Tarih Nasıl Yazılmalı

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,307
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri
Mehter marşı arka fonda önde yeniçeriler savaş mı anlatılmalı…
Spor müsabakasında birinci gelip, istiklal marşı okunması şeklinde mi yaşanmalı?
Asrın ihtiyacı olan acil bir buluşu bulabilecek milliyetçi gençler yetiştirerek mi gururlanmalı?
Dinine sadık, hafız olmuş, Yunusları, Mevlanaları anlatıp onlarla gurur duyarak mı?
Şimdi asrımı yoksa geçmişin parlak anlarını mı anlatmalı?

Çıkarı olan ya da duyguları sömürmek olan kişilerin dışında, tarih yazmanın peşinde olan kimseler yok. Varsa yoksa vakit geçsin, varsa yoksa eğlence olsun, varsa yoksa cepler dolsun… Sözlerin tesiri yok bu yüzden. Ama konuşmaya aç, öğüt vermeyi başımızda taç kabul etmiş bir toplum olduğumuz kesin. Kimse tarihi merak eder durumda değil. Muhteşem yüzyıl filmi ile saklanmış kabuğundan dışarı fırlayan tarih, esas mesajlarından uzak bir magazin havasında anlatılıyor. Kimsenin eleştirmediği ve halen çok izlendiği için diyorum, içindeki gerçekleri de kimse merak etmiyor. Ne hükümet, ne vatandaş ne de aile bazında azıcık sesler gelse de bu manada, ne kadar zamandır yayındalar. İçeriğinde ve yanlış mesajlarında direterek yayınlanmaya devam ediyor.

Allah’tan Fetih 1453 filmi ortaya çıktıda, bir nebze tarih nasıl yazılır ve oynatılır gösterilmiş oldu. Uyuyan kişileri uyandırdı. Dolmayan sinema salonları dolduruldu böylece. Bu filmi görmek isteyenler bilet bile bulamadan evlerine geri dönmek zorunda kaldılar. Şimdi, aradaki farkı gören ve hisseden hatta eleştiren bir meraklı kitle var.

İstanbul’a giderken, bir seyahat firmasının terminalinde gideceğim istikamet için minibüs beklerken, kantincilik yapanlarla sohbet ediyorum. Sıradan bir kişi, üniversite bile okumamış halktan biri, konuşuyoruz. Laf dönüyor dolaşıyor geliyor muhteşem yüzyıl filmine. Çok kötü sözler söylüyor film hakkında, evde o filmi kimsenin seyretmesine izin vermediğini, niçin toplum olarak duyarsız olduğumuzu konuşuyoruz. Şaşırıyorum. Anladım ki, duyarlı insanlarda var ve tepki gösteriyorlar kendilerince. Konu hakkında internette yazdıklarımı paylaşıyorum. Mutlu oluyor, hatta çay ikram ediyor da. İçecek oluyorum içemeden servis geliyor, helalleşip ayrılıyoruz.

Halk arasında geziyorum. Amerika’yı öven, oraya özenip gitmek isteyen veya Almanya, Fransa ve daha nice zengin ülkelere… Neden diyorum, onlar süper güç bizse fakiriz diyorlar. Çünkü ne tarihimizi doğru öğreniyorlar nede onların sömürdükleri ülkeleri ve iğrençliklerini resimlemiyorlar. Onlar güçlü ve bizse onlara tabi olmalıyız önyargısı hâkim. Bu yüzden bir spor müsabakasında eğer onları yenmiş ve birinci olmuşsak, “Destan Yazdık…” haberleri ağızdan ağza dolaşıyor hızlıca. Aşağılık kompleksinin bilinçlice verildiği tepkiler bunlar ne yazık ki…

