseleyi Tahrîru’l-Akvâl fî Savmi’s-Sitti min Şevvâl adlı risalesinde detaylı bir şekilde ele almış olan allame el-Kasım b. Kutluboğa‘nın ifadelerinden anlaşıldığı kadarıyla bu görüşü İmam Ebû Hanîfe‘ye ilk nisbet eden kişi et-Tebânî (Ya’kûb b. Celâl?)’dir. Ancak İbn Kutluboğa buna itiraz eder ve mezhebin temel kaynaklarında böyle bir nisbetin bulunmadığının altını çizer. (Reddu’l-Muhtâr‘ın belirttiğim yerinde zikredildiğine göre, el-Merginânî‘nin et-Tecnîs‘inde, kerahet görüşü isim verilmeden “bazı ulema”ya nisbet edilmiştir.) Alâuddîn es-Semerkandî‘nin Tuhfetu’l-Fukahâ‘sı (II, 343-4), el-Kâsânî‘nin –bu eserin şerhi olan– Bedâi’u’s-Sanai’i (II, 980)gibi nisbeten erken dönem kaynaklarında kerahet görüşünün sadece İmam Ebû Yusuf‘a nisbet edilmesi de İbn Kutluboğa‘nın tesbitini destekleyen bir husustur.

İbn Kutluboğa‘nın bu risalesine vakıf olamadığımız için meseleyi oradan tahkik etme şansımız ne yazık ki yok. Bu görüşün İmam Ebû Hanîfe‘ye nisbetini doğru kabul ederek konuşacak olursak (tekraren belirtelim, İmam Ebû Yusuf’a nisbet edilen, Şevval orucunun mutlak keraheti değil, ara vermeden tutulmasının mekruh olduğu görüşüdür), ya ilgili hadisin kendisine ulaşmamış olduğunu veya avam-ı nasın, Şevval orucunu Ramazan orucu gibi farz zannedip ona eklememesi ya da Ramazan bayramı günü oruç tutulmaması için –ki yasaklanmıştır– böyle bir hüküm verdiğini söylememiz gerekiyor.

Nitekim yukarıda adını zikrettiğim eserinde Alâuddîn es-Semerkandî şöyle der: “Hz. Peygamber (s.a.v), “(Ramazan) ay(ın)dan bir veya iki gün önce oruç tutmayın. Ancak birinizin (mutad veçhile tutageldiği) orucu (bu zamana) denk gelirse başka” buyurmuş olduğu için Ramazan’dan bir veya iki gün önce oruç tutmak –hangi oruç olursa olsun– mekruhtur. Buradaki kerahet, bu orucu tutmak alışkanlık haline getirildiğinde, (avamda) Ramazan orucuna ilave edilmesi gerektiği kanaati oluşabileceği endişesine dayanmaktadır. Bu sebeple İmam Ebû Yusuf, tatavvu olan altı gün Şevval orucunun Ramazan’a bitiştirilmesinin mekruh olduğunu söylemiştir.”

Son bir ihtimal de, İmam Ebû Hanîfe‘nin, Şevval orucu ile ilgili rivayetleri kendi kriterleri doğrultusunda itimada şayan bulmamış olabileceğidir. (I)

(Meseleyi toparlayacak olursak:)

Hadis kaynakları Ebû Eyyûb el-Ensârî, Câbir b. Abdillah ve Sevbân (r.anhum)’dan naklen, Efendimiz (s.a.v)’in, “Kim Ramazan orucunu tutar, sonra da ardından Şevval’den 6 gün tutarsa bütün seneyi oruçlu geçirmiş gibi olur” buyurduğunu naklediyor (1). Bunlar sahih rivayetlerdir. Bu rivayet et-Taberânî’nin el-Mu’cemu’l-Evsat’ında Ebû Hureyre (r.a)’dan da nakledilmiştir (2). Ancak el-Heysemî, bu rivayetin senedinde durumunu bilmediği raviler bulunduğunu söyler (3).

Ulema, bu sahih hadise dayanarak Ramazan orucunun ardından bayram sonrası Şevval’den 6 gün oruç tutmanın müstehap olduğunu söylemiştir. Bu orucun 6 gün hiç ara vermeden tutulmasının mı, yoksa araya fasıla vererek tutulmasının mı daha faziletli olduğu konusunda âlimler arasında ihtilaf vaki olmuş. İmam eş-Şâfi’î, bayramın hemen ardından başlayıp ara vermeden tutmanın faziletli olduğunu söyleyenlerdendir (4). İmam Ahmed b. Hanbel ise fasıla vererek tutmakla peşpeşe tutmak arasında bir fark olmadığı görüşünü benimsemiştir (5).

İmam Ebû Hanîfe, İmam Mâlik ve İmam Ebû Yusuf ise Şevval orucunun mekruh olduğunu söylemişlerdir. Bunun sebebini ulema, Ramazan orucuna ekleme yapıldığı gibi bir görüntü verilmesine bağlamıştır.

Bu noktayı biraz açalım: Hristiyanlar üzerlerine farz kılınan orucu, günlerin kısa olduğu bir tarihe sabitlemiş, buna mukabil olarak da oruca 10 gün ilavede bulunmuştur. Araya zaman içinde farklı gelişmelerin girmesi neticesinde önceleri 30 gün olan orucu 50 güne çıkarmış, sonra da hemen tamamen terk etmişlerdir.

