TAHKİK KAVRAMINI MERCEKLE İNCELEME:
İnsanlar kelime ve kavramlar üstünde konuşurken gerektiği yerde kelime ve kavramın tekrar tarifini(kabul etme veya farzetme ekseninde değil, anlayışta müzakere anlamında) yapmadıklarından,
müzakeresini etmediklerinden ve gerçekleşen dinamik durum tespitlerinin tekrar yansıtımında bulunmadıklarından(güncellemediklerinden),
yani tembellik ettikleri(?) ve boşverdikleri(veya yücelttikleri fakat ifrat olan diğer oyalantılarının miktarlarıyla saptırmaları) yüzünden,
(özne nesne ilişkilerini tahkik gibi) incelikleri ihmal ettiklerinden çeşitli sıkıntılar yaşayabilmektedir.
TAHRİF KAVRAMINA İNCELEME
Tahrif, "Bir Değer'e dair özne ve nesne irtibatının yazılı olarak bulandırılması"gibi düşünülebilir. Bulandırmanın ötesinde ilişkinin gizlenmesi durumu ise intihal olarak isimlendirilebilir.
Fıtratın tahrifi pek çok mabeynde metafordur. Bu yüzden, daha somut, elle tutulan "tahrif"i en önemli olarak farzedip "Yazıda Tahrif Kavramı" üstünde duracağız.
Mantalite açısında, yüksek itibar gösterilmesi açıından, ilk önce kutsal metinlerin yazılı tahrifi en kötüdür. Değişmeleriyle ortaya çıkacak fitne ve istismarın ve yozlaşmanın haddi hesabı olmaz. sadece bu değil, değiştirilmelerinin öznesi gizlendiğinde veya hatırlatılmadığında haddi hesabı olmaz. (Tarihte veya şimdi dahi görülebileceği gibi).
Sonra onların açıklama metinleridir; bunlar kendi öznelliklerini gizledikleri takdirlerde tahrif yapmış olurlar. Nesne konumundaki açıklama metni doğrudan "kutsal metin" ismiyle bakıldığı, bakılacağı için saptırmaya yol açmaktan başka çaresi yok.
Sonra bir şeyleri 3.Sınıf beyan eden(anonim-derleme, ilhamla oluşturulan) bazı edebi eserlerdir.
Belki sonra 4. sınıf "rastgele insanların yazılarında ve beyanlarında olabilecek tahrifler" de vardır(yani burada da tahrif adını alır ve yine yanlıştır. Hatta daha doğrusunu yazmak şeklinde "yazarın hatalarını düzeltmek" sadedinde tercüme de birebir ahlaksızlıktır ve tahrif adını aynen alır. Burada önemli olan eserin doğruluğu değil ÖZNE NESNE ilişkisinin bulandırılmamasıdır. Bu da İyi ve kötüyü ayırd edebilmeyi engelleyen(küfr'e neden olan) bir husustur.
İNTİHAL
İntihal, esasında "benlik ticareti"dir. İnsanlar, bilgi sahiplenme(çalma) karşılığında bu benliği satın alırlar. Hukukun ötesinde bir kavram olduğunu derketmek bir "furkan"dır. Allahın verdiğini derketmek ve irkilmek haşyettir.
İlim yitik maldır; ama her bilgi müminin yitik malı değildir. Çünkü ilimden kasıt heralde emekle ilgilidir. Bilgi elde etmek ise hazıra konmakla da olabilir. veya başka zulümlere ait de olabilir.
Üstad çırak makamları, hiyerarşileri. Talebenin öğreticisinden bir şekilde öğrendiklerinin "benliğine yazılamaması için" ona hizmetkar, minnettar ve takipçi olması gerektiğini görmek mümkün. Ve bildiklerinde üstadlarına borçlu olduklarını ifade ederek benlik yüklenmesinden bir miktar kurtulmuşlardır. Bu yükten kurtulmak şöyle "fıtrattan gelici reddolunamazımsı bir temayüldür". Lakin bir kısmı fıtrattan gelmez. Vefa ve vicdan kısmı fıtrattan, tul u emel(miktarda değil yönündeki "ne olursa olsun") kısmı şeytandan gelir.
Hem fıtrat ilim talep eder, eğer bunları yapmasa(yaşamasa) ilim devam etmez. Hem şeytan buna hased ettiğinden bunla mucadele etmektedir.
unch:
Esas minnettar olunacak olan, Cenab-ı Allahı bilmek, işin aslı esasıdır(diğerleri önemsiz olmamakla beraber). Bu kelime-i tevhit olmadan açılan kapılar yanlıştır. Allahın öğretmesi, var-lıkları meydanımıza getirmesiyle olur. Aslında "Öğretmek" kavramı Allah için mecazidir, zira o öğretmekten de münzezzehtir; Yaratır, ol der ve olur.
* * *
(Yaratır: ol-der olur. Bakınız yine oldu, oluyor elhamdülillah. Görmüyor muyuz? Çok mu hızlı ol diyor? Gerçekten öyle. Bu makamda an=tanımsızdır, 0 saniye tanımsızdır. Kimse Müşahade edemez. Çok hızlıdır. Hatta çok demek yetmiyor...)