Yurt dışına gittiğimde, Türkiye’denim dediğimde, tepkiler çok güçlü bir ülke oluğumuz yönünde geliyor. Çünkü tarih onlarda doğru yönde ve özgürce veriliyor. Belki düşmanca hisler var içlerinde ama bu gerçeği dillendirmekten da kaçınmıyorlar. Ya Osmanlı uykusundan uyanır ve tekrar dünyaya bu düşünce hükmederse diye korkuyorlar. Hala Osmanlının yaptıklarını gerekçe gösterip toprak talebinde bulunma, ülkemizi bölme uğruna oyunlarını oynuyorlar. İçimize fitne sokuyorlar, bizi bir sebeple birbirimize düşman ediyorlar. Eğer halk gerçek tarihine yönelse, içimizden ona sahip çıkacak bilinçli bir Avrupalı gibi halk türese bizimle bu şekilde uğraşıp da boşa kanlarımızı dökecek, iğrenç eşkıyalar ve teröristler beslenerek yaşayabilir mi çevremizde…

Amerika’ya çok düşman halklar var. Ama niçin çökmüyor ya da bölünmüyor? Sebebi çok açıktır ki, orada yaşayanlara öylesi bir dünya sunuluyor ki, böylesi dertlere ihtiyaçları olmayacak bölünmeler gerçekleşmiyor. Eğer bir dertleri mi var, grevde yürüyüşlerde hak arayışları da normal ve kişilere verilmiş doğal hak olarak… Odasında sigara yüzünden kansere yakalanan kişi, sigara içeni mahkemeye veriyor ve kısa sürede tazminatını alabiliyor. Hak arama bizdeki gibi uzun zaman almıyor. Halka zulmedilmiyor. Çalana mükâfat verilmiyor. Kişiler ilk önce nasıl ayakta duracaklarını ve haklarını nasıl savunabileceklerini güzel bir eğitimle alıyor. Biliyorlar ki, eğer bu hak eşitliğini sağlamazlarsa Amerika’yı kaybedeceklerdir…

Japonya’da çok az bir maaşla çalışan mühendise soruyorum “ Niçin daha fazla maaş alabileceğin bir yerde çalışmıyorsun?” o net bir şekilde diyor ki, “ bu şirket bizim şirketimiz. Çocuklarımızda burada çalışacaklar gelecekte. Bu yüzden çok çalışıp çok üretmeliyiz. Hem çalıştığımız kurum ayakta kalmalı ve böylece ülkemiz de!” oysa ülkemizde eğer daha fazla veriyorlarsa yurt dışında çalışmaya razıdır insanlar. Ülke değil, menfaat ön planda oluyor. Bu yüzden biz Japonya ya da Amerika gibi değiliz. Özellikle bu aşağılanmışlığı ve bencilliği yok edemediğimiz sürece…

Dünyaya hükmeden Osmanlıyı iyi anlamalıyız, anlatmalıyız. Her yönünü en doğal şekliyle… Ne zaman başarılı olmuştur ve ne zaman iktidarı ve topraklarını kaybetmeye başlamıştır iyice anlamalıyız. Kurtuluş savaşını ve Çanakkale’de verilen mücadeleyi iyi düşünmeliyiz ve anlamalıyız da... Türk’ün Türk’ten başka dostu yok. Her ne kadar yüzümüze karşı iyi görünseler de. Kardeşliği ve komşuluğu selamlaşmayı yaygınlaştırmalıyız aramızda. Bunu yapabilmek için o kadar çok örneklerimiz var ki… Sevgili peygamberimiz(sav), Mevlana, Yunus Emre ve niceleri… Geçmişini inkâr edenin geleceği asla olamaz. Geçmişimizi en duru haliyle korkmadan açabilmeliyiz. Çocuklarımız okullarda ki tarih derslerinden bıkmamalı ve onlara bunu sevdirmeliyiz. Kırık notları görmek yerine, sevgiyle öğrendikleri ve çok iyi notlar aldıkları ders haline gelmeli tarih dersleri…

Dünya değişiyor ve bizde değişmeliyiz. Değişmezsek, en acı şekilde değişeceğimizi unutmamalıyız…

Saffet Kuramaz
 
Üst