İşte Şevval orucuna Ramazan’ın hemen ardından başlanması ve ara vermeden 6 gün tutulması, mesele hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan insanlar tarafından Ramazan’a ilave yapıldığı şeklinde algılanabilir. Bilindiği gibi Ramazan bayramı 1 gündür. Ramazan’dan sonra 1 gün ara verildikten hemen sonra Şevval orucunun tutulması ve bunun hiç aksatılmadan yapılması gerçekten de böyle bir görüntü oluşmasına yol açabilir. Bu orucu mekruh gören imamların gerekçesi bu şekilde ifade edilmiştir.

İlgi çekicidir; gerek Hanefî, gerekse Malikî âlimler, mezhep imamlarından nakledilen bu görüşü mezhepte “fetvaya esas” olarak kabul etmemişlerdir. Her iki mezhepte de “müftâ bih” (fetvada esas alınan) görüş, Şevval orucunun tutmanın müstehap olduğu şeklindedir. Bu durum, ictihad faaliyetinin mezhep imamlarıyla sınırlı olmadığını, mezhep içinde ictihad ve fetvaların tercih ve temyizi işinin fasılasız devam ettiğini gösterir.

İbn Abdilberr, ravileri Medineli olduğu halde bu hadisin İmam Mâlik’e ulaşmamış olabileceği ihtimalini –sanki biraz da yadırgayarak– gündeme getirir ve bu tavrın sebebini, İmam Mâlik’in ravilerden birine tam güvenmemesine, bir de Ramazan orucu dışında Şevval orucunun da farz olduğu kanaatine yol açma ihtimaline bağlar ve şöyle dediğini rakleder: “Cahil kimseler ilim ehlinin bu orucu devamlı tuttuğunu görünce (farz zanneder ve) Ramazan orucuna ekleme yapar; bunun yapılabileceğini düşünür.” (6)

Ala külli hal, Şevval orucu 4 mezhep uleması tarafından da –yukarıda işaret edilen hassasiyetler dikkate alınarak– müstehap görülmüş ve bu meselede mezhepler arasında ictihad ve görüş birliği oluşmuştur (II).

Rabbimiz, “Her kim bir haseneyle gelirse, kendisine, onun on misli sevap vardır.” buyuruyor ya, (En’am, 160) bu hesaba göre, Ramazan ayı orucu, on aya karşılıktır. Şevval’de tutulan altı günün on misli de altmış gün eder, bu da iki ay olur. Böylelikle tüm sene sanki oruçla geçirilmiş gibi olur.

Buradaki nebevî beyandan yola çıkarak âlimlerimizin çoğu bu orucu müstehap saymışlardır. (7) Dolayısı ile tutulması insana sevap kazandırtır, terki ise herhangi bir sorumluluk yüklemez.

Nasıl tutulacağına gelince, bu faziletli oruç; peşpeşe tutulabilineceği gibi belli aralıklarla da tutulabilir. Bu konuda herhangi bir fazilet derecesi beyan edilmemiştir. Nafile ibadetlerde genişlik ve kolaylık esas olduğu için, nasıl kolayına gelirse ay boyunca öyle yapılabilir. Dolayısı ile isterse altı gün ardı ardına hiç ara vermeden, isterse haftanın Pazartesi ve Perşembe günlerinde tutarak tamamlayabilir. İsterse de eyyam-ı biyd’ı yani ayın 13-14-15. günlerini de içine alarak tutabilir.

Âcizane tavsiye, Pazartesi ve Perşembe günleri tutulması yönündedir. Malumunuz Efendimiz (sas): “Kulların amelleri Pazartesi ve Perşembe günleri Rablerine arzolunur; ben de amellerimin oruçlu bulunduğum halde Allah’a arzolunmasını seviyorum” (8) buyurmuşlardır. (III)


Kaynaklar:
1. Müslim, “Sıyam”, 204; Ebû Dâvud, “Sıyâm”, 58; et-Tirmizî, “Savm”, 52; İbn Mâce, “Sıyam”, 33; Ahmed b. Hanbel, III, 308, 324, 344, V, 417, 419; ed-Dârimî, “Savm”, 44.
2. et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat, VII, 315.
3. el-Heysemî, Mecma’u’z-Zevâid, III, 425.
4. en-Nevevî, el-Mecmû’, VI, 378.
5. İbn Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebîr, III, 103.
6. İbn Abdilberr, el-İstizkâr, X, 256 vd.
7. el-Fetâva’l-Hindiyye,1/ 201.
8. Tirmizi, Savm 43; İbn Mâce, Siyâm 42; Ahmed b. Hanbel, V, 200, 205-6, 208-9; Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/352-353; Tâcu’l-Usûl, 2/89.


İktibas:
I. Ebubekir Sifil, Sana Dinden Sorarlar 1, s. 457-60. Rıhle Kitap; İstanbul 2012.
II. Ebubekir Sifil, Milli Gazete – 27 Ağustos 2011.
III. Siyer Vakfı, Şevval Ayı Orucu. (http://www.siyervakfi.org/sevval-ayi-orucu/ erişim: 29.06.2017)
 
Üst