İnsanlar kelime ve kavramlar üstünde konuşurken gerektiği yerde kelime ve kavramın tekrar tarifini(kabul etme veya farzetme ekseninde değil, anlayışta müzakere anlamında) yapmadıklarından,
müzakeresini etmediklerinden ve gerçekleşen dinamik durum tespitlerinin tekrar yansıtımında bulunmadıklarından(güncellemediklerinden),
yani tembellik ettikleri(?) ve boşverdikleri(veya yücelttikleri fakat ifrat olan diğer oyalantılarının miktarlarıyla saptırmaları) yüzünden,
(özne nesne ilişkilerini tahkik gibi) incelikleri ihmal ettiklerinden çeşitli sıkıntılar yaşayabilmektedir.
TAHRİF KAVRAMINA İNCELEME
Tahrif, "Bir Değer'e dair özne ve nesne irtibatının yazılı olarak bulandırılması"gibi düşünülebilir. Bulandırmanın ötesinde ilişkinin gizlenmesi durumu ise intihal olarak isimlendirilebilir.
Fıtratın tahrifi pek çok mabeynde metafordur. Bu yüzden, daha somut, elle tutulan "tahrif"i en önemli olarak farzedip "Yazıda Tahrif Kavramı" üstünde duracağız.
Mantalite açısında, yüksek itibar gösterilmesi açıından, ilk önce kutsal metinlerin yazılı tahrifi en kötüdür. Değişmeleriyle ortaya çıkacak fitne ve istismarın ve yozlaşmanın haddi hesabı olmaz. sadece bu değil, değiştirilmelerinin öznesi gizlendiğinde veya hatırlatılmadığında haddi hesabı olmaz. (Tarihte veya şimdi dahi görülebileceği gibi).
Sonra onların açıklama metinleridir; bunlar kendi öznelliklerini gizledikleri takdirlerde tahrif yapmış olurlar. Nesne konumundaki açıklama metni doğrudan "kutsal metin" ismiyle bakıldığı, bakılacağı için saptırmaya yol açmaktan başka çaresi yok.
Sonra bir şeyleri 3.Sınıf beyan eden(anonim-derleme, ilhamla oluşturulan) bazı edebi eserlerdir.
Belki sonra 4. sınıf "rastgele insanların yazılarında ve beyanlarında olabilecek tahrifler" de vardır(yani burada da tahrif adını alır ve yine yanlıştır. Hatta daha doğrusunu yazmak şeklinde "yazarın hatalarını düzeltmek" sadedinde tercüme de birebir ahlaksızlıktır ve tahrif adını aynen alır. Burada önemli olan eserin doğruluğu değil ÖZNE NESNE ilişkisinin bulandırılmamasıdır. Bu da İyi ve kötüyü ayırd edebilmeyi engelleyen(küfr'e neden olan) bir husustur.
İNTİHAL
İntihal, esasında "benlik ticareti"dir. İnsanlar, bilgi sahiplenme(çalma) karşılığında bu benliği satın alırlar. Hukukun ötesinde bir kavram olduğunu derketmek bir "furkan"dır. Allahın verdiğini derketmek ve irkilmek haşyettir.
İlim yitik maldır; ama her bilgi müminin yitik malı değildir. Çünkü ilimden kasıt heralde emekle ilgilidir. Bilgi elde etmek ise hazıra konmakla da olabilir. veya başka zulümlere ait de olabilir.
Üstad çırak makamları, hiyerarşileri. Talebenin öğreticisinden bir şekilde öğrendiklerinin "benliğine yazılamaması için" ona hizmetkar, minnettar ve takipçi olması gerektiğini görmek mümkün. Ve bildiklerinde üstadlarına borçlu olduklarını ifade ederek benlik yüklenmesinden bir miktar kurtulmuşlardır. Bu yükten kurtulmak şöyle "fıtrattan gelici reddolunamazımsı bir temayüldür". Lakin bir kısmı fıtrattan gelmez. Vefa ve vicdan kısmı fıtrattan, tul u emel(miktarda değil yönündeki "ne olursa olsun") kısmı şeytandan gelir.
Hem fıtrat ilim talep eder, eğer bunları yapmasa(yaşamasa) ilim devam etmez. Hem şeytan buna hased ettiğinden bunla mucadele etmektedir.
unch:
Esas minnettar olunacak olan, Cenab-ı Allahı bilmek, işin aslı esasıdır(diğerleri önemsiz olmamakla beraber). Bu kelime-i tevhit olmadan açılan kapılar yanlıştır. Allahın öğretmesi, var-lıkları meydanımıza getirmesiyle olur. Aslında "Öğretmek" kavramı Allah için mecazidir, zira o öğretmekten de münzezzehtir; Yaratır, ol der ve olur.
* * *
(Yaratır: ol-der olur. Bakınız yine oldu, oluyor elhamdülillah. Görmüyor muyuz? Çok mu hızlı ol diyor? Gerçekten öyle. Bu makamda an=tanımsızdır, 0 saniye tanımsızdır. Kimse Müşahade edemez. Çok hızlıdır. Hatta çok demek yetmiyor